HABER'in hikâyesi —-Son sayıfadaki resme bakm! — Baba, oğul ve Ruhülkudüs na- Mma... Evet, Hiristiyanlığın — taalisi, bütün dünyada yayılması uğruna, koynumda salip, elimde İncil, be- limde zünnar, diyar diyar dolaşı- Yorum... Ben, Norveçli bir rahibim! İsânın Meryemden doğma bir İbnullah olduğuna kat'i — surette itikat ediyorum... DAk ef e- 4 ' ML AÇ 0 < <e S Hamburgtan bindiğimiz vapur, | bizi, Akdenize getirmişti. Şimali Afrikada, Fas sahillerine yanaşı - yorduk, Seyahat arkadaşım — be- yaz rahip Antalli bana, coşkun coşkun bunları anlatryordu. Dün- yanın bir çok yerlerini dolaşmış, din, propagandası yapmış, tam Mânasile bir misyonerdi. Hattâ benim bile, Müslüman olduğumu öğrenince, hayretle ye- rinden sıçramıştı: — Nasıl olur?... darmünevver bir insansınız; ka - tolikliğe neden sülük etmiyorsu- nuz? -diye sormuştu. — Her münevver kaâtolik mi o- lur?.., Biraz müsamaha buyurun! »diyerek, onunla bryık altından a- lay etmiştim.- Hayatınızda başka dine mensup münevverler hatırla- mMmryor musunuz? Rahibin gözleri daldı. Dima- #mda bazı lâvhalar canlanmış o - lacaktı. Kısrk bir sesle: — Hatırlıyorum... -dedi.- E- vet, insan, münevverken bile gaf- lete kapılabilir... Hattâ, ben ki, en yüksek papas mektebinde tahsili - mi bitirmiştim; ben ki, Norveç kiliselerinde baş varzlık yapmış- tim; Kanadada, Eskimolar — ara- sınmda, Sibiryada, Kamçatkada, A laskada, Zellanda da misyonerlik vazifemi muvaffakıyetle — ifa et- Miştim... İşte, bütün bunlara rağ - Men, ben bile Hiristiyanlıktan ay- rıldım; başka dine saptım... Bu izahat, beni son derece alâ- kadar etti: — Başka dinemi saptınız?... Ne zaman, nasıl? — Beş sene evvel... Yani kırk yaşımda iken... Hani kırk yıllık Yâni Kâni olmazmış... Fakat, til- kinin dönüp dolaşarak gideceği yer, gene kürkçü dükkânıymış... İşte, ben de hali aslime döndüm... Eğer başınızı ağrıtmazsam anla - tayım. — Buyurun efendim... Estafu- rullah... Beyaz rahip Antalli, hikâyesi- ne başladı: Hayatımda ilk defa olarak, şi- Mal memleketlerindeki irşat va- izfemden ayrılmış, hattı üstüvaya Yakın Monhitti adasındaki putpe- Testleri dine davet için yollanmış- tım, Lisana pek çok istidadım Vardır. Altı ay zarfında Rusçayı Mükemmelen söktüğüm gibi Es- Hsanını da pek âlâ bilirim... izim manastırın derslerine — de- Vam ederek, gideceğim adanın | Yerli dili olan Kamaroncayı da e- | Peyce öğrendim... Siz ki, bu ka - | vW Vahşi kiz uğruna — Görürsün, yakın zamanda nasıl muvaffak olacaksın! — Elde edeceğin neticeye kendin de şaşa- caksın! -diyorlardı. Filhakika, adanın ahalisi, mu- niş mi munisti. Enselerine vur, a- gızlarımdan yiyeceklerini al... Bu- rada, meyva olsun, hayvanlar ol- sun gayet mebzul bulunduğundan armut piş, ağzıma düş kabilinden yaşıyorlardı. Bol bol süt ve sütten yapılma gıdalar yiyorlardı. — İşte bu suretle, yekdiğerlerinin elin - den mallarını mülklerini almak için, cengâverleşmemişlerdi. Bi- naenaleyh biz beyazlara karşı da huşunet, husumet göstermiyorlar- dı. Bu sebeple, elimi kolumu sallı- ya sallıya istediğim yere gidebili- yordum. Nereye gitsem ikram görmekteydim. Önüme sepet se- pet yemişler, çamçak çamçak süt- ler, corbalar, tabak tabak yemek- ler çıkıyordu. Bu minval üzere dolaşıyordum. Din neşrine uğraşıyordum. Lâkin, bütün ikramlarına rağmen, yerli - ler, bir türlü hak dinine gelmiyor- lardı. Ne zaman kendilerine İsâdan bahsetsem?” — Senden evvel de senin gibi bir kaç sakallı gelip ayni şeyi söy- | Hem onların sakalı, seninki gibi ağızları etrafında da yoluk değildi. Tastamamdı. Buna rağ- men, dediklerini dinlemedik. Çün kü biz, kendi dinimizden memnu- nuz... Güneşe, suya ve toprağa taparız. Zira, bütün hayatı onlara medyunuz... Güneş, su ve toprak olmasa, ne biz, ne de bizi besliyen hayvanlar ve nebatlar meydana gelirdi... -diyorlardı.- İşte, sizin dininizde “baba, oğul ve Ruhül- kudüs,, diye üç şey var, bizim di- nimizde de “güneş, su ve toprak,, diye üc şey... Hangisinin ilâh ol - ması, hayatı yaratmış bulunması daha makul?... Bu gafillere hakikati anlatmak için bütün talâkatimi kullanıyor- dum... Lâkin ne desem beyhudey- di. Bir türlü, inandıramıyordum. Kahkahalar atıp gülüyorlardı: ledi... — Canım, ye, iç, keyfine bak... Böyle şeyleri ne karıştırıyorsun?.. Herkesin dini kendine... -diyorlar dr.- Eğer birinin din değiştirmesi lâzımsa o da sensin... — Tövbe estafurullah... — -de- mekle beraber, atıştırıyordum... Yiyor, içiyor, yan geliyordum. Peşinen haber vereyim ki, bi- zim manastırın müntesipleri için, evlenmek diye bir şey yoktur. He- pimiz, nefislerimizi dine vakfet- tiğimiz için bekâr yaşarız... Ka- dınlara yan gözle bile bakmayız... Başka manastırlardaki rahiplârin yaptığı gibi, rahibelerle de ülfet etmeyiz... Lâakal, ben, kendi hesabıma, böyleydim..Gerek Norvecte, gerek diğer şimal memleketlerinde gez- diğim sırada, asla bir kadına kem nazar atmamıştım... Fakat, şimdi bulunduğum ada- da iş değişti. Normin denen bir kabile vardı ki, Fingirin isminde- O kadar ki, bu adaya ayak bas- | ki yarı zenci tenli kızma delicesi- tığım zaman, asla yabancılık his - | ne âşık oldum... Artık din kaygu- tetmedim... Sahilden — ayrıldım. inlere daldrm. Buranın insan- Arı, yamyâmlıkla filân ülfet sunu kalbimden silerek, sabah ak- şam oraya gidiyordum... Sütlerini et- | sağan, yemişlerini toplryan yerli- Mezlerdi. Gayet yumuşak baslı, | leri başıma topluyor; Allah güna- Bysal İnsanlardı. qdlidınnı şehadet ediyordu: Herkes, böyle | hımı affetsin, bir takım hikâyeler | anlatıyordum. Çevre haline gele - Yazması benden: tifakının İstanbul mıntakası sene- lik kongresi dün toplandı, Epey münakaşalarla geçen bir içtimadan sonra, bir sene müd- | detle İstanbulda spor işlerini ida- re edecek yeni heyetler seçilerek kongrnin vazifesi bitmiş oldu. . . » Memnuniyetle gördük ki, dün- kü kongre, bizim evvelce de yaz- dığımız tam bir şuurla hareket et- miş ve hemen hemen geçen sene spor işlerini fevkalâde değilse bi- le herhalde iyi idare eden eski he- yetler'n esasına dokunmamış bazı eksik ve gedikleri en müna- sip elemanlarla kapatmağa bak- mişlır. ve ...- Mıntaka merkez heyetinin ba- şına, Hamdi Emin Bey gibi, spor işlerimizde (dürüstlük timsali) o- lan bir zatın getirilmesi, mıntaka heyetinden yanlış ve bilhassa hak sız tek bir işin bile çıkmıyacağına insanı inandırmağa kâfidir. Riyasete Hamdi Emin Beyin getirilmesi kadar, iş ve nizamda - ki bilgisi dolayısile mıntakanın e- mektar çalışıcısı Fethi Tahsin Be- | yin de ikinci reislikte kalması o | kadar münasip olmuştur. Merkez heyetinde yeni âzalık- lara seçilen Salâhattin Beyle, ge - çen senenin sön günlerinde bu he- girmiş olan Sadi Beyin tekrar (i nin dürüstlük yolundan bir an bi- Te şaşmamasını çok takviye ede- cektir. ...- İstanbul spor işlerinin hemen en ağır yükünü taşryan futbol he- yeti de bugün en mükemmel şek - Hini almış bulunuyor. Reis Necmi Bey, geçen sene bir çok karışıklıklar ve bilhassa büyük geçinen klüplerimizin çıkar dıkları müşkülât ve karışıklık an- rek, söylediklerimi dinliyorlardı. Kızları gıcıklayıcı masallar da an lattığım için, kıvrıla kıvrıla gülü - yorlardı. Arada sırada, susuyor; süzgün gözlerle Fingirine bakarak: — Bir kâse daha süt ver, kız... -diyordum.- Anlatmaktan, boğa- zım kurudu. Halbuki, ona bakmak, onun huzurunda bulunmak heyecanm- dan boğazım kurumuştu! Kabarık tüylerle göğsünü — ve kalçalarını örten sevgilim, beni mesteden vücudiyle yerinden kal- kıyor; aklımı alan bir yürüyüşle yanıma geliyordu. Kâseyi elinden alırken, — par- maklarımı parmaklarıma değdir - mek, benim icin, zevklerin en bü- yüğü oluyordu. Ş (Yarın bitecek) ( Hatice Süreyya) yete merkezi umuminin tensibi ile | mıya ihtiyaç olan böyle bir tihabr İstanbul mıntakası heyeti - | YüN başına, çalışkan bir genç olan Dün yapıldı, yeni heyetler seçildi Kongreden sonra.. Türkiye İdman Cemiyetleri İt- | larında bile, şaşırmaz bir azimle, çalışmış ve ancak futbol heyeti - nin müvazeneli hareketi sayesin - dedir ki, geçen sene, büyük klüp- lerden bazılarının bir (anarşi blo- ku) teşkil etmesine, mâni oluna - bilmiştir. Hiç şüphe yok ki, Necmi Bey, bugün için, İstanbul futbol heyeti reisliğine biçilmiş bir kaftandır. Ve tekrar intihabı çok münasip olmuştur. Heyet, Nüzhet Bey gibi, dürüst ve temiz bir sporcunun, aynen kal ması da futbol heyetine hakiki bir kuvvet vermektedir. Heyetin diğer âzalıklarıma, es- kilerden Muslih Bey ve yeni ola - rak Beşiktaştan Basri ve Eyüpten gene fevkalâde dürüstlüğü ile ta- nınmış Eyüplü Kemal Beylerin seçilmesi, bu seneki futbol heyeti- ni, kuvvetli bir şekle sokmuştur. ... Diğer heyetlerde hemen esaslı hiç bir değişiklik yaprlmamış ol - ması memnuniyetle kaydedilmeli- dir. Şüphe etmiyoruz ki, meselâ bu sere muvaffakıyetle çalışan | denizcilik heyetinin yerine gele- cek herhangi başka bir yeni he- yet, gideni aratacaktı. Bu misali, diğer heyetler için de aynen varit görmek lâzımdır. Yeni teşkil edilen bisiklet he- yetine gelince bizde — öldürülmüş ve tekrar dirilmesi için çok çalışıl- spo- Hikmet Beyi getirmekle, kongre bir kere daha isabet etmiştir. * * Bizde dünkü kongreden son- ra bu seneki spor işlerimiz - için çok nikbin bulunuyoruz ve dünkü intihabattan memnun olmıyanlar varsa, bunların, kendi menfaatle- rine taallük eden işlerde, istedik - | leri gibi iş çevirebilecekleri ve ilk | ştarı dürüstlük olacağı muhakkak bulunan yeni heyetlere, klüpçülük | yaptıramıyacakları için, mütees - sir ve gayri memnun olduklarını zannetmekten kendimizi alamıyo- ruz.. İstanbul sporunu bir sene ida - re etmek için başa gecen yeni he - yetlere, tam bir muvaffakıyet te- menni ederiz. Izzet Muhittin A Gaar TT TETETE ON SA reNYEM YN eeT EEEELEYErEmALn e Beşiktaş Jimnastik Klübü Ri - yasetinden: 1İdmancı olmadıkları halde 1d- man cemiyetleri ittifakı nizamna- mesi hilâfına olarak yanlışlıkla mıntakaya tescil ettirilen zevatın kayıtlarının tashih ettirildiği teb- liğ olunur. Mücaddit tebliğ karşısında se- nelerce taahhüdünü ifa etmiyen ve hüviyet varakalarımı tecdit bu- yurmıyan zevatın klübümüzle bir alâkaları bulunmadığı ilân — olu- nur. Mıntaka kongresi Dün İstanbulspor mıntaka: senelik kongresini akdetmiş 6 sa: at süren bu içtima epey gürültülü geçmiş ve heyetlere aşağıdaki zati lar intihap edilmiştir. Kendilerinel muvaffakıyetler dileriz. Merkezheyeti: Reis — Hamdi Emin bey (Altı nordu) İkinci reis — Fethi Tahsin beyi (Hilâl) Aazalar — Sadi (Galatasaray) Sait Selâhattin (Fenerbahçe), lâhattin (Beşiktaş) beyler. Futbol heyeti: Reiş — Necmi bey (Topkapı) Azalar — Nüzhet bey (Fene! bahçe), — Muslih bey (Galatasa. ray), Basri bey (Beşiktaş), Ke mal bey (Eyüp). Güreş, boks, iskrim heyeti: Reis — İsmail Hakkı bey (V fa Kumkapı) Azalar — Sedat (Haliç), Saip (Anadolu), Nuri (Beşiktaş), Ve fik (Vefa Kumkapı) Beyler. Voleybol, baskethol heyeti: Reis — Ali Rıdvan bey (Hilâl) Azalar — Tahir (İstanbulspor) Hadi (Vefa Kumkapı), Feridu (Galatasaray), Ekrem (Topkapı) beyler. Atletizm heyeti: Reis — Ali Rıza (Beşiktaş). Azâlar: Vedat Abut (Calatasa- ray), İlhan (İstanbulspor), Cemal (Fenerbahçe), Ekrem (Hilâl) beyler. Denizcilik heyeti: Reis — Kadri Nuri bey (Gala: tasaray). Azalar — Şazi (Beykoz), Bed: ri (Haliç), Dr. Demir Turgut (İs: tanbu su sporu), Kadri (Fener: bahçe) beyler. Rusyaya giden sporcu- larımız geldi Rusyaya giden sporcularımız bu sabah saat 9,30 da Frans Me ring Rus vapuru ile şehrimiziı gelmişlerdir. Sporcular, rıhtım da aileleri vı teşkilât âzaları, klüp murahhasla Yt tarafından samimiyetle — karşı lanmışlardır. Gümrük muamelesi — bittikter sonra, sporcular Halk Fırkasmı çıkmışlar ve orada tekrar topla | nılmış ve bundan sonra herkes ev lerine dağılmıştır. Bütün sporcularımız sıhhati ye rinde ve bilhassa hemen hepsi bi kaç kilo da şişmanlamış görünü yorlardı. Kız Enstitüsünden diplamalı FAHİRE — SAADET Açtıkları Terzi Evlerine gelmeleri. ni dilerler Işıklar caddesi — Ankara Tsmetpaşa Zayi ve itibardan düşmüş pı saport, 11 —4 — 1341 tarih ve 220 numaralı Abdullah oğlu Muham med ayit İran pasaportu Şahsı a har yedinde görüldüğü takdird takibati kanuniye icra olunacak tır. — (2049) Mehmet