Kazazede geminin kaptan — Eğer serkeşlikte devam edersen ilk iskelede seni kapı dışarı ederim! Ceza! Hüseyin Bey, arkadaşı İzzet Beye anlattı: — Azizim! Ahmet Bey senin hakkında söylemediğini bırakma- dı. — Yok canım! Neler söyledi? — Neler söylemedi ki? Ne nas mussuzluğunu bıraktı, ne dolan - dırıcılığını!... İzzet Bey hiddetlenmişti: — Ben ona yapacağı bilirim! dedi. Öteki sordu: — Ne yapacaksın? — Beş lira borç alacağım! Cins köpek Yeni aldığı köpekle içeriye gir- di: — Bir köpek aldım, halis po- lis köpeği cinsinden... Hırsız daha yaklaşırken hissediyor. — Ayol!dediler, bu polis kö- peği değil, halis sokak köpeği... Baksana... Öteki cevap verdi: — Sokak köpeğine benizyor a- ma siz ona bakmayın.. Halis polis | | kalamazdı. O da göpeği, fakat gizli polis!... — Soyunduğun kabinin numarası. | nı ni unuttun? Adam sen de düşün - düğün şeye bak! Birer birer bütün kabinleri açar, bakarsın! Hangisinden kadın çığlığı gelmezse “senin kabin demektir! e Dalgın adam — Şemsiye bu ns göre yağmur çok-yağınış! m NY Mubalâga !7 Ikisi de müba- | | lâğayı pek sever- | ler. o Geçen gün Bayezit kahve - lerinde birinde o- tururlarken © biri şöyle dedi: Gözlerim pek kuvvetlidir, minarenin âle minde bir sinek gezdiğini bura - dan görüyorum! Arkadaşı altta şunu savurdu: — Benim göz- lerim maalesef © kadar kuvvetli de- ğil.. Fakat ku - laklarım çok iyi i- şitir. Meselâ mi - narenin âlemin - deki sineği (o gör- miyorum amma, ayak seslerini işi- tiyorum! Temenni! — Azizim, ba- şıma bir şey gel - di, düşmanıma te- menni etmem.. — Hayir ola? — Piyangodan baş bin lira ka - zandim! Celâl Muhtar B. Elinin açıklığı ve verdiği söze sadakatile meşhur doktor Muhtar Bey Paristeki (Pastör Enstitüsüne yarım milyon frank teberrü etmeğe karar vermiş... Bu havadisi gazetede okuyan iki arkadaştan biri: — Yahu! dedi, Pastör Ensti - tüsüne Rokfeller, Roçiltler yar - | dım ediyor, yanında solda sıfır kalır. Halbuki Haseki (o hastahanesinde hastaların bazan üçer üçer bir ya- takta koyun koyuna yattığını gene gazeteler yazıyorlardı. Öteki gazeteyi okumakta de - vam ediyordu; şöyle dedi: meselâ — Bu paranın memleket hari - Gine döviz olarak çıkmasına im - kân olup olmadığı şüpheliymiş. Arkadaşı güldü: — Anlaşıldı azizim! Dedi, Ce- lâl Muhtar Bey bu kararını ilân etmeden evvel muhakkak bu nok- tayi tahkik etmiştir. Yoksa tıp fa- kültesine olan teberrü vadini u - nutturmakta o kadar mahir davra nan muhterem doktor öyle yaş tahtaya basar mı? Yarım milyon frank bu, lâf değil! kadar ağırlaştığı- | doktorunki “onların | Celâl | Bilârdonun içyüzü! gl LER a > İsi Nişancılık şampiyonunun sepe,i! kâğıt Sus/ Çocuk — Baba, bazı hayvan- lar sık sık kürklerini değiştirir - lermiş, öyle mi? Baba — Sus.. Annen duyacak! Şolör çocuğunu gezdiriyor! Nişantaşlı Akşamdı incecik bir tül başında, Gördümdü onu ben Nişantaşında! Hayatın en güzel ve genç yaşında, Gördümdü onu ben Nişantaşında! Kalbimin için! ateş dolaştı, Ben aşkımı söyledim, o bana şaştı! Yüzüne bakınca gözüm kamaştı, Gördümdü onu ben Nişantaşında! Şeytan — Üç ay vade ile elli ira mı? Yüz lira borç al - muş gibi senet ve- rirseniz bu iş © - lur! — Nasil olur? Geçenlerde daha az faiz almıştınız. 9 zaman kıştı, Şimdi oyazdayız; günler . daha u - zun! Terbiye — Bak yavrum! biyeli! Çağırdığım “İ | zaman hemen ku- cağıma geliyor. İl — Evet ama ben daha terbiyeliyim. Son çağırmadığın zaman bile geliyo. rum! Li Nebi s1 — Garson, bu getirdiğin © balık en aşağı bir ay - bk! Garson — Val- lahi bilmem e - fendim, ben bu - İ raya geleli ancak on beş gün oldu! Hile! Müthiş hasistir. Geçenlerde has- talanmıştı; fakat bir türlü doktora gitmeğe vizite parası vermeğe gön lü razı olmuyordu. Karısı onun bu huyunu bildiği için sordu, 80 - ruşturdu; nihayet haber verdi: — Doktor X. Beye git. Birinci muayenede üç lira, ondan sonraki muayenelerde de birer lira alıyor- muş. Doktora gitmekten baska çare yoktu. Fakat üç lira yerine bir lira vermek için ne yapmalı? Düşündü | ve bir çare bularak doktora gitti, — Merhaba doktor bey, ben geldim. | | oDoktorişi anlamıştı, fakat hiç | i belli etmedi. Hastann göğsünü l eğ — Öyle amma | Kedi ne kadar ter - | | Kumarbaz etrafını nasıl £ | Kurnazlık Sıcaktan bayılmıştı, bir dak buzlu biraya can at” Fakat işin fecii cebinde par#”” tu. Bu haliyle bir birahane” di, şarap istedi. Şarap geldi; lâkin o eli dehi itti: â — Vazgectim, dedi, sen yerine bira getir, | (Biraz sonra gelen birayı dumda içtikten sonra kalkttı ya doğru yürüdü. Garson a dan koştu: — Biranın parâsmı verm — Onun yerine şarabı < : ya! i — Evet amma, şarabın.& rasını vermemiştiniz | Hiddetle söylendi: —Tabit vermedim. Şaraf memiştim, ne diye para ver#” Ve afallıyan garson kendif layıncıya kadar dışarı çıkıp . dinledikten sonra: — Ayni vaziyet, dedi. Geçen sefer verdiğim reçeteyi gene yap - tırmız! Merak! — Merhaba, yahu! Nereden böyle? —...debirev ve arazi almış» lim; onu yangına ve doluya karşı | sigorta etlirdim. — Yangına ve doluya karşı mı? Yangına karşı neyse; biraz ihti - yatlı davranırsan primi alırsım.! Fakat Allahaşkına doluyu nasıl İ yağdıracaksın? Sayfiyede traş fırçası| Kadın — Komşunun har şapkamın tapk ıtıpkesını almi$» Erkek — Bir başkasını m demek istiyorsun? Kadın — Her halde bu, ev © mekten daha az makraflı olur! © e çe e e gi e e NU vey