STemmuz 1934 Halk düşmanı S h > ğ Siyfadaki resme bakmız!— ' hdl “Bir numaralı Halk » ismi verilen Con Dillin h Tetini elbette biliyorsu -| ' adam, o kadar fenalık | n""Rı ki, işte, böyle, cemi - Sar olarak ilân edilmişti. mî:""lı gün yazdığımız gi- Tin hayatını gösteren bir " seyredip çıktıktan son - '€r tarafından — tanınmış, ş âteş edilerek öldürülmüş- | 'lnnun da tafsilâtını dünkü| izda bildirdik. Fakat Siu| alarına iltica eden ve ora-| Tcilerin başma geçen, Al -| t d bütün Cenubi Amerika-| , Evvel, “halkın en büyük , addediliyordu. Zira, bu| tetmediği fenalık kalma - İk, | büyük halk düşmanı,, olmak sıfa- ıl,!"'ler şehrinde zevcesini ve , arınr öldürmekle ittiham e- Vikti, Fakat, zengin bir adam için, bir çok avukatlar tut- , A cinayeti kendinin değil Hinın yaptığını ispat — için| "Hılı Ufak tefek bazı delil-. “ıllllmuştu Lâkin, asıl bü -| tliller, Hoodun katil - oldu - | _loııerıyordu. Buna rağmen, kimeye şüphe geldi, Ca- M etmeleri icap ederken, S kalebentliğe Güyana ğa karar verdiler... , *d, bağır bağır bağırıyor - p> bünyının en büyük haksız - K "Dıyorıunuz Ben, niçin & çocuklarımı öldürmüş o- —' » Bu adaletsiz hükmünü -| İ 'llıını hepiniz bulacaksı- Ğ ir gün pişman olacaksı- P Vkat, dinliyen kim? Mahkü - * gemiye bindirdiler ve ge - ç Yana müteveccih olarak yo- tktr, ;r“ldufun garipliğine bakın... * & bir kaza oldu. Vapur bat- Ancak dört kişi, güç belâ ci- ld'lıııındııı birine, kapağı at- nurııı. hayli büyük olan ». M adasıydı. Vahşi hayvan- h? Ve vahşi insanlarının bol - İ ile meşhurdu. Akreplerin, yı- , haddi hesabı yoktu... Fa- ti qlılır ,şerbetler yaptıkları i- 'hlar sayesinde kendilerini Şe edebiliyorlardı. tadan haber alındığına gö- ; Sod, yahşilerle anlaşmış, ç ; *nların reisi haline gelmiş, Lııı“hr.k ta, kazadan kendisi- 'ı“e kurtulan üç adamı idam | “8Civara yanaşan bir İspan- k *misine naaşlarını şöyle bir 'VN. yollamış: Atandaşlarımdan nefret e - n Ae. Beni haksız yere mah “lıler. Hepsinden intikam M... Sakın gözüme görün- Sr... Kendilerini benim şer- “n korusunlar... K Si Ölümlerinin k irden ileri geldiğini, morg, " tesbit etti. Zehirin vü - İ delikten aktığı anlaşıl - "ıeın a mıhıyeh bir türlü tayin *di. Bu, zenciler arasında ' üm etmiş bir idam şekli B'm'ı ahalisinin örf — ve N*htıll ise beyazlarca tamamen * Çünkü çok vahşi olan bial çok vahşi K,." 'ar, aralarına — kat'iyyen sokmazlardı. dağlarda, & gizlenirlerdi. Kendile - T için belki yüz bin as- ı”lızı mdı ki, hiç bir. hükümet HABER — Akşam Postası — Hizmetçi, asker ve prenses olan kadın bu kadar insanı ve bu kadar pa - rayı gözden çıkaramıyordu. İşte Hood, böyle yaman vahşi- lerin reisi olmak zekâsını ve me- haretini göstermişti. Kendisini u- zaktan görenler, saçını sakalını uzattığını, başına, zenciler — gibi tüyler taktığını haber veriyorlar- dı. Hood, bir çok gemileri yağ - ma ettirmiş, oralardan türlü tür - lü elbiseler elegeçirmişti. Bazan askeri kıyafetle, bazan sivil, hat- tâ bazan rahip harmaniyesile ge- ziyormuş... Gardrobu geniş oldu- ğu muhakkaktı, Aradan otuz senelik bir zaman gi halde, Hoodun kini din- Eline geçen bütün beyaz- ları, ayni suretle, göğüslerine iki delik delerek öldürtüyordu! Son- ra, naaşlarını yolluyordu. “En tını cidden hak etmişti. Kimse on dan kurtulamıyordu. Hooda yakalanmak, Azrailin eline geçmekle ayni mânada ad -| dedilebilirdi. | İşte, bunun içindir ki, gex;eııW sene, iki seyyah, Siu Han adııına: düşüp te zenciler tarafından ya -| kalanınca: | — Eyvah... Mahvolduk... Bizi| Hooda götürüyor... -dediler. Öleceklerini anlamışlardı. | Fakat, bir kayanın — üzerinde! oturup esirlerin gelişini seyreden halk düşmanı, hiç te öyle müthiş ve korkunç tavırla — karşılarına| çıkmadı! Bilâkis, çok mütebes - sim, çok mültefitti: — Safa geldiniz, misafirle- rim!... -dedi.- Evet, siz benim mi- safirlerimsiniz! Hiç korkmayın!.. Artık ben, hemcinslerime felâ - ket getirmekten pişman oldum... Zira, ihtiyarladım... “Halk Dü manı,, olmaktan elimi eteğimi çek tim... Hattâ, artık, her elime dü- şen ırkdaşıma bir saadet temin e - deceğim... Haydi, benimle birlik-| te geliniz... Kazazedeler, yeniden — hayata mı kavuşuyorlardı. Hem, netice - de, saadet te varmış... Hood, onları bir mağaraya gö- türdü. Buradan, kocaman bir se - pet yumurta çıkardı. — Söyliyeceklerimi iyi dinle - yin... Şehire gideceksini Bir çarşı hamamı kiralıyacaksınız... Hamamı daima yakacaksınız... Bu yumurtaları oraya koyacaksı- nız... Fakat, hamamdan dışarı doğru, yer hizasında yumruk ge - çecek gibi delikler açılacak... Bir de musluktan, içeri doğru, müte- madiyen sıcak süt dımhyıuk..., Neticede, ebedi saadete — kavuşa- cağınızı göreceksiniz... Ben, bura- da, ne marifetler öğrendim, bilse-| niz... Lâkin, buranın şeraiti içinde. tatbik etmeğe imkân yok. Hood, misafirlerine gayet — iyi muamele etti. Kazazedeler, acaba neticeden bir felâket çıkacak mı diye bekliyorlardı. Lâkin, hayır... Adanın hükümdarı, onlara bir sandal verdi... Oradan geçen bir vapura yolladı... Şehire döndükleri zaman, ka - zazedeler, başlarından — geçenleri anlattı. Filhakika, Hoodun eline ilk defa olarak, onlar geçiverdi de/ sağ salim geri çevriliverdi. Bütün| hemşehrilerinden intikam almağa | ahdetmiş olan bu adam, demek ki, hakikaten fenalık yapmaktan vaz geçmişti! Bazı ihtiyarlar: l (Hatice Süreyya) ÇALK tarafı 8 inci sayıfada) Bü Budapeşteyi meşgul eden dilber kadın Macaristandan Macera sever prenses Budapeşte (Husust) — Bir za-| mandanberi buradaki — otellerde bir kadın herkesin dikkatini üze- rine çekti Son derecede şık - giyi- nen, fevkalâde alımlı, güzel bir kadım...... Bu kadın, kimdir. Bunu merak!| edenler, bu kadının bir prens - ol- duğu cevabını alıyorlardı. Kendi- si, İtalyanın en asil ve zengin aile- lerinden birine mensup biliniyor- du. Prenses lozef Diacello!......| Sefaretlere, siyasi muhitlere| mensup gençler, bu şık ve — alımlı| kadınım — etrafından — ayrılmıyor hepsi, balolarda onunla dans mek için can atıyordu. Bu vaziyet, et- epi bir müddet sürdü. Bir çok ya- kışıklı, mevki sahibi genç; zengin birkaç ihtiyar, onunla evlenmeğe istek gösterdi. Prenses, gayet ağır davranıyor, kendisine karşı heye- canla sevgiden bahsedenleri, pek sakin, pek lâkayt bir tavırla din-| liyor, cevap verecek yerde, gü-( lümsüyordu. Onun tatlı gülümse-| yişinin çıldırtıcı bir tesiri vardı! Fakat, bir akşam tam mânasile| bir Skandal oldu. Otellerden bi- rindeki toplantıda, bir uşak, pren- sesi tanıdı. Bunun otelde evvelce oda hizmetciliği eden Mari Bog- nar ismindeki kız olduğunu iddia çıkarılıyor.. ketine gönderiliyor. Kız, bundan sonra da hasta bakıcı hemşire va- zifesile çalışıyor. Bu sırada Huzar mülâzımı kont Stefon Majlat ya- ralanıyor. Kız, hastahanede onu tedavi ediyor ve genç kont, kıza gönül veriyor. Evleniyorlar. Mari Boğnar, artık bir kontes- | tir. Lâkin, genç kontun ailesi, bu | nisbetsiz evlenmenin şiddetle a- leyhinde!.. Ne yapıp yapıyorlar, külliyetli para vermek karşılığı olarak, boşanmayı temin ediyor- lar. Kadın, bundan sonra Belgrat- ta ortaya çıkıyor. orada da, genç bir ataşe militerle sevişiyorlar. İki | si birlikte o tarzda bir hayat sürü- etti. O gece, buna kimse inanma- dı. Bu uşak ya aklını bozmuştu, yahut ta benzetiyordu. Bir üçün- cü ihtimal de, şahsi bir garezle Prensesin ismi ve şahsiyeti fında dedi kodu çıkarmak maksa- dı idi. Herkes ayrı ayrı bu üç ihti- malden birinin tesiri altında, Prensesi korudular.Otel sahibi de, Prensesin buna mani olmağa ça- lışmasma rağmen, otel polise teslim etti, Uşak, karakolda da iddiasında yap- mağa lüzum gördü. Tahkikat ne-| ticesinde, mühim bazı malümat elde etti. Hakikaten, bu kıdın.W evvelce otelde oda hizmeciliği et-! mişti. Asıl adı, Mari Boğnar'dı.| Fünfkirşen civarındaki köylerden elra- uşağını israr edince, polis tahkikat birinin ahalisindendi. Oradan, o- telde oda hizmetçiliği etmek üze- re Budapeşteye gelmişti. Buda- peştede bir hırsızlık yaptığı iddi- asile yakalanmış, kısa bir müddet için hapse mahküm olmuştu. Bu işler, hep büyük harpten evvel oluyor. Büyük harp başla- yınca, kız, cepheye gidiyor. Erkek yorlar ki isimleri etrafında dedi Netice? Bunun neticesi olarak, ikisinin de kodu kıyamet kopuyor. Belgrattan uzaklaşmaları icabe- diyor! Birlikte, İstanbula - geliyorlar. Burada bir müddet beraber yaşı- yorlar, Ancak, bu evlenme ile bağlanmıyor. sefer macera, Arada | bir anlaşamamazlık baş gösterin- ce, ayrılıyorlar, Kontes İsviçreye gidiyor. İşte orada, genç İtalyan Prensi Acello ile karşılaşıyorlar. Yeni bir sevgi, yeni bir macera ve evle- niş!... Evleniş ona bu evlenme ha- yatı, pek süreksiz oluyor. Prens, düğünden birkaç gün sonra boşan ma davası açıyor. Şimdi ikisi de mahkemede! Bu suretle şık ve alımlı kadı- nin hem oda hizmetçiliği doğru çıkıyor, hem Prensesliğ Üste- lik, arada askerliği, hasta bakıcı- lığı ve Kontesliği de var! Vaziye- ti ne olacak? Budapeşte Polisi, kadının ev- rakını gözden geçiriyor ve alâka- dar resmi makam, kendisinin İtal yan tabasından olan prensle ev- lenmesi dolayısile, Macar — tabası olmak hakkını kaybettiği nokta- sından, Prensese Macaristanı terk etmek üzere, muayyen bir mühlet veriyor. Mari Macar Boğnar, Macera sever güzeli, yakında istediği başka bir memlekete gidecek.... Orada da yeni bir macera haya- tına atılacağı şüphesiz görülüyor. Bütün Budapeste, şu sırada bu kadınla meşguldur! elbisesini giyerek, askerler arası- na karışıyor. Harp ediyor. Niha- yet, erkek olmadığı meydana çı- kıiyor ve kumandanlıkça memle- SATİE nin [ Yerli Mallar | Sergisinde açtığı daireyi mutlaka ziyaret ediniz. Orada faideli yenilikler bulacaksınız. Tepebaşı Belediye Bahçesinde ŞEHIR TIYATROSU San'atkârları tarafından lıı"" ll Rövüsü ' ııııİI "w Yazan: Ekrem Reşit Besteleyen : Cemal Reşit 26 Temmuz Perşembe günü akşamı 22 de Adalar