. K K İ’Z_Tqîııııııg 1924 H_All* — Akşam Postası inel Unu Vitamini ve Kalorisi Hasan Yulaf özlü V" Vitamini veK Çocuk gıdasıdır _D_ok!orlumııı sorunuz. Yulaf çocuklara hayat ve ruh verir. Neşvünemalarına ve çabuk yürümelerine ve afiyet ve sıhhat içinde yaşamalarına sebep olur. Hastalıksız neş'eli, tombul yapar. Yulaf özile pirinç, nişasta, patates, arpa, mısır , irmik, bezelye, mercimek özü unlarını çocuklarınıza bol bol yediriniz. Tabiatin bu sade ve hakiki gıdası çocukların hayati bir gıdasıdır. Hasan özlü unlarile yapılan mahallebi, tatlr ve püre ve çorbaların nefasetine doyum olmaz. Hasan markasına ve ismine dikkat. teYAİG SİNEKLER bulaştırıcı hastalıklar — tevlit ederler. ... Onları FLİT ile öldürünüz. Zahiren zararsız gibi görünen fa- kat, Hummal Tifoidi, Skarlatin ve hatta Verem gibi öldürücü hasta- lukları DUlaştıran bu ahemmiyet: 812 fakat pis sinekler, söndörece tehlikolidirlor. Böyle olduğu halde bazen bunları öldürmek için te- sirden âri ve yalnız şaşırtan onları V. âdi haşarat öldürücü mayiler kul- lanırlar. Sakınınız ve her halde Çi FLİT dört harfli FUT todarik ediniz. Siyah kuşaklı ve asker resimli sarı tenekelere dikkat ve onları musirren talap ediniz. K Umuml Depesu < JÜL KREPEN, İstaröul, Galata, Veyveda Has No, | yeyizu9) utlynun OPA93EL J Salon, Salamatje ve yatak M OB iyLY A odalarının envamnı ucuz fiatla Istanbulda Rızapaşa Yokuşunda 66 numaralı Asri Mobilya mağazasında bu'abilirsiniz. Telefon: 23407. Ahmet Fevzi tarafından Veresiye satılan elektrik cihazları sayesinde SAYFiYEDE RAHAT YEDi SATIŞ MAGAZASI: Metro Han Beyoğlu * Telefon 44800 Cumhuriyet meydamı Taksim N 40918 Necati Bey caddesi Salı Pazarı sö 43439 Elektrik Evi Beyazıt N 24377 Müuvakkithane vad. No. 83 — Kadıköy Ş 60790 Şirketi Hayriye iskelesi Üsküdar K 60312 23 Nisan caddesi No. 19 — Büyükada bi 55128 — 1220 gazamramaz dÜ Tefrika N: 4 Geçen kısmın hülâsası İki arkadaştan biri, bir akşam gezintisinde, bu romanın en kor- kunç şahsiyeti olan adama dair, hatırasını ânlatıyor: Bu adam, bir gece dokuz yaşım da kadar bir çocuğu çiğnerken ya- kalanmış ve kendisinden bir mik- tar para istemek kararlaşmıştı.. Adam, kendisinden hiç umul- madığı hâlde bu parayı kısmen nakit, kısmen de çek halinde der- hal veriyor. Fakat çeke attığı im- za ile, kendini tanıttığı isim ara- sında fark vardır. İki arkadaştan biri avukat A- terson o gün evine dönünce, ken- | disine esrarengiz ahbabı Doktar Cekil tarafından verilmiş uygun suz bir vasiyetnameyi tekrar göz- den geçirdi. Muhteviyatından hoşlanmıyor- du. Hele, içerisinde ismi geçen a- damı tanımaması bir avukat sıfa- tile, haysiyetine en dokunan nok- taydı. Bereket versin bu son cihet biraz aydımlanmıştı. Öyleya.. Bir ismin sadece bir isimden — ibaret kalması... Tahammül edilir şey- | miydi! Bundan başka bu — ismin, | mütemadiyen kötü — rivayetlerle | örtülegelmekte olması, işi daha | fenaya vardırıyordu. İşte şimdi bu. “esassız buğular, müphemiyet, ha- kikatin üzerinden yavaş yavaş da- ğılmağa başlıyordu. Fakat altm - dan çıkana bakın: Bir haydut! Avukat Aterson, vasiyetname- yi tekrar yerine koyarken: “Ben buna bir delilik diyordum, diye ' alınız. VĞU aaT yayaY N yyyyz İAi ayıyay DA ge dNN gae ayyygyiİN a yyypıı NT ayygyaek *N y ygezgaNMİNN a gayıger Ka g yyzyz p gaa Bi İŞ BANKASI'n- dan birer kumbara Iki Yüzlü Adam Bütün dünyaca tanınmış, fevkalâde meraklı zabıta ve tahlil romanı 26-7.934 söylendi. Fakat şimdi, bir münase betsizlik halini alıyor....,, Böylece, ışığı söndürdü. Sı:tına| ağır bir pelto geçirdi. Evden çıka- rak Keyvendiç meydanına doğru yürümeğs başle ! Arkadaşı doktor Lanyon'a gi- diyordu Bu meydanda Dr. Lanyon'un büyük tedavihanesi vardı. Bütün hastalarını burada kabul ederdi. Avukat Aterson, “bu işi bilse bilse, doktor Lanyon bilir...,, diye düşünmüştü. Uşak kendisini tantyordu. Ka-| pıyı açar açmaz doğru, doktorun odasına götürdü. Doktor, odasında tek başına şa- rap içiyordu. Kırmızı yüz'ü, sıhhati yerinde saçları hafifçe beyazlanmağa yüz tutmuş bir adamdı. Mister Ater- son'u görür görmez, yerinden sıç- radı. İki eliyle kendisini karşıladı. Bu iki arkadaş küçüklükten beri beraber yetişmişlerdi. Biraz öte beri konuştuktan son- ra, avukat, dimağını çirkin surette işgal etmetke olan mevzua derhal temas ederek: — Zannedersem, azizim, dedi. Sen ve ben, Henri Cekil'in en - es- ki dostlarıyız.. Doktor Lanyon, lâtife yollu: — Abh, dedi. Keşke bu iki ar - kadaş, daha genç olsaydılar... E - vet, en eski arkadaşlarıyız!.. — Ne olacak?.. Son zamanlarda kendi- sini görmüyorum, Avukat hayret etti: — Yok canım. Ben senin dok -| tor Cekil'le müşterek bir alâkan| BNT yi Para, her kilidi açan bir anahtardır | Yolunu şaşırmağa başladı, zihnen Çeviren Hikmet Münir olduğunu sanırdım. — Evet vardı. Fakat, on seneyi mütecaviz bir zamandanberidir ki, Henri Cekil, benim için, nulya- perest bir adam haline girmiştir. şaşırdı... Fakat bittabi, kendisile hiç te alâkadar olmuyor değilim.. Eski hatıralar hatırı için arada bir buluşurum. Ama pek seyrek.. — Doktar Cekil'in himaye et - tiği bir adam tanır mısın?, HAYD isimli bir adam.. Doktor Lanyon, ismi bir defa daha tekrarlıyarak mukabele etti. — Hayd mı?.. Böyle bir isim kat'iyyen işitmedim... Avukat Aterson, o gece, koca - man pufla yatağıma — dönerken, malümat dağarcığına eklediği ha- ber, bundan ibaret olmuştu. Gece, geç vakte kadar yatağın içinde döndü, kımıldandı.. Bu ge- ce, ona, yüreğini ezen, dimağını durmaksızın meşgul eden, sayısız sualler çıkaran bir gece olmuştu. Yanıbaşındaki kilisenin çanla- rı saatin 6 yı bulduğunu bildirdiği halde, o elân uyumamış, mesele - nin daha derinlerine nüfuz etme » ğe çabalıyordu. O zamana kadar bu mesele, o- nu, yalnız fikren işgal etmektey- di. Fakat şimdi, tamamen hayali- ni kaplamış, âdeta esareti altına almıştı. Perdeleri kapalı, muzlim oda içinde iki yana döndükçe, ar- kadaşı İnfild'in anlattığı şeyler gözünde aydınlık resimler halin - de canlanıyor, sıralanıyordu. , (Devamı -ar) yasti'i Bi di ymttiny ( $ ,Xıx-xxx && Iş bankasından kum-3 bara alan on binlerce vatandaş, biriktirdikleri para ile, bir kaç sene içinde, birer sermaye ve iş sahibi olmuşlardır.