Kadri CEMİL 6-4-934 Ber Geçen kısımların hulâsası Mütarekeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar | vazdı Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. Leyhte çalışarılardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami ismindeki genç Galatada Aflyan hanına tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- wişme uyanıyordu. Diğer taraftan bu grup gene bir gün malüm olan yerle- rinde toplanmışlar ve aldıkları rapar- lart okuyorlardı. —— 20 nci Rapor Maamafih (Şile) ye izam olunan Jandarma taburu bunların biraz keyfi- ni kaçırdı. Mudanya istihbaratından gelen tel- graflar (dört günlüğü birden) (Me- cır Hey) tarafından — müstaceliyetle talpedilmiş ve uzun uzadıya bunlar ü- zetinde tetkikat yapılmıştır. Binaen- aleyk bugün için (Mudanya) haberi vermekten mahrum kaldım. 21 inci Rapor Bursa ziraat mektebi müdürü sabr kı olup karargâhi umümi istihbarat şubesine memur bulunan (N) Bey a- hiren teşkil kılman Istanbul istihbarat şubesine memur edilmiştir. — Vazifesi Beyazıt ve civarındadır. Her gün Mo- da kıraathanesinde bulunacaktır. Mer- kum hayli zaman evvel memuriyeti mah susa ile (Tiflis) e de gönderilmiştir. 22 inci Rapor (Şile) ve civarında bulunan çete- lere (Paşa köy) ve (Şile köy) rumları- nın iltihak ettikleri sureti — katiyede sBöyleniyor. “Çerkes Rağıp,; bu içti- mam (Şile) ye yapılacak ani bit baz- kmm mukaddemesi olduğunu — göyle- mektedir. 23 üncü Rapor Geçende (Irmit) e geçirilmek Üze- te (Şilivri) de içtima ettiklerini sureti mevsukada haber aldığım rum çetele- tinden ikisi (Averof) ve bir torpido | vaştasile (İzmit) e vasıl olmuş ve (De rince) ye çıkarılmıştır. Bunlara ait bazı talimatı hamilen dün sabah patrikhane metisubininden “Sikristo Foros,, namında bir — şahıs Çİizmit) e gitti. Bu şahsın hamil ol- duğu vesika ve itimatnameyi delilim bizzat görmüş ve istihbarat namına ya- zılan şerhi bizzat yazmıştır. Merkum "“Hiristo Foros,, diğer çetelerin vuru- duna da orada intizar edecek imiş. 24 üncü Rapor Hürriyet ve itilâf rüesasından bazıları dün gece (Mecır Hey) yazıhanesinde içtima —etmişler. İçtimada — (Mecır Hey) bulunmamıştır. Içtima devam et- tiği müddetçe “Hoca Sâbri,, otomobil ile ikâ deka “Ferit paşa,, nın konağına gidip gelmiştir. Müzakerenin nihaye- tine doğru “Pantikyan,, da gelmiş ve az bir zaman sonra dağılmışlardır. Geçen kısmların hulâsası Maria, kocasını hapishaneden kaçır- mak üzere, bir adanın önüne küçük bir gemi ile geliyor. Gemide sade Bahri- yeli bir zenci çımacı vardır. Yolda, bahriyelinin metresi oluyor. Sahilde, firariyi beklerlerken, gemiye gıılıcc bir cüzamlı giriyor. bahriyeliyi bağlryor, ve ona işkence e- diyor ve kadına tasallutta bulunuyor, duygusu hâkimdi... gece kadar vâsi ve kudretli bir 'Tarif edilmez derecede yorgun - | mıyor... bizi hapis ettikleri küçük v dular. hakkı mahfuzdur | zan muhbiri görmeğe gitti. | melisin!., | baş ve şehadet parmakları arasma |alarak düşük bıyıklarına yaklaştı- | | | hissetmiyorlardı. ine bağlıyan Tefrik. Bu içtimaa süvasi “Sadık,, beyin iştirak etmemesini Çerkes Ragıp hain- Hikle tavsif etmektedir. Üç arkadaş bu izde daha iki saat beraber, başbaşa kaldılar ve raporları okudular, İşleri bittikten sonra, gene ar- | ka kapıdan birer birer çıkarak herkes bir tarafa dağıldı. Recep Bey de, vadini yerine getirmek i- çin Fatma Nüzhet Hanımın istih- | barda çalıştığına dair raporu ya- b ei Recep Bey, muhbirin her zaman., bulunduğu yere geldiği zaman, kendisini kahve içerken bulmuştu. Burası Şehzadebaşmda küçük bir kahve idi. İçeride yaşlı bir kahve- ciden ve muhbirden başka kimse- cikler de yoktu. Bir sandalye çekerek yanma o- turdu, — Merhaba!, — Merhaba Recep Bey.. Ne hı- berler? — Senden haber almıya geldim. Bu Fatma Nüzhet Hanrm hakkın- da bize biraz daha malâümat ver- — Onun hakkında size malümat vermiş değilim ki.. — İşte bildirdin ya.. — Evet ama, işte o kadar.. Ben- de daha yakası açılmamış haberler var onun hakkında, — Söyle bakalım.. — Yağma yok.. Muhbir, yaşlı bir adam görün- mesine rağmen “Gencim!,, iddia- sında bulunabilecek kadar dinç bir adamdı. Bununla beraber şaka- cı idi de.. Kallavi kahve fincanmı daha rırken bir gözünü kapamış ve çok [ neşeli bir tavır takmarak: Tutup ke'sin kenarından neza- ket birle hörpürttüm Desinler kahve içmekte bu âli amma mahir ha! Demişti. Fakat mahir kelimesini telâffuz ederken mebaretinin kah- ve içmekten ziyade haber vermek- te olduğunu da çok güzel anlatmış- Bumm içindir ki Recep B:y Hiç bir yerlerinin — ağrıdığını Fernando, dövüşmek kabiliye- tini, cüzamlı mahküm da kaçmak arzusunu kaybetmişti. Haleti ruhiyeleri üzerindeki bu Zenciyi öldürüp | (ani değişikliğin sebebini anlama- î mışlardı(. Vücutları, bütün emel- |lerden boşalmış gibiydi. Uyumak... Kalplerinde, büyük bir feragat | Sade uyumak... Bunu istiyorlardı... Üzerlerindeki | Ölünciye kadar uyumak... Cüzamlı: j — Bu akşam, canım bile sıkıl- -diye devam etti.- Orada, adada, HABER — Al Tarihi Tefrika: 9 m Postası —8 Nisan 6 Nisan 1934 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: Jshak FERDIİ Geçen kısımların hulasası Esirci Ali Baba, Kafkasyadan getir- diği bir sürü kızdan, Süleyman paşaya, birini bile beğendirememişti. Fakat pe- | şinen aldığı bin altına mukabil, Kaf- kasya valisinin şatosundaki mutena çer- kes dilberini kaçıracağını vaadetmiş- | tir. Zaman, Sultan Mecit zamanıdır. (Esir ticareti) Avrupada yapılan bir | köngrede menedilmiştir. Fakat esirci Ali baba, her tehlikeye rağmen bu kı- z, birçok diğer kızlarla birlikte Rus- yadan Istanbula kaçıracak.. Ancak bir korkusu var: Çar Nikola... Ali Baba, Kumkapıdaki mahzenin- deki sakiı esir kızları hadım bir deli- kanlıya bıraktıktan sonra Kafkasyaya gidiyor. Hadım delikanlı Ferhat, çok genç- ken, Esirci Ali Babanın hıyanetine uğ- ramıştır. Genç, bundan intikam alma- yı düşünüyor. —Aman beyim.. Bu ne tavır.. Bu ne eda?!... Birdenbire aramızdan kara kedi mi geçti?... Rüstem kaşlarını çatmıştı: — Haydi, git.. Orada yat, geber diyorum sana! Yoksa canmı yaka- rım |.. Benim sağım, solum yoktur ha!.., Tepene bir inersem, kırk yıl yerinden kalkamazsın! Haççe, birdenbire değişen Rüste. min gözlerinden korkmuştu.. Der - | hal önüne bakarak geriye çekildi — Kahve içmekte değil, haber vermekte.. diye koltuklarını ka- barttı. Âli: — İşin doğrusu bu ama Recep Bey maalesef bu meselede kâfi de- recede malümat edinemdim. Bu kadını hemen hemen hiç tanıyan yok. Sonra, benim girip çıkamıya- cağım muhitlerde.. Bu yüzden aciz içindeyim desem yalan söyleme- miş olurum, Yoksa ben bu kadarı- nı öğreneli bir hayli zaman oldu. Sırf belki bugün tafsilât alabili- rim; belki yarın tafsilât alabili- rim, diye sürüklendim. İlle velâkin işte muvaffak olamadım, Mehmet Bey, şayet lüzum görüyorsa, bu işi Beyoğlu semtlerinde düşüp kalka- | bilecek bir bakşasına havale etsin.. — Demek sen öğrenemiyecek - sin? — Maalesef hayır. Maamafih gene göz kulak olurum. Fazla bir şey öğrenebilirsem yetiştiririm. — Yahu raporunda fazla malü- matın varmış gibi bir ifade kullan- (Devımı var) düm. Fakat buna cesaret edemez- dim. Kaçmak fikri, her şeye hâkim di... Herşeye... Bu akşam bana ne oldu?.. Oh... Kurtuldum... Suda bir gürültü işittiler. Ancak o zaman, cüzamlının de- nize atıldığını farkettiler Maria: — Atladı! -dedi, Fernando, cevap vermedi, Kadın kalktı. Siyah suya baktı. Yalnız servi simin görünüyordu. Maria, arkadaşma döndü. Bahriyeli, dirseklerine abana- rak, kalkamağa uğraşıyordu. Kadın, onun kolundan tutarak, kalkmasına yardım etti. Şimdi, ayakta idiler, Bahriyeli, kolunu, kadının omuz larma dolamıştı. — Peki, biz? -dedi, ı ve Ferhadım yanına gidip — büzül- ! Ruıtem, çapkmn bir genç olmak- la beraber, iyi bir aile içinde büyü- müştü. Ferhadın akıbetini düşün- dükçe sinirleniyor ve saatler geç- tikçe içki başına vuruyordu. Ali baba o dakikada Rüstemin eline geçseydi, delikanlının kama- sı altımda vücudu lokma lokma doğranacaktı. Rüstem bedava eğlenmenin yo - Tunu bulmuştu. Ama, Ferhadı dü- şündükçe içi rahat etmiyordu. Zavallr delikanlı - ölünciye kadar böyle hadım mr kalacaktı?. Rüstem, bu sırada, Ali babadan çok iyi bir intikam çaresi bulmuş- tu: Rusyaya gitmek.. Rüstem Bey çoktanberi İstan- buldan uzaklaşmak istiyordu. Bu arzu, geçici bir keyif ve hevesten doğmuş değildi. O, padişahın ga- zabından korkuyordu. Yalnız ken- disinin bildiği bir kabahati vardı. O, bunu bir sır olarak - saklıyordu. Fakat, bu sır günün birinde mey- dana çıkarsa, Rüstem muhakkak zindana atılacaktı. Bu vesile ile bir müddet İstan- buldan uzaklaşmayı kendisi için faydalı bulan (Boğaz aygırı) — bir gemici sıfatile Rusyaya gidecek o- lursa, orada her şeyden evvel Rus- | lara Ali babayı yakalatacaktı. Çar Nikolanın esircilere karşı ne kadar şiddetli davrandığmı kulaktan ku- lağa işitmiş ve kız kaçakçılığı hak- ler dinlemişti. Rüstem, kızların kucağında eğ- lenirken, kendi kendine kararını vermişti. Ferhadın arkadaşı, bu suretle gözden uzaklaşınca, zindana gir- mek tehlikesini de atlatmış ola- caktı. Aradan bir müddet geçtik- ten sonra İstanbula gelse de mah- zur yoktu. Zaman geçince her şey umutulacaktı. Rüstem Kafkasyada uzun müd- det te kalabilirdi. Zaten annesi Tifliste tanınmış çerkes beylerin- den birine mensup değil miydi? — 10 Rüstem ©o geceki kararından dönmemişti. Ali babanın peşinden Rusyaya Simeie hıın'lınlyordu Satılık kızlar arasında çok diği Haççeyi Kumkapıdaki —mahr zenden bir kaç defa dışarıya $ karmış, İstanbulu gezdirmişti. Rüstme, Haççeye bir kaç bulduğu halde, genç kız, Rü: den ayrılmak istemiyordu. Son günlerde Rüstem de H çeye adam akıllı tutulmuştu. Eğ! Ferhada söz vermemiş olsaydı,Ruf| yaya gitmekten bile vaz geçecekti. Fakat, ne yapsın ki, bir defa daşına erkeklik namına söz vern ti.. Sözünde duracaktı. Zaten, n sıl olsa, bir müddet ortadan bolmak lâzımdı. Rüstem, padişahın gazabına ramaktan çok korkuyordu. Bir kı re zindana atılırsa, inatçı padi: kendisini güç affettireceğini yordu. Rüstem, o gün sarayda bir havadis duymuştu: * “Süleyman Paşanm den birini kaçırmışlar... Süle; Paşa, evine uzanan bu gizli eli buf mak istiyormuş !..,, | Bu haber İstanbulun her tarafff | da şayi olmuştu. Rüstem, Süleyman Paşanın nağından kız kaçıran adamı mak istiyordu. — Vay canma be.... Bu ne cesf' ret!,.. Benden yamanı varmış.... Diyerek saraydan uzaklaşırkett yolda Ferhatla karşılaşmıştı. — | Rüstem hâlâ hayretler içind! idi.. Vak'ayı Ferhat Beye anlattı: — Gözünü aç, dedi, Süley Paşanın konağından kız lıu;ırı.n dam bizim Kumkapıdaki güverci lerin yattığı yeri öğrenirse, ' birer birer öksesiz tutup kaçırır. Ferhat bu haberi alınca te düşmüştü. b — Bu sabah kızların yanma #" demedim, Yiyecekleri vardır Hele bir defa yoklıyayım. Dedi. Rüstem de ukıdıq peşine takıldı. — — Rusyaya gitmeden Haççet ğgimi sık sık göreyim, ; Diye söylenerek yola düzülâ ler. O gün Ferhadın içinde bir sık! tt vardı. Hiç bir yerde - oy: yor, nereye gitse, bu sıkıntı da keöf disini kovalıyor.. Gittiği yerde on dakkadan fazla oturamıyord! (Devamı var)g | € | Erkek, bird enbıre, kad dınim göz- leri içine baktı: — Hastalığın vücudunu saraca- ğ ızamana kadar — bekliyecek mi- sin? Maria, başmı salladı. Fernando, ona, derin derin bak- tı. Birdenbire, merhamet, hiddet ve diğer bir çok zıt ve karışık duygu- lara maruz kaldı. — Haydi! -dedi. Kadın, hâlâ tereddütteydi. Bunun üzerine, erkek, onun ar- kasına, müthiş bir tekme indirdi. Maria, denize düstü. Oradan ba- ğgırmak istedi, Lâkin sular ağzına dolduğu için sasi çıkmadı. Fernando, bir müddet, halkala- nan ve kaynaşan sulara baktı. Gemiye baktı. Burada yapayalnız kabnıştı. Çı - panın zinciri gıcırdayıp duruyor - | du. Rüzgâr çıkacaktı. Tam da çıkmak zamanıydı. ü — Lâkin, benim de ı!lını.ıı | zım... -diye yüksek sesle söyle Ayni cümleyi bir kaç defa 18 rarladı. " — Ben de atlasam... Ben de” lasam... ş Faka!, rüzgür da çıkıyordu. Ne güzel yelken açılır, bu buslu yerden uzaklaşılırdı. — Dur bakayım... Herif ne mişti?... -diye düşündü.- Bana, " ki hastalık bulaşmamıştır... dediydi... Ölmekten vazgeçti. Yelkeni f tr ve geminin içinde cüzam | lığını insanlar arasıma götürt