Abdü Ihamit Gözdeltri Tariht tefrika: 59 Komiser Cevdet Eefendi, Fe- him Paşayı rıhtımdan uzaklaştır- | dıktan sonra, yavaşça acenta ida- rehanesine girdi: İ — Haydi, Kâziım Beye haber veriniz, dedi, vapura girmek za- | manı gelmiştir. Ve acentanın kulağına eğildi: — (Kara mikrop) Beyoğluna | gitti. Hiç bir tehlike yoktur. Kâ- zım Bey hemen vapura çıksın. BÜŞK E ez a ee c gömlik Fehim Paşa o gün akşama ka- dar Beyoğlunun altını üstüne ge- tirdi.. Necdetle Saadetin izlerini bulamadı.. Saraya gidemiyordu. Abdülhamide ne cevap vere- cekti? Necdetle Saadetin o gün Fransız vapuru ile Parise kaça- cakları hakkında Mabeyn Başkâ- tibine verilen raporda çok ciddi malümat vardı: Saadet, Necdeti seviyordu.. Necdet, Saadetle bir- Tikte Parise firar etmek icin, Fran- sadaki komiteden talimat almış- tı. Buraya kadar olan malümat çok doğru idi. Fakat. Necdetle Saadetin o gün kaçacakları haberi yanlıştı. Necdetle Saadet üç gün evvel bir İtalyan vapuru ile firar etmiş bulunuyorlardı. Fehim Paşa bun- Tarın kaçtıklarından haberdar ol- madıkları icin telâşo düsmüştü.. O B Enina düwdü.. Ve Walemi eline e- larak. Ffendisine veni palavralar, yeni erdise verici haberler mağa basladı. yaz- Fehim Paşa o gece saraya geç vakit gidecekti. O gün Yıldız sarayında, remi humayun,, kapısı önünde iki nöbetçi yavaş yavaş konuşu- yorlardı: “ — İmam Efendi hâlâ gelmedi.. Nerede kaldı acaba..? — Cenaze kokar diye mi kuyorsun? kor- — Yok canım... Koksa da ba-! na nel!.. — O halde sesini çıkarma! |- mam efendinin keyfi ne vakit is- terse o vakit ıelir.. ı Tefrıka numarası : Yazan: Ishak Ferdi — Hayır.. Şunu demek - istiyo- rum ki, zavallı Beşir ağa çok iyi | bir adamdı.. Ölümüne acıdım doğ rusu.. — Ben hiç de acımadım. Bir kara şeytan daha eksildi. — Sen ondan hiç bir iyilik gör- medin mi? —Gece karanlığında güneş göz lediğimi hatırIıryamıyorum, On- | dan insana ne hayır gelirdi ki..?! — Vallahi bana çok iyiliği do- kundu. Sen ne istersen söyle! — Ne yaptı sanki.. Seni bir kız- la evlendirdi de iyi halt mr etti? — Çok şükür mes'udum.. Kıs- kanıyor musun yoksa..? — Elbette kıskanırım.. O kızda benim gözüm vardı. Esmer güzeli, cilveli, şakrak bir pilici elimden kaptın! — Haşa.. Ben kapmadım, Beşir ağa: (Bu kız sana lâyıktır!) dedi. Ben de evlenmek istiyordum. Al- Tahın emriyle anasından istedim.. Aldım. Nöbetciler sert konuşmağa baş- lamışlardı. Vaziyetinden memnun görünen silâhşor biraz uzaklaş- mak istedi: — Sen çok kötü kalpli bir ada- ma benziyorsun! Seninle konuşul- maz, — Sen temiz kalpli oldun da iyi haltettin, değil mi? — Ağzını bozma... — Bozarsam ne olacak sanki..? —— Besbtk beediyaca Benler böyle âile işlerinde şakam yoktur. Sen, karımı ağzımna alacak adam değilsin! — Budala... Onu ben, karın ol- madan evvel, kaç defa öpmüştüm. — Haltetme! Şimdi dipçiği ka- fana yersin! — Haydi be..! Hindi gibi ku- rulma orada. Bana el uzatacak adam daha anasının karnından doğmamıştır. Bu sırada harem kapısı önünde müthiş bir gürültü koptu ve bir si- lâh sesi işitildi: — Gümmm.. Gümm.. Ve nö- betçinin silâhından çıkan iki kur- şun arkadaşmı cansız olarak yere serdi. (Devamı var) Aşknm“&Wmdnu? Nâkili: (Vâ - sonra geldi... Makbuzu imzaladı, aldı.. Kendine bir hesabı cari açtı... Bu pa- rayı bankaya yatırdı: — Demek ki, artık beş yüz liram var.. Beş yüz lira da İran işinde.. O, sağlamdır... Öğleye doğru, İran işinin de, ümit bilâfma bozulduğunu öğrendi. Yüz lira da oradan kaybetmişti: “ — Neyi tutsam mahvoluyor.. Böyle sağlam bir iş bile bozuldu... Bir de Alişan Beyin aklına uyarak Kana- da aksiyonları üzerine oynuyacaktım...,, Mütcakıp ziyanlarından kendini koru mak için, yüz lira ziyanma, İranları da sattı... Onların bedelini de hesabı Borç aldığı arkadaşı onu sıkıştır. - muyordu. “Her ne zaman olursa ve - sirsin!” Ayordu. Filhakika, bu parayı | bir müddet saklamalı, iade etmeme - | Hydi. Ne zaman ferahlarıa geri verir- | Mu,yuw.ıu_uu' Nü) di.e Ikindiye doğru tekrar bir telefon: — Fikret Bey. — Ben, Alişan... — Azizim... Çılgınlık ediyorsunuz.. Bir an, yazıhaneye kadar gelin, — Geleceğim de ne olacak? — Ne olacak var mı? Şu sizin Ka- nadalar hakkında hoııııeıiın —İ... — Gerçi, beş yüz liranızı kurtar - dmız, başlangıç sermayenizi — aldınız; fakat, size, hiç olmazsa, bütün kay- bettiğiniz diğer paranın karşılığı olan beş bin iki yüz lirayı da iade edeyim de geri kalanını bırakın... Maamafih, size tavsiyem, bütün parayı çekmeniz- dir... Zira, bundan fazla yükselmesi- ne imkân yoktur... Her halde, azizim, ben sizi dinlemeden 5200 liranızı çe- kiyorum... Zira: benim yüzümden bu parayı kaybettiniz.. İşte, iade ediyo - rum... Geri kalanını yeniden kaybet « ABER — Akşan Çocuk Sahifesi bilmecesinde he- diye kazananların listesi Kitap kazananlar 41 — Büyükdere 12 Remzi Bey, 42 — Adana 13 Süzan Hanmm. 43 — Aksaray 47 Salâhattin 4â — Vefa li- sesi 662 Vasfi Bey. 45 — Fatih 11 Cemal Bey. 46 — Beşiktaş Cehti Re- şit Bey. 47 — 14 üncü — ilk mektep Güzin H. 48 — Bakırköy 15 Fuat B. 49 — Pangaltı Malike H. 650 — Yeni- mahalle 27 Viktorya H. S1 — Kadı « köy 2 Nezihe H. 52 — İst. 44 üncü mektep Macide H. 53 — Bursa 62 Fa- zilet H. 54 — Kadiköy 44 Fethi Bey. 55 — Aksaray 13 Zehra Nuri Hanım, 56 — Çıtır zade Cemal Bey. 57 — Be- şiktaş 2 Ulviye Hanım. 58 — Lüleci Hendek 132 59 — Çarşambada Fahri B. 60 — Edirne 52 Todori Bey. Defter kazananlar 61 — 13 üncü Mektep 845 Saliha Hanım. 62 — Divanyolu 211 Sami B, 63 — Kadıköy 2 Rahmi B. 65 — Bü- yükdere 10 Fatma H. 66 — Kasımpa- şa 20 Sacide H. 67 — Beyoğlu 69 Sabri B. 68 — Kadıköy 61 Maide H. 69 — İstanbul kız lisesi 1047 Saba - hat Hanım. 70 — Üsküdar 17 Mürer. ref Hanım. Kart kazananlar 71 — Büyükdere 12 Neriman H. 72 — Büyükada — 35 Güzin Hanım. 73 — Fatih 38 Vasfiye H. 74 — Eyüp 20 Muazzez Hanım. 75 — Kadıköy 47 Necdet B. 76 — 15 inci ilk mek- tep Melâhat H. 77 — İnegöl M. Niya- zi B. 78 — İat. 28 inci ilk mektep Mu- ammer B. 79 — Şişli — Terakki lisesi 371 Acar B. 80 — Beyoğlu 14 Asü - man Nedim H. 81 — Dökmeciler Sa- dikB. 82 — Çapa 11 — Sabri Bey. 83 — Cerrahpaşa — 43 Hadi — Bey. SA — B. J. K. den Suat Bey. İRaşit Rıza mederr çekit San'atkâr Raşit Rıza beyin Şe- hir Tiyatrosundan ayrıldığını ve yakında Bağdada gitmek üzere bulunduğunu yazmıştık. Raşit Rı- za Bey Şehir tiyatrosundan ayrıl- masına dair olan sebepleri şöyle anlatmaktadır. “Sebep para meselesidir. Beni tiyatroya üç yüz lira maaşla aldı- lar. Turneden döndükten sonra bu maaşım iki yüze indirildi. Bu - nun üzerine ben de isitfa ettim. Şimdi Bağdatta bir tiyatro ile an- laştık. Niyetim kalabalık bir kafi- le ile oraya gitmektir. Orada bir müddet temsiller verdikten sonra gene memleketimize dönecek ve tabif gene sahnede çalışacağız. seniz de gam yemem.« İliraz etme yin.. Çeki gönderiyorum... Kızmazsı- nrz, değil mi?... -!.. — Cevap beklemeden gönderiyo - rum, Hattâ, — ret cevabı vereceksiniz diye ödüm patlıyor.... Onun için, işte telefonu kapıyor ve derhal 5200 Hirayı yollıyorum... -.. Filhakika telefon kapandı... Fikret, put gibi dona kalmıştı... Bu dönen işlerden hiç bir şey an - Tamıyordu.. Alişan Bey kendisiyle a- lay mı ediyordu?.. Temin 500 Hirasını da göndermiş değil miydi?.. Kendi -- sinden, başkaca, ne alacağı kalmıştı?.. Birden bire aklına şu geldi: — Ben, ona mektup yazmamış miydim?.. “Benim hesabıma 500 Ka- nada aksiyonu almanı söylemiştim. Bunları alma.." dememiş miydim? Her halde“Alma” diyo yazdığımı ga- yet vazih surette hatırlıyorum... Hat- tâ... Aklına geldi: Temin, tamponundaki kurutma kâ- ğıdını değiştirmişti. Eskisini sepete atmıştı. Atarken, kenarıma çıkmış bir yazı gözüne çarpmıştı. Buraya: yazdı- W&WJ 8 Eylül 1934 Nakıl ve terelme hakkı mahfuzdt' SÜĞ e KUPELLASYON — Bir halita - | nn ayarınt yani içindeki zikiymet ma- denin miktarını tayin etmek için Ku- | pellasyon “Arapça: Kal” ameliyatı yapılır. Bu ameliyatı yapmak için — evvelâ samanlı bir kap kullanılır. Buna ku - | pel “Arapçat Kudeyh” derler. Bundan başka “Kudeyh” yahut kupel'i ışıtmak | için yarı üstüvane çeklinde, topraktan mamül bir tarafı açık, diğer kapalı ve üstü yarıklı âlet kullanılır. Buna mufl denir. Mufl kömür veya hava ga- zi ile ısıtılan hususi fırınlarda teshin olunur. Şimdit Meselâ bir gümüş halita - sındaki saf gümüş miktarını tayin et- mek istersek, gümüş halitasından bir gram alır, on gram kurşunla bir ku - pele koruz. Kupel fırında şiddetle ısı- tılan mufl'in içine yerleştirilir. Hara- ret tesiri ile gümüş ve kurşun zeve - ban eder. Kurşunun tahammuzundan husule gelen ve zeveban eden kurşun humzu halitadaki bakırım tahamımu - zundan husule gelen bakır humzunu halleder ve kupelin samanına nüfuz eder. Bakır ve kurşunun tahammuzu tam olunca madenin sathımda — elâimi sema gibi renkli ince bir zar kalır. Bu Yazan:ı M. Gayur d mahlülü ile tayin olunur. 1 H'S O* -- 2 Na O H — Na' 8 OtE 2HO Molekül vezni — 98 « H* S O" 80 -2Na0H — Na' $ O* İ -2H'O Olduğuna göre ıo rüz GN sodyom “Na O H”, 98 gram — hamlfi kibritiyati tadil ederek 142 gram Kİf ritiyeti sodyom ve 36 gram su getiriyor demektir. Hacmi tahlilde ekseriya elli santf metre mikâbı — istiap hacminde santimetre — mikâbı — ve santimet” mikâbının beşte veya onda biri tak$f matına ayrılmış olan ince uzun borf lar kullanılır. Bunlara Büret — denif Büretlerin alt tarafında imtizaçlı musluk veya kauçuk borulu bir VW yik musluğu bulunur. Muayyen miktarda mayi almak f çin bir ucu sivri borular — kullanıl Bunlara Pipet denir. Pipete mayi durmak için sivri ucu mayie batırtlı" Diğer ucu mayi pipetin işaret nokif sına gelinceye kadar ağızla açılır. Bunlardan başka — uzun boylu * dibi düz dereceli balonlar ile taksim ta ayrılmış mihberler yani epruvel » » £ uz zar da tebahhur edince gümüşün par- lak sathı ayna manzarasında görülür. O vakit kupel'i bir maşa ile mufl'in kapısına doğru çeker ve tedricen so - ğumağa birakırız. Müzap — gümüşü birden bire soğutmamalıdır. Çünkü i- çinde münhal olan oksijen birden bi- re intişar ederek bir miktar gümüşün etrafa saçılmasına sebebiyet verir. Gümüş sulp haline gelince Kupel dışarı çıkarılır. — Ve gümüş tamamen soğuyunca bir fırça ile kupel'in top - rağından ayrılarak tartılır. Hacmi tahlil n dalma doğru. neliçeler bir tahlildir. Fakat ameliyatı, — uzun sürmez. Onun için ekseriya vezni tah- lil yerine hacmi tahlile müracaat — olu- nur. Bu üsülde esas şudur: Miktarı tah- Hil olunacak cismin mahlülüne bu ci « simle calibi dikkat bir teamül göste - ren ve nisbeti kat'i surette malüm — ve muayyen olan unvanlı mahlül ismi verilmiş bir mahlül ilâve olunur. Bu- nun için hacmi santimetre mikâbı taksimatına ayrılmış büret denilen bir musluklu boru kullanılır. Musluklu bo- ruya unvanlı mahlâl konur. Bir be - herglas da bulunan miktarı tayin — olu- nacak cismin mahlülüne akıtılır. Un - vanlı mahlülün beher santimetre mik- | âbı tahlil olunan maddenin ne mikta- | rına tekabul ettiği evvelce malüm ol- duğundan bundan — istifade edilerek tahlil olunan cismin miktarı tayin © - dilir. Meselâ mahlülde bulunan bımı- yermiyen Sepete eğildi; eski kurutma kâğı « dını aldı ve okudü: “lemiştim.,. Bunları alma...” * — İşte “alma” diye vazıh olarak yazmışım... Acaba aksini mi anladı?..' “ — Manamafih, anlamış olsa bile iki aydan beri kıymetinin yirmide bi- nnıınuıhııkııyonlırhıvüıbıufn—' lamadı ya...” Gözleri ışıldadı: * — Olabilir ki, fırlamıştır.." Hemen yerinden kalktı; esham kıs- | miyle uğraşan - banka şefinin yanına gitti. Telâşlı görünmek istemiyordu: — Ne var ne yok, azizim?... - di- ye sordü. — Hiç... Zenginin parası zügür - dün çenesini yorar derlermiş.. Ben de, arkadaşlarla şu Kanada aksionlarını konuşuyordum. Olur şey değil... Ay - | larca zamandır. — tepetaklak insinler, insinler de, kışmetlerinin yirmide bi-| rine düşsünler de... Sonra birden bi- ve.. Hayret.. Yanımdakiler: — Evet, hayret... - dediler. Fikretin kalbi duracak gibi yordu. olu « kullanılmaktadır. (Daha bitm Boru fabrikası yapılıyof İktısat vekâleti tarafından İf şasına izin verilmiş olan beton #” me boru fabrikasının makinel Almanya ve İtalyadan getirtil? cektir. Bu boruların muhterii İtalyöh mühendis Viyamini boruların kiyede imali hakkını İstanbul F” lJediyesine terketmiştir. lııl)"’ YÜRENÜNANE V LA c dd gü F” kında bir mukavele vıpılıcık"' Bu mukavele muayyen bir mü! det iciy muteber olacaktır. Iş bankâsını sergisi Galatasaray lisesinde — açf İş Bankası sergisi rağbet vıııf—d den açık bulunmaktadır. Serg"' | şimdiye kadar gezenlerin ad üc vüz bini bulmustur. / Zayi ve itibardan düşmüş saport. İstanbul İran Ceneral Kons0 luğundan ita kılınan ve Tahir lu Hüseyin namına ait olan umumi ve 1572 hususi mımığ ve 11 İsfend 1302 ve 1 Mart İ tarihli pasaport başka bir kıd" nin elinde görülecek olursa k;g akibat icra olunacaktır. sham wlıi'" kısmının şefi Nafiz Bey “sonra, den bire, “hayret..,, — demiş ı.ı-d'd' Şimdi bu aksionlar, ne kadara fırl mış? Haber vermemişti... Nafiz Bey: sözü başka bir n/" ya dökmüştü: — Maalesef, — bizim ’ bunlardan pek az kimsede vır..ı selâ bizim müşteriler arasında ı— lardan saklıyan yok.. Sade Çı dedede altmış tane kadar vırdı re, yirmi bir liraya aldıydı... yedi kuruştan, geçen gün, Alişan Beye sattık... Yalnız bu ' bir müşterisi beş yüz tane mk A mişe, Acaba bu talihli adam kim'” Fikret: X— Bözü beni 'diye ai tiyordu. Gözlerinde pırıltılar İ'j,ı | luyor, sesi tıkanıyor, kalbi göğ' den fırlryacakmış gibi atıyordu- Bir kaç kere öksürerek uı"':/. rüzlenmesine — mani olduktan : w —Şımdııluıyunhrlnel * # — Kaça çıkacak?... Terini takip etmiyor muıunu# de, Avrupada tahsil etmiş bam' Tacaksınız...