Mareşal Hinden - burgun vasiyetna- mesi bulundu KUPON 227 |16-8-1934 MA" Şehir” mektuplar'ı Günün meseleleri Şerbet ihtikârı - Kiralar-Ciga- ra tütün » bağırtı, çağırtı Şerbetlerde ihtikâr varmış: Tica - ret Odası işi araştırmış, taraştırmış, nihayet bardağını beş kuruşa içtiği - miz şerbetlerin sermayesi elli para ol- duğunu anlamış... Her bardakta üç kuruş otuz para kâr bıraktığına göre biz de işi şerbet. çiliğe döksek nasıl olur dersiniz? Lâkin bardağı beş kuruşa satılan bu şerbetlerin en nefisi hangisidir biliyor musunuz? Kakıköyü vapurla- rında satılanlar... Eğer öteki şerbet - lerin bardağı elli paraya mal oluyor- sa bu vapurlarda satılan limonatala - rın sermayesi muhakkak yirmi para - dır! Zira bu limonataların içişi o kadar hafiftir ki, içinde şeker olup olmadı gını anlamak için insanın belki on de- fa yutkunup yalanması lâzımdir. Li - mona gelince: Onun da belli belirsiz bir kokusu var, hem sade kabuğunun kokusu.... Gazeteler tam şerbet ihtikdirmdan dem vururlarken Kadıköyü vapurla rında limonata diye bardağı beş ku — ruşa sunulan tavşanın suyunun su yunu da unutmasalar bari! Apartman kiraları Bu kadar boş apartıman bolluğu i- ginde hâlâ kiralar fırlak mı fırlak! Beyazıdın Kumkapı tarafında, Lâ- lelide, Fatihte, hattâ Karagümrük ta- raflarında bir alay bomboş duran a - gpartıman var. Fakat kiraya gelince: — İstop! Deyip duruyorsunuz... — Şu boş kat kaç oda? — Dört oda efendim! Bir mutfa- — Peki!.. Ya aylığı? — Kırk lira! — Kırk lira mı? Yahu kırk lira ile Mevlâne kapısında dört kişilik bir aile gül gibi geçiniyor. — Siz de Mevlâne kapıya gidin! Iyi ama, bir de Mevlânekapıya gidersek, bütün bu apartmanların boş kalan kiralık dairelrinde kryamete kadar cinler top oynar! Cigara tütün meselesi Dükkânlar yedide kapandığı için kaç akşamdır tütününü, cigarasını vaktinde alamıyanlar bazı kahveci, aşçı, meyha- neci çıraklarına beş kuruş ayak — kirası | tosladıkları mrydı, hemencecik tütünleri, cigaraları ayaklarına geliyor. Buna ne diyelim, © zavallılar da Allahın kulu, onlar da geçinecekler mi diyelim? Bağırtı çağırtı Seyyar satıcıların sabahları daha karga kahvaltı etmeden sokaklarda, ma- halle aralarında kopardıkları — vakitsiz curcuna epeyce durur gibi oldu, sabah uykularının bir hayli keyfi çıkmağa baş- ladı, Fakat.... Fakat şimdi o curcunanın yerine da- ha kötü, daha berbat bir sabah curcuna- «t başladı. Hem de ne curcuna, ne cur- cuna... Buna dayanabilenlere aşkolsun! Daha ortalık esmerdir, güneş henüz folluktan çıkmamıştır, — ortalık — serin- cedir, akşamdan bu zamana kadar yol- larda gece nöbetçiliği yapan — polisler, bekçiler henüz yataklarına çekilmişler- dir, şimdi uykuların en tatlı, ııışlılıl zamanıdır.. Sokakların en sessiz olma- st lâzrm gelen bu saatte birde bakıyor - sunuz, kapınızım önünde bir gürültü, bir | patırdı, bir vaveylâdır kopuyor.. Yarı kavgaya, yarı şakaya, yarı münakaşaya,| yarı alaya benziyen bu gürültünün se'>e- bini anlamak için yataktan pencereye ko şuyorsunuz ve kapınızın önünde irili, ufaklı bir düzüne delikanlının yolun or- tasında durup hep bir ağızdan anlaşıl. maz bir şamata tutturmuş — olduklarını görüfürsunuz ve biraz dikkat edince bu şamatanın o gece uzun süren kötü bir miş ormanları içine kadar dalan “Bora,, , bir sü yakmına kadar gelmiş ve başını yere uzatarak u- Tefrika N: 22 Bradşov ayrılır ayrılmaz, avu- kat saat tuttu. Sonra: — Haydi, dedi. Şimdi bizim sı- ramız... Birlikte odaya doğru yürümeğe başladılar. Kapmnımn önüne geldikleri za- man durdular, Pol, gene içerden gelen, ayak seslerine işaret etti, — İşte, diyordu. İşte görüyor- sunuz. Bütün gece böyledir. Hep aşağı yukarı deli gibi yürüyor.. Ancak, eczahaneden yeni bir ter- tip geldi mi, biraz duruyor, sükü- net buluyor. Fakat biraz kulağmı- zı kapıya koyup dinleyiniz. Bu, doktor Cekil'in ayak sesleri mi- Diyip hiddetle içeriye çekiliyorsu - nuz. Fakat, haddiniz varsa — yalıp ta yeniden uyuyun bakalım! Çünkü sizin kapının önünde başlıyan © uykusuzluk ve mahmurluk şamatası öyle kolay ko- lay bitmez ki.... Hattâ evinizin önü açık- hık bir yerse berikiler hep birden oraya çöküp şamatanın ardı sıra mufassal bir de sabah faslına başlarlar.. Mevsim #imdi, tam sünnet düğünü mevsimi ol- içki âleminin sabah mahmurluğu şama- tası olduğunu anlıyor ve içinizden: — Haaaa! Anlaşıldı.. Beyler, sünnet düğününden dönüyor! duğu için artık her semt bu sabah cur- cunlarını birer ikişer defa nöbetle din- Hyecekler demektir. Seyyar haberci Muhakkak okuyunuz. A RER el e ç ” M O R G ( Astimti Hukumdar ) Süleymanın Oğlu Afrikanın balta yüzü görme- | zun uzun kükremişti. Fersahlarca | kaçmıya çalışan Antilop'lardan mesafeden işitilebilecek olan bu | biri, şimdi neredeyse, bu civara ürpertici 16-8.934 dir? Hiç onunkilere benziyor mu? Ayak sesleri, nisbeten aksaktı. Yani doktor Cekilin yüklü ve mü- tevazin yürüyüşünden hayli fark- hıydı. Atersoön içini çekti. — Başka alâim var mı? dedi. — Evet efendim. Bir kere de ağladığını işittim. — Ağladığını mı!? Nasıl? — Başıma müthiş felâketler gel- mis bir kadın gibi ağlıyordu. O ka dar ki, hani ben de ağladım, diye- bilirim, Bu sırada sayılı on dakika ta- mam olmuştu. Balta hazırlandı, Lâmba, kapı- yı iyice görebilmek için, yakım bir yere konmuştu. İçerde ardı arası kesilmiyen ayak sesleri hâlâ —de- vam ediyordu. Aterson son defa olmak üzere yüksek sesle, içeriye bağırdı: — Cekil! Seninle görüşmek is- tiyorum, Bir lâhza durdu. Fakat hâlâ cevap gelmiyordu. Aterson bir daha söylendi: — Cekil, sana ihtar ediyorum. Muhakkak görüşmemiz lâzımdır. Eğer, güzellikle, buna muvafakat sesten bucak bucak | düşecek ve Boranın karnını doyu racaktı. - 70 uncu sayıfada - Çeviren Hikmet Münir edersen ne âlâ!.. Yoksa cebren gi- receğiz! İçerdeki ses âdeta yalvararak: — Aterson, diye cevap verdi. Allahmı seversen bana acı. Beni bırak, Aterson bu defa hayretle: .— Ay, bu kat'iyyen Cekil'in se- si değil, dedi, Pol! Dayan!, Kapı- yı hemen kıralım! Baltayla yüklendiler. | Çıkan gürültü binayı — âdeta sarstı. Kapı rezelerinden ve menteşe- lerinden oynadı. İçerden bir hayvan ürkmesini andıran bir sesle, bir çığlık kop- tu. Balta yeniden indi. Kapı tekrar oynadı ve üzerin- de bereler hâsıl oldu. Üç, dört, beş defa!.. Fakat kapı, sert bir odundan yapılı ve tam bir ustalık eseriydi. İşte nihayet altıncı defa baltay- la kapıya bütün güçlerile yüklen - mişlerdi ki, kilit ve vidalar büs- bütün kendini koyverdi. İçe- riye doğru halıların üzerine dev- rildi. (Devamı var) ———0 Iki Yüzlü Adam Bütün dünyaca tanınmış, fevkalâde meraklı zabıta ve tahlil romanı Şundan bundan: Japonlar gözlerinin şeklini değiştiriyor! Almokattam gazetesinin JA7 — ponya muhabiri gazetesine şu ©* teresan havadisi vermiştir: Sarıların gözleri fındık F”ı' ne benzer ve Japonya'da bu Bi gözler bir nevi güzellik addolu” nur. Buna rağmen, Japon kadıf” ları gözlerini Holivut yıldlıll"” benzetmek için gözlerinin !Ok' ller rini değiştiriyorlar ve ufacık bir ameliyat ile yassı gözler Avrupt” h gözlerine benzetiliyor. Ho20 Aklodo namında bir. cerrah bt tarzdaki göz ameliyatlarında bü* yük bir şöhret kazanmıştır. zat pek kolay ve basit bir ameli" yat ile Japonların goılerıııdüu şekli tamamen değiştirmeğe mu * vaffak olmaktadır. Şimdiye kadar genç erkek vt kızlardan yirmi bin kişi gözlerint ameliyat yaptırmışlradır. Çocukların ebeveyni ı&ılai" şeklini değiştirmek hususund '| modaya muarız bulunuyorlar v* bunu ahlâk ve milliyetçilik pren” siplerine mugayir görüyorlar. ... Alman istatistik dairesi tıbbl istatistikler esası üzerine — aşağt!” daki hususatı tesbit etmiştir: 1933 te Almanyada 35> 900 ka* dıma karşı 740.000 erkek hastalari mıştır. Bu hesaplara göre 100 er“ kekte 46 hastalık vak'ası kayde dildiği halde 100 kadında 41 has talık vak'ası kaydolunmuştur. Mâ amafih genç yaşlarda kadım has- taların adedi, erkeklerin adedim den biraz fazladır. Fakat 35 ya * şından itibaren nispet daima mü”* tezayiden kadınlar lehine değit” mektedir. Netice itibarile iş işle" | meğe mâni olan hastalıklar, ka* dınlara nazaran erkeklerde dahâ fazla görülmüştür. ... Japonyada doktorların - sayısf 1932 de 50.068 olmuştur. Bunlardan doktorluk yapan 46 bin 29 kişidir, 10.000 kişiye düşet! doktor sayısı 6.94 tür. Şehirlerd çalışan doktorlar 23.736; kasabt* larda 10.204 ve köylerde ise 12 bin 89 dur, Dişçilerin sayısı 17.1 ve ebelerin 54.655 tir. Bu yıl muh* | telif mekteplerden çıkan doktof sayısı 3.115 tir. * | Almanyada irk hifzissihhasf noktasından yeni yapılan kanund tevfikan ilk iş olarak 400.000 KF şinin kısırlaştırılmasına başları * mıştır. Bunlardan 200.000 velâdi budala, 80.000 şizofreni, 20. cinneti manyayi inhitati, 60.000 sar'a, 600 kore, 4.000 velâdi kör” lük, 16.000 velâdi sağırlık, 20.000 vahim bedeni suiteşekkülât, 1 irsi alkolizm olarak cem'an ycw 410.000 kişidir. Bunlar hemeff yarı yarıya kadm ve erkektir. EF” keğin kısırlaştırılması hükümet” takriben 20 marklık bir ameliy* maşrafına mal oluyor. 200 bin ©" kek masrafı - 4.000.000 — markt'”” Kadınların kısırlaştırılması ise da” ha pahalr ve SO marktır. Şu halde 200 bin kadının masrafı 10 mi” yon marktır ”