Sg AN LT | 30-5-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarekeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde çalışanlar arasına ka- tılan İlhami, İngilizler lehinde çalı - şan Fatma Nüzhetle tanışıyor ve o « nunla beraber yaşıyor. Diğer taraftan Pantikyan yazıhanesinde milli kuv - vetlere çalışan Feridun Bey Pantik - yan tarafından takip ettirilmektedir. Şeklinde cevap vermiştir. Tah- kikat devam ediyor. İngilizlerin bir şey öğreneceklerini zannetmi. yorum. Hâdiseden zatıâlinizi ha- berdar etmeyi faydalı gördüm.,, Bütün bu raporlardan anlaşıl-! dığına göre, İngiliz mekanizması bu son günlerde faaliyetini arttır- mış bulunuyordu. İngilizler yanm- da çalıştıkları halde bütün işlerini! işe yarar malümat toplamıya has- reden bunların kontrolüne © tâbi tutulması, araştırılması, şüphele-| nilmesi biraz temkinli hareket et- meyi icap ettiriyordu. Tedbiri bir! an için bile elden bırakmak tehli-| keli olurdu. Mehmet Bey bu rapo- ru takip eden kâğıdı okudu. Bu da #ynen şuydu: “Son günlerde Londradan İs-! tanbula Hindistan (o ekâbirinden| Mevlevi Fethullah ve Mevlevi Abdülkerim Şadi onamında iki| Hintli gelmiştir. Bunların her iki-| si de İmgiliz taraftarı ve opropa-| gandacısıdır. Bunlar geçen Cuma günü Hoca Sabri Efendinin yakım akrabalarından Hoca Ahmet na-| mında birinin delâletile Fatih ca- miini ziyaret etmişler ve bu ziya- © reti mütemkıp ta Zeyrek civarın - da bir evde Hoca Sabri ile görüş! müşlerdir. Bu görüşme üç saatten fazla sürmüştür. Burada, Ankara! hükümeti ahva! ve hareketlerinin Hindistan Müslüman ahalisi tara-| fından pek hoş görülmediği hak- kında verecekleri mülâkatın (Pe- yam Sabah) gazetesi ovasıtasile neşri kararlaştırılmıştır. Bu karar Ali Kemale bildiril diği halde bunu her nedense (Pe- yam Sabah) ta neşre muvafakat etmemiştir. Fakat şimdi mutedil Hürriyet ve İtilâf fırkası bu beya” natı fırka şubelerine tamim etmek suretile şüyuunu temin arzusunda imiş. Bu önümüzde- selâmlık Hintlilerin Cum günü ine gelmeleri ve padişah| er Geçen kısımların hulâsası Mekteplerde okutulan ve tarihte, &- debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef- | sanesi vardır. İşte, o gün, falcr Fatih Efendi, Edip Beye, Kral Ödipin felâ ketine uğrıyacağını haber veriyor. De. likanlı. istırap içinde, «e yapacağın: bi- lemiyor. Eve dönüyor. Annesine ne söyliyeceğini şaşırıyor. Onun yüzüne bakamıyor. Kendisine, Osman Bey ismindeki ahbahının geldi. ini haber veriyorlar. Falcıyı tavsiye eden bü adamdır. Osman Bey, sakal bırakmıştır. Edibir annesi Osmab Beyle Edibi yalnız bırakıyor. İki ahbap. konuşü- yortlar. Edip, arkadaşına meseleyi söylüyor- sa da, annesine bir türlü açılamıyor. Duvardaki sas, şe çeyrek kak Mİ g7 MUTARPANBUL Hakiki vesikalar tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMİiL Her bakkı mahfuzdur | göz gezdirdi: | kâtibi umumisi Tefrika: 77 huzuruna da çıkmaları muhtemel. | dir, İngilizler bu Hintlileri muhalif rical ile temas ve teşriki mesaiye memur etmişlerdir. Feridun Bey, bir başka kâğıda “Köprülü handaki Türk zabitai hususiyesi idarehanesinde bir içti- ma âktedilmiş ve bu içtimada sa- bık polis müdürü Tahsin, İspartalı| Kemal, mutedil hürriyet ve itilaf (F.), Unkapanı merkez memuru sabıkı Vanlı C., Pehlivan Kadri, nigehbancılardan binbaşı 5, Beyle yüzbaşı A. ve kürt eşrafından H., dava vekili A, Bey ve efendiler hazır bulunmuş- lardır. İçtimaın nihayetine doğru mü- lâzım Çeterle tercümanı Z. Bey de gelmişler ve müzakereye işti- rak etmişlerdir. Müzakere mevzu- unun kuvvetli ve hafi bir teşkilât yapılarak İngiliz istihbaratına mü zaharet ve muavenet meselesi ol- duğunu delilim Re... Z, den nak- len ihbar etmektedir. İstanbul İngiliz mümessili siya- sisile İngilterenin o Atina sefiri Lord Granovil arasında üç gün- denberi, sürekli muhabere cereyan edegelmektedir. Bu muhaberatın Yunanistanm İngilizlerle aktet-| mek üzere bulunduğu bir istikraz! meselesine ait bulunduğunu ve is- tikrazın İstanbulda bulunan İngi- liz müessesatı maliyesile sermaye- daranı tarafından ita edileceğini delilim, resmi iş'arata istinaden bildirmektedir. Evvelki gün mü- messili siyasi bu husus hakkmda Tomson ile Viitalın Dersaadet ve- kili umumisi M. Jak Vodil ile gö- rüşmüştür, * Umumi grev hakkında iştirak- çi Hilmi evvelki gün Maksvelle| uzun bir mülâkat yapmıştır. Riva» yete göre İngilizler mahafili res- miyeşi bu grevin vukuunu bazı kar gaşalıklara sebebiyet vermesi ihti- maline binaen pek te istemiyorlar- mış. Hilmi, Maksvelin yanmdan pek mahzun çıktığma göre istedi- ğinin kabul edilmediğine hükmo- lunabilir, * Maktul Dikranın - nişanlısı matmazel M. ile dün akşam karar verilen yerde gene görüştüm, Er- HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 62 e 30 Mayıs 1934 30 Mayıs 134 o Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDİ Geçen kısımların hulasası Ali baba, İstanbulla Rusya, iki memleket arasında kadın ticareti yapmakla meşguldü. Alibaba küçük - ken hadım yaptığı Ferhada İstanbul- daki kızlarını teslim ederek, Kafkas yaya giğiyor. Tifliste valinin kona - ğında (Fatma) isminde bir Güreli kı- zını kaçırmağa uğraşırken, Rüstem isminde bir gençle tanışıyor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak Üzere Tiflise gelmiş - tir. Rüstem Fatmayı kaçırıyor ve fail olarak Ali babayı zindana atıyorlar. Ve Rüstem, günün birinde Fatma ile İstanbula dönmeğe muvaffak oluyor. Ferhat şaşalamıştı. Fatma 4ö- züne devam etti: — Hayret ediyorsun, değil mi?) Görüyorsun ki ben her şeyi biliyo-| rum, Eğer o bir daha Bebeğe ayak basarsa, ben de İstanbuldan gide- ceğim... Ferhat gözlerini silmeğe başla! dı: — Eyvah.. Gene kryamet benim başımda kopacak desene..! Hangi kryamet...? Ferhadın o güne kadar hıçkıra” rak ağladığı görülmemişti. — Ben seni çok seviyorum, Fat- ma! Eğer sen İstanbuldan gider” sen... Sözünü tamamlamak istemedi.. Başımı iki avucunun !çine alarak: — Of.. Ben ne yaptım? Bu bir sır idi., İçimi ne çabuk açtım. Ha- yır.. Hayır. Şaka söyledim, Fat- ma! Ben kimseyi sevemem. Ben erkek değilim.. Ben ateşi sönmüş sararan een vanamana aura meni komitelerinin İstanbulda ne- relerde içtima ettiklerine ve icra heyetlerinin kimlerden ibaret bur lunduğuna ve ticarethane namı al- tnda nerelerde ve ne gibi fesatlar hazırladıklarına dair malümat el- de ettim. Bilhassa Pantikyanla A- gopyanın mahiyet ve hakiki vazi- felerine dair bazı hakikatler öğ- rendim. Bunların tertip ve tebyizi- le meşgulüm. Cuma veya Cumar- tesi gününe takdim edebileceğimi ümit ediyorum. Bu kadinın ihbaratından bazı kısımlar, bendenizce de malüm ol- duğundan sözlerinin doğruluğuna inanmamak kabi! değil, Bu kadı- nı beş gündenberi tarassut ettir- dim, Tehlikeli bir haline rastlan-! madi. Bundan çok istifade edece- ğimi umuyorum. (Devamı var) Tefrika No. 18 30-5-934 Aşk ve ma- cera romanı Nâkıli (Vâ-N0) dığımı gösteriyordu. Edip, bunu bahane ederek dışarı çıkmak üze- re davrandı: — Getikmişim! dedi. Artık ka- çayım.. Anlaşıldı, değil mi? Bun- dan sonra üzülmiyeceksin. Servet Hanım, ağlamanın arka | sını kesmişti. Yüzünün hatları bo- Burnu Lâkin, gülümsemeğe! zulmuştu. Gözleri şişmişti.. parlamıştı... çabalryordu: — Üzülmiyeceğim, evlâdım... Fakat sen de bana kendi üzülmi- yeceğini söz ver. Delikanlı, sahte bir sesle: — Ben de artık üzülmiyeceğim. Söz veriyorum. Ve kapıya doğru yürüdü. Lâkin Servet Hanım, gitmesin: mâni oldu: — Dur, öpüşmeden nereye? Edip, kendini bir daha zorladı. Yalnız kalmak istiyordu. Bunun için acele ediyordu. Hiç bir şefkat ve muhabbete ihtiyacı yoktu. Bu- nu anlamadığı için annesinden nefret etmekteydi. Annesine bu muhavereler esnasında bir çok fe dakârlrklarda bulunduğuna kail o- luyordu. İşte bir fedakârlık daha.. İstemiye istemiye kadma yak- laştı; Ona eğildi. Alelâcele öpüp sıvışmak istedi. Lâkin, annesi, oğ- lunu yakaladı, Alnını, saçlarını, uzun uzun öptü: — Güle, güle yavrum! dedi, Sasi km ıstırap çekme.. Artık, Edip, dayanamadı — Bırak, beni.. gideyim, anne.. Zaten geç kaldım. Cehennemden fırlar gibi bura- dan uzaklaşırken, arkasma bak. madan ilâve etti: bir marsık parçasıyım. Ben bed- baht bir mahlükum. . Beni affet, Fatma! Bu gün biraz sarhoşum...! Ne yaptığımı, ne söylediğimi bil. miyorum. Ben senin kardeşinim.. Sen de bana kardeş gözile bak! | Ferhat ogün, evde Rüstemi bek-| lemeden çikip gitmişti. giz Ferhat ogündenberi yüzünü görmemişti. Aradan beş gün kadar bir za man geçmişti. Günaşırı arkadaşı-| nın evine uğrıyan Ferhat şimdi ne- den sık sık Rüstemi görmiye git- miyor, ziyaretlerini gittikçe sey- rekleştiriyordu?. Fatma.. Bu ne sehhar, ne yaman bakış- İs bir kızdı! Ferhat, Fatmayı başlamıştı?. Hadım gencin içine düşen ateş günler geçtikçe artıyor ve derin- leşiyordu. O gece odasında gözlerini ka - pamadan sabahlamıştı. Ferhat, Fatmayı çıldırasıya se- viyordu.. D Onsuz yaşıyamıyacağmı anlı - yordu. Fakat, bu ne çılgınca bir aşktı yarabbi! Fatmayı Rüstemden kim ayıra- bilirdi?, Sonra,. dert yalnız bununla da bitmiyordu. OFerhadın gençliği yoktu. O, kaç yıldır: “Sen erkek Rüstemin! sevmeye mi değilsin!,, gibi, izzeti nefsini kırı- cı sözleri işitmekten usanmıştı.. Neden erkek değildi?. Satılık kızların arasında az mı ıstırap ve gönül acısı çekmişti! Ferhat, günler geçtikçe erkeklik; duygularının derinleştiğini ve da - marlarının her gün biraz daha ya»! nıp tutuştuğunu görüyordu. Ali baba onu küçükken hadım! yapmıştı. Bu acı hakikati herkes gibi kendisi de biliyordu.. Ve ken- di kendine: — Eğer erkekliğim büsbütün sönmüş olsaydı, şimdi damarlarım daki kan beni çıldırtacak kadar tutuşur muydu?, Diye söyleniyordu. Fatmanın hayali gözünün önün- den gitmiyordu. Zaten o, Fatmaya| ilk gördüğü gün âşık olmuştu. Fa-| kat, Rüstemle çok iyi seviştikleri- Akşama beni yemeğe bekle: me... Davetliyim,, Dışarı çıktı, Ancak merdivende düşündü: “.— Bu akşam Aliyeye gide rim.,, oz Edip, o akşamı nasıl ettiğini bis lemedi, Altıdan sonra, daireden| çıktı, Beyoğlunda serseri serseri dolaştı, Aklı fikri, hep falcıday- dı: “.- Her şeyi biliyor... Her şeyi biliyor. diye söyleniyordu. Artık şüphe kalmadı. Demek ki, başıma o müthiş felâket geleck.. Fakat, buna nasıl ihtimal vermeli? Ben bunu yapar mıyım? Annem gibi pâk ve nezih bir kadın benimle ayni uçuruma yuvarlanır mı? İki- miz de ayni dakikada mı çıldıra- cağız? Hayır.. Buna imkân yek..., Birdenbire duralıyordu: “.— Peki, babamın ölümüne se- bebiyet verdiğimi nereden bildi? Demek ki bu adam boş değil.. Ar- ni görünce, aralarını açmaktar başka kestirme bir vuslat yolu bu” lamamıştı, Ferhat bu yoldan kork” madan, çekinmeden © yürüyordu. Sarışın Haççe'den ona sık sık bah” setmeye başlamış, hatta Mahmut paşanın Bebekteki yalısında bir gece buluşmalarına bile yardı etmişti. İşte Rüstem, o gecedenberi tek” rar (Haççe) nin tuzağına düşmüf” | tü. Haççe, Fatma kadar güzel d& gildi, fakat ondan çok daha seh” har ve cazibeliydi.. Sesi güzeldi Oynaktı.. Fatma daha ağır başlı bir kızdı. Rüstem, Haççeye dahs fazla temayül © göstermeye, onu tekrar sevmeye başlamıştı. Haççe Rüstemin zayıf dama” | rını da biliyordu. Ona birkaç k#* deh rakı içirdikten sonra dizim başını koyuyor ve şen, oynak şar kılar söyliyerek, eski âşıkmı ku * durtuyordu. Ferhat, sık sık Bebeğe giderek: Haççeyi sıkıştırıyor: — Aman yavrum, şunu elde et! Ailesi onun Fatmadan ayrılmas” nı istiyor, Rüstem Fatmadan ay rılırsa, derhal seni alacak, Biliyor” sun ki o seni bütün kadınlarda” fazla sever! Diyerek Haççeyi her gün körük” lüyordu. Ferhat, Rüstemin evine beş gü” denberi uğramamıştı. Oraya gitti ği zaman Fatmayı Rüstemle bir” likte görmeye tahammül edemi??” du. Zaten Fatma da son günleri? /| Rüstemden iyice soğumuş ve Fe” hada karşı temayül göstermeY? başlamıştı. Ferhadın hadımlığıns | inanmıyordu.. Bunu bir lâtife ole” rak dinlemiş ve inanır gibi görü * nerek içinden gülmüştü. Şi Ferhadın meylini gördükçe hadı İ lik hikâyesinin tamamiyle uydur * ran olduğuna hükmetmişti. Fatma evde kendi kendine: — Ferhat gelirse, içimi tacağım. Ona kendisini mi söyliyeceğim.. Diyordu. Ferhat da evinde ayni şeye k#” rar vermişti: — Fatmayı yalnız görürse” (Senin için çıldırıyorum... yaşıyamıyacağım !) diyerek bütü hislerimi anlatacağım. liyim. Ondan uzakta ai Hayatımı ona göre tanzim etme yim. Korkuyorum.Mukadderatı” nüne geçmezsem, ben ne or Yanından geçenler dikkat selerdi, sokakta yürürken Nd kendine söylendiğine dikkat ei” ceklerdi. Edip bu asabi halde kendi” geldiği zaman, başımı kaldır. Meğer, ayakları, onu mihaniki * rette, Aliyenin evine getirmiş” Bir an tereddüt bile etmedi. yürüdü. Olur'a, Aliye yalnız kadındı. Kendisile alilkadar 91, ticaret seyahatinde bul e söylemişti ama, ya başka bir keği eve davet ettise?... ka şünmeden ikinci kata a çaldı. Beş dakika sonra, kapi, landı. Arkadan zenciri vi İşte tam 6 zaman Edip, yürük?” pot kırdığının farkına vardi. (Devami i