Başvekilimiz hafif bir zehirlenme teh- likesi geçirdi | Her parçası ayrı bir hcyeunlı okunacık nııı:e"ı kıskanclık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR LEYMANIN OĞLU., Tefrika Mo. 6B nın İspanya hududu civarındaki Bask köylerinde her sene ir. Resimde sokak ortasın da bu suretle eğlenen köy delikanlıla Bizde de hanıimlar arasıı a memleke da ata binmek merakı iler-| de daha © lg meşğul olmuşlardır. en beri ka- Resimde görü-| fın güzel günlerinden istifade etmeği varında atla bir sabah gezintisine çık- | ESNAF VE IŞÇI , 22,5 tonluk | düğü görülüyor. Gürültüyü kesmek| Her vatandaşa için başka bir çare| ilerlemek imkânı İki gün evvel Fatihte bir yük arabacısı ile konuşmuştuk. Bu a - rabacı lâstik tekerlek yapamıya - cağını, buna çok para lâzım oldu ğunu söylüyordu... Bugün de An kara caddesinde Ahmet Hamdi E- fendi isminde bir yük arabacısı ile konuştuk ve ona arabaların gürül- tü çıkarmamalarını temin için, lâstik tekerlekten başka bir çare olup olmadığını sorduk, Ahmet Hamdi Efendi dedi ki: — Bir defa, ne lâstik tekerlek yapabiliriz, ne de yapsak dayan - dırabiliriz... Eğer maksat nin gürült ü kesmekse bunun çaresi çok kolay. Belediye şehri- mizdeki bir kaç araba imalâtha- nesine sorsun; bak ne akla yakın tedbirler söyliyeceklerdir... Benim aklımın yettiği kadar şu- nu söyliyeyim ki; arabadaki fazla demir parçaları kalkabilir! Zaten sesi bunlar çıkarır, Sonra da tabit kaldırımların bozuk olması buna sebep olur.. Millet Tiyatrosunda Şehzadebaşı Millet Tiyatrosunda 23 Teşrinievvel Salı günü akşamı san- G#tkâr Naşit Bey kumpanyası ve Hafız Burhan Beyin incesaz heyeti, Fatma Leman Hanımin iştirakiyle fevkalâde bir konser tertip edilmiştir.. araba- | | e e ,o verilmelidir! diyor: — Pek küçük yaşta annemi, ba bamı kaybettim. | (Senelerce kim - Ve ü ssiz, kendi ha - | ratımı, kendim ai Ef raştım, Fakat görüyorsunuz nihayet san'atsız ve mesleksiz bir vaziyet- | teyim. Kimsesizlik ve hayat kay - | | gusu Benim bir san'at sahibi — ol. | mama mâni olmuştur. On sene var ki muhtelif lokan- talarda çalışıyorum, fakat ilerisi ne olacak?... Tabii hic... Halbuki, ben de gencim, Sıh- | hatim, vücudum, her şeyim yerin- | | de.. Benim pek âlâ daha esaslı ve “| iyi işlerde çalışmam kabildir... Bir Türk gencinin hayatını kur- tarınız, ona hayat veriniz! diyo- rum. HABER: Türkiyenin yeni hayatı, çalış- | kazanmaya uğ - | | dışarıya çıkardı. sırtına alarak Bahçede kimse Sonra, ihtiyarı | farkında olmadan kazdığı topra- Şoförler, sık sık | vesıka sorulması... şında 1293 numara- ü Enver Efendi diyor ki: — Askerden yeni geldim. Bu a- raba bir başkasına aittir. Asker- den evvel beldiyeden imtihan ne - | ticesi aldığım şehadetnamem var- | dır. Yani ehliyetnameli şoför bu- lunuyorum. Belediye şimdi bir â- | det çıkarmış: Bir belediye düdük çalıyor: Dur! * “Vesikanı göreyim.,, polisi Ne imiş? Her semtin değişen polisleri istedikleri yerde ikide bir: Dur! Hani vesikan?,, Bu nasıl iş? Anlıyamadım! Bir mevkide iki defa vesika soruldu- ğunu hatırlıyorum. Yani bir me- mur mesclâ Beyazıtta bana vesika | sordu değil mi? Üç gün sonra o - ranın değişen nokta memuru bir halden dolayı bir çok müşterilerin de şo- | förlere itimadı kalmıyor, Şuna bir daha çevirip soruyor, Bu intizam şekli verilmesi için söyle- | diklerimi Kerhâlde gazetenize yaz manızı çok rica ederim. daima inkisaf imkânını temin e- decek tarzda kurulmalıdır. Belki başka diyarlarda imkânsız olan | | ğin içine yalırarak iyice gömdü. Başiyamanza bu işi yaptıktan sonra babasına gitmiş ve hakikati anlatmıştı. Artık yapacak bir şey yoktu. Halk, sevgili oğlunu sayar onun sözüne inanırdı. Ona: — Haydi, dedi, git.. Kabile bü- ve i| yüklerine aslanlı adam üzerine yü rüneceğini ve kâhinin açtığı falın bunu emrettiğini söyle.. Kâhini görmek ve bir de onun ağzından işitmek isterlerse “şimdi bulutlarla konuşuyor.. Harp sonu- na kadar kimseye görünmiyecek- tir.,, diye cevap verirsin.. Alreğ el ASLANLI ADAMA HAZIRLANAN PUSU Güneş yeni çekilmişti. Fakat her yer, gene bir gündüz gibi ay- dınlıktı. Aslanlı adam; mağgrasında doğrularak yanında- ki Hindistan cevizinin sütiyle su- suzluğunu giderdi. Aslanları, açtı. Onlarla - bera- ber, ava çıkmak lâzımdı. Bora ve bundan başka daha iki aslanı var dr. Üçü de onunla beraber mağa- radaydı. Aslanlı adamın doğrul- -| ması onlara da bir hareket vermiş ti. Ayaklarını gererek gerindi.. Tek- redi, Bu gükreyiş bile mağaranın dehlizlerinde aksi sadalar uyan- dırmış sanki büyük kayaları oynat mış!ıı Aslanlı adam, Bora'sını seyre- diyordu. Yüzünde garip bir sevinç çizgisi belirmişti. Birdenbire ye- rinden fırlıyarak Boranın yanma yaklaştı. kıllarla kaplı göğsüne dayadı: —— Acıktın mı7 Diye sordu: Aslan anlamış gibi onun göz- lerine bakryordu. Sonra bir törpü- rak aslanlı adamın sert adaleli ko- lunu yaladı. Bu yalayış biraz daha devam etseydi bayağı kan çıkara- caktı. Aslanlı adam, aslanın bu hare- ketinden maksadımı anlıyordu. Aç karnmı bir an evvel doyurabil- mek için hemen mağaradan çık- mak arzusunu seziyordu. l — Haydi hazırlan öyleyse.. Üç aslan ve aslanlı adam yola düştüler. Sık ağaçlı yerlerin nisbeten ka- ranlığı nazarı itibara alınmazsa her yere aydınlık denilebilirdi. Bora baba aslan, Fatma ana aslan, Fatuş yavru aslan.. Bu üç aslan aslanlı adamın malr mülkü, onun en kıymetli arkadaşlarıydı. Birbirlerine o kadar alışmışlar, bu mucizeyi bizim rejim yarata- kan, hevesli ve istidatlı olanlara | bilir. © kadar yakımlık duymuşlardı ki hiç bir dakikalarını ayrı geçirmi- uzandığı | Bora vakur bir hareketle kalktı. | rar toplanırken hafif bir sesle gük | : lamıştı. Müşkülâtla ilef ye benziyen büyük dilini çıkara- | yorlardı. adam, ormanlarda şına — dolaşırken kendisini takip <—ttı!l'ı Onlar ayrılmış olsa, © tiklerini merak eder V& çıkardı. Aslanlı adamın bü "i üçü ile ayni zamanda © hatıra getirilmemelidif » Evvelâ, Baba aslati tanıştı. Yalnız bu tanif” mak bir hikâye olur. İ ince ve o kadar heyecâf | rafları vardır. O zamanlar, tarihini” ğ | nmı kendisi de tayin kadar eskidir, Afrika da yapa yalnız kaldığı tü., Küçük denecek - bil duğunu hatırlatryordu. Şaşkın bir halde sık © içine dalmış, kendisini * vanların htcumundan onların pusularına uğr? çin ufak kafasmın bü ni sarfetmek mecburiy€ mıiştr, Bir akşamdı. Gecesi) zaktan kestirdiği bir © de geçirmeyi düşünmü! ce yol yürümesi yüzün” l ve körpe ayakları kab du. Mağaranın ağzı ön zaman açlıktan gözleri” dığını hissetmişti. Ne olmuştu, nasıl oli kenilisi de bilmiyordu: re, yere dönmüş toprâ' dan sivrilen kayalar ” | müştü. Onun ön ayaklarından tutarak | kaldırdı ve bu iki büyük pençeyi | Gözlerini açtığı sinden en çok otuz me' | zaktaki mağaranın bir aslanın bir yanddaft gözetlerken önündeki parçalayıp yediğini gölüş Bu manzaradan hatırlamıyordu. Fakatı / içinde garip bir ürkek tu. Bu yüzden yerindef y dı, kendisini eskisi gi bıraktı. Aslan, ara sıra kü lar çıkararak genç V© etini iştahla parçala! Kulağına çarpan :, korkudan ziyade aç tiyor ve kulağına en " gi sikiden daha ahenkli ' Aslanın yemekle şundan istifade etf İ’ geriye sürünerek, / zaklaşmak hevesin? Vİ kat daha bunu ilk ' ğ anda kulağına $ lan, uyumadığını 27 JJ Artık, bütün u'“;'/ onun pençeleri altif ğe kendisini hazır u,