Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
“güne gidersin ölümden Abdü lhmıt Gozdelerı Tariht? tefrika: 47 Nuri Bey, cellât gibi çok insaf- sızca davranan adamlarına: — Haydi, hâlâ ne bekliyorsu- nuz? Diye bağırdı. Cellâtlar tıpkı engizisyon me- zaliminde görüldüğü gibi, ateşte kızarmış iki demir şişi yavaşça Kâzım Beyin koltuk altlarına değ- dirdiler. Kâzım Beyin feryadı kalmın mermer duvarlar üzerinde hazin akisler huşule getiriyordu. — Vallahi bir şey bilmiyorum. Ben Paristeki inkilâpcılarla alâ- kadar değilim... Ben Padişahın sadık bendesiyim. Nuri Bey bir sigara daha yaktı.. Genç yaverin başı ucunda ayakta duruyordu. Cellâtlar birer kızgın şiş daha aldılar ve Kâzım Beyin omuzları- na yapıştırdılar. Nuri Bey gülerek: — Haydi, canım.. Vücudünü şiş kebabına çevirmeden her şeyi söyle! Görüyorsun ki, senin hak- kında Zatı ŞSahane çok şiddetli ta- limat vermiştir. Kurtuluş yok. Ha- kikati itiraf edersen, nihayet sür- | kurtul- muş olursun! Haydi, inadın sonu yoktur. Ekmek yediğin kapıya bu kadarcık olsun iyiliğin dokunsun. Şebekeyi ele vermekten niçin çe- kiniyorsun? Kâzım Beyin gözleri kan çana- ğına dönmüştü. Kalbi kopacak gibi çarpıyordu. Surâtı mosmoar olmuştu. “ — Ben bir şey bilmiyorum..., dan başka bir şey söylemiyordu. Nuri Bey işkencenin şeklini de- giştiriyordu. Cellâtlardan birini sağa, diğe- rini sola çekti: — Bağlaym şu hainin bacakla- rını ! Diye bağırdı. Bu, eski Romalrların eti müthiş işkencte usüllerinden biriydi. Kâ- zım Beyin ayaklarını birer - iple bağladılar., Ve iplerin ucunu pen- âerenin demirine takarak mukabil taraftah yani kollarından çekme- ğe başladılar. Kâzm Beyin bacakları gerildik- çe kasıkları kopuyormuş gibi ağ- rımağa ve gerginlik arttıkça isti- rap da artmağa başlamıştı. Tekeka nümaramı 140 PYT AÇ ŞÇ HABER — Akşam Postası Yazan: Ishak Ferdi Kâzım Bey bu acıya tahammül edemiyordu. Cellâtlar ipi bir az daha gerer- lerse, delikanlının bacakları kasık- larından ayrılacaktı. Kâzım Bey bu dakikada, bir hafta evvel Pa- risteki arkadaşı Mücahit Şinasi Bey tarafından gelen bir mektup hatırladı. Mektupta şu satırlar ya- zılıydı: “ Sevgili kardeşim. “Ahdülhamidin zulüm ve istip- dadına nasıl tahammül ettiğine şa- şıyorum! Günün birinde bu gad- dar ve zalim kühümdarm gazebi- ne uğramaktan korkmuyor mu- sun? Gençliğini o meş'um duvar- lariçinde geçirdiğini gördükçe, sana, uzaktan yalnız ben değil, se- ni yalnız ismen tanıyan arkadaş- larım bile acıyorlar. O meş'um baykuşun göğsüne taktığı sırmalı kordorllar seni bu kadar çak mu teshir etti? Haydi, aklını başına topla yav- rum, ve ilk fırsatta bize iltihak et..!., Kâzım Bey bu mektubu aldığı zaman günlerce düşünmüş.. Ve sonra dudağını bükerek: — Ben burada da çalışabilirim. | Hürriyetin istihsali için icabederse kanımı dökeceğim. Demişti. Fakat, Kâzım Bey böyle bir tu- zağa düşeceğini, işkence görece- ğini kat'iyyen hatırından bile ge- çirmemişti. Nuri Bey de ne zalım, ne lâf an- lamaz adamdı ya..! Kâzım Bey bu zalim cellâda bundan fazla nasıl yalvarsındı? Cellâtlar delikanlının bacakla- timı koparmağa — azmetmişlerdi. Nuri Beyin gözünün içine bakıyor- lardı.. « Haydi.. Bir az daha çeki- niz !,, Diyecek olursa, Kâzım Beyin bacakları muhaklıak surette göv- desinden ayrılacaktı. Adelâtı ö ka- dar çök gerilmiş, kemikleri o dere- ce bükülmüştü ki.. Bü işketteye demirden vücut olsa tahammül edemezdi. Kâzım Beyini çeneleri birbirine çarpıyordu:. Nuri Bey bir sigara daha tüttür- dü: ——7? Agustos1 _.g Günün musikisi bu & değ ldır Zamana göre musiki ısterız! | Aşk mı, Servet mi? Nakılı : (Vâ - “Netitede Türkân gene, Cemal Be- ye kalacaktır. Onun, kendisi hakkında ne kadar alicenap davrandığını göre - rek mütehassis olacaktır. Tabii değil mi ya, ailemizin mevcüdiyetini ona med- yuhuz. Her halde, Cemâl Bey de betim gibi düşünüyor.. Fikretle Türkânın ne- ticede ayrılacağını düşünüyor ki ümidi kirilmiyor.,, i Fahri Paşanın kızı Leylâ Hanım, ©o gün, İlhami Beyi ziyarete gitmişti. Bi- mektup çıkardı: — Beyefendi, sizi müteessir etmek istemezdim Amma, bakınız, Türkân ne- ler yazıyor.. -dedi.- Her halde, paraca sıkıntıda.. Mhami Bey, yüzünde bir — ifade bel'i Nü) eline aldı: Alelâde bir kâğıda yazılmıştı. Halbu- ki, Türkânın daimi surette küllandığı bir cins kâğıt vardi: İlkami Bey: “— Maşaallah.. İlkktisada haşlamış bi- le... -diye düşündü.- — Dur hele dur.. bu tecrübemin, bir da törbiya fazileti olacak gâliba.. Fakat, mektubun ilk — satırlârıni o- kür ökümaz, yüzünü Buruşturdu: Leylâcığım! Zarf ve kâğidin kusuruna bakma... İzmirde daha iyisini bulamadım.. Daha doğrüsu, İzmirde belki — âlâsr da var.. Lâkin, almak için bende metelik yok.. Maamafih yakında olacak.. Cünkü, Fik- ret'n babadan kalma bir dükkânı var - dir. V&ılo!nımıe verdi. Önu sattıra- HÜ — ——— « n Ve N ikş | l Üdlş Bi Mi A ğ d Üa d Afrikanın gaşp sahilinde — bulunan Kamerun, eskiden bir Alman müstem - lekesi idi. Büyük harpte — İngilizlerin eline geçen bu yerin iç taraflarında ya- şıyan bir zenciyi, resimde görüyorsu - nuz. Bn zenci, asrileşmiş bir terzidir . Dikiş makinesini, tabla gibi başı üstün- de taşıyarak dört bir tarafı dolaşır. Bu seyyar terzi, yolda vahşi hayvanların hücumuna karşı kerdisini korumak için silâhlıdır. Hususi idâreler maaşları peşin verecekler Ankara 26 (Hususi) — Dahi- liye Vekâletine gelen malümata göre, içinde bulunduğumuz aya kadar memleket muhasebei husu- siyelerinin verilmemiş maaşları yoktur. Muhasebei hususiye me- muürları da, bütün devlet memur- ları gibi peşin maaş alacaklar- dır. Muhafaza teşkilatı Ankara, 26 (Hususi) — Güm- rük muhafaza teşkilâtının, yeni bütçenin müsaadesi nisbetinde takviyesi düşünülüyor. Bu sene yeniden iki motör almaıcaktır —-Haydi Kaztıli Bey! Seni bek- İlyorum... Çıkaâr şu dilinin altında- ki baklayı! Görüyorsun ki yakanı kölay kolay birakâcak değilim! Vazifem çok ağırdir.. Bü işin—sö- nu kan ve ölümle de Bitsese ta- mamlamağa çalışacağım, * * * * . * « D * | | Yeni alaturka eserler e* 'ğ k kilerinin karıkaturudufî -ğ Arkadaşlardan biri, Vakıt ga- zetesinde yazmıştı: Çiftlik parkında mı nerde, a- laturka bir konser verilmiş, — bu konserde dehşetli utlar, tanbur - lar, kemanlar, kemençeler, lavta - lar, tefler çalınmış ve enfes ga - zeller, şarkılar okunmuş... Hattâ bu nadide konsere sonradan Belvü ve Panoraâama musiki takımları da iştirak ederek könserin gece ya - rısıma döğrü ölâan manzarası mun- tazam bir şekil almış, bu arada büyük bestekâr Dede Efendinin de bazı eserleri çalınmış.. Zama- nında, zamanına göre hakilzaten çok yüksek eserler ortaya koymuş olan “Dede Efendi,, bugün bile klâsik olarak, yani tarih olarak büyük bir zevkle dinlenir. Fakat bugünün musikisi olması İâzım ge len musiki artık, arkadaşın o ya - zısında bahsedilen Hicazkârıkür- dili, Hüzamlı, Nişaburekli ve tek sesli, tek ahenkli, ağır aksak ve fıstıki makam nağmeler değildir. Bunlarda hâlâ güzellik arıyanlar ve bulanlar, yahut bulmak istiyen ler yanılıyorlar. Çünkü bunların hakikaten güzelleri, en güzelleri, en mükemmelleri, en şaheserleri vaktile İtriler, Dedeefendiler, Su- yolcu Şakir Ağalar, Zahâryalar, Nikogos Ağalar, Zekâi dedeler, Tanburi İsaklar, Asım Beyler, Bö! ahenk Nüri Beyler, Osman Beyler,| —— Hacı Arif Beyler tarafından ya - pılmış ve onlardan sonra zamanın, icabın değişmesile o tarzda yapıl- mak istenen şeyler de artık gev - şemeğe eski güzelliklerini kâybet- meğe, bozulmaya başlamiştır. Me- zamdan, Uşaktan Nihaventten, Hi cazdan, Rasttan, Suzinâkten, F- - rahnâkten, ve daha bilmem ne ma kamlarından yapılan bütün beste- # A B ÜÖ Ğ *& e. (| (Devamı var) cak.. Fiyatının üçte birine gidiyor am - ma, zarar yok.. Bu sayede kâryölamiz - | dan kap kacağimiza kadar &v eşyâmı - Zi tedacik edebileceğiz.. Bahusüs; ev ki- ramiızı voreceğiz. Kilerimize öteberi &- latağız.« Hele; —Ah amian âllahım! — metçi tutacağız.. « bir hiz- Hizmetçi!.. Sen, bunun ne demek olduğunu kat- 'iyyen bilmezsin, Leylâ.. Çünkü, sen de benim gibi, dadılarla, kalfalarla yaşa - dir.. Fakat, bit insanin yemieğini kendi pişirmesi, bulaşığını kocasınâ yikâtinla- sı ne demektir; biliyor musun?. Vallahi yemek pişiriyorum.. İhân - mazsın.,. Bir primus gaz lâmbası aldık. Üstüne tavayı otürtüyorüm. — İçine bir kâaşik tereyağı.. Eiriyip — cızırdaâmağa başladı rm, yüumurtaları — kirryörüm.. Gerçi bir çokları; parmâklarımâ bulaşı - yor, akları yete dökülüyot; lâkin, bir kaçı ziyan olsa da bir kaçı, mükemme - len tavaya koönüluüyor ve piğiyor Bunu, ev sahibemiz mndlımdnn öğ- rendim.. Düşün: Ben yemek pişiriyörum!.. lerde şu saydığım eski bestekâr- | lardan hiç birinin o zamana göre İlk önce pişirdiğim yumurtalar pek tatlı geldi, lâkin, sonra, Fikretin bikip: — İçim dışım yumurta kesildi.. Ne- redeyse kuluçka makinesine — dönece- girât >dadiğini iyiderek) hevdeirü İdril- Fi DA İşte, dükkânm, ucuz fiyata satılma- sına buü söbeple razı olduk.. Neyse, pek yakında, her şeyimiz dü- zelecek... Sana da Hüzel güzel kâğıtlara Mektubuümü Yazaâtâğimı.. Ley_î'â:! — Tarihine dikkat &ttiniz mi? 2diye sötdü.: Bt mektüp, hâyli eskidik. O- EBtdi manlesef; güzelleşmemistiriz. — Bu da: pek Sikıdâ oldük'âtinı #B3teFİyOF -.. İlkami Böy, sabtedamedi; sordu: — Fikretin dükkânı satılmamı$ mı? Satıldı diye işitmiştim.. — Satılmıs. fakat... Okuyun oİ:uırun. Daha sonrâki — mektuüplâ şu sâtirlar yazılıydı: Canımın İçi, kır(ieşım, En vefalı arkadaşım seniğin.. Böl böl Aruz ile çiziktirilen eski aşk mefhumların! | bestelemeğe çalışmak akıntıya kürek çekmekti' selâ şu son yirmi, yirmi beş yıl içinde Kürdilihicazkârdan, Hüi- nun sonrakileri de işte., Hiş bitinin keâ - | — —a - ” / gösterdiği, yüksek muvaffaki! . lerin zerresi bile gösterileme?" tir, Zaten gösterilemezdi, Çü" “Demir tavında gerek!,, den? ' gibi işin artık tavı geçmiş, 74 adam akıllı değişmiş, musi gu ve ihtiyaçlarımız hayli E laşmıştır. Bu değişikliği katmryarak hâlâ oeski tarzdâ ”| yaratmıya çalışanlar ise bl!” farkında ölmıyarak, âdeta 48" rinçten, içleri yazılr eski 67 )| taslarile bugünün halkma " sunmıya kalkıyorlardı. Ve iştij nun içindir ki bugün hâlâ H ' N dan, Hicazdan, Uşaktan yf şarkılar ve bilmem neler, e nin yavan birer karikatürü başka bir şey ölmüyor. Böyle olduğu halde, hâlâ * tıya kürek çeker gibi, aruz İİ' ziktirilen eski nazeninim aşk f humlarını utla tanburla — HÜPİ dan, Kürdiliden bestelem eğe | İrşmak akmtıya kürek çekme başka nedir sanki? Bugünün müsikisi bunlar 68| dir artık! İncesaza piİyanoyü lârneti, bançoyu seve seva söt lar, Kürdilihteazkârı, Hüzami | şakı, Sâbayı filân de birbir!" kaynatıp ne yapataklarsa yâl yâ ve kulaklarımıza zamanın bı olan sesleri sunmaya başi&” | İrdırlar! | Ösman tıınl' ' Konyada nufusa f w yazılanlar ) Koniya, 26 (AA) — Kf belediyesinde gizli nüfüs 1& işlerine olanca süratle devaffi | dilmektedir. Birinci defa * ölüm, 3184 doğum, 480 İkinci temdit tarihi dolayısiy"” gün sarfında 39 evlenme, 134 | ğum; 4Sölüm, şimdiki son -.4.?" mucibince yapılan temdit has? | 19 evlenme, 3418 doğum, ' ölüm vukuatı kayt ve tııbl' nnştır. — V | / T ha B e an v AY ae ee Bee Rçe bi 5 yazıyor, hını îıtıııbul hıvıdiıî i yorsun. j Vallahi oralarını ö kadar geldi ki, tasavvur edemezsin, b evımı. Yatağımı, soframızı, Babama, mahsus bunlardan b8" /| — miyorum.. Hem üzülmesin, hem “Çİ yııİan söyliyeyim- “Ben â!ım!ıllia | diğ. ;; diyerek kibirlekmesin difÖ” | — Haoş, buradaki hayatımdan ld' 'ş | müşteki Jeğı'lım Ben, hayattâ PiyE şeye karşı nedâamet düyitadim — ' | kis, aşkla evlendiğim için pek M" Vi num.. Bir genç kız, kocasını bi7 g| tihap etmeli; sevdiğine varmalı” v bunü tatbik edebilmiş bahtiy#” nım.. Yalmz, bir cihete canım $7 |/ Fikretin dükkânr satılmca zaten / para elimize geçmişti.. şirli“'ı kiğmı da Ziyan öldü. lButun fedakârlıkları göze ' W ' # Bu parayı keyfimize hart? İrm, işletelim! — -diya düğüüw ri —a g — b