HakikIi vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMİiİL l 27-4-934 Rer hakkı mahfuzdur Tefrika: 44 Geçen kısımıarın hulâsası Mütarakeden sonra Istanbulda A. nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları Ilhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanma tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mişti . Bu adam urün bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşla: dan yüz verdirilmemişti. K mıya çalışıyordu. kimse kat'i bir şey söyleyemiyor . Bunun hakikatini — ancak yarın öğrenmek kabil olacak .. — Yarın ne zaman?. Kâhya güldü ve: — Oraya gitmeyecek miyiz be birader, dedi, o zaman. — Şimdi yapacak — bir şeyimiz var mı7, — Var zahir.. Salim ağa ile, a- rabacılar veisi Nazım bize araba» larla hamalların ne zaman lâzım hya atlat- oluduğunu bilmiyorlar. Kendileri - | ne bu geceden haber vermek icap ediyor. Yarın söylersen o adam- ların iki ayaklarını da bir pabuca koymuş oluruz. — © halde ben gidip haber ve- reyim. S L Hüğir Onlara — ben haber veririm, Sen bana (Abdullah) 1 çağır. Akşam üstü beni gelip bulsun.. Bundan başka bana - bir | balıkçı elbisesiyle, bir kaç balıkçı aleti lâzım. — Buradan ayrılırken balığa çıkıyorum, diye ayrılmam lâzım. Karşıdaki herif bizi bir İn- giliz casusundan farksız gözetle - yip duruyor. Şahin kâhyanın bununla bah- setmek İstediği adam, karşısında otel sahibiydi. Araları hiç te iyi ol- madığı için mütemadiyen aleyhin- de hareket ediyor, iki günde bir, İngiliz istihbaratına haber yağdı - rıyordu , Ali ağa, başka bir işi olup olma- dığını sorduktan sonra Şahin kâh- | yadan ayrıldı. Saat yedi buçukta gelip gene kâhya ile birleşecekler ve programlarının tatbikine koyu- tarafın- | Akşam olmuş, motörlere alına- caklar alınmış bütün hazırlık ik- mal edilmişti. Kalafat yerinde gö- ze görünmiyen fakat için için kay- nıyan bir hareket vardı. Ali ağa ile Şahin Kâhya bir kö- şede konuşurlarken diğer arkadaş- ları birer birer motörlere atlamış- lar, harekete hazır bir hale gelmiş- lerdi, Şahin Kâhya tıpkı balığa çıkan kırk yıllık balıkçılara benziyordu. Ali ağa zaten o kılıkta idi. Şahin Kâhya: — Ali sen ötekilerle beraber git. Ben birinci olarak hareket edece- ğim. Yanımda Trabzonlu Hayrul- lah ve Tahsin, Hemşinli Mehmet ve Aptullah bulunacak, Siz benden yarımşar sâat sonra hareket eder- siniz. ç Buram buram kar başlamıştı. Karanlık sokakların - sessizliğine dökülen bu beyaz parçalar, ortalı- &ı oldukça aydınlatmıştı. Motörler Yenikapı ile Fenerin arasındaydı. | Şahi Kâhya, Aliden ayrılarak | evine uğradı. Az sonra da motöre gelmiş bulunuyordu. Motöre ayak basar basmaz: —Yollan, emrini verdi, Motör ağır ağır, yerinden oyna- dı. Halicin karanlık içinde bulanık görünen sularmı ikiye ayırarak yol almağa başladı. Şahin Kâhya gemi yol oldığı müddetçe tertibatını hazırlattı. O, her ihtimale karşı kâfi miktarda ip, balta almıştı. İpleri, alacağı si- lâhları bağlamakta, baltaları da herhangi bir yakalanmada motör- leri batırmak için kullanacaktı. Onları birer birer tevzi etti. Diğer motörlerde de ayni şekilde hare- ket edeceklerdi. Hemşinli Aptullah bir çok vak- alarda gâvur düşmanlığını filiyata çıkarmışlardandı. Nedense böyle biri karşısında soğuk kanlılığını |hiç muhafaza edemözdi. Bunun i- çindir ki Şahin onu bir köşeye çe- | kerek : — ”Aptullah, gene olur olmaz bir mesele için gürültü çıkarıp ta | başımızı nara yakma, dedi. Aptullah: — Yok, yok, kâhyam, diye te- |min etti. Elimden geldiği kadar lacaklardı. | sessiz dururum. Hiç bir gürültü çı- H Tarihi Tefrika: 29 Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın - ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman Istanbuldaki kız ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- ğında (Fatma) isminde çok güzel bii kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışryor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali bahadan intikam almak üzcre İstanbuldan Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı ka mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Rüslar Ali babayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baha ta- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rım gözdesile beraber yaşamaktadır. | 1848 den sonra kendisini Avru- panın hâkimi mutlakı addeden Çar Nikolanın saray papası çok zeki ve ayni zamanda da çok gaddar bir adamdı, Çara fevkalâde merbuti- yeti vardı.. Zulüm ve işkence — ile herhangi bir hedefe çarçabuk eri- şileceği kanaatini sarayda herkes- ten evvel Çara aşılıyan papas, Ali babanın ağzından tatlılıkla bir lâf alamıyacağını anlayınca: — Ben vazifemi yaptım. Sen Allahtan korkmıyan bir adama benziyorsun! Gökten — korkmıya- nın gözünü toprakla doldurmak gerektir. Diyerek, yan gözle cellâtlara işaret vermişti. Ali baba birdenbire neye uğ- radığını, ne olduğunu anlıyamadı. İki kuvvetli el, Ali babanın sırtını AEREEERE ŞN karmamağa çalışırım. — Sen bir çok zaman da böyle söyledin. Fakat gene kendini tuta- madın., Gözünü seveyim, dikkat et... — Meraklnama dedik ya kâh- yam... Seni utandırmam. — Göreceğiz. — Ben söz verdim mi yaparım. | Yalnız damarıma pek basmamalı.. Şahin kâhya filhakika Aptullah- tan çok çekiniyordu. — Rıhtrma yanaştığımız zaman ihtiyacım olursa ben seni ç ağırtı- rim, Aptullah, kâhyanın bu sözlerin- | den hiç te memnun olmamıştı. (Devamı var) Tefrika: No.17 SAT NK FN VI 3 KAYBOLAN SEVGİLİ & Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Vğv Nü ) Geçen kısımların hulâsas Balkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan Muhsin Raşidin Yunan diplomatların- dan Erci Behzadise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- sili Ert of Sad körüklüyor... — Fakat, Muhsin, Erciyi öldürmeyince, Yunan diplomatı Atinaya otomobille gittiği sırada, Bulgar çetecileri ona suikast yapacaklardır. Ert of Sad, Muh- sine, bizim henüz mahiyetini bilmedi- ğimis bir sır tevdi ederek, onu, atla, kestirmeden Ercinin geçeceği Altıyol mevkline sevkediyor. Böylelikle Erci- yi Muhsin öldürdü sanacaklardır. Mufsin, emirberi Muammerle be- raber, odasında hazırlanıyor: tepeden tırnağa kadar süzdü: — Vah aziz dostum... | heyecana kapıldığınız anlaşılıyor. Ger. ge, veziyat, heyecanlanmıyacak - gibi değildir... Buna rağmen, size, behe- mehal kılık kıyafet değiştirmenizi tav- siye ederim.,. Bir spor elbisesi giyiniz.. Bir pardesü abnız... Böyle, frakla, be- yaz yelekle ve beyaz boyunbağı | at soyahati yapılır mı?.. Haydi, efen- dim.. Odanıza çıkm... Üst baş değişti- ia! Müuhsin Raşit, hayatında daima 30- ğuk kanlı olmuş bir erkekti. Fakat, aldığı haber öyle harikulâde idi ki, bü- tün maneviyalını altüst etmiş, Onu, a- detâ uykuda gezen bir hasta haline ge- tirmişti. Ert of Sadın dediklerine derhal in- rin! Fevkalâde | ile | | kiyat etti — Peki, peki... Hakkınız var... Manyetizme edilmiş gibi, gene bi- naya yürüdü... Merdivenleri, sofaları, koridarları geçti... Odasının - kapısına yaklaştığı zaman, sabık emirberi Mu- | ammerle karşılaştı: — Beyefendi!... Ben de sizi yordum... Aman, ne iyi oldu da bul- dum. Muhsin, biraz kendini topladı, kaş- | larmı çattı: — Gene ne saçmalıyacaksın?... De- minki gibi, —incir çekirdeği doldur- maz mühim keşiflerde mi yoksu?... — Beyüm.. Sen çok yorgunsun... Hastasın... Haydi, artık yat, uyul!... Rengin yemyeşil olmuş.., Bu sözleri mahsus söylüyordu: Uç ahpabın muhayeresini telefon- da dinlediği için, Ert of Sadla efendisi- ni karşılaştırmamak İstiyordu. Onu, tuzağa düşmekten böylelikle koruya- caktı... Muhsin Raşit, Yatacak olursa, mesele kalmıyacaktı-. Sonra, Muam- mer, dışarı çıkacak, İâzim gelen kimse- leri meseleden haberdar edecekti... Aj tıyola telefonla bildirecekler, — orada, müessif suikastın MEYdANA gelmemesi ârır Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı | dışarıya sen çıkmıyacaksın.. Sana | bulundun | ABER — Akşam PFostası — 27 Nisan 1834 27 Nisan 1934 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDI derhal yere getirmişti. Cellâtlar- dan ikisi esircinin ayaklarını yuka- | rıya kaldırdılar.. Falakaya benzi- yen iki demir arasına sıkıştırarak kenarındaki zincirleri gerdiler, Ali babanm ayakları mengene arasında sıkıştırılmış iki et parçası | gibi, ne çabuk ta ezilip pörsüyüver mişti ! Ali baba avazı çıktığı kadar ba- ğırıyordu: — Hiç insaf ve merhametiniz yok mu be yahu?... Benden ne öğ- renmek istiyorsunuz? Papas gülerek sordu: — Fatmayı nereye Anlat bakalım? — Vallahi ben onunla ömrüm- de bir saniye bile yüz yüze gelme- dim. Onu kaçıran ben değilim., — Kimdir.. Demek ki kaçıranı biliyorsun? Şimdiye kadar neden sakladın.. Neden itiraf etmedin? Cürüm ortağıma zaman kazandır- mak için mi sustun? Ali babanın çıplak omuzların- da iki tel kamçının birden şakla- maşı, iri gövdeli esircinin bütün cesaret ve mukavemetini kırmıştı. — Tifliste Rüstem isminde bir genç var, Fatmayı seven ve kaçı- kaçırdın.. ran odur. Onu yakalayınız.. Beni | neden tazyik ediyorsunuz?. Diye haykırdı. Ayağındaki zincirler biraz da- | ha gerilmişti. Ali babanın canı eskisinden çok | daha fazla yanmağa ve baldırların | dan kan sızmağa başlamıştı. | Papas tekrar sordu: — Bu adamı Tifliste çok iyi ta- nıyan birini gösterebilir misin? | Ali baba, o dakikada babasmı bile ele vermekte tereddüt etmiye- cekti. — Petroviç onu çok iyi tanır. Zaten Fatmanın kaçırılmasına yar dım eden de odur. Diye cevap verdi. Papas cellâda işaret etti: — Yavaş.. Ve zencirler birdenbire gevşedi: — Peki.. Bu Petroviç kimdir.. Nerede, kaç Numaralı evde rur., Ne iş yâpar? Ali baba dişlerini mırıldandı: — Tiflis valisi Mihailoviçin e- vinde oturur. Valinin bahçıvanı- otu- | gıcırdatarak | Muammer, Muhsin — Raşidin, yunmıya başladığını memnuniyetle gör dü. Ona, soyunmasında yardım — bile etti. Fakat, genç adam, niçin bu ka- | dar acele ediyordu? Yoksa, kendinde fonalık hissediyordu da çabucak uyu- mak mi istiyordu? Birdenbire, Muhsin Raşit, Muam- | meri şaşırtan, yıldırımla vurulmuşa dön düren bir emir verdi: — Polaptan at elbiselerimi çıkar! — Aman, Beyum... — Haydi, çabuk çıkar kuzum... A- cele işim var... Gideceğim... — Nereye gidoceksin? — Sana ne yahu.., San ne?, çabuk, hazırla... — Korkarım, © heriflere uydun.. Altıyola gidiyorsun... Muhsin Raşit, hayretle; | — Ay... Sen nereden biliyorsun?.. | diye sordu. | — Neden bilmiyecek mişim?.. Sen | beni uyuyor sanıyorsun amma, ben u- yumuyorum, beyüm... Bak, ne yaptım, nasıl her şeyi öğrendim... Muammer, bütün dinlediklerini an- lattı. Fakat, Mahsin Raşit, at elbise- | lerini giymekte devam ediyordu: 804 Sen, — Yalan söylemiyorsun mi? — Söylediklerim yalan çık beni asınız! Rüstemi Tifliste dan başka kimse tanımaz. yakamı bırakınız... Ben bu işti günahım, papas efendi! Papas bu haberi alınca, mali muş mağribi gibi, sür'atle zin dan çıkıp gitti. Cellâtlar da zencirleri çözü ve işkence aletlerini toplayıp dan kapısını kapıyarak gittile! Ali baba kendisinden alanlardan intikam almıya vermişti. Petroviçten mad yardım görmek ihtimali yoktu halde Fatmayı kaçıran adam vermekte ne beis vardı?... —6— Bir aydan beri sükünet Tiflis sokaklarmda tekrar Rı murları dolaşmağa başlamıştı. Çarın emriyle valinin b nını tevkif ederek — Petersb göndermişlerdi. Petroviç, Çarın gözdesini met isminde bir delikanlının çırdığını gördüğünü — söyli Tifliste Ahmedi arıyorlardı. isimde bir gencin Kırım ote yattığını ve Ali babanın çok © olduğunu otelde oturanlar verince memurlar Tiflisten ma geçmişlerdi. Çünkü Ahn biray evvel: “Batuma gi rum.,, diyerek otelden ç herkes biliyordu. Vali Mihailoviç: — O halde bu çapkın -Bali kaçmıştır. Kanaatile Batuma şiddetli & ler ve bir çok memurlar — göl! mişti. Rüstem Tiflis sokaklarındâ laşmıyor ve Bekirofun evinde gili Fatmasile baş başa yaşıy? Rüstem kendisinin çok bir adam olduğunu anlamıştt: yanm bir kız yüzünden bi | girdiği ve altüst olduğu bir $ ( Rüstemin sevgilisi ile Tiflisi& beğinde geniş nefes alarak Kf | koyuna yatmasında taliin ve' düflerin büyük yardımı vardi: Bekirof, Rüstemi çok - 9€' du. Bir sabah kendisine: (Devi — Gene mi gideceksin, beyüt — Gideceğim... Mutlaka, mt? gitmeliyim... Çünkü, öyle bir rendim ki, behemehal Altıyolda | Hehöndidle karşılasnalıyam.. Hü hal... Behemehal.... Muamiçer: — Öğrendiğin nedir?. Niîı': laşacaksın? diye sordu. Gene © sana bir yalan söyledi.. s:ııı': düşürecekler.. Bu kadar akıllı bif olduğun halde oca nasıl inemiti Vallahi sena şaştyorum beyüme Fakat, Muhsin Raşit cevap ğ — Ben, yapacağımı biıı'yo'*” Pardesüsünü aldı. Dışarı çtkt” ammer de arkasından fırladı! p — Gitme, beyüm... Gitme iş açılacak.. Kendisine kol kuvvetiyle j iğini anlayınca, M“h" di. di. Merdivenlerden aşağı :'"dî'" Orada, ahbaplarından bir #f7 | ladı. Bir Sırp, bir Remanyal!