Nar . HABER — Akşam Postası Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMİiL 24-4-534 Her Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalrşanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan | mütemadiyen çalışıyorlardı. e Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık. ları İlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanıma tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Patma Nüshetle aralarında Sir s6- | vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- | Zi taYİN ile uğraşıyoruz. Harbiye| ti adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşları tarafın. dan yüz verdirilmemişti. Kâbya atlat. muya çalışıyordu. Geliboluda bulunan jandarma | taburunun alelâcele harp cephesi- | ne gitmesi yüzünden yerli ORum- lardan jandarma bölükleri teşkil edilmiştir. Sebebi de inzibat işle- rinin sekteye uğramamasıdır. Bu Rumların yerli oluşları ve civar | araziyi iyi bilmeleri sebebiyle çok yakın bir zamanda civar (Oköyler- deki eşkıyalardan eser O kalmıya- caktır. “Uzunköprü eşrafmdan Hacı Mehmet Ağanın bir ay evvel Geli- boluda iken sonradan (İstanbula gittiği doğru değildir. e Filhakika | bu adamı çok eskidenberi m ve Çanakkale harbi esnasında ef- | rattan aldığı İngiliz esliha ve cep- henesi de, söylendiği gibi Gelibö- lada mahfuz değildir. Bunların vaktiyle Kuvayı Milliye mensubi- Tirdtadan Anadoluya “kaçırı- lan esliha arasında muhtemeldir. Bunun tetkik ve tah kikini Andona bıraktım. O, bura- da kalacak ve bu işlerle (o uğraşa- caktır. Ben de bir Yunan vapurile Çanakkaleye geçeceğim. | Şehislâm: | — Demek, ($.) Bey bu hava-| lide kuvvetli olan bir şey yok, — Hayır yok, efendimiz haz- retleri, Hoca Sabri Efendi: — O halde, dedi. Bununla A nadolunun kuvvetli olmadığına! mı hükmedelim?. — Bunu demek istemiyorum. Fakat daha fazla taazzuvuna mey | dan vermemek için elden gelen yapılmalıdır. Meselâ, Şehzade ö-| mer Faruk Efendi o Hazretlerinin! bulunması | İ hakkı mahfuzdur Tefrika: a | Anadoluya kaçtıkları şayiasiyle Şehzade (o Abdürrahim (Efendi Hazretlerinin kaçacaklarına oda- ir olan haberlerin halk arasında | yayılması Anadolunun gittikçe kuvvetlendiğine delil addedilebi- lir. Veliaht Hazretlerinin vaziyet- leri işi bir hayli karıştırmaktadır. — Düşüncelerinizi doğru bulu- rum, İşte bunun içindir ki biz de Anadoluya karşı kat'i vaziyetimi- Nezaretine daha yeni gelen Sü- leyman Şefik Paşanın (1) daha cezri hareket edebileceğini Oümit ediyoruz. — İnşallah... — İnşallah... — Allah ne kısmet ederse o ©- ur, Şehislim Ef. Hazretlerinin ay- rılmak için hazırlandığı O hareke- tinden belli idi, Bunun farkında o- lan (Ş$.) ve (K.) Beyler bir ağız- dan: » — Bizi yalnız mı bırakacaksı- nız, efendimiz hazretleri dediler. — Müsaade ederseniz, kaça- yım.. Sadarete uğradıktan sonra meşihate gideceğim. Şehislâm çıkıp gittikten sonra iki ahbap çavuşlar başbaşa kaldı- lar. e Pantikyan yazıhanesi bugün hergünkünden daha kalabalrktır. Girip çıkanların o had ve hesabi yok., Orta boylu, matruş, kalın en- seli, beyaz fakat kısa saçlı Pantik- yan bütün istihbar memurlarını şefi ve kurdu olduğunu hissettiren bir tavırla yazıhanesi (üstündeki kâğıtları karıştırıyor ve beş on adım ilerideki ayakta du - ran genç sayılabilecek bir adamla Türkçe konuşuyordu. Pantikyan İngiliz £ istihbaratı- nım el ve ayağı mesabesinde biriy- di. Hattâ bütün İngiliz memurları bile onun emriyle hareket eder ler; Galatanın, İstanbulun en giz- li, en karışık hususiyetlerine vâkıf i ve bu yerli Ermeninin bilgisine |, edinmiş cinstendi. Hergün, en kat'i bir itimat gösterirlerdi. Pantikyan İstanbuldaki nak cemiyetinin İstanbul murah- hası idi, Fıldır fıldır dönen gözle- rinden onun ne zeki, ne işini bilir Taş- yanında, | Tariht Tefrikai 26 © Da Nisân 1934 > 24 Nisan 1y34 o Karadeniz Korsanları O Müellifi: /shak FERDİ. | Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada İ Çar Nikola zamanında esirci Ali baba | iki memleket arasında kadın ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmuş- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin köna- ğında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç, Perhadm arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere Istanbuldan Tif- lise gelmiştir. Rüstem Fatmay: kaçır. mak ve Ali babayı ele vermek için ter. |. tibat alıyor. | Tiflis valisi, Fatmayı elde et- mek için Tiflisi kasıp kavuruyor, evvelce kadın ticaretile iştigal e- den bütün şüpheli adamları birer birer tevkif ettiriyordu. Ali baba karakoldan içeriye girince derhal sorguya çekildi. — Sen Çarı gözdesini ne ce- saretle'kaçırdın? Ali baba titremeğe başladı. Mihailoviçe cevap veremiyor- du, Jandarmalardan biri tel kam- çıyı şakırdattı. — Haydi söyle.. Fatma de? Ve müthiş bir yumrukla babayı yere devirmişlerdi. nere Ali olduğunu anlamak güç (olmazdı. | Yanındaki adama, elinde tuttuğu | bir kâğıdı göstererek çıkışıyordu: | — Rica ederim, Ahmet.. Yazı» | | hanemizi böyle saçma sapan, ipe i sapa gelmez ihbarlarla yanlış yol- lar. sürükleme. Senin bu ihbarm- dan bahsettiğin meseleyi bizzat gönderdiğim adam tahkik etti ve bunun baştan aşağı uydurma bir I haber olduğunu anladr. Dikkat et bu şekilde ihbarların devam edip giderse, doğrudan doğruya sen şüpheli bir vaziyete düşersin. Pantikyanı dinliyen adam, süt dökmüş kedi gibi sessiz duruyor; | bir tek kelime söylemiyordu. Bu hareketile Pantikyanın haksız ol- madığını gayet açık bir şekilde an- i latmış olurdu. Bu Ahmet, istihba- rr, bir çokları gibi kendisine san'- aşağı, iki haber vermek mecburi- yetini duyuyordu. Çünkü yiyip içecek, beş on kuruş kazanacaktı. Ne yapabilirdi? (Devamı var) eirika: No.14 am VK MA © Her hakkı mahfuzdur Müellifi : ( Geçen kısımların hulâsası Bjlkan misakı için Türk sefaretinde bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan Muhsin Raşidin Yunan diplomatlar: dan Erci Behzadise karşı beslediği | müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- siki Ert of Sad körüklüyor. o Fakat, Muhsin, Erciyi öldürmeyince, iki ar kaduşmı —gazeteci Gal ile komiteci Gospodini— bir köşeye çekiyor. On- larla konuşuyor. Muhsinin O adamları muhavereyi dinlemek için çare bulu- Yeorlar. Ereiyi çeteciler öldürecek, fa- kat, emareler; Muhsin öldürdü gibi gösterilecek . . — Aksi taktirde bizim tröstün na. zarmda kiymetim sıfıra inmez miydi?, Muammer çavuş, heyecanla dinli- va-na) yordu. Her şeyi öğrenmişti. Sade bir nok- tayı merak ediyordu: “— Acaba, Muhsin Raşit Beye söylenecek o tek cümle nedir?...,, Onun dimağımı işgal eden bu istif. ham, telin öte tarafındakileri de uğ- raştırıyormuş belli... Zira, Gal ve Gos- podin, bu meielenin ne olduğunu sor- dular. Ert of Sad ise: — Artık o kadarcığı da bana bıra- kın... Size, Muhsin Raşidin suikast ma- hallinde bulunması lâzım değil mi?... Bulunacaktır!.... dedi Üç kişi bu suretle konuşurlarken, Muhsin Raşit, demin hariçiye vekili ile karşılaştığı yerin yanında, bir ağaca dayanmış, düşünüyordu: “ Benim bu intilkam hissimi dur- duran kuvvet!,. Hem de, cengüâver cet- İ lerimin kanile alevlenen bu intikam his simi durduran kuvvet!... Ferihanm ka- tili ile, bir gün, böyle bir baloda karşı- laşayım da, ona hiç bir şey yapmıya- yım?... Mezarın üzerine o iki kelimeyi | kazdırdığım gün, böyle bir şeyi biç ak- Ismdan geçirebilir miydim?... “Millâ mücadele esnasmda nefretle | baktığımız şapkayı başımıza giyeceği- miz, belki o zaman aklıma gelirdi de, nişanlımın ırzinı mahvettikten sonra, onun kanma giren ve bütün halıralsrı- mın yalanı olan Beşpmmarı küllüğe çe- viren Erci Behzadisin milletdaşlariyle dostluk temini uğrunda çalışanlar ara- sında bulunacağım gelmezdi... “O zamanki ben, şimdiki “ben, in karşısına çıksa, ne der acaba?... Bende- ki bu istihaleyi öğrenince havsalâsı ne hale girer?... Buna rağmen, © günkü kadar vatanperverim, milliyetperve- rim... Hissiyatımın İsyan ettiği böyle bir dostluğu, yeni devletimizin felse- fesi dımağıma kabul ettirdi.. Hattâ, aynı rejimin felsef9si? “Dımağın his- siyatına da galebe galsn!,, emrini ver» di... Yavaş yava Yunan dost- lağunu, kalbime Yerleştiriyordum.. Esirci Ali baba kocaman göv- desile taşların üstüne seriliver- mişti, Prens Mihailoviç hiddetinden ateş püskürüyordu. Mesele Peters- burga aksederse, Tiflis valisi Çara ne cevap verecekti? Valinin satosundan kız kaçırıl- ması Rusyada ilk defa işitilmiş bir hâdise idi. Ali baba kamçıları yedikçe ba- ğırıyordu: — Vallahi ben kaçırmadım.. O- nu kaçıran Rüstem isminde bir de- likanlıdır. Benim bu işte suçum yok. Beni dövmeyiniz! Tiflis valisi şimdi biraz daha müsterihti, Çünkü Ali baba bu ifa- desile suçunu yarı yarıya itiraf et- miş oluyordu. — Demek sen Fatmanın, ki- min tarafından kaçırıldığını bili- yorsun! O halde bu kaçırılma cürmünde sen de alâkadarsm?.. Çabuk söyle bakalım, Rüstem kimdir? — Istanbuldan gelmiş yakışıklı bir delikanlı. Fatmayı sevdiğini söylüyordu. Kaçıracağını aklım- dan bile geçirmezdim. Vali kamçıyı eline almıştı: — Evimde Çar Hazretleri için terbiye edilen bir kızı seven ada- mı neden en yakın karakola haber vermedin? Mihailoviç elindeki Okamçıyı" Ali babanın geniş ensesinde şak lattır. Ali babanın canı yandığı hal de, bu işte Petroviçin de yardım ve alâkası bulunduğunu söyliyemi- yordu, Tehlike büyüktü. Ali ba» ba yarın Petroviçten başka yar- dımlar görebileceğini o düşünerek bayılmerya kadar dayak yemeğe razı olmuştu. — Başka bir şey (bilmiyorum, dedi, beni öldürünüz.. oAsınız.. Fatmayı ben kaçırmadım, Onu Rüstem kaçırdı. Tiflis valisi o gün akşama ka - dar bütün karakollardan Rüstem isminde bir İstanbullu genç arat- muştı. Jandarmalar ve kenar mahalle- lerdeki sivil ve resmi memurlar bu isimde bir kimse bulamıyorlardı. Rüstem aranırken diğer taraf- tan Fatmanın aranmasına da şid- detle devam ediliyordu. hayalinden utana sıkıla... “Lâkin, bir Türk şairinin meşhur beyti, beni teselli ediyordu: Unut felâketi sahsiyenin müsebbibini... Pakat hakareti affetme validen vatana! “Mademki annem vatan muhayyer olan hakareti İnönünde, Dumlupmar. da, Akdeniz kıyısında ve nihayet Lo- zanda aynen iade etti; Yunanlılarla uz- laştı; öyleyse, ben de şahsi felâketimi unutmalıyım.... “Böyle düşünmekteydim... “Bu düşünceyi, iliklerime kadar işletmiye uğraşmaktaydım... “Netekim, demin, Ert of Sad ile konuşurken, tam 1934 Türk cumhuri- yetçisine yakışan mukabelelerde bulun madım mı?,.. “Fakat, demek ki, intikam hissi, hâlâ, yüreğimin gizli bir yerinde, — Bedene sokulan müthiş bir hastalık halinde — Sinmiş, uyuyormuş... Zayıf bir zamanımda, o herifle yüzyüze ge- Hince, kabarıp taşıverdi... Bir yangının ahşap bir binayı sarışı, hayır, bir ben- zin deposunun patlayışı nevinden, her tarafımı, alevlerin kapladığını sandım.. “Eğer, beni uyandırıcı levhayı kar- şımda bulmasaydım, netice ne olacak- / Fm oteli basılmış ve esircinin Rİ” İ tem isminde bir dostu olup © idığı sorulmuştu. Otelde aylardı” beri Ali baba ile tanışan ve Sİ” şenler, gelen memurlara, bu ii” | de bir genç tanrmadrklarmı mişlerdi. Prens Mihailoviç bu neti” öğrenince: — Esirci beni aldatıyor. Fat” yı Tiflisten uzaklaştırmak için ini oyalamak istiyor. Diyerek, Tiflisten dışarıya # | kacak yolcuların çok dikkatli m yene edilmesini emretmişti. Tiflis valisi hâdiseyi Pet” burga bildirmiye mecburdu. rın uzaktan Fatma ile çok dar olduğunu biliyordu. Mihailoviç çara gönderdiği berde: “Fatmayı bir Türk kaçırmıştır.,, Cümlesini kaydeti”! yi ihmal etmemişti. Çünkü * Nikolanın esir ticaretini yapan yaptıranlar hakkında çok şidd kararlar verdiğini haber | alm!f' Moskovada o günlerde nan Avrupalı bir esir tacirinin Sibiryaya sürüldüğü Rusyada olmuştu. Prens Mihailoviç, Ali babaj”” — Sibiryaya sürüleceksin.. * Imı başına topla. Fatmanın 4 de bulunduğunu söyle., Seni taracağım! dedi Fakat, esirci l ağzından tatlılıkla söz almak #| İ bil olamamıştı. Gis e; imi . 3 m NE Ali baba, Çar Nikolanın. riyle Petersburga sevkediliyorü Tiflisin altı üstüne gelmişti. mayı aramadık ev, dükkân b” ; mamışlardı, Rüstem tehlikeyi “| lamıştı, Fakat, Fatmayı kaps! evden başka bir yere imkânsızdı. Sular duruluncıy8 dar Tifliste kalacaktı. Ali baba dayak yemekten b” düşmüştü. — Onu Rüstem kaçırdı.. Dedikçe tel kamçının b raa sarıldığını görüyor, d kimseye anlatamıyordu, Artık nun esirci olduğunu anlam Ne dese, kimin adını verse asmıyorlar, yakasını için, işlediği cürmü ( başkal sırtına yükletmek istediğine mediyorlardı, celerle yürümiye başladı. Bahçenin tenha taraflarına 4“ gitti, Orada, alaca karanlıkta, gr İktan her nasılsa sokulabilmiş | ni kasaba çocuklarına rasladı. if balodaki oyunları seyretmek içir lardan tırmanarak içeri girmişler, Genç adamın kendilerine " geldiğini görünce, yakalı zar işiteceklerine ve k İ zahip olarak, korkak korkak, onu” i züns baktılar. sail Fakat, Muhsin Raşit, düş g nin seyrine devam ederek, onlar!” larını, çenelerini okşadı. , Lüle lüle sarı saçlı bir yavru9” sadüfen, aklına ilk gelen suali sari — Kaç yaşındasın sen, baka” — On... Şu acsip fikir, onu meşgul ay “— 1924... 1934... Demek Kİ de Feriha ile evlenseydim, bu YA“ socuğum olacaktı... Eğer 4 sine çekseydi, onun da böyle ya sarı saçları olacaktı..., al el pr #