HABER — Akşam Postası Balkan konferansı| Bir deniz faciası (Baş tarafı 1 incide) Dördüncü Selânik konferan - sında Beşinci Balkan konferansı - nın Belgratta toplanması karar - laşmıştı. Sonra, ilk baharda, Ati- nada konsey içtimar esnasında, Yugoslav grupu bazı mülâhazalar beyan ederek beşinci konferansın Belgratta toplanmamasını temin - etti. Konferansın tehirini ileri sür- müşlerdi. Bunun üzerinedir ki, i- | kinci defa, sıramız gelmediği hal- de, beşinci Balkan konferansının İstanbulda toplanması konseyce kararlaştı. Riyaseti, ikinci defa devren almıştık. “Riyasete düşen vazifeleri, sta- tu mucibince — Türk grupu riya- seti idare etmektedir. İlkbahar - danberi Balkan memleketlerinin bazılarında. bazı tebeddüller ol - du. Bu dahili tebeddüllerin, kon - ferans faaliyeti üzerine tesiri gö - rTüldü. Balkan haftası dediğimiz mutat içtimaları, hiçbir. Balkan memleketinde yapamadık. Yu - nan grupu, Balkan haftasını ey - lülün beşine tehir etmişti. Diğer grupların iştirak edebileceğine da ir haber alamadığı için, o da tehi- | ve mecbur oldu. Riyasete bildiril- 'di. Ayni şekilde, biz de, İstanbul- 'da düşündüğümüz Balkan hafta- sınr tehire mecbur kalmıştık... “Arnavutluk grupu, Atinada - — ki konsey ictimama dahi iştirak etmemişti. Konferansa iştirakini temin için bu grup riyasetine ya- zılan tezkerelere de bir cevap al - madık. Diğer taraftan, Yugoslav- ya grupu ile Balkan haftası dola- | yısiyle cereyan eden muhabere- 'den grupun, bu sene konferansa istirak etmek nivetinde olduğunu öğrünm aK ATR! * gruolar - la muhabereden sonra, — Balkan konferansının parlâmentolar konferansının bhitamt akahinde bir teşrinievelde toplanması riya- setce tesbit edilmiş ve gruplara tebliz olunmuştu. “Yunan grupundan baska. di- #er srunlardan, mutabık oldukla- rrna dair, henüz haber gelmemiş- tir. Bundan istidlâlen — anlıyoruz ki, Yugoslavya grupu, evvelki noktaj nazarında ısrar - etmekte - dir. Bu grupun istiraki temin o - Turnmadıkca Balkan konferansının in'ikadı düsünülemez. “Ümit ediyorum ki, Cemiyeti “Akvamın içtimat Cenevrede toplanan Balkan mem- leketleri hariciye nazırları. Balkan konferansının in'ikadına dair, a - ryalarında müşterek bir nokati na- zar tesbit ederek milli gruplara bildirirler. Bu cihet eylül nihaye « tinden evvel anlaşılamaz. “Benim şahsan intibarm şudur ki, Balkan konferansının bu sene- ki ictimamı tehir etmek - zarureti vardır.., —e — Huver (Baş tarafı 1 incide) diki Reisicümhur Ruzvelti, sırası düştükçe tenkit etmektedir. İngiliz mahafiline akseden bu havadis, şöyle bir tesir uyandır - mıştır. “Acaba eski reis Mister Hu- ver, bugünkü Cümhurrcisine kar- şı bir muhalefet mi kuruyor. 1936 intihabıma namzet mi olacak?,, münasebetiyle | (Baş tarafı | incide) Siti of Vasana ve — Prezildent kleceladt gemileri de kaza yerine yetişmişlerdir. Kurtarılan yolculardan on dört kişi Springlake'ye çıkarılmıştır. Nevyork, 8 (A.A.) — Morro- castle vapurundan, bir sal üzerin- de, bir yolcu, Springlake'ye gel - İ miştir. Kurtulanların — anlattıklarına | göre, vapur, yeni Jersey'in se - kiz mil açığında, yıldırım isabe » tiyle tutuşmuştur. Yangın haber verildiği zaman, bütün gemi a- levler içinde bulunuyordu. Yolcu- ları haberdar etmek için koridor- lardan gecmek mümkün — olama- mıştır. Neden sonra bazı gemici- ler, kamaraların — lumbozlarını kırıp, yolcuları uyandırmağa mu- vaffak olmuşlardır. Rüzgâr, yangını hızlandırmakta idi. Kurtarıcı sandallar, denize indi rilememiştir. Sabahleyin, şafak sökerken, Springlake kıyıların » dan yanan geminin yanında iki | başka gemi durduğunu görmek | kabil iken, biraz sonra sis bunları gözden kaybetmiştir. | İlk kurtarılanlar, bitkin bir hal- de olduklarından, kaza hakkında sarih malâmat verememişlerdir. Son haberlere göre, yüz kişi ka- dar kurtarılmıştır. Nevyork, 8 (A.A.) — Yeni Jer- | seyden bildirildiğine göre bu sa - | bah deniz sahile birçok ceset yu- olanlar hastahaneye yatırılmışlar - dır. Morrocostle'in süvarisi kaptan Vilmot gemiye yıldırım düşmeden biraz evvel kalp sektesinden vefat etmiş ve kumandayı ikinci kaptan Vatdns alaiş'idi. — — — Yatlün oBi d ee einyirizez — Bu adam nerğae (Baş taralı 1 incide) | racı dükkânı işleten Emin üsta, | evvelki cuma günü öğleye kadar | evinde oturmuş, öğleden sonra da dolaşmak üzere çarşıya çıkmıştır. Halim bir adam olan Emin us- ta, içkiye düşkün bir Zattır. Ken- disi cuma günü ber zamanki gibi evden güler yüz ve tatlı sözle ay- rılmış ve işte bu ayrılıştan sonra | da bir daha gözükmemiştir. Moli vaziyet itibariyle kimse- ye borcu olmadığı ve kendi yağiy- le kavrulmakta olduğu söylenen | Emin ustanın Yalovada, Emir A- | lide akrabası ve Eskişehirin Ka- | yakaya köyünde de bir — babası vardır. Emin usta cuma günü evden çıktıktan sonra alacağı — bulunan taşçı Abdi efendiye uğramış ve oradan Eskişehire gideceğini söy- liyerek bir kaç kuruş para almış: tır. Bunu duyan ailesi çarşamba günü Eskişehire bir telgraf çek - mişse de bugüne kadar — oradan da bir cevap gelmemiştir. Emin ustanın biri on, biri sekiz ve biri beş yaşında olmak üzere | üç çocuğu vardır. Ailesine düşkün bulunan Emin ustanın habersizce savuşmasına ihlimal verilmemek- te ve Emin ustanın — bir. kazaya kurban gittiği şüphe edilmekte- | dir, Emin ustanın kaybolması hâ- disesi zabıtaca tahkik edilmekte- dir. Ü e şaereimli B çe ga melke Pai Maamafih bütün yazıda cüm- l — Boşuna yorulurdunuz!. — Neredeydin? — Abdül Fakiden yakayı sıyır- dığımız yere kadar gittim. Blanş: — Alayı bırak Süleyman.. de- di.. — Cidden oraya kadar gittim. On günlük mütemadi bir yürü lyi.iş(en sonra, Süleymanın böyle | | bir cümle sarfetmesi, ikisinin de | garibine gitmişti. Süleyman, on- ları daha fazla üzmemek için: — Biz yolumuzu şaşırmışız. Mü temadiyen yürüdüğümüz halde aynı yerde saymışız.. dedi. Blanş hâlâ inanamıyordu.. Süleyman, cebinden çıkardığı iki parça kumaşı göstererek: — İşte, dedi, biri Morisin, öte- ki de Yavuzumun kumaş parçala- rı.. Şimdi inandın mı? Aslan terbiyecisi kendini tuta- mâdı ve bir ağaç dibine çökerek sarsıla sarsıla ağladı. veridrlke lıp da yaralı (SterereererereerucensdecenenineerneneiLüKüröreNEüedKneReneN Soyulan türbedar (Baş tatafı 1 incide) Zabıtanın müteaddit araştırma ve takibatmma rağmen hırsız ya - kalanamamıştır. Türbe bekçisinin üzerindeki elbiseye Varımcaya kâdar — soyan | bu hırsız, çok - ustalıklı hareket etmektedir. Bekçi , ailesinin ve kendisinin canından da korkmıya başlamıştır. Bu hâdise etrafında tahkikat yaptık ve türbenin bek - çisyile görüştük. Bekçi Hasan e - fendi bize şu izahatı verdi: — Bu dördüncü oldu. Dört se- ferdir iki üç ay ara ile bir hırsız geliyor ve neyim varsa alıp gidi- yor. Artık üzerimde hiçbir şeyim kalmadı. Canımdan da endişe et - meye başladım.. Bu hırsız akşam bahçeye - giri- yör ve mezar taşlarının arasına | saklanıyor. Biz tam uykuya var - dığımız sırada pencereden odava girip esvaları kaldırıyor zannedi- | yorum., Ben türbenin kapısında yattığım icin, türbeve giremivor ve oradan bir sey calınmıyor. Yal- nız hirsizm bütün hıncı benim üç bucuk eski eşyamda.. Bu sefer hırsızım ayakkabıları- nt bahcede buldum ve polise tes- Him ettim.. Ben öyle zannediyo - ram ki, burava gelen hırsiz yaban cı değildir. Burayı iyi bilenlerden. dir ve her seferinde de ayni hırsız gelivor. Bu sefer bırsız bir sandal- ye alarak bahcedeki asma üzüm » lerinden ve incirlerinden yemis. Bahçe çok karanlık ve merar taş- ları sık olduğu icin gece bakılsa bile bir şey görülmüyor.,, Zabıta takibata devam etmek- tedir. “Silâhları azaltmak kabildir! Locarno, 8 (A.A.) — Dünya Mister Huver, en ziyade bugün- | hurreisinin ismi göçmemekte — ve | sulh köngresi son celsesini akte - kü cümhurreisinin iktısadi siste - | hücum dolayısıyle yapılmaktadır. | derek silâhsızlanma meselesinde mine hücum etmekte ve komşuyu, komşuya, grupu grupa - saldırmış olmakla itham etmektedir. Eski cümhürreisinin yakmda *Hürtiyete meydan okuyuş,, diye bir de kitabı çıkacaktır. silâhların bugün — indirilmesinin mümkün olduğuna dair bir karar | sureti kabul etmiştir. Her pârçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, kiskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR Tefrika No, 30 e İdean REİS BUDİNİN DÖRT KARI- SINDAN BİRİ Şilok kabilesi reisi Budinin dört karısından birini komşu Din- galılar kaçırmışlardı. Aylardan beri, aralarındaki ih- Ulâf, gittikçe azalacağı yerde da- ha fazlalaşmıştı. Bu anlaşamamazlık, Dingalı- larm, Şiloklara ait bir tığır sürü- sünü gasbetmeğe teşebbüs etme- leri üzerine başlamıştı. İşte hâlâ devam edip gidiyordu. Reis Budi, bu dakikada, dün- yanın en nemrut adamlarından bi- ri olmuştu. Karısının ortadan bir- denbire kaybolması, — sinirlerini germiş, önüne geleni haşlamasına vesile vermişti. Üç saatten fazla bir zaman- danberi, kabile içinde bir matem havası esiyordu. Hâdise, öğleden az sonra, kabile erkeklerinin, ku- lübeler ortasındaki geniş meydan- 198 Teneke para (Bâş tarahı 1 incide) gümrükte paraların idhaline mü- saade edilmiyeceği cevabı ile kar- şılaşmıştır. Mes'ut Efendi bunun üzerine (T) isminde bir komis- yoncu ile görüşmüş, paraların gümrükten geçirilmesi ve kâğıt paraya tahvili hususunda mutabık kalmışlardır. Komisyoncu (T) Bey buna mu- | kabil paraların yüzde otuzunu komisyon olarak alacaktır. Ko- misyoncu (T) Bey de bu işi takip etmiş, muvaffak olamamış, bunun üzerine paraların gümrükten ge- | çirilmesi hususunda müsaade alın masının teminini ve paraların gümrükten çıkarılmasını baroda mükayyet olmıyan — bir avukata havale etmiştir. Bu avukat Anka- raya gitmiş, müsaade almış ve pa- | raları gümrükten geçirerek -kâğıt | paraya tahvil etmiştir. 198 teneke nikel para on beş bin lira tutmuş- tur. Avukat on bin lira kadar bir mıktarı makbuz — mukabilinde (T) Beye vermiştir. (T) Bey de eline geçen paradan ancak beşyüz Tira kadar bir mıktarını paraların hakiki sahibi Mes'ut Efendiye ver miş, aradan iki sene geçmesine rağmen başka bir para vermemiş- tir. Bunun üzerine Mes'ut Efendi zabıtaya müracaat etmiş, emniye- tin sulistimal edildiğini söylemiş- tir.(T) Bey zabıtaca sorguya çe- kilmiş, avukattan aldığı pâraları tamamen Mes'ut Efendiye verdi- ğini söylemiştir. Avukat, paraları (T) Beye verdiğine dair makbuz göstermişse de (T) Bey Mes'ut Efendiye para verdiğine makbuz gösterememiştir. Bundan başka avukatn da zim- metinde beş bin lira kaldığı iddia edilmektedir. Adliye yakında bu vak'anın iç yüzünü aydınlatacaktır. dair r; Iİ."'I Rıza Şekip f lıkta, harp çanının etrafında va- hat bir kalple tütünlerini içerler- ken patlak vermişti. Birdenbire, önü pars derili,re- is habercisi koşarak gelmiş ve eli- ne aldığı ucu bezli büyük tokmak- | la onar metre uzunlukta iki direk arasında asılı duran, dört metre kutründe ve A gs | harp çanma üç defa kuyvetlice vurunca, meydan, biran içinde mahşer yerine dönmüştü. Kadın, kız, ihtiyar, genç, erkek, hemen hemen bütün kabile top- landı. Az sonra, Budi, elindeki uzun değneğile göründü. Önünü yalnız belinden diz kapaklarına kadar, kirli pis bir bez örtüyordu. Boy- nunâ, vahşi hayvan dişlerinden yapılmış büyük kolyesini geçir- mişti. Saçları darma dagındı. Şiloklar her biri, biner, bin beş yüzer kişiden mürekkep ve ayrı ayrı isimlerle anılan kabileler ha- linde yaşarlar. İ Her birinin ayrı bir reisi ve © reislerin ayrı bir reisi vardır, İşte :udi reislerin reisi adıyla anılır- L Şilokların hakiki renklerini ta- yin imkândızdır. Sinek ve buna benzer hayvanların kendilerini ta- ciz etmelerinden kurtulmak için vücütlerini, sığır idrariyle çamur haline konulmuş ateş külü ile sı- varlar, Kadınlarımı saçlarımı gene sığır pisliği ve zamakla terbiye e- derler. Reislerin reisi Budi elindeki hıyhk.k ük değneği havaya kaldıra- rak: — Gencinizden, — ihtiyarınıza kadar hepiniz savaşa hazırlanı- nız.. Reisinize yapılan hakaret, aynen size yapılmış bir hakaret - tir. Buna karşı koymadıkça Şilok- ların bu toprak üzerinde yaşamı- ya hakkı yoktur. Dingalılar, reisinizin güzel ve afif karısı Buşamiyi kaçırdılar. O- nun kaçmasıma âlet olan reis ha: bercisi Kira ile Fami'yi bu daki- kadan itibaren ölüme mahküm et- tim. Onları bana diri teslim edecek- lere beş bakır, ölü getireteklere iki bakır mükâfat verecek ve kı * zım Öşitayı kendisine zevce ola” vak terkedeceğim. Reis aözünü bitirir bitirme£ başlıyan gürültü, o, kulübesin* varıncaya kadar devam etti. Kat'i idi; Dingalalılarla, b” sefer başlıyacak kavga, iki kabile* den biri dağılımcaya kadar süre” cekti, ? Bu Dingalılar, aşağı — yukar? dört yüz mil uzunluğunda, lh"'" yetmiş mil satıh mesahasında arazide otururlar. ç z (Devamı var)