CUMHURÎYET 14 Ağustos 1941 SAGLIK NOTLARI İhtikârla kafî şekilde mücadele Fiat Murakabe Bürosu yeni ve esaslı tedbirler alıyor İhtikârla kafi mücadele İçin halkın yardraundan da istıfade maksadile şehrimizde kurulan şikâyet merkezleri iyi neticeler vermektedir. Dün Fiat Murakabe Bürosu ile Eminönü, Galata ve Beyazıd emniyet âmirlikîerine 16 ihtikâr hâdisesinden sikâyet vâki olmuştur. İhtikâr yaptıkİprmdan ş:kâyet edilen bu yerlere homen kontrolörler gönderilmiştir.. Be yoğlunda İstıklâl caddesinde Liyon, Firuzağada bakkal Kâmil ve Galatada Mahmudiye caddesinde Tanaş hakla rırda ihtikâr suçundan zabıt tutulmuştur. Mıntaka Ticaret Müdürlüğü ve Fiat Murakabe oürosu ihtikân ezmek için halkın bu şuurlu hareketi karşısmda kolaylık aöstermek. ihfckârm mahiye tini ve Fiat Murakabe Komisyor.unca konulmuş fiatlan bildırmek için yeni tedbirler almaga karar vermiştir. Bu gün Fiat Murakabe Komisyonu bu hususta slınacak tedbirleri tespit edecektir. Bu meyanda başmuharririmizin teklif ettiği en muvafık şekil olan, tensib ve ilân edilen fiatlarm cetvellerıni ise insanın ömrü 180 yılı geçmemiş. teksir ederek halkın daimî şekilde gcTürlü türlü yapılan incelemeler de bu zü önünde bulunacak yerlere asılrr.ası imkânı da komisyonda tetkik edilecekneticeye erdi. Bir Rus âlimi, Profesör (Lazert), bu tir. bakımdan görmek duygusunu araştırmış. Bu duygunun hassasiyeti yaşla deDevlet sanayi müesseseleri ğişiyor. Yeni doğan çocuk ışıktan pek az müteessir görünür. Bu duygu gitidare şeklinde değişkilik tikçe artar, yirmi yaşında kemali buSümer Bank, devlet sanayi müesseselur. Yirmi yaş, sporcu, tayyareci, faal leri idare şeklinde bazı değişiklikler hayat yaşı, her türlü şeklile. Ondan yapmağa karar vermiştir. sonra azalır. İhüyarlarda görmek uyuŞimdiye kadar devlet sanayi müesşukluğu böyle izah olunur. Bundan doseseleri mensucat ve iplik fabrikaları layı ihtiyarlar kolayca uyurlar, çocukbirleşik yünipliği ve yünlü dokuma lar gibi. Hayafcn sonu başlangıcına böymüesseseler müdürlüğile birleşik pa lece ulaşıyor işte. mukipliği ve pamuklu dokuma müesÖnemli nokta buraa: Bu mümeyyiz seseler müdürlüğü namı altında İki hassasiyet 80 yaşında tükenmiş olmakmüdürlük tarafından idare edilmekte tan çok uzak bulunuyor. Ancak 170, 180 yaşında sıfıra düşüyor. Demek, ömrün idi. Yeni şekilde bütün iplik ve menson haddi o yaş. O yaşa gelince uzuv sucat fabrikaları bir tek müdürlüğe ların işlemesi duruyor, hayat sönüyor, | raptolunmaktadır. Bu müdürlüğün merbir lâmbanın alevi gibi. Fizyolojik ölüm I kezi Ankarada bulunacaktır. Müdürlüğe işte bu. Ondan önce geleni ölümlerin I birleşik yünipliği ve yünlü dokuma müessese müdürü Ömer Lutfl Suganın tavakitsiz sayılması lâzım gelecek. Fıtratın iki asır olarak çizdiği insan yini takarrür etmiştir. ömrünün son haddine mümkün olabilŞehrimizde bulunan birleşik yüniplidiği kadar yaklaşmak için çareler ara ği ve yünlü dokuma müessese merkezi nıyor. İç gudde'erinin enerjisini yük teşlplâtile beraber Ankaraya giderek seltecek bir genclik usaresi şiringa ede pamuklu teşkîlâtile bîrleşecektir* rek; müessir bir madde ile hayat faDiğer taraftan görülen lüzum üzerine aliyetini frenliyerek... Malatya fabrikası merkezi de Ankaraya naklolunmuştur. Merak bu ya, sordum kendi kendime: İç Ticaret umum müdürü Bu kadar yaşamış olsaydı (Baki) der miydi gene: şehrimizde •Müdderi devri felek bir demdir, İç Ticaret Umum müdürü Celâl Gerâdem bir nefes.» nıan dün şehrimize gelmiştir. İç Ticaret Dr. Rusçuk'.u HAKKI Umum müdürünün bu gelişinin hazırlık'arı ve ihzarî içtlmaları şehrimizde yapılmakta olan Alman ticaret anlasmaRaman dağındaki ham sile alâkalı bulunduğu ve buradaki iç(İıralara iştirak edeceği tahmin edil petrol Raman dağında elde edilen ve birik tnektedir. miş olan ham petrolun şehrimize geüriBir kadına tecavüz edenler lerek buradaki üç fabrikada yerli makine yağı yapılması teklif edilmiştir. mahkum oldular Beykozda oturan 58 yaşlarmda Saniye admda bir kadına kırda odun toplarken zorla tecavüz eden Ahmed ve Osmanın Birinci Ağırcezada devam eden muhakemeleri dün neticelenmiştir Her iki suçlu birer buçuk sene hapse mahkum olmuşlardır. Bunların arkadaşı olan diğer Ahmedin suçta alâkası görülmediğinden bera«tine karar verilmiştir. Sehir =haberleri Kur'andaki türkçe kelimeler TÜRKOLOJİ BAHİSLERİ Yazan : I H F M MIHINA] I IflCrl İhtikâr ve muhtekire karşı vazifemiz eçen Büyük Harbde. Kafkaa, Irak ve Filistin cephelerinde nğTadıtımız maflubiyetler ve bu maSiubiyetlerin sebeb olduğu zayiattan ziyade, cephe gerisindekl korkunc ve hain ihtikâr, milletin maneviyatını bozmuştu. Butün fiatlar, iktısadî sebeblerin çok dışında ve yalnız doymak bilmes bir kaıanc hırsile alabildigine yukseltUiyortlu. Zincirleme İhtikâr usulü sabahleyin 25 kuruşa olan bir mah akşam üstü 125 kuruşa fırlatıyordu. MUletin fedakâr evlâdı, Yemenden Galloyaya, Trablusgarbdnn Kafkasyaya kadar uıanan sayısız cephelerde gözünü kırpmadan kanını dökerken muhtekirler de gene gözunü kırpmadan milleti soyuyorlardı. O zaman yüz binler ve milyonlar kazanan harb lenginlerlnden bazılan, Madam MMoviç'in sigaralannı beş liralık banknotlarla yaktılar, haydan gelen servetIeri huya gitti; kendileri de fülusu ahmere muhtac bir halde öldüler; fakat bunlardan bazı kodamanlar, hâlâ, refah, servet ve ihtişam içinde yaşıyorlar vt» belki. bu defa da bir şeyler vurmak ümid ve teşebbiisünde bulunuyorlar. Fakat Cumhuriyet rejiml ve doktor Refik Saydam kabinesi, bu ikinci büyük harb başlar başlamas, ihtikân önlemek ve eski harb lenginliğini hortlatmamak için tedbirler aldılar. Buna rağmen ihtikâr da, gayrimeşru kaıanclar temin etmek için, kendi tedbirlerini almaktan geri kalmadı ve kalmıyor. Fakat eski ihtikarla yenisi arasında, kıyas kabul etmeı farklar vardır. Şimdi ne lincirleme artış vardır; ne de vagon ticareti. Bu bahiste $u mühim noktayı unutmamak lâzımdır: tnsanlar, en agır cezalara ragmen gene suç işlerler. ölüm cezası bile ban kimselerl cinayet yapmaktan alıkoyamaı. Muhtekir de, faıla kazanc hırsile cürüm iliyen adamdır. Ihtikâra karşı konnlan cezalar hafifse, muhtekirin cür*et ve cesareti artar. Bu. böyle olmakla beraber, Almanyada tatbik edilen idam cezalanmn bile, bu gibi curümlerin 6nüne geçilemeditini gösteriyor. Kaskatı bir limonn otuz kuruşa satan mahalle bakkalını da idam edemiyecegimiıe göre, ihtikân yalnız ceza ile yok etmek mumkun degildir. Bir taraftan ihtikâr suçlan için konulmuş cezalan artırırfcen di&tr taraftan halk da, bu miieadelede hukumete yardım etmelidir. Muhterem Başveküimiz, halkın Ihtikâra karşı, sadece pasif bir şikâyetçl vaziyetinde kalmasından ve hukumete yardım etmemesinden müştekidir. Hükümet, ihtikârla mücadeleye ne kadar ehemmivet verirse versin, bu Iş için ne kadar teşkilât yaparsa yapsın. her satırınm yanına bir bekçi koyamıyacaSına göre halkın da mücadeleye ehern» njiyetle iştiraki lâzımdır. Sebebsi* yükseltilmiş fiatlar karşısında: Efendim, bu, ne ihtikâr? Hükumet ıçörmiivor mu bunu? deyip geç" mek asla doğru ve faydalı degildir. Herkes gerek kendi kesesini. gerekse umumi mrnfaati düşünerek kuru şikâyetlerle iktifa etmemell, ihtikârla mücadeieyi i? edinmelidir. tşte ancak, o lamandır ki. ihtikâra karsı alman tedbirler müessir olabilir. Evimiıe giren hırsın nasıl polise haber verip yakaladyorsak kesemize dadanan muhtekiri de öylece hukumete ihbar etmek lâzımdır. Omuz silkip veya sadece söylenip geçersek, ihtikân sindirmek kahil olmaz. Mücadele, adı üstünde ugraşmak demektir; hiç bir mücadele, zahmetsiıce ve «armud piş, agzıma düş!. diyen mütevekkil ve tembel bir ruhla kazanılamaz. İhtikâr mücadele sini milli, ve vatanî bir vazife diye kabul etmek ve pasif değil, aktif olmak icab eder. Halkımız. bu işi her ferd için bir vatanî vazife diye kabul ederken alâkadar hukumet memurlan ve teşekkülleri de vazifelerini daha büyük bir alâka ve ehemmiyetle yapmağa çalışmalıdırlar. Şikâyetleri bir angarya telâkki etmemek, şikâyetçileri lâkaydile karşılamamak. onlara güçlük çıkarmamak gerektir. Her hangi bir vatandaş, kırtasivecilik lihniyetile kapı kapı dolastırılır, işinden gücünden edilirse, tabiidir ki. şikâyet ettiğine de, edeceğine de pisman olur. Hükumet memurları ve teskilâtı. halkın miiraraatlerinl büsbütün yeni bir ruhla ve pratik bir 7İhnivetIe karsılamalıdırlar. Ankara ve İstanbulda kahul edilen telefonla sikâvet, ciddi davranmak ve suiistimal edilmemek şartile hükumetin bulduğu en müessir bir usul olarak tesekkürle karşılanmaîa lâvıktır. tşte böyle bir iş vp elhirli&iledir ki, ihfikânn ve muhtekirin kafasını ezmek kabü olur."' NALINA \ Yazan: Dr. RUSCUKLU Yaş çoğumuzun beyinlerine saplanmış, yeıleşmiş düşüncelerden biri. Ihtiyarhk ve ölüm korkusuna kadar dayanır bu düşünce. Sevmek ve sevilmek çağının sona ereceği kaygusu da doğar bazan bundan. Bizim volkanik ve buzlu küçük küremiz, kâinat içinde ve yıldızlarla, galaksiler arasında hayat dedlğimiz istikrarsız muvazeneyi üstünde toplayan tek noktadır, ilâhî bir mucize olarak. İnsan beyni fıtraün şaheseri; düşünec, gece karanlığı içindeki bu şimşek ondan yaratıcılık saldırışı alan tek şuur. Onun vasıtasile ulu varlığm sırlarını çözebileceğimizi umuyoruz; bununla böbürleniyoruz biraz da. «Yaşayanlarm hepsi, der filozof şair (Hanri Bergson), ayakta durur ve devrilir, fıtratm ayni korkunc fışkırması ve şahlanmasile. Hayvanların istinad noktası nebatların üstündedir; insanlar hayvanların üstüne yüklenir. Insanlık ise tamamile, zaman ve mekân içinde hızla yürüyen bir ordudur, yanımızda, üstümüzde, ardımızda, bizim. Bütün mukavemetleri kırmak, engelleri devirmek kabiliyetinde bir ordu, belki ölümü bile.. Fıtratın bu fışkrunasına, bu şahlanmasma rağmen aradığımızı bulamadık hâlâ. İnsan yeryüzünde görüneli yüz binlerle yıllar geçti. Âlimler, filozoflar, Bergsonun tasavvur ettiği gibi ölümü değil, ihtiyarhğı bile devirmek şöyle dursun anlayamadılar, henüz. Zaman, değişiklikler, aşınmalar, yıpranmalar, yorulmalar, bir kelime ile, İhtiyarlamak hep onun hesabına yazıldı. Uzun müddet onu mücerred, mütecanis sandılar, mekân gibi. Bugün tenevvülendıriliyor, vasıflandırılıyor: Seyyal ve mücerred, vicdanımızda olduğu gibi. Ölçülebilir: Saatlerimizin kadranındaki gibi. Beden örgülerimizin hayatında ise zaman imtidadı her iki tiirlü beliriyor: Hem vicdanımızdaki gibi hem Bir motör battı saat kadranındaki gibi. Fızyolojik zaŞile limanına kayıdlı Yusuf kaptan man işte bu. Örgülerimizin devrini hayatını ifade ederek devrini akışına rağ Idaresindeki motör, odun yüklü o'amen ilmî denemelerde, sınamalarda ve rak Paşabahçeden Arnavudköyüne gelirken birdenbire motörü bozulmuştur. hesablarda bize öîçü oluyor. Zaman telâkkiye göre çok değişir. Suların cereyanına kapılan motör ArCanımız sıkıhrsa zaman uzun gelir; eğ navudköy Akıntıburnuna doğru sürüklenirsek kısa. Hâdiselerle dolu geçmiş lenmeğe başlamış ve elektrik idaresizamanları daha uzun bulursunuz. Hal nin rıhtımına bağlı motörünün halatına buki onlar ne kadar çabuk gelmiş, çarparak derhal batmıştır. Yusuf kaptanla Hüseyin ve Mehmed geçmiş görünmüştü. Hayali kalmamış zamanlar ise kısa geîir, vaktile uzun adlarındaki iki tayfa kaza mahalline görünmüş olsalar da. Fizyolojik zaman yetişen sandalcılar tarafından kurtanl da değişebiliyor; örgiilerimiz ve şuu mıştır. rumuz değ'stiği gibi. Dekorasyon açılıyor Yazm daha çabuk ihtiyarlıyoruz. Bu Vitrinlerinde yapılan tadilât dolayıbakımdan karh yaylalarda dolaşmak daha faydalı olacak, yakıcı plâjlarda | sile bir muddettenberi kapall bulunan Dekorasyon mağazası, uzanıp yatmaktan ziyade uzviyetin şi Beyoğlundaki mik muamelelerinden çıkan neticelere bugün yeniden merasimle açılacaktır. Dekorasyon vitrinlerinde, eski Türlc göre verilmiş karar bu. tezyinî san'atının başlıca örnekleri teş**# Yaş, hayatî bir ahenk, fizikoşimik bir hlr edilmektedir. Senkronizm belki. Böyle diyoruz ama r t r a f karardıkça ortalığın serinliği fizikoşimik hâdiselerden biyolojiklere de hafif haüf artıyordu. OteUn germek kolay değil. Şımdiye kadar bunun imkânsızlığı taraçasmda oturan ecnebiler, kısa bir na hükmolunmuştu. Bu hâdiselerin bir müddet için de olsa, sıcaktan boğulbirıne irca olunamıyan ayrı ayrı vasıf mak, terden sırsıklam olmak tehlikeları var. Nitekim canlı hüceyre kendi sinden kurtulduklarma kendine ürer. Bir biilur parçası bunu Arkeoloğluğa başlamadan evvel res yapamaz. Sonra hüceyrede her bir şeyi samlık sahasında büyük bir şöhret kakendine benzetmek kabıliyeti var: Gı zanmış olan Howard Carter'de hasır dayı çeker. emer, kendi gibi yapar. koltuklarm arkalığına dayanarak dinVirüs protein denilen virüsler bulun lenen ve derin derin nefes alanlar adu. Onları bıllur şeklinde ayırdılar; ne rasmda idi. Bütün gün Tutankamonun mikrob, ne hüceyre virüsüne benzemi hazine odasmda hiç istirahat etmeden yorlar. Hastalıkları ayaklandırıyor ve çalışmış, harab olmuştu. Şimdi, karhastalık doğurabiliyorlar. Bu virüsler şımda. vücudüne hemen hemen yere Şİmistin bildıği atomik yahud zerrevî müvazi bir istıkamet vermiş, pembe ve taazzuv tıpile biolojistin tanıdığı taaz mor göğün ortasına doğru yiıkselirken zuv tipi arasmda bir zlncir halkası ola kalbleri hüzün ve hülya İle dolduran romantik ayı san'atkârane bir vecd cp'. I.mî çalışmalara devam olunuyor. Bu icerisinde seyrediyordu. Birden silkınçBİışmalardan belki âlemin birliğini di: öğreneceğiz. Bu birliğin prensıpi mad Aklıma, dedi. çok fena ve acaib de mi. ruh mu, yoksa başka bir şey şeyler geliyor... Acaba, ben de bir gün mi? Bunu aramak faydasız. Çünkü her seleflerinın âkıbetine mi uğrayacağım? yeni öğrenilen şey bilmediklerimizi da Malum ya, bu meşhur Firavun'un meha kat'ileştirmekten başka bir işe ya zarına ve hazinesine ilk el atanlardan ramıyor, bilmediklerimizi, tabiatten ve ikisi arka arkaya ölüp gittiler. kendimizden. Zoraki bir kahkaha fırlattım: **» Canım, dedim. böyle saçma şeyİnsanlar ne kadar yasadılar ve ne lere İnanıvor musunuz?.. Hiç ölülerin kadar yasayabilirler? Kutsal biliklerde dirilere fenalık etmelerinin imkânı yazıldığına göre Âdpm Ata 930 yıl ya var mı? şamış. Peyeambcrlerden 962 yaşını buGülüşüm ona âdeta neş'e ve cesaret lanlar varmış. İbrahim 175. Musa 120 vermisti: yaşmda ölmüşler. Nuh peygamber tu Efendim. bu kadar basit bir mufandan sonra dünyayı terkettiği zaman hakeme yapabilmek iktidanndRn mph950 yaşında imiş. | rum muyum sanıyorsunuz. Fakat bu Taı ihin zaptedebildiği çağlardanberi I gün kapıdaki oyma taş meşalenin al Bu vaziyete göre Kur'sndaki türkTürklerle Arablarm çe kelimeler meseilk temas ve münalesine Tanzimattan sebetleri işte bu tasonra ilkönce (Ali rihi tayin edilemiyeSuavi) merhum tecek kadar eski zamas etmiştir. Siyasî manlarda başlamış demektir. Eski türkcephesi az çok malum olduğu halde çeden cahillyyet arabcasına ve ondan da Türkçülük cephesi her nedense meç! Kur'ana geçen kelimeler belki de bu en hul kalan bu büyük adam Hicrî 1286 (Fürrer) ortaya büsbütün yeni bir na eski temaslarla münasebetlerden kalave Mılâdî 1869 tarihinde Pariste neşzariye atarak «sâmî = semitique» ana bdmis lisan izleridir. rettiği «Ulum Gazetesi» nde Halebli (İbdllinin Sümer ve Luvi dilleri kabilinHer halde çok ciddî ve esaslı tetkiknü Yahya) nın «ElKavlüImüherzeb» den iki dilın ihtüâtından hasıl olmuş lere muhtac olan bu meseieler en eski İsmındeki eserile (Siyuti) nin muhtelif bu'unabi'eceğini ilerı sürmüştür (10). Türk dil ve kültürünün bugün hiç bıleserlerine ıstinaden Kur'anda «Habes, Bununla beraber, Kur'andaki türkçe mediğimiz ve yalruz serebildiğimız âlemFürs, Hind, Türk, Rum. vesaire keli mele'ri bufımdulu"nd~an"bahsetm7ş^ fakât kelimeler meselesinde cahilıyyet Arab | Ş U m U l tesirlerile alâkadar olmak lâzım nasebetlerile ihtilâtları daçok ihmal bu kelimelere hiç bir misal gosterme ! larınm OrtaAsva ile olan eski edilmü gelir. miştir (1). nıemeli müsteşriklerin taV . , ve : , . bilhassa iv,tJlft*ı,., j , ;>,„,! j;ı tsmail hami DANtŞMEND (Zemahşeri) tercümesinin Kur'andaki ' .n.uarreb. kelimelere aid faslında mık ıihi tayin edılernivecek kadar eski za(1) Ali Suavi, «Ulum Gazetesi., sayı tarı kat'iyetle muayyen olmıyan bu türk manlarda OrtaAsya üzerine vukuun 3. Lisan ve hattı Türkî» makales1, s. Himverî istilâsı çe kelimelerden de bir iki rrnsal veril dan bah.eitik'eri bir | ^ ) «Okyanus», c. 1, s. 256, «Elkub. mektedir: Bunların biri «dahil», birı ehemmiyetle tetkik olunmalıdır. •ınuarreb» dir. Aksa1ireb» in bırınci «Kehf» sureşirin 83101 inci âvetlerın rnaddesi: Türkîde dahî küp denir, cem'i cildmin 32 nci sahifesinde bunların biıi de sprk ve garb seferlerinden bahsedı ekvâb gelir». «ekvâb şeklinde gösterilmektedir: «Ga len fZülkarneyn). müfessirlerle eski (3) Bk.: Kaşgarlı Mahmud, «Divan» "•iye. suresinin 14üncü. «İnsân» sure müel'ifrt pöre Yemenin Himyerî hü c. 1, 1333 İstanbul tab'ı, s. 136 ve 180, sinin 15incl, «Vâkıa» suresm.n 18 inci ve kunıdT"'arın^Ti (Sa'b ıbnirRâi=) tir c. 3, 1335 tab'ı, s. 85. İbnü Mühennâ, »Zukhıuf^ suresinin 71 inci âyetlerinde ve bunun şark seferi de Iran ve Orta <.Hil>etülinsân», 1338 İstanbul tab'ı geçen bu kelime türkçeden arabcaya A^ya üzerinden UzakŞarka mütevec162. EbuHayyân, «Kitâbiüidrâk aynen intikal eden .Kub = küp. keiı cihtir. (İbnulEiir) Hımyeriler devrin | HlisanilEtrâk., 1931' İstanbul tab'ı, s mesinin Arab gramerine göre cemedil de OrtaAsya ve UzakŞark üzerine bir 78. Caferoğlu, Uygur Sözlüğü., 1934 mis şek'id : r: yâni elr\âb = küpler. ıkl seferden b?hsetmektedir: Bunlar:n İstanbul tab'ı. s. 94. Houtsma, «Ein manasına gelir. Kur'anda hep cemi şek ' birinde Yemen hukümdan (Râiş) Hİn TürkischArabisches Glossar», 1894 Leybizzat gidip geldikten der. tab'ı, s. 17. lilr geçen bu kelımenin müfredi «mu distana kadar arreb» değil, «dahîl. dir. Bu kelimenin sonra ümerasmdan (Şemir) ısninde bir (4) .Okyanus», c. 3, s. 36, «Elğasarabca ile türkçe arasmdaki ayniyetini kumandanm idaresinde Azerbaycana bir sâk» maddesi. (Asım Efendi) de tesbit etmiştir (2;. ordu gönderip Türklerle harbettirmiş. (5) Ahterîi Kebir», 1309 İstanbul Kehmenın Türk dilıne başka dillerden bu Arab ordusu Türklerden ganimetgeçmiş olmadığı da muhtelif Türk4 leh lerle esırler almış ve Azerbaycanda bı tab'ı, c. 2, s. 727. (6) Bk.: İsmail Ferruh Efendi, «Tefçelerinde ve Türk dilinin eski vesika raktıklan iki kitabe oralılarca maruflarmda mevcud olmasile sabittir (3). muş (111! Gene avni müellife göre İra siri Mevâkib», 1286 İstanbul tab'ı, c. 2 (Cevâlîkî), (Vâsıti) ve (Zemahşeri) pın Keyaniyan sülâlesi hükümdarların s 277 ve 482. Elmalılı Mehmed Hamgibi müeliıflerin türkçeden târib edil dan CGuştâsp) devrinde Himyerî üme di Efendi, «Kur'an dili», c. 5, s. 4104: Arab ••Yaradan akan san su, İrin, cerahat diğini söyledikleri kelimelerden biri de rasmdan (Sabit) in idaresindeki •Sâd» suresinin 57 nci ve «Nebâ» sure ordusu OrtaAsyadan Çin üzerine vü akıntısı». (7) Bk : Kaşgarlı, «Divan., c. 1, s sinin 25 inci âyetlerinde geçen «ğassâk» rüyüp yedi vıl süren uzun bir sefertabiridir. «Aksa1ireb» in birinci cildi den sonra Yemene dönmüş ve hatta 314. Caferoğlu, «Uygur sözlüğu», s rin 34 üncü sahifesinde bu kelime «Tür Tibette bunların nesilleri kalmış (12)! 145. Şeyh Süleyman Efendi «Lugat kij'j'ede «soğuk ve kokmuş su» manasına Ar?b membalarmın bu rivayetlerine nıu Çagatay ve Türkî Osmanî» c. 1, 1298 gösterilir. (Asım Efendi) bunun şed kabil, İranın Zerdüştî an'anelerini nak İstanbul tab'ı. S. 254: «Kezek Cerahat» deli ve şeddesiz olarak ğassâk. ve lecen Pehlevî membalarmda da iki Arab bu kelime Azeri, Uygur, Kırgız vesaire «ğasâk» şekillerinden bahsettikten son ıstPâsından bahsedilir: Bunların biri 'ehcelerinde «hümma» ve «tifo» manade onun nes larına da gelir. ra muhtelif manaları içinde .Ehli nâ meşhur (Dahhâk) in, biri 1 rın cüludlarından se\clân eden mâi llnden gelen CZaînigâD » m istilâsıdır. (S) Ernest Renan. «Histoire generale esved» i de zıkreder (4). (Ahterî) de de Bilhassa bu ikinci isülâda İranlılar ef et sysleme compare des lanfjues semiEhli cehennem gövdesinden çıkan kan sanevi Türk Hakam (Efrâsiyâb) dan İm tirçues». 1878 Parıs tab'ı, s. 286. vc irin ve sadîd» tarıfi var (5). Zatcn dad istemiş ve Hakan da İrana gelip (9) Ayni eser, s. 388. tefsirlerde de hep bu mana esas itti Arablan m?ğlub ederek İranı ku"tar(10) E. Forrer. Stratification des lanhaz edilir (6). Yalnız bu muarreb ta rnıçtır (13)!.. Asyanın büvuk bir kıs gııes et des peuples dans le ProcheOribirin hangi Türk kelimesinden geldiği mına şamil olan böyle bir Arab isti cnt prehistorique», Journal Asiatique, tesbit edilmemiştir. Türkçede fonetik ve lâsı bahsine Yunan müelliflerinde de 1930 teşrinievvel kânunuevvel nüshasemantik bakımlarmdan bu tabirle kar tesadüf eden müsteşrik (Blochet) bü'ün sı, s. 227252. •şılaşabllecek iki kelime gösterilebilır: bu riyayetleri hakikî ve çok eski .bir (11) İbnülEsîr, «ElKâmil., 1303 MıBiri «kusulmuş şey» manasına gelen istüânın efsanevî akisleri şeklinde te sır tab'ı c. 1, s. 58. «Kusığ Kusuğ», biri de <Gangren» lâkki etmektedir (141. Bu mÜPlTife eöre (12) Avni eser, c. 1, s 94. ( ve «Cerahat» manalarına .Kezek., ya• Dahhâk» efsanesi «Arabı Ârihe. deni (13) E. Blochet, Introduction a l'hishud « Kezik > (7)... Bunların her len en eski Arab zümresinin Irsn istı toire des Mongols», 1910 Leyden tab'ı ikisi de insan vücudü ve cildiyle alâlâsmdan mütevelliddir. Zaten (İbnül s. 206. kadar olmak ve bilhassa ikinci ses • Ce(14) Ayni eser, s. 207, not 2. Esiı) de Yemenlilerin (Dahhâk"ı i kenrahat. manasına gelmek itibarile arab(15) .ElKâmil., c. 1, s. 26. dilerinden saydıklarım söyler (15). caya «ğasâk ğassâk» şeklinde intikal etmiş olabilir. Her halde bu nokta ayrıca tetkik edilmelidir. Bir manifatura tüccarı Büyük Millet Meclisi Reisi İsmail Hami Danismend 2 Ekmeği 15 kuruştan satmışlar Sirkecide tütün, ekmek ve saire satan Mehraed Süavi ile çırağı Haydar, 13 kuruşa satmalan icab eden ekmeği 15 kuruşa sattıklanndan Adliyeye verilmişlerdır. Aslıye ikinci cezada yapılan muhakemede her ikisi de ellişer lira para cezasına mahkum edilmiş ve dükkânm da 15 gün müddetle kapatılmasına karar verilmiştir. Fatih Maîmüdürluğunde maaş tevzi memuru iken, ölmüş bazı kımseleri sağ Bölge san'at mektelerlnde, bu ders göstererek ve sahte mühürlerini kullabin yılı başından itibaren, yeni bir elektıık narak maa^lanru almak suretile çiiik şubesi açılacaktır. Bu şubeye orta küsur lira ihtılâs yapan Hüseyin Ak mekteb mezunlarile liselerin herhangi soyun Birinci Ağırcazada devam eden bir sınıfından, inzıbatî sebeblerle olma muhakemesi neticelenmiştir. Suçu samak şartile, ayrılan talebeler alınacak bit görulen Hüseyin Aksoy, beş sene on Gene «Renan» a göre bilhassa İbranî tır. Tahsil müddeti iki sene olan bu şu ay hapse mahkum edilmiştir. lehçesile arabcada pek çok tesadüf edi beleri bitirenler, bö'.ge san'at mektebleYufkacıların müracaati len menşei meçhul kelimeler vardır: ri ikinci devre mezunlannın haklarmdan istifade edeceklerdir. İstiyen taleBunlar ancak eski Mezopotamya dilleSandöviç ve yufka imal edenler Berinin tetkikile tenvir edilebilir (9). Ta beler, bugünden itibaren Maarif mü lediyeye müracaatle kendılerine has un biî bu dillerin en mühimmi, türkçe ile dürlüğüne müracaat edeceklerdir, Nam verilmediği takdirde ekmek unıle sanalâkası hakkında geçen asırdanberi bir zedler fizik, kimya ve metamatikten or döviç ve yufka imal etmelerine müsaaçok eserler neşredilmiş olan Sümer di tamekteb müfredatına göre imtihan o de istemışlerdir. Fiatlarda tenzilât iclidir. Zaten son zamanlarda müsteşrik lacaklardır. rası şartile buna muvafakat edilmiştir. yorsunuz ya, Mısırlılar nazarında yılanların şahane smıfına mensubdur ve bir çok Firavun mezarlarının duvarındakl tablolar arasmda kobralar en mühim mevkii işgal ederler. Durun ama, tesadüfler sade bundan ibaret değil.. Sonradan gözüme ilişti. Asıl Tutankamon'un tabutunun bulunduğu kısmm kapısında da Hiyeroğlifle «San kuş mezarı» ibaresi yazılı değil mi? Allah... Allah!.. Ne ise, verilmiş sadakanız varmış.. Belki kanaryanın ölümü sizin hayaünızı kurtarmağa sebeb olmuştur!*** Gece, bütün eşyayı tamamile koyu siyah mantosunun etekleri altına almıştı, fakat göğün pürüzsüz ve kıvrımsız sathında yıldızlar o kadar muntazam sıralanmışlardı, o derece düzğün ve sabit parhyorlardı ki bütün muhit, muazzam bir tiyatronun insan elile resmedilmiş san'atkârane dekorunu andınyordu. İlk plânde Nilin sarp sahillerl göze çarpıyor, ikinci plânda direkleri pal miyeler arasından hayal meyal farkolunan mavnalar Kleopatra'nın harb gemilerini hatura getiriyor, üçüncü plânda uçsuz, bucaksız çöller, ayın bir projektör hüzmesini andıran parıltılan altında uzanıp gidiyor, taş, toprak, insan, hayvan, yer göl: her şey, tarihin lî ve ebedî derinliklerine dalmış görünüyordu. Nakleden: Kur'ana girmiş olmak itibarile bu muarreb ve dahîl kelimelerin her halde cahihyet devirlerinde arabcaya geçtiği muhakkaktır. (Ernest Renan) gerek Arab dilindeki. gerek umurniyetle sâmî dillerindeki ecnebi kelimelerine tarih tayin ederken birtakım istidlâllerde bulunur: Ona göre şimdiki farisîye takaddüm eden «Pehlevî» lehçesinde «k« ile nihayet bulan kelimeler yeni farisîde hep «h» almışlardır: halbuki ayni kelimeler sâmî dillerde eski «k» sesini rr.uhafaza etmektedir: Meselâ bunlardan «Nîzekı. kelimesi Süryanî lehcesile arabcada «k> ile nihayet bulduğu halde yeni fariside «Nîze» şeklini alır (8); şu halde bu kelimenin Arab diHnde en aşağı hesabla sâsânî devrinin «Pehlevî» lehçesinden geçmiş olması lâzım gelir. Tabiî Türk kelimelerinin tarihi de bu gibi esaslara istinaden tahmin edilmelidir. şehrimize geldi Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Renda dünkü trenle Ankaradan şehrimize gelmiştir. Abdülhalik Renda. trenden inerek doğruca Pendıkteki evine gitmiştir. Adliyeye verildi Çakmakçılarda büyük Yeni handa 42 rmmarada manifatura tiçareti yapan Ali Cavid, müracaat eden müşteri'.er kendisinde fazla mıktarda kaput bez: bulunduğu halde satmaktan imtina etmiştir. Yapılan cürmü meşhud neticesi deposunda bir hayli kaput bezi bulunan Aîi Cavid. hakkında tanzim edilen evrakla birlikte adliyeye verilmiştir. Havagazi saatleri Halk. havagazi saati bulmakta müşkülât çekiyordu. Ahiren 100 havagazi saatınin getırilmesine muvafafkıyet hasıl olmuştur. Bunlar, müracaat edenlere sıra takıbüe verilecektir. San'at mekteblerinde elektrikçilik şubesi Beş sene on aya mahkum oldu Ingiliz hfkâyesi Tutankamon ve kanarya kulağıma çalındı. Ama. ne dem çekme, sorma.. Omrümde bu kadar güzel kanarj'a ötüşü işitmemıştim. Etrafuna bakındım. Dükkâncı kuşun komşulardan birine aid olduğunu söyledi. Birlikte kanaryayı görmeğe gittik. Sahibi, büyük bir para teklif etmeme rağmen kuşunu satmak istemiyordu. Fakat sonunda vermeğe razı oldu. Çünkü gözden çıkardığım miktar bir ev tedarik etmeğe yarayacak servet derecesin! bulmuştu. Ona süslü ve yaldızlı bir de kafes aldım. Yeni arkadaşımla birhkte «Lüksor» a döndüm. Kanaryam ım\ltemadiy*n ötiiyor ve şakıyordu. Ancak uyuduğu, yem yediği. su içtiği sıralarda susuyordu. Diğer zamanlar beni dünyanm en nefls musikisinin ilâhî nağmelerile mestediyordu. İkametgâh olarak, hafriyat yerinin bir ucundaki küçük bir köy e\*ini seçnıiştim. Ekseri zamanlanmı orada tek bsşıma geçirmek mecburiyetinde idim. Lâkin, kuşum beni her an, her dakika sayısız ruhanî cihanların yepyeni ufuklarında dolaştırıyordu. Derken, bir gün tatlı gevezem ansızın susuverdi. Görünürde hıç oir rahatsızhğı, tedirginliği yoktu. Yalnız o gün, Tutankamon'un znezarma ve haziyolunun ağzını kapayan ilk duvarı yıkmağa muvaffak olmuştuk. Ertesi sabah, baktım ki, amelenin yarısı gelmemiş... Gahba bayramları varmış... İşçi kolunun tamamlanmasını beklemek için açılmış olan deliği yarım yamalak kapattırdım. Bir hırsızlığa meydan vermemek için buna mecburdum. Bir de baküm, o akşan, kanarya tekrar eskisi gibi ötmeğe başlanıaz mı? Ya!. Tuhaf şey... Evet. Çok garib.. İki gün sonra arcele kadrosu tabiî şeklini aldı. Mezarı açtık, tabutları aşağıya indirdik. Biüjorsujiuz, ayni mezann içinde ü(, tabut biıden karşımıza çıkmıştı. Eve döndüğüm zaman, kanaryayı suspus. kırgın V2 küskün bir vaz'yetta buidux. Harta arası tabutlardan ikisini Kahire müzesine gönderdim. T î ü î r ırezarın kap:5inı ktpattırdım. Kanar/* yenidfn ötnıeğe koyuldu. Üçüncü tabut, asıl Tutankamon'un mumyasının içinde bulunduğu tabut açılıp da cesed ışık gördiığü dakikada, ama dikkat edıyor musunuz, ayni dakikada benim evc bir kobra yılanı girmiş, kafese uzanmıs ve zavallı kuşcağızı öîdürmü?.. Hayret yahu!.. Evet, şaşılacak şey.. Kobra, bili= tındaki yazı biraz zihnimi bulandırdı. Oraya Hiyeroğlifle şöyle bir cümle kazılmıştı: «Hükümdarımm cesedini ve hazinesini korumaya memurum. Onlara tecavüz edecek kimselerin başına belâyı musallat edebilirim..» Çok şükür, şimdiye kadar bir kazaya uğramadıruz... Hamdolsun... Yalnı?, esrarlı bir tezahür mü, yoksa sırf bir tesadüf mü, oldukça garib bir maceranm şahidi oldum... Biliyorsunuz, ben de diğer arkeoloğların bir çoğu gibi yirmi senedenberi Tutankamon'un mezarı ve hazınesi muammasını halle uğraşıyor dum. Evvelâ, mezarların bulundukları yeri keşfetmek lâzımdı. Haftalarımı, aylarımı nöbetle ümid ve hayal inkisarı devreleri İçinde geçiriyordum. Nihayet bir gün mezarın yerini tayin edebilmekliğim imkânını bana verecek bir delil «le geçirdim. O sevincle biraz dinlenmek ve dolaşmak için Kahireye döndüm. Çarsıda maksadsız ve gayesiz gezinip duruyordum. Rastgele bir dükkânm camekânında gözüme eski bir vazo ilişti. Onu almak üzere içeriye girdim. Dükkâncı ile hararetli bir pazarhğa girişmiştik. Bu esnada çok tatlı ve fevkalâde bir kanarya şakıması Ahmed Hidayet nesine giden yeraltı Teşekkür Sevglli babamız ve kaympederimlz Ağn meb'usu İhsan Tavın vefatı dolayısile bizzat veya mektub, telgraf ve telefonla taziyette bulunan kıymetli arkadaşlarile dostlanmıza ve bu felâketli zamanlarımızda her türlıi yardımı ibzal ve acılarımızı paylaşan Büyük Millet Meclisi Reis Vekili Şemseddin Günaltaya, çelenk göndermek ve taziyetlerini büdirmek lutfunda bulunan Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik Renda ile Başvekıl Dr. Refik Saydama, Dahiliye Vekili Faik Öztraka ve Büyük Mület Meclisi azalarıle Bütçe Encümenme, Parti Genel Sekreterlıgıne, İstanbul Vali ve Belediye reisi doktor utfi Kırdara, İstanbul Barosuna, İstanbul Belediyesine. Şehir Meclisi azaarma ve diğer muhterem zevata, cenaze merasimine bizzat iştirak etmek zahmetinde bulunanVarla Dariisşafnka erkân ve güzıde talebelerine ayrı avrı teşekkür borcumuzu ifaya büyuk kederimiz mâni olmaktadır. Sonsuz minnet ve şükranlanmızı Miksek huzurlarma gazeteniz vasıta=;1P arz ve ıbl⣠ederiz. Kızları: Havninnisa Topay. Muazzez Tav, Nihal Tav, damadı: Salâhaddin Kadri Topay Ahmed Hidayet