15 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

15 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* — 15 Eylül 1934 HABER'in hikâyesi — Ustadım.. Sizi genç ve güzel ! bir hanım arıyor.. Elinde eskiden yazdığmımız bazı mektuplar var- mış.. İade edecekmiş.. Bu sözleri, meşhur muharrir Saffet Ali beye, hususi kâtibi söy- lemişti. Çalışma oadsında çok güneş vardı. Fakat, üstat, sırtını güneşe dönüyordu. Masaya dirseklerini dayamıştı. Almını sol avucu içine almıştı. Bir kurşun kalemin ucu ile, beyaz bir kâğıt üzerine miha- nikt darbeler indiriyordu. Kâtibi- ne: — Yorgunum oğlum, çok yor- gunum.. » dedi. Hakikatte ise, hiç yorulmuşa benzemiyordu. Bilâkis, kuvvet ve kudret ifade ediyordu: Geniş o- muzlar; saçları dökülmemiş koca- man ve muntazam bir baş; bariz çizgili ince bir ağız; küçük ve ze- ki gözler.. — Kadın güzel mi bari?.. - di- ye sordu?. Kâtip alayeı: — Güzel.. Cevabınr verdi. — Öyleyse kabul edeyim.. Lâ - kin, ziyaretinin sebebine bak he - le.. Bana, eski mektuplarımı geti- riyormuş.. Hayatımda binlerce mektup yazdım.. Bunların ehem- miyetli bir kısmı da aşka dairdir.. Sen de benim gibi elli yaşma gel- diğin zaman, çocuğum, eskiden yazdığın aşk mektuplarının üslü- bunu gayritabil bulmıya başlar- sın.. Yüksek sesle gülerek pencere- nin ışığına doğru yürüdü. Oradan biraz dışarıya baktr. İçeriye misa- firin igrdiğini işitince, geri dön- ç Meden: Okurun, ekendim.. » dedi. — Üstadım.. Sizi rahatsız etti- ğira icin affınızı rica ederim. Saffet Ali, birdenbire döndü: - Nedir istediğiniz?. Güneş, gözlerini almıştı. Oda- nın İosluğunu iyi göremiyordu. — Sizinle ve annemle alâkadar bir iş için geldim. .Anneme ait ©- lan bu mektupları nasıl bulduğu- mu anlatmam uzun sürer, Bir tomar uzattı. Fakat, pence- reye yaklaşırken de bol ziya altı- na girmiş oldu. Edebiyatçı, hayret ve takdirini ifade için kaşlarını kaldırıp başını salladı. Kâğıtlara göz atar atmaz hattı destini tanıdr. Fakat, bunları ki- Mme yazmıştı: — Çok eski oldukları anlaşılı- yor. — Çok eski olmakla beraber, | evimize gelip gittiğiniz tarihi ha- | tırİryorum. — Durun bakayım.. Kime ya - zılmış bunlar?.. î Birdenbire haykırdı: — Ay, siz Saliha mısınız?. Şa- tılacak şey.. Ab, bilseniz, vaktile size ne lânetler yağdırmıştım. Genç kadın, tebessümle: — Lânetler mi yağdırmıştınız?, — Niçin olduğunu öğrenmenize Kizum yok.. Bu mektupların hep- Sini okudunuz mu?, — Büyük bir huşu ile.. Cidden Mükemmel — şeyler.. Fevkalâde teyler.. — Çacukça şeyler.. — Çocukça oluşları höş ya.. — Nasıl?.. Evet.. İhtimal.. El yazılarımı okurken, Tini arasıra kaldırıyordu. -— Annenize ne kadar da ben- Ziyorsunuz!. - dedi. — Evet, bunu bana daima söy- geri göz- Miras kalan fınclıkcıl | lemişlerdir, üstadım. — Garip bir surette ona benzi- yorsunuz.. İşte, burada onun lehva sını yapmışım., Okuyayım.. Sesi, tatlılaştı. Meharetle oku- du; Kıraati bitirdiği vakit: — Tam manasiyle sizin tasviri- niz! - dedi. Ve, elini genç kadının omuzu- va koydu. Genç kadın, bu korkmuş görünmedi. — Beni anneme benzetmekle mi'tehassis oldunuz! - dedi. - Fa- kat, siz de, o zamana kıyasla de- ğişmemişsiniz! Bu sözleri esrarengiz bir suret- te söylemişti. — Ne?..Ne demek istiyorsu- nuz?.. Hakikaten pek az değiş- tim.. Ânnenizi çok sevmiştim,. Şimdi, bütün hatıralar, gözleri- min önünde canlanıyor.. Eğer is- teseydi, ikimizin de hayatı bam- başka olurdu. — Bizim hayatımız başkala- şırdı. — Sizin hayatınız başkalaşır mıydı?.. Yani, ne demek - istiyor- sunuz?.. Betbaht mısınız?. Bana ihtiyacınız mı var?. — Betbaht da değilim, size ih- tiyacım da yok! Yalnız, ben de annemmişim gibi hatırlıyorum... Çok üzüldü idi. — Şayet razı olsaydı.. bunları size anlatamam.. — Sizin anlatmanıza — hacet yok.. Kendisini kaçırmak istemiş- siniz. — ©Ö zaman her şey bambaşka olacaktı. Kendi istemedi.. Cok he- yecanlandırdınız beni, Saliha.. okşanıştan Lâkin Şimdi kollarımda tuttuğum odur | ) sanıyorum. aa — İhtimal ki odur. Şaşırarak, üstat, kadını bırak- tı. — Demek betbaht değilsiniz?. Demek bana ihtiyacınız yok?. — Sevdiğiniz zaman annem ne waziyetteyse, şimdi ben de aynen öyleyim. — Anlıyamadım.. Anneniz be- ni severdi. — Belki ben de sizi seviyorum. Evet, ihtimal.. Bana sizden o ka- dar bahsetti ki.. Bu mektupları, kilidini kırdığım kücük bir çekme- cede, onun ölümünden iki sene sonra buldum.. Kokularımın cazi- besine kapılarak size kadar gel - dim.. — Kocanız?.. — İzmirde.. Ailemiz hâlâ İz- mirde oturuyor.. Mahsus seyahat edip buraya geldim.. Daha doğ- rusu, sürüklendim.. Bu srrada, kâtip içeriye girerek ihmal edilmez bir misafirin - gel- diğini haber verdi. — Ayrılmak mecburiyetinde - yiz, Saliha.. Öğle yemeğini benim- le birlikte yer misiniz?. Kadım, reddetti. Fakat öğle ye- rine akşam yemeğini kabul etti. Bir barda buluşmak üzere sözleş- tiler. — Kat'iyeyn gecikmem, üstat... Saffet Ali, bütün gününü ha- yal içinde, rüyada gibi geçirdi. Yirmi beş yaşının âşkı vücudunu ve dimağını sarmıştı. Büsbütün masum kalmamakla beraber neti- cesini bulamamış olan o aşkı dü- şünüyordu. Salihanın annesi, ar - zularına mukavemet edemiyece - Rini anlayınca, kendini Saffet Aliye vermemek için ondan kaç - mıştı.. İzmirdeki evine gitmiş, mektuplaşmıya da nihayet ver - F enerbahçe Beşıktaşı ynı Yüzme birinciliklerinde iki Türkiye rekoruü kırıldı Dün iki mühim spor hareketi birden oldu. Evvelâ Türkiye yüz- me birinciliği müsabakaları yapıl- ) dı. İki Türkiye rekoru kazanıl- dı. Sonra Fenerbahçe ile Beşik- taş şilt şampiyonluğu için karşı- laştılar. Fenerbahçe bire karşı iki sayr ile şilt — şampiyonluğunu kazandı. Yüzmeler Yüzme birincilikleri Ahmet Fetgeri Beyin riyaset ettiği bir | hakem heyeti önünde ve tam bir intizamla yapıldı. En sıkı müca- dele tahmin olunduğu gibi Koca- eli mmtakasmı teşkil eden Kara- mürsel gençlerile İstanbullular arasında geçti. Bu müsabakalar- da Karamürselli gençleri İstan- bullu arkadaşlarına biraz — daha yakınlaşmış görmekle çok sevin - dik. Buna mukabil bilhassa İz - mir yüzücülerini umduğumuz gi - bi bulamadığımız için üzüldük, Neticeler şunlardır: 100 metre serbest: Birinci Or- han (İstanbul) 1,7,6. İkinci Sıt- kı (Kocaeli) 1,14,2. Üçüncü Şa- kir (Bandırma) 1,15. Dördüncü Rasim (İzmir) 1,18,2. Beşinci Sü- leyman (Ankara) 1,42. 100 metre hanımlar: — Birinci Beylâ (Istanbüly 1,44,8. — İkinci —ei mişti. Yirmi sene evvelki bu hâdi- se, edebiyatçıya, dünkü gün gibi geliyordu. Barda, Saliha, Saffet Ali tara- fından hazırlatılan hususi odaya girdi. Büyük bir macera mı başlı- yordu?. Üstat, kalbi çarparak, bu- nun böyle olacağını düşündü. Ze- kâsı, bir nevi behimiyet içinde kaybolmuştu. — O mu bu?7... Ben miyim bu?. Diye, genç kadın onu itti.. — Madem ki beni sevmiyorsu: nuz, istemiyorsunuz öyleyse bura- ya niçin geldiniz?. — Seviyorum, istiyorum.. Lâ - kin, annem gibi.. O aşka, ben de tevarüs ettim.. Fakat, benim de bir kızım var.. Ben nasıl annemi yanıma çağırdımsa, ona vazifesi- ni ihtar ettimse, o da bana, tıpkı öyle yapıyor. Edip, sarardı. Bu, hayal miydi? Mazi, yeniden başlıyordu. Sa - Kha, hâlâ yanındaydı.. Mütebes - sim.. Muamma alüt.. Erkek, birdenbire: — Sizden nasıl nefret ettiğimi bilemezsiniz! - diye haykırdı. — Hakkınız yok.. Hatta çocu: ğ#umdan nefret etmeğe bile.. Hay- di, bırakın beni gideyim.. Ben de, bu maceradan, aşkı anlamak ya- şına gelince, kızıma bahsederim.. — Lâkin, o da ayni şeyleri tek- rarlamak yaşma gelince, beni ha- yatta bulması pek az muhtemel - dir. Öyleyse, mezarıma çiçek koymak suretiyle işvekârlık yapa- cak. Saliha: — İhtimal.. - dedi. - Niçin ol- masın?, Nakıli: k(Mıllcı Süreyya) Muzaffer (Kocaeli) 1,56. 100 metre sırtüstü: Birinci A- gâh (İstanbul) 1,25,8. İkinci Ali Haydar (Kocaeli) 1,36,6. Üçün- cü Şamil (Bandırma) 1,40,5. Dör- düncü Husamettin (İzmir), 200 metre kurbağalama: Birin- ci Yusuf (Kocaeli) 3,13,2. İkinci | İzzet (İstanbul) 3,36,8. —Üçüncü Cevat (İzmir) 3,46,5. Dördüncü Şakir (Bandırma) 3,56,8. Beşinci Mehmet (Ankara). 200 metre serbest: Birinci Ha- Kil (İstanbul) 2,40,5. İkinci İsmail | (Kocaeli) 2,43,6. Üçüncü Rasim (İzmir) 3,3,6. Dördüncü Mehmet (Bandırma) 3,20. 400 metre: Birinci Halil (İs- tanbul) 6,2,2. İkinci İsmail (Ko- | caeli) 6,30,8. Üçüncü Rasim (İz- mir) 7,18,2. Dördüncü Ali Os- man (Bandırma) 7,28,2. 4 X 200 bayrak: Birinci İstan- bul 11,33. İkinci Kocaeli 12,06,8. Üçüncü Bandırma 13,18,4. Dör- düncü İzmir 16,37,8. 1500 metre: Birinci Saffan (İs- tanbul) 23,39,2. — (Yeni Türkiye rekoru) İkinci Mehmet (Bandır- ma) 27,2. Üçüncü Ekrem (İzmir) 31,57,6. Dördüncü Abdullah (An- kara) 23,16,8. 5i Bu yarışa giren ve İstabnulun en mühim rakibi bulunan İhsan Bey (Kocaeli) bir krampdan müteessir olarak müsabakayı ya- rıda bırakmağa mecbur - kalmış- tır. Türk bayrak yarışı: Birinci (Kocaeli) 5,58,4. (Yeni Türkiye rekoru). İkinci (İstanbul) 6,10. Üçüncü (İzmir). Bu müsabakayı İstanbul kur- bağalama kısmında kaybetmiş ve açılan mesafeyi son yüz metrede kapatamamıştır. Bu müsabakalardan sonra yüz- me kısmı bitmiş ve 115 puvanla İstanbul başa geçmiştir. — Diğer mıntakaların puvanları şöyledir: Kocaeli 87, İzmir 42, Bandırma 37. Bundan sonra atlama birin- Atlama müsabakalarının neti « celeri şunlardır: Tramplen: - Birinci Fahri (İs- tanbul), ikinci Rasim (İzmir), Hanımlar: Birinci Matmazel Nefo (İstanbul), ikinci Muzaffer Hanım (Kocaeli), Küle: Birinci Behcet (İstan- bul). Hasılâtın tevzi şekli yüzünden çıkan ihtilâf dolayısile Beşiktaş - Fenerbahçe maçının yapılıp ya- pılmıyacağı dün öğleye hattâ sa- at üçe, dörde kadar halledilme- miş görünüyordu. Yüzme müsabakalarının yapıl- dığı havuza telefonla akseden ha- berler nahoştu, Beşiktaşlıların ge- lip gelmiyecekleri hâlâ malüm de- gilmiş. Fenerbahçe seremonu yap- mıya hazırlanıyormuş. — Falan, Ffilân.. Futbol İhtilâfin nasıl hallediğini bil- miyoruz ama, yüzme müsabaka- luınılıg saat dörtte çıkarak Fener bahçe stadyomuna geldiğimiz va- kitiki takımı sahada — bulduk. Tribünlerin hemen hemen yarısın- dan fazlası doluydu. Demek ki, maçın yapılması şüpheli olmasay- mış maç dikkate değer bir seyirci kütlesi önünde oynanacakmış, di- ye düşündük, Sadi Beyin idaresinde maç baş- ladığı vakit iki takımın kıdtoııı- nu şöyle saydık: Beşiktaş: Mehmet Ali, Adnan, Nuri — Feyzi, Fahri, Muhterem Eşref, Şeref, Nazım, Hakkı, Hayati.. Demek Beşiktaş takımı bugün | “Hüsnü,, süzdü. Bu itibarla mü - dafaası zayıf sayılabilirdi. ğ Fenerbahçe: Bediü, Fazıl, Ya- şar — Cevat, Ali Rıza, Esat — Süleyman, Niyazi, Namık, F'ıkrek. Şaban. B Maç, evvelce tahmin ettiğimiz gizi zevkli olmadı. Uzun müd - dettir maç yapmıyan iki takırmın da, üç ay evvelki — vaziyetleriyle aralarında mühim farklar oldu - ğu derhal göze çarpıyordu. Bil « hassa Beşiktaş takımında form - suzluk daha fazla görünüyordu ve birinci devre siyah beyazlıla - rın, rüzgardan da yardiin ıudııb - lerine rağmen sıfıra sıfır bitti. Bu devrenin belli başlı hare - ketleri şunlardır: İlk mühim şütü, on dördüncü dakikada Şeref çekti. Top Fener direğini yalayarak geçti. On al- tıncı dakikada Namık mükemmel bir fırsat kaçırdı. Yirminci da - kikada gene Şerefin sıkı bir şü- tü Fener kalesinin direğine çarpa- rak geri döndü. Yirmi birinci da- kikada fener muhacimleri çok mühim bir fırsat daha kaçırdılar. Yirmi beşinci dakikada Hakkı önü boşken topu kaleye sokama - dı. Arkasından Fenerbahçe iki firikik tehlikesi atlattı. İkinci devre biraz daha hare - ketli geçti. Beşiktaş kendi nısıf sahasına çekilmiş, Fenerbahçenin tazyikin karşılamak için çalışıyor- du, Dördüncü dakikada aŞban, ar . . | kasından Süleyman birer fırsat ka çırdılar. Fakat on ikinci dakikada Cavadın firikikten Beşiktaş kalesi önüne düşürdüğü top, Fikretin ka fasile Beşiktaş kalesine girdi. Yirmi beşinci dakikadan sonra — Beşiktaş biraz canlanır gibi ol- du, Muhacimler Fener sahasına girdiler, fakat kaleye sokulamadı- lar. Otuzuncu dakikaya ,doğru iki Fener şütü daha kale kenarla- rından geçti. Otuzuncu dakikada Namık sıkı bir şütle topu. ikinci defa Beşiktaş kalesine soktu. t Maç tekrar müsavi şekle girer gibi oldu. Fakat sayıların müsavi- leşmesi pek mümkün olamıyaca - ğa benziyordu. Bununla beraber maçın bitmesine dört dakika kala sıkt bir Beşiktaş hücumu esnasın- da top Hakkınm bu hücuma — de- ğer bir $ütü ile Fener kalesine girdi ve maç bu suretle, yani 1 — 2 Fenerin galibiyetile bitti. *

Bu sayıdan diğer sayfalar: