Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
C ça Başvekıl e zonguldakta (Üst tarafı 1 inci sayıfada) limliye gidilerek İş Bankasının kömür yıkama fabrikasının açıl - ma merasimi yapıldı. Müteaki - ben Zonguldağa dönüldü, heyet Gülcemal vapuru ile ve tezahür- ler arasında Ayancığa — hareket etti. Başvekilimiz Ayancıkta Zin- gal kereste şirketi tesisatını tetkik edecekler, cuma günü de Kunduz ormanları Türk limtet şirketi ke- reste fabrikasının ihraç limanı o- lan Kumcağız iskelesine gidecek- lerdir. Paşa Hazretleri Bafrayı da teşrif ederek kereste fabrikasını gezeceklerdir. Nafıa ve Maliye Vekilleri heyete Bafrada mülâki olacaklardır. Hindenburg'un vasiyetnamesi (Üst tarafı 1 inci sayıfada) tadır. Bu kısım bu sene bir. ilâve ile tamamlanmiştır. Mareşal Von Hindenburg vasiyetnamesine yap- tığı ilâvede milli sosyalistliğe ve Hitlere teveccüh göstermektedir. Obersalzberg (Yukarı Bavye - ra) 16 (A. A.) — Başvekil mua- vini Von Papen, müteveffa reisi- cümhurun oğlu miralay Hinden- burg namına Mareşal Hindenbur- gun vasiyetnamesini ihtiva eden mühürlü zarfı M. Hitlere tevdi etmiştir. Von Papen, Başvekilin Almar milletine hitaben beyannamesini neşretmektedir. Beyannamenin birinci kısmı Hindenburgun 1919 da yazdığı vasiyetnameyi ihtiva etmektedir. Hindenburg, bu vasiyetname- sinde, harbi ve son felâketi takip eden müfrit nevmitlikten şikâyet ederek, 19 uncu asrm karanlık günlerinden sonra — davalarının kutsiliğine inanan kimselerin ye- ni vatanı, umumi menfaat çerçe- vesi içinde ferdin serbest inkişafı eşasına müstenit olarak nasıl kur- duklarını hatırlatmakta ve: “Bugün ayni yolu takip etmeli- yiz,, demektedir. “Hars ve insan medeniyetinin pek çok eserlerine merkez olan Almanya, tarihi vazifesine olan imanmı muhafaza ettiği müddet- çe ölemez. İyi Almanlar, yeni fikirleri eski zamanlarım hazinele- riyle mezcetmeğe her halde mu - vaffak olacaklardır.,, Hindenburg, siyasi — ihtiraslar dalgasınm bütün mukaddes an'a- neleri mahvolmak tehlikesine ma- ruz bıraktığını görerek, bu dal - ğanm geçeceğini kaydediyor ve diyor ki: “Babalarımızım ümidini teşkil &tmiş olan ve vatanın ist'-balini Üzerine kurmuş olduğumuz sağ - lam kayanın tekrar zuhurunu gö- receğiz. Bu kaya, Alman vatanı- dır. “Almanyanın sembolu ve en Kuvvetli istinatgâhr Reichsvehr olmalıdır. Devlet içersinde gayri- muntazam siyasi inkişaflara karşı koyacak en büyük kuvvet ordu- dur. Etrafımızı saran coşkun de- mizlerde, Alman — imparatorluğu, garp kültürünün mesnedi olan ve Avrupayı kurtarmak için yaşa- Mması iktıza eden —ÂAlmanya, bir kayadır..,, ' Vasiyetnamenin — sonunda da Meniliyor ki: vekilim, tarihi — kıymeti | Kürt musa Arap Etemi öldürdü (Baş tarafı 1 inci sayıfamızdadır ) * mett Etemle alay etmeğe başla- mışlardır. Aradan biraz sonra, her birinin sirkat, katil ve — cerhten muhtelif sabıkaları olan, bu gece misafirleri birer sigara yakarak içtikten sonra gazöz istemişler, E- tem, kendisinde gazöz olmadığını ve esasen kahveyi kapatmak üze- re olduğunu söylemiş; çay da ver- mek istememiştir. Müşteriler bunun üzerine hep birden kalkarak otomobillere at- layıp gitmişlerdir. Aradan on da- kika kadar bir zaman geçmiş, ora- dan ayrılanlardan Arap Mahmut kahveye gelerek Etemi dışarıya çağırıp uzun müddet Arapça bir şeyler konuşmuşlar, bu sırada kah vede bulunan çıraklardan biri u- zaktan birinin eli belinde olarak etemin üzerine doğru koşmakta ol duğunu görmüş ve (kaç Etem ağa bey, vurulacaksım) diye bağırmış- tır. Koşan adam Etemin arkasmn- dan bir bıçak saplamış, Etem bıça ğı yiyince arkasına dönmüş, bu de fa midesi üstüne bir bıçak — daha saplanmıştır. Bıçakları saplıyan, Kürt Musa isminde, biraz evvelki misafirlerden biridir. Etem bıçak- larr yedikten sonra bir kaç adım yürümüş ise de fazla kan zayi et- tiğinden oraya yığılıp ölmüştür. Kürt Musa vak'adan sonra kırk adım kaçmış ve elindeki bıçağı kendi bacağının muhtelif yerleri- ne sokmakta olduğu bir sırada et- raftaki evlerden kadınlar görmüş ve feryada başlamış oldukların - dan gürültüyü polisler işitmiş, Mu sayı kendisini yaralarken yakala- mışlardır. Musa bundan evvel de, Arap Mahmut isminde birini öldürmüş ve ağırceza mahkemesince mah- küm edilmiş, fakat cezasını ikmal ettiğinden yeni tahliye — edilmiş bulunmaktadır. Şimdi kendisi de Cerrahpaşa hastanesinde — tedavi altına alımmıştır. Berberler (Üst tarafı 1 inci sayıfada) par ve bu suretle günde 15 - 16 saat çalışır, Üstelik çırakların al- dığı yevmiye mahalle aralarında bulunan berber yanlarında çalı - şanlar 30 kuruş, diğer yerlerde çalrşanlar ise 50 kuruştur. Bu pa - radan da öğle yemeği yerler. Akşamları sekizden sonra ber- ber dükkânlarında hemen iş ol - maz, yalnız perşembe akşamları müstesne.. Geç vakitlere kadar müşteri gelip de başka dükkâna gitmesin diye otururlar.. Balkan memleketlerinde berberler — saat sekizde açılır, akşam sekizde ka : panır. Arada yemek tatili de var- dır. İstanbul berberleri de sekiz saatten fazla çalışmamayı ve cu- ma tatilinden istifade ettirilmemi- zi istiyoruz. İstidayı bu münase- betle verdim.., — ZAYİ — 54 numaralı motosik- letimin plâkasını zayi ettim. Yeni- sini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. Koço haiz bir adım atmış bulunuyor. Ve tarih, iradelerimin ne kadar yerinde olduğunu takdir edecek- tir.,, Daily Telegraph muhabirinin zannettiğine göre M. Hitler, nas- yona| sosyalist davasında iyi bir propaganda vasıtası teşkil eden bu vasiyetnamenin, ilânını reyi - âm gününe kadar — geciktirmek maksadiyle, evvelemirde sıhhati - İ ni tesbit ettirmek istemiştir. ASLANLI HUKÜMDAR | SÜLEYMANIN OĞLU $ ğ/ Geçen kısmların hülâsası Arslan terbiyecisi Süleyman, Ka - hirede vereceği oyunda katil arslanın ağzına başını koyacaktı. — Süleymanı çekemiyen Rumlö bir gece evvel aslan- ların içinden geçtiği parmaklıklı yo - lun parmaklıklarından birini devrile- cek bir şekilde söktüğü için bir teh- likenin önünü güçlükle almıştı. 'Tehlikeli noktaları yeniden göz - den geçirdikten sonra çadırına gitti. İkisi de yegâne kurtarabildik- leri aslan kafesinin yanında — şaş- kım bir halde duruyorlardı. Süleyman, terbiyesi altındaki hayvanlara birer isim takmış, ve onları küçüklüklerinden beri da- ima o isimlerle çağırmıştı. İsmini kendisine benimsiyen biricik hayvan da “Bora,, idi. O ne cana yakın hayvandı. Buna vah şi adının alem olması bir hakaret sayılabilirdi. Süleyman bu sesi daha fazla işitmemek için kulaklarını kapa- dı ve yüzünü o taraftan çevirdi. Canbaz köpeklerinin havlayış- larmın ardı arası kesilmiyordu. Süleyman Yavuzun kendisine da- ha çok yakınlaşmasını istedi ve: — Git., Bana canbazhane mü- dürünü bul.. Bak nerede! Kendi- sile konuşmak istediğimi haber ver. W | BAİLİK — Peki baba,, YT — Yavuz ayrıldıktan sonra, Sü- — Teyman bir müddet yalnız kaldı. Şehirden yetişen itfaiye yangı- nı söndürmeğe çalışıyordu. Buna muvaffak olabilecek miydi? Belki.. Fakat artık neye yarar- dı. Süleyman, alevlerin serptiği kı- zıl aydınlıkta kaynaşanlar arasın- da bir sedyenin götürüldüğünü gördü,. Biraz dikkatle bakınca bunun Matmazel Moliye olduğunu tanı- dı. Zavallıya ne olmuştu? Başma muhakkak bir kaza gelmiş ola- caktı. Yanma yaklaştı. Kızcağız konüşamıyordu. — Götürenlerden sordu: — Yıkrlan cadırlardan birinin altında kaldı. Cevabını aldı. Ne tatlİr, ne şen, ne güzel bir kız dı bu... — Yazık.. dedi. Tehlikeli mi? — Hiç bir şey bilmiyoruz, Ken- disi de konuşamıyor. Kimbilir buna benzer, daha ne felâketlerle karşılaşılacak ve da - ha neler öğrenilecekti. VUPVUUNUUNUURERLUĞURGRRUNUNUNUUNUNUUENUNUNUNGURURUCURUKUNUCUNUUKURUKUNUNURRUNUUUKUNUURUUURANU Her parçası ayrı bır heyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı —— .ı. ,, a Tefrika No. 6 /777” TT C —j — KARAR SÜLEYMANINDIR Madam Janet Beker, Matma- zel Blanche Allarty, Süleyman, Murat, Hanri Martel, Rober Du- pon yangından kurtarılmış çadır - lardan birinde oturmuş konuşu- yorlardı. Canbazhane müdürü Ernest Mo liye, iki saat kadar evvel karakola çağrılmış, hâlâ dönmemişti. Yan- giın felâketine sebebiyet veren hâ- diseyi Rumiö'nün yaptığı tahak - kuk etmiş gibiydi. Fakat bunu kıs kançlık ve çekememezlikten ziya- de, akıl noksanlığına hamlediyor- lardı. Kendisini muayeneye — sev- ketmişler ve müşahede altıma alın masına lüzum göstermişlerdi. Rumiö'nün, kendisile sık konu- şan arkadaşları son bir ay zarfın- da tamamile değiştiğini, gayri ta- bitliğinin fazlalaştığını söylüyor - lar ve bunda ittifak ediyorlardı. Şayet böyleyse bile, şüphesiz ki buna, gene kıskançlık ve çekeme - mezliği sebebiyet vermişti. Ne olursa olsun netice meydan- daydı. Ortada ne belli başlı bir canbazhane, ne de canbazhaneye kâfi vahşi hayvan vardı. Hepsi de müteessirdiler. Sene - lerdenberi beraber çalışmışlar, be - raber yaşamışlar, beraber yiyip içmişlerdi. Şimdi dağırlacaklar mrydı? Bütün ümitleri gene Ernest Mo liye de toplanıyordu. Uzun süren bir sessizlikten son ra, canbazhanenin, genç olmasına rağmen, Süleyman kadar şöhret kazanmış at mürebbisi Blanş Al- | larti: — Şimdi ne yapacağız? dedi. Ernest Moliyenin bu yaşından son ra tekrar sermaye koyarak, can- bazhaneyi dirilteceğini zannetmi- yorum. Buna kimse cevap — vermedi. Herkes susmayı ve düşünmeyi ter cih ediyor gibiydi. Blanş Allarty güzel olduğu ka- dar, cesaretinin fazlalığı ile tanın- mış bir kızdı. Güzelliği, canbazha nede çalışan gençlerin hemen hep sinin kendisine gönül bağlamış bulunmalarına hak verdirebilirdi. İnce ve mütenasip vücudunun hatları, usta bir heykeltraşın elin- den çıkmış gibi ahenkliydi. Sarı - ya yakın saçlarile süslenen başı- nın yosma oynayışlarını gören'er, ona vurulmamakta, gönül bağla - mamakta, pek fazla mukavemet Maarif Vekılımn beyanatı (Bas tarafı | et sa fevkalâde bir degışıklık yolrtur Hangi sahalarda nasıl ıslahat ya- pılacağını size sözle söyliyemem. Tedricen, icraatla, ıslahatr görür- sünüz. Yalnız bu sene orta tedri - sat mekteplerinde haftalık ders adedi 32 den 28 € indirilmiştir. Dersler tam birer saat devam ede- cektir. Bu seneki ders başlangı - cında üniversitenin bazı fakülte - lerine birer sınıf ilâve edileceği doğru değildir. Bu sene için böyle bir kararımız yoktur. Her fakülte şimdi olduğu şekilde tedrisatına devam edecektir., Doçentlerin maaşlarının arttı- | rılması varit değildir. Doçentler devlet memurudurlar. Vaziyetleri kanunlarla mukayyettir. Kanun haricinde bir iş yapılamaz. Ecnebi profesörlerin — hariçte iş yapıp yapmamaları meselesine gelince: Kendileri ile evvelce mukavele yapılmıştır. Bu muka- veleler ahkâmı tatbik edilir. Mu- kavelelerinde hariçte iş görmele - ri yazılr ise dışarda da meşgul o- lurlar, müsaade edilmemişse bü - tün zamanlarını mekteplere bağ - lamıya mecburdurlar.,, — — Yazan: Rıza Şekip gösteremezlerdi. Ciddiydi. Bütün tanıdığ! “ lerin kendisine bir karde$, blf kadaş muamelesinden ılel'lf _ melerine lâkırdılarile deih | ve hareketlerile mâni olurd" ı,,l Süleyman kendisine sam hürmet hissile doluydu. " | ! canbazhane gençlerinden dı. Madam Janet Beker 0"u evlât gibi severdi. Hanri Martel'le, Rober " gelince: Bunlar da, Süleym . daha yaşlı bulunmalarna 18* | ona karşı kalplerinde bir 74 ) duyarlardı. Fakat bunun " | mı, yoksa, hürmetten mi iwî ' diğini, kendileri de anlam”” | dı. ' Madam Janet Beker kll't yaşında, yirmi beş senelik S rebbisiydi. Kocasını bir ıen' vel kaybetmişti. Timsah İ(f'b ber Dupon'la alâkası olduğ! , __ leniyorsa da canbazhanede ” | bunun hakiki mahiyetini öf memişti. Hanri Martel müt nin 30 senelik rejîıöriiydü—/ ' Hiç bir şey konuşmadıla" | yordu. Süleymanın ağzını bıçak * | yordu. 1 Gözü gibi sevdiği hayvarıl rer külçe kömür halinde £” | ten sonra, konuşmak değil, * ne uyku bile girmiyordu. O, bir an evvel bü! dan uzaklaşmak ve uf 1 ti unutmak — tasavvuruf | dı. Fakat vaziyetin bira? -| aydınlanmasını bekliyordu: ket sebepleri arasında ism" miş bulunması bile sinirlerif' | zulmasına kâfiydi. Blanş bunu bütün arkadaşlarında? , evvel anlamakta hassasiyet * | miş ve onu uzun boylu t& | çalışmıştı. Süleymanın gen? ( teessir bir halde durduğunu — rünce yanına yaklaştı: , — Süleyman, dedi. Gent — tun., Bari konuş ta açıl.. " — Teşekkür ederim. Blf;".ı ticeyi bekliyorum. bir ın e yapacağımızı kararlaştır iyi olacak.. Nereye gıdecek’ğ der, kendimize başka işler ne çalışırız. — Yoksa bizden aı,vrılı'ıılık tinde misin? j — Daha böyle bir dü yok.. Fakat canbazhane € WÖ ne getirilemezse benim 5 işim kalmaz. Dört aslanla İ cek değilim ya.. İ — Böyle düşünürsen * d9 ) Ama hangimiz iş yapahlll "v larımdan beşi yandı, landı, Hepimizin vazıyetı b!) yukarı aynı değil mi? Can ne eski haline getirileme? birimize iş kalmaz, Gene bir müddet ikisi Ja tular, gi (Devarit