Büyük babam hayvanatı vahşi»! ye mürebbisi idi, Çocuktum.. Hatırlryorum, Hin- distana beni de beraber götürmüş- tü, Benim vahşi hayvanlarla Ooy- naşmaktan hoşlandığımı görerek: — Seni de kendim gibi yetişti. receğim! Derdi. Kafes veya cam sandık- lar içindeki hayvanları uzaktan seyretmek kolaydır. Fakat onlarla başbaşa ve koyun koyuna yatmak hiç te hoş değil. Ben istemiyerek bu kaynaşma- ya alışmıştım. Büyük babam, Bombaya vardığımız zaman bir takım Hintlilerle görüştü ve kendi sini vahşi hayvan mürebbisi ola- rak tanıttı. Hintliler vahşi hayvan müreb- bilerinden çek” çekinirler, şeytan görmüş gibi korkarlar. Bü- yük babama büyük işler teklif et-! mişlerdi. O esnada Boa yılanları Avru- pada revaçta idi. Bütün sirklerde ve varyeteler- de yılanlarla oynıyan rakkaseler vardı. Büyük babam evvelâ Boa'ların kesretle bulundukları Mur havali- sine giden yolu öğrendi. Hintliler- 'den on beş muhafız ve rehber al - Faydalı malümat Arzın mıhveri Arz bize hareketsiz görünür, gü - neş ise her gün şarktan doğar garp- ten batar, Yani bu suretle, bareket eder hissini verir. Halbuki, hakitatte : ne arz durur ne de güneş gezer. Arz durmaz. Daima ayni suretle döner, Araba tekerleklerini bilirsiniz ya, bunlar bir dinğile takılıdır. Onun etrafinda dönerler. Dünya da böyle mihverinin etrafında döner. Arabanın dingili hakikaten mev - cut bir şeydir. Arzın mihveri ise haçmıli bir şey - dir. Yani biz onu varmış farzediyo »- yuz. Mihver merkezden geçmek üzere arım sathının bir noktasından karşı- sındaki diğer bir noktasına kadar o - lan dümdüz hattır. Mihverin iki niha- yetine kutuplar denir. 10 lirayı kim kazandı İki hafta evvelki bilmecemizde birinci mükâfatımız olan 10 lirayı Pangaltıda Feriköy caddesinde Lito apartımanında Arife Hanım kazanmıştır, Diğer kazananların listesini ya- | Ve birden gazalin vücudüne üç İ baya göstersek, lâmba topun ancak rm ve öbürgünkü nüshalarımızda okuyunuz! dı. Ben de bu kafile içinde idim. Yanımızda bir fil vardı.. Ben ve büyük babam fil üzerinde gidiyor) duk. Hintliler etrafımızdan bizi takip ediyorlardı. Boa mmtakasına yaklaşınca u-| zaktan kalın ıslık sesleri işitmeğe| başlamıştık. Boalar uzaktan fille-! rin geldiğini hissetmişlerdi. Boa yılanları file düşmandı.. Fil uyur- ken evvelâ hortumuna, sonra boy- nuna sarılıp koskaca hayvanı bir anda boğuoyrlardı. Fakat, fil w yanrksa Boanın da bittiği gündü. Fil derhal hortumunu sararak yrs lanı belinden yere çarpıyor ve ko- laylıkla öldürüyordu. Ben ilk defa uzakta duran bir! boa'nın birdenbire o ciyardan gel çen bir gazali nasıl boğduğunu | gördüm, Yılan tahminer. beş met- re kadar vardı. Evvelâ ceylâna bir kuyruk attı ve hayvancığı ol taya takılan bir balık gibi, çalıla- rın arasmdan yolun üstüne çekti..! defa sarıldı. Büyük babam yılanı diri olarak yakalamak için arkada tertibat almakla meşşuldü.Boş san İ dıkları hazırladı ve eline büyük! bir kırmızı bez alarak bir ağacın arkasına sindi, Gazal yılanın bük- lümleri arasında kâğıt gibi incel dikçe inceliyordu.. Çoktan ölmüş- tü. Boalar da, diğer yılanlar gibi, kendisi tarafından öldürülmeyen mahlâkları kat'iyyen yemezdi. Yı lan evvelâ gazalin başını ağzına aldı.. Avurtları gerildi ve üç mis- inden fazla genişledi. Bir boa ağ- zımın ovakit bir öküz başmı bile! kolayca yutabilecek kadâr büyü- | düğünü hayretle gördüm. Bu hâdiseden sonra boa'la yakalamak çok kolaylaşmıştı. Ev- velâ gazalları tutuyor, bacağından yere bağlıyor ve boa'ların gelme- sini bekliyorduk. Bu suretle bü-| yük babam Hindistanda (bona av- cısı) olarak şöhret buldu, —ingilizeeden— | Gece ve gündüz Bilirsiniz ki, bir lâstik topu lâm - bir tarafını yani yarısmı aydınlatabi. Tir. Güneş te böyle bir zamanda arzın ancak bir tarafımı aydınlatabilir. İş böyle olunca, dünya dönmeyip yerin- de dursaydı, dünyanın yarısı daima gece, yarısı da daima gündüz olacak- tı. Fakat dünya döndüğü için, gündüz olan kısmı mütemadiyen değişiyor. Ve bizim şarkımızdan güneş doğar - ken, dünyanın öbür tarafındaki sanların garbından batıyor. Bulunduğumuz yerlerde öğle vak- ti iken, dünyanın bize nisbetle mu - kabil olan öbür tarafı tam gece yarı- sıdır. Her yerin gece: ve gündüz müddetleri başkadır. Şimal memleketlerinde gece gün düzden fazladır. Gündüzü fazla olan memleketlerin | insanları daha çok neşeli ve sıhhatli | olurlar. Balık tutan köpek Son zamanlarda bir İngiliz, köpeğine çok yeni bir şey öğret-! miştir. İngilizin köpeği balık tutuyor. | Her gün biraz daha büyük ba- lıkları tutmakla beraber, koşarak gelmekte ve arada bir suya dal- dırıp çıkararak balığı, öldürme- | den getirmektedir. İ Oyniyacak oyun bulamadığınız İ mak ve yahut Biz neşeli çocuklarız, Güler, oynar ve koşarız. Sınıflarda pinekledik.. Kış içinde yaz bekledik. Arkadaşlar.. Arş ileri. Dönmeyiz biz hiç geri. ... Karanlıktan hep kaçarız. Güneşe göğüs açarız. Biz neşeli çocuklarız, Güler, oynar ve koşarız. Durmıyalım.. Arş ileri! Döner miyiz biz hiç geri? B.1I. Yeni Bilmecemiz | İstanbulda — 12 harfli — bir semt ismiyim. Boğaziçini yüksekten seyrederim. 1, 2, 3 harflerim bir mil. leti ifade eder. 4, 5 harflerimle beni 7, 8, 9 duyğudur. 9, 10, 11, 12 harflerim bir rengi ifade eder, 3, 4,5, 6, 7 harflerim bir isimdir, bu işimle güzelleşirsiniz! Benim o kadar kuvvetli ve büyük bir gövdem var ki, Bizanslılar bile yıkamadılar.. Bildiniz mi ben neyim? tutarsınız! Bir sergi ve hocasız ressam Yakında Beyoğlunda Suzan Adil Hanım — tarafından” yeni” bir resim sergisi açılacak - ME. Suzan (o Adil Hanım henüz on dört yaşını İk - mal etmiş resim | ve musikiye fev - kalâde istidadı o lan bir sanatkâr- dır. Bir taraftan konservatuvarda devam (ederken, Suzan Adı diğer taraftan da | Hanım resme olan istida- dını inkişaf ettirmeyi ihmal etmemiş, bir kaç seneden beri hazmladığı yağlı boya tabloları bir araya topliyarak | küçük yaşında bir sergi açmayı dü - şünmüş. Suzan Adil Hanımın açaca - jr bu sergide ressamlarımızı alâka - | dar edecek yeni bir resim janrı göze çarp| maktadır. Suzan Hanımın Povantiye resimleri cidden şayanı takdirdir. Gençlerimize (o yakında açılacak o- lan bu sergiyi gezmelerini şimdiden tavsiye ederiz, Kibrit oyunlar: İ İ | | İ Kibrit çöpleri neye yarar demeyiniz! za - manlarda bir kutu kibrit çöpünden bir çok zekâ oyunları yapılabilir. Me- selâ dokuz kibritle üç murabba yap- murabba içine tek bir #murabba sığdırabilmek (insanı hayli uğraştıran eğlenceli oyunlardır. Kibrit çöplerinden en uzun cümlele- ri en az çöp sarfederek yazmak ta ayrı bir zekâ oyunudur. Kibrit çöple- rini saklayımız.. Canınız vıkıldızı za- man sizi eğlendirir. İ 34.000.000 a yakın nüfusa malikti, İ den çok fazladır. Brezilyadaki (Zigo) vahşileri- | nin eline düştüğüm zaman, göğ-! sümde sakladığım keskin bir han- çerden başka silâhım yoktu. Zigolar evvelâ beni öldürmeyi düşündüler. Fakat bilâhare —acı- dıklarından değil, beyazları öldü- rünce kabileye uğursuzluk gelir korkusile— serbest bıraktılar. Zigolar, sonsuz bir ormanla çevrilmiş bir vadinin o ortasmda yaşıyan çok vahşi bir kabile idi. Renkleri sarı, mizaçları sert vurucu insanlardı. Silâh olarak u- <u sivri mızrak ve kalın o sopalar kullanırlardı. Mızraklarla (geyik ve kuş avlarlar, vahşi hayvanları öldürürlerdi. Zigolara esir düştükten sonra, ben de onlar gibi bir kalın sopa ile bir de ucu sivri bir mızrak tedarik etmiştim. Zaten bunlara sahip ol- madan yaşıyamazdım. Ekmek yü- züne hasret kalmıştım. Onlar gibi kuş ve geyik avlıyarak pişirip yi- yordum. (Zigo) ormanlarında dolaşır- ken —esir kaldığım yedi sene zar- fında— pek büyük ve sayısız oö- lüm tehlikeleri atlatmıştım. Bir gün yaban sığırı ile mücadele et- tim. Bu pek feci bir döğüştü, Fa- kat, hiç unutmadığım ölüm tehli- kelerinden birini şimdi bile ra ladıkça tüylerim ürperiyor. Bir gün Zigo ormanı kenarın dan geçerken, birdenbire müthiş| bir kaplanla karşılaştım. Burada! ki kaplanlar pek insafsızdı.. Yük) sek bir yere çıkıp beş alı metre- den insanm üzerine atılırlar. Ve bir anda parçalarlardı. Kaplan kuru bir kütüğün ucun da duruyordu. Aramızda ancak i- ki metre kadar bir mesafe vardı. Kaplan gözünü gözüme dikmiş, hamleye hazırlanmıştı. | İşte o vakit belimdeki Ohançe- rim imdadıma yetişti. Zigoların,! kaplanları ağzından öldürdükleri- ni kaç defa görmüştüm. Ben de —ölümden kurtulmak © için— o-| nün gibi yapmağa mecburdum./ Kaplan gözünü gözümden ayırmı- ve Şundan bundan | Nüfusumuz 1914 senesinde Büyük Harbe gir- diğimiz vakit Türkiye iki milyon ki- | lometre murabba (kadar araziye ve | Balkan © yarımadasmdaki yerlerimizi Balkan muharebesinde kaybettiğimiz gibi takip eden Büyük harpte de Hi- caz ve Yemen vilâyetlerini, Suriye ve Filistin, İrak ve Elcezireyi elden çıkar- dik. Bugün (o Türkiyenin 777.000 kilometre murabba: fusu 15.000.000 kalmıştır. On yıl evvelisine göre nüfusumuz yüzde yirmi nisbetinde artmıştır. Son seneler içinde doğum vakaları ölüm - mesahası ve nü - Anadoluda çocuk bakımı eskisine nisbetle daha ciddi ve daha göze çar- pacak bir şekil almıştır. Köylü çocu- ğunu mümkün olduğu kadar sıhhatli ve kuvvetli yetiştirmeğe alışmıştır. Eskiden köylülerimizde çocuk ba- kımma ehemmiyet verilmez ve ço - cuk'ar büyük bir ihmal içinde büyür- lerdi. Bugün sıhhi teşkilât ve Halkev - leri köylüye rehberlik etmekte ve ço- cukların osıhhatlerini korumaktadır. Çok yakın senelerde nüfusumuzun yirmi milyonu geçeceğini ümit ede - | kalın sopalarla) ” ri a ZN MM il e ya sie sim yordu, Yavaş yavaş üzerine doğfü yürüdüm. Aman Allahım! hâlâ ayni korkuyu hissediyorum. KaP” lan iri dişlerini göstererek be” tehdit ederken, bütün cesaret o * kuvvetimi topladım.. Biraz dah” yürüdüm.. Ve hasmım ağzını iyict açtığı zaman kolumu uzatarak, Ü” zerine atıldım. Bu atılışla hançeri hayvan” bir yerine sapladığımı mı zannedi yorsunuz? —Hayır... Kolumu han çerle beraber ağzım sokmuştum. Kaplanın evvelâ bo” ğazı yaralandı.. Kükriyerek bir den yere yuvarlandı. Fakat koli mu kaplanın ağzından çıkaram” yordum. Son bir gayretle hançe biraz daha ittim.. Artık kapla” gözlerini kapamıştı nefes alamr yordu ve ağzından müthiş bir kafi boşanmıştı. Hasmımı bu kadar çabuk öldü” receğimi zannelmiyordum. Kapl” nı sürükliyerek Zigoların oyanın? getirdim. Ve bu hâdise beni yedi senelik esaretten kurtarmıştı. Kabile r€ isi: — Bugün kaplanı öldüren, ya * rin bizi de öldürür... Diyerek yanıma bir rehbef Yedi sene sonra vatanım? döndüm. hasmımın verdi.. ” —iİnsilizceden— Hazım cıhazı Insan, çalışmak ve hareket etmek suretiyle kuvvetini yavaş, yavaş sar * feder. Sarfettiği kuvvetin yerine ye * nisini koymak ve vücudünü o daims çalışabilecek bir halde tutmak mec * buriyetindedir. Çocuklar, büyüyecekleri için, kuv” vetli gıdalarla kâfi derecede beslen * mek ibtiyacındadırlar. Ekmek, et, yumurta ve reçel, #i* bi gıdalar kan olabilmek için, kana geçebilecek bir mayi haline tahavvül ederler. Gıdalarm bu O tahavvülüne (Hazım) danir, Bu işler hazım dibe” zında yapılır. (Hazım cihazı) bozuk olan insanlar, makinesi bozuk vapur# benzerler. an 00 vg ba Barsan em Doğru balledenlerden birinelye. Bir küçük “gramofon e ayrıca rimız© telif hediyeler veriyoruz. (Bilmece müddeti 15 gündür). — HABER Çocuk Sayfası Kuponu Temmuz 1984