Pyitwrm Tariht tefrika: 9 Geçen kısımfarın hutasası Abdülkamit, Paristeki Jon Türkler- Te muhabere ettiği vehmiyle — Tıbbiyeli bir genci sarayda her gece tazyık ve is- tiçvap ettirmektedir. En sevdiği göz - delerinden (Necmi Seher) Hanımla Pa. risli güzel rakkasse arafarmda müthiş Bir kıskançlık başlamıştır. — Bu sırada | Naime Sultanım kocası Damat Kemalet- tin Paşa ile Hatice Sultan aralarında bir sevişme hâdisesi Abdülhamidi çıldırt - mıştır. Hafiye çifte köşklerin bahçesin- deki çalılıklar arasında takibatla meş - güldürler. Baş mabeyincinin elinde — bir kaç kâğıt parçası vardı. Abdülha- mide: — Kemalettin Paşa hakkında beklediğiniz haberleri — getridim şevketmeap!.. Diyerek elindeki jurnalları uzat- tı.. Abdülhamit çok heyecanlıydı. — Oku bakalım!.. Dedi ve odanın solunda duran bir şezlonga dayandı.. Celâl Bey birinci — jurnaldan ş$u satırları okumağa başladı: “Kemalettin Pasa bu sabah gü- -neşle beraber bahçaye indi. — Set başındaki ceviz ağacınım dibinde poturdu.. Onbeş dakika kadar Bıgara içerek kendi kendine vakit geçirdikten sonra, birden bire aya- Ka kalktı. Öbür taraftaki duvarın arkasından yani Hatice — Sultan Hazretlerinin bahçelerinden — bir Kadın görünmüştü, İkisi birden| duvara yaklaştılar. Kemalettin Paşa hürmetkârane bir tavırla ha- nımefendiyi selâmladıktan sonra : vHSultanım !,, diye hitap ederek konuşmağa başladı.,, Abdülhamit yumruklarını sıka- rak: —Alçak... Diye bağırdı. Ve Celâl Beyin e- Tindeki jurnalı çekti.. Baştan sonu- ma kadar okudu: — Belki başka bir kadındır di- ye şüpheye düşmüştüm. Fakat ma- demki : “Sultanım!.,, diye — hitap etmiş. Bu kadın şüphe yok ki Ha - ticedir.. Celâl Beyin elindeki kâğıtlar- dan bir diğerini çekti: — Bunu oku bakalım!. . Celâl Bey ikinci jurnalı okudu: “Bu akşam güneş batlıklan ya - rım saat sonra Damat Paşa İle Hıuce Sulbın Hazretlen Iekrar ay Tefrika numarası : 22 Yazan: Ishak Ferdi nidüyarın dibinde — buluştular. Kemalettin Paşa sultan efendimi- ze derin sevgisinden ve geceleri uyku uyumadığından — bahsetti. Kulunuz duvar dibindeki çalılık - ların içine gömülmüş, en yavaş ve mahreni geçen muhavereleri bile dınliyoı'dum Sultan — efendimiz de ayni muhabbet — ve hisşiyatla mukabele ettikten sonra, ertosi sa- bah tekrar buluşmak üzere ayrıl - dılar.,, Abdulhamit bu satırları dinler- ken hiddetinden ateş püskürüyor - du: — Muhahbetleri — derinleşmiş.. Zavallı Naimenin bir şeyden ha- beri yok.. Alacağı olsun alçağın. Diye haykırdı.. Asabı fena hal - de bozulmuştu.. Padişah odanın içinde — bir kaç dakika dolaştıktan sonra Celâl Be- ye sordu: — Ertesi sabah tekrar buluşmuş- lar mı?. — Bu raporlar bugünkü müşa- hededen ibarettir, şevketmeap! Bahsedilen mülâkat yarın sabah vaki olacak. — Pek âlâ! O halde bu gece mahut duvarın dibindeki çalılık- lara Arnavut muhafızlarından si- lâhikr birkaç nefer gizlensin.. Ve Kemalettin paşayı — konuşurken yakalayıp buraya getirsinler. Celâl Bey o gece icap eden ter- tibatla meşgul olmuştu. Sabaha karşı dört Arnavut ne- feri çalılıklara gönderildi ve jur- nalı veren sivil memur delâletiyle Naime Sultanın bahçesine girerek evvelce tayin edilen yerde yerleş- tirildi, Celâl beyin tertibatından sa - rayda padişahtan başka haberdar olan hiç kimse yoktu. Abdülha- mit kendi ajilesine — taallük eden bu meselenin çok gizli kalmasını arzu ediyordu. — Hemşireme ihanet eden bu he rifin cezasını veryim de aklı ba. şına gelsin. | Diye bağırıyor, neticeyi alma- uyumamıştı. Abdülhamit çok kinci bir hü - kümdardı. Kemalettin — paşanın karısını ihmal ederek komşusu Hatice sultana temayül gösterme- sine hhımııul ıdıı—ııtı Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Geçean luııııılıı'ın hülâsası İlbami Bey, Bservetini kaybetmiş le bir Paşazadadir. Fakat, eski debdebeli bayatı terketmek istemiyor. Onun için, kızı Türkân Hlanımı Çemal Bey ismin- de bir. zengine vermek emelindedir. Halbuki, Türkânla Fikret sevişiyorlar, İlhbami Bey, Fikreti, oğlu gibi büyüt- mektedir. Ona, kızdan vazgeçmesi için rica ediyor. Banka memuru olan Fik- retin önüne, tesadüf, Şadiye Hanım isminde zengin bir kadın çıkarıyor. Bu hanım, da delikanlr ile alâkadar oluyor. Bu istihza kargısında, Fikret, izze- V nefsinin fena balde rencide olduğunu hissetti. Aşağı kalmamak — istiyordu. Güzel kıymetli bir kadın tarafından se. vilmek, güzel, kıymetli bir kadını sev- mek imkânmda olduğunu, bir an İcin- de karşısındakine ispat etmek istedi: — Zaten hayatının tarzı adamakıllı bir kadınla tanışmağa mâni.. Diye genç Nereye gidiyorsun ki?. Bankadan eve, evden bankaya... Bazan da Be - yoğlana uğruyor, geç vakit ove geli - yorsun.. Lükin, getirdiğin kadınların üç dört tanesini gördüm.. Bunlar için göz yaşı dökeceğini hiç te sanmıyorum. Bu sözler Fikwetin me kadar siniri » »e batmıştı. Biliyordu. Susmalı daha i- yi idi! Cevap verilemez, aksi ispat edi. Temezdi, Fakat, bir küçüklük yaptı. Ar- zucu hilâfına şu eözleri sarfetti: — Bankada çalışırken, hanım müş- terikerimiz msczrda sevilebilecek kin- gelerle tanışmış olacağımı — sanmiyor ymusun?.. 'Türkân, bir an durdu. Fikret, bu gevezeliğinden utanmış- t Ayağa kalklı. Güldü ve işi şakaya vurmak istiyerek, Türkâünm omuzu - emremem HABER — Akşam Postası Fıkra musabakası lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. Sahte peygamber Hindistanda müslüman bir ra- canın huzuruna bir adam getirdi- ler: — Bu adam peygamberlik id- dia ediyor ,dediler. Raca yalan - dan peygamberlik iddia eden bu adama sordu: — Senin mucizen, hünerin ne - dir. göster bakalım. Peygamber olduğunu nasıl ispat edeceksin?, — Ben sizin kalbinizden ne geç tiğini bilirim. — Peki, o halde benim kalbim- de ne geçiyor?. Yalancı peygamber cevap ver- di: — Sizin kalbinizden benim ya- Tancı olduğum geçiyor. Paşabahçe: Nezihi — Bundan büyük rezalet olur mu7, Diye bağrıyor, neticeyi alma- dan kimseye bir şey söylemiyor- du. Damat Kemalettin paşanın cür- mümeşhut halinde — yakalanması yuzun sürmemişti. Güneş doğduk- tan biraz sonra her zamanki mü- lâkat mahalline gelen Kemalettin paşa o sabah her zamankinden gçok daha fazla süslenmişti, Yeni tıraş$ olmuş yüzüne pudra şürmüş ve saçlarını flördamur lavantasile taramıştı. Damat paşa mahut duvarın di- bine geldiği zaman, — çalılıkların arasında sinen memurlar İâtif lâ- vanta kokulariyle meştolmuşlar - L Kemaleftin paşa duvar dibinde fazla beklemedi, Hatice sultan ö- bür taraftan zarif bir ipekli maş- laha bürünmüş olduğu halde ya- vaş yavaş ağaçların arasından sü- zülerek paşanım bulunduğu nokta ya gelmişti. Gene her zamanki gibi evvelâ Kemalettin paşa başını iğerek Hatice sultanı manalı bir teber- sümle selâmladı. Hatice sultan © sabah çök neşeliydi. Kolunu varın üstüne dayamış ve sağ elını paşanın omuzuna uzatmıştı, Hatice sultan: — Affedersiniz. paşam! Çok arzu ettiğim halde, nasıl oldu bil- mem, bu sabah da gene neden soni ra geldim, (Devamt var) a 3 — Haydi, kızım.. Allah — rahatlık yersin... Bittabi, şaka ettim, — Yalnız ciddi söylediğim bir şey varsa, © da senin evlenmeni istediğimdir.. Cemal bey mükemmel bir kocadır.. Bana ge - Hnce, herkesin hissiyatı kendine., An- cak senin için ağlamadığıma — emir o- labilirsin... Yürüdü. Köşkünün kapısından içe- ri girdi. Türkân, olduğu yerde kaldı. Fikret: “—Her halde içine kurt düşürdüm.. » diye düşünüyordu. - Kendisi için ağ- Tamadığıma inandı.. Yabut inanmağa yaklaştı.... Genç kızin yüreğine, sahiden kurt düşmüştü... O da, kapanan köşk ka - pısının arkasından bir müddet baktık- tan sonra, aheste adımlarla kanağa doğru yürüdü. Ertesi sabah, Fikrot, öğle üzeri kalktı. Zira, gece, gafak sökünceye ka- dar uyuyamamış, asabiyet içinde, bir yandan bir yana dönmüş, durmuştu. kir bil; daldı. K.ılkııkılhnnıııle baktı. Şadi « ye Hanımın evine gitmek için daha e- İt waa a hot day in June. Mary and Jane had come to spend (spend) the örmek BeçirmMi ; afternoon with their cousins. İt was | Edith's birthday, Mary and Jane had W(vu:;hcnwhıpnm[ ©f the day, and. had looked presents (prezents), hediyeler Then the girle and little Frank had played in a meadow (medo) near çayır the house. The lang grass had just (iast) been cut (kat) and there wera tam kesilmiş several big heapa (hips) of hay yığılır at her (hey) After a good gamae (gem), they saman Oyun all came indaorş (indors) and had ev içi tea. | Now they weve sitting in the garden, ünder the great boughs (bavis) o* a dalar fine maple (mepl), İt was benutifuliy dut ağacı (buyutifuli) eool there, 8 görü “What Sball (Şel) we do?,, Asked çıkacak Agnes, *“İ will read you a story, if you like” Said Edith, "Obyes, please — dol” (ekaklemd) all the otheri. *But what it shall be?” E dith asked them. Aznes Said; “Tbere are many strojes in the book that Aunt Grace gave you won't (would not) — you read ys öne of them? İ am süre we #hall Tike it, because Aunt Grace gives W4 interesting (interestin) books.” Exclaimed —ıı-hbınıdı-ııı——hh( the book. Edith at the page (pec) of çantenis sayşfa (kontents). X ; muhteviyatı She exclaimed, * Here is the ştory Have you ever heard (herd) a störy işitli about rats, Mary? “No, do rendbiti But | am gind Snowbaliis mot here; she is afraid of wete, you know (noy), bilir So when they all made themselves ((* zem selves) comfortable kendilerini (konfortebul) E dith read (red) them rahat okudu A tale (tel) about the rat and thçir little daughter. hikâye Myself (ııııynl)ı pıynı valkti nrdı. Banyoya ıvlı. ııııı ile hazırlandı. Niyeti bir lokantada karamı doyurmaktı. Lükin, İlhami Bey, haber yollatmış. Onu yemeğe * çağırmış. Gitti. Baba kız, salondaydılar, Daha eşikte görünür görünmez, İl- bami Bey; — Ooo.. Bu ne gıklık... » Deği, Sabahtan beri sorduruyorum, sordu - nıyumm. “daha kalkmadı” — diyorlar. ihayet, kalktığını haber verdiler. Fa- lııı “nerede kaldı?" Dedikçe; #Banyo- »e nazaran, işinin de üç misli mühim olduğu anlaşılıyor... Bugün Ceama.,.. Bir yere gideceksin galiba?,.. Hem de, öyle bir yere ki, gok itinayı icap etti. viyor. Eh,.. tabii.. Gençlik.. Allah ver- sin.. Ben de, senin yaşındayken böy « leydim.. Fakat, ©o zamanki me'ckeyle | her tamıldayışının manasını — anlıyo- rum; İkdindi üstü, pek ehemmiyetli bir hanımefendi ile randevün var, değil mi?.. Fikret, Türkânın kızardığını, sarar- dığını, morardığını hlasetti. Yüreğin » deki süphenin babası tarafından teyit cT about the rats and their Kittle dawghter! | Cut (kat keser, cut (kat) | (2) Whoşe birihday ws ütf ıüşı. 'I'ubıı w 19 Temmuz 19* Themselves Hear (hir) işitir, heard Reard (rid): okur, read V (spent) sarfetti, geçirdi Müfret Ishall go: gideceğim Yoy will go: gidecağsit He will go: gidecek Cemi We shall go: gideceği? 'You will go: gideceksinii Tbey will go: gideceklef Yesterday waş sunday Dün idi pazaf Today is Monday Tell söyler, tale hikâye Return döner, return döf İade eder ğ Contain ihtivar eder, © teviyat Wişh diler, wish dilek mtereşting, evening, page, change, hunger, knows, 2 — Cevap veriniz: (1) When wera Mary and Aheir cousins? (3) Wahbht de you say to af7 birthday it is? (4) Where did the chllıl (5) Wihwt ta Huyır (6) Where did they all vi (7) Where did they gir vt (8) Was it hot thene?- (8) What did ai do? (ıog Mibe'tzd given him Who fetched (fetcad book? (12) Did «he walk or rumf (18) Why Mary was balli was not there? (14) What do we eşil hf today, 3 — Şu cümleleri b Iwash myself, you —» we —, you —, they — Ishall come, — you — (1) Out of doars, (2) laştı, (4) bad, (5) little, (6) heti (8) heavy (9) upper, (l" balde, genç kız, dünkü kabaşına hiç uM bu hakikati, İlhami Bey K€ anlamıştı.... : Delikanlı şöyle düşü; “— Madem ki, her manasmı anlıyorsun miçi diğimin, onu mes'ut farkına varmıyorsun,?,-. F yını kısmıyorsun, daraltır!? rzenin budutları hariçine Bunlar niçin?.. Ben, T 0 Bin Cemal Beyden dahâ edebilirdim,..” | Gençler ne kadar darülli celi işeler, Hhami Mı 4 nundu... Gilüynr, " E t Eç t <