22 Ekim 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

22 Ekim 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

öilendilerini nâlâ “de, Bindistandan A:o—)'ork'lu Jun,:= M üinde bir de nişanlısı vardır. Fakat, dir, v N orlar. Sergi n kalabalık olduğu için ile, Parla Yük P, 4 İÇin, yeni açılan Ta pi p. Olelinde banyolu. tel- türlü İki oda tutmuşlardır. Sabahle- Gani, annesinin odasını Genç kazıa lor. t göreniçi Fapıyı yumrukladı. zi ler: Yar, matmazel? -diye sor İ ıh Mmutlaka başına İT a sağlaz a vee Milyarder ğ Ma böyle olduğu için ba- filiğr h.ııü felâket — gelmesi Mu"“lnu Bira, ş ı_::'m — CRM NÜL » Eluıde lı&:ı"hh’ Uötulmağı, *” Matmazel.. Bu -H ee a KA *fendim, benim odam, " di yalltesiyle geçitiyorı V S Ösle ise annem... B Siz, herhalde garip bir rüya görmüş olacaksınız. Hafızanızda tuhaf bir değişiklik husule gelmiş. — Neden? — Zira, siz, dün, bu otele yalnız -| geldiniz... J— Çıldırtmayın beni... anni, fenalıklar geçiriyordu. BT Arkam sıra gelin! «diye em- retti. — Başüstüne efendim... Kendi odasma girdi, Buranın iki kapısı vardı. Birin- den koridora çıkılıyor, ötekinden banyo dairesine giriliyordu. — Lâhavle,.. Banyo dairesindeydiler... Buranın da, girdiklerinden ma- ada, diğer odaya açılan bir kapısı vardı. Genç kız: — Açın şunu! diye emir verdi. Hizmetçi, kapıyı açtı: Deminki kırmızı oda... — Aman yarabbi... Annem ne- rede?... Annemin odası ne oldu? föylüyorıım, matmazel... Siz de garip bir rüya görmüş o- herhal | lacaksmız... Çünkü buraya yalnız geldiniz... — Artık bu kadarı elverir.... -diye, genç kız, gözleri yuvaların- dan fırlıyarak bağırdı. — Ben bu- raya annemle beraber geldim... Postasi " _ğınıııı — Akş am : b g âlet 7 Gi ç Zaferden emin olan Süleyman paşa ordusunun yerinde yeller estiğini görünce kaçmaktan başka çare bulamadı Bağdat kapısmdaki gözcüler uzaktan bir toz bulutunun yaklaş- makta olduğunu gördüler: — Geliyor. — Halet Efendi geliyor. — Vali Süleyman Paşa ile ko- nuşmak için geliyor. Sözleri ağızlarında dolaşmağa başladı. Filhakika gelen Halet E- fendiydi. Osmanlı bükümetinin Rusya ile harp etmesi esnasında zaafından istifade eden Bağdat valisi Süleyman Paşa artık hükü- metin sözlerini dinlememeğe ve borcu olan vergiyi vermemeğe baş lamıştı. Bunun üzerine hükümet de Halet Efendiyi salâhiyeti tam- me ile Bağdada gönermekten baş- | ka çare bulamamıştı. Akıllı ve çok zeki bir adam 0- Tan Halet Efendiden başka bu işi hiç kimse halledemezdi. Süleyman Paşa Halet Efendiyi büyük bir debdebe ile karşıladı. | Askerleri yolların iki tarafına di- Hattâ... Hattâ... Aşağıki defterini- | zilip kendisini selâmladılar. Heyet ze imza attık... — Belki ben yanılmıştmdır. — Müdürünüzün yanma götü- rün beni. — Başüstüne... Asansörü beklemeden, merdi- venleri dörder dörder indiler... Şimdi, müdürün odasmdaydı- lar. — Ben, 127 numaralı odanın müşterisiyim... — Evet, matmazel.. Dün gel - ğinizi hatırlryorum... — Fakat, hizmetçiniz benimle alay ediyor... ba kapıldınız... — Sözde 128 numarayı biz tut- mamışız... * Niçin bu zeha- — Filhakika, o numara boştur. | — Çatlatmayın beni... Ben, bu- raya annemle beraber ü mi? Müdür, hizmetçiye: “Sakın bu kız çıldırmasın!,, mânasında bak- tr. a Yok; küçük baram! Yakizz geldiniz... — Dün, annemi, 128 numaralı iyacak | mavi Empire odada yatırıp ondan ayrıldım... — Fakat pardon... Biz, 128 nu- maralı mavi Empire olarak değil, kırmızı ve on beşinci Lui olarak döşettik... İsterseniz çıkıp bakın... — Filhakika, öyle... Ben de bu sabah, gözümle gördüm... immi, iki- eliyle — şakaklarını bastırıyordu. Kafasr zonkluyordu. Neredeyse, beyni, kafatasını par - çalayıp dışarı k Birdenbire, aklıma geldi: — Peki, iki oda ayırmanız için size çektiğimiz telgraf?... krü _l:ıl::.:“ Biroda ayırmamız için *i Bir çeyrek sonra, bir — telgraf gösterdi. Haki orada, Janni imzasile sade bir oda isteniyordu. — İmkânı yok.., İmkânı yok... Bir çok kimseler, müdüriyet 5- Üa g yeblamağ — Zavallı kız, çıldırıyor...,, di fısıldaşryorlardı. ye .'"d..k—i'ıi. ]'“;İnlı gelmedim | doğruca Süleyman Paşanın sarayı na gilti. O akşam Bağdat saraymda bü- yük bir ziyafet verildi. Kuvvetli güneşin ışıklariyle esmerleşen ba- caklarını göstererek dans eden ca- riyeleri seyredip billur -surahiler- de dinlenmiş şarapları içtiler. Halet Elendi helne kadar - sa- dede gelmek istediyse de Süley- man Paşa mütemadiyen mevzuu değiştirdi ve kendisini ağırlamak- ta devam etti. Birinci akşam böyle geçti. Halet Efendi kendi kendine: — Herhalde ilk akşamdan söy- lemediğim biraz iyi oldu. Damdan düşer gibi söze başlamak doğru değildi diye kendi kendini avut- tu, | — Fakat ikinci gece de birinciden farksız geçti. Gene şarap içip ca- riyelerle gönül avutmaktan başka bir şey yapamadılar. geliyordu. “ — Bir doktor getirsek...,, “— Hastahaneye — naklettir- sek...,, Müdür: — Hâlâ inanmryor musunuz? Kendinize gelin! -diye ihtarda bu- lundu, — Hâlâ inanmryorum, — Peki, sizi bu otele yalnız gel- diğinize inandırmak için ne yap - malı? Postahaneden, telgrafın tasdik- li kopyesini isterim. Bir saat sonra, müdüriyet, onu da temin etti. — Demek ki... Ben... Dün... Bu- raya... Yalnız gelmişim... Mavi o - da... Kırmızı oda... Empire... On beşinci Lui,.. Annem... Banyo... Mavi,.. Kırmızı... Hoppala hoppa- la... Anne!... Anne de anne... Etrafta fısıltılar: — Çıldıracak diye söylememiş miydin... İşte... — Aman, doktaor... — Hastahane... Genç kız, hakikaten aklımı oy - Natmıştı... Doktor muayene etti... Üçüncü gece de aynı menval üzere geçince Halet Efendi daha fazla tahammül edemedi. Dördün cü gece Süleyman Paşayı bir kena ra çekti, — Paşam, Benim buraya hangi vazife ile geldiğimi biliyor musu- nuz? — Bilsem ne çıkar, bilmesem ne çıkar? Al bak şu kadehi tam elli senelik şaraptır. Tat bir kere, — İyi ama biz lâklâkiyata, iyşi nuşa dalıp vazifemizi unutuyoruz. — En iyisi de bu. Bir valinin ya- pabileceği en faydalı şey içmek- tir, — Fakat Padişahımız Efendi- miz beni.. — Bırak şu Padişah lâkırdısımı ilâhi Halet Efendi. Varsın o Mos- koflarla cenkleşsin. Şimdiye ka- dar o sarayında zevketti, biz. dö- vüştük. Kanımızı akıttık. Biraz da biz zevkedelim. O dövüşsün. Bu fani dünyaya kaç yıl misafiriz ki? — Anlaşılan bu akşam zatı dev letleri şarabı ahmeri fazla miktar- da ahzetmişsiniz. Bu hususta ko- nuşmadan fayda umuyorum. Da- ha iyisi yarın gün gözüyle konuşu- ruz. — Tamam, tamam.. Gördün mü meseleyi ne kadar iyi ballettik. Ferda, ferda.. Yaşasın ferda. Al şu kadehi şimdi keyfimize baka- İrm, Şimdi nerdeyse Mısırlı rekka- se Leylâ gelip önümüzde çırçıplak raksedecek, — eee Evet ne diyordum. Pa dişah Efendimize tediye etmeniz lâzım gelen on bin kese altını der- hal vermeniz ve civarda yaptığı- nız haksız muamelelerden vazge- çip icabı adalete göre hüküm sür- menizi ferman buyuruluyor. Yok- Bülcsern. — Yoksa?!... — Bilmem artık.. Süleyman Pa- şam. Beni dinleyiniz. Babanız sa- yılmazsam da amcanız sayılırım. Padişaha karşı koymanm imkânı yoktur. İnadın yüzünden hem mev kiini, hem de başını kaybedecek- sin. İyisi mi bu vahi hareketlerin- den vazgeç. Aklı selim sahibi ol ve borcunü ver, — Ne söylüyorsanız bir kula- ğımdan girip öbüründen çıkar. Hem artık sen deçok - oluyorsun. Misafirimsin deyu sana hürmet e- diyordum. Halbuki senin de tavır ve hareketin yavaş yavaş küstah- laşmağa başladı. Git o padişahma haber ver ki Süleyman Paşa artık emrini dinlemiyor. Bir daha hata edip senin gibi başka herhangi bir herifi naşerifi beyhude yere bura- ya göndermeğe kalkmasın. Zira kendilerine kellelerini iade ede- rim, Bu müthiş bir tehditti. Ve ağ- zından salyalar aka aka söylediği ne bakılırsa tehdidini hakikaten yapabileceği anlaşılıyordu. Halet Efendi hiç bir şey söyle- meden maiyyetile birlikte Bağdat tan çıkıp doğruca Musul yolunu tuttu. Oraya gelince vaziyeti Pa- dişaha bildirmek üzere haber gön- derdi. Ve cevabmır bekledi: gelerek Halet Efendiye şikâyet ve dehalet ettiler. Bu esnada Padi şahtan Halet Efendiye cevap gel- di, Cevap Halet Efendiye tam bir mezuniyet veriyor ve isim yerleri açık bırakılmış valilik ve kayma- kamlık fermanları gönderiliyordu. Halet Efendi derhal Süleyman Paşayı ve ona yardım edenleri az- ledip yerine istediklerini tayin e- debilecekti. Süleyman Paşa da işin şakaya gelmediğini anlıyarak asker top- lamağa başlamıştı. Bir ay kadar süren mütekabil hazırlıklardan sonra Halet Efendi teşkil ettiği bir ordu ile Bağdadın önüne geldi ve ordugâh kurdu. Halet Efendiden ve padişahtan korkan ve Süleyman Paşaya düş- man olan bir çok valiler kendisine iltihak etmişti. Ve her gece Süley- man Paşanın ordusundan bir çok kimseler kaçıp Halet Efendiye de- halet ediyordu. Süleyman Paşa daha Ffazla bek- lemeği muvafık bulmadı ve para kuvvetiyle tedarik ettiği ordusunu kaleden çıkararak birdenbire Ha- let Efendinin üzerine var kuvvetiy le hücum etti, Muharebe çok kanlı ve aman- sız oldu. Süleyman Paşanın ordu- su Halet Efendininkine nazaran top ve miktar itibariyle daha faik olduğundan Halet Efendi epeyce hırpalandı. O kadar ki akşam olup ordular yerlerine çekildiği zaman Halet Efendi teslim olmak üzere idi, Ordusunun büyük bir kısmı dağılmış veya ölmüştü. O gece Süleyman Paşa yarm erkenden bir hücum ile kati suret- te galebe çalmak ümidiyle mem- nun ve münşerihülbal ve Halet E- fendi mustaribülhal olarak gecele diler. Halbuki Süleyman Prsanın as. keri kendisini sevmiyordu. Gece fırsat bulunca akm akm Halet E- fendinin tarfafına geçtiler. Sabah olup da Süleyman Paşa son kati hücumunu yapmak için çadırından çıkınca etrafında topu topu 150 muhafızdan başka kimse kalmadığını görünce dehşetli su- rette telâş etti. Hiddetini almak için kılmçla bir kaç kişiyi öldürdü. Ve derhal atına binerek bir kaç sadık ada- miyle birlikte Bağdada doğru kaç tı. Harp meydanından bir kaç sa- at uzaklaşınca fena halde susadı. Su içmek için bir rufal tekkesinin önünde durdu. Tekke şeyhi ken- disini görünce: — Efendina, ena abdike ve ha- dimike, (Efendim ben sizin kulu- nuz ve hizmetçinizim.) Diyerek kendisine arzı ubudi- yet etti. Soğuk su verdi. Atınm terlerini sildi. Kendisine tam bir itihat verdirdi. Sonra bir fırsatını bulup birdenbire üzerine atıldı ve brçakla karnını yarıp öldürdü. Rufat şeyhi mükâfat almak i- çin Bağdada doğru yürürken halk bayram yapıyor ve Halet Efendiy Öğleye doğru, senatoryoma kaldı- Bütün civarda bulunan vilâyet- | Te yeni Bağdat Valisi tayin edilem rıldı.,, —Arkasr yarm— ler Süleyman Paşadan bizar olduk ! Abdurrahman Paşayı selâmlryor W laklöe - sana BRENİ AAA eat S D Mütüla hu Murat Selâmi

Bu sayıdan diğer sayfalar: