pi ği Hançerli enn JRadım | Yazan ishak Ferdi | Benli Bedia (Yavuz) u öldürmiye karar vermişti Badia, (Yavuz) u tehdit etmek kastiyle, İngilizlerin yanına girdi- ğini söylemekten çekinmiyordu: — Bana vazife teklif ettiler... Aksi takdirde Maltaya sürecekle- rini söylediler O günlerde benim mahut hançerimle — nasılsa — bir yağ tacirini yaralamış ve para- smı alıp kaçmıştım: Bu hadise nin de meydana çıkacağından eti dişe ediyordum. — Bu münasebetle (Peki) de- meğe mecbur oldun, değil mi? Bedia bir kadeh rakı içerek, ba- şını salladı: -— Başka türlü yapamazdım. Kabul ettim.. Ara sira uğruyo- rum. İşte bu kadar... — Vazifen ara sıra uğramak» tan ibaret mi? Bedia omuzunu kaldırarak: — Başka ne olacak? dedi, ben hafiyelik yapabilir miyim? — Haydi canım; bu ağızları ba- na yapma! Ben, senin neler yapa» | bileceğini senden iyi bilirim! — Vallahi ben eski Bedia de - ğilim, yavrucuğum! — Haydi, uzatma dedim ya. İnsan üç ayda değişir mi? Bedia güldü: ç < Değişir ya.. Niçin değişme- 4in?! kusan bile değişmişsin! | Ağır başlı, uslu, kibar bir adam ol- muşsun! — Sen de uslanmışsm! Ağırlaş- mışsm! Allah nazardan saklasın... | Yağ tacirinden başka bir kimsenin ! canını yakmadın mı? Bedia elini (Yavuz) un ağzına götürdü: — Suz Allah aşkıma.. Beni ele İ mi vereceksin? —— Merak etme, burada ayna-| sızlardan hiç kimse bulunmaz. — Öyle ama, yerin kulağı var- dır derler. Bu bahsi Oo kapayalım. Haydi, iç rakımı! (Yavuz) sarhoş olmuş gibi gö- ründü: — Ne olur Bediacağım, bü ge- ceyi senile beraber geçiremez mi- yim? Bedia biraz tereddüt ettikten sonra * — Peki, dedi, istediğin yere gideriz... Tepebaşında yeni açılmış olan (Eski dünya) oteline gitmişlerdi. Yavuz otele giderken bir şişe rakı ile biraz da meze almayı ihmal et- memişti, Yavuz zaten sarhoş olmuştu.. Fakat müvazenesini kaybetme - Mmişti. Aklı başında idi. Bediada göre çarpan bir çekin- genlik vardı Yavuzun bakışları - nı beğenmiyordu Zaten Bedia, o gece Yavuzdan çekindiği için değil miydi ki, o nunla geçirmeğe razi olmuştu!. Otelin ikinci katında arka ta- rafta bir odada oturuyorlardı. İç- ki masasını kurmuşlardı. Yavuz, Bediayi sever gibi gö- sünüyordu: 4 — Ne güzel günler geçirmiş - tik, değil mi Bediacığım? Diyerek yanaklarmdan öpü « ü di sub Bedia; Yavuzun kadehini mü- temadiyen ağzma kadar rakı ile dolduruyordu. İkisinin de kafaları iyice du « manlanmıştı, Bedia bir aralık karyolanm ba- şi ücuna sokuldu.. Ve koynundan bir şey çıkararak: Yavuza sezdir- meden yatağın altına soktu. Son- ra yavaş yavaş © geriye dönerek tekrar masanım başına geçti. — Haydi, yavrucuğum... Bu gece üç aylık hasretimizin acısını çıkaracağız.. Kendimizden ge « çinceye kadar içelim. Yavuz yavaşça rakr kadehini pençereden dışarıya dökerek içi- ne su doldurdu: — Haydi, içelim ve sızalım, Bediacığım!, İkisi de kadehlerini boşalttı - ! lar. Artık yatmak zamanı gel - mişti, Bedia yüz numaraya çıkıyor - Yavuz başını masaya daya » Ve du. mıştr.. Gözleri kapalıydı. horlüyordü.. Bedia odadan dışarı çıkmca, Yavuz gözlerini açtı.. Derhal yes rinden fırlayarak yatağın altını kaldırdı. Bedianın meşhur hançeri bura-. da duruyordu. Yavuz hançeri a- larak tekrar eski yerine geldi. Biraz sonra Bedia tuvaletten dönmüştü.. Bedianın neye karar verdiğini anlamak güç değildi. Benli Bedia Yavüzun yanma yak- laştr.. Omzundan sarstı.. Ses - lendi: — Yavuz.. Yavuz., tağa gir!. Yavuz horul horul uyuyordu. Haydi ya- İ Bedia otelden kaçmak için bun - dan daha iyi fırsat bulamazdı. Hemen gardirobu açtı.. Manto - sunu giydi. Başmı düzeltti... E- line çantasını aldı ve Yavuzun ba- şı ucunda dikildi: — Alçak, köpek! İngilizlerin ekmeğini yediğin halde Anadolu- ya bafiyelik ettiğini bilmiyor mu- yum sanıyorsun? Yarım benide ele verecek değil misin? Elime frrsat düşmüşken seni gebertme « mek budalalık değil midir? Ve süratle arkasına dönerek yatağı kaldırdı... Hançerini araş- tırdı, Bedia biraz evvel kendi eliyle koyduğu hançerini yerinde bula - maymnca gözlerini oğuşlurarak kendi kendine mırıldandı: — Ben de epeyce sarboş olmu- İ şum galiba!.. Hançerimi nereye koyduğumu bilmiyörum.. Bedia, arkası masaya dönük, ayakta sendeliyordu. — Acaba hançerimi' nereye koydum?1.. Bu sırada odanın içinde acı bir ses duyuldu: — Ahhh... Ölüyorum... Bedia birdenbire soluk alma * dan yere yuvarlanmıştı. Yavuz, kudurmuş bir boğa gi- bi yerinden fırlayarak Bedianın üzerine atılmıs ve onu kendi hans | gönderilmiştir... çeriyle kalbinin üstünden (ji Rİ o İngilizce dersleri) Müellifi: ömer Rıza step (step) adım. stick (stik) değnek. * stiff (stf) dik - sert, sil (stil) sakin, stone (ston) taş, stop (stop) dur. storm (storm) fırtma, stormy (stormi) fırtınalı, story (stori) hikâye, strayht (streyt) doğru « düz. strange (strenc) tuhaf - garip. straw (stro) çöp. street (strit) cadde. stretch (siretç) uzanır, strike (strayik) varar, string (string) sicim, strong (strong) kuvvetli, stupid (atupid) tenbel, such (saç) böyle. suddeniy (sadenli) ansızın, suffer (safer) istirap çeker, sugar (sugar) şeker, No, 46 O da birlikte en az yüz bin duka eltı- nından fazla para kalacaktı. Bü kadar para ise krallarda zor bulu- ! nurdu. Koca Venedik Cümhuriye- | tinin hazineâhide bile bu kadar paranın biriktiği pek az olurdu. Lâkin ihtiyar korsandan başka- sına pay vermemek için ne yapma lıydı?... Yeniden bin türlü dalave- reler kâfasınm içinde birbirne suygest (snccesi) teklif eder, tel dölanıyordu. kin eder. < * | #ürmer (semer) Yaz (mevsim). ref pie düşündü: LİN sun (san) güneş, < sunbenm (sanbim) O güneş | işiğı tan rma gidiyoruz., demeti, Böyle unutulmuş, “yahut sa « sna ri payas, İmera mamcama supper (sapper) yemek. zengin olanları vaktiyle duymuş- muppose (sappoz) tahmin eder. tu. Bunlarm çoğu birer masal sure (şur) emin, kahramanı olmakla beraber insa» surround (sarrarind) ihata eder: | na o kadar mümkün görünüyordu swalloy (svalo) yutar, ki... Fazla olarak bul iktiyar kor »weep (sevip) süpürür, sanm yalan söylemesine de im - avea kân yoktu. swim (svim) yüzer, ü SMS Gelip Race, ru Yi lin» (Devamı var) İdu, Zaten aldatmaktan ne fayda görecekti? era ” Güverteye çıktılar. Valeryo di bni ye b Kelimie “İonu merakla bekliyen kaptan sinden başka bir şey söyliyeme - : z den kanlar içinde yere serilmi Les emir verdi: A a sapladığı yerde bıraktı. vik > buk Ra Bedianın e — Şeytan adan sancak tarafın * ğildi: meli ae a ema — Sayan imana enn gali yn | DERİYİ... KE. KADARI | kanlı hançerinin nihayet bir gün fiskiye birdenbire taş olmuş gi - kendi göğsüne saplanacağını hiç | P7dİ- e te tahmin etmezdin, değil mi? Rotayı çevirdiler, Ve fesini başına koyarak söy» Kaptan da, diğer başlıca ar- lendi: kadaşları da seviniyorlardı. Çün- — Anadolunun muvaffak ol « | Kü bü esrarlı define bulunursa ması için, seni gebertmeğe mec | kendilerine de bir pay ayrılaca - burdum.. Kanunun pençesinden | ğini umuyorlardı. kurtulamasam bile, ümit ederim Adaya yaklaştıkça onun yal- ki, Allah beni affedecektir. çm kayalıkları, uçurumları, oyuk- .»... ları, etrafında yer yer denizden Yavuz üç gündenberi odasm- yükselen mini mini adacıkları da- da yatıyordu... Asabr bozulmuştu. | ba iyi görünüyor, inranın içine Bediayı öldürdüğü için vicdan | korku veriyordu. azabı çekmiyordu. Bedianın koy- İhtiyar korsan Valeryoya, Va- nunda silâh kaçakçılığına dair | leryo da kaptana yol gösteriyor, yazılmış bir mühim rapor vardı. | gemi etrafa serpilen kayalıkların Bu rapordaki malümatı Bediadan | arasından ağır ağır yürüyordu. başka kimse bilmiyordu. Bedia, | Fakat şmdi kaptan Rozyaninin bir gün sonra Kumkapı silâh de- yüzünde bir üzüntü yardı. Sağa posunun Türkler tarafından gayet | sola koşuyor, geminin manevra» mahirane bir surette boşaltılarak | larında tayfalarla beraber çalışı” Anadoluya kacırılacağını yeni ha» | Yor du. ber almıştı. İne'lizlere yazdığı | (o Nihayet öyle bir yere geldiler İ raporda bu malümat vardı. Ya- ki daha ileriye gidemediler. Çün- vuz raporu yırtıp atmış ve üç gün kü, geminin burnu suyun altında İ evden dışarı çıkmamıştı duran bir kaya parçasına dayan Yavuz, el altımdan tahkikat ya | mıştı. Bereket versin ki çok ya- İ parak, Kumkapı silâh deposunun | vaş gittikleri için hızlı çarpmadı- Türkler tarafından boşaltıldığını | lar; . öğrenince geniş,bir nefes almış- Rozyani geminin baş ambarına hte. koştu.. Hiç bir çatlak ve yarık Artık Yavuzun biç bir endişesi | olmadığını gördü. Burun tara - kalmamıştı, Bedia hadisesinde | fından adam sarkıtarak baktılar, zabıta bir ip ucu elde edecmemiş- | Deniz altındaki kaya, yalnız tek- ti. Gazeteler hadiseden şu suret- | nenin bir köşesini hafifçe sıyır - le ve kısaca bahsettiler: mıştı, Sandalla keşif yaptılar. “Eski dünya otelinde Benli Be- Rozyani valeryonun yanına dia isminde bir kadın bançerle | geldi: kendisini göğsünden wurmuş - — Daha ileriye gidemeyiz. De- tur, Bodianm cesedi bugün morga | niz bir kaç karış aşağıda sivri kayalarla * dolu.. Zaten burası şimdiye kadar yüzlerce geminin muştu. —< o N— O ek Sui AKDENİZ KORSANIJİ ŞAHIN REİSİ Büyük macera, aşk ve harp romanı i Geminin burnu su altında bir kayaya dayanmıştı... pek az bir şey -| canına kıymıştır. Oruç di, gene kendisine mücevheratla| başka hiç bir korsan bursy8 YE gi 4 ikinci teşrin 1934 i z fl İl eğ i ELPİŞSTEE BESE laşamazdı. r Sonra, kulağına doğru ş — Bu adam, define var, © bizi mahsus buraya ETE EF EEE i i e Valeryo gürültü çı temiyordu. Bir an evvel işin bitmesi için ne lâzımsa du: — Evet, evet!. Çabuk sandalı indirin... Dört te binsin.. Biz, beraber gidi Bu sözleri o kadar sert mişti ki dedikleri hemen Kimse fikrini söyliyemedi Yola çıktılar.. Al Poldor, çarptığı kayadan #| | Küçük Hüseyin grandi di tepesine çıkmış, Şahin reisle* Alinin gittiği yolları liğo” Gece yarısı geçmiş ve ay © muştu. Ortalık yarı yarıya £ düz gibiydi. (Küçük tı fundalıkları, tek tük ağaç eri sonra çok uzakta sisler ki Ehaneş kalesini gö du.. Fakat Şahin reis dönmüy” Tabansız ikide bir direi na doğru sesleniyordu: — Hüseyin!... Gözünü liyorlar mı?.. — Gelmiyor ağam!, — Yoksa göremiyor if lan!, Etraf gündüzden © | be... de Artık sabırlar: tüke Hem heyecanla ileriye b lar, hem de aralarında nuşuyorlardı: , — İki kişi ile böyle * rişe girişlir mi hiç? — Ben de söyledim. Ne olur, ne olmaz.. ber tmm t sonra hepimiz yelim? Bu işi gürültüsüz. vir istedi. İki kiyi asıl ol. vi li yol, bir geçit bulur. © ,#* | ta, bir taş dibinde ai