5 —<——— ypsır — Akşam Postası a) vvarları ve tay * Yazan: Ömer Seyfettin “a D kışm isleri Semed 4 il oris tekrar mandolinini al- yer odasında EİT in B dı. Çalmağa başladı. Mag- ; bu çirkin odak sa | o da çorabını örüyor ve dü- —— ml | P AP sanki balcareti © | sürüyordu. Üç ay sonra çocukları İk e evvel yutmağa vi a ez Yömbilir ne kadar mes'ut ; Hrzin tat ordu. | olacaklardı. Tığlarda, d l vler Büke onla bel sönen! gözlerile kabarmış A İ m” 7 Marşı calan, Güler N (e m Eteğinin altında, karımda, i karsısında . | i içinde Borisin du- bulmaz mili çar ge ruyordu. Dirseklerini bu şişliğe te- Magdayı hafif ve oz mas ettirerek saadelten titriyor ayor, bütü ei Ti ve ayıp bir şey yapıyormuş gibi ve kökünü # gizlice Borise bakarak kızarıyor - rm - Böl | dı, Ocaktaki odunlar caktdıya < yordu, i çalırdıya N Salik vah- | rak yıkılıyor. Birden alevler çoğa rüzgür ğa iyor, sanki bütün oda kırmızı ka, çellir, pen- | gölgelerle doluyordu. Boris gene Ortadaki “a vx sosyalist marşını çalıyordu. Bitir- iri Ayaklı | di. Mavi gözlerile karısma baktı. a e ye Merh ömer Seyfettin biçime 3 m Çiman sandalyeler — Dacıveyatroda... YMRO... Ustaşı... Komiteciler... dinler ii kes- Magda çok saçlı güzel başmı Marsilyadaki feci suikast bun- TAR İSLi hayı gz ordu. kaldırdı. Genç ve iri Boris müştak |) /07! SünÜn mevzur haline gelirdi. nu inn Yaranın le gözlerle zevcesini süzüyor, ruhun- mi mel e mi da iorda, m: e | daki sikntıyı atmağa, bu. meçhul Bir dayadı, 9'imi- | kederi unutmağa çalışıyordu. Ko- den tavan Ayağa alk Sering; anı kaplıyı, ir. nuşmak istedi: vermeyi faydalı saydık. o Aramız- dan Pi iie Bölgesile —Yaşasın sây ve taap| dedi, de- |) dar ayrılalı on dört yü olan değer- vüzel tiğların ucun. il mi Magdacığım?Çalışan mesut || /i hikdyeci, bu hikâyeyi 26 1 ka: İ len kaldırdı. N > İİ dar önce Selânikte “Genç Kalem- il Genç ve va geldi? olur. Acaba sosyalistlerin hayali | der, mecmuasında neşretmişti. Ar- devam rek çer a, | ee kini seed a kadaşı Ai Canip Beyin Kimmetile mi ap verdi, Magda başını , gülümse- İ| hikâyelerinden bir kısmı —wH ve YA, hiç N dir ” harflerle— kitap halinde çtkarıl- 2 lmarkeşe erek. — Hiç, hiç, Hiç bir vakit... On- İl meş Bulunan Ömer Seyfettiriin bur Bilmem, ilâ cebi, Mİ a çe ların hayali hep hayal kalacak! / hikâyesi kitaba alınmamıştı ve ma- Vi: Var, ebu ge- Gene insanlar fenalar elinde esir || “esef bir çok kimselerce bilinmez Bizleyiz * Birden olacak, çalışmanın faziletini bir Üzeriy, darda, Çorabını | çok'adamlar inkâr edecek, ve ül Boris mandolinini kucağından OCAsma baktı, Ka Börlerile | bıraktı. Ellerini pantolonunun ce- |İ deği bu hikâye ile ömer Seyfettin i in ü dei Aşlarmı : | bine soktu. Ayaklarmı uzattı: en güzel eserlerinden birini yer. Br “sinde iyi Evek ben de bu hayalin ha * miştir. Bunu yeni o harflerimizle i mi ye Söylendi, N kikat olacağına kail değilim, de - beş Yapağı “Boris a... | di. Lâkin bu hayaldeki insanlık İd bitane de Bap ak Yir- | fikrine meftunum! Düşün. Muba - Sfyaday öğle ig» Osto- | rebeler kalkacak. Cinayetler ol i hn e lü mıyacak. Hain politika unutula - | rum. Sana haber vermedim. Tam st Kendiyi genç Daolitim — cak, herkes kardeş gibi... Çalışa - | buradan çıkacağımız gün söyliye- ; a tahvilin; Sofyaya o © | caklar ve mes'ut olacaklar... cektim, Babama nemiz varsa sat- ve etini, işi miş — Heyhat... tırdım, Şimdi sekiz yüz liramız zn diy, Polar ve ket EA KM & var. Sekiz yüz lira ile Amerikada z Man eyi *tüzde... p — Benden ! Hele bir insan çalışırsa çok mes'ut olur. : Yanına ilde, ihtiyg,, “is ba- | rada, bu piswe vahşi yerde, bu 2a- Magda kocasının bo; sa dağa ç , vok an, : s ye cake Silip gor Mmamış, b | lim Makedonyüda rahatin çalış-| rıldı: biz kaç Bitmişti, $ SN | mak mümkün değil. Ah bu kanlı| © — Niçin benden sakladın; de- Dasile baha öce İyi Makedonya... di. Oh ne kadar mes'ut olacağız" m Cane dene kay, | Magda boynunun altmda am). Boris karısının dudakları ö- Türki, z sızın bir acı duydu. Çorabını bı- | perek cevap verdi: İN bü “eyrutiyay ir biç bekle- raktı. Borisin yüzüne baktı. Kalbi | © — vardı, Korkacaktm. İlemiş, arkadaşı ilân edince o | > 4 Miş » ilâm, lar gibi şehi hızla şarpmağa başlamıştı. Rüz- | Senden sallamağa mecburdum. dal Pükümeş, teslim er, | SİN bir küfürü andıran şiddetli — Söyle ne vardı? Neye kor- i Bayi ktu, 0 Belmişti. Ai gürültüsünü işitti, Ocağm üzerin- | Kacaktm? tak Bari ay “AL deki saatin kırık bir kalp gibi vu- — Şimdi söylesem gene korka” | m gr diye ni , | ramkuvvetsiz ve mahzun tiktakla- ! caksım. / de, Vivle kaldığını ve pa » rını duydu. Ayağa kalktı, Borisin| © — Söyle; korkmam, vay ak boynuna atıldı: “ Boris tereddütle anlattı: Td / i ERİME DT hire HiHHilei — Böyle aci şeylerden bahset- me. — Ah mes'ut olacak Nal? Söyle nasıl! ŞE Boris mes'ut ve mahzuz; kü Anlatayım, inan, dedi, Ar- — Kaçacak mıyız? — İki ay evvel; bir Pazar gece- sü eve geliyordum. Kapıda bir mektup buldum. Açtım, bu ihtilâl komitesi tarafmdan yazılmıştı. ki o hain kafanı baltayla vücudun dan koparacak, sana uyanlarm, seni sevenlerin eline vereceğiz. — Ah... — “Yahut bize dehalet et. Bi- zimle beraber Balkana çık, Büyük e lar a Ni vatan için çalış.,, deniyordu. O bi ie Prbiyley a #edit bir — Hayır, hicret edeceğiz. ik önünde ki berer, osmiala, 05 İm arm) On Be e / lar Palarlay gece yarda.) — b mümkün değil. Hemen babamı lr ya mı? “evet Amerikaya, Magdacı - ğum. İşte iki aydır izi hazırlanıyo- | sord kandırdım. Her şeyi sattırdım. Mağda tekrar Boris'i öperek buradan ne vakit gideceğiz? — O kadar.yakın bir zamanda» ki... Söylesem inanmazsın. — Söyle, — Yarm! — Yarın mı? Aman Yarabbi... Hızla kocasınm kucağından kalktı. Seyfncinden çırpımdı. Tek- rar kocasınm dizlerine oturarak onu öpmeğe başladı: — Yarın, yarın... Demek bu son kederli gecemiz... Boris zevcesinin sevincinden memnun ve mahzuz, onu okşıya- rak, puseler içinde devam etti: — Evet Mağdacığım. Yarın A- merikaya gideceğiz, orada çalışa- | cağız. Küçük, rahat, asude bir evi- miz olacak. Ne komite, ne eşkiya, ne vahşet, ne cinayet! Yalnız çalı şacağız. Gider gitmez çocuğumuz orada doğacak, Zavallı babam ge- çirdiği yetmiş senelik azabın mü- kâfatını orada görecek. Kalbi ra- hat, yatağında ölecek. Geceleri dan uzak, tatlı tatlr konuşacağız. leti hissedeceğiz. Mağda ttriyordu: —Oh ne saadet? Boris gene puseler içinde de- vam etti: —Göreceksin ki o zaman, insan Hk ne tatlı imiş! Güzel ve asayişli şehirler... Tiyatrolar! Geniş ve ay dınlik sokaklar, cennet gibi köy- ler! Birbirine ihtiram etmesini bi- len adamlar... Hiç bir sefalete mü 25 Birinci teşrin 1934 BOMBA hücum ve boğazlanmak korkusun | Aşkı, hayatı, güzelliği, iyliği, fazi- | —Ahne vakit gideceğiz Söyle | neşrediyordu. Borisle Mağda gene birbirlerine bütün (kuvvetleriyle sarıldılar, Öpüştüler. Boris: — Artık aşkı duyacağım, diyor- du, hattâ şimdiden duyuyorum. Kendimi Amerikada farzediyor, seninle yalnız, emin ve mutmain, odamızdayiz, addediyorum, Mağdanm dudaklarındaki pu- seler söndü. Birden: — Oh, ben korkuyorum! Dedi, Boris hayretle sordu: — Neden? — Bilmem, Fakat o kadar kor- kuyorum Xi... Genç kadın asabi bir teheyyüce uğramıştı. Hakikaten korkudan titriyor ve ağlıyordu. Boris bu meç hul bu nagihani kederi teselli et- mek istedi: — Korkma, haydi kalk, dedi; yatalım müstakbelin pek yakın sa adetini şimdiden yaşıyalım. Bu pis odayı; bu pis ocağı; bu zulmet ve dehşet yuvasmı görme, gözlerini kapa, Amerikayı tahayyül et, Hay, di kalk; korkma; gözlerini sil! —Korkuyorum Boris; korkuyo- rum, — Neden sevgilim? Sakin ol. Saadetimiz seni müteessir ediyor; haydi yatalım, Benim yanımda; kucağımda.. Korkacak birşey yok. İkisi de kalktılar. Boris kolunu Mağdanm boynuna attı. Mağda a- sabi bir iştiyakla kocasının beline sarıldı. Yürüyorlardı. Karşı karşı- ya duran iki kapıdan birisine gire- cekler ve yatacaklardı. Mağda tek rar durdu: saade etmiyen büyük şefkat mü- i esseseleri,.. Hastahaneler, sanator yomlar... Mektepler, Darülfünun lar... Hasılı cennet! Mümkün de- ğil bunları tahayyül edemezsin. — Oh, tahayyül ediyorum! Dedi, Boris devam etti ; — O vakit, bazı geceler, mini mini evimizde, doğacak çocuğu" muz yanımızda oynarken, sây ve namusumuzdan emin, ansızm Ma- kedonyayı, bu yamyamlar memle- ketini hatırlıyacağız. Gözümüzün Önüne pis ve dar sokaklar, sefil ve üryan adamlar... Kanlarla leke lenmiş nihayetsiz karlar, kara, müstekreh ve keskin baltalar, son- ra siyah, müthiş Balkanlar, prim... Gelecek! tüylerimiz ürperecek, sen gene böyle benim kucağıma kaçacaksn. Bu pis v müthiş Make- donyahım kâbuslarmı puselerimle senin gözlerinden sileceğim... Mağda memnuniyet ve saadet- ten tatlı bir baygınlık hissediyor- du. Kocasınm bacaklarımı sıkan dolgun bacakları gevşedi. Kolları yanına düştü, Gözleri uzak hayal- lere bakıyordu. Boris gene onu ku cağında sıktı, Dudaklarmdan öp- meğe başladı: —Görüyorsun ki burada her da kika mezalim, matem, istirap için- de geçiyor. Bir dakika kalbimiz i | rahat değil, ufak bir gürültü bizi or. Meselâ işte seni o kadar sever- ken, sana o kadar perestiş ederken dehşetle memlu dimağımda aşkım için müsterih bir yer kalmıyor. Du daklarının İezzetini tamamiyle duymuyorum. Hayalimde o kadar çirkin ve kanl lavhalar var ki... Hasılı burada, daima meçhul bir tehlike karşısında tedehhüş etmiş Ocağın odunları yıkılmış ve a levler sönmüştü. Yalnız ocağın üs- tünde küçük lâmba sarı bir ziya | O — Korkuyorum Boris, bak kö- pekler havlıyorlar. Boris cevap verdi: — Her vakit havlarlar. — Hayır, koşarak havlıyorlar, birisi geliyor! Boris mütereddit ve müteaccip; durdu. Dudaklarmı büktü, —Kim gelecek; gece yarısı çok tan geçti, Dedi. Rüzgâra karışan köpek havlamaları daha ziyade şiddetle- niyor ve daha ziyade yaklaşıyor- du. İkisi de yakta dimdik kaldı- lar, Borisin kolu Mağdanm omu- zundan düştü. Mağda elini Borisin belinden çekti. Köpekler koşuyor- lar ve bir yabancıya saldırarak havlıyorlardı. Boris: — Kimdir; pencereden baka İm, Dedi. Pencereye doğru yürüdü. Mağda koştü içerisi (görünmesin diye lâmbayı söndürdü. Odaya ke sif ve zenci bir karanlık doldu. O- cağın içindeki ateşler bir zebani- nin dili ve kanlı dişleri gibi parla- mağa başladı. Açılan pencereden iddetle rüzgârgiriyor; bu ateş diş İeri tutuşturuyor; bu siyah ağıza — Ben; Melina... Bu komşunun kıziydr. Acaba şimdi niçin gelmişti?Ne arıyordu? Boris yüzünü içeri çevirdi. Mağda yı aradı. Göremiyordu. Yalnız o- cağın içindeki ateşler gözüne çarp tı. O kadar karanlıktı ki... Tekrar dışarıya karanlıklara baktı: — Ne istiyorsun? — Baba Ostoyani?., (Devamı var)