veKünaya firar etmiş!,, — —. Tarihi tefrika: 63 Abdülhamidin gözdesi hâlâ | baygın bir halde yatıyordu.. Pa- | dişahın hançeri genç kadının göğ- süne dayanmıştı. Kızıl Sultan hançerin ucunu ba- tırdı.. İkbal kımıldamıyordu. Padişah hiddetinden çıldıra- caktı. — Kız, seni geberteceğim! Faz ha naz âşık usandırır, derler.. Bu | sözü hiç işitmedin mi? İ Eğer duvardaki mermer taşlar konuşmasını bilseydi, İkbal de ce- | vap verecekti. Padişahın gözdesi taş gibi, hissiz ve hareketsiz yatı- yordu. Abdülhamit, gözdesinin yüzü- ne dikkatle baktı.. Parmaklarını gözüne uzattı.. Büyük bir alâka ile İkbalj muayeneye başladı. | Güzel saçlı cariyenin gözleri kıpkırmızıydı.. Sinirleri gerilmiş ve elinin parmakları büzülmüştü. Abdülhamit: —- Kız, ne oldu sana? Diyerek yanaklarından okşadı.. Ve birden elindeki hançeri yere atarak, kendi kendine söylendi: — Sahiden bayılmış... İki gün sonra., Yıldız Sarayında dilden dile dolaşan bir haber, Mabeyinci (işkenceci) Nuri Beyin kulağma da erişmişsti: #Hünkâr Yaveri Kâzım Bey Av Nuri-Bey bu haberi duyunca, o sırada Baş Mabeyincinin odasına gelmiş olan Fehim Paşayı gördü: — Mikropları takipteki muvaf- fakiyetinize hiç diyecek yok doğ- rusu !.. Fehim Paşa Nuri Beyden başka sarayda hemen hemen hiç kimse- den çekinmezdi.. Padişahın ona ne kadar çok itimadı olduğunu bi Tirdi. — Ne yapalım? dedi, mukad- derat bu! Bir şeyin üstüne ne ka- dar düşersen, o iş o nisbette aksi- | ne gidiyor. [ Bu söz, Yaver Kâzım Bey hak- kmdaki şayıaların doğruluğunu Yazan: Ishak Ferdi Nuri Bey: — Çanakkaleden olsun çevir- mek mümkün olamadı mı? Diye sordu. Fehim Paşa suçlu insanlar gi- bi, önüne bakıyordu: — O çareye de baş vurduk, de- di, fakat, Çanakkale mutasarrıflı- ğından henüz sadre şifa verecek bir cevp alamadık. Nuri Beyin yanında bu kadar sıkılan ve terliyen Fehim Paşa, Abdülhamidin huzuruna çıkarsa ne yapacaktı? Nuri Bey ahret suallerine baş- | lamıştı: — Kâzrmımn firarmı nasıl haber aldmız? — O esnada rıhtımdan - geçen bir silâhşor, Kâzımı vapura - sivil olarak binerken görmüş. — Neden hahber vermemiş? -- Vazifeten giriyor zannetmiş. Cahil adam.. Fazla düşünebilir mi? Bana bunu ertesi günü akşa- ma doğru söyledi. Beynimden vu- rulmuşa döndür.. Derhal Çanak- kale Mutasarrıflığına telgraf yaz- dım.. Fatihteki evini bastırdım.. â ilesi de kaçtığını gizliyemedi. Ar- | tık, yıllardan beri içimizde besle- diğimiz bu yılanın kafasını ezmek için bütün mevcudiyetimle faali- yete geçmiştim. Fakat, para et- medi. Hâlâ Çanakkaleden müs- pet bir cevap yok. — Tekit etmediniz mi? Üstüste kaç telgraf çekdiği mi bi- | liyor musunuz? Bu sırada yıldız şifre kâtiple- rinden Behçet Bey telâşla içeriye girmişti. — Başkâtip Paşanın büraya geldiğini zannediyordum. Kendi- lerini makamlarında bulamadım. Diyerek tekrar dönmek istedi. Fehim Paşa, şifre kâtibinin telâ- şından şüphelendi: — Hayır ola, Behçet Bey? baş kâtip paşayı ne yapacaksınız? Behçet Bey, Fehim Paşanm her şeyi bildiğine zahip olarak gü- lümsedi: — Kâzmun işi.. Malüm ya! Dün | | göstermek için, vapurda bir araş- ispata kâfiydi. Fehim Paşa, Kâüzı- | gecedenberi başımız dertte, Mesa | maın firarımı büyük bir. mahcubi- | jeri vapurumu Çanakkâlede 3 saat yetle itiraf etmişti. Tı numırı Kdi | alakoymuşlar, Mutasarrif yararlık Aşk mı, Servet mi? ! Nâkili: (Vâ - Nü) | — Teveccüh gösteriyorsunuz. Ben | de sizin şürlerinizi çok beğeniyorum. Be nde size perestiş ediyorum. Tiki şairin de perestişi bu suretle te- lâffuz etmeleri, şaşılmıyacak haller - den değildi. — Beni mahcup ediyorsunuz, ce - saretlendirmek için söyliyorsunuz, üs- tat! — Estağfurullah... Vallahi samimi konuşuyorum.... Bakıniz, — geçen gün gdaktilo ile yazarak verdiğiniz şiiri ez- berledim bile... Sevgilim! Sevgilim! Senin o aşkın Dalgaları coşan denizden taşkın! Ben sana nisbetle acaba neyim? Göğsünde kırılmış küçük tekne - yim! Dümenim bozuldu herçın dalganla Ah anla hissimi! Ruhumu anla.. Şaşırdım gidecek istikameti, Yükselen aşkının yüce kamet! Ufukları örttü benim görümden! İ Sevgilim, sevgilim! Anla sözüm - den... Seni seviyorum, ah seviyorum! Benim ol, benim ol, benim ol yav- rum! Şair bu sözleri coşkun coşkun o - kudu. Uzun yağlı saçlarını - iki yana salladı. — Gördünüz mü?.. - diye devam Hele, başındaki bere, onu şahken şah- baz haline sokmuştu. Bu “hih hi” gü- Tüşü ise; büsbütün gönül acıstydı doğ- rTusu... — Söyleyin, söyleyin!.. Kimin i - çin? Bir daha: — Hih hi.. Sonra, âdeta balir gibi, halâvetli 'er, Temeni Bir an evvel karar verilsin Haliç Fenerinde Mürsepaşa cad desinde 11 numaralı evde oturan Mü- zaffer Efendiden bir mektup aldık. Belediye nezafet işleri müdürlü - igünde maktu ücretle çalışirken bir su- fiştimal ile alâkadar olduğu zanniyle işten çıkarılan Muzaffer Efendi diyor kir — İstanbul belediyesi nizamrame- sİ işleri müdürlüğünde irtikâp edilen yolsuzlukla — alâkadar zannedilerek hizmetime nihayet verildi. Hakkımız- daki tahkikatın bitirilerek mahkeme - ye verilmesi işi uzryor. Masum oldu - ğum muhakkaktır, mahkemenin bera- et kararı vereceğinden eminim. Fakat © zamana kadar'nasıl yaşamlı? En bü- yüğü on dört yşımda en küçüğü do - kuz aylık olan yavrum “mahkemenin hakkımda vereceği adil karatı bekli - -ör. Evrakımım bir an evvel mahke - meye verilmesini alâkadarlardan iste - rim.” Üsküdar belediyesinden istek Usküdardan Zeki Bey bize gönder- diği bir mektubunda ÜUsküdar çarşı - sında bir halâ mevcut olmayışının o givarın temiz tutulmasına engel teşkil ettiğini söyliyerek Üsküdar belediye - | sinin nazarı dikkatini çekmektedir. Geri verilmiyen para Pangaltı Baruthane caddesi 63 nu- marada Zeynelâbidin Beyin şikâyeti şudür: *4 Haziran 1932 tarihinde Beyoğ- le malmüdürlüğünce mürayedeye ko- nuları Mecidiyeköyündeki güvercin - lik taşlarını 2150 lira bedelle üzerime ibale edilmiş, benden 62 lira da para alınmıştı. Ö zamandan beri — taşları bana teslim etmediler. İki sene üç ay zatlında mütcaddit müracaatlerim ve protesto çekmem fayda vermedi. Bun- dan üç ay evvel İstanbul maliye mu- Hakemat müdürlüğü kaparomun iade edileceğini bildirdiği halde para bana geri verilmiş değildir; niçin? — Bunu anlamıyorum. Bana verilen makbu - 1T90T SENdTETTU marası 62 dir. tırma yapmış, Fehim Paşa merakla sordu: — Kâzım vapurda mı imiş? — Evet.. Fakat, geminin suva- risi teslim etmemiş., Ve hükümeti, vapuru üç saat yolundan alakoy- duğu için protesto ederek geçip gitmiş, n Nuri Bey güldü: — Atı çalan Üsküdarı geçti de- sene!,. " Behçet Bey odadan çıktı. Fe- him Paşa dişlerini gıcırdatarak dudaklarının ucuyla mırıldandı: | — Eyvah., Bu gece kıyametin büyüğü kopacak, (Devamrı var) — Anlamadınız mı? — Ah, anladım... Tahmin ediyor « rek, Şair Nuri, genç kızın ellerini tut- tut — Sahi mi?.. Sahi mi söyliyorsu - nuz?.. Siz benim, perüi şürim olacaksı- niz.. Arlık, bütün manzumelerimi si- ze ithaf ederek yazacağım.. — Aman bu kadar iltifatları bir - den söylemeyin, üstat!.. Sevincimden çıldıraçak hallere geliyorum. — Ben de... Nihayet, bütün bir ö- mür içinde aradığım — sevgiliyi — bul - dum... — Öyle söylemeyin, şair... bütün kadınlar şimdiye kadar size “prestöş etmiştir... He--i arkanızdan koşmuş - tur.. Hattâ, kendiniz anlatmıyor muy- dunuz?.. İstanbuldaki bankada, Şadi - ye İsimli bir sevgiliniz varmış. Dal - ma arkanızdan koşarmış.. Siz, ona yüz vermemişsiniz... Zira, bu zengin ve HABER — Akşam Postası le, 12 Eylül 1934 , Sondan ikinci oluşumu zün sebepleri nelerdir! “Bir sporcu,, imzasiyle aldığı- mız mektuptür: Balkan olempiyatlarının tenis maçlarında yüksek bir oyun gös - teren Sedadın bu sahadaki kıyme- tini takdir etmemek kabil değil - dir, Evvelki günkü maçlarda Ve - dat Abut - Roland cifti Erik Ar « niteipç - Rayinur Cimcoz çiftini mağlüp etti.. Gene çift erkeklerde Sedat ve Armitcipç çifti Şirinyan - Tiribi - gofa mağlüp olmuşlardır. “Atletlerin hazır bulunmadık- Tarı, iyi formda olmadıkları Zagrebe götürülmesi taraftarı ol- mıyan federasyon reisi seyahate aleyhtar gözükerek efkârı umu - miyeyi ve gazeteleri kazandığını zannetti. Bazı kimseler de maale- sef hadisişerif gibi bizim reisin izahatını da gayrikabili inkâr ve münakaşa görüyorlar, Halbuki bir sual: Atletler ni - çin hazır değildiler, Atletleri ha- zirlamak için para alan hocalarla onların direktif aldıkları bir. baş vardı ki her seneki gibi bunu ih - mal ettiler. Acaba sporcular milli takım idmanina gazetelerle veya — Bu akşam ““S“U"ME"R ( EsktArtistik l : için | . . . . . aA 0 Talimsiz, terbiyesiz ve kuvveimâne yesiz gidilen yerden mağlup dönülü | klüpleri vasıtasiyle çağrıldılar * | gitmediler mi?. Bir federasyon reisi sporc! rın teknik vaziyetleri, izin - işle' ve diğer hususatı için müsabakâ Jardan bir hafta evvel meşgül ol”| mıya başlarsa elbette takım id * mansız, zayıf ve hazırlıksız olu Bir öolempiyada bir sene evvel b zırlık gören sporcularla spor id recilerine karşı bir haftalık tedâ” bir alan bir milli takım ne bilir?. Antrenörler seyahat arifele! de umumi merkeze ve federas! na müsait raporlar verir ve f: kışın Uludağda ve yazın Florya' safa sürerler, reis berayı isti bulunduğu Yalovadan İstanbi yalnız selâm gönderirse Balk larda Türk çocukları ne yaparlar Talimsiz ve terbiyesiz savaşa den askerler gibi kuvvei m: yesiz yapırlan müsabakadan bitt bi mağlâp dönülür. Ayni hata yüzünden beş deft harbi kaybeden bir kumındı.nd altıncı bir tecrübe beklenir m Şeref ve haysiyetimizle oynıyaf| bu adamları Memleketin büyükl ri artık başımızdan alsınları,, sinemasının veni mevsim küşar programı LiLY DAMIİTA ve HENRI GARAT'nın temsil ettikleri AÂşk, zaralet v 'e hareket filmi. ÇALINAN ADAM Havı eten | İ Alis Mucizeler Diyarında tenkli güzel fantezi Fiyatlarda büyük UNİTED. ARTİST'in ağu,, SARAY * üzel ve büyük FAİRBANKS'ın tersili muhteşemi ASRi ROBENSON Saheserile yeni mevsimi açıyor. Genç, cevval ve müstehzi DUGLAS, bu. filmde sığrıyarak kavga ederek ve nihayet imuzaffer olarak Robenson'un Asri İlâveten: ZEVCEM Mümessilleri LAUREL ve HARDY | tenzilir. Gişeye müracast olunması Dla Eski Glorya) Sineması filmi e meşbur. —yıldız DUGLAS | macerasını yaşıtıyor. " Seanslar : 3-5-7 ve 9 da Fiyatlarda mühim tenzilât 30 ve 5S0 lüks balkon 70 güzel kadınm çarpmışt Şiird. » anlamazınış!.. Yaz - dığınız manzumelerin hakiki kıymeti- ni takdir edememiş... Fikret, dudaklarında tebessüm, din- Hiyordu. Demek ki, Şairin hayali bu | kadar genişmiş! Nuri: — Evet., - dedi. - şiirden anlamaz. dı.. Onun için kendisine ehemmiyet vermedim... “K-i, yetişemediği ciğere pls der. miş..” darbemeseline bundan daha i- yi misal bulunabilir miydi?., Şimdi, Şair, temin kırdığı potun dehsetini anlamıştı: — Bu yaşa kadar ona biç bir kadınm bakmamış oldu - gunu, boş bulunup, — itiraf — etmemiş miydi? — Tâbü havatimdân pek çok kız- lar, kadınlar gelip geçti.. Lâkin onların zervece kıymeti olmadığını şimdi an - İryorum.. Sen, benim, bütün hayatım- da beklediğim bir sevgili idin.. — İşte seni buldum... Artık, gözümde başka hiç bir kadın yok... — Evlensek.. Tamam... Hayalâtm en vükseklerinden, haki- bir kusuru gözünüze y İdoalini söyleyivermişti: 4 — Evlenmek?.. d — Evet., Madem ki, bu kadar #f | vişiyoruz, aha fazla düşünmeğe var mı 7. Şair: İ — Ah... Ah... - diye içini çekti. — | — Nönir ver? — Bütün saadetim yerinde, yalt' evlentyek için param yok.. Ben; af? yalnız otuz İlra kazanıyorum., — Hl de boteuim var.. Beş lirası'da orsff | gidiyor.. Yirmi beş lira ile nasıl #7 çiniriz? — Sizin gibi yüksek bir üstada #” zalb yit beş Jirayı Hayik, göçen BAY sanlardan nefret ediyorum.. ” — Evet, insanhırın kadrini anit " — KF Bildekz, işte, viz de, ÜÜ Güktild'için itajiyer diye çalığığ 0i nuz, hiç pâara'almiyorsünüz.. — Her halde yakında alacağt” Fakat, geçen gün he kırdım, ne Ki, dım, bilseniz... Şef, bana, “Hanımi, nim! - dedi.. bir türlü çabuk yastt”? sını öğrenemediniz.. — Çinkoya YA müur damlar gibi yıuyomınııt-—' (D:vıull'