/ HABR'in hikâyeleri Bunun üzerine ava hazırlandı- lar. Aylardan beri olta ve kamışa el sürmemekle beraber, eski lekeleri sayesinde, ilk tecrübeler iyi semere vermekte gecikmiyor- du. Abdülbaki Efendi daha ilk ol- tada iri bir kaya balığı tuttu. Hus- rev Bey de bir tatlı su kefalı yaka- ladı. Ve ondan sonra kamışlarını | her defa sudan yukarı kaldırdık- ları zaman, ucunda küçük, gümüş renginde bir balığın çırpındığını görüyorlardı. Hakikaten bu harikulâde balık avı idi! Çıkardıkları balıkları gayet sık bir ağ torbaya dolduruyorlardı. | Yemlerini her değiştirmede yeni bir hâz ve ümitle titriyorlar, dün- yadan bihaber avlanıyorlardı. Fakat birdenbire derinden, san ki yer altından gelen boğuk bir gümbürtü, üzerinde oturdukları ze mini sardı. İki avcı titriyen elleri- le, kamışlarını sudan çıkardılar: — Ne oluyor?.. | Husrev Bey elini siper şekline koyarak karşı dağa doğru — bakı- | yordu. Parmağı ile gösterdi: — Top atıyorlar, işte orada!.. Filhakika dağın tepesinden ko- | pan koyu siyah bir duman parçası ağır ağır havada yayılıyordu. Cok geçmeden başka bir istika- metten, başka bir gümbürtü buna cevap verdi. Ve sonra fasıla her günkü kanlı düello başladı. İki avcının birdenbire kaçmıştı: — Bizim için artık hiç bir yer- de hakkı hayat kalmadı. | — Allah belâlarını versin! Diyerek oltalarını. topladılar, vemgitmeğe hazırlandılar. Bueshada - arkadan bir takım ayak seslerinin yaklaştığını hisse- derek titrediler, ve, başlarını çevi- rince, hemen on adım ötede dört tane iri efzun neferi gördüler, Olta ları ellerinden düştü, ve suya atıl- mak istediler. Fakat geç kalmış - lardı. Neferler daha çabuk davra- me- bir ile zevki | HABER Postası | ğ 22 Nisan 1934 , İBAKALORYA l30 ae Cuma, Pazar ve Salı günleri çıkar Bir balık avı dirde ölüm muhakkaktır. bakalım, iki şıktan birini ediniz. Haydi intihap İki Türkün hâlâ cevap verme- diğini görünce elini suya doğru u- zattı: — Düşününüz ki beş dakika zarfında bu suyun dibinde bulu- nacaksınız. Ve isterseniz gene beş dakikada ailelerinize kavuşacak- sınız. Karşı dağın tepelerinde top | | sesleri gümbürdemekte devam e « diyordu. İki avcı, ayakta, sükünetle ne - ticeyi bekliyorlardı. Yunanlı ken - di diliyle bazı emirler verdi. On | iki nefer sıralanarak - silâhlarını yere dayadılar. Zabit tekrar söze başlıyarak: — Size bir dakika müsaade e - diyorum, fazla bir saniye bile yok, ,dedi. Sonra, son bir tecrübede da- ha bulunmak emeliyle, hayvana' biner gibi oturduğu hasır iskemle- denkalktı.Iki arkadaşa yaklaşarak Abdülbaki Efendiyi kolundan tut- tu bir konara çekti, Yavaş sesle o - na: — Çabuk, parolayı söyleyiniz. Arkadaşınız bir şey anlamaz, ben merhamet etmiş görünür ve salrveririm. dedi, Abdülbaki Efendi hiç bir ce vap vermedi, Bunun üzerine Yunanlı Husrev Beyi çekerek ona da ayni teklifte bulundu. Fakat Husrev Bey de arkadaşını taklit etmişti, İki arkadaş tekrar yan yana geldiler. Zabit kumandaya başla- dı. Askerler silâhlarını — kaldırdı- lar. Bu esnada Husrev Beyin na- | zarış bir kaç adım ötede, çimen » | ler üstüne bırakılmış balık torba - sına ilişti. Bir güneş hüzmesi hi lâ çırpman balıkların üzerine dü - şüyordu. Derin bir yeis ve fütura kapıldı. Ve bütün metaneline rağ- men gözlerinin yaşardığını hisset- ti. Arkadaşına dönerek bağlı elle- rini uzattı: sizi narak üzerlerine atıldılar. Elleri « | ni, ayaklarını bağladılar. Üniformalarmdan zabit olduğu | anlaşılan, uzun boylu, iri kemikli bir adam elindeki kırbacır sallıya- rak kalabalığı ayırdı. İki avcıya doğru ilerledi. Mükemmel bir Türkçe ile: — Maşallah efendiler, nasıl iyi avlandınız mı bakalım? Bir asker, bu suale cevap ol - mak üzere balıkla dolu ağ torbayı zabitin ayakları ucuna bıraktı. Yu nanlı gülerek: —ELh, eh, görülüyor ki hiç te fe- na gitmemiş!. Maamafih biz baş- ka şeyden bahsedeceğiz. Sonra iki avcıya yaklaşarak ciddi bir tavırla: — Şimdi Beni dinleyiniz, dedi, siz, bence, bizim harekâtımızı göz lemek için gönderilmiş iki casus - tan başka bir şey değilsiniz. Pro- jenizi tatbik için zahirde balık av- lar gibi görünüyordunuz. Zahme - tiniz boşa gitti, elime düştünüz, vaziyetinizin vahametini — elbette takdir edersiniz. Çünkü bugüne bugün biz hükümetinizle hali harp te bulunuyoruz. Siz, ileri karakol- iarı geçmek için şüphesiz gizli bir | parola aldınız. Bunu bana söyler- seniz size merhamet edebilirim. İki dost, sapsarı çehrelerile a - yakta duruyor, hiç cevap yorlardı. Zabit devam etti: — Bu ifşaatınızı kimse bilmi- yecek ve kemali emniyetle köyü- vermi> | — Hakkını helâl et Abdülbaki Efendi! — Helâl olsun Husrev Bey, sen de helâl et! Yekdiğerinin elini metanetle ve dimdik Zabit: — Ateş! diye bağırdı: On iki silâh birden patladı. Abdülbaki Efendi ruhsuz — bir külçe halinde yüzü koyun düştü. Vücutça ondan daha iri olan Hus- rev Bey bir an olduğz yerde sak landı; sonra istıraptan takallüs e- den yüzünü gökyüzüne kaldırarak © vaziyette arkadaşı üzerine yıkıl- dı. Yunanlı yeniden bazı emirler verdi. Dört nefer ellerinde taş parçalarile geldiler. Taşlar iplere, | ipler de iki bedbahtın ayaklarına bağlandı. Her ikisini sahile doğru sürüklediler. Artık karşı dağdaki top sesleri susmuştu. İki asker Abdülbaki Efendinin başından ve ayaklarından tutarak kaldırdılar. Diğeriki asker de Husrev Beyi yakaladılar. İki defa sağa sola salladıktan sonra vâr sıkarak, durdular. Ani bir cumburtu işitildi. Sonra ayaklarındaki iri taşlarla ağırla - şan iki şehit şakuli vaziyette suya dalarak kayboldular. Su açılıp kapandı, dalgalandı ve kaynadı. Sonra düzeldi, ve kü- nüze dönebileceksiniz. Aksi tak - , çük dalgalar sahile kadar geldiler. Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada meşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve - okunaklı yazılması lâzımdır. 234 — Sen al Köylünün biri öleceğine yakın imamı çağırmış, ve şöylece vasi- yet etmişti: — Evim, tarlam, bağım hepsi çocuklarımın arasında taksim o - lunsun, yalnız kaybolan inek bu - lunursa onu büyük oğlan alsın... Hoca dalgınlıkla birden sordu: — Ya bulunmazsa? Köylü çok kurnaz bir adam ©- lacak ki hemen şu cevabı yapıştır- dı: — Bulunmazsa sen al Hocam! Davutpaşa Orta Mektehi 1. A. 235 — Uyanık sandım valinin Bir gün köylünün biri huzuruna çıkar, der ki: — Efendim bu sabah ormanda heğbemi yanıma koymuş uykuya heğbemi dalmıştım. Biri gelmiş çalmış. Vali köylünün kızar ve çıkışır: — Be adamhem malını, canı- nı düşünmeden yatıp uyumuşsun hem de gelmiş şimdi heybemi çal- dılar diye şikâyet ediyorsun: Köylü sözünü saklamaz bir a - dam imiş hemen şu cevabı ver« miş: Ne bileyim efendim. Siz bizim malımızı canımızı düşünerek uya- nık bulunuyorsunuz diye rahat ra- | hat uyudum! Bu söz valinin pek hoşuna gider ve ziyanını tazmin ettikten maada üzerine bahşış da verir. Davutpaşa Orta mektebi 1 A. 266 A. Fuat ÜPrrrammamazammanmmmrr Gidilebilecek eğlence yerleri SİNEMALAR : IPEK: — Hulya peşinde MELEK: Ben bir melek değilim. ALHAMRA: Kartm beni aldatırsa.. SARAY: ihmalkârlığına Kocasız kadınlar. Sahne- de: Edvardo Bianko. Ni Haydutları Dünyayı! dolaşan şarkı Altın arıyan kızlar ASRİ: — Evlenecek kızlar ŞIK: — Kadın ve kumar. Kara yılan. ŞRK: Çingene kızı ALKAZAR: Vahşi orman esrarı HILAL: — Beyaz rahibe ALEMDAR: YILDIZ: MILLI: ğ HALE: KEMAL BEY:; FERAH: TAN: SUMER: TURK: 200E2RMETANEMMENETTERENAZAZ KTT TEREMÜİETTTİTÜEİETNME MUAÜLİKİZERİ Altın arayan kızlar Şeytan kardeş Macar Marşı (Usküdar) Milyon avcı- ları, Gece hâkimi Volga kızı (Şişlide) Tali kuşu L :::'.::'ı' Yalnız bir parça kan iki ölünün | battığı yerde halkalanıyordu. Zabit tekrar ve sükünetle ata biner gibi hasır sandalyesine otur- du. Ve dişleri arasından mırıldan- dı: — Şimdi de av sırası balıkla- rın!.. Başını arkaya çevirdi: — Kosti! — Amesos kirye! Üzerinde önlük bulunan bir ne- | fer koşup geldi. Zabit kurşuna di- kuvvetle uzağa fırlattılar. | zilen iki masumun avladığı balık- larla dolu torbayı ona uzattı: — Bunlar henüz pek — tazedir. Biraz çalı çırpı toplayıp bana kı- zartı verin! Emrini verdi. Sonra bir sigara yakarak keyifle içmeğe koyuldu. Nakıdi: M Faiz | olunmuş suya cau distilleğ Zmâi mu- | mayi, gaz, bir çok hacimleri halleder, | için onları toz haline koymak, suda ka- | sirke her nisbette su ile ihtilât oder, E- | lar Su Su idrojenle oksijenin birleşmesin- den husulen gelen bir seyyaldır. Arz Üüzerinde mayi, buhar ve sulp halinde bulunur. Nehir, göl, denizlerde mayi, havada buhar, cumudiyelerde, kutup- larda sulp halindedir.. Muhtelif suların incimat ve gale- yan dereceleri başka başkadır. Suyun içinde kimyevi maddeler olursa — gene zeveban ve galeyanda fark görölür. Su tabiatte saf olarak bulunmaz.. Hayvanların ve nebatların — terki- binde su vardır. Meselâ; İnsanın vü- cudünün terkibinde gençlikte — yüzde 97, ihtiyarlıkta yüzde 70 su vardır. Süt te yüzde seksen yedi, kanda yüzde yet- | miş sekiz, ette yüzde yetmiş ilâ sek- sen, meyva ve sebzelerde yüzde yetmiş beş ilâ doksan su bulunur. Saf su elde etmek için su inbik ile kaynatılır. Bu ameliyata taktir, taktır kattar denir. Hikemi hassaları: Saf su ince ta-| baka halinde renksiz beş metrelik kalın tabakada gök mavisi olur. Kokusuz, lezzetsizdir. Hararet ve elektiriği nak letmez. Donma derecesi santigrat ter- mometrelerde sıfır ve tabahhur - dere- cesi yüz addedilmiştir. Su donarken billürlar vücuda getirir ve hacmi bü- yür. Içinde münhal maddeler olan su sıfır dereceden aşağıda donar, 4 dere- | ce fevkinde suyun hacmi tekrar büyür. Sıfır derecedeki 1000 santimetre mi- kâbı suyun donmasından — 1090 santi- metre mikâbı buz hasıl olur. Demekki su donarken hacmi on birde bir nisbe- tinde büyür. 100 derecci hararetteki bir kilogram su tebahhur edince 1700 Ktre su buharı husule gelir. Syyun için de münhal maddeler olursa 100 dere- cenin fevkinde galeyan eder. Su; sulp Eriyecek- cislümlerin çabulı arlmısil rıştırmak ve ısıtmak Tâzımdır. İspirto, ter, benzin, gazyağı, zentin yağı ve ğer yağlar ise ihtilât etmezler. Oksi- jen, azot suda pek az miktarda inhilâl ederler, Gaz kibriti çok miktarda inhi- lâl eder. Gazların inhilâl nisbeti su- yun harareti çoğaldıkça azalır. Gaza ya pılan tazyik çoğaldıkça artar. Su ev- velce de söylediğimiz veçhile Volta- | metre denilen bir kadeh içinde tahlil o- lanur. Ve oöksijenle idrojene ayrılır. Odyometre denilen bir aletle de oksi - jen ve idrojeni birleştirerek su vücuda getirilebilir. Her ikisinde müessir olan şey elektrik şulesidir. Kimyevi hassaları: Suyu sodyum madeniyle tahlil mümkündür. Potas- | yum da ayni tesiri yapar. Demir suyu kızıl derecei hararette tahlil eder. Kı- | zıl derecede kömür de suyu tahlil eder. Su içilebilecek halde olmak için i- çinde 4 ilâ 5 desiğramdan fazla sulp madde karışmamış olmalıdır. Aksi tak- tirde hazmı ağır, güçtür. Mevaddı uz- viyeyi havi sular son derece muzırdır Içilecek su berrak, renksiz, koku- suz olmalı, içinde münhal hava bulun- malı. - Bunun için ya suyun kum taba- kaları arasında süzüldükten sonra mey | dana çıktığı menba sularını içerler. Ya hut suyu filitreden geçirirler, yahut ta iyiden kaynatırlar. Sudaki mevaddı sulbeyi anlamak için usul şudur: Kloru madenileri bulmak suya bir kaç damla Nitrat darjan — Gümüş azoti. yeti konur, Eğer kloru mâdeniler yoksa teressup ve bulanıklık hasıl olmaz, Kibriti mâ- denileri - bulmak için suya — klorbar- yom konur, eğer beyaz bir bulanıklık olursa kibrit mâdeni var demektir. *“Karboniyeti kalsyum,, u aramak i- çin su kaynatılır. Bulanırsa karboniyet var demektir. Maden suyu: Hamızlı, kalevili, kü- kürtlü, demirli, arsenikli, müshil, tuz- Tu olabilirler . Hamızlı ve kalevili sular: Mide ve suihazım, böbrek hastalıklarında kulla- nılır: Çitili, Karahisar Sahip, Alaşe- ür maden suları böyledir. Yazanı M. Gayur Kükürtlü sular; cilt hastalıkları” da kullanılır: Bursanın irt kaplır caları; Yalova, Uşak gibi . Demirli veya çelikli sular; kansiz* hık, sarılık tedavisinde kullanılır: Bur* sa Keşişdağ eteklerinde “Terce,, ma> den suları gibi . Arsenikli sular; Romatizma tedavi* sinde kullanılır . 4 Müshil sular; Yanoş suyu gibi. Tuzlu sular; fazla tuzu olan sular* dır . Çanakkala civarındaki Tuz kö* yünde fışkıran kaynar sular gibi . Klor Rümuzu: C — Atom vezni: 35,5 Klor tabiatte serbest bulunmaz- Meşhur mürekkepleri -Klor sodyulü kloru potasyom, kloru mağnezyomdur: Klor mürekkebatına klorür denir. Istihsali: Sanayide müzap “izabt halinde,, kler sodyomu elektrik cere* yanı ile tahlil ederek istihsal olunur Tecrübesi şöyle yapılır: Suyun tahli- linde kullazırlar voltametre gibi bir baf dak almır, bunda elektriğin müsbet yar ni amod tarafına kömürden ve menfi yani katod tarafına demirden çubuklar konur. Elektrodlar yani elektrik teller ü- zerine klor sodyom mahlülü ile dolu birer muhbir konur. Cihazdan elekt- rik geçirilince kömür çubuk etrafınd& yeşilimtirak sarı renkte ve suda — kıt* men eriyen bir gaz toplanır, Bu gaz klordur. Demir tel cibetine giden 1od* yom suyu tahlil ederek bir taraftan mü antımunan da klor içinde hararet ve tan müvellidülmâ husule gelir ve tayf ran eder, Hikemi hassalari: Klor yeşilimti" rak — sarr renkte bir gazdır. İsmi rum” ca yeşil demek olan hlorosdan alınmış” tır. Kokusu boğucudur. Oksürtür: Fazla teneffüs edilirse kan tükürtüt Büyük harpte muharip devletler targtr' | fından mühariplerie Zahösi Çi — viffi | mikyasta kullanılmıştır. Klor havadaf iki buçuk defa ağırdır. Klor suda münhaldir. Adi derece” de bir litte suda üç litre klor gazı erift Klorlü su sarımtırak - renktodir. Gü“ neş müvacehesinde tahallül eder. Klof gazının buhran derecesi 146 derecedir: Onun için âdi derecei hararette tazyif ile ve kolaylıkla su haline getirilir: Mayi klor altın sarısı rengindedir. Sâ nayide çelikten bornbalar içinde hıf> zolunur. Çünkü mayi klor demire te* sir etmez. Kimyevi hassaları: Karanlıkta a9" nt miktarda klor ve müvellidülmâ g” zınt bir kaba koyup güneş ziyasına ve” ya magnezyom ziyasına tutulacak ©* hursa iki gaz şiddetli bir zıt ile birle" şirler ve asid kloridrik yani klorlü id* rojen hasıl olur. Bu tecrübe elektrikl de yapılabilir. Klor bir çok — mürek” kep cisimlerde idrojeni cezbederek cif” mi tahrip eder. Mesclâ pis bir kokusu olan H: $ ” kükürtlü idrojen mahlülünden klor g” i klor bu cismin idrojenini alıft süz menfiler ve kükürtlü idrt” jenin verdiği pis koku yok olur. mut” delesi şudur: HS - CP-2HC 4S Klorün bu hassasından istifade © derek abdesthanelerdeki pis kokuy? mucip olan kükürtlü idrojeni imha iÇ” kireç kaymağı halinde kullanılır . Klor gayet faal bir cisimdir. Az0' karbon ve oksijen hariç olmak üzef' diğer unsurlarla doğrudan doğruya * ekseriya âdi derecei hararette ha ve ziya neşrederek birleşir . Klor oksijen temasında yanmaz, ** nan bir cisim klor dahilinde söner. F” kat Ffosfor, arsenik, antimuan, yom, bakır gibi cisimler klor dahili!” de yanarlar. Klor dolu bir şişeye #” vaz fosfor sokulursa fosforun yeşili! tırak bir şule ile yandığı ve bayaz man neşrettiği görülür. Bu Klorü fosior — P CP tür. Arsenik * antimuan da klor içinde hararet —" ziya neşrederek yanarlar ve Klorü * senik — A S CP, Klorü antimuan Sb CF husule gelir. ğ (Daha bitmedi) . ... —— z ... . -.