CUMHURlYET 13 tkinciteşrîn 1 9 4 f Sehir haberleri Namık jLekıngradm şarkında Askeri vaxiyet Alman ve Fin kuyvetleri Svir nehri boyunca birleşerek muhasarayı tamamladılar Cemiyet davalan Ekmek buhram neden ileri geliyor? KemaVin Ö hııkukçııluğu meselesi • J NALINA [HEM MIHINA] Varlık içinde yokluk ngiliz kabinesi azasından Attlee, Vaşingtonda gazetecilere beyanatta bulunmuş; «Vazi/emizi bafarm^.k ıçin silâh ve odama ihüyacımız var» demiştir. «Adam< sözü asker demek olacak; çünkü İngilterenin emrinde adamdan çok bir şey yoktur. 515 milyon nüfuslu Imparatorluk, dünyanın en büyük insan kaynağıdır. Fakat bu 515 milyondan daha sulh zamanında makul bir nispet daıresinde imparatorluğu, her tehlikeden koruyacak kadar insan askerlik talim ve terbiyesi görmemiş olduğu için, harbin 26 ncı ayında dahi, bir İngiliz nazııı sılâh ve adama ihtiyacımız var, diyor. İngiltere, askerlik mükellefiyetini, 1939 nisanında nazlana nazlana kabul edecegine, 1935 te Almanya, Versay muahedesinin askerî ahkâmını yırtıp kâğıd sepetine attığı gün ise başlasa, donıinyonlaırnda ve müstemlekelerinde birer bolük yerine birer tümene sahib olsaydı, elbette, bugün asker sıkıntısı çekmczdi. İngiltere, 191418 harbinin dört sene süren kanlı tecrübesini gönnüştü; dunyada yalnız değildi; etrafındaki bütün bü\ük devletler, hummalı bir faaliyetle silâhlanıyorlardı; yeni siâhlar, bilhassa layyare, İngitereyi adalıktan çıkarnuş, 'Vvrupanın burnuna yapıştırmıştı. Başvekil Baldvıin *İngilterenin hudud'M artık Rhin kıyılanndaâırt demişti; dcmek ki vaziyeti görmüstü; fakat görmek başka, harekete geçmek gene başkadır. Baldwin tehlikeyi görmüş, söylelmiş, fakat sonra uyumuştu. Versay muahedcsinin ahkâmı yırtıldıktan tam bic sene sonra, Almanya 15 kolorduluk bir muvazzaf ordu \iicude getiriyor ve Rhin gayriaskerî mıntakasını işgal ediyordu. Galiba, o zaman işçi partisinden ve can çekişcn barışa tapanlardan biri olan muhterem Attlee de İngilterenin silâhlanmasına muarız olanlardan biriydi; sahsı değilse bile partisi muhakkak öyle idi. İngilterenin varlık, hatta bolluk içinde yokluk çekmesi, nekadar acıdır. İnsan, para, ham madde, sanayi kudreti, bilgi, teknik hepsi, hepsi var; fakat bütün bunlan, millî müdafaa için, vaktinde harekete geçirecek şef yok. Bu şef şinıdi Çorçil'in sahsında bulunmuştur; fakat geç kalmmıştır. İngiliz milletinin bütün çcktikleri, mecburî askerlik hizmetini şahsî hürriyet aşkına feda etmiş olmasıdır. O zaman katlanılmıyan zahmet, şimdi çok pahalıya oluyor. Birkaç gün evvel söylediği bir nutukta; «Eğer biraz bostret ve sebat «ahibi olsaydıfc, bugün bu vaziyetlerle Tiarşılaşmak mecburiyetinde kalmıyacaktıky diyen M. Çorçil'in nekadar hakkı vardır. Fakat, anavatan İngiltere, Amerikadau silâh ve adam isterken dominyonlar, hâlâ mecburî askerliği yanm olarak yalnız memleket içinde hizmet için, kabul etmişlerdir. Memleket dışına çıkanlar gene gönüllülerdir. Halbuki harb, ancak memleket dışında çarpışacak muazzam oıdularla kazanılabilecektir. Leningradı Alraanların zorlamıyarak olmustur. AJTIİ zamanda Alman Fiı» sadece muhasara ile iktifa cttikleri ma kuvvctlerinin de Swir boyunca birleşNami.fi. Kema.e alumdur. Bunun sebebinin içinde ve et meleri inıkân dairesine girmiştir. id olmak üzere geMoskovanm garb ve cenub gaıbmdarafında bulunan kuvvetlerle biriikte rek bu sütunlarda, zaten düşmeğe mahkum olan bir şehri ki Alman ve Sovyet mevzileri dikkate İstanbul fırınlarında zaman zaman ek gerek «Baro mecmahza biran evvel almak hevesile bey alınınca göriilür ki Almanlar bu mevlıude zayiat vermek istenrnemesinden kiin etrafmda gittiktt teressüm eden mek bulunmamasını önlemek için alâ muası» gibi mesieneşet ettiğini evvelce de bir kaç defa bü\ük bir çember vücude getirmekte kadar makaTiların giriştiği tahkikat in kî organlarda neşletüğimiz bir kaç araşıırmayı dağımk yaznııştım. Bununla beraber Leningrad dirler. Bu çember Kalenin'in cenubla kişaf etmiştir. Halîun başlıca gıdasma bir halde bırakmamak maksadile «İş» da muhasarada bulunan Sovyet kuvvet nndan Moschainsk, Borowsk ve Serfu taalluk eden bu meselede İstanbul fıchow üzerlerinden gittikçe cenub doğu rıncılarından bir kısmının oynadığı roi koleksiyonuna ıthal ederek geçenlerae leri kâh batı, kâh doğu ve kâh cenub ııeşretmiştıra (1). Meslektaşlarımın ve istikametlerinde neticesiz çıkış taarruz ya doğru uzanmaktadır. Fakat kavsin tamamen meydana çıkmış ve bu hali Oka nehri boyunca Kolomna'ya doğru da ördeyecek şiddetii tedbirler tesbit oiun Namık Kemale karşı herhangi bir suları yapaıak Alman muhasara kuvvetlerette sempati gösterenlerin oldukça derli rini taciz etmekte ise de buna mukabil ha ziyade uzanması ve Moskovanın ce muştur. tcplu bir «Namık Kemal tetkiknamesi» nubdan çevrilmesi için Almanlann Tahkikat, İstanbul fınnlarından müdevamlı zayiat vermektedirler. Aloxin ile Tula'yı alarak şimal doğu is him bir kısmının, aldığı undan bir mık göımüş olmaktan mutevellid alâSalarıFin kıt iiları, Kareli berzahında V İ Vtikameünde ilerlemeleri lâzundır. Onlar tarını tatlıcı, pastacı, çörekçi ve meze na şahid oldum. Bu. arada aylık «Huborg Kexeholm hattınm cenubunu pek da simdi bunu yapmakta ve niyetlerinin cilere sattığım meydana çıkarmıştır. kukî bılgiler mecmuası» da, «Iş mecrr.ugeçmemiş olduklarından, Almanlaıın Moskovayı, çevresindeki Sovyet ordula Çünkü fırın'ıara, şehrin ekmeklik unu, ası» na ve sahıbıne karşı alâkasını izhar eande bulunan Schlüsselburg mevkıının rile birlikte ve tamamilc. çembcrlemek 1080 kuruşa verilmektedir. Halbuki pi etmek vesilesinı buldu (2). Ancak bu şimalindeki Ladoga golıi batı sahil kısnıı son alâka, «Hukukî bilgiler mecmuası» olduğuna şüphe bırakmamaktadırlar. yasada ayni çuval un 36 liradan alıSovyetlerin istifadesine serbest kalmışsahibi Bay Franco'nun once Namık. Ancak bu hareketler, mevsimin, ça nıp satılmaktadır. Bir çuval undan işletı. Bundan başka Voroşilof ordusunun Kemal etrafında, sonra da hakkımızda murun, batağın ve akıl ve tedbirin mıi nen ekmekten fırıncıya bırakılan kâr Leningradın dışında kalan bir kısım kıt • yaptığı bazı tenkidlerle bezendiği İçin EÜ 156 kuruştur. Fırıncı yalnız bir çuval aları Swir nehri cenubile Ladoga İl saade edebildiği bir sür'at ve tenıpu ile kutia karşılanmaması lâzundır. İlkevveı unu satmakla bütün günlük kârtndan men gölleri arastnı bağlıyan Wolchow yapüabilmektedir. Ruslasn kuvveti a«Cumhuriyet> te neşredilmiş bir tetkikin fazla bir kârı zahmetsizce elde etmekkanaluun doğusunda bulunduklan için 7a)mış olmakla beraber kıt'aları, tahkivesile verdiği bu tenkide gene a>nı gatedir. bunlarla Leningrad arasında Ladoga u matta usta olduklan gibi yere saplazete sütunlarında cevab vermek ıstiyoBu arada son zamanlarda şehrin her rum. zerinden azçok müsaid bir muvasala ve nıp kalmasını da büdiklerinden hasmın mukavemet ve miidafaa kudrctinin de tarafında pastacı ve mezecilerin çoğalmiinakaie imkânı bulunuyordu. «Namık Kemal» ismini taşıyan ve bir harekâhn bati inkişafında tesiri olmak dığı ve bunlara çok az un verildiği halKezalik Voroşilof ordularile Moskova pek tabiidir. Fakat Kiyef etrafındaki de ne kadar fazla pasta, sandviç vesaire kaç tetkıkten ibaret olan eserıraızın hearasında da, dolaşık olsa da, denıiryolu harb hareketlerinin aylarla ve haftalarln yapıp sattıkları nazarı dikkati celbet cieti, şimdıye kadar yalnız şair ve edib htıbatı mevcuddu. Bunun için Almandıye tanınmış olan Namık Kemalüı safha safha devam etmiş olmalan bura miştir. lar takriben iiç hafta evvel Moskovanm nıutefekkır, bilhassa hukuk mütefekkıri da bir kaç Sovyet ordusunun, çok uzun Verilen şiddetii kararların bugünlerde cephesmı aydızuatmaktır. Fakat hafıza170 Km. kadar şimal batısında bulunan süren Smolensk muharebelerinin de tatbikma geçilecoktir. Kalenin (Twer) mevkiini zaptederek larımızda, yazılarımızda yalnız şair ve \Viyasma ve Birjansk'da müteaddid Moskova ile şimal Rus ordular grupu aNoksan ekmek sürebilmek için edıb kadrosuna dahil bir Narmk Kemal Sovyet ordularının ihata, esir ve imha rasına kısmen girmişlerdi. Fakat KaleEkmek buhranı hakkında yapılan tet yaşadığı için daha hukukçu Namık Keedilmelerine mâni olamaması gibi Mosnin'in zaptı Sovyetler aleybinde o derekova çevresinde kâh hızlaşan ve kâh ba kikat sırasında bir kısım fırıncıların bu mal sözü bile gerçekten ilk bakışta ince ehemıniyetli bir hâdise idi ki, onlaı tileşen ve fakat daima yürüyen uzun nu kasden meydana getirdikleri anlaşıl sana bir yadırgama hissi veriyor. Niteburaya mütemadiyen mukabil taarruzlar ve sıkıcı muharebelerin nihayet büyük mışür. Bunu yapan fmncılarn menfa kim Bay Franco, Turk okuyucularının yaparak Almanlann daha ilerilere gitMoskova imha muharebesinin bir emri ati fınn önlerine toplanan kalabalığa her zaman acayib buldukları türkçesile melerine mâni olabilmişlerdir. Ancak vaki tlmasına mâni teşkil etmemeleri fazla miktarda noksan ekmek sürebil bu hisse temas ediyor: «Namık Kemali, Kalenin'in zaptı Abnanlar için daha zimek imkânını elde etmeleridir. Buna en çok sevdiğım, saydığım bir hocam gin ümkündür. yade Moskovayı şimal batıdan sarraağa bi telâkki ederim. Bununla beraber da mâni olacak tedbirler almmıştır. yarayacaktı. Her ne olursa olsun AlmanElhasıl Almanlann nrelesi görülmüyor. hukukçuluğunu bılmiyorum» Onun maEkmeğe daha fazla kepek lar, bugün Kalenin şehrile civarım el bon mevsimini de isülade ve alâka ile kaleleri «bir hukuk mütebahhiri veya ilâve edilmiyecek letinde bulundurmakla buraya her za bekledikleri ve bunun için tamamile âliminin yazısı değil, rüzmerre vukuetı Ankaradan verilen bir haberde ekmenaan büyük kuvvetler yığarak kabında hazırlandıklan anlaşılmaktadır. Onlar tahül ve tefsirle meşgul bir başmuharMcskovayı şimal ve şimal doğudan ve çamurda ve batakta yapamadıklaruu ğin randımanımn yüzde 95 e çıkarıla ririn sâyinin mahsulüdür... Namık Kecağı ve bu suretle ekmekteki kepek nisyahud şimal Sovyet ordularının cenub vcllar, nehirler, kanallar, göller ve bamal, istibdada karşı mücadeleyi procenahını çevinnek Lmkânlarına malik taklıklar donduktan sonra tamnmhyabi betinin artacağı bildirilmekte idi. Bugram edinmiş bir zat olmak itibarıle tahaber hâlen tatbik edilmekte olan hatiıler. leceklerini umuyorlar. Bir kaç gün evbiî her münevver gibi Avrupada harcı litadan ibarettir. Ekmeğin randıman devel de yazdığımız gibi bu kış Almunlann âlenı olan parlamento ve reyiâm rneseAlmanlar ayni zamanda Leningradla. recesi bir müddettenberi yüzde 95 e çıne olursa olsun Sıvastopolla Kerç'i almalesjle, fakat sathî olarak iştıgal etmiştir. bunun dışında ve doğu uzaklarında bulu karılrnıştır. Artık daha fazla kepek ilâParlak bir gazeteci ve daha doğru bir nan Sovyet ordularının irtibatını kesmek lan ve belki buradan geçerek Dontez vesi mevzuubahs değildir. deyişle bir makaleci olduğundan günistcdiklerınden birkaç gün evvel bir bas bölgesini de alarak cenubda Volgaya ve debk hâdiseleri gözden geçirirken hukukın darbe ve hamlesile Leııinrgadın Kafkas dağlanna kadar ilerlemeleri meka da dokunan bazı makaleler yazmıştır. Üç aylıkların yoklaması 190 Km. kadar cenub doğusunda mnl olduğu kadar tabiidir de. Bu makalelere hukuk ilmi ve felsefesi Ba esnada Moskova ile Leningradın T'ohwin mevkiini de zaptedivermişlerdir. Aylıklannı kendilerl alamadığı için düşüp düşemiyecekleri kat'iyetle söylc altı aylık yoklamaya tâbi tutulmuş o noktasmdan fazla bir ehemmiyet verBu mevkiin zaptile Almanlar Ladoga göüinün cenub doğusunda bulunan Rus nemez. Fakat Almanlann Moskovanın, lan üç aylık sahibi mütekaid ve yetim mek mubalâğalı olur.» kuvvetlerini buradan tabiatile uzaklaş çevresindeki ordularla birlikte ihata ve lerle yüksek tahsilde bulunan erkek Türkiyenin emektar avukatlarından otırmı? olduklarından LeningTadın şar esaretini ciddiyetle tasarlayıp hazırla reşid clmıyan kız ve erkek çocukların lan münekkid, bir de Namık Kemali koyaptırmağa mecbur olduklan yoklama kndan ve Ladoga gölii cihetinden mu ınakta olduklan görülmektedir. muamelelerine başlanmıştır. Bu aymdıfikator addetmekliğimizi doğru bulmuhasarasının tamamlanması bir emrivaki H. E. ERKİLET 27 sine kadar yoklamaya gelmiyenlerin yor: «Bahusus tarihte Solon ve Likürge bahşedilen kodifikatör vasfını Namık muameleleri maaş sonuna kalacaktır. Kemale izafe etmekte hiç isabet olaİkişer seneye mahkum maz.» Hulâsa Namık Kemal yalnız vatan şairıdir. Vaküle Rodosta bulunmuş oldular olan Bay Franco, edebiyat tarihçüeriBir müddet evvel Kuduz hastanesin mizın işine yarayacak pek «önemli» ve de bir kaza olmuştu. Ütü makinesinde biraz garib malumat da veriyor: «Malüm çalıçan Haydarla Hakkı, tedbirsizlık ve dur ki adanın havasmda Namık Kemaln İki saatlik neş'e.. Kahkaha.. Ve dikkatelzlikle kazan patlamasma ve bu hayali dolaşır. En derin edebî ve vataMusiki.. Alamod OPERET.. En 'yüzden çamaşırcı iki kadının ölümüne nî heyecanlarımı Namık Kemal sayegüzel kadmlar.. Ender tesadüf sebeb olduklan için mahkemeye verıledilen eğlenceler... mişlerdi. tstanbul birinci Ağırceza mah sinde duydum. Türk kültürümü en çok kemesi, bunlarm ikişer sene agır hap Kemale medyunum..» Hulâsa yalnız vatan şairi olmak şerefi Namık Kemal için se konulmalanm kararlaştırmıştır. yeler: «Bu şeref, bu büyük şeref, bu pek Denize düştü büyük şeref ona kâfidir. Fazlası mubaDün sabah 8.10 da Haydarpaşadan lâğalıdır. Buna yeltenenler ve bu muKöprüye hareket eden vapur, Kızkule talâğaları ibnî kisvelere büründÜTerek sile Haydarpaşa arasma geldiği zaman geçirmeğe çalışanlar, ilmî demagoji yapyolculardan bir genc kız kazaen denize makla itham edilirler.> Maamafih avudüşmüştür. Bu vaziyet vapurda bir he kat münekkidimiz «Namık KemaU etüBaş roilerde : yecan uyandırmış ve vapur derhal dur dünün sahibi «böyle bir ithamdan kuvmuştur. Hâdiseyi civardaki balıkçılar vetle tenzih» etmeği de ihmal etmemekUZZt WALDMÜLLER görerek kızı denizden çıkarmışlardır. tedirü THEOL1NGEN ve Senenin ilk soğuk gününde denize düşen Bizde tenkid edenler ekseriya, tenkid kızcağızın 18 yaşlarında Mihran kızı eltikleri şeji okumak külfetini ihtiyar PAUL KEMP etmiyen heyecanlı tiplerdir. Vaktiie Bayzar olduğu öğrenilmiştir. Musiki: 75 inci zafer senei dev 11 liraya alınan bir çuval unun 36 40 liraya satıldığı anlaşıldı Tercüme suretile kanun yapmağa şiddetle aleyhtar olan Namık Kemali tenkid edenler biraz daha ihtiyatlı olmalıdırlar Ziyaeddin Fahri ı Sorbonda hukuk doktorası yapmış olan Bay Franco bile bu kafileye mensaü göıülüyor. Münekkidin gafletlerıne ışaret edelim. Ne demek istediğini acayib türkçesile pek anlatamıyan münekkid, galiba Namık Kemali beynelmilel çapta bir hukuk filozofu olarak ortaya attığımızı duşunüyor. Bu noktadan hareket edilirsa ne Türk hukuk tarihınden, ne de bir Tüık iıukuk mutefekkirinden bahsedilebıiir. Biz bu nazik meseleyi ele aldığımız zaman okuyucularımızı müteaddid defalar ıhtiyata davet etmiş, araştırmamızın 4547 nci sahifelerinde, şair Namık Kemalin nukukçuluğu ile bilfarz şair Goethe'nin biyolojistliği, keza şair Schıller'in sosyoloğluğu arasında mukayeseler yapmıştık: Goethe, biyoloji ilmi tarihinde ne kadar biyoloji âlımi, Schiller içtimaiyat tarhinde nekadar sosyolog addediliyorsa Namık Kemal de Türk hukuk tarihinde o nispette hukuk filozofu addedilebilir. Bu izah, ayni zamanda modern hukuk £osyolojisinin «başkalaşma tehaluf» kanunile de aydınlatılmıştır. Nihayet Namık Kemali «zamanına ve memlekeünin çapuıa göre» bir hukuk mütefekkıri addederken, Bay Franco gibi baştan savma okuyacak olanların dikkatini celbeımek için bu sözü siyah ve italik harfierle kaydetmeği de unutmadık. Buna rağmen kıymetli vatandaşımızın zühule düştüğünü teessürle görüyoruz. Gratius veya Rousseau ayarında bir hukuk filozofu, hayalini, Namık Kemalin hukukçuluğunu düşünürken takib etmek gerçekten garib olurdu. Zira bu takdirde 18501875 Türkiyesile bu neviden Avrupalı mütefekkirlerin içinde yaşadığı Avrupa arasında tam bir muadeîet tesisi lâzım olacaktı. Yazan : Bay Franco'nun temas ettiği ikinci nokta, ortada hiçbir eseri bulunmıyan Bay Franco'nun yaptığı tenkirlin dibir ««başmuharrir» in hukukçu addedilemiyeceğidir: Montesquieu veya ftous ğer noktalarına bilâhare cevab vereceseau'dan noksan tercümeler yapmak, bir ğ'z. muharrire hukukçu vasfını verem ; yeceZiyaeddb FAHRt ği gibi hukuk meseleleri hakkında bir (1) Bk. İş Mecmuası, cild: 7, Sayı 25. kaç makale yazmak da ayni vasfı akla getiremez. Bu noktanın da, birinci nokta (2) Bk. Hukukî Bilgiler Mecmuası. ile alâkadarlığı aşikârdır. Sorbon'un hu Cild 12. Sayı 142. kuk doktorluğunu elde eden Bay Fran(3) Bk. Cumhuriyet, 25 temmuz 1941. co, Namık Kemalden «muhalled> sıfatı altmda yâdedilecek bir hukukî eser mi bekliyordu? Muhtelif hukuk sahalarına aid meseleler hakkında yazılmış kırkı rr.ütecaviz ağır ve ciddî makaleyi hukuk mürefekkirliği için kâfi görmiyen Bay Franco, eski bir ifade ile «mazruf» a değil, «zarf» a bakıyor demektir. Hatta 1941 Türkiyes'i bile, «Cumhuriyet» muharrirlerinden birinin pek güzel işaret ettiği gibi (3) kültür meselelerinde henüz makalecilikten kurtulmamışken 18501875 Türkiyesini temsil eden bir müiefekkirden makaleden başka bir şey beklemeğe hakkımız olabilir mi? Kaldı ki bu makale kül'.iyatı, ruh ve mücadeleci.ik bakımından 1941 için de nümune clacak vasıflara malıktir. Namık Kemalin yazılarında görülen «şeriat>, «fıkıh> gibi dini hukuka aid ifade ve tariflerin, avjkat vatandaşımıza büyük bir tenkid salâhiyeti verdiğini hajTetle müşahede cdiyoruz. Bay Franco, bir yerde söz icabı olarak «şeriat, devletimizin camdır» dlyen Namık Kemalden, hele Âli Paşanuı Fransız kodunu tercüme ve kabul etme temayülüne muhalefet eden Namık Kemalden hoşlanmıyabilir. Şeriat hukuk münasebeti, rasgele kalem sahiblerinin salâhiyetini aşan tarihî ve felsefî bir meseledir. 1870 te böyle bir münasebet tasav'V'ur ettiği için Namık Kemali 1941 de tenkide kalkışmak feci bir mantık hâtası eseridir ve ancak bugünün hukuk siyasetl namına demagoji yapmak istiyenlere yakışır. Fransız kanunu medenisinin tercümesi işinde Namık Kemalin muhalefeti, eğer doğru ise, bu muhalefet, onun hukuk mütefekkirllfi vasfını takvıyeden başka neyi ifade eder? Bilhassa 1926 da tercüme ve tatbik edilen İsviçre kanunu medenisi için 1941 Türkiyesinin Adliye Vekâletinde ve efkân umumiyesinde beliren haleti r u hiye ve girisilen teşebbüsler, avııkat ınünekkidimizi biraz daha ihtiyata sevkztmeliydi. kanaatindeyiz. f KANALLARINDA ENGİZİSYON devrinin en korkunç cinayetleri işlenen.. DEHLİZLERİNDE ESRAR DOLU BINBİR VAK'A GİZLENEN... ZİNDANLARINDA AŞK TARİHİNİN En Büyük Bomanlan Yaşanan... Çekmecelilerin bir şikâyeti Çekmecelilerden aldığımız mektub larda, meselâ Bakırköyden Çekmeceye, İstanbul Çekmece bileti kesildiği, gene meselâ Çekmeceden Yeşilköye gidenlerden de Çekmece İstanbul parası alındıgından şikâyet edilmekte ve Devlet Demiryollarının nazan dikkati celbolunmaktadır. Sinemasında Nadam Luna ZİNDANLARINDA AŞKI.. İHTİŞAMI.. İLK SİrPER ESRARI.. HEYECANİLE KALBLERİ TİTBETEN.. BÜTÜN GÖNÜLLERİ FETHEDEN SENENİN YENEDİK TÜR K ÇE A. T Ü R K Ç E CUMHURİYET Nüshası 5 kurustuT. lçîn Haric 1400 Kr. 2700 Kr, 750 > 1450 > 400 > 800 • 150 > Yoktur. icin Abone şeraiti Türkive Senelik Altı avlık Üc avlık Bir aylık Bu şaheser : BU AKŞAM FİLMİDİR : L A L E Sinemasında 43595. Lutfen : Pek az kalan numaralı yerlerin evvelden kapatılması rica olunur. T e l e f o n : rot Gazetemize gonderilen evrak ve yazılaı nesredilsin edilmesin iade edilmez ve rivaınHan mes'ulivet kabnl olunmaz. riyesi tes'id edilen Operet Kralı PAUL LINCKE'in. Yarın akşam için yerlerinizi evvelden aldırınız. Telefon: 49369 BU AKŞAM ŞARK Sinemasında SABIRSIZLIKLA BEKLENEN BÜYÜK FİLM Salonu tekmil dolduracak müşteriler önünde gösterilecektir. WILtv BIRGEL BRIGITTE HORNEY ( Rcji: TURJAN'SKİ) Filminde en güzel aşk romanlarını yaşayacaklardır. VAZİFE ile ŞEREF ve AŞK arasmda mücadele eden bir dram.. Bütün fedakârhklara lâyık bir kadın.. Bir sıiper film : Yerlerinizi evvelden tedarik ediniz. Telefon: 40380 BU A K Ş A M 9 da CÖNÜL ESRARI 9 ELHÂNRÂ da Gala Suvaresi olarak BİRAN'DELLOnun (Feu Mathias Paskal) nanıındaki meşhur eserinden HICRAN YOLU PIERRF BLANCHAR1 ISA MIRANDA MEVSİMİN EN MUHTEŞEM FRANSIZ FİLMİ Fransız filmlerine hasret çekenlere bir sürpriz.. ların ziyalarım kıskanclıkla seyretti. İçVTerden üç dört parmak yüksek belerinde yaşıyan insanları saadet ve bahton kaidesinin, süslü ve muntaüyarlığın en son mertebesine yükselrruş zam boyanmış direğinin üstünde kufarzetti. Onların da kendisi gibi erişilsursuz atan, fakat darbeleri dujulmımemiş emelleri, tatmin edilmemiş aryan bir kalb gibi hiç aksamadan işüzuları olacağma ihtimal veremiyordu. yor; akrebi, yelkovanı, koşuşları son Tekrar meydana çıktığı vakit saat on Memduh, acaba doğru mu söylüyordu. kola girdiler, Beyoğlu caddesine doğru ikiye beş kalayı gösteriyordu: derece ağırlaştırılmış yarış atlarını an caktı. Fakat akşama kadar ne yapadırır tarzda aralarındaki açıklıklar uza caktı? Bunu düşünmek içm geriye dön Çünkü şimdiye kadar randevularmda yürüdüler. Oh, diye ellerini uğuşturdu, birkaç IV nıp kısalmadan birbirlerini kovalıyor dü. Aradaki sokaklarda şaşkın ve mü hep gecikmiş, onu sokak ortalarında dadakika sonra ya zengin olacağım, yahud tereddid dolaştı, durdu. Sonra birden kıkalarca sürünmeğe, pastane köşelerinlar dı. Geceyarısma yakındı. Üstü başı peri da hapisaneyi boyhyacağım. bire minimini dimağında bir kıvılcım de saatlerce beklemeğe mecbur etmişti. şan, tırası uzamış, kansız yüzlü bir adam Bir gece, etraftaki evlerin, dükkânHeyhat! On iki oldu; geceyarısmı bir parladı. Bütün beynini aydmlattı. Hay Bu sefer, bir sanıye bile fazla kalmıya eileri cebinde meydanda dolaşıyor; sık ların ışıklan birdenbire söndü. Silâhtarçeyrek, yarım saat geçti; ortada ne çandi, bu gün şoyle böyle geçsin, yar:n cak. dakikası dakikasına oradan ayrılıp ağadaki membamdan çıktıktan sonra sık elektrik saatine bakarak sabırsızla talı adam, ne de müteahhid vardı. Dene olacaktı? Ve nihayet suçu meydana gidecekti. Eğer, başka birinin peşinde yeraltının iğri büğrü karanlık yollarınnıyordu. O gün evinde sıva yaptığı mü mindenberi göz bebeklerine birer proçıkmıyacak mıydı? O vakit annesi ağ olır.asaydı, kendisini bu kadar ihmal dan dolaşıp gelen elektrik dalgası ansıteahhidin telefonda söylediği sözler hâlâ jektör kuvveti vererek baştan aşağıya hyacak, babası kızacak, sık sık tekrar etmesine imkân var mıydı? Sağ koîu7in kesilmişti. Lâmbaların nurları nabejTiinin duvarlarma tak tak çarpıyor dikkat kesilmişti. Onun için görmemiş ettiği sözü muhakkak yerine getirecek, nun dirseğini büküp bileğini gözlerıne sıl zifirilik zebanisinin öldürücü nefedu. Karşısmdaki kimse ona: olması ihtimali yoktu. Homurdandı: kendisini mektebden alıp bir demirci yaklaştırdı. Kol saati on buçugu beş sile kapandıysa, insanlar tarafından ma Bu akşam eve geç döneceğim, dinin, yahud bir marangozun yanına çı geçiyordu. Sonra başını kaldırıp elek Kahrolası şeytan beni dörttü. Ayaskine ve tel tertıbatı içine hapsedilmiş yordu, sen paraları al, çantana koy. Tam rak verecekti. trik saatine baktı. O, on buçuğa beş on ikide Taksim tramvay durağında bek paşaya kadar ne diye uzandım. O zaesrarlı tabiat kuvveti kesilince saatin haman buluşmuş olacaklar. Fakat niçin bi ~ Nefes nefese koşarak meydana geldi. vardı. İçinden mırıldandı: yatı da muvakkaten durdu. Biraz sonle. Orada senden alırım. ra tekrar ortalık aydınlanınca herkes Telâş ve heyecanla saate baktı. Vakit, Benimki her zaman doğru gider Müteahhidin evi Cihangünn karanlık, raz erken geldiler bilmem! kendisini kısa bir tünelden geçmiş zan zannettiği kadar geç olmamıştı. Sekız ama. bu gün neden on dakika ileri, bil kaldırımsız sokaklarından birinde idi. Uşenmedi. Müteahhidin evine kadar netti. Saatin akreb ve yelkovanı da ye buçuğa on vardı. İlk derse ferah ferah mem! Arkasmdan yavaş yavaş gidip kocaman gitti. Salonun lâmbası yanıyordu. Perniden esir edildikleri merkezin etra yetişebüirdi. O anda, Şişhane yokuşunu Urmanan bir tası kafasına indirecek, çantayı alıp deler açıkü. Onun başına benziyen bir fında dönmeğe başladılar. Fakat cerem bir tramvaym içinde gri kostümlü, si kaçacaktı. Eğer kolayca sersemlemezse gölge arasıra sağa sola ve öne arkaya yanın gelmediği sırada kaybettikleri zaOnu yirmi geçe, saatin sağlam dire yah saçları itina ile taranmış bir deli ikinci bir taş darbesini de esirgemiye sallanıyordu. manı bir türlü kazanamadılar. Saat, on ğine bir genc kız yas'.anmış, mahzun V kanlı dunnadan saatine bakıyor ve ken cekti. Ama ağır yaralanır veya ölürdakika geri kalmıştı. ve müteessir bekliyordu. Cebindeki ye di kendine söyleniyordu: müş; orası umuıtında değildi. Arük fu • Ertesi gün ukalâ bir ses idareye ten şil kâğıdın üzerine kırmızı mürekkeble Eyvah, gene geç kaldım, Feriha ' karalıktan bıkmış ve karar vermişti: Ya lefon etti: devlet başa, ya kuzgun leşe! Ertesi sabah on üç on dört yaşların yazılmış mektubu demin tramvayda tek beklemeden giderse felâket! Vakıâ İstanbulun muhtelif saatleri da bir mekteb çocuğu meydandan ge rar okumuştu. Cümleleri şimdi hafızaLâkin, şu mendebur saat bir türlü yü birbirine uymaz ama, Taksimdekinin vaZaman çok çabuk geçiyor, araba bir çiyordu. Çantasının içine dizilmiş sıra sında ezberden pekâlâ tekrar edebilitürlü yürümüyordu. İstasyonda kslbi rümüyordu. Hâlâ on ikiye yirmi vardı. ziyeti pek berbad. Tam on dakika geri. sıra kitabların, defterlerin arasma sı yordu. Memduh: Uzun zamandır, burada dolaşması, ga Vapuru, treni kaçırtıp insanı işinden güçarparak, şakakları zonklıyarak indi. kışmış küçük bir kâğıd parçası onun «Çarşamba günü, her defaki buluştuliba köşedeki nöbetçi polisin dikkat na cünden ediyor. Nazarları evvelâ meydan saatine doğru adımlarını her zamanki gibi dik ve hızlı ğumuz yerde gene beni bekle, diyordu. zarını celbetmişti. Ayaspaşaya doğru bir Öğleye doğru bir memur geldi. Direatmasına mâni oluycrdu. Fena giden ilk tam saat on buçuk'.a muhakkak geli yükseldi. Oh, çok şükür, elifi elifine on dolaşıvermesi pek hayırh olacaktı. Her Gözlerini biraz halde on on beş dakikaya kadar döne ğe merdiven dayayıp yukarıya çıktı. imtihan neticesini bildiren bu pus'ayı rim. Oradan bir yere gidip oturur, uzun buçuğu gösteriyordu bir türlü babasma imzalatamamıştı. Hal uzadıya konuşuıuz, Haksız yere aley aşağı indirince direğe yaslanmış kızı bilirdi. Tam on ikide sözleşildiğine göre Yelkovana iki hane atlattı. Meydan saaıi buki başöğretmen bu gün muhakkak himde yapılmış olan dedikodularm aslını gördü. Çılgın gibi tramvaydan atladı. müteahhidin ondan evvel gelmesi bahis de herkesin cebindeki doğru saatler gibi normal zamanı yeniden tıpatıp gösteronu kendisinden istiyecekti. Böyle sı sana birer birer anlatacak, onların ya iki genc öyle hararet ve hasretle el sı nıevzuu olamazdı. meğe başlamıstı. kıntılı ve müşkül vaziyette kalmaktan lan olduklarını delillerile isbat edece kıştılar ki görenler bunu öpüşmekten Yürüdü. Karanlık ağızlardaki tek tük çok daha kuvvetli buldular. Sonra kol i seyrek disleri andıran bazı apartımansa mektebe gitmemesi daha iyi olağim. Sevgiler, buseler.» İCLÂL I = Küçük hikâye Meydandaki saat Hadlye lclâl \