Fransa, Sar hak- kında devletlere bir nota verdi Babam: — Ne yapsam da şu çocuğu hiç olmazsa Konya lisesine gönder- sem! Diyordu. Annem: Oğlumu bir an evvel başgöz et- sem de mürüvvetini görsem!,, Diye söyleniyordu. Bir gün bana Zehradan bah- selti: — Melek gibi kız! Ablası ola- | cak kaltağa hiç benzemiyor. San- ki bütün fena huylar ona, bütün iyi huylar da buna miras kalmış. İster misin sana alalım Zehrayı?.. — Benim daha evlenme zama - nım değil, Ben mektebe — gidece- ğim.. — Okuduğun yeter!, Baban se- nin kadar da okumadı. — Olsun! İstemem. Babam da istemez.. Böyle söyledim ama o günden sonra da kafama bir çengel takıl - dı: — Zehranm huyca ablasına benzemediği doğru olabilirdi. Fa- kat yüzünün tıpkı Haticeya ben- zediği muhakkaktı. İki senedir çarşafa girmişti, o zamandanberi onu hiç görmemiş- tim, Acaba nasıl oldu?. Onu görmek için fırsatlar ge - cikmedi, Hiç şüphesiz bunları ba- na annem hazırlıyordu. Hatıramdâ yaşıyan Haticeyi, bi raz daha ince, körpe, silik ve ço - cukça haliyle karşımda canlanmış buldum. Hasretliye değilse de tesellisi- ne kavuşmuşum gibi içim açıldı. — Zehrayı nasıl buldun? Diyen anneme cevap vereme - dim, sadece kızardım. Sardu: — Sana alayım mı onu?.. — Sen bilirsin anne!.. W u8. * Annem babama belki yüzüncü 'defa söyledi: — Hayrettin yirmi yaşına ge - liyor; artık onu eversek!... — Sana bunun zamanı olmadı- Bını anlatamadım mı? Yavaşça yanlarmdan ayrıldım. Bitişik odaya geçtim. Orada, ne konuştuklarını kesik kesik işitiyo- dum, Annem fikrini kabul ettirmeğe çalışıyordu: — Ayol, sen de yirmi yaşında evlenmedin mi? — Evlendim de iyi mi oldu. O- tuzdan evvel ev kurmağa çalışan- larm hepsi gibi yanıldım. Eksik- lerimi hep dışarıda aradım. Yarı yarıya serseri yaşadım. Babamın son bir iki sene evve- Kne kadar arasıra oturak âlemle- Tine gittiğini, yabancı kadınlarla düşüp kalktığını duymuştum. Son sözlerile bunu, açıkça değilse de, anlatmak istiyordu. Annem kızgin bir sesle sordu: — Kusurum nedir? Ben ne yap tum ki sana? — Hiç bir şey yapmadın. Hiç bir şey yapmamak hoş bir şey mi Zanki? Evi tekkeye çevirdin. Ne sar, ne 8öz ne de güler yüz.. Otuz Melek ve Şeyta ı — Yöazan: Kadir Can No. 13 yaklarımı — buraya ıürüklcrlıen içim dışarıda kalıyor. Sus.. Söylet me beni... Babam durup durup söylü- yor ve homurdanıyordu. Bir kaç dakika böyle geçti. Sonra birdenbire: — Hayrettine kimin kızımı a- lacaksın? Dedi. — Evlenecek olsun da Kızdan çok ne var? kolay. “kadın kız,, yok. Söylerken “kadın kız,, üzerine hızla basmıştı. — Neden ayol, Zehranın ne ku- suru var? Melek gibi... — Zehra mı? Zehra.. Şu hım- hım kız.. Tıpkı sana benziyor. Me lek gibi; Evet!.. Şuna melek gibi diyeceğine hayvan gibi desene.. Bütün gün seccade üstünde senin- le diz dize tesbih çeksin, yatıp kalksın, canlı cenazeden farkı yok. Ye, iç, yat! Bulaşık, yemek, dikiş, örgü, Bunlar bir kocayı do- yormuyor, açlıktan öldürüyor, an ladın mı? Anlamazsın! Ben - bile ne kadar geç anladım, Annem Alçak sesle “lâhavle,, çekiyor, bir şeyler — mırıldanıyor- du. Babam gittikçe kızıyor ve söy sözleri lenmekte devam ediyordu: — Sen de melek gibiydin, şim- | di de öylesin. Fakat melek gibi karısı â Otuz senem melek gibi bir kıdı n yanmda cehennem acısı çek - mekle geçti. Bir de oğluma ha!.. O da benim gibi olacak?.. Bana | bir daha bu bahsi açma!.. Ertesi gün de anneme söyledik- lerini fazlasiyla bana tekrar etti: — Senin böyle bir şey istediği- ni zannetmiyorum, Eylülde Kon - yaya gideceksin, sonrası Allah ke- rim. Bu ihtiyarlığımla uğraşıp di- dineceğim, İstanbula da göndere- ceğim. Yüksek tahsilini de bitir. Hayatta kervana topal eşekle ka- tılanlar gibi olma. Ondan sonrası- na karışmam ne haltedersen et. Bir orospu ile evlen, fakat Zeh- ra gibileri aklına getirme, Zaten çok geçmeden sen de bu sözleri- me hak vereceksin!.. Alacağın kız sana hizmetçilik etmesin, karılık etsin: Karı dediğin melek değil, namuslu bir şeytan olmalı: Anlı- yor musun? — Peki baba!.. ..» Tatil ayları geçiyordu. Ağusto- sun son günleriydi. Konya lisesine gitmek için hazırlığı yapmış, yola çıkmak üzere idim. İçimde Haticenin tesellisini de kaybetmekten doğan ince bir yas vardı. Lükin insan çok zaman te- sadüfün oyuncağı oluyor. Bir gün dizlerimde, belimde, kollarımda yaman bir kesiklik duydum, Başım ağrıyor, içim bu- lanıyordu. Bir kaç saat içinde yatağa düş- Ş tüm. Ateş, ateş, ateş... Kendimi kaybettim. Tifoya tutulmuşum!.. Kendime geldiğim zaman kar- şımda ilk gördüğüm insan Zehra genedir ağız tadıyla şurada iki tek | idi. alkı içmek bile nasip olmadı. A - (Devamı var) — Evet, kız çok... Kız çok ama | Hasbulbal —— — sının müdahale- sını istiyor Süreyya Paşa işçilerinden, im- zasının gizli tutulması kaydiyle, bir mektup aldık. Gecenin yedi buçuğundan sabahin yedi buçu - ğuna kadar süren çalışmadaki şe- raitin ağırlığından bahsediliyor. 30 kuruş yevmiye ile çalışanların harap oldukları, nesilleri çürüdü. ğü anlatılıyor. Diyorlar ki: “Cümhuriyet bayramında bile üç gün üç gece çalıştık. Bunu def- terler ispat eder. Tekrar söylüyo- ruz: Bizi halk fırkası himaye et- meli ki işçi nesli ölmesin! Bir gün matbaanıza gelip hayrette kala- cağınız şeyler anlatmak istiyoruz. Lâkin ne gün?. Bizi cuma günü bi le, mecburi olarak - çalıştırıyor- lar.,, Eğer bu mektubu yazanların gönderdikleri işe kabul şartname- sini okumasaydık, işçilerin o ka- dar sıkı bir tazyik altında oldu- ğuna kanaat getirmiyecektik. Fa- kat, üçüncü sayıfamızın “Benim görüşüm,, sütununda mevzuu bah settiğimiz şartnamevi cidden ağır bulduk. Bütün alâkadar resmi ma- kamların dikkatini celbederiz. Kavafoğlu GüA biyEğMisrelandenireRaEiaN Bütün esnaf ve bütün işçiler! Meslek ve hayat şartlarınızı dü- zeltmek için nelere ihtiyacınız Işçiler, Halk Fırka-, havasızlıktan boğu- larak, çalışıyorum | sille oldu. varsa, bize yazın, sütunlanmız.l emrinize açıktır. Fotoğraflarınızı!i| ükkânı lmpıyor, Hükümetimiz Türklere — yaşa- nak hakkı ver- mistir. Onun i- Şin, onun icraa- ından — elbette nemnunuz. Lâ - in, biz de, ken- imize dokunan | hetleri anlata - iık büyüklerimi- zin dikkatini ü - M. Zeki B. Zerimize celp için çalışacağız. Pedeirm 1313 te Dömekede şehit oldu. Validem de pek az son ben, tahsil e- | çin, demedim. San'ata girdim ve mü- temadi çalışmam sayesinde, bu- gün dükkân sahibiyim. Muhitim - de kendimi sevdirdim. — Müşteri buldum. Geçinip gidiyordum beş nüfuslu bir aileyi de geçindi- ve | riyordum. Bu erken kapanmak meselesi çıktıktan sonra, hem ben, hem ailem açlık tehlikesine | maruz kaldık. Şüphesiz, bu, ba- | zıları için iyi oldu. Lâkin, tabiat bile herkesi ayni zamanda mem - nun edemiyor. Meselâ, yağmur yağınca köylü sevinir, tuğlacı ağ- lar. Onun gibi bu saat yedi mese- lesi de bizi ağlattı. Dükkânı kapı- yor, havasızlıktan boğularak gene çalışıyoruz. Zira, bugün, müşteri, çok çalıştırıp az para vermek iste- mektedir. İşte, bunun - içindir ki, erken kapanmak bize müthiş bir Beşiktaşta, tramvay caddesin- Hucum kıt'ası, önüne gelen erkeklerı çığmyrek aşk pınarlarına doğru, dolu dizgin koşmuştu. (Yazısı hikâye si'nımumuzdadrr"_ Keçe suyu fecl bir. haldedir. Dün matbaamıza bir kaç su er nafı gelerek şu ifadede bulundu| lar: Şehrimiz halkının yegâne raf bet gösterdikleri su, Hamidiye Keçe sularıdır. Bizler, E)'üh' küçük köyünde bulunan bu su başına her gün gider ve saatlı bekledikten sonra su alırız. şında kırkı mütecaviz sucu, ri meklep.ve kıt'alardan birçok rabalar da bulunan bu hııin:i akıttığı su o kadar azdır ki bir arabacısı sabahleyin erken gi srra alamazsa o gün su ıe!irj bahtiyarlığına nail olamaz. İviliğine itimat ederek içtiğ' miz bu suvun vaziyeti buıun"'* tehlikeli bir hale, gelmiştir. Zi suyun aktığı hazinenin ve gel menbarn üzerleri açıktır. Çıîğ bir verde olusuna nazaran ma! Tah bircok muzır hıyvımt"'h’ suya düşmesi mümkün bir gelmiştir. ğ Rarularının bozuk dm'"u/ | zünden suyun az akması net p | olarak şu sıcak mevsimde y çektiğimizi bir görseniz., Buf ; maada memleketimizin be"lb:ı sularından biri olan bu suyaâ dahilme'- cok mıııkıı"ıll" Zira yollar gidilecek gibi d dir. Keçe suyu filhakika heP"" tercih ettiği bir sudur. Beıcd"y bu su yüzünden havlice vaf' 4 temin edilmektedir. Hazineni? menbam üstü acık, borulari P.’ |ak birakılmamalıdır. Derhal ', livete gesilmelidir. Bu, yalnı? ”| zim işimiz değil, avni zaman İ! de 88 numaralı dükkânda terzi M. Zeki da yollayın. mumi sıhhat meselesidir. b