5 Nisan 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

5 Nisan 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M T Öf GA Hakikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL 5-4-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarekeden sonra İstanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar yardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami lemindeki genç Galatada Ariyan hanma tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan bu grup gene Bir gün malüm olan yerle- ları ökuyorlardı. Alman hastanesi civarında bir hane imiş, dahil olduğu hanclere muhtelif namlarla bazan gazeteci, bazan mualli- Te ve bazan bir ricacı vaziyetile girer- miş. Gayet mühim ve mahrem bir mesele hakkında tahkikata başlaması için perşembe günü bizzat (Mecir Hey) den emir almıştır. Mehmet Bey: — İşte bu rapor, dedi Bence çok eheramiyetlidir. Bu kadınla tema- sa geçebilmenin yolunu — aramalı- yız. Bize, böyle birinin çok yardı - mı dokunabilir.. Fakat ne yapmalı ve nasıl hareket etmeliyiz? Hasan Bey: — Mehmet Bey, çok doğru söy- lüyorsunuz ama, bu kadının evve- lemirde kim olduğunu miz lâzımdır, Bize bu haberi vere- nin bu kadımı tanıdığına göre, hak- kmda daha fazla tafsilât almalı- yız. Temasa geçilip, geçilemiyece- ğini ancak bundan sonra düşüne- | biliriz. — Hakkın var canım.. Evvelâ - bunu öğrenelim. — Siz öğrenebilir misiniz? — Benim yarın ve öbür gün bir hayli işim var. Bunu Recep Beyden rica edelim.Zaten rapor sahibini ta nır. Gidip görüşsün.. Olmaz mı Re- cep Bey?. — Emredersiniz Mehmet Bey.. Öğrenir ve gelip haber veririm. — Çok güzel, Hasan Bey: — Okumaya devam edeyim mi? 13 üncü Rapor " — Evet.. — Pek âlâ... Harekâtı askeriyeye iştirak etmek ve o zamana kadar da Anadoluda icra- yi faaliyet ile Kuvvayi Milliyemizi iş- gal eylemek maksadile Izmit ve Şile taraflarma rum çeteleri izamına karar vermişlerdir. Vaktile “Gereyene, Nas- liç,, taraflarında icrayi $akavet — eden Her hakkı muhfuzdur öğrenme- | | mişti. Tefrika: 23 ve çeteciler arasında pek ziyade müte- arif bulunan (Yorgi ve Apostol) kap- taplarla Balkan harbi anlarında Bul- garlarla Yunanlılar ara la mütehad- disş muharebatta “P taraflarında pek büyük fedakârlıkları — görüldüğü | söylenilen (Kaptan Mihal) in ellişer ki gilik çeteleriyle ve Yunan torpidolariy- le (Şile) nin şarkındaki sevahile çıka- rildıkları söylenmektedir. Bu çetelerden maada bu hafta zar- fmda daha altı çete gene mahalli mez- rinde toplanımışlar ve aldıkları rapor- | Füra sevkedilecektir. (Izmit) taraflarında icrayi faaliyet için (Andriko),namında bir çete başı tayin edilmiştir. Merkum, — mahalli mezkürda tertibatını ikmal — ettikten sonra bes, altı çetenin de oraya izamı derdest bulunmuştur. 15 inci Rapor Özmit) & gidecek çetelerin halen (Silivri) de bulundukları ve bu çeteler için rum patrikhanesince itası mev'ut nukudu teslim için gene müşahiri eş- kiyadan (Karaferiye) H "Çolak Ta- Istanbulda bulunmaktadır. 16 mcı Rapor Mektebi mülkiye baş kâtibi olup Anadoluya gidecek olan Nuri Bey na- munda bir zatın bazı mühim evrakı A- nadoluya isale memur edildiği Rıdvan imzasile verilen bir raporda ihbar olu- nüyor. Mumaileyh Nuri Bey esbak sedaret yaverlerinden ve Ittihadı Tarakkinin seramedatından Nidaf Bey namında bir zatın akrabasından imiş. — Muhbir bu havadisi bizzat Nuri Beyle gayet samimi görüşen bir arkadaştan aldığı- nı ve gon derecede mevsuk olduğunu ilâveten iş'ar ediyor. 17 inci Rapor Zeytinburnu fabrikasından Anado- luya fişek kapsolu kaçırmakta olduğu- nu ve bügünlerde gene bir partinin ih- zar edilmekte bulunduğu “Arşak,, is- mindeki memur tarafından ihbar edil- mektetir. Muhbirin “Sadık,, efendi na- mında bir kimse olduğunu ve mükâfatı nakdiye ile taltifi vadolunduğu takdir. naş., de gidecek eşyayı esnayi sevkinde der- | dest ettireceğini söylemektedir, 18 inci Rapor (Hindistan) da Bellâri üsera kam- pinda bulunduğumuz cenada — efrada nezaret etmek üzere İngilizler tarafın- dan efrat içinden polisler tefrik edil- Bu polisler arasında İzmirli ve yahut Nazillili Sabri namında bir ça- vuş vardı ki Ingilizlere hakikaten pek sadıkane hizmet etmişti. Bundan on veya on beş gün evvel bu adamı asker elbisesile ve bölüke- mini nişanile Çakmakçılar yokuşunda görmüştüm. Çarşamba günü de akşam üzeri geç vakit merkumu Beyoğlunda “Kruger,, oteli önünde istihbarat tercümanların- dan Şahinyan ile görüşürken gördüm ve tarassut ve takip etmek istedimse Geçen kısmların hulâsası | küm sürdü. Marla, kocasını hapishaneden kaçır- | mak üzere, bir adanın önüne küçük bir gemi ile geliyor. Gemide sade Bahri. yeli bir zenci çımacı vardır. Yolda, bahriyelinin metresi oluyor. Sahilde, firariyi beklerlerken, gemiye gizlice bir eüzamlı giriyor. Zenciyi öldürüp bahriyeliyi bağlryor, ve ona işkence e- diyor ve kadına tasallutta bulunuyor. Hiddetle, içtiğini tükürdü. Öğü- rür gibi tükürdü. Yaralarımım verdiği bütün istıra- ba rağmen,bir sıçrayışta ayağa kalktı. Cüzamlı, sakin sakin: — Vah zavallı! -dedi. Aralarında müthiş bir süküt hü- Gündüzkü gibi dehşetli bir sü- küt, Sahilden, sanki boğuk bir solu- ma işitiliyordu. Ay, testekerlek ve sapsarıydı. Ne olduğunu anlamak için, gü- ya,oda,daha yakından eğilmiş, bakıyordu. Belli belirsiz bir hareketle, gemi sarsılıyordu. Ulu dalgalar, çapanın zincirlerini gıcırdatıyordu. Cüzamlı: — Zenciye de acıdım... -dedi.- Onu niçin denize atarak köpek ba- lığına yedirdim... Fakat ne yapa- HABER — Akşam Postası Tarih? Tefril a: 8 Geçen kısımların hulasası diği bir sürü kızdan, Süleyman paşaya, | şinen aldığı bin altına mukabil, Kaf- kes dilberini kaçıracağını vaadetmiş- tir. Zaman, Sultan Mecit zamanıdır. (Esir ticareti) Avrupada yapılan bir kongrede menedilmiştir. Fakat esirci Ali baba, her tehlikeye rağmen bu kı- yadan Istatibula kaçıracak., Ancak bir korkusu var: Çar Nikola Ali Baba, Kumkapıdaki mahzenin- deki saklı esir kızları hadım bir deli- gidiyor. Hadım delikanlı Ferhat, çok genç- ken, Esirci Ali Babanın bıyanetine uğ- ramıştır. Genç, bundan intikam alma- yı düşünüyor. Ferhat, kızların hakkından gel- | mek için bir çare bulmuştu. Hadım delikanlınım iri yapılı ve gürbüz bir arkadaşı vardı: Rüstem, Ferhat bir gün Rüstemi yanma aldı.. Kumkapıya götürdü. Rüstem çok çapkm ve haşari bir gençti. Babası saraya mensup- tu.. Kimseden korkusu yoktu. Rüstem, mahzendeki kızları görünce şaşırmıştı. — Bu ne kız bolluğu be?!... Diyerek kollarını srvadı.. Sofra- yıkurdu... Ve kızları başına topla- dı, — Haydi bakalım, içelim.. Ben de muvafiak — olamadım. Cumartesi günü nezdi âlilerinden çıktığım zaman hariçte tarassutla meşgul olan bir ar- kadaşım; elinde bazr evrak ile “Sabri,, nin kumandanlık dairesine girdiğini ve bu herifin bir Ingilir hafiyesi olması ihtimalini söyledi. Şüphem tezayüt etti. Merkum si- | yah bıyıklı, dolgunca vücutlu, buğday renkli, siyah saçlı, ciddi görünüşlü bir kimsedir. Ve her halde ya merkezde ve yahut nezaret dairesinden birinde yazıcıdır. Merkum Hindistandan mü- farekatinde Ingilizler tarafından bir hizmette istihdam edilmek üzere vesi- ka almıştı.. 19 uncu Rapor “Çolak Tanaş,, nam şakinin (Şile) ve civarmma çıkarılan çetelere muave- net etmek üzere (Âlemdağ) 1 civarın- da bulunan (Paşaköy) nam rum kari- yesine geçen cuma akşam üzeri gi gini istihbarattaki rum memurlar söy- lüyor. Bu çetelerden pek çok işlere intizar eyliyorlar, Keemafik (30-7 y krree zlemen (Devamı var) yaptığımı o bana yapacaktı. Zaten karşıma o çıkmasaydı, bu — derece hiddetlenmiyecektim... Asıl kaba- hat onundur... Hem, size bir şey söyliyeyim mi?,.. İnsan, benim bu- lunduğum yerde ön sene yaşadık- tan sonra, büsbütün — fenalaşıyor, | hainleşiyor... Bütün bu yaptıkları- mır, elimde olmadan yaptım... Bir müddet sustu. Sonra, fıkraları birbirne bağlı olmıyan bir hikâyeye başladı. Ba- şından geçenleri, çektiği azapları, hapishanede geçirdiği geceleri an- latıyordu. Nerelerde yatmamış, ne- ler yememiş... Ona, ne dayaklar at- mamışlar, ayaklarına ne zincirler vurmamışlar... Ve açlık... Aç aç çalışmış... 4 Ona, bir tarladan bir tarlaya a - raba çektirmişler... Sanki hayvan- mış gibi... Akşamlara yorguün argın kavu- birini bile beğendirememişti. Fakat pe- kasya valisinin şatosundaki mutena çer- kanlıya bıraktıktan gonra Kafkasyaya | 5 Nisan 18! 5 Nisan iy © Karadeniz Korsanları © Müellifi: Zshak. FERD. şarap görünce dayanamam. Dün Esirci Ali Baba, Kafkasyadan getir- | gece de Silâhtar Ağa. çiftliğinde İidim. Öyle çekmişim ki.. Sabahle - yin kendimi çiftliğin samanlığında | buldum. Körkütük olarak, eve gi- diyorum diye samanlığa girip sız- mışim, Sonra Ferhada döndü: — Haydi be ahretlik.. Ne duru- yorsun? Çeksene... Böyle yosmala- zı, birçok diğer kızlarla birlikte Rus- | rm karşısında içilmez mi? Ferhat elindeki şarap kadehini bir yudumda midesine boşalttı. Kızlardan biri: — Ferhat Bey! -dedi- Ne — şen, ne sevimli arkadaşın varmış... Onu şimdiye kadar bizim yanımıza ne- den getirmedin? Satılık kızlar hep birden şarap kadehlerini boşalttılar. Ferhat gözünün ucu ile Rüsteme işaret ederek: —Benim intikamımı sen alacak- sın! Yalnız Haççeme el uzatma! Diye mırıldandı: Ferhat o gün mahzene bir da- macana şarap getirmişti. Rüstem içtikçe neşeleniyor, neşelendikçe coşuyor ve mütemadiyen kızlara saldırıyordu. — Sarayda bile bu kadar iyi eğ- lenilemez, Ferhat! Haydi sen Haç- çenle bir tarafa çekil.. Bizi yalnız brrak! Diyerek kızların kucağına atılan Rüstem, ortalık kararmca, büsbü - tün çileden çıkmıştı. Ferhat Bey, Rüsteme gündüz- den icap eden talimatı vermişti.. Haççesini sürükliyerek bir köşeye çekildi. Haççenin gözü Rüstemde kal- mıştı. Rüstem, damarları — tutuşmuş bir kızı kudurtacak kadar yakışık- hı, geniş göğüslü, sert bilekli ve kuv vetli bir gençti. Rüstem Sarıyerde büyümüştü. Ona kendi mahallesindeki arka- daşları “boğaz aygırı,, derlerdi. Rüstemle saatlerce başbaşa şa- rap içen ve eğlenen bir kadınm, onun kolları arasında kendini kay- betmemesi mümkün müydü? Haççe, Ferhadın Hadım olduğu- nu bilmiyordu. Fakat, ona lâzım gelen numarayı vermişti: Pısrık bir erkek. Rüstem öbür tarafta cıvıldaşan altı kızım arasında aygır — gibi ho- murdanıp dururken, Haççe, beri V kalkacaktı.. Belki benim ona | yorlarmış... Karnına tekmeler atı- | yorlarmış... İşkence ediyorlarmış... Sonra, gene açlık... Bütün bunlara rağmen, dudak - ları, süküta mahküm bırakılmış... Fernando, gözlerini kapamıştı. Marianın uykusu gelmişti. Hletli adam konuşuyordu. Bü- tün cüzamlıların yaptıkları gibi, nefeslerile karşılarındakini rahat - sız etmemek için, başını çeviriyor, hikâyesini öyle anlatıyordu. Mevcut bulunmıyan yollar için engarya kırılan taşlardan bahsedi- yordu. Arkadaşlarını mezar taşsız, müşterek çukurlara nasıl yığdığını söylüyordu. Üç kürek toprak ve bitti... Sustu. Ötekiler, krmıldamıyordu. — Veişte... Nihayet, böyle ö- lüm... «diye sözünü bitirdi. Maria, vazıh bir sesle: — Ben de... -dedi.- Ben de senin gibi oldum, yım?... Üzerime varmasaydı... Hü- | şuyormuş... Onu bağlıyor, kilitle-! — Fernando mırıldandı: tarafta uyuklryan Ferhat da kalamazdı.. Yavaşça, gibi süzülerek Rüstemin kaydı.. Ve ömründe ilk d düğü bu kadar yakışıklı v li bir erkekle bir saniye o başa ve diz dize kalmak i Rüstem de bu güzel Çe na göz koymamış değildi la bir kül kedisi gibi köşe diği zaman, ona, kimse « göz bile kırpmıştı. Fakat Şşının: — Bu kadar aç gözlülüğ mül edemem. , Diyeceğinden korkuyo Maamafih Ferhat çabı ve horlamağa başlamıştı. Rüstem her gece fazla landığı için, çabuk - sarhe yordu. Kızlar birer birer seriliyor, kendinden geçiy Rüstem, Fehadın sözle tırlamıştı: — “Benim intikamımı caksın, Rüstem! Bu kızla | karşı bir suçları yok. Faka badan intikam almak için suyu sıkılmış limon kabuğ virmelisin!,, Boğaz aygırı söyleniyordu: — Zavallı Ferhat! Vak babanın hışmına uğramam dı, şimdi uyuz bir tarla far kapınım dibinde büzülüp yı dı? Rüstem, Ali babayı göz nüne getirdi: — Alçak kerata!... £ sonra elime geçersen, ilk işi pestile çevirmek olacak ! Si Paşaya getirecğin Kafkas nin kaymağını ilk önce be Rüstem çapkın ve şım çocuktu. Fakat, arkadaş kendi | masımı da bilirdi. Haççeye | tığına bile pişman olmuştu — Bu kadar da arsızlık |ya?!... Diye söylenerek, boynu mağa hazırlanan Haççenin suratla yüzüne baktı ve çıp! sünden itti: — Çekil şuradan, kahp Sakırga gibi, boynuma Haydi git... Seni seven ada: nuna gir, zıbar! Haççe şakrak bir sesle (D '& ben?... Ben de... — Sizin daha vaktini Belki, başlaması yedi send Hem de kat'i değil... Bilha | sirayet oldu mu, kat'i /maz... Adın nedir, kapta: | bile bilmiyorum.. — İsmim Fernandodur.. Cüzamlı: — Fernando!... -diye dı.- Ha ne diyordum?... te yakalanıp yakalanmadışğı nüz kat'i değildir... H: cığım... Kendime sahip dım.. Zira, aklımı kaybede reced sarhoş olmuştum. Lâkin, bahriyeli, onu d yordu. Sinirleri gevşemişti. K biç bir hiddet hissetmiyo tâ, hakikati düşünmüyordu Maria, ayni vazıh sesle: — Zarar yok, zarar yök. palım? -dedi

Bu sayıdan diğer sayfalar: