A e kei w ari LR in e is Pan “erd A e Temmuz Son sayıfadaki resme bakı- mağza yaşadığım sıralar, birl olmuştum. Te-| rahatsız için Ge Tenhini: Sanatoryomu- Orada, saçlı sakallı ve eziyetli bir hayatın de ri rm olan birbirine üç ihtiyar gördüm... Bunlar kördüler; bütün Sana- alkı tarafından büyük görüyorlardı, Üstad aşağı, ör yukarr... raıdığım bir Rusa bu kör ve Il âlimlerin kim olduklarını Rea bilmiyor musun? -dedi.- ilof biraderler... Hani şu * âlimler... hasir anadan doğma kör hi ları mı bilmiyor musun?... efendim... Meşhur ma- Bun la. Fili .Mahmudi denilen Mamut de tetkikat yaparken bu seldiyer.., İp. — Haydi, Türk edibesi olduğu- liyeyim.. .Belki hikâyeleri- tırlar da, o fırsattan bilis- ©; biz de dinleriz... * ihakika, kör Rus âlimleri, karşı pek nazik davrandı- i hi Sergüzeştlerini şöylece anlat- ide kr ay İyatımız için müsaitti. İN Be di ei j8 ia, buzlar altnda kal- ların mevcudiyetini bi “ İşte biz üç kardeş, bunla ka, lerini bulmak, kemiklerini makla uğraşıyorduk... 1918 de, bütün Rusya ibtilâller ıvranırken, biz, ilmi te- . rimizi biran geri bırakma- O reg, gayet sıcak olmuştu.! “yanın bir çok yerleri, ku- içinde yandı, tutuştu. Hat- 'aret, Sibiryanın en tepe- i buzlar iklimine bile te- at Karlar eridi... Sularmdan b derecikler hasıl oldu. bu vaziyet, bizim, Mamut Üç » steplerde dolaşmağa baş- O zamana kadar alelâde bir aadığımız bir yüksekliğin al e halinde kemikler zu- iğini hayret ve memnuni- * iin kad anın hiç bir yerinde, şim- ar, bu derece çok Mamut K E alarieririz Biz, şimdi- id bu kablettarihi hayvan- ü halinde değil, tek tek ya Kür Nasıl olmuştu da, Yüzlercesi bir araya birik- yığılmıştı? N da keşfimize memnun olmuş, vi içi İF garip muammanm hz * Uğraşıyorduk. Mamut ta ie altında gayet iyi mu Ri, edi ildiklerini gördük: Diş- İğer kemikleri tastamam- pek garip bir şey na- ben izi celbetti: Şeşimhanelerinin için vi yalaka kadar bir delik delikler, kafa tasında vk, takip ediyor, ense EN ol yordu. Garip şey... ri Her filde aynı hi ta lm neticesi, şunu di Bütün filler, aynı sebep ya *rdi... Sonra, civarda kar! Mak bize şunu öğretti: e e “sed dıvarlarla çev- abcesi içinde bekçi»! haz görüyorlarmış... z | 3 kör Çok geçmeden, sarayın kapr- larmı da bulduk... Burası, bizim bildiğimiz tarzda, mermerden, yeri üstü sarayı değildi. Yer altında kazılmış, harikulâde bir oyuk, ma ğara idi. Burası, şüphesiz ki, Eskimo nevinden bir kavmin kurduğu bir medeniyet merkezi idi! Soğuktan muhafaza edilmek için, binalarını yer üstünde değil, altında yapmış lardr. Şimdi, bizler, bahçelerimiz- de nasıl köpek bırakıyorsak, on- lar da Mamütları salıvermişlerdi. Fakat, işte, müthiş bir düşmai baskınına uğramışlardı. Bu düş man, mahiyetini bizim tayin ede- mediğimiz bir silâhla, bütün bu Billeri, gözlerinden delerek öldür- müştü. Hattâ, sarayın içine de girmişlerdi... i Dehlizleri dolaştık... Burada, bir çok adamların cesetlerine rast İryorduk... Hepsinin de gözleri, aynı suretle delinmiş, kafalarının arka tarafına mini mini bir delik açılmıştı... Nihayet, bir odaya girdik... O- rada, çok iyi muhafaza edilmiş bir ceset daha yatıyordu. Onun da ö- lümü aynı tarzda olmuştu. Sağ elinde bir hançer vardı. Sol elinde de kadın tezyinatından bir gerdanlık nazara çarpıyordu... Par maklarında sarı kadın saçları ta- kılı idi... Soğuktan ve muhitin müsaitli- ğinden vaziyet öyle iyi muhafaza edilmişti ki, bir cinayet (odasına girdiğimiz zaman, katilin kimi vurduğunu, neyi çaldığını o nasıl tahmin edebilirseniz, biz de, bu saraydan sarı saçlı bir kadının meçhul bir düşman tarafından ka çırıldığını öylece anladık... Ve bu sarı saçlı kadın, Kraliçe- nin ta kendisi idi. Saraya hücum edenlerin. elle- rinde müthiş bir silâh vardı: Bu- nunla, ziruhları mmahvediyordu... Fakat, işin garibi, böyle bir silâ- hın ne olabileceğini anlayamıyor- duk... Şunları tesbit ettik: Sarayı böy le basan düşman, oradan hiç bir şey almağa tenezzül etmemişti. Her şey, hattâ,. lebalep altunla,! pırlanta, zümrüt ve yakutla dolu ! | hazineyi bile hali aslisinde bırak- mıştı, Ne Saadet!... Bütün bunları, be şeriyete hibe edecektik... Mamut cesetleri... Ve bin bir gece masal- larını hatırlatan eski bir medeni- yetin çok iyi muhafaza edilmiş sarayı... Belki elli bin sene evveli- ne ait iskeletler... Bu sevinele, tahkikatımıza de-| vam ettik... Sarayda bulduğu"! muz o zamana kadar görülmemiş | ufak tefek eşyayı, hâtıra kabilin - den yanımıza aldık... Mevkie dik- kat ederek, yerleri ezberliyerek avdet ediyorduk... Fakat, aksilik olacak... Mola verdiğimiz bir sırada, sarayda bul duğumuz mini mini bir topu karış tırmağa başladık... Hafif bir tarra ka ile patladr... İşte, gözlerimiz, bu hale geldi... Üçümüzde kör ol- duk... Ölmediğimize de şükür... Fakat, bu silâh, her ne ise, zama nın teşirile kuvvetini kaybetmiş- ti... Yalnız gözlerimizi patlatmak- la kalmış, beynimizi delmemişti... — Nasıl olur da, hedef olarak sade gözlere isabet ediyor »diye- | ceksiniz. Bunu biz de bilmiyoruz... Yeni medeniyetin kendine göre bhari- kulâde keşfiyatı olduğu gibi, eski, 20 EN On gol atılan bir maç W. A.C. (7)-Beşiktaş(3) Avusturya muhacimleri Beşiktaş kalesi önünde | Karamanın koyunu sonra çı- kar oyunu diye bir darbımesel vardır, İşte Viyana takımının da asıl küvreti dün Beşiktaşla yap- lığı son maçta meydana çıktı, İlk maçını cuma günü Fenerle yapan ve kazanan W. A, C. takı- mı o gün hiç de fevkalâde bir o- yun oynıyamamış ve bilhassa bir profesyonel Avusturya takımın - dan beklenen fevkalâdeliklerini göstermekten çok uzak kalmıştı. Halbuki ayni takım, dün Beşik- taşla yaptığı ikinci maçta, bam- başka ve cuma günkünden kat kat yüksek bir oyun oynıyarak, neticeyi hiç beklenmiyen, hatta akla bile gelmiyecek büyük bir farkla lehinde bitirmeye muvaf- fak oldu. Dünkü maç, adeta bir gol pa- nayırı manzarası (arzediyordu. Oyunda tam (10) adet gol atıl- dı. (10) gol, son senelerde şehri- mizde yapılan hiçbir ecnebi maç- ta atılmamıştı. Bu gollerin (7) si- ni Viyanalılar, (3) ünü de Be şiktaş yaptı. İlk nazarda gayrita- biiliği anlaşılan bu sayı fazlalığı, dün iki tarafın kalecilerinin be- ceriksiz ve berbat oyunlarını gö- renler için, hiç de şaşılacak bir rakam ifade etmez. Yoksa kim ne derse desin; bizim büyük bir kısmmı tam ve tatminkâr bir zevkle seyrettiğimiz dünkü oyun, hiç de böyle bir dereceyle bitme- ye lâyık değildi. La * # Mutat merasimden sonra tam saat 17,45 te hakem Suphi Beyin idaresinde oyuna başlandı. Be- şiktaş takımı şöyle dizilmişti: medeniyetlerin de aynı tarz garip icatları vardır ki, bunlara da, bi- zim aklımız ermez... Tabii, gözlerimizi kaybettikten sonra, yürüdüğümüz yollara işa- ret koyamadık... İki hafta kadar, aç, susuz, serseri dolaştık... İlim âlemine müjde getiren üç âlim değil elele tutuşmuş üç kör- dük artık... Bizi, bir mujik kurtar- dı... Şehire getirdi, o zamandanbe ri bu sanatoryomda oturuyoruz... Heyhat ki, biz şehire vardığımız gün, müthiş bir kar yağdı. Keşfet tiğimiz ne varsa, hepsi, ebedi be- yaz örtüler altına saklandı. (Hatice Süreyya) Mehmet Ali, — Hüsnü, Adnan! — Feyzi, Fahri, Nuri — Hayati, Hakkı, Bambino, Şeref, Eşref. Oyun başladıktan bir dakika sonra, daha seyirciler gözlerini! maçın seyrine © alıştırmamışlardı bile, Şerefin 24 metreden çektiği sıkı bir şütle top W. A, C. ağları- na takılıyordu. Herkes bir an su- sa kaldr. Sonra çılgın bir alkış gü- nün ilk golünü sevinçle tes'it etti. Fakat bu sevinç çok (sürmedi. (7) nci dakikada bizim müdafa- anın uzaklaştırmak için vurduğu topu, onların sağ açığı karşıladı ve uzun bir pasla kale önünde bomboş duran merkez muhaci - me verdi. O da topu hiç durma- dan sıkı bir kafa vuruşuyla Be- şiktaş kalesine soktu Ve bera- berlik sayısını yaptı. Bundan sonra Ber'ktaş epey bocaladı ve sıkıştı. Biraz sonra tekrar hücumâ geçtiği zaman, Hakkının mükemmel bir şütü - nün direkleri yalıyarak avta git- mesi yüzünden muhakkak bir gol fırsatı kaçırdılar... Oyun çok zevkli oluyor ve iki taraf da biribirini (o zorluyordu. 25 nci dakikada, sol açık karşısın- daki muavin Fahriyi (atlatarak, gene tamamen bomboş (demar - ke) bir yaziyette duran sağ içe bir pas verdi. Sağ iç de kuvvetli bir şütle ikinci golü yaptı. Bu golden sonra Fahri çıktı, yerine Muhterem girdi. Artık o - yun daha heyecanlı olmıya baş- lamıştı. Devre sonlarına yaklaşı» yordu. V. A.C. sağdan çabuk bir akınla bizim kaleye indi. Sağ açık topu sol içe geçirdi. Sol iç de bunu vasat bir şütle bizim ka» leye yolladı. Kaleci topu tuttu. Fakat elinden kaçırdı. Ve Beşik- taşm bütün maneviyatını bozan bu üçüncü gol de böyle oldu. Bu sefer kaleci değiştirildi. Yerine genç takımdan Hayati girdi. . Artık Beşiktaş kalesi (o nefes almadan sıkışmıya, müdafaa bo- calâmıya başlamıştı. Yeni kale- ci heyecan içinde birkaç şütü yumruklıyarak kurtardı. Kale ö - nünde karışıklık devam ediyordu. Bu sırada sıkı ve yerden atılan bir şüt bizim kaleden içeri girdi. Ve bu dördüncü golden sonra bi- rinci devre 4—1 aleyhimizde bitti, Bu büyük ik ğe güzel maç için çok gayritabii idi" Ikinci devre İkinci devre Beşiktaş, takım- da, Fabriyi merkez muavine ve Mehmet Aliyi kaleye ve Nuriyi o- yundan çıkan Adnanın yerine müdafaaya geçirerek başladı. Oyun başlar başlamaz, daha ! birinci dakikada ani bir akınla W. A, C. kalesine indik. Top sağ açıktan Bambinoya geçti. Oda Şerefe verdi, ve Şerefin yakın - dan attığı bir şüt Beşiktaşa ikin- ci golü kazandırdı. Bu gol herkesi ümide düşür- müş, her taraftan teşci avazeleri yükseliyordu. Top ortaya (geldi. Bir anda tekrar Beşiktaş muha- cimlerinin ayağında Viyana ka - lesine aktı. Sağ açığın uzaktan attığı sıkı bir şütü, bu sefer de on- ların kalecisi tuttu, o kaçırdı ve Bambino tam zamanında yetişe - rek takımının son golünü de yap- tı. Bu gol bütün ümitleri en yük- sek haddine çıkarmıştı. Bundan sonra biraz daha sıkıştırdık. Fa- kat iş beklendiği gibi olmadı. Yavaş yavaş gevşediğimiz ve ilk anlardaki oyunun bozulduğu gö- rülüyordu. 6 ncı dakikada onlar mukabil hücuma geçtiler, sol açık 35 metreden bir şüt attı. Kaleci Mehmet Ali bunu tuttu, Fakat hiç hatır ve hayale gelmiyen bir tarzda elinden kaçırdı, ve belki de dışarı gidecek olan topu kale- den içeri bizzat soktu. 5 nci gol de bu suretle hava- dan oldu! Hayati, tekrar Mehmet Alinin yerine geçti. Artık Beşiktaşta kuvvei maneviye namına bir şey kalmamıştı.. Ve bundan sonra o yunun bütün tadı tuzu kaçtı. Üs- telik oyunda sert bir hava da baş- ladı, Feyzi sakatlanarak oyunu terketti. Artık mütemadiyen sıkı- şıyorduk. Bir aralık müthiş bir şüt Beşiktaşın kale direğine vurarak kurtuldu. Artık bizim kalenin &- nünde panik denecek dakikalar oluyordu. Müdafaa da fena bir o- yun oynamıya başlamıştı. Viyana» lılar daima demarke vaziyetlerde kalıyorlardı. Sonlara doğru bizim sağ mü - dafii atlatan sol açık, boş duran merkez muhacime bir pas verdi. Ve o ad tam ortadan bomba gibi bir şütle altıncı golü yaptı. Biraz sonra da boş bırakıl- maktan istifade eden Viyanalı - lar yedinci ve son gollerini yap- tılar. Oyunun bitmesine bir daki- ka kalmıştı. Oyun tamamen sert- leşmiş ve Şeref de bu yüzden ha- kem tarafından biraz evvel saha- dan çıkarılmıştı. e Viyanalı sağ “açık, topla beraber süratle bizim kaleye iniyordu. Fahri bunu kar- şılamak istedi, topa ayak koydu. Fakat, sağ açık hızmı alamadığın- dan birden yere yuvarlandı. Ko- İunun üstüne düşmüştü, Bir te « lâş oldu ve Viyanalı oyuncunun (Bu oyuncu son Avusturya İn giltere maçında müdafi oynıyan Cizer'dir) sol kolu dirseğinden (âtfen sayıfayı çeviriniz)