— Ülç gemici, yarı dümen ve yarı kü- rek Zeytinburnu açıklarmnda y AE) ' e. - telerinden birinde çıkmış olan ha- Akıntıya kapılan kayık Ahmet kaptan kayığı, kuman - dasma itimat ettiği Gâvur Âlinin yeğeni Ali kaptan isminde bir gen ce teslim ederek yola çıkarmıştı. Kayık, Sarayburnu önlerinde —a- kıntrya tutulduğu için Hayırsız A| daya doğru sürüklenmeğe başla- rekle idare ediliyordu. Bu yüzden Ve tayfalar kürek çekmenin yor - gunluktan başka bir şey olmadı- ğını anlıyarak işi kadere bırakmış lar ve akıbetlerini beklemeğe baş- lamışlardır. Sular, kayığı, yalnız Hayırsız Adaya kadar sürükle- mekle bırakmamıştır. Hayırsız A- daya yaklaştıkları bir sırada — su cereyanları istikametini değiştir- miş, bu sefer de İmralli (Emir A - li) Adasına doğru yollanmışlar - titriyen kayıktakiler ayni heyecan ve korku ile sabahı bulmuşlar ve ertesi günü de aç, biilâç oraya, bu raya savrula, savrula geçirmişler- dir. Bugünün gecesi de ayni şekil- de geçmiştir. Ne olacaklarını kestiremiyen ve yalnız, nasıl can vereceklerini düşünüp duran tayfalar, sabaha doğru sularım sakinleştiğini ve a - kıntının tabit bir hale gelmiş — ol- duğunu görerek tekrar küreklere sarılmışlar ve Zeytinburnu açıkla- 'Tına kadar gelebilmişlerdir. Fakat, dümen başında bulunan Ali kaptan, oralarım vaziyetini bi- lemediği için dümeni iyi idare et- mekte müşkülâta uğramaktadır. almaktalar iken âni bir tarakayla karşılaşmışlardır. Bu tarakayı mü teakıp kayığa dolmıya : başlryan sulardan bir kayaya çarptıklarını Bu vaziyet karşısında gemici- ler, kendilerini denize atmışlar- dır. Kayık ta beş dakika geçme- ikisi yüzerek kurtulmuşlardır. Diğeri de kayığın direğine tu - tunmak suretile boğulmaktan ya- |kayı sıyrrabilmiştir. Batan keres - teleri civardaki kayıkçılar topla- yıp sahibine vermişlerdir, Muhittin Bey geldi Birkaç gündenberi Ankarada bulunan vali ve belediye reisi Mu- hittin Bey dün şehrimize gelmiş- tir. ——— Faik Beyin tetkikleri F Şehrimizde bulunmakta olan Mmaliye müsteşarı Faik bey dün Ziraat bankasma giderek banka - daki buğday satış işleriyle meş - Ogul olmuştur. Haber aldığımıza nazaran Almanlar stok buğdayla- Yımızdan mühim miktarda satrnal maktadırlar. Muallim mektepleri me- zunları hakkındaki yanlış haberler ! Ankara, 5 (A.A) — İki, üç ve İdört senelik muallim mektebi me- zunlarının muallim muavini sayıl- masına Maarif Vekâletince karar verildiği hakkında İstanbul gaze- beri tekzibe Anadolu Ajansı me- zundur. HABER — Akşam Postası Uyuşturucu mad- deler ve Gazi Hz. (Baş tarafı 1 incide) tarafından bir toplantı yapılmış - tır. Bu toplantıda, Gazi Hazretle- rinin cemiyete hitaben gönder- dikleri mektubun okunması, Tür - kiye lehinde büyük tezahürata vesile olmuştur. Toplantı Gazi Hazretlerinin gönderdikleri mektubun elçimiz Münir Bey tarafından okunmasi- le açılmıştır. Reisicümhurumuz — mektupla- rında uyuşturucu maddeler ipti- lâsının dünya için en büyük bir iç- timaf belâ olduğunu söyledikten sonra 928 denberi, Türkiyede açı- lan mücadele ile kabul edilen mukaveleler üzerine değerli ih - raç maddelerimizden biri olan afyon istihsalâtının azaldığından, köylüyü korumak için pancar eki- mine, ve seker sanayiine genişlik verildiğinden bahsetmişlerdir. Gazi Hazretleri beyanatlarma devamla bevnelmilel mukavelele- rin kabulünü müteakip yeni çıkarı lan kanunlardan da hbahsettikten sonra bu yolda yapılacak daha çok seyler bulunduğunu ve bütün milletlerin ancak sıkı bir tesriki mesai sayesinde bu kuvvetli düş- manla hasa çıkılabileceğini tekrar eyliyerek cemiyete muvaffakryet- ler temenni eylemiştir. Bu beyanat hazırun tarafından şiddetle alkıslanmış ve radyo va- srtasiyle bütün Amerikaya yayıl- mıştır. | Müteakiben Reis Amiral Hob- son tarafından kürsüye davet o - lunan meb'usan meclisi hariciye encümeninde cümhuriyet fırkası lideri M. Hamilton Fis de bir nu- Her parçası ayrı bir hey ecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat roemanı ASLANLI SÜLEYMANIN OGLU <ü çük bir ses bile vermeden yuvar- lanıverdi. Süleyman bir deli gibi ona koş- tu... Ne görüyordu. Zavallı hayva- nm boynundan kanlar akıyordu. Hemen hemen omuz tüyleri kâ- milen dökülmüş ve derisi parça- lanmıştı. Süleyman yalnız: — Felâket.. Diyebildi. Yanma gelen Blanş- la Hergül şaşırmış bir haldeydi- ler, Süleyman kendini tutamaz bir halde: — Anhlaşılryor, dedi. timsahlara kurban verdik, Zavallı Sultan onu kurtaramadı ve kendi- si de tehlikeli bir vaziyette, * Sultan, bir müddet hiç kımılda- maksızın kaldıktan sonra başmı oynattır. Güçlükle ayağa kalkarak Süleymana yaklaştı, ıslak vücudü- nü bacaklarına sürterek — yaralı boynunu kaldırdı, ıslak gözlerini, gözlerinden ayırmadı. Hi * Muglalı milyarder (Baş tarafı 1 incide) yüğü,, diye anlattığı Bazil Zahı. - rof bugün 85 yaşın lan el beyanatmı ve uyuşturucu madde- lere karşı Türkiyede alınan mües- sir tedbirleri Amerika efkârı umu miyesinin büyük bir mahzuziyetle karşılıyacağını söylemiştir. Ami - ral Hobson da bir nutuk irat ede- rek Gazi ile Türkiye Cümhuriyeti hakkında takdirkâr sözler söyle- miştir. Hariciye vekili Sovyet ordusu mükemmeldir (Baş tarafı 1 incide) ni parlak bir surette ifaya mukte- dir olduğunu — gösterecektir. İşte evvelemirde kayıt ve işaret etmek | istediğim şey budur. Birkaç gün- dür Sovyet Ukraynasında bulunu- yoruz. Bu memleketin zengin şe- hir ve köylerini ve kolkoz tarlala- rınım bol mahsullerini gördük. Di- ğer taraftan en ziyade nazarı dikkatimizi celbeden şey halkm Kızıl orduya, onun efrat ve ku - mandanlarma karşı gösterdiği hu- dutsuz aşktır. Kıtaatın geçtiği yer lerde, halk ordularını büyük bir heyecanla karşılamıştır. —Askeri talim ve terbiye teşkilât ve idare- si de dikkate lâyıktır. Bütün ida- re edenlerin ve onların muavinle- ri şeraiti tamamen bilerek, tatbi- katta tam bir müessirlik — temin ettiler. Bu birkaç gün zarfında harbiye komiseri M. Voraşilofun faaliyetini de gördük. Sunu söyle- meliyim ki, Kızıl ordu reisivle iftihar edebilir. M. Varosilafun modern orduların en büyük cene- rallerinden biri oldufunu teyit e- derim. Türk heveti murahhasası bu fırsattan bilistifade Sovyet - Türk doatluğunun P Tanmek- ten bhali kalmadığını bir kere da- ha kaydeder.,, — urlalı Eır rumdur. Çok olan ailesinin taşıdığı asıl ismi Zahariyadistir. Küçük Zahariyadis ailesiyle beraber Muğladan Odesaya git - miş, bir müddet sonra İstanbula gelerek o zaman (Tatavla) olan Kurtuluşta yerleşmişler, Zaharof evvelâ rum mektebinde, sonra bir İngiliz mektebinde — okumuştur. ÖOn sekiz yaşma geldiği zaman bir kaç lisanı mükemmelen konuşan | Zaharof, kahve garsonü, mağaza satıcılığı, hatta arabacılık, bir a - -ralık da tercümanlık yapmış, son- ra kumaş ticareti yapan yakın bir akrabasımnın yanında çalışmı - ya başlamıştır. Zaharof bu işte büyük bir muvaffakıyet göstere - rek akrabasma epey para kazan - dırmış, fakat ondan umduğu ka - dar para alamamıştır. Bunun üze rine kendi hakkı olarak tanıdığı bir parayı müessesenin — kasasım- dan alarak İngiltereye kaçmıs, şikâyet üzerine orada tevkif edil- miş, bir müddet sonra kurtulmuş- tur. Bu hâdiseden sonra Zaharof Yunanistana gelmiş, bir tesadüf neticesi bir Norveç silâh fabrika- sının Atina acenteliğini elde et - meğe muvaffak olmuştur. Zaha - rofun yıldızı bu işte parlamıya başlamıstır. “ 1888 senesinde mitralyoz icat etmiş olan Amerikalı Hiram Mak sim ile tanışması ise servetini te- min etmiştir. Zaharof mitralyo - zün imal ve satış imtivazmı fabri- kası hesabına satım almıştır. Za « haraf birkac sene sonra dünya - nmm en büyük vedi silâh fabrikası- nm en büvük hissedarlarından bi- ri olmuntur. TTravmf barn bu silâh Yavuzu | HUKÜMDAR Tefrika Np. 27 Y — 18 — BU ATEŞİ YAKAN KİM Aradan on gün geçti. Böyle güç ve katlanılması zor bir yaşa- yışa tahammül edenler az buluna- Tamamiyle değişmişler, bir a- sır kadar uzun süren bu günlerde tamamiyle başkalaşmışlardı. Blanş bir çöl kızından farksız olmuştu. Süleymanla Hergülün saçı sa- kalı uzamıştı, kayıklardan ne yi- yecek, ne içecek hiç bir şey alma- dan çıktıkları için çok müşkülâtla karşılaşmışlardı. Yaraları tamamile iyileşmişti. Yalnız Sultanın bedeninden kopa rılan tüyler gelişmemiş, çıplak bir halde kalmıştı. Önlerinde kendilerini bekliyen tehlikelerle, her an karşılaşmak - tan çekinerek, birer çöl adamı ha- linde, kâh yürüdüler, kâh nöbet- leşe uyudular ve karınlarını doyu- rabilecek, susuzluklarını gidere - cek bir şey aradılar. Ankara telefonu (Baş tarafı 1 incide) Cumartesinden itibaren de An- r_luıı yare seferlerinin saati değişecek - tir. Tayyare postası Ankaradan saat üçte kalkacak, Eskişehire uğ- rıyarak beş buçukta İstanbula va- racaktır. Tayyare Cumartesi, Pa - zartesi, Çarşamba günleri Anka- radan kalkacaktır. Pazar, Salı, Perşembe günleri de sabah saat onda İstanbuldan kalkacaktır. Mektep müdürleri ve muallim nakılleri Ankara, 6 (Hususi, Telefon- muallimler arasında. yapılacak nakillerin listesi bugün Maarif Vekili Âbidin Bey tarafından tas- dik edilecek, Cumartesi günü Ma- arif idarelerine tebliğ olunacak- | tir. Radyo işi düzeltilecek Ankara, 6 (Hususi, Telefon- la) — Radyo işlerinin daha esas- x bir surette tanzimi için bu ayın onunda matbuat umum müdürlü- ğünde bir toplantı yapılacaktır. Bu toplantıda bütün vekâletler | murahhasları bulunacaktır. Muhafaza işlerinde ikramiye nizamnamesi Ankara, 6 (Hususi, Telefon- | la) — Muhafaza umüm kuman- danlığınca, muhafaza işlerinde yararlıkları görülenlere verilecek ikramiyeler hakkında bir nizam - name hazırlanmaktadır. Buna gö- re, memurlara yakalıyatakları ka çak eşyanın yüzde on beşi iktami- ye olarak verilecektir. ğı cihetle Zaharofun serveti bu - gün milyarı bulmuştur. İngiltere hükümeti umumi harpte kendisi - ne Sir unvanını, Fransa hüküme- ti ise Lejyon donör nişanını ver - 4:'— Yazan: Rıza Şekip itay - | — la) — Bazı mektep müdürleri ile | | mişlerdir. tüccarmın fevkalâde işine yaradı- Şimdi, geniş ve nihayetinin ne” reye vardığı şüpheli bir ormant girmiş bulunuyorlardı. *' Sağlarile sollarının birer ıehf ayağı olduğunu biliyorlardı. Ön * | lerine, ormana doğru yürümektef! i başka çare bulamıyorlardı. » Süleymanın yegâne ııtı:dıli W şey, bir insan yiyiciler kasabas! f* bile olsa, kendileri gibi iki ayakl mahlükların mevcut olduğu — bif muhite kadar ilerliyebilmekti. Vakit gittikçe geçiyor, günütl ı yakıcı ışığı, hararetini kaybetme" || ğe başlıyordu. Gece olmazdan evvel, geceji geçirecek bir yer bulmaları lâzım" | dı. Süleyman, kendisinden dahâ çok geriden gelen Alfrede seslem” | di: 1 . — Alfred, dedi. Biraz adımla' rını sıklaştır.. ı.r Alfred, yaklaştıktan sonra: ' — Bu geceyi geçirebilmek ıf,:lîı emin bir yer bulmalıyız. j Tilsra IX cca ABEİ Alfred, dört yana dıkkaü' | baktı: 4 — Orman bizim için daha emif | bir yer! | — Niçin? — Yolda, bir çok ayak izlerine tesadüf ettim. Buralarda bir kabi" | lenin bulunması ihtimali var. Â * | detlerini, huylarını bilmediğimi? | ' bir kabilenin gözü önünde dur * maktansa, ormanda geceleme tercih ederim. Blanş ta Hergülün fikrindey” di. Yürüdüler. Bulundukları yefi | Nil kolları arasında kalmış büyük | bir ada olacaktı. Abdül Faki, bir zaman keıııa' “ lerine, Şilok adalarından ve iste 'l | nilen vahşi bayvanın burada bu* lunabileceğinden bahsetmişti. —- Süleyman: j — Şilok adalarında olnuyıu i Hergul" 5' — Bilmiyorum. Fakat her hlı' de bir ada.. Önlerine üç kişinin elele veff"._ İ rek kuşaklıyamıyacakları bü ve kalın bir ağaç çıkmıştı. Gö!“' si tamamen oyuk bulunan bu ağa$ içinde geceyi geçırebıleı:ekll!l’mi düşünen Süleyman: — Bu ağaçta dedi. Burasını Blanşla, Hergül 'ı. muvafık bulmuşlardı. ' Süleyman ağaca yaklaştı. K“'“ ’! toprağı üzerinde gördüğü kı.ln“ y den burada evvelce ateş yaklıl"” 1 olduğu anlaşılıyordu. 4 Külü karıştırdı. Küçük bir uî | vılcım sıçradı. Demek daha l mile sönmemişti. w Burada bu ateşi yakan kim ”’ı' ? i bilirdi? | -İ gecelıyebıllf"' " !I ,ı. (Devamı * l '