4 resme! | i ! — Sekizinci: sayıfadaki bakınız — Suzana civarda “Balıkçı güzeli, diyorlardı. Filhakika, o, bu balıkçı köyleri- nin en güzel kızıydı! Onun aya-| rmda bir genç kıza, değil şehirde, hatta şu dağ başlarını süsliyen şa-| tolardaki asilzadeler arısında bile! tesadüf edilmezdi. Onun şöhreti, asilzadeler arasına yayılmıştı. Bazı akşamlar, şatolardan, ara- balar iner, Suzanın köyü etrafın- da dolaşırdı. İhtiyar ve çapkın de- rebeyleri, tek gözlüklerini düzel- terek ona bakmak isterlerdi. Fa- kat, Suzan: — Aman.. Sinir. rahat vermiyorlar. - diyerek, kulübesine İnsana kaçar, saklanırdı Bu müstağni hal, elli beş yaşla- rmda fakat pek zengin olan Dik Kaya şatosu sahibini fevkalâde tahrik etti. Bu piliç meraklısı ih- tiyar, elli altmış kadar bendesini| silâhlandırdı. Suzanım köyüne, bir gece yarısı, baskın tertip etti. Yüzleri maskeli, siyah geniş şap- kalı, pelerinli adam'ar, kapıları kırdı.. Genç kızı, anasının babasının €- vinden çatır çatır koparıp aldılar: — İmdat. Alfonso.. İmdat. | Alfonso, Suzanm nişanlısıydı. İki genc, son derece sevişiyorlar; | evlenmek için, balık (o mevsiminin bereketli olmasını ,para temin ey «| lemesini bekliyorlardı. Delikanlı, sevgilisinin feryadı ü| zerine, civar evden, elinde tüfek, fırladı.. Fakat, derebeyinin küçük ordusuna karşı durabilmek kabil mi?. Onu, yakaladıkları gibi, mey * dandaki ağaca sımsıkı bağladı - lar... — Beni bunlara bırakma.. Beni kurtar.. Neredeysem gel, bul. - di- ye haykıran, ata bindirilip götürü- len nişanlısı arkasından melül, mahzun, baka kaldı. Baskıncılar gittikten sonra, ar *| kadaşları, delikanlıyı kurtardı.. — Bunlar, Dik Kayanın adam - ları.. Tanıdık!. « dediler, - Şişman, kısa boylu, sakil kont, kızı, güzel- liğine meftun edemiyeceğini anla- yınca, işte böyle, kaçırttı!.. Fakat merak etme, kardeşim.. Ben, sana, sevgilini iade edeceğim.. Yukarki*sözleri ,Alfonsonun en iyi arkadaşı söylemişti... Delikanlı, onun ellerine sarıldı: — Nasıl iade edeceksin?. — Hele mehtap bitsin.. Karan- lik geceler başlasin.. Ondan son - “ra. Sen, sevgilini kaçırdıktan son- ra, burada barınamazsın.. Onun için, evini, barkını, her şeyini sat... Mehtap bitinceye kadar aleste bulun.. Alfonso, arkadaşınm tavsiyesi - ne riayet etti.. Fakat, bütün mev-| cudunu, yok pahasına elden çı- kardı.. Şimdi, artık, karanlık geceler başlamıştı. | — Kulenin üzerinde ve sahilde! daima nöbetciler bulunduğu için, ancak böyle mehtapsız bir gecede Dik Kayaya yaklaşabi Alfonso: — Peki ama, yaklaşsak bile, içe- | dın mı?.. Çabuk, kacalım. riye nasıl gireriz.. — Sen, o ciheti bana bırak.. O akşam, sandallarını hazırla « dılar.. Sırlarmı hiç kimseye söyle- miyorlardı, Sanki ertesi sabah ba- lığa çıkacakmış gibi bir tavır takın mışlardı, ? kei Şatodaki kız ) hikâyeleri . Nihayet, karanlıklar bastı. Hır- sız küreği çekerek, şatonun bulun- duğu sazlıklar arasına yanaştılar.. Yolda, alçak sesle, konuşuyor- lardı: İ — Alfonso!.. Şatodan bu saz - lıklar arasına inen gizli bir yol ol- duğunu, bir gün, sisli bir havada, ördek avında keşfettim. — Şimdi, ne yapacağız?.. — Sandalı, sazlıklar o arasına| gizliyeceğiz.. O giz'i yoldan şato- ya gireceğiz. Gizli yola acılan ka pının kilidini işte şu âletlerle ke - seceğiz.. Kapı, bir salona açılıyor. Bekliyeceğ2.. Suzan, sato içinde| serbest dolaşıyor.. Elbette o sılo- na gelir. Yalnız bulunduğu zaman, | içeri girer, kendisini alır ve kaçı"! rırız.. — Aman, ne mükemme!.. Ah, bu saadete kavuşabilecek miyim?. Alfonsonun bu saadete kavuş - ması uzun sürdü. Zira, evdeki pı- zar, ancak yarıya kadar çarşıya uydu. Filhakika, sandalı sazlıklar arasına bağladıktan sonra gizli yo lu takip ederek, salonun kapısına geldiler.. Kilidi kestiler.. | Lâkin, salona Suzanın geldiği yoktu. Tam beş gün beş gece, orada, beraberlerinde getirdikleri Okuru ekmeği yiyerek, beklediler. Uy kusuzluktan, havasızlıktan, yor - gunluktan helâk olmuşlardı. İçeri girerlerse yıkalanacak'a - rından emindiler.. Zira, koridor- larda her an adamlar bulunduğu - nu farkediyorlardı.. Dahili taksi - mattan da haberleri yoktu.. Suza- nın bulunduğu yer kimbilir neresiy di.. Fakat, her halde, buraya gele- cekti | Netekim geldi. İlkönce, yanın « da, bir kadın vardı.. Sonra, o € tı. Suzan, hakiki bir asilzade gibi giyinmişti. Bu elbiseler, ona, ne kadar yakışmıştı. Bunun, kendi de farkına varmış gibi, dakikalarca endam aynasının karşısında dur » du. Kendini seyretti, Öteki kadın, dışarı çıktığı vakit, Alfonso i'e arkadaşı, birdenbire gizli kapıyı açırak, meydana çık- tı: — Gel. Çabuk.. Suzan. Kaca - Irm.. Genç kız, hayretle arkasını dön- dü: di — Siz?., Siz ha?.. Fakat, bura- da ne arıyorsunuz” — Koş, Suzan!.. Beni tanımı" Kız, bir kahkaha attı: — Kaçmak mı?.. Niçin kaçacak mışım?.. Ben buradan pek mem- nunum.. Bakın. Kendini endam ay nasında gösterdi. Nişanlısmı istihfafla süzdü. O - nun büsbütün kirlenmiş, buruşmuş i elbiselerine, uzamış sakalına, pe - rişan haline baktı: — Haydi, haydi.. Ben size lâ - yıkmıyım ?.. Buradan çıbuk kaçın.| Yoksa, bağırırım ha.. (Hatice Süreyya) Eskişehirde artez- | FFEFFR — Akşam Postası Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- okunaklı ! maması, seçme olması ve yazılması lâzımdır. 266 — Cehennem taşı Zalim vezirin biri vefat eder a-| ile halkı paşanın mezarına dikile- Cumartesi, çarşamba günleri çıkar cek taşım nev'i hakkındaki müza - kerelerinde kimi mermerden imei de #omakiden olsun diye görüşür” lerken orada bulunup vaktile pa- sanın zulmüne uğramış olan züre- fadan bir zat ta der ki bu kaplan! hiç birisi merhumun zamanı ha- yatındaki haliyle mütenasip değik| dir. Onun için dikilecek taş olsa olsa ancak (cehennem taşından) olabi"r demiştir. Mütekait Cemal 266 — Zalim vali Eski zamanda zalim bir Vali varmış. Bu adam halka akla sek| medik zulumlar yapar, bir behane ile zavallıların varmı yoğunu alır sonunda ya sürgün eder, yabut ta öldürürmüş,. Yalnız bir hücav şa“! ir Valinin bu zulmuna baş eğme” miş ve yazdığ hucuyelerle müte-| madiyen kendisini zemmedermi$. Şair halk tarafından çok sevil diği için umumi bir isyan cıkar di- ye Vali kendisini alenen idam et- meğe birtürlü cesaret edememiş. Ve bir fırsatını bulup bir gün ter-! tip eltiği bir ziyafete kendisini ça- gırmış. Şair nasılsa tetbirsiz davrana- rak ziyafete gitmiş. Mükellef bir sofraya olurup yemek yemişler, buzlu şerbetler içmişler yalnız şer- beti içtikten sonra, Şair tadından içinde zehir olduğunu anlamış. Zavallı adam, zehirlendiğini ve| öleceğini anlaymca ayâğa kalka-| rak gitmek istemiş. Bu hali büyük! bir memnuniyetle seyreden vali gü lerek sormuş: İ — Nerey şair? — Gönderdiğin yere.. — Pek âlâ güle güle.. Babama rast gelirsen selâm söyle. Hâlâ metanetini muhafaza e den Şair bu söz üzerine: — Cehenneme uğrıyacak deği- lim. Sözünü söylemiş ve pürvakar sna banana Aranıyo Muhabere ve muzaaf kayıt w- sullerini bilir bir arkadaşa ihti- yaç vardır. (Aranıyor) işaretine mektup! müracaat, Posta kutusu No, 46 Istanbul. P Gidilebilecek Ğ i eğlence yerleri | | SİNEMALAR : i ; i IPEK: MELEK: VW ELHAMRA: İH sARAY: İ SUMER: sı klübü! yana hasreti İ Kırık mabude Vatandaş silâh başma Çilgin uçu: Be içi yen tecrübesi Eskişehir 10 (Hususi) — Bir şu- besi İstanbulda bulunan bir ecnebi Su grupu, Boyacı zade Mahmut Bey va- #tası ile belediyeye müracaat ederek, şehir civarında arteziyon yapmak istemiştir. tecrübeleri Bu grup, şimdiye kadar Afrika ve Asyada büyük su tesisatı vücüde ge- tirdiğini bildirmekte ve bin metreden fazla bir derihlikten Eskişehirin ihti- yacına kâfi su bulacağını tahmin et - mektedir, Beyaz rahibe, Hayat budur. Mami ğ 1 döktor. #ALEMDAR: Prenses Nadya, YILDIZ: Hs $ MULI: Bir millet uyanıyor. BH HALE; (Üsküdar) Bin İkinsi gece # KEMALBEY: (oKurşuna dizilen Ş Kraliçe FERAH: Ankara posta FRANSIZ TİYATROSU! Kuklalar, oan İrEzaszesez sararan şol | Pratik Hayat Bilgisi 12 Mayıs 1934 Hayatta muhtaç olacağınız meli maümatı kolayca öğreniniz e Nakıl Adliye ADLIYE — Türkiyede mahkemelerin vazifeleri teşkili maha- kim kanunu ile tayin edilmiştir Mahs Müddeabih'in kıy- metine göre tayin edilmiş bulunmak- tadır. Mahakim teşkilâtında sıraşiyle ev» velâ derecei salâhiyeti kanunu mah - sus ile muayyen olan Sulh mahkeme- leri, saniyen bulundukları kazanın İs“ wi ile anılan asliye mahkemeleri var- dır. Bunların fevkinde Temyiz mah- kemeleri bulunur. Bunlardan başka beş seneden faz- İn hapis “cezası cürümlere ait davalara bakmak salâ - mevcut kemenin vazifesi ile cezalandırılacak hiyetinde bulunan Ağırceza mahkeme | leri vardır, Köylerdeki köy ihtiyar meclisleri on liraya kadar alacak davaları ile bazı şahsi hukuk iddialarını hallet - mek salâhiyetine ma'iktirler. Mevcut mahkemeler ikiye tefrik 0- tunur; a - Vazifeleri sureti tasrih © edilen | mah - Sulh, Hukuk, Ceza mahke- ihtiyar meclisleri bu sinif « mahsusada kanunla kemele, meleri tandırlar, b - Vazifeleri kanunla tayin olme yan Asliye mahlcemeleri, bunlar da Asliye hukuk, ve Asliye ceza namiy- le ikiye ayrılırlar. s Dikkat: Asliye mahkemeleri ihti - yaca göre mütcaddit dairelere ayrı lr, Meselâ: Aile hukuku, şahsi hu - kuk, ticari muamelelere sit davaları görmeğe mezun /.sliye mahk:scleri gibi. Bilumum mah Temyiz mahkemesi vardır. Temyiz mahkemesi. şimdi. Eskişehirdedir. . Üç Hukuk ve üç Ceza dairesinden müte- şekildir. Derecesi salâhiyet itibariyle maha- kimin vaziyeti şudur: 1 — Ihtiyar meclisleri. 2 — Sulh hukuk, Sulh ceza... 3 — Asliye ticaret, Asliye hukuk, Asliye ahkâmı şahsiye, adliye ceza. 4 — Ağırceza. 5 — Temyiz. Istanbuldaki mahkemeler şunlar - dır: Sulh hukuk mahkemeleri: bul, Beyoğlu. Sulh ceza mahkemeleri; Istanbul, Galata. Asliye birinci hukuk; o Ticaret ve hukuk davalarına bakmağa salâhiyet- tar. Asliye ikinci: bukuklar.. Ticaret: Birinci, ikinci, Asliye: Birinci, ikinci, zalar.. Kaçakçılıkla meşğul ihtisas mah - kemesi: Sekizinci ve dokuzuncu A « ğiresza. Sulh hukuk mahkemelerinin salâs hiyeti: Hukuk mahkemeleri miktar veya kıymeti üç yüz liraya kadar olan alacak ve menkul ve gayri menkul muayyen miktar davaları ile icar müd deti bitam bulması dolayısiyle me'cu- ran (tahliyesine (dair (olan da- valara ve kanunlara tasrib olunan bu derecede davalara bakmak. Eğer müddeabihin kiymeti veya miktarı üç yüz lirayı tecsvüz ederse bu dava Asliye hukuk mahkemelerine aittir. Sulh ceza mahkemelerinin salâhi - yeti: Sulh ceza mahkemeleri tokluğuna (belediyelere | hizmetinde kullanılmak cezasını müstelzim olan efalde gayri kabili temyiz olarak ka. rar verir. Kabahatlerde cürümlerinin cezaları kanunca hafif olan yani had. di azamisi bir seneyi aşmıyan hapis cezasi” ile iki yüz liraya kadar paru cezasına hükmedebilirler. Bu hüküm kabili temyizdir. Istan « Üçüncü, dördüncü Bazı mahallerde para cezası mik- tarı fazladır. Meselâ havzsi fahmiye- de Sulh ceza mahkemeleri pek yük- sek cezalara bakabilirler. <lerin fevkinde | ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur DAVA MAHKEMEYE NASI VERİLİR — Bir meselenin mahke tahriki lâ sımdı. Bu tahrik menafii umumiyey: taallük eder mahiyette görülen suçla da doğrudan doğruya müddeiumumi lik makamı tarafından yapılabilir. Şal şi hukuk davalarında mece rüyeti için davanm dava oluna: mevzu hakkında bir istida yazılarakİ ait olduğu makama verilir. Bu istidi mahkeme teşkilâtı mucibince ait oldu- ğu mahkemeye takdim edilmelidir. MAHKEME HARÇLARI — Da: va İüzumunca mahkemeler tarafın dan alman harçlar ve dava esnasındı yapılacak masraflar şunlardır: a: 1 — İstida pulu, 2 — Kayit masrafı, 3 — Tebliğ masrafı, 4 — Keşif maârafı, 5 — Haciz masrafı. Bu beş masraf mahkeme kal vasıtasiyle yapılan masraflardır. b:ı1— rafı, 2 — Şahitlerin ikamet masrafı vel kaybettiği yevmiye bedeli. 3 — Ehli hibre ücret ve masrafla hitlerin seyahat mas rı. e : İlim harcı > Davayı kazan dıktan sonra kazanan kimse tarafın dan alınan ilâma harç kanununa tev: fikan yapıştırılan pul.. d : Resmi dairelerden talep olu nan evrakın asil veya suretlerinin ta dik ve pul harçları. Bu masrafların kâffesi davada de: lilini isbat etmek istiyen kimse tara: fından ve a faslındakiler müddei tara fından tesviye olunur. Dava netice lendiği zaman hangi taraf kaybedersel o taraf bütün masarifi tediyeye mec bur'tutulur. “a TEMYİZLER NASIL YAPI LIR ? — Temyiz dava arzuhali sure tinde tanzim olunur: Kaç kişi temyiz olunuyorsa o kadar suret olarak arzu: hal tanzimi icap eder. Temyiz ve arzuhali doğrudan doğ ruya Temyiz mahkemesine gönderil » diği gibi, hükmü veren mahkemeyi veya temyiz edenin bulunduğu mem | leket mahkemesine verilebilir. Suret temyiz olunan tarafa tebliğ olunur v! on gün zarfında cevap vermeğe mec bur tutulur, On gün nihayetinde hük mü veren mahkeme temyiz — arzuhali ni dava dosyasiyle birlikte olarsi Temyiz mahkemesine gönderir. Tem yizin kanuni müddeti on beş gündü! Bu müddet zarfında arzuhalin veril İ imiş ve harç ve resimlerin tediye edi! güncü ce- miş olması lâzımdır. Eğer harç ve #* simler verilmemiş olursa dava o temyi edilmemiş addolunur. NASIL VEKALET EDİLİR? - Gerek davacı ve gerekse dava olun4 mahkeme huzurunda kendi hulukl! rım müdafaa etmeğe salâhiyettar 9 dukları gibi vekil olarak bir avukat ! tutabilirler, Avukatların o mahkeme müekkille- si temsi! edebilmeleri İSİ ellerinde bir“vekâletname bulunma şartlır, Avukatım vekâletnamesi ©l mazsa mahkeme onu kabul etmemi salâhiyetine maliktir. Keza avuW olmıyan kimse avukata işini tevdi ğini bildirerek mahkemeyi t3İ Avukatlar için tanzim olunan “ İ kâletnameler iki suretledir: boğaz | 1 — Salk makkömelerindeki 58 | rin takibi için. 2 — Asliye hukuk ve Ceza kemelerindeki işlerin takibi içini” a - Sulh mahkemelerinde: Vi vekâlet alacaklınm hukukunu 19” edecek olan vekil ile hâkim ve * 6 verenin huzuru ile yapılır. Şekli “Hukukunun teminini line bıraktığına dair sarahati Ba” istide” dır. Bu istidaya on beş k9” luk bir istida pulu ve altmış kur“ mektep pulu yapıştırılır. (Daha bitme"