CUMHURÎYET 30 Hazîran 1941 Kitablar ve fikirler Izmit Valisi Birinci sınıf valiliğe terfi etti İzmit (Hususi) Valimi» Ziya Tekeli aslî maaşı 150 liraya iblâğ edilmek suretile birinci sınıf valiliğe terfi etmiştir. Büyük muvaffakiyetlerle geçen 25 müstemir senelik hizmetinin devlet 18 yılmı valilikte İzmitin çalışkan geçiren Ziya Tekeli Valisi Ziya Tekeli yurdun muhtelif vilâyetlerinde hayırlı ve büyük eserler meydana getirmiş mümtaz bir idare adamımızdır. İki senedenberi bulundugu İzmitte, gayrimüsaid şartlara rağmen her nevi vilâyet Işlerini halin icablarına uygun mantıkl ve isabetll bir kadro içinde plânlaştırarak, tahakkuk imkânlannı temin'etmiş ve başarmış bulunmaktadır. Her teşebbüsünü mükemmel neticelere bağlama dirayetini gösteren bu kiyasetli ve enerjik insan, ayni zamanda, muvaffakiyetlerin sımnı ilml iktldarda arayan bir hukukçudur. O, daima idare hayatında illmle tatbikatı muvazl yürütmüş, en kanşık ve karanlık hâdiseleri hukuk kültürünün aydm melekesile tenvir ve halletmek kud retini göstermişUr. Mesleğin çetin ve ivlcaclı yollarında kuvvetll bir mükemmeliyet ve muvaffakiyetin mümessili olmufctur. Onun başardıgı büyük çaptakl işlert bllgl ile tecrübeyi realist bir görüşle tellf edebilme kabiliyetinin zaferidir. Saym Valimizin idare mesleğinde son kemal derecesini idrak etmiş bulunması bütün halk ve idareciler nezdinde memnuniyetle karşılanmış ve kendisi hararetle tebrik edilrtvsWdir. H. O. f Şehir ve Memleket Haberleri j Denizciler bayramı Yapılacak merasim programı son şeklini aldı Sultan Veled Divanı Selçuk Tababeti Uzluk Matbaaaı. Ankara 941. Bir renkli resim. 616 sahife ve 100 sahifelik mukaddeme. Fiatı 4 lira Hâlâ şark ve Türk edebiyatmda hükümran olan Sultan Veledin dünyaca meşhur divanını Dr. Feridun Nafiz Uzluk bastırdı. Yani bir ev yaphracak parayı bu yola sarfederek gene millete hayatında vakfetti. Feridun Nafiz acaba neye Mevlevi büyüklerinin eserlerine mahsus bir külliyat neşrediyor? Bir defa bunlar hiç bir vesile ile bu tarzda neşredilmemiştir. Bu eserler neşredilmedikleri cihet . le ancak mahdud ze ! vat bunların mahi I yetlerini iyi tetkik} edemeden bahset " ~ ~ " mişlerdir. Feridun Nafiz, Mevlânanm Mecalisi Seb'asını ve Mektubatını ayrı birer büyük eser halinde tahlilî blr surette neşrettikten sonra şimdi de Sultan Veledin divanını çıkardı. Bunlar, büyük kıt'ada bastırılmışür. Gene ayni tarzda Selçuk tarihini ve tababetini. şark ve Türk tefekkürünü alâkadar edecek eserleri neşretmekte devam edeeektir. Sırf bu yolda çahşarak programını muntazaman ikmalden sonra diğer neşriyatı ortaya çıkacaktır. Bu neşfriyat programının başında şimdiye kadar basılmamış bu eserlerin yer almaBina sebeb, sevgili ve mütefekkir doktonın bu sülâleye mensub olması ve onların lulbünden gelmesidir. Bugünkü vücudüne sefeeb mütefekkir ve fâzıl dedelerine merbutiyetini ve şükranlannı böyle göstermektedir. Bunun Sultan Veledin aforizması yapılarak aynca neşrini pek faydalı bulurum. Bu eseri alıp tetkik edecekler, bu büyük maddî ve manevî fedakârhğa hayran kalmalıdır. «Sen bazı yerlerinde şu dizme hatalarını görmedin» diye onu itaba lâyık görmemek muvafık ve doğru olur... O zaman Fars diline bihakkın vâkıf olanlar divanla başbaşa kalırlar. Gene bir çoklarımız Feridun Nafizin mufassal mukaddimesi içinde dönüp dolaşacağız. Eser hakkında bazı mütalealar hissî olarak hareket etmiyerek derin bir asaleti ruhiye ile dermeyan edilmelidir. Bir eserin tenkidi şüphesiz fikir adamlarımız için lâzımdır. Lâkin burada tenkld olunacak eser değil, belki onun fâzıl tâbiinin değerli fikirleridir. Bu kadar maddî fedakârlıkta bulunan ve ilim ve dlrayetinden salâhiyetli kalemile bizi müstefid eden bu arkadaşımızın acı acı ve yersiz tenkidini değil, eğer mütalealannda blr noksan tasavvur ediyorlarsa lutfen onu tamamlamalannı temenni ederiz. Her veçhile müstefid olduğumuz ve birçok masraflarla ve yoksullukla intişar eden bu eseri ve çok şayanı dikkat mukaddimesini tavsiye ederiz. Edirnede koza fiatı tanzim edildi 80 kuruşa kadar düşürülen fiatlar kooperatifin müdahalesi üzerine 167 kuruşa yükseldi Edirne (Hususî) Trakyada geçen senelere nispeten bu sene koza mahsulü hissedüecek derecede az olmuşsa da fiatların üç misli oluşu mahsul azlığını kısmen telâfi etmektedir. Ancak koza alıcılannın eskidenberi üç, dört kişiye inhisar etmesi bu sene de satışlar üzerinde tesirini göstermeğe başlamış. ve nitekim evvelki gün 150 kuruş üzerinden açılan piyasanın birdenbire 110 kuruşa, hatta 80 kuruşa kadar düşürüldüğü görülmüştür. Bunun üzerine bir kooperatifin satışa müdahalesi bu defa fiatlann 150 kuruşu da aşarak 167 kuruşa kadar fırlamasını mucib olmuştur. Demek oluyor ki, işe kooperatif müdahale etmeseydi borsada fiatlar (250) kuruşa kadar yükselmiş olmasma rağmen burada ayni mahsul, müstahsilin elinden (80) ve hatta belki de (60 70) kuruşa kadar gasbedilecekti. Aşağıdaki rakam ve izahattan da anlaşılacağı gibi ipek böcekçlliği Edirnede ehemmiyetli bir yer almaktadır. tstatistiklere göre, Trakyada her sene 6 7 bin kutu tohum açılmakta ve 180,000 kilo kadan Edirnede olmak Uzere 250 300 bin kilo arasında koza istihsal edilmektedir. İpek böcekçiliği Edimeden sonra Uzunköprü ve Meriç kazalarında geniş ölcüde yapılmakta ve buralardan elde edilen mahsul, Bursa da dahil olmak üzere, Türkiye koza rekoltesinin yüzde onunu ve Trakya istihsalâtının yüzde yetmişini teşkil etmektedir. Bu faaliyet bilhassa Balkan Harblnden evvel geniş ölçüde idi. Buradan Mustafapaşaya, Dimetoka ve Sofuluya kadar uzanan yeşil dutluklar üzerinde mevsimin en geniş faaliyeti görülürve kozacılık bu mıntaka halkının en mühim gelir ve refah kaynağını teşkil ederdi. Fakat birbirini takib eden harblere, düşman işgal ve istilâlarının öldürücü tahribatma uğrıyan bu güzel beldenin bir çok şeyleri gibî dutlukları da ziyan olmuş ve buna müs tahsilin doğrudan doğruya ihmalile bazı iktısadî âmillerin de inzimam edişi ipek böcekçüiğini bir hayli darbelemiştir. Fakat, tstiklâl Harbini müteakıb bütün sahalarda başlıyan yenilik ve canlılık hareketleri arasında ziral hayatımızm bu teknik şubesinin de tabiatin ve maddl imkânlann müsaadesi nispetinde inkişafını ve kozacıhğın rasyonel bir gelir kaynağı haline gelmesini istihdaf eden mühim tedbirler alınmış, müstahsilin kendisine gösterüen blr sürü kolaylıklarla bu iş, bilhassa son dört, beş yıl içinie, mütemadiyen teşvik edilmlş ve İpek böcekçilik mekteb ve istasyonlarında birbirl ardmca açtırılan kurslarla kozacıhk bir bilgi ve teknik Işi olarak ele alınmıştır. Bununla beraber sarsılmış olan bu işin birdenbire toparlanamıyacagı tabil olduğundan ipek böcekçiliği bu bölgede henüz özlenen dereceyi bulmamıştır. Gerçi bugünkü hinterlanda göre istihsal miktarı harblerden evvelki rekoltelere nispeten pek az sayılamazsa da buradaki zengin tabiat şartlannın anlatılamıyacak derecede geniş imkftnları karşısında Edirne ve havalisi hakikaten bir kozacılık mıntakası olabilir. Bunun için halkın bu kazanclı işi daha çabuk kavraması ve hükumet tarafından gösterilen kolaylıklara sanlıp yürümesi kâfi gelecektir. OĞUZ NALINA IHEM MIHINAİ Dostların dövüştükleri harb u harbe «acayib harb» dediler. Hakikaten öyledir. T7?f Şimdiye kadar, bir çok garibelerini gördük, künbilir, daha nelerini göreceğiz? Eskiden dostumuzun dostu bizim de dostumuzdur, yahud dostumuzun düşmanı bizim de düşmanımızdır, gibi sözler vardı. Fakat harbe tekaddüm eden senelerde, öyle paktlar imzalandı ki, bütün bu nazariyelerin aksi tahakkuk edeceği anlaşılıyordu. Fakat bazı sıkı dostluklar ve ittifaklarla yıllanmış düşmanhkların ve kinlerin kolay kolay değişeceğini sanmıyorduk. Bu acayib harb, onların da foyasım çıkardı ve hig aklımıza gelmiyen sürprizler karşısında apışıp kaldık. Hâdiselerin bu müstehzi tecellUeri karşısında, artık, hiç bir şeye inanmaz olduksa, kabahat. her halde, bizde değildir. Yenişehirli Avnl Beyin, Ehibba îirei yağmada asan mebhut eyler aday\ izmthldl bir yerde Yazan: Prof. Dr. s A. Süheyl Ünver ] Anadolu Selçuk tarihine ve onlann tababet tarihine nüfuz edebilmek için bütün bu eserleri tetkik etmek lânmdır. Yalnız tarihî membalar buna kâfi değildir. Mahallen tetkikler de bazı biBalar ve kitabeleri noktasından ehemmiyetliyse de tam olmuyor. Selçuk tababetinde meşhur olan simalann bir kısmmı ve onların faaliyetini işte böyle ümid etmediğimiz eserlerde buluyoruz. Bunlar taranmadan tam bir hüküm vermenin imkâıu yoktur. Bu imkânı bize fâzıl doktorumuzun dikkatle okunması iktıza eden mukaddimesi bahşediyor. Orada şahsı hakkında müstakil bir eser yanlmağa şayan Tabib Ekmelüddinden bâhis cihetler vardır. Meselâ divanın 231 inci sahifesindeki kasidesinde Sultan Veled, Tabib Ekmelüddini şöyle medhetmektedir: «... Sen bu devirde tıb, hikmet ve marifette bir Eflâtunsun. Öyle bir fillmler sultanısın ki başında çetr olmaksızın seyTedip duruyorsun. Sen öyle bir Bağdad hurmahğısın ki Sleme faHİet meyvasını verdin. Velede de böyle bir bağdan bir tek hurma verirsen ne lutuf. Bu âlemde birisinln kâh nasibi tiryak, öbürünün kâh nasibi zehir oldukça ömrün devlet, bahtu saadetle baki olsun...» Ekmelüddin, Mevlânanm en yakın ve samimî dostudur. Tabib Sadri Konevinin 3 mektubu bu zata aiddir. Kendisl Nohçıvanhdır. İsmi Müeyyeddir. Şimdiye kadar ilmî bir eseri ele geçmemiştir. Sultan Veled, kasidesinde Aîüeyyed ismine cinas yaparak çok hünerü bir ifadede bulunmuştur. Dr. F. N. Uzluk, bu zatın Konyada Beyhekim diye meşhur hekim olması zannmı da vermlştir. Ekmelüddinin Eflâki Dede menakıbında ve birçok yerlerde ismi geçmektedir. Eserde, Feridun Nafizin mukaddimesi, indeksile beraber 100 sahifeden mürekkabdir. Divan 616 sahifedir. İyi bir kâğıda basılmıştır. Hata tasavvur okunmasın diye okunmıyan harflerin listesi vardır. Bu gibi silikler binde bir bile değildir. Mukaddime pek mühimdir. HAVACILIK Şark cephesinde Alman havacılığından neler bekleniyordu ? Şark cephesinde Sovyet Alman harbi başlayah bugün tam bir hafta oluyor. Bu güne kadar gelen haberlere baktlırsa Alman ve Sovyet tayyareci liklerinden birinin ötekine karşı bir üstünlük gösteremediği ve ancak mütekabil ve şiddetli taarruzlarda bulundukları anlaşılmaktadır. Kızılordunun karadaki çetin muka vemeti ve "bazı mmtakalarda hafif geri çekilişleri kaydedilmektedir. Fakat havacılarının geniş bir saha üzerindeki faaliyetlerinden başka, Finlandiya, Ma caristan ve Rumanyaya, bilhassa petrol sahalarına akınlarda bulundugu görülmektedir. Vakıa Sovyet tayyarecileri Alman havacıları üzerinde hâkimiyet kurabilecek bir hareket üstünlüğü göstermemişlerse de Alman havacılarmın bu güne kadar glriştikleri harblerde gösterdikleri cevvaliyeti ve tesiri şark cephesinde de başarmalarına engel ol muşlardır. Polonyada üç gün zarfmda Lehistan tayyareciliğini harb meydanlarından u zaklaştıracak baskını yapan ve kara harekâünın seri inkişafında âmil olan bombardımanlarla paraşütçüleri harekete getiren Alman havacılığı ldi. Gene ayni havacılık garb cephesindeki yıldırım harbinin öncüleri olmuşlardı. Bal kanlarda Yugoslav ordularının gerile yişini kesen ve orduyu teslim olmağa mecbur eden, Yunan ordusunun mukavemetini kıran âmiller başında gene tayyareciler ve Alman pikecileri göze çarpmaktadır. Girid adasınm işgali bu tayyaredli ğin en muvaffak tarafıdır. Bombardı man taarruzlarile müdafaa sisteminin hırpalanmasından sonra, denizcilere karşı açılan mücadelede üstün çıkma ları neticesidir ki ilk paraşütçü kafilesinin himayesine aldığı sahalara hava piyadeleri nakledilmiş ve buralara ik mal ve ihtiyat nakliyatı her türlü şartlar altında emniyetle temin edilmişti. Harbin başladığı ilk günden bu güne kadar kendi adedince bir hava kuvve tile karşılaşmayan Alman havacılan, fazla zayiat verdikleri zamanlarda bile hasa hakimiyetini hasımlarına bırakmamışlardır. Büyük Britanya adaları üzerine olan en kalabalık akınlarda yüz seksen tayyareye kadar zayiat verdiler VE fakat gene benzer kudrette taarruzlara devam etmekten çekinmediler. O vakit için Büyük Britanya müdafaa tayyareciliği evsaf ve moral noktasından kuvvetli olmakla beraber adedce de çok noksandı. Her cephede hasmına yılmadan taarruz eden ve Büyük Britanya üzerleri müstesna her tarafta kat'î neticeyi alan Alman havacılığından şark cephesinde geçen bu ilk hafta zarfında neler beklenebilirdi?. Hava hakimiyetini kurabilir miydi? r Yazan Arif Ahtshal Denizciler bayramının kat'î programı hazırlanmıştır. Programa nazaran o gün denizdeki vesait, karadaki devair ve müessesatla deniz kurumları bayraklarla süslenecektir. Saat 11 de Cumhuriyet abidesine ve 11.40 ta Beşiktaştaki Barbaros türbesine çelenkler ko nulacaktır. Taksim abidesine gidecek alay, başlarmda bando, Yüksek Denia Ticaret mektebi talebeleri, Deniz Ticaret zabitam, deniz sporcuları, Denizyollan, Limanlar, Şirketi Hayriye ve armatörlerin kıt'alan olduğu halde Galatasaray lisesinden hareket edecektir. Bu esnada limandaki bütün vasıtalar düdükle selâmlıyacaklardır. Alay 10.55 te Taksim meydanına varmış ve yer almış olacak ve bundan sonra İstiklâl marşı çalımrken bayrak çekilerek selâmlanacak ve bu esnada limandaki bütün merakib üç selâm düdüğü çalacaktır. Bundan sonra çelenk konulacak ve Yüksek Deniz Ticaret mektebinden bir talebe, deniz ticaret filosu namına bir zat birer nutuk söyliyeceklerdir. Resmi geçidi müteaklb alay Beşiktaşa hareket edecek ve büyük Türk Amiralı Barbarosıın türbesindeki merasime de İstiklâl marşile başlanarak Parti namına büyük denizcimizin hatırası tazız olunacak, bunu müteakıb civardaki vesaiti nakliye ve halk bir dakika hürmeten duracaktır. Denizciler marşının çalınmasım müteakıb çelenkler konulacaktır. Saat 13,30 da Limanlar umum müdürlüğü sağlık servisinin küşad merasimi için yeni yolcu salomında davetliler toplanacak ve küşad merasimi yapılacakıtr. Saat 15 te Moda koyunda Beden Terbiyesi Genel direktörlüğü su sporlan ajanlığı tarafmdan kayık yarışlan yapılacaktır. O gün Ankara radyosunda Münakale Vek&leti namına denizciler bayramı için bir nutuk söylenecektir. Gece denizde bir fener alayı yapılacaktır. Köprüden 21.30 dan itibaren hareket edecek dört büyük ve dlğer küçük merakib alaya iştirftk edecektir. Vapurlann davetlyeleri Parti tarafın dan verilecektir. Sarayburnu ve Şemsipaşada renkli havuzlar akacak. donanmış seyyar fener dubaları, renkli su tesis etmesi beklefışkıran dubalar ve fişek dubaları da 1 nebilirdi. Bilhassa, alava lştlrak edecektir. Rumanya petrol mın takasının Sovyet MÜTEFERRfK tayyareleri tarafmdan bombalanmasına Türk okutma kurumunun mâni olmaları, bu mıntaka petrollerinden edilen istifadenin aksatılmamasmı temin içtimaı ederdi. Darüşşafakayı yaşatan Türk okutma Alman paraşütçüleri de henüz hare kurumu heyeti umumiyesi dün Darüşkete geçmemişlerdir. Yalnız bir mmtaka şafakada toplanacaktı. Fakat ekseriyet üzerine serpilen bu paraşütçülerden bir olmadığından bu içtima on beş gün kısmının Sovyet kazak süvarileri tara sonraya kalmıştır. fından İmha edildikleri Kızılordu membalanndan öğrenilmektedir. Henüz yeni Kazanc vergisi müddeti bu baş gösteren bu paraşüt harbinin ilk akşam bitiyor merhalesinde bu ufak muvaffakiyetsiz Kazanc vergisile zamlannın birinci liğin Alman paraşütçülerinin maneviya taksit müddeti bu akşam sona ermektmı kıracak mahiyette olmadığı zanne tedir. Bu akşama kadar birinci taksiti dilir. vermiyen mükelleflerden yann sabahHava hâkimiyetinin Sovyet havacılığı tan itibaren yüzde on ceza ilâvesile agibi malzemesi bol olan bir ordu karşı lınacaktır. sında kurulmasmı ve hem de bir hafta Gene bu akşama kadar. iradı iki bin zarfında tahakkukunu İstemek ve bek liradan aşagı yerlerde ça'lışıp gayrisafi lemek de fazla nikbinlik olur. Fakat hiç irad esası üzerinden vergiye tâbi olan olmazsa mevziî kurulacak bir üstünlük mükellefler nezdlnde çalışan müstahve hatta hasım havacılarmın muhtelif demlerin maliye şubelerine müracaatle istikametlerdeki bombardıman taarruz vergi karnelerini almalan lâzımdır. ları istisna edilerek, hayatî kıymeti haiz Karnelerini almıyanlardan vergileri ceolan bazı hedeflerin müdafaa sistemle zasile almat ktır. rini takviye ederek buralarının hasım tahribatmdan korunulacak bir hava mü havacılığını bu şekilde tasavvur ediyordafaasına malikiyetini temin etmek hu lardı. Ne de olsa dünya efkân umumisusu beklenirdi. Böylece Alman havacı yesi, Alman tayyareciliğinin, Sovyet ha2:ğından ilk harb haftası zarfında basa vacıhgı karşısında bu bir hafta zarfmda racağı umulan hareketi görmüş olur olduğundan çok daha geniş mikyasta duk. Bunda muvaffak olup olmadığında bir hareket serbestisi elde edebileceğine da kat'î bir kanaatimiz yoktur. Çünkü kanidi. Bu bir haftalık hava harbleri, gelen resmî tebliğler ve ajans haberleri evdeki hesabın çarşıya uymıyacağını henüz vaziyeti aydmlatmış değildirler.. gösteriyor. Ve Sovyet tayyarecileri kenAncak şu var ki; Sovyet havacılığı, bel dilerine has bir cesaretle mukabele \g ki Alman hava şeflerinin tasarladığı şe müdafaa edlyorlar. kilde zayıf çıkmadı ve belki de hasım Hüda aöstermesin beyti, hatta hüda asan izmihlâl göstermeden dahi hakikat oldu. Bu bakımdan, içinde bulunduğumuz «acayib harb» düşmanlardan ziyade dostlann kavgası ve eski düşmanlann uyuşması balini aldı. Sovyetler Birliğl ile Almanya, 1939 ağustosunun 23 üncü gününe kadar düşmandılar. O gün samlmt ve ebedi dost oldular; 1941 senesi hazhamnın 22 ncl gttnündenberi ise tekrar kanlı bıçaklı olmuş bulunuyorlar. Fransa Ue İngiltere senelerdenberi dost ve müttefiktUer; Fransa geçen haziranda, mağlubiyeti kabnl ettikten bir kac gün sonra dövüşmeğe başladılar. Hâlâ, hem de Suriyede boğuşup durnyorlar. Geçen senenin haziranmda yanyana harbeden Fransız tngUiı ordulanna başkumandanlık eden General Weygand, bu yılın haziranında, •eski müttefikimiz İngiltere baş düşmanımız oldu» diye bağınyor. Çok uzaklara gitmeden 1871 denberl düşman olan Fransa Ue Almanya, şimdi. adeta, İngiltereye karşı müttefik vaziyettedirler. Sovyetler Birliği. blr dosUuk ve adcmi tecavüz paktile bağU olduğu PoIonyaya, 1939 eylulünde arkadan hücum ederek bu memleketi Almanya Ue paylaştı, şimdi Kızılordu Ue Polonya kuTvetleri, beraberce Almanya Ue harbediyorlar. Sovyet Rusya, Finlandiyaya hücum ettiği zaman, İngiltere Ue Fransa aa kalsın Sovyetlere harb ilân edeceklerdi; şimdi Londra ile Moskovanın arasından su sızmıyor. İngiltere ile Fransa, Finlandiyanın en büyük dostu ve adeta miittefiki vaziyetinde idiler. Ona her tüı^ı yardımı yapıyorlardı; şimdi, İngiltcre, Fi^andiyaya düşman kesUmiştir. Amerika, 1940 kışında Sovyetler Birliğini tel'in ediyordu; 1941 yazında onun en büyük dostudur. Rumanya, sekiz ay evvel Almanyanın ve Macaristanın hasmı idi; şimdi onlarla can ciğer olmuş, yanyana harbetmektedir. Macaristan, Yugoslavya ile bir dostluk muahedesi imzaladıktan bir kac ay sonra. bu taühsiz memleketin taksimine iştirak etti. Slovakya, Çekoslovakya devletinin bir parçası iken Sovyetler Birliğinin müttefiki idi; şimdi Almanya Ue beraber ona karşı harb halindedir. Hırvatistan, Yugoslavya devletinin bir cüz'ü iken İUIyanın baş düşmanı idi; şimdi, İtalva ile sarmaş dolaştır. Yakında Sovyetlere ve komünizme karşı açılan modern harlılar spferine iştirak etmesi ihtimalden uzak değildir. İşte bu harb daha iki yaşını doldurmndan bövle carabetler ve acayiblikler dojurmuştur. İki sene daha sürerse, bizi daha ne görülmem'ş ve işitilmemiş ne saribcler kirşısında bırakacagım tasavvur buyurun Saçsaça başbaşa Kahve tevziatı Aralarında elbirligi edip kadını yerlerde sürüklemişler Bakırköyünde bir evin iki ayn bölüğünde oturan aileler arasında ge çimsizlik yüzünden kavga çıkmıştır Neticede evin kapısı önünde kadınh, erkekli bir dövüşme olduğundan, kavgaya karışanlar Adliyeye getirilmış lerdir. Müddeiumumilik, açılan davayı meşhud suç nöbetçisi Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesine göndermiştir. Mahkemede davacı Nazmiye Cefa kâr, dava ettiği Azlme Keskinle komşusu Melegin, blrden üzerine hücum ettiklerini, saçını başını yolduklannı kendisini saçlanndan sürükliyerek yüzünü gözünü yara bere içerislnde bıraktıklarını söylemiş, cbu sırada Bayram gelerek, o da bu kadınlardan tarafa çıktı. beni dövme işini tamamladl. Her üçünden de davacıyım» demiştir. Azime Keskin, «o benim saçımı çekti, ben de onunkini çektim. Hepsi bu kadar> şeklinde cevab vermiş, Melek, saçsaça, başbaşa gelmeleri üzerine sadece Azime ile Nazmiyeyi birbirlerin den ayırmıya uğraştıgı lddiasında bulunmuştur. Bayram da, kendisinln bu kadın kavgasını yatıştırmıya çalıştıgını ortaya atmıştır. Şahid olarak dokumacı Şaban Kaba ile trenyolu amelesi Hasan Kaya ve Hüsniye dinlenilmişlerdir. Neticede, hâkim Reşid Nomer, her üç maznunun bir olup Nazmiye Cefakân elbirliğile dövdüklerini sabit görmüştür. Azime. Melek ve Bayramın 25 er lira para cecası ödemelerine ve ikametgâha bağlanarak salıverilmelerine hükmetmlştir. Pusulalar üzerinden satışlara bu sabah başlanıyor Halka, kahve tevziatına bu sabahtan itibaren başlanacaktır. Nahiye müdürlüklerinde hazırlanan ve kahve tevziatına esas teşkil edecek olan pusulalann üzerinde pusulanm sahibini aile reisinin ismi, ikametgâh adresi, işi ve kahveyi alacatı j'er yazılıdır. Her aile reisi veya vekili nahiye müdürlüklerine müracaatle kendl ailesine aid pusulayı bu sabatan itibaren alabilecek vc bununla kuru kahveciye müracaat edecektir. Her ailenin istihkakı 250 gramlık bir paket çekilmiş kahvedir. Paketler kapalı ve üzerinde veren kahvecinin ismi yazılıdır. Mahlut kahve satmağa teşebbüs edenler Müddeiumumillğe verileceği gibi bir daha kahve verilmiyecektir. Her kuru kahveci, verdlği kuru kahveye mukabil aldröı pusulalan akşam Uzeri nahiye müdürlüğüne teslim edecektir. Memurların nahive müdürlüklerin Ğvn pusulalarını almalarına imkân olmıyacağından bunlara Belediye koo pr>ratifi vasıtasile tevzlat yapılacaktır. Yalnız bir kısım nahiyeler tevziat pıısulalannı dün akşama kadar hazırlamı.'lardı. Bu nahivelerin de buçün pusulalanm hn?ırlayır> halka verebileceft! ümid edilmektedir. Mersinden cplmepi bfklenpn S00 nıval kahve de bugünlerde gelmiı? olaraktır. R««ma satıtı kontrolu Fiat Murakabe biirosu kontro'örleri bu sabnhtan itibaren bütün srhiHe Np'nii bssması satıslannı sıkı bir kontrola tâbi tutacaklardır. Memıırlara Yerll Mallar Pazarlan tarafından basma satlıan yerlerin adreslerini bildiren liste verilmiştir. Çimento ihtiyacı nasıl karşılanacak? Çimento tevziatı işinin tanzimi içiçn Vilâyette yapılan toplantılar sonunda bu hususta hanrlanan proje İktısad Vekâletine gönderilmiştir. Hali haarda çimento fabrikalannın lstihsalâtı mühim ihtiyaclan karşıla dığından istihsal olunacak çimentolann sarfiyatın çok olduğu bu aylarda lüzum görülen ihtiyaclara tahsisi tekliî olunmaktadır. A. AHISKAL Şirketi Hayriyenin tenzilâtlı karneleri Şirketi Hayriyenin ihdas ettiği ve esasen tenzilâtlı olan bilet ücretleri üzerinden aynca yüzde 40 50 tenzilâtı lhtiva eden üç aylık fevkalâde tenzilâtlı abonman kartlarının tatbikma yann sabatan itibaren başlanacaktır. Bu tenzilâtlı kartlardan alan aylık karne sahiblerine üç ayın hitamında on günlük zararları şirketçe bir kartla telâfl edilecektir. Merinos koyunları Uludağa naldedildi Bursa (Hususl) Karacabey harasındaki Merinos yetiştirme çiftli£,ıne aid 120,000 merinos koyunu bu sene, iyi gıda aldınlmak ve havasından istifade ettirilmek üzere Uludağın 2000 metreden yüksek yaylalarına çıkarılmıştır. Bu koyunlar muntazam sürüler halinde nakledilmiştir. Yaylalarda portatif ağıl'ir ve binalar kurulmuştur. K.sa Haberler • Türk Kaptan ve Makinistler cemlyeti seneiik heyeti umumiyesi bugün saat 15 te cemiyet merkezinde yapılacaktır. Sovyet tayyareciliği adedce, Alman havacılığının şark cephesine yığabileceği miktardan hiç de aşağı değil, üstündür bile. Burada Alman tayyarecilerinin avantajı tayyare evsaflarınm hasımlarından ileride oluşları ve ateş kabiliyetlerinin fazlalığıdır. Bu İlerillk daha ziyade kendini takviye sahasındaki tecrübe üzerinde ve hissedilir bir halde göstermektedir. Alman pilotlarının ve gözcülerinin iki senelik harb tecrübeleri inkâr edilemez. Sovyet uçucularınm cesaretlerinden bahsedilmektedir. Alman pilotlannın da başardıklan işler arasmda çılgınca cesaret istiyen hâdiselerin bulundugu hatırlanabilir. Bu halde Sovyetler karşısında yer alan Alman tayyareciliğinden bu bir hafta zarfmdaki karşılıklı hava harbleri arasında daha hâkim ve hatta umumî bir cephe üzerinde olmasa bile, mevziî bir hâkimiyet (Baş tarafı dünkü nüshamızda) Maklnenin öfkeli bir uğultusu bu tazarrua cevab verir gibi oldu ve o andan İtibaren, Azuma Zi, Holroyd'un hangara her gidişinde, dinamonun sesinde bir başkalık olduğu zehabma kapıldı. Mabud, zamanını bekliyor, diye düşünüyordu. Düşüncesiz adamın insaf sızlığı, henüz son dereceyi bulmadı. Sabretü, hüküm saatini bekledi. Bir gün, öğleden sonra bir cereyan inkıtaı oldu. Holroyd, araştırma esnasmda, dikkatsizlik yüzünden, kuvvetli bir sadme yedi. AzumaZi, makinenin arkasındaki yerinden, onun zıpladığını ve bojoma küfür ettiğini görmüştü. işte, ihtarı aldı, diye düşündü. Mabud. her halde, gayet müsamahalı! Holroyd, bidayette, esir gibi kullandığı bu zenciye, dinamonun iş leyişine dair iptidaî bir takım malumat vermişti. İcabında, makine dairesine kendi yerine o nezaret edecek olursa, bu malumat işine yarayacaktı. Azumanın, devâsâ dinamo etrafmda nasıl dolaştığını görünce, kuşkulandı; bir şeyler tasarladığmı, müphem şekilde sezdi. Bunun üzerine, bobinlere, cilânm bazı kı6imlarını kemiren bir yağ sürdüğünden dolayı onu azarlayarak, makinelerin gürüllüsünü susturan bir sesle şu emri verdi: Büyük dinamoya bir daha yaklaşacak olursan, senin yuvanı yaparım, Pooh Bah! Esasen, Azuma Zi'nin. sadece nıakinenin ysnında durmaktan hoşlanması orndan uzsklaştırılmasına kâfi bir se bebdi. Azuma Zi, bu emri. muvakkaten diniedl: fakat çok geçmeden. onu, dinamo Allahın önünde secde ederken gör düler. Bu sefer. Holroyd onun kolunu büktü ve uzaklaşmak icin yüz geri dönerken. bir tekme attı. Bir müddet sonra, Azuma Zi, makinenin gerisinde ayakta durup, nefret ettiği adamı arkadan seyrettiği sırada, dönen tekerlekle Secme Hfkaveler. Makine Allah NAKLEDEN.HAMDI VAROGLU rin sesi bir başka ahenk peyda etmiş ve ana dilile dört kelime söyler gibi olmuştu. Holroyd'u, mabudunun mezbahi üzerinde kurban etmeği ilk düşündüğü zaman, bu fikir ona fevkalâde bir şaşkınlık ve büyük bir heyecan vermişti. O gece, her İkisi hangarda yalnızdılar; yanlarmda, arkadaş olarak, kendi kara gölgelerinden başka kimse yoktu Hangar, kırpışık ve titrek, kırmızı ışıklı, gayet İri bir ark lâmbasile aydmlanıyordu. Dinamoların siyah gölgeleri arkalarma düşüyordu; Regülâtörler, kâb aydmlıkta, kâh karanlıkta dönüyorlardı; pistonlar boğuk ve muntazam darbeIerîe işliyordu. Hangarm dip tarafındaki açık kapıdan görülen dış âlem, hayret verecek derecede müphem ve uzak gözüküyordu. Makinelerin uğultusu, dısarınm bütün seslerini susturduğu için, tam bir sükun hüküm sürüyordu. Azuma Zi, hangarın ortasından yürüdü ve büyük dinamonun yanına, gölgeye sokuldu. Holroyd bir şıkırtı İşitti. Dinamonun hareketi değişti. Hayretle haykırdı: O maniveleye ne dokunuyorsun? Sana söylemedim mi?. C zaman, gölgeden ayrılarak kendisine doğru ilerlemeğe başlayan AzumaZi'nin gözlerindeki sabit ifadeyi gördü Bir saniye sonra, tmyük dinamonun karşısında boğaz boğaza gelmiş bulunuyorlardı. Holroyd, zencinin eli, boğazına sarıldığını hissederek, kesik kesik çıkan bir sesle: Abdal mikâbı herif, diye haykırdı! Kontakt halkalarına dokunma! Fakat, göz açıp kapayacak kadar kısa bir zaman zarfında, sendelemiş ve dinamolar kraliçesinin üzerine, sırtüstü düşmüştü. Makineye değmemek için, insiyakî bir hareketle, hasmmı bıraktı. Fabrikada ne gibi bir hâdise geçtiği islasyonda merak edilmiş, tahkik için, alclâcele bir memur gönderilmişti. Adam, Azuma Zi'ye, kapınm yanmdaki kapıcı kulübesinde tesadüf etti. Zencl, bir şeyler anlatmak istedi; fakat, gelen memur, onun, başını, gözünü yararak konuştuğu İnğilizceden bir şey anlamamış, hangara koşmuştu. Maki nelerin hepsi gürültü ile işliyor, ortalıkta hiç blr değişiklik görülmüyordu Yalnız, keskin bir yanık yün kokusu duyuluyordu. Sonra, büyük dinamoya ellerile yapışmış, iki büklüm, acaib bir yığın gördü. Yaklaşınca, Holroyd'un, kıvrıhp kalan cesedini tanıdı. Adam fena halde şaşırdı ve bir saniye tereddüd etti. Sonra, onun yüzünü gördü, dehşetten, gözlerini kapadı. Tekrar görmemek İçin, başını öteye çevirip gözlerini öyle açtı ve talimat alıp, yardım göndermek üzere hangardan çıktı. Azuma Zi, Holroyd'un, büyük dinamo ile kucaklaşıp öldüğünü görünce yaptığı işin neticesini düşünerek bir parça korkmuştu. Lâkin, garib bir gurur duyuyor, kendisini mabudun sev gisine mazhar görüyordu. Tahkikat neticesinde, Holroyd'un intihar ettiğine hükmedildi ve zenciden şüphelenmek kimsenin akhna gelmedi Bir saat sonra, makinelerdeki ufak ârıza tamir edilmiş Azuma Zi tekrar işinin başına geçmiş, Holroyd'un cesedi kaldırılmış, onun yerini, fen mühendisi almıştı. Hiç bir şeyden şüphelenmeden, arkası zenciye dönük, ayakta duruyor, bir kâğıda bir şeyler yazıyordu. Göl gesi dinamonun dibine kadar uzamıştı. Azuma Zi, kendi kendine: Mabudun karnı daha doymadise, hizmetkârı emrine âmâdedir, diye söy lendi. İlerie doğru sinsi bir adım attı. Sonra durdu. Mühendis, birdenbire yazısını bırakmış, hanparı boydan boya yürüyerek en uzak dinamoya kadar gitmiş, süpürgeleri muayeneye koyulmuştu. Azuma Zi tereddüd etti, sonra, onun arkasından süzülerek, manivelânın yanına geldi; durdu, bekledi. Biraz sonra, mühendisin ayak sesi işitildi. Dön müş, geliyordu. On adım ötede büzül müş bekleyen zenviyi görmeden, vazısına devam etti. O zaman, büyük dinamo, birdenbire bir ıslık sesi çıkardı. Akabinde, zenci sindiği gölgeden fırladı, mühendisi kucakladı, büyük dinamoya doğru sürüklemeğe başlndı. Fakat mü hendis, diz'erile vurarak ve zencinin kafasmı elile aşağı doğru İterek onun kolları arasından sıyrılmağa ve bir sıçrayışta dinamedan uzaklişmağa muvaffak olmuştu. Azuma Zi, onu blr kere daha yakaladı ve kıvırcık saçlı başını, göğsüne dayadı. İkisine de saatler kadar uzun gelen dakikalarca, nefes nefese boğuştular. Miihendis, zencinin bir kulağmı dişleri arasına alıp şiddetle ısırmağı akıl etti. Azuma Zİ, müthiş bir feryad kopardı. Yere yuvarlandı'ar ve zenci, hasmını boğmağa çalıştı. Mühendis, eline bir şey geçirmek ve ayaklarile vurarak zenciyi uzaklaştırmak için, beyhude çırpınıp dururken, hızh hızh yaklaşan bir ayak sesi işitildi. Ayni saniyede, Azuma Zi mühendisi bıraktı ve büyük dinamoya doğru atıldı; yabancı bir eürü'.tü, makinenin uğultusunu snsturdu; içeri giren kumpanya memuru, Azuma Zi'nin nâkil telleri, çıplak ııclarından kavradığını dehşetle gördü. Zenci, korkunc bir ihtilâç ge çırdi, sonra, hareketsiz. yüzü şiddetle tak'ilüs etmiş bir halde, makineye asılı kaldı. Mühendis: Tam 7amanında geldiniz, bereket versin! dedi. Hâlâ ürperen cesede bskıyordu. Bu şekilde ölmek güzel bir şey olmasa gerek, ama, hiç değilse uzun sürmüyor. Gelen memur, gözlerini zencinin cesedine dikmiş bakıyordu. Bir sükut oldu. Mühendis: Zavallı Holroyd, dedi.. Şimdi anlıyorum. Sonra, adeta makine gibi bir yürü yüşle manivelâya doğru pitti, istikam" . değişen cereyanı tekrar şimendifer tr lerine sevketti. Avni saniyede, köm r haline gelen cesed msMneden ayrılc , yüzükoyıın yere kapandı. Dinamo mabudenin mezhebi, böy lece, pek erken bitti. Dinlerin en ömürsüzü, belki de o olmuştu. Bununla beraber, ne şehidsiz, ne de kurbansız kalmıştı. SON