Belediye seçmeleri devresi bugün başlıyor — Yazan: Kadir Can Geçen kısımların hülâsası | İçki ile geçmiş bir gecenin fer- | dasında, yeni bir eğlenceden eve döndüğüm zaman, karım Zehra, hareketlerinde bana karşı birden- bire değişmişti. Onun uysal tabi- atinde bu tehevvür ne kadar süre- bilir, diye düşünüyordum, Fakat yanılmıştım. Ertesi sabah uyandı- ğım vakit Zehrayı odasında bula- madım. Yalnız, sokak kapım hızlı hızlı çalınıyordu; Zehra, diye aç- tım ; bu bir polisti; arkadaşım ayı Nuri vurulmuştu. Bir günde hem karrmı hem de en yakın bir arka- dasımı kaybetmiştim, On gün sonra İzmirden bir mek fup aldır hranın ablası, karı- mın boş kâğıdını istiyordu. . . » Küçük bir Anadolu kasabasın- da orta halli bir aile. Evin kadını, ince yüzlü, yaslı ve hiç gülmiyen, | günün en çoğunu seccade başın - da yatıp kalkmak, tesbih çekmek | le geçiriyor. Gürültüsüz, sinirsiz, kurulmuş bir makine halinde san- | ki yaşıyor. Evin erkeği kırk — yaşlarında, saçına ve sakalıma kır düşen, göz- lerinin etrafı siyah gölgeli, büyük burunlu, ince ve geniş ağızlı, be- yaz bir adam. Sabah erkenden çı- kıyor, gece geç vakit geliyor. Ba- zan sabaha karşı ancak uğradığı oluyor, Çarşıda bir manifatura mağazası var. Onun ve civardaki bahçesinin gelirile geçiniyor. Bu evde kadmın bir hizmetçi- den erkeğin de otel müşterisinden farkı yoktur. Erkek her zaman kadına karşı sert ve küskündür. Onun hallerinden şikâyet eder, Bazı günler ev kalabalık olur. Konu komşu toplanır ve Mevlüt okuturlar, Böyle bir günün akşa- mında erkek sesi daha serttir. Ağ- zı rakı kokar ve söylenir: — Allah kahretsin sehi, burayı mescide çevirdin!.. Kadım boynunu büker. Adama kızarak değil, acıyarak bakar ve söylenir: — Allah kimseyi dinden iman- dan ayırmasın!.. Adam, anlamadığım daha bir çok sözlerden sonra döşemeleri sarsarak odasına çekilir ve bir da- ha görülmez. Burası benim doğduğum evdir. Kadm annem, adam da babamdır. .. . * Yedi yaşma kadar ben de ses - siz, tıpkı annem gibi yaşadım. Za- vallı kadın babam kızgin kızgin söylenirken benim kulaklarımı tı- kar: » — Aman, sen duyma bunları, çarpılırsın!... Derdi. j O zaman babam haykırırdı: — Onu da kendine benzetecek- sin! Pısırık, sersem, budala yapa- caksın! Fakat mektep yaşına gel - sin de o zaman görüşürüz, Kız de- ğil o, erkek.. Erkek terbiyesi- ver- mek lâzım.. Annem bir kazadan korur gibi beni daha çok kendine çeker ve Jözlerimin tâ içine bakarak öğüt verirdi: —— Srlan;hebana.benzeme! O Melek ve Şeytan kendini bilmiyor. Allah imandan ayırmasın!.. Doğrusu bu yaşayış hoşuma gitmiyordu. Zira diğer çocuklar gibi başıboş kırlarda dolaşmak, uçurtma uçurmak, topaç — çe- virmek, sokaklarda bin türlü oyun lar oynamak benim için kavuşu mıyacak bir rüya idi. Kapıdan girerken eşiğe basar - sam, annem büyük bir kabahat işlemişim gibi üzerime koşar: — Çık ta yeniden gir! Eşiğe | basma! Cinler çarpar!.. Allah esir- gesin, ağzın burnun yamrı yumru olur. Bu sefer eşiği atlıyarak girer- dim. Seccadesinin bir kenarına be ni de oturtur, mânasını bilmedi- gim bir takım Arapça duaları he- celetir, ezberletir, saatlerce benim le uğraşırdı. © anlar, benim en sıkıntılı za- manlarımdı. 00 Evin her tarafı cin ve perilerle dolu idi! Bunların olmadıkları bir yere gidebilmek için küçük bacak- larımla günlerce yürümeğe razı o- Jacaktım. Her tarafımda görünmez zin- cirlerle bağlanmış gibiydim. Gece nasılsa dışarı su döksem; su olan bir yerden atlasam; sabun, makas, maşa gibi şeyleri eline verirsem, annemi büyük bir telâş alırdı. — Aman çarpılırsın!.. Bu, hayatımda belki en çok din- lediğim sözdü. Annemin yanında, garip dua - lar mırıldanarak absest almak, namaz kılmak, sağa sola sallana - rak ağızda mânasız sözleri geve - lemek, günün başlıca işleri idi. Gece yatmadan evvel gene a- rapça birtakım dualar mırıldanır- dım; etrafıma üflerdim. Bu suret- le kendimi demirden bir kale içi- ne alırmışım! Böyle olmazsa gece rüyama şeytanlar girer, beni din- den imandan çıkarırlarmış! Ses yok, söylemek yok; her an, her yerde korku.. Adım başında cin ve peri sürüleri, Serbest bir a- dım atmak bile kabil değil, zira onlardan birini çiğnemek ihtimali var, Bu şartlar içinde ben bir erkek değil, hattâ bir kızdan daha utan- gaç, daha pısırık bir çocuk oldum. Mektep, bana kafesten kurtuluş gibi geldi. Fakat oranın da hava- sı bulanıktı. Köşe sedirinde bağ- daş kuran, elindeki üç metrelik so payı ses çıkaranım beynine indiren bir hoca... Hepimiz, cüzlerimizin başında yarım yarım heceleri çiğ- niyoruz. Okumak değil, ezberle- diklerimizi tekrar ediyoruz. Babam ara sıra söyleniyordu: — Ah, bu çocuğu İzmire yolla- yabilsem.. Burada gene bizim gibi dünyadan habersiz, paslanıp ka- lacak!.. Halbuki annem memnundu: — Bu mektebin ne eksiği var. Büyüyünce Konyadaki medreseye yollarız. Iyi bir hoca olur. — Medrese mi? Hoca olmak ha!,. Yeter artık! Senin hocalığın yeter!.. Görürsün sen, bakalım ne oluyor? ... (Devamı var) D İşte bu vahşi kızın elinden kâs kadar titriyordum... Dini vazifemi unutmuş, ona âşık olmuştum ... (Yazısı hikâye sütunumuzdadır) Terzilerin ve soba- cıların çalışma zamanları Bugünkü nüshamızda terzilerle sobacıların temennilerini neşredi- yoruz, Anlaşılıyor ki, hasat zama- nr nasıl köylünün faaliyetli bir mevsimi ise, bazı san'atların da, ölü ve diri mevsimleri vardır: Gi- yim kuşam eşyası satanlar, bay- ramlardan evvel, sobacılar da kı- şın başlangıcında, her zamankin- den fazla çalışırlar. Birinciler bayramertesi, ikinciler de yaz sı- caklarında işsizlikten esnerler. Bir köylüye: — Saatle çalışacaksın.. Senin hayatını öyle tanzim ettik|.. Her gün şu kadar saat tarlada buluna- caksın.. Demek — makul değildir. Zira, bazı aylar, tarlada iş var, bazı ay- lar hiç yoktur. Onun gibi, bazı meslek erbabını da mevsimle de- ğil, saatle çalışmıya icbar etmek de. ayni suretle zararlarınadır. Terzilere arifeden evvel, soba- cılara da kış başlangıcında dük- kânlarını istedikleri kadar açık tutmak müsaadesini vermek hak- kaniyet olur. Fakat bu meslek sahipleri da- ha şimdiden telâşa düşmeme! dir. Bütün Avrupa şehirlerinde de çalışma hayatı tanzim ediliyor. Bu düzeltme esnasmda, tabii, ba zı karışıklıklar olur. Neticede, be- lediye, her mesleğin ihtiyaçlarını öğrenip icap edenlere ona göre S Z Sobacıların çalışması, saatle değil, mevsimle alâkadardır Beşiktaşta, Ihlamur caddesin- de elektrikçi, sobacı ve tenekeci Şevki Efendi şu temennide" bulu- nuyor: Saat yediye kapıyoruz. Elek- trik arızaları geç olduğu için, bu- nun farkına varanlar, bizi yeri- mizde bulamıyor. Fakat asıl mesele, sobacıların önümüzdeki aylar içinde —maruz kalacağı müşkülâttadrı. Bizim işi- miz günlerin saatleriyle değil, se- nenin mevsimleriyle alâkadardır. Soba, teşrin aylarında kurulur, Ö- teki zamanlarda pek — çalışmıyan sobacılar, teşrinlerde çalışır. İki ay sonra, günümüz, evleri dola- şarak soba kurmakla, hararetli bir faaliyet sarfederek geçecek- tir. Geceleri de, dükkânda çalış- mamız ve aldığımız siparişlere gö- re soba boruları filân yapmak ha- zırlığında bulunmamız iktıza e- der. Halbuki, yeni nizamla buna imkân bulamıyacağız, Mesleğimi- zin bu hususiyetini nazarı itibara alarak, bize, çalışma mevsiminde, dükkânımızı geç vakte kadar açık bulundurmak — müsaadesini bele- diyeden rica ederiz. Teşrin ayla- rının haricinde, gene yedide ka- patmıya mecbur tutulalım. Zarar yoktur. müsaade verecektir. Bu bildirişle- rimizi dikkate almaması kabil de- gildir. Kavafoğlu eyi alırken, iliklerime Terzilerin işi Bayramlardadır Şimdiden tedbir almal! Unkapanında, 28 numarâ dükkânda terzi M. Reşat B. göf derdiği mektupta diyor ki: Dükkânların saat yedide b'. patılması bizi mutazarrır etmif tir. San'ıdö"' San'atımızın İ cabatı olua' siparişleri an evvel mek iıleriz—vı meyanda !"ı cu işlerinin 1 bayramlarda V. siparişlerin gün nrh): Terzi Reşat B.çıkması icap der. Müşterilerimiz bu vaziyet” alışık değildir. Bize gelen rilerin ekserisi saat yeriden M gelir. Şimdilik müşkülât çel ruz. Fakat bayramlar bizim rımızla neticelenecektir. zi ettiğimiz bayramlarda erken v' panmağa mecbur tınulınl*’. yız. Bu keyfiyet şimdiden JM lüp bir karara raptedilmelidir: - Şörrkenven e venman mana eee ve 5. | Bütün esnaf ve bütün işçiler! Meslek ve hayat şartlarınız! zeltmek için nelere ihti; varsa, bize yazın, sütunl.: emrinize açıktır. Fotoğrafl da yollaym.