11 Hanren 1941 CUMHURÎYET TEKNİK Mısırın uğradığı en agır darbe sır hükumetinîn neşrettiği tebliğUrden vesair haberlerden anlaşüdığma göre Mihver devletlerinin İskenderiyeye yapbklan ilk bombardımanın kurbanlan 147 ölü ve 97 yarah, ikinci bombardımanın kurbanları da 410 ölü ve 30 yaralıdır. İskenderiyede barmamıyacak hale gelen, ve evi barkı yıkılanlardan 20 bin kişi Kahireye naklolunmuş, mekteblere, camilere vesair yeriere yerieştirilmişleıdir. Mısır hiikumcti İskenderiyeyi tahliyeye deVam etmekte ve iik defa olarak tahliye tahsisatı kabul elmiş bulunmakladır. Bütiin bu malumat, îskeaderiyenin bombardunanı hâdisesinin Mısır için pek ağır bir darbe mah'yeUni aldığını gösteriyor. Bn darbe, Mısınn kanşmadığı, benimsemediği harb yüzünden uğradığı daıbelerin en ağın olmuştur. Mihver devletlerinin radyolan ve gazeteleri gece gündÜE Arab milletlerinin dostu oldııklannı ve Arablann yalnız iyiliğini, yalnız saadet ve isüklâlini istedikierini ilân edip durdnklan halde masum Mısırlıların nğradıklan bn ağır darbeler, her halde Mihver propagandasını teyid etmiyeeek ve bütiin bu propagandalann hakild mahiyctilc görünmesine yardım edeeektir. Gerçi Mihver mehafiline göre İskenderiyeyi bombardıman etmekten maksad Mısırlılarm canını yakmak ve bunlan zarara nğratmak değildir, belki İskenderiyede askerî hedefleri bombardıman etmek ve İskenderiye limanında barman İngiliz zırhlılannı batırmaktır. Fakat vak'alar, bombardımanın askerî hedeflere ve ingiliz nrhlılanna inhisar etmediğini apaçık göstermekte ve bütiin İskendemenin bannılmaz bir hale geldiği göze çarpmaktadır. Bu da asıl maksadın Mısırlüarı tedhis etmek ve MısırIılan, harb aleyhinde, daha açıkçası İngiltere aleyhinde kıskırtmak olduğunu tebarüz ettiriyor. Çiftçi mallarmın korunması için... Hazırlanan kanunda çiftçiye aidiyeti kabul olunan bütün gayrimenkuller tespit edildi 'Ankara 10 (Telefonla) Çiftçi mal. dışında bulunan zirai mahsulât istihsa' larının korunması hakkındaki kanun edilmekte olan sahalar hakkında da t a t . lâyihasım müzakere eden muvakkat bik olunacaktır. encümen mazbatasını haarladı. Muvak. Kanunda yazılı işlerden köylere ta . kat encümen lâyihayı yeni baştan t a n . alluk edenleri ihtiyar meclisi, diğer ı zlm etmiştir. Encümenin teklifine göre, halara aid olanlan koruma meclisi ifa köy kanununa nazaran tespit edilmiş edecektir. Her kaza ve vilâyet merke smırlar içindeki ekili. dikili veya ken zinde ayrıca bir murakabe heyeti de diliğinden yetişen bütiin nebat ve ağaç. bulunacaktır. larla orman kanununun şümulü haricin. Lâyihada murakabe heyeti koruma de kalan ağaçlıklar veya zlraatte bullanı lan yahud ziraatle alâkası olan her nevi meclisi azalannın vazife ve salâyihet . menkul mallar ve ağıl, samanlık, ambar leri hakkında hükümler vardır. Bekçi . gibi doğrudan doğruya çiftlik hizmet lerin vazifeleri de gösterilmektedir. Bek lerine mahsus gayrimenkullerle su ark çiler çiftçi mallannı koruyacaklar, bu ları, sedler ve bendler, tarla ve bahçe mallara zarar getirildiği hallerde ka yollan ve handekler çiftçi maü sayılır. nunda yazılı muameleleri ifa edecek Bu fıkra hükmü şehir ve kasaba hari lerdir. Lâyiha Meclisin önümüzdeki iç . cinde olup, belediye hududu içinde veya ! tima günlerinde konuşulacaktır. Zirai musahabe | Yeni tip ekmek Ekmeğe çavdar ve arpa ilâvesi hassasını azaltmadığı gibi randımanınuı daha da yükseltilmesinde fayda vardır Malum olduğu üzere tahminen dört aydanberi hükume timizln kararile memleketimizde tek tip ekmek yapılıy«rdu ki, buna % 20 nispetinde çavdarm katılmasına müsaade ediüyor ve buğdayın randımanı % 78 den 85 e çıkarıhyoıdu. Şimdi hükumet 6 haziran 941 tarihinden itibaren yeni hasada kadar bu ekmeğe, üâveten % 30 arpa kaiılmasına karar vermiştir. Fakat anlaşılan yeni çeşni yapılırken çavdar nispeti değiştirilmediği gibi, buğdayın un randımanı da değiştirilmemiştir ki, biz burada bilhassa bu cihete temas etmek istiyoruz. Evvelâ şunu kaydedelim ki, halkın ekmeklik ihtiyacını tam ve sağlam bir teminata bağlamak maksadile alınmıs lan bu tedbirle, halkın gıdasına bir halel gelmemektedir. Gıda bakımından yeni tip ekmekle eski tip ekmek arasında ;öze çarpacak ehemmiyetll bir fark yoktur. Zaten bazı memleketlerde olduğu gibi, memleketimizin de buğday yetiştirmiyen baa mıntakalarında ötedenberi daima alnız arpa ekmeği yiyen yerler de vardır. Ekmeğin yalnız buğdaydan yapılması şart değildir. Bir ülkede tabiat şartlan hangi hububat veya başka gıda maddesinin yetişmesine müsaid ise orada halk tercihan onu yer. Çinlilerin esas gıdasını pirinc, Birleşik Amerika devletinin cenub vilâyetlerinin ve Brezilanm mühim kısmınm mısır, şimalî Avrupanın geniş kumsallıklannda meskun Alman ve Rusların çavdar ve patates teşkil ettiği, hep bu bölgelerde top•ak ve iklim şartlarının bu maddelerin yetişmesine daha müsaid olmasından leri geliyor. Memleketimizde de Samsun vilâyetilin bazj kazaları müstesna olmak üzere ütün Karadeniz sahil bölgesi mısır ekmeği yer. Bu mıntakada yalnız şehirlerde memleketin sair yerlerinden gelme memur aileleri ahşmadıkları için buğday yerler. Bunun gibi memleketimizin yüksek yayla kısmında iklim şartlarının buğday ve çavdar yetişmesine müsaid lmıyan ve yalnız arpa yetişen yerlerinde köy halkı ötedenberi yalmz arpa ekmeği yer. Hatta Karadeniz bölgesinin ile deniz seviyesinden yalnız 1000 metre kadar yüksek olan yerlerinde halk mısır yetiştirir ve mısır ekmeği yer; yuarlak hesab deniz seviyesinden 10002000 metre yüksekliklere kadar buğday jretiştiği için, halk buğday ekmeği yer; 20002100 metreden daha yüksek olan yüksek yayla kısmında ise, buğday yetişmediğinden, halk arpa yetiştirir ve arpa ekmeği yer. Bu gibi yerlerde ekseriyetle sulanabilen yerlerde patates de /etiştirüdiği için, patates de fazla istihâk edilir. Akıl ermeyen bedahetler ! ugün gene geldim. Kâh sık, kâh seyrek oluyor. Evet! Turp gibi. Turp gibi zâhir! Hoş geldin, buyur bakalım! Acele isim var. Senin de isin var ya! Geçerken aklıma geldi de uğrayım sorayun dedim. Bazı şeyler var ki bir türlü sebebini anhyamıyorum.. Herşeyin sebebini anlamak miırakün mü dostum? Hayır, o iddiada değilim... Sen (hikmeünden sual edihnez) düsturuna bilmiyor musun? Kanunu tabiatin bir çok istifham işaretleri ccvabsız kalmıştır. Ben âlim değilim ama.. Vzatma, uzarraa! Ukalâhğa başladın. Benim diyeceklerim öyle derin şeyler değil de ondan dolayı akiımın ermemesine içerliyorum. Bana bak! Hani senin acele isin vardı.. Yahu! Sen ne biçim münevver, ne şckil gazeteci, ne çeşid muharrirsin? Ne müsamaha, ne tahammül?.. Aman be birader, patlayacağım! Ne diyeceksen diyiver de eğer cevabını verebiürsem vereyim. Yoksa başımdan... Dikkat et! Defol diyeceksen kızar giderim; bir daha da semtine uğramam. Hayır! Ateşlenme, onu diyecek değilim. Yoksa başımdan aşmış işim var, diyecektim ama yani sen de biraz vaziyeti takdir. Ederim.. Vaziyetini takdir ederim. Onun için kısa kesiyorum. İşte aklımm ermediği şeylerden bazılan.. Meselâ bundan birkaç ay evvel eski kasar peynirinin kilosuna 90 kuruştan fazla alan esnafı narktan ziyadeye sattı diye çalyaka ediyor, haklannda zabıtlar tutuyor hırpalıyorduk. Sonradan taze kaşar mevsimi geldi, artık mal çoğaldı, narka lüzum kahnadı diyerek narkı kaldırdık.. Bugün yenecek gibi kasar peyniri 110 120 kuruş. Bu ne hikmettir? Sonra bundan bir hayli evvel limon ihtikân yaptığı için bir takım tüccar ve esnafı takibata tâbi tutmuştuk. O zaman limon olsa olsa 56 kurusa ya satılıyor ya satıbnıyordu. Bugün bu ender matahm tanesi en ucuz otuz kuruşa.. Eğer ihtiyac maddesi değildir diye otnz kurusa çıkmasına ses etmiyecekselc evvelki takibat hangi mütaleaya istinad ediyordu? İhtiyac maddesi ise bugün otuz kuruşa neden satılıyor. Dünyada limon isUhsalâtı azaldı veya pahalılandı mı? Alelhusus bu limonlan otuz kurusa satmak için Fiat Murakabe komisyonundan müuade istediği zaman maliyet fiatını tetkik ettirmesi cevabını alan tüccar, şimdi hiçbir karar vermeden limon' lan satıyormuş.. Ne dersin buna? Üçüncüsü: İstanbulda iki tramvay vardır. Bunun birisi belediyeye aid İstanbul tramvaylan.. Bu tramvaylar elektriğin kilovatını altmıs paradan "odcr. Öteld tramvay Üsküdar Halk tramvaylarıdır. Bu da elektriğin kilovatını dört kuruştan öder ve onun için tîsküdat yakası gibi fakir halkın oturduğu bir asabada tramvay ücreti İstanbuldakilerden yüzde elli pahahdır. Neden? Bu müesseselerin hemen hemen ikisi de Belediyenin, elektrik fabrikası da Belediyenin... Birine altmıs para ötekine neden dört kuruş? Kardeşim! Bunu anlanuyacak ne var? Evvelâ. kaşarpeyniri dediğin sey hakkında mevzu olan kayıdlann tatbikı •arasmda herhangi suretle hasıl olan.. Anladnn »nladun! Haklısm karde Mirza Yazan Gökgöt Anadoluda yağmurlar devam ediyor Çankın 10 (a.a.) Yağmursuz gecen uzun bir devreden sonra diin yağmağa baslıyan yağmur çiftçilerin yüzünü güldürmüştür. Kastamonu 10 (a.a.) İki buçıık aydanberi devam eden kuraklıktan sonra diin yağmur yağmağa başlamıştır. Bu iik yağmur knrakkk tehlikesini tamamen bertaraf etmektedir. iBunııu UUUII Ul»IIltllUlIJUIJ tlIİJIIIIIII 111H11IIIJ llii ıııtı» • • ı.< Holanda Hindislanı Giridin tahliyesi ve Japon gerginliği çok müşkiil oldu Tokyonun Japon hey Sahilde irkâb amelietini geri çağırarak yesini himaye eden alaydi an bir kısmı şiddetli bir karar esır duştu vermesi muhtemel Tokyo 10 (a*.) Domei ajana bildiriyor: Hariciye Nann Matsuokanın iştirakile yapılan ve birkaç saat süren toplantıdan sonra Holanda Hindistanındaki Japon ücaret heyeünin geri çağırılması yakınlaşmıştır. Matsuoka, gerek Holanda Hindistanı meselesinde, gerek diğer bütiin meselelerde Japonyanm azimli bir hattı hareket ittihaz etmesi lâzım geldiğlni beyan etmiştir. Londra 10 (a.a.) Giridin tahliyesi esnasında batmlmıs olan bir kruvazörle iki muhrib hakkında Amirallık dairesi tarafından dün neşredilen teblig: Amirallık dairesi konseyi, kıt'alanmı . zın Giridden tahliyesi esnasında asagıdaki gemUerin ziyaa ugradıgını teessür. le bildiriyor: Tayyare dafi kruvazörü Calcutta İle Harward ve İmperial muhribleri. Caldut ta kruvazöründe ölenlerin aileleri keyfiyetten haberdar edilmislerdir. tmpe . rial muhribinde ölenlerin aileleri de im kftn hasıl olur olmaz haberdar edileceklerdir. Herward son defa olarak sahile doğru giderken görülmüştür. Bu gemi bir düşman hava hücumu esnasnda hasara uğramıs bulunuyordu. İtalyan ba^. kumandanlıgı bu gemideki mürettebat. tan 229 kişinin kurtarılarak karaya çı. karıldığını ve harb esiri olduklarını bildirmiştir. Diğer bazı malumat elde edl. lince bunlann aileleri vaziyetten ha berdar edilecektir. İmperial muhribi bir düşman hava taarruzu neticesinde hasa. ra uğradıktan sonra kendi kuvvetleri . miz tarafından zarurl olarak batırılmış. tır. Mihver ve Arab âlemi: Hlhakika Mihver radyolarının ve bfitiin propaganda vasıtalannın ötedenberi takib ettiği hattı hareket, umumiyetle Arablan ve Mısırlılan İngiltere aleyhinde kjyama tesvik etmek ve İngiltereyi mcmleketleri dahilinde en müskül vazijete düşürmek için her seyi yapmaktır. Mihverin Arablara ve Mlsırlılara vadettiği iyilik. saadet ve istiklâl, bu hareketin mukabilidir. Mihverin sesi, bu maksadı temine Ufajet edemeyince Mihverin bombalan ve yangınlan bu maksad peşinde koşmağa başladı ve neticede İskenderiye iki defa bombardıman edildi. Belki bu bombardımanlar bundan sonra da tekerrür edecektir. Fakat Mihverin telkin ettiği hattı hareket, gerek Arablann, gerek Mısırlılaruı takib edemiyecekleri bir hattı harekcttir. Sebeblerinin biri iki taraf arasındaki köklü münasebetlerse ikincisi Mihverin eline düşen milletlerin görülegelen akıbetleridir. Bu yüzden Arab milletleri de, dostluklanna vefakârlık ve taahhüdlerine sadakat göstermeyi tercih etmişler, ve hatta Bağdadda baş gösteren hareketi hiç de iyi karşılamamışlardı. Mihverin bütiin propaganda vasıtalarile Arab milletlerinden istedîği kıyamların. felâket getirmekten başka bir şeye yaramıyacağı keyfiyetinin Arablar ta>afından anlaşılmasınım mükâfatı ise, îskenderiyenin mükerreren bombardı manile tezahür etmekte olduğundan bunun da Arablan büsbütün ikaz edeceği şüphe götürmez. Çünkü Arablar arasında Mihver propagandasına aldananlar varsa İskenderiyenin bombardımanı, bunların da akhnı başına getirecek ve Mihverdlerin Arab âleminde dostlan varsa, onları bunlardan da mahrum edecektir. Elhasıl İskenderiyenin bombardımanı gibi hâdiseler İngilizlerle Arablar arasındaki dostluk ve tesanüdü büsbütün kuvvetlendirecek mahiyette sayılır. makla meydana gelecek mahzurları 2 grupa ayırabiliriz ki, bunlardan birincisi ekmeğin renginin daha fazla esmerleşerek çavdar ekmeği rengini alması, ikincisi de una bir miktar İnce kepek karıştığından % 85 randımanlı ekmekte % 7 1/2 nispetinde hazmedilmiyen kısnun % 13 e çıkmasıdır. Her iki ciheti ayrı a>Ti tetkik edelim. Ekmeğin rengi meselesinin gıda noktai nazarından pek ehemmiyeti olmadığı kendiliğinden anlaşılıyor. Renk bir alışkanlık meselesidir. Beyaz renkli ekmeğe alısan insanlara esmer renklisi biraz tuhaf geliyor. Fakat esmer ekmeğe de bir kaç günde alışılır. Yoksa ekmeğin rayihası, kokusu, lezzeti iyi olduktan sonra, renge pek ehemmiyet verilmez. Umumiyet üzere randıman yükseldikçe ekmek verimi artar, ancak kabarma derecesi biraz azahr. Meselâ francala esmer ekmeklere nispeten daha kabarık olur. Ancak ileride göreceğimiz gibi, francalaya nispeten esmer ekmekler vücude lüzumlu emlâh ve vitamin itibarile daha zengin ve faydalıdırlar. Ekmeğin rengine de çeşidin büyük tesiri vardır. Bazı sert buğdaylardan yapümıs ekmeklerin rengi sarı kehribar gibidir; yumuşak buğdaydan yapılan ekmeklerin rengi ise beyaz olur. 95 randımanlı kızılca adı verilen yumuşak buğday unundan yapılan ekmeklerin rengi çok koyu, kırmızıya çalan, kirli esmer renkte olduğu halde, sert buğdaydan yapılan 95 randımanlı ekmeğin rengi ise açık sarıya çalan esmer renginde oluyor. Demek ki, 95 randımanlı ekmeklerin bile rengini açmak istenildiği takdirde sırf kızılca unundan ayrı ekmek yapılmaz, sert buğday unlle karıştırılarak açık renkli ekmek elde etmek kabildir. muhtelif memleketlerde geniş ve esaslı araştırmalar yapılmaktadır ki, bu etüd ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ler sona ermekten daha çok uzaktır Bugün A, B. C. D. E işaretli bir kaç vitamin çeşidleri vardır kl, B vitamininden B 1, B 2, B 3, B 4, B 5, diye 5 çeşid mevcuddur. Doğu Asyada binlerle senedenberi büyük tahribat yapan •Beriberi» hastalığının tedavi çaresi ancak bundan 30 sene evvel bulunmuştur. Japonyada ötedenberi başlıca pirincle tagaddi eden halkın ağır hastalandığı görülmüş ve bunlara kabuklu pirinc (çeltik) yedirildiği takdirde hastalığm derhal bertaraf edildigi müsahede edilmiştir. Bundan sonra yapılan müşahedelerde • Beriberi» hastalığının yalnız kabuğu soyulmuş pirinc yemekten ileri gelmediği göriiUnüştür; mesele Filipin adalarmda günde 340 gram sığır eti yağı veya konserve eti, 360 gram temizlenmiş (kabuğu soyulmuş) pirinc, 225 gram beyaz un veya ekmeği, 225 gram patates veya soğan yiyen adamların % 12 sinin «Beriberi» hastalığına tutulduğu görülmüştür. Bu yemeğe çeltik kabuğu veya taze fasulye ilâve etmekle hastalığın binde bire indiği görülmüştür. Bu müşahedelerden sonra yapılan muhtelif tecrübeler vitaminlerin mahiyet ve ehemmiyetini meydana çıkarmıs ve muhtelif gıda maddelerinde vitaminlerin hangilerinin bulundugunu bize öğretmiştir. Imparator Basvekille görü*tü Tokyo 10 (a«.) İstefani ajansından: İmparator, Başvekil Prens Konoyeyi kabul ederek kendhile vaziyet hakkında görüşmüştür. Japon gazetelerî, hükumeti şiddetli kararlara teşvik ediyor Tokyo 10 (a.a.) Japon hükumetlnin, Holanda Hindistanı hakkındaki müstakbel durumuna dair bir karar vermesi beklendiği bir sırada Japon gazeteleri Batavyanm aldığı vaziyete hücum etmekte ve Japon heyetinin geri çağırılmasmı istemektedir. Gazetelerden birçoğu Amerika ve İngiltereye serzenişte bulunmakta ve Japon hükumetini bu iki memlekete karşı lâzım gelen tedbirleri almağa davet etmektedir. Kokumin Şimbun diyor ki: «Japon tekliflerinln Holanda Hindistanı tarafından reddedilmesi iktısadî müzakerelerin kesilmesinden fazla bir şey ifade eder. Red keyfiyeti Japon siyasetine karşı bir tehdiddir ve garbî Pasifikte üstünlüğü elde etmek için Japonya ile İngiliz Amerikan grupu arasmda harbin başladığı demektir;» Gazete müzakerelerin derhal kesilmesini ayni zamanda da Amerika ile ingiltereye bir cevab teşkil edecek mahiyette müessir tedbirler almmasmı istemektedir. Daha sonra Almanyanın müdahalesi vaziyeti değistirmiş, Yunan mukavemeU kınlmıştı. Şimdi Almanyanın, Atina dahil olmak üzere bütün Yunanistanın işgalini İtalyaya terketmesinin sebebi ne olabilir? İtalyanın gururunu okşamak ve İtalyan milletini hoşnud etmek mi? Fakat baskası tarafından fethedihniş bir memleketi işgal etmek herhalde hakikî bit gururu oksamaktan çok uzak kaur. Yoksa Yunan seferine Lştirak eden Alman askerlerini başka bir yerde kullarunak ihtiyacı mı? Zannederiz ki asıl takibe lâyık olan da bu şıktır. Yunanistamn Italva tarafın den bir vaziyet almıştı. dan işgali; İtalyanın harbe girmesinin iik yıldönümü münasebeüle Mussolini tarafından söylenen nutuktan anlaşılan en mühim nokta, AJmanyanın harb müddetince Yunanistanın işgalini, İtalyaya terketmiş olduğudur. Mihver mehafili bu kararı vermişlerse bunu Yunanistan hesabma ikinci bir bedbahthk saymak icab eder. Çünkü Yunan milleti İtalya ile tekbaşına karsılaştığı müddetçe raferden za{ere koşmuş, harbi kendi topraklanndan uzaklaştırarak İtalyan topraklarına nakletmiş ve burada metin adımlarla ilerliyelek İtaiyayı denize dökmekle tehdid e ömer Rıza DOĞRUL Akdenlz filosu baskumandanı, kıt'alanmızın Giridden tahliyesi neticelen. digl naman 17.000 i mütecaviz askerin adadan kurtulmuş bulundugunu bildirmiştir. Giriddeki askerlerüniz, düşman kuvvetlerinin ateşi altmda bulunan ve tahliyeyi kolaylaştıracak vasıtalardan mahrum olan limanlardan vapurlara irkâb mecburiyeti hasıl olmuştur. Bin dirme ameliyesüıin gece yapüması, kıt. alarımızm 360 mil mesafede bulunan Halbuki aşağıdaki izahattan görüleceMısıra nakledilirken 14 saat süren yol . ği üzere buğdayın un randımanını culuğu hep gündüz yapmalannı intac % 85 ten 95 e çıkarmanın hiç bir mahetmiştir.. Bir çok düşman tayyaresinin zuru olmıyacağı gibi, üstelik bir çok tahrib edildigi. diger bir çogunun da ha aydalan da vardır. sara uğratıldıgı şüphesizdir. Evvelâ halk ve askerlerimizin gıdasını Suda koyundan çekildiğimiz sırada temin bakımından ve iktisadî cihetten bahriye silâhendazlarımızdan bir düm. % 10 nispetinde daha az buğday sarfı meselesinin ehemmiyetini burada tebadar kıt'ası teşkil edilmiştir. Baa vazlrüz ettirmeği zaid görüyonız. Silâh alfeler gönnüş olan ve tayyare dafi ba. tmda bulunan efrad ve şehirlerin ekmek taryalannı kullanan bu kıt'alar Gene. htiyacı nazan itibara alımrsa, günderal Weston'un kumandasında bir piyade lik farkın yüzlerle tona baliğ olacağı livası vücude getirmişlerdir. Çok büyük ışikârdır. bir cesaretle çarpışan mezkur kıt'alar Biz daha fazla buğdayın un randımaan'ane ve şöhretlerine lâyık olduklarını nını % 85 ten 95 e çıkardığımız takdirispat etmişlerdir. Bu livaya mensub as. de, gıda noktai nazarından ne gibi kerlerimizden bir kısmı Giridde bıra mahzur ve faydalar olabileceğini ve dekılmak mecburiyettnde kalınan askerler İşecek ekmeğin terkibinde vitaminle, arasında bulunmaktadır. Aileleri müm. insan vücudüne lüzumlu emlâh ve hakün olur olmaz haberdar edileceklerdir. zım meseleleri yönlerinden tetkik edeGeneral Wavell, Weston'a teşekkür lim. telgrafı göndermiştir. Un randımanını % 85 ten 95 e çıkar Bugün yapümakta olan 86 randımanh ekmeği 95 randımanlı undan yapmağa kalkıldığı zaman, ikinci mahzur olarak ekmekte hazım edilmiyen kısmın % 7 1/2 dan 13 e çıküğını kaydetmiştik; buna göre yenen ekmeğin % 5 1/2 kadar bir kısmı inçe sellüloz olduğundan vücud istifade etmiyor. Fakat bu da büyük bir mahzur sayılmaz, zira bu mahzur temin ettiği diğer faydalarla mukayese edilecek olursa, herhalde 95 randımanlı ekmeğin lehine rey vermek lâzım gelir. Büyük bir adamın vücudünde tahminen 3 Kg. 300 gram muhtelif emlâh vardır ki, bunlar bir taraftan sarfolundukça diğer taraftan alman gıdalarla tamamlanması lâzımdır. Bu emlâhı çöyle tasnif edebiliriz: 1500 gram kireç; 250 Gr. tuz; 100 Gr. fluer; 100 Gr. kükürt; 80 Gr. nohas; 50 Gr. magnesium; 5 Gr. demir; 3 Gr. hamızı kilis; 3 Gr. mangan ve Bu izahattan anlaşılıyor ki, ekmeğe 1 Gr. alüminyum. Bunlardan maada pek % 30 nispetinde arpa ve % 20 nispetin az miktarda yod, bakır, kursun, brom ve de çavdar katılmasının gıda noktai na arsen eseri de bulunur. zarmdan hiç bir mahzuru yoktur. Yediğimiz ekmekle vücudün sarfettiği Fakat bizim asıl tetkik etmek iste emlâhı telâfi etmenin ehemmiyetsiz bir diğimiz mesele buğdayın un randımanı mesele olmadığı aşikârdır. Bu sebebden meselesidir. Şimdi tatbik edilen randı muhtelif randımanlı unlardan yapılan man nispeti % 86 dır, yani 100 kilo buğ ekmeği yemekle ne kadar bu emlâhtan daydan ancak 86 kilo un alınmaktadır ve ahndığı nazan itibara ahnmahdır . geriye kalan 14 kilo ise kepek razmol Meselâ bir kilo tam kırma ekmekte 15 şeklinde olup insan gıdasında kullanıl gram, bir kilo 85 randımanlı ekmekte ise mamaktadır. 9 gram, bir kilo 78 randımanlı ekmekte 5 gram ve bir kilo francalada ise ancak 3 gram bu emlâhtan vardır. Ancak hazım olmıyan kısmı da nazan itibara alınacak olursa, bir kilo francala ile 3 gram, 85 randımanlı undan yapılmış ekmekte ise 12.9 gram vücude lüzumlu emlâh ahndığı tespit edilmiştir. Sofra tuzu her yemekte bulunduğu için bu randımanlara tuz dahil değildir. Bu izahattan anlaşılıyor ki, eğer insan vücudü lüzumlu olan bu emlâhı diğer gıdalardan almazsa, o zaman vücudde bir muvazenesizlik meydana gelir. Bu sebebden gıda fiziolojisi cihetinden esmer" ekmekler, yani tam ekmek yemekle İnsan vücude lüzumlu emlâhı da bir dereceye kadar telâfi etmiş olur. Yüksek randımanlı undan yapılan ekmeğin vitamin cihetinden ehemmiyeti daha az değildir. Malum olduğu üzere vitaminlerin ehemmiyeti 1912 den itibaren anlaşılmış ve o vakittenberi bu mesele üzerinde Bu meyanda hergün yediğimiz ekmekte ne gibi vitaminlerin bulunduğu yabana atılır bir mesele değildir. Francalada hazım kolay olmakla beraber vitamüılerin hiç birisi mevcud değildh. Halbuki 95 randımanh ekmekte B 2. ve C vitamini müstesna olmak üzere diğer vitaminlerin hepsi mevcuddur, bilhassa çeşidli B vitaminleri. Yalnız bu sebebden bile olsa, 95 randımanlı ekmek yapmağa değer, zira malum olduğu üzere geniş halk kütlesinin her sınıfı çeşidli gıda maddeleri bulamazlar. Tam kırma ekmeğine yakın olan % 95 randımanlı undan yapılmış ekmeğin başka mühim bir hassası da mideyi mülâyim tutmasıdır. Francala yiyen vakti hali yerinde insanlar bu maksadla bol bol meyva yemek mecburiyetindedirler. Bu meyva pahalılığında meyva alamıyan halk için tam kırma ekmek yemek adeta bir zarurettir. Zaten köylülerimizin de lnkıbazdan şikâyet etmemesinde tam kırma ekmek yemelerinin büyük bir rolü olsa gerektir. Maruf zenginlerimizden birisi, piyasada tem kırma unu bulunmadığı için hususî bir su değirmeni satm alarak orada tam kırma unu yaptınp onun ekmeğini yedikten sonra inkıbazdan kurtulduğunu ve rahat ettiğini bana anlatmışü. Yukarıdakl izahab hulâsa edecek olursak, 95 randımanh undan ekmek yapmanm bir kaç cihetten faydalı olduğu görülür. Bununla piyasadan francala da kaldırılmıs ohnuyor. stau. Dur yahu! Anlatayun.. Gözünü seveyim Sen bana cevab vermiyorsun. Müzekkere yanyorsun! Onun o kadannı ben de yapanm. Haydl isine bak! Ben de gideyim. Eyvallah.. Mirza GÖKGÖL B. FELEK Ankara 10 (a.a.) Türk Dil Kurumu Muğla 10 (a.a.) Yer sarsıntısı sey. genel sekreterliğinden bildirilmiştir: reklemiş ve hafiflemiştir. Halkın birEn eski dil ve edebiyat anıtlannı di kısmı evlerine girmektedlr. Yalruz ev. llmize çevirmek yolundaki çalışmalar leri yıkılan köylüler Kmlay çadırlanna arasında en eski Yunan destanlan olan yerleştirilmiştir. tlyada ile Odisea'nın da yeryüzündeld yaygın şöhretlerine uyar bir dille ttirkçeye çevrilmesi üzerinde uzun zaman danberi yapılan uğrasmalann ilk verimi İzmü 10 (Telefonla) Devlet Demir. olarak Odisea'nın birinci cildi kunımuyolu köprü ustalanndan Safayköylü muz genel merkez kunılu üyelerinden alib Selçuk civarmdaki küçük tüneL Ahmed Cevad Emrenin kalemile dilimize den geçerken furgundan düşerek teker. çevrilmlş ve basılmıştır. Büyük edibimiz lekler altında parçalanmıştır. Yakub Kadri Karaosmanoglunun bir ön **• sazile ve Lecomue Delysle'in tercümeİzmir 10 (Telefonla) Karşıyaka ci sindeki resimlerle süslenmiş olan bu evannda Turan t&şocaklarında toprak sere mütercim «Homerik» Eposlann müçöktü. Amele Erzurumlu Akif toprak taleasma kılavuz diye değerli bir incealtında kalarak öldü. Amele Mustafa ve leme de ilâve etmiştir. Odisea'nın ikinci amele çavuşu Bozkırlı Ahmed'agır yara. cildi de tercüme edilmekte olup sona erince aynca basılacaktır. lı olarak kurtarümışlardır. Muğlada zelzeleler hafifledi Odisea tercümesinin birinci cüdi cıktı Izmirde kazalarda ölenler Remziye, Edibe teyzeyi ürkütmüştü; lenmiyor, evin işlerile uğraşıyor. Ben, öyle üzülüyorum ki... yaşlı kadın, titriyerek sordu: Edibe teyze, gücenik baktı: Ne diye düşünüyorsun? O nasıl söz, şeker kızım. O senin Ne diye mi? İlâhi teyzeciğim, ablamın halini bilmiyor musun, çalışmak ablan. Öz vahid kardeşin. Şu daridüntan, yorgunluktan sinirli oldu. Her şe yada, senin ondan, onun senden başka ye kızıyor, alınıyor. Ama, çok iyi yü kimi kimsesi var mı? Yooo! Hiç böyle düşünme. Sen, bir hastalık geçirdin. reklidir; bizlere hissettirmiyor. Doğru kızım. Remziyeciğimin yük Allaha şükür, şimdi iyisin. Hele şu kışı sek kalbi vardır. Hani o, arasıra bana, savuşturalım. Bahar gelsin. Daha gebiraz sertçe söyliyecek olsa, hemen piş lişirsin. İnşallah, yaza, sen de çalışmağa man olur, hatınmı alır. Kolay değil, başlarsın. Leman, buna bütün samimiyeti ile: çok yoruluyor. İnşallah! dedi. Leman, dizlerine örttüğü battaniyeİhtiyar kadın, ona, kuvvet veriyordu: nin kenarlannı kıvınp düzeltiyordu: Yaza, tamamile iyi olacaksın. Bağ Elbette kolay değil... Biz, burada, sıcacık odada, yatıyoruz, oturuyoruz. lara gideceğiz, gezeceğiz. O, öyle mi ya? Sabah karanlığında sıGene kız, gülmekten kendini alamadı: cak yataktan kalkıp soğuk odada sakır Ben, iyileşince çalışmağı düşünüsakır titriyerek giyinmek, sonra, buz yorum; sen, gezmelerden, eğlencelergibi rüzgârda, yağmurda, karda yürü den bahsediyorsun. mek, elbette kolay değil! Nasıl tahamEdibe teyze, bilgiç bir tavırla doğmülediyor, şaşıyorum! rulmuştu: Yaşlı kadın, elini göğsüne bastırmıştı: Senin maşallah okumuşluğun var. Evlâdım, çok gayretli. Cenabmak Ben, cahil bir kadınım. İnce şeylere akda gayretini ihsan ediyor. lım ermez. Zaten aklım da iki dirhem... Leman, battaniye ile oynamaktan yo Ama, bu yaşa gelene kadar çok görrulmuştu; yan yastığını düzelterek yas düm, geçirdim. Sen, iyileştikten sonra, hemen, sıkı bir işe giremezsin. landı: Çok gayretli. Eve gelince de, din. Leman, dikkatle dinliyordu: Bir AŞK UÇURUMU Edebî roman "•"~1l l> K. I . ~ ^ ^ » ^ > | | | | | ı • ı •!! ||||«~UJ~LI~ 68işte... Elimdeki işi alıp kendi yapıveriyor. Leman, tasdik etti: Çok canı tezdir. Ve tekrar Fikriyi hatırladı: Abiam, neye kahve yapmadınız? diye söylenecektir. Ama, biz, onun ne zaman gideceğini bilmiyorduk. Sana da bir şey söylememiş! Bir, Allahaısmarladık! demeden çıkıp gitti. Edibe teyze, Fikriye hak veriyordu: Bizi rahatsız etmemek içindir. Bu zamanda güç bulunur, çok ağır başlı delikanlı... İhtiyar kadm hayattaki denemelerinden daima bir teselli kapısı bulurdu: Bu, daha ilk gündür. Şaşkınlığa Mahmud Yesari geldi. Ablanı, idare ederim. Sen, hiç merak etme. Ağır da söylese, gücenmem. Hem, onun sözleri, bana, batmaz ki... Bu işi yann düzeltiriz. Fikı/ Efendi geldiği zaman; saat kaçta kalkacaksınız? diye sorarım. Biz de ona göre tetikte bulunuruz. Lemanın buna aklı yatmıştı: Doğru... Öyle yaparız. Susmuşlardı. Leman sedire uzandı, gözlerini kapadı, daldı, Edibe teyze de, mindere kıvnldj. Kaç saat, yahud kaç dakika dalmıştı, Leman, farkında değildi. Odaya, kış akşamlarının erken karanlığı çökmüştü. Remziyenin gelme saati yaklaşıyordu. Seslenerek Edibe teyzeyi şeker Neden? ihtiyar kadın, dinlendiğini görünce sesini ağırlaştırdı: Vücud, uzun zaman rahata alıştığı için, çahşmağa başlayınca yorulur. Çabuk kesilir. Eğer zorlayacak olursa, tekrar hastalanır. Başıma geldi de biliyorum, kızım. Sindire sindire, alıştıra alıştıra... Bak ablana! O da çahşmağa alıştıgı için, evde bile bir dakika rahat duramıyor. Hemen hemen bana bir iş bırakmıyor. Boynunu büktü: Çok da canı tez. Ben, ihtiyanm, biraz ağır davranıyorum; bu da onun sınirlerine dokunuyor, biliyorum. Bana bir şey söylemiyor ama, içhıden sinirli lemesinden uyandırdı: Teyze... Teyze İhtiyar kadın, sıçramıştı: Ne var yavrum? Söyle... Leman sesini tatlılaştırarak: Ortalık karardı, dedi Neredeyse ablam gelir. Sen, Fikri Efendinin odasma bir bak. Ablam düzeltilmedi diye de takaza eder. Edibe teyze, ellerile ağrılıklı dizlerine tutunarak kalkmıştı: Ne kadar takaza etse hakli™ Kapıdan çıkarken ilâve etti O gider gitmez, ben, gündüz gözile düzeltmeli idim. Bu, ilk gündür, dedim y a Aşağıya inip Fikrinin odasına baktıktan sonra yukarı parmağı ağzında dönmüştü: Aman, kızım. Bu adam, kadın gibi tertibli. Yatağını düzeltmiş, odayı da toplamış. Leman, şaşarak güldü: Çok tuhaf... Nihayeti, işçi bir adam. Savruk da olsa, kusuruna bakılmaz. Edibe teyze, mindere oturmuştu: Evlâdun, yorganı bir katlamış, sanki bir kadın katlamış sanırsın. Esvablarıru, gömleğini asışı da öyle. Eline iş yara şıyor, belU. Gene kız, dalgındı: Teyze, Fikri Efendi, dünyaya yanlış gelmiş; o, işçi olacak değil, kâtib olacakmış... Takdir. Edibe teyze de başını eğdi: Takdir, kızım. Bir zaman konuşmadılar. Nihayet, Leman: İçim sıkıldı, dedi. Lâmbayı yakahm. Edibe teyze, ağır ağır kalktı, masa üzerinde duran lâmbayı aldı, parmaklarile fitilini düzelttikten sonra taktı, sişesini geçirdi, gene masanın ortasına koydu. Gaz lâmbasmın kül rengi aydmhğı, onların hasta, yorgun gözlerini, adeta kamaştırmıştı; Leman: Oh! dedi Dünya varmış! Edibe teyze, perdeleri indinnişti: Allah, karanlıkta bırakmasın. Artık mindere oturmadı: Remziyeciğim, handise gelir. Ben, aşağıya ineyim, ateş döküp yemeği ısıtayım. Leman, yalvarır gibi: Sana da zahmet oluyor, teyzeciğim, dedi (Arkası var)