* k sundaki mevcut cephane sandık - E'lı ’ '—;3& v .'—)XÖKA—_ x ılıı Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL Her hakkı mahfuzdur Geçen kısımların hulâsası | Mütarekeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde çalışanlar arasına ka- tılan İlhami, İngilizler lehinde çalı - şan Fatma Nüzhetle tanışıyor ve o » nunla beraber yaşıyor. Diğer taraftan Pantikyan yazıhanesinde millt kuy - vetlere çalışan Feridun Bey Pantik - yan tarafımdan takip ettirilmektedir. O gün Pantikyan yazıhanesin- de faaliyet fevkalâde idi. İçeriye girip çıkanların haddi ve hesabı yoktu. Ne oluyordu?. Ne olacak- tı?. Pantikyan orada bulunanların her birne ayrı ayrı, talimat veren bir çete âmiri gibi, kısa boyu ile mütemadiyen gidip geliyor ve bir şeyler anlatıyor, not - ettiriyordu. İki üç gündenberi, İstanbul u - fukları üstünde devam eden dur- gunluk demek nihayet bugün sil- kiniyordu. Pantikyan, İstanbuldan Anado- kaya yapılan silâh kaçakçılığının sureti kat'iyyede önüne — geçmek için emir almıştı. Zaten kendisi, karada - olduğu kadar da denizde de nüfuz sahibi idi. Gözünden hiçbir şeyi kaçırdı- ğ vaki değildi. Birçok zaman A. nadoluya kaçırılan silâhların ya- kalanmadan gitmiş olması — onu yakımndan tanıyanlar — görmemez likten geldiği mütaleasında bulu - nurlardı. Karaağacın — boşaltılmasından sonra bütün silâh depolarında ted birler alınmıştı. Her silâh depo- Tarr, Üst Üste yığılmıs va muhtelif yerlerinden, muhtelif vaziyetler « de alınan fotoğraflarla tesbit edil- mişti. Her hafta, muayyen günler- de gelen kontrol memurları, baş- larındaki yüzbaşının veya binbaşı- muın idaresinde depoları birer birer dolaşıyorlar ve sandıkların vazi- yetini evvelce tesbit edilen fotoğ- raflarla karşılaştırarak: “Bu hafta zarfında ... mev- kide... depolardaki cephane sandıklarına dokunulmadığı ve sandıkların vaziyetlerinin . . tarih te çekilen fotoğraflara uygun ol - duğu görülmüştür.,, Yollu raporlar veriyorlardı. Her şey dehşetli bir inzıbat altına almmıştı. Limanda gemilerden lnıı uçurtmuyorlardı. denilebilir » Goçon kısımların hulâsası Mekteplerde okutulan ve tarihte, ç- I debiyatta bahsi geçen bir kral Ödip ef- sanesi vardır. İşte, o gün, faler Fatih Efendi, Edip Beye, Kral Ödipin felâ- | ketine uğrıyacağını haber veriyor. De- likanlı, istırap içinde, ne yapacağını bi- lemiyor. Eve dönüyor. Annesine ne söyliyecağini şaşırıyor. Onun yüzüne bakamıyor. Kendisine, Osman Bey ismindeki ahbabının geldi- ğin! haber vertiyollar, Falcıyı - tavsiye eden bu adamdır, Osman Bey, sakal brrakmıştır. Edibin annesi Osman Beyle Edibi yalnız bırakıyor. İki ahbap, konuşu- yorlar. Edip, arkadaşına meseleyi söylüyor- sa da, annesine bir türlü açılamıyor, Bir şimendifer kazası olmuştu. Ondem bahsettiler. Alafranga ye- Tefrika: 72 Pantikyana, limana çok ehem - miyet vermesi emri verildiği za- man o, elindeki vesaitin kâfi ol - madığı mütaleasında bulunmuş - tu. Ne yapıp yapıp bununla idare edeceksin demişlerdi. Şimdi, bu günden itibaren tam bir kontrol yapacak, gezme ve araştırmalara kendisi de bizzat iştirak edecekti. Anadoluya silâh ve cephane kaçı- ranlar, Pantikyanın bu husustaki iktidarından emindiler. O isterse yakalıyabilirdi. Bununla beraber birçok silâh kaçakçıları da — “Biz kaçıralım da bak onun ruhu du » yuyor mu,, diye öğünecek kadar| kendilerine güveniyorlardı. Pantikyanın etrafında toplanan- lardan birinin eline sıkıştırdığı bir listede, (30 - 35) e yakın isim var- dı. — Bunları, diye seslendi, he men birer birer tevkif edecekgi- niz; nerede olduklarını öğrenecek siniz. Listeyi alınca dışârıya uğrıyan Ermeni istihbar memurunun arka- sından, Feridun bey de fırladı. Ondan daha evvel, daha kestir- me köşelerden Ermeninin gidece - ğini tahmin ettiği semte doğru u - zandı ve orada hiçbir şeyden ha- N T EŞMERÇ ” ilmumn — ua Fosiasi Tarih? Tefrikat 57 TETTŞWT ÇAS R AŞT 25 Mıyıı 1534 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDIİ Geçen kısımların hulasası Ali baba, İstanbulla Rusya, iki memleket mrasında kadın — ticareti yapmakla meşğuldü. Alibaba küçük - ken hadım yaptığı Ferhada İstanbul- daki kızlarını teslim ederek, Kafkas- yaya gidiyor. Tifliste valinin kona - iğında (Fatma) isminde bir Gürcü kı- zını kaçırmağa uğraşırken, Rüstem isminde bir gençle tanışryor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere Tiflise gelmiş - tir, Rüstem Fatmayı kaçırıyor ve fail olarak All babayı zindana atıyorlar. Ve Rüstem, günün birinde Fatma ile İstanbula dönmeğe muvaffak oluyor. — Şüphesiz.. — Ne istersen alıyorum... Faz- la parayı ne yapacaksın? — Baban Trabzondan yakında İstanbula ge lecek. Valilikten azledilmiş ama, sarayda mühim bir memuriyete tayin edileceği söyleniyor! Padi- şahm babana diğer valilerden faz- la teveccühü varmış... Rüstem gülerek: — Belli, dedi, valilikten azledil- miş. Sen hâlâ padişahın teveccü- hünden bahsediyorsun! Ferhat uyanık bir gençti.. Mem- lekette olup biten siyast — işlerden az çok haberi vardı: — Sultan Mecit, babanı, Rus- lara bir gösteriş olsun diye azletti. — Gösteriş olsun diye mi?!. beri yokmuş gibi dolaşmıya bağ- | v-remamennmapnmunananınanaanamanın ladı. Bu ermeni istihbar memuru ile Feridun bey çok iyi tanışıyorlar- dı. Fakat, dairedeyken Feridun Bey göze görünmemiş hâdiseden bir köşeyi siper alarak haberdar olmuştu. Âz sonra ermeni, tahmin ettiği gibi ilerden göründü. Feridun bey ona doğru ilerle - di. — Hayrola Karabet, dedi. Bu- ralarda ne arıyorsun?. Karabet Pantikyanm eline tu - tuşturduğu İisteye göz gezdiriyor- du. Kulağına çalınan sese doğru başımı çevirdi: — ©O maşallah Feridun bey, ne olacak.. Gene faaliyet başladı, de- di. Ve Feridun beye elindeki liste- yi uzatarak ilâve etti: — Bak bakalım şuna birader, İçlerinde tanıdığın isimler yar mı? — Nedir bu?., — Bak işte anlarsın! Yeni tevkifat mı?. Tefrilıı No. 13 25.-5- 934 bütün bu | Aşk ve ma- cera romanı| Nâkıli (VâA-NGü)! | vazıh surette görüyor, fakat, bunu meklerin daha ahhi olduğunu vöy-| lediler. Alaturka yemekleri çok yağlı diye hicvettiler.. Derken sofradan kalkıldı, Oturma odaşına geçtiler, Kah- veler geldi. Edip, artık mukadder zamanın geldiğini anladı. Ekseriya, en büyük hüsnüniyet- lerle başlanan bu gibi muhavere- ler, yeni anlaşamamazlıklara kapı açar. Edip gayet fazla takayyütle ko- nuşmak lüzumunu duyuyordu. — | Servet hanım, pencerenin ya- nındaki yerine oturdu. Edip, artık, dünkü sinirinden kendinde eser bile kalmadığını hissediyordu. Fatih Efendinin bü- | halde babamı beklemek lâzım. — Ona yakın bir şey. Senin ta- nıdıkların varsa işaret et.. Sonra bunları nerede bulabileceğimi söy ke.. Feridun bey listeye göz gezdir- di. Başta Şahin kâhyanın ismi var- dı. Ondan sonra gelen - isimler arasında yakından tanıdığı üçüne daha tesadüf etti. — Ne olacak bu isimler allahi aşkına Karabet.. Lüzumsuz bir iş için nafile kafamı yorma, dedi ve kâğıdı gerisin geriye Karabete doğru uzattı. Karabet: — Bak yahu, dedi, Bak içlerin- den bir tanesini bile tanısan işimi kolaylaştırırsın. Feridun beyin kafası, Karabet bunu söylerken, başka bir düğü - mü halletmeye uğraşıyordu. — Üç tanesini tanıyorum; bana ne olacağını söylemeden bir şey söylemem. Madem ki yardımımı istiyorsun, sen de beni meraktan tün myled kleri ona cıden ııçmı sapan görünüyordu. — Annesiyle bu münasebetsiz meseleden dola - yı darılmış olmasına bile şaşıyor - du. Annesinin yüzündeki teessürü hemen şimdi sileceğine emin bu- lunuyordu: Edip, annesinin, bu biçare za- yıf kadının yanında naşıl kuvvetli| olduğunu hişsediyordu. — Anneciğim... Dün seni üzdü- ğüm için çok müteessirim... Servet Hanım: — Üzmek mi?,. Yok, efaendim, niçin üzesin? Üzmedin... Yüz, hayret ifade — ediyordu. Servet Hanım, oğluna bir an bak- tı. Sonra, gözlerini kaçırdı. ruliın — Evet, hata ettim.., İnsan ne kadar hüsnüniyet sahibi olsa da, bazan istemediği seyler yapıyaor,.. — Vallahi beni üzmedin, — ça- nime. Nafile yere küruntuya ka, pılma... — Evet.. Dün Cafer Ağayı gör- düm. O da böyle #öyledi. Güya Trabzon valisi Karadenizde kadın! kaçakçılığına müsamaha ediyor - muş. Çar Nikola Türkiyeyi sıkış- tırmış.. Padişah ta (beyaz ayı) nm| fazla göcunmaması için babanı fe daya mecbur olmuş! — Desene babam da karıştı en nihayet bu kaçakçılık işine!., O! — Biraz bekleriz., Gelince, bir akşam yanına gider ve başından geçenleri birer birer anlatırsın! U- marım ki bu macerandan - baban da memnun kalacak ve seni, affedecektir. Ondan sonrasını dü-| şünme | — Ben bir şeyden korkuyorum, Ferhat! Babam meseleyi Padişaha anlatırsa... — Zannetmem, Mamafih anlat-| - sa da bunun senin için kahraman- lıktan başka bir kelime ile anlatı. lır tarafı yoktur. Niçin korkuyor- sun? Rüstem endişeli bir bakışla göz- lerini arkadaşının yüzüne çevirdi: Fatmanın istikbalinden korku- yorum, Ferhat! Babam onun kim olduğunu anlarsa Fatmayı elim- den kaçırırım diye korkuyorum. — Fatmayı baban elinden ala: cak değil ya...?! — Fatmayı babam elimden al- maz ama, Padişaha Çar Nikolanın gözdesi olduğunu söylerse... — Bundan ne çıkar?! Varsın söylesin, — Sultan Mecit: “Al işte.. göz- deni Sana %::Mıo- rum!,, 'atmayı Çar Nika- laya inde etmeğe kalkar. Ferhat düşünmeğe başladı. — Olabilir. Bu da bir siyasettir. Fakat, hiç merak etme: Fatma bu gün Çarın gözdesi değil senin zev- cendir.. Üstelik birde çocuğunuz var! —Benim hatırıma bir şey geldi, Ferhat! Çarçabuk burada bir ni- kâh yapamaz mıyız? İş Şehislâm kapısına dayanır... Fatmanın kim- senin cariyesi olmadığına ve — el- yevm benim nikâhlı karım olduğu- na dair bir hücceti şer'iye alırız. Bunun karşısında akan sular du- Tur. — Doğru. Güzel bir fikir. He- men imam efendiye bir haber vas onra, llyüe 4| ıyt lr tavır- la ilâve etti: — Unutmuştum bile... Bu derece aşikâr bir yalan, Edi- bin kalbini büsbütün yufkalaştır- dı. Sesi mülâyimleşti: — Sana acı hatıralardan bah- setmek istememiştim. Öyle ya; Se-| ni üzmeğe hakkım yoktu. Sonra, sahte bir samimiyetle, ilâve etti: — Yalan söylemeği beceremi- yorum.. Ne yapayım, anneciğim... Senden bir $ey gizlemek elimden| gelmiyor. Bu cümleler, annesinin merakı- nı tazelemeğe kâfi idi. “Acı hatıralar,, a yapılan mih, derhal, Servet Hanımın kayt tavrını bozdu. Fakat, düşündüğünün söyledi: — Peki, artık bu lâfları etmiye- Tim.., Yüzü, öyle merak ve alâka ifa- tel- lâ-, aksini — Hağdi'cen siğ. ü şal bul. —45— | Rüstemin babası Trabzondü” Istanbula gelmişti. Sultan Mecit mazul Trabzof valisini derhal saraya davet ede reki — Karadenizde neler oluyu'." Diye sordu. Rüstemin babaf anlatmıya başladı: — Rusya çok karışıktır, şevket' lim! Ahali Çar Nikolanın zu! ve hstibdüadından kürtulmak W yer yer isyan ediyor. Maiyet zabit” lerinden mülâzim Petroviç Korf denizde (ikinci Ştanka) oldu. rım, Sivastopol ve Odesa - sahill” rini yağma ve halkı Çar aleybif' tahrik ediyor. Padişah merakla sordu: — Hakiki (Ştanka) yı yakti” mışlardı. O sergerdeyi ne yap! acaba?.. — (Ştanka) yı Sibiryaya #7 | düklerini duyduk. Fakat — (İkil Ştanka) yakayı ele verecek budi” lalardan değil. Ayni zamanda etrafı çok kuvvetli. — (İkinci Ştanka) nn maktf drne imiş? — Rusyadaki inkıllpçlll'v. beraber hareket ediyor.. Nikolayı devirmektir. — Yerine kimi getirmek yorlar? ; — Korsanların anlattığına e kılırsa, inkılâpçılar veliaht N.l; sandrı Çarlık makamına çık istiyorlarmış. Sultan Mecit gülümsedi: — Demek ki veliaht ta inkılâP” çılarla beraber... — Öyle tahmin ediliyor, g” ketlim! — Bu ihtilâl ve inkılâp h"'fl' ğı (Aleksandr) ın pımıiı yürüyor.. Yoksa (Aleksandr) '1': lâlcileri kuvvetli gördüğü içif ©o tarafa meyletti? — Bugünkü idareden v:llly da memnun olmadığını ıü!""f lar. Çar Nikola Rusyada ook lüm yapıyor ve halkr pek fazlaâ * ziyormuş, şevketmeap ! — Aleksandrın biraz daha * yanık ve hür düşünceli bir. ** pî olduğu anlaşılıyor. Nasıl, fak olacak _ı;lbı?.. isti de ediyordu ki... Hemun ilâve — Lâkin mademki bın..öfp şeyler anlatmak istiyorsun, bi bakalım.. Biliyorsun, ben, hif v' kadar sinirleri bozulan kadıf .,' dan değilim... Asabım çeslif dır... Bu sözlerle, annelik den kaçmıyacağını, icap oğluna yardım da edeceğini latmak istiyordu, — Söyle bakalım,. Neyı!“' Edip, konuşmağa bu dere€ | rar vermiş olmasına rağmet gayret sarfetti. — Mesele, babamın mesel 1 Servet Hanımefendi, bu J,r b beklemiyordu. Edip, on' kudu. Annesini bundan "'LJİ menin çok - zalimane bir bi cümleye başlamak için, bül — Ya?.... zünde, derin bir endişe “'Mv'. oleağmı düşündü.