CUMHURIYET 28 Nisan 1941 AKDENİZ Dünyanın tarihî ve coğrafî merkezi... Vasfi Raşid Sevig Akdeniz dünyanın merkezidır: Akdeniz dünyanın hem tarihî ve hem de coğrafî merkezidır. Butun dünya tanhi bu denizin üstunde veya fayılarında geçtl. Akdenızın sularının altını üstüne geüren haileler burada oynandı. Tarıh Akdenlze insan kanını, coğrafyanın doktuğu nehirlerden daha coşkun bir nehir halinde doktü ve döküyor. Tarihten evvelkı devirle tarihî devır Akdenizin semasında duğumlenır; Akdeniz dünyanın zamana aıd merkezidır Akdeniz dünyanın fikir ve san'at merkezidır. Adalet ve müsavat mefhumlarını inean kalbine bir İhtiras haknde yerleştlren ve peygamber adını taşıyan dehalar Akdenizin veya mütemmım cüz'u olan Kızıldenizm kıyılannda doğdular Dinler, bu mutlu ve kutlu kıyılardan yayıldı. Peygamberlerin ortaya attıklan <tek hekıkat», «tek zihniyet», «tek iman> akidesile gene peygamberlerin fikrın istıklâl ve hurriyetıni kuvvetlere ve ordulara karşı mudafaa eyleyen kudretler. Akdeıuzde, parlak semasını karartan ve çok mavi sulan üzerinde kanlı kopukler peyda eden zıd cereyanlara vucud vermiştlr. Bu zıd temayuUer yalnız Tiirk Ulnde ve Türk kalbınde ahenkli bir imbzac halinde yaşayabılmişlerdır. Akdeniz kıyılannı paylaşan kanaatlerden Yahudihk, hıristiyanhk ve islâmlıktan birini hakikat diye seçtikten sonra diğerlerine hürmet eyleyebibneğe yalnız Türk muvaffak olmuştur. «Ilâyı kelımetullah> yani Allah kelımesini yük6eltmek içın haçlı illere seferler açmıs ve haçklar «eferini karşılamış Türk, sinesınde her İtikadı ve her dinl yaşatmı? ve dünyanın hâlâ varamadığı bir insanlık kudreti göstermiştir. «Tasso nun tasvir eylediği gibi harbde kınp döken, silip süpüren yaman bir kasırga, sulhta seher yeli gibi yumuşak olan Türk, harbde korkunc dalgalannı kabarta kabarta yürüyen bir denız, sulhta sakin bir göl manzarası arzeden Turk; harbde bir yıldırım, sulhta bir gül olan Türk bu zıd kudretlere zıd ihkadlara hürmet eylemekle vardı. Yalnız Türk İhnde yıldırımın güle, giılün yıldınma çevrilmesi mucizesi gözükebüir. Akdenizin bu saydığım sıfatlart, Akdenizin melikesi olan Kostantaniye'nin fethini islâm peygaraberine ülkü kıl Doğru değil mi? Süt meselesi yeniden ortaya çıkmışken.. Gazeteler sutıın fiatma beş, altı kunıçluk bir zam yapılacağını jazıjorlar ve bu hususta şu ızahatı verıyorlar «Bu sırada ınek sutunun beher kilosu butun masanfıle bırlikte mandıracılara 19 kuruş on paraya mal olmaktadır Tabü bunun üzerıne bir mıktar kâr koyacaklardır Perakendecıler, kilosunu yırmi bir veya >ırmı iki kuruşa alacaklan sutü ancak yırmı beş yırmi altı kuruşa satabıleceklerdır. Bu zam, Pıat Murakabe komisyonunca makul gorulmuş ve netıce Beledıyeye bıldırılmiştır» Aynı haberın altına da şu satırları ilâve edıyorlar: «Hıfzıssıhha kanunu mucıbınce koyun, keçı, tnanda sütlerinin satışı menolunacaktır.» Hali hazırda bir çok maddeler gibi hayvanlara yedınlen kepek ve ot da pahalılaştıgı cıhetle halıs süt içebümek şartlle böyle bir zamma itiraz etmek kımsenln aklından geçmez Fakat bu fıata satılacak sutler de gene eskısi gıbı muhım mıktarda suyu ıhtıva edeceklerse, o zaman mesele değışır Koyun, keçı ve manda suüerınin satılmasını meneden hıfzıssıhha kanunu sulu sutlerın satılmasına evlevıvetle müsaade etmemektedır. Hazır süt meselesi yeniden ortava çıkmışken ve müstahsılle esnafın lehıne fıatlar tadü edilırken müstehlıklerin de sıhhat ve menfaatleri düşünıilmesinın ve mahlut sıit sa^ış'nm kat'l surette menedilmesınin tam münasib zamanıdır diyoruz, Şehir ve Memleket Haberleri Yazan : | ve kıyas edilemiyecek kadar kalabahk gemılere taarruzdan vazgeçmeyi reısletine tavsıye eyleyorlardı. Oruc dınlemedi, gemiler borda bordaya geldı ve bir gırtlaklaşmadır başladı. Tuık'erin yarısı öldü, Papanın gemilerinln kumandanı Paolo Vıttorio Orucu yere serdi, ellerini bağladı ve kalan Turkleri dlreklere bağladı. Orucun vücudu bağlanmıştı Fakat zaferi temin eden iradesi hâlâ hür ve hâkım duruyordu. Ellerındeki bağı, uzerinde sakladığı hançerle kesebıldi. Paolo Vittorio'nun uzerine atıldı ve boğdu. Koştu, arkadaslarmın bağlarmı kesti. Papa askerlerinden sefınede kalanları oldürdu Yağma ıçın Turk gemısme geçmlş olanlar esir etti. Bu Birinci İnönü zaferldır Eskı gemisini iğtinam eylediği yeni sefinenin arkasına bağlayan Oruc ıkınc geminin üstüne saldırdı, Papanm Re misi teslim oldu Oruc eslrlen şohre ve kudretini yaymak içın İtalya ve Ispanya sahıllerine çıkarttı ve salıverdi Bu esirlerln anlatüklan iradeVri Barbaros kardeşlere karşı şahlanabilmekten alıkoyuyor, iradeleri felce uğratıyordu Büyük siyasî fikirler taşıyan Barbaros kardeşler şimalî Afrıkayı kendılerine hareket ussü yaparak İspanyavı tekar fethetmek ve Akdenızi Türk golü halıne getırmek istedller ve bunun ıçın uğraşırlarken Oruc şehıd duştu İspanyadan dönen islâmlar Afrıka şimaltnde post kavgasına duşmüştuler Onlan Ispanyada kesılmekten kurtaran ve Afrıkaya geçiren, onlara IsDanya fethini vâdeden Barbaros kardeşlere mütemadi surette ihanet ediyorlardı Bu ıhanetlerin birinde Oruc yuz Turk ile binlerce İspanyolla cenklesıvordu Bu cenkte kahrolası bir mızrak darbesi sinesini delmemiş olsaydı galib bile gelmesı çok raelhuzdu. O mızrak darbesi Orucu yere serdi. İspanyollar ustüne çulandılar. Vücudünde bın yara sayılmıştır. Oruc son bir celâdet hamlesile kafasını kesmeğe uğraşan Don Garcia'nm ellni ısırdı ve o elde hançer yarasına benzeyen ebedî bir yara bıraktı. Orucun ölümü, Prens Öjen'in Zante'de mağlub ettıği Türklerin ölumü hakkında soylediği gibi, pınltılarile gozleri kamaştırdıktan sonra sönen yıldınma benzeyordu Orucun ölümü de galibiyeti gibi şanlı ve İbretliydi. Oıuc öldürülmüştü, fakat yenilmemişti. Ölümü kardeşi İlyasın ve daha sonra şehid düşecek olan İshakm ölümünden farklı olmıyacakb Yani olumü bir mağlubiyeti ifade etmiyecekti. Kardeşi denizler Şehinşahı Hayreddin omra kısmen tahakkuk etmuş hülyalarını tamamlayacaktı. Hayreddin deniz harblerinde adalann ehemimyetini anlayacak ve adalar içuı barb açmek sureüle bahrî ü» s^temuu lcad edecektı. Bu denizler şehinşab» Turk golü haline getirmek ıstedığı Akdenizde sahsî hiç bir unvan istemivecek ve Turk Şefi Sultan Selim ve Suleymana tâbı olacak kadar herkese <5rnek olması lâzrm bir feragat ve bir disiphn gösterecekti. Hayreddın şlmali Afrikada kurduğu beyliğı Osmanh devletine ilhak etmek suretile modern müstemlekeciliği kuruyordu Bu denizler şehinşahı Prevezede Andre Doryayı yenmek suretile Şarlken'ın Akdenizi hıristiyan gölü yapmak ve âlemi tek bir zihniyete sahib kılmak hülyasını ebediyyen söndürüyor ve her asırda yeniden bahis mevzuu olan, yeniden kavga sebebleri olan muvazene usulünü ihdas eyleyordu. ı Cephe gerisinde vazife alacak Türk kadını Bugün Parti merkezinde yapılacak içtimaa şehrimizdeki hayirsever bütünkadmlariştirakedecek Istanbul kadınlarının cephe gerisı hjzmetlerı ve Hayırsevenler Cemıyetının Istanbul teşkılâtının tamamen \apılnası ıçın bugun saat 11,30 da C H P Istanbul vilâvet merkezinde bır toplantı yapılacaktır. Bu toplantıya, şelırımizin butun hayirsever kadınları iştırak edecektır. Ayrıca çocuk hekım; enekh General Kadri Raşid, Tevfık S l , Basm Bırlığı, Çocuk Esırgeme Kurumu ve Eminonu Halkevı reısleri de ıçtimada bulunacaklardır. Toplantıyı Valımızm refıkalan Hayriye K rdarm açacağı anlaşılmaktadır. MüzakereİTi muteakıb idare heyetı seçı1 p faaln ete geçılecektır. Bugıınkü topIantıda Ktanbul kadınlarının bu sahada çah'ma ışleri organize edılncektır T k matbuatınm her kısmmda çahşan kadınlar da yarm bır toplar.tı yapacak ve hayırsev enler teşkılâtma ne suretle yardım yapılabıleceği uzerinde goruşulecektır. Bu toplantı Basın Kunununda saat 17 de yapılacakt\r. Üniversıtemizde tedris kadrosunda ve talebe olarak bulunan bayaalar da aralarmda bu komıte teşkıl etmişlerdir. Bunlar da Hayırsevenler Kurumundan vazife "tıyeceklerdır. NALINA İHEM MIHINA] Yunanistandan sonra nereye ? «» alkanlardaki Alman taarruzu son safhasma gelmiştir. Buradan tasarruf edilecek kuvvetlerle Alman>a, yeni bir hamlo yapmak istivecektir. Bu Uamle nereye tevcih edilecek? Mihver, esas itibarile harbin ağırlık merkezini Akdenize nakletmiş olduğu için. yeni hamlenin de Akdenizde japılacağına şuphe yoklur. Mustakbel taarruz, Akdenizin garbıııa mı, sarkına mı, merkezine mi tevcih ediletek? Bunu tajin etmemize imkân joktur; Hitlerin yapacağı herhanp bir hmrekeli, hatta beşinci kol şeflerinden bile gİ7İediğine şuphe joktur. Almanlar, baskma büyuk kı>met verdıkleri için, demokrasi cephesinde ve bılhassa Amerikada arasıra isitilen rararlı gevezelikler onlardan beklenemez. Almanlann yapar gorundukleri gevezelikler bilâkis şaşırtmaca maksadile kararlaştınlmı? tertiblerdir. Mcselâ. von Papen Berlinde otururken kardeşinin Lizbonda «Cebeluttanğa karşı yapılacak hücumun daha riyade geciktirihniyeceğini ve bu hdcumun karadan >apıhnası lâzım gcldiğini bir dostuna soylediği» bildiriliyor. Bu, belki de, Ahnanyanın Akdenizin garbında taarruza geçeceğine delil olmaktaa ziyade şarlonda yapmağı duşunduğü bir hareketi ortmek için ortava atılmış bir haberdir Almanlar, Çanakkale karsısındaki Ege adalannı isgal ederlerken goılerimizi Cebeluttanğa çevınııek gafletin« duşemeyiz. Bojle duşünenlere harb kundakçısı veya harb bozguncusu diyenler çıkacaktır; fakat vatanım seven her Türk, kendi topraklannuzın yanıbaşında cereyan eden hâdiseleri en büyuk uvanıklıkla takib etmeği vazife bihnelidir ve bilmektedir. Mihverin, geçen son baharda Rumanya ve Yunainstana ayak basmak uzere olduğu gunlerdenberi, beşinci kol, Balkanlarda harb çıkarmaktan Abnanja ve İtalyanın hiç bir menfaati olmadığı tezini müdafaa etmiş, hatta İtalyanm Yunanistana tecavüıunde Alman devlet adamlannın rızası olmadığı iddiasını bile ortaya armıstır. Şimdi de Almanyanm Turkiye ile bir ademi tecavüz paktı itnzalayacağından bahsedip durujorlar. Boyle bir ?ey imzalansa dahi, Türkiyenin emniyet ve selâmetini, sadece bir kâğıd parçasuıa emanet etmek gafleüne düsecek tek bir Turk yoktur. Devletin tutrağn dürfist yol açık ve mevdandadır Siyasetimiz zateu umumî bir ademi tecavüz politikasıdır. Haklanmıza tecavüz edilmedikçe, banştan ayrthnayu; fakat bir tecavüz» uğrarsak sonuna kadar dövüşürüz. Aksini dusünebilenler, Türk milletitıi Lehlerden, Norveçlilerden, Holandahlardan, Belçikalılardan, Yunanlılardan, Yugoslavlardan, hatta Habeslilerden aşağı telâkkî eden aşağılık mahluklardır. Pek mahdud kimseler eski bir tabirle bir «şirzimei kalile» harieinde, butun Türk milletl, devletin tuttuğu siyaset etrafında tam bir birlik teşkil etmektedir. Ebedî Şef Atatürkün, Türk geneUğin* hitabının ?u ilâht cumlelerini unutmıyalım: •Ey Türk gencUği! Birind vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuıiyetini ilelebed muhafaza ve müdafaa etmektir. Ey Türk istikbalinin evlâdı, Işte, bo ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtac olduğun kudret danıarlarındaki asil kanda mevcuddur.» Yalnız Türk gencliğinin değil, erkeğUe Meccanî nakliyat Büyük iskeleler için husu^î vaourlar tahrik ediliyor Beyanname vererek hükumet tarafından, Anadolunun muhtelif yerîerme meccanen nakıllerini istıyenlere aid butun hazırlıklar bugun ikmal edılmış olacaktır Buçun Havdarpaşadan demıryolıle muhtelıf iç Anadolu şeh'rlerıne gıdecek vatandaşlann 'ıstelerı Df\İPt Demiryollan ıdaresine gonderılecektir. Verılen bır karara gore Devlet Denızyolları ıdaresi yolcusu fazla olan buyuk iskeleler için meccanen naklolunacaklan hususî vapurlarla nakledecek, fakat yolcusu az olan ufak Jskelelere gıdecek meccanî biletli volcuHr mutad posta vapurları ile götürüleceklcrdır Devlet umanlan umum müdürlüğü de bu meccanî yolcular için bazı tertıbat almıştır. Galata rıhtımından kalkacak olan bu vapurlann yolcuları ellerındeki biletlerı gosterince kendılennden harnelıye ucretı olarak mevcud tarıfenm dortte biri alınacaktır. Beyanname verdıkleri halde gıtmek ıstemivenlerin mecburî sevke +âbi tutulacağmı dun yazmıştık. Ancak kabule şavan mesru mazereti olanlar bundan istısna edılmiştir. Listeler bir taraftan Devlet Denizvnllan ve Demirvollan ıdarelerire venlirken dığer taraftan gıdeceklerin stmtlerıne gore kaymakamlıklara da tevdı ed'lmış olduğundan bılet tevzıatına hemen başlanacaktır Karadenizdeki kaza Demir şilepinin yarası sür'atle tamir edilecek Karadenizde Demır şılepi ıle Aktan şileui arasında vukua gelen kazaya aid liman riyasetı tahkikatı dun pazar oımasına rağmen devam etmıştır. Lıman fen heyetı reıshğının yaptığı tahk:kat bılhassa kazanın sebeb ve mes'ulunun tayınıne yarayacaktır. Şımdılık bilınen şey kazanın olduğu sualarda bu sahanın karanlık ve sisle mutekâsıf bulunmasıdır Her iki vapurun da yollarına sık sık düduk ve kampana çalarak devam ettıkleri alâkadarlara bıldırılmektedır. Kaza netıcesinde alınah yaralara gore hâdıseden Aktanı idare edenlerm mesul olduğu anlaşılmaktadır. Fakat hâdısenın vukuunda gerek Aktana, gerekse Demire süvarilerın kumanda etmedığı anlaşılmıştır. Alınacak raporlardan sonra diğer vapur murettebatının ıfadelerine muracaat olunacaktır. Demirde yapılan ilk kejıfler yaranın tamirinin çabuk olacağı kanaatini verıriştjr. Gerek Demir, gerekse Aktana sahib olan müesseseler yekdiğerini protestoya hazırlanmaktadır. Otomatik tuzak Gemlikte gene bir hırsız mahirane bir şekilde yakalandı Gemlık (Hususi muhabırımizden) Burada Israfü adında bır saatçı dükkânında iki aydanben altın kol saati kupe, yuzuk gibi şeyler devamlı oir gurette çalınmakta, fakat dükkancının butun dıkkatıne ragmen hırsiî bir türlu yakalanamamaktadır. On gun evvel koydeki zeyünHgine giden İsrafil, gaybubetinde dukkânıle bizzat meşgul olamıyacagı için buna şöyle bır çare düşunmüştür. İçerisine saçma doldurdufu bir av tüfegini dukkânın bölmesıne yerleştirmiş ve Uzerini duvar kftgıdile kapat mıştır. Açık olan tüfek tetığine bir iple agır bir demir parçası baglanmış, diğer bır takım ipler de zıkzak olarak dükkân zemınıne gerümış ve üzerleri çuvalla kapanmıştır. tki akşam evvel sekiz buçukta çarşı içınde isitilen bu silâh sesine kosanlar, on altı yaşında Şerafeddın adında bir çocugun dukkân içinde bacagından saçma yaralan alarak yerde >attıgmı gormuşler ve ceblnde elmas yüzuk ve saire ile dükkâm açtıgı anahtarları bulmuslardır. Bu suretle saatçi Israfilın otomatik tuzağma duşen hırsız, Müddeıumumllığe verilmiştir. Doğru değil ni? San'atkâr göçmenlere kolaylık gösteriiecek İzmir (Hususi) Sıhhat vc Içt mai Muavenet Vekâleti tskân Umam mudurlügü, haricden memleketımlze gelecek serbest goçmenlenn valnız eşya larının gidecekleri yere kadar parpsız nakledilmesinl ticaret eşyası için sa hıbleri tarafından naklıye parası odenmesi lâzım geldlğini alâkadarlara bıl dirmıştir Şımdıye kadar memleketimıze gelmış olan goçmenlenn hemen ekserisı mustahsıl vazıyetine geçirilmistir. Eun'.ardan ziraatle meşgul olmıvanlara ve san atkâr olanlara demircüık, marangozluk ve sair san'atlara mahsus malzeme verılmek suretile san'atkâr halme getınlmeleri muvafık gbrülmUş. ve bu husu^ta da emir gelmiştir Koylerde hıç bu goçmen fttıl vazıyette oırakıl mıyacaktır. Tramvay otomobil musademesi Şofor Hasan idaresindeki 2341 nu maralı otomobil, Perapalas yanındakı sokaktan anl ve işaret vermeksiTln çıkmış, bu sırada Tepebaşı lstıkametıne gıtmekte olan vatman Mehmedın idaresindeki 60 numaralı tramvaya çarp mıştır. Çarpma neticesi otomobilin on kı?mı hasara ugramış, tramvaya da hlç bir şey olmamıştır. Yeni bir tarihî düşünce, Ortaçağı islamiyetin çüaslle açmak isteyor. İzah edeylnrr Garbî Roma Imparatorluğunun sukutu (395) Akdeniz kültürünü parçalamamıştı. O kültür Lâtin ve Yunan kültürü olarak devam ediyordu ve bu yüzden Akdeniz dunyanm ekseni (mıhveri) olmakta devam eyleyordu Garbî Roma İmparatorluğunu yıkan kuvvetler yeni bir kültür getirmiyordu ve yıktıkları Romanm kültürünu alıyorlardı. Suriyeyi fetheden ve Afnkanın çimalinl elıne geçiren, İspanyayı islâm kılan islâmiyet Akdeniz kültür vahdetıni parçalamı? ve Avrupayı Sen nehrile Ren nehri arasından geeen bir eksemn etrafına sürmüştü Feodalite devri denilen devri açan Şarlman İmparatorluğuna islâmiyetin çıkışı sebebiyet vermişti. Bu İzaha göre Ortaçağı Muhammed açmış, İkinci Mehmed kapamıştır. Gerçi Ortaçağ İstanbulun Türkler tarafından fethile kapanmıştır. Fakat hınstiyanlık ve islâmlık mücadelelerlnin son perdesi Türklerin İstanbula girmeeile İnmemiştir. Akdenizin hıristiyan gölü (yahud aynı manaya gelen Lâtin gölü) ve Türk gölü olması davası haylt uzamıştı. Mondros muahedesile Türklük Akdetıiı kryılarından uzaklaştınlmış oluyordu. Selçuk Türklerinden daha büyük bir çehamet göstermiş ve Türklüğü daha çok ileriye gotürmüş olan Osmanlı Turkleri Selçuklann eserini dahi muhafaza edemez hale gelmişti: «Türk ordusu, ilk hedefîn Akdenizdir» diyen Türk Atasının emri, «İslâm ordusu, ilk hedefin İstanbuldur» diyen islâm peygamberinin emrine ne çok benzer? *¥* * * Gördes kasabası naklediliyor Gördes (Hususl) Gordaste heyelân netıcesinde bır kısım evlenn yıkılması ve gerıve kalanlann da vıkılma tehlıkesine maruz kalması üzerine kasabanın bulunduğu yerden uç kılometre şlmalde temiz bu havaya ve güzel *ir manzaraya malık olan «Taşhannam> mevkııne nakll kararlaşLinlmıştı Bu yeni şehlr yerinın evvelce harıtası yaptırıunış, bu defa da plânı ıpnzım ettırüerek Nafıa Vekâleti fen ışleri ır.udürlügunden tasdiklı olarak Beledıyeye gonderilmıştır. 3908 sayılı kanuna ek olarak bugünlerde hukumet tarafından Mület Meclisıne bir lâviha venlmiş bulumıvor Bu lâviha kanun hukmünü alınca zelzele heyelân sevlâb ve sair fifet'.er dolayısile nakıllerine lüzum ve zaruret hasıl olan şehır ve kasabalar arasmda devlet bütçesinden verilecek 250 bin llra tahsisatla Görde^in de lnsaat ve kurulma ameliyesıne baslanacakör. MÜTEFERRIK İaşe miisteşarı Kubilây ihtifali tzmır (Hususi) Kubilây ihtlfpü bu sene çok parlak şekılde geçmış ve hatıbler bu vesıle ıle, umuml vaziyeti de mutalea ederek butun Turk mille tmin buyük kahramanlıklar gostermeğe hazır bulundugunu tebarüz ettir mışlerdir. Emın olunuz kı, benı ancak, elle tutulur bu havalet korkutabıhr' Kadeh elunde, ateşin karşısmda ayağa kalktım. Kolu inmelı adam, yan gozle bana bakarak: Kendi duşen ağlamaz, dedi. Yırmi sekız senedir yaşıyorum, şimdiye kadar hayalete hıç rasgelmedım Ihtıyar kadın, donuk bakışlı gozleri alabıldığuıe açık, alevlere dalmış bakıyor, yermden kıpırdamıyordu. Evet, dedi, yirmi sekız senedir yaşamışsınız ama, zanedenm, bu eve benzer ev de gormemışsınızdır. Henuz ylrmi sekız yaşında olan bır insanın, goreceğı daha pek çok şeyler vardır... Goieceğı ve tahammül edeceği pek çok şeyler.. Ağır ağır başıru sallıyordu. Evlerinin ınsana verdıği korkuyu, bu iki ihtiyarın ayni şekıldeki ısrarlarile arürmağa çalıştıklanndan şuphelendim. Boş kadehımi masanın üstüne bıraktım ve oturduğumuz odayı gözden geçırdlm; odanın nıhayetındekı acaylb, eski aynada, kendunı, unkânsız derecede kısalmış ve genişlemış gordüm. Öyle olsun, dedim, eğer bu gece birşey gorursem, malumatım artmış olur, çunku, bu maceraya atıhrken, on ceden bir karar vermış değılim. Kolu inmelı adam, tekrar: Kendi duşen ağlamaz, dedi. Dışarıdaki kumlu yolda bır baston sesi, sonra, suruklenen ağır adımlar işitıldı, kapı, rezeleri uzerinde gıcırdadı, içerıye, otekılerden daha belı bukuk, daha lurışık, daha yaşlı bır ihlıyar gırdı. Tek bır koltuk değneğıne dayanıyoıdu, gozlerınin ustunde bir guneşlık vardı; yarı kıvrık alt dudağı, soluk pembe rengıle aşağı doğru sarkıyor, çuruk ve san dışleruü meydanda bırakıyordu. Dosdoğru, masanın ote tarafındakı blr kol:uğa doğru yurudu, beceriksız bır tavıra oturdu ve oksurmeğe başladı. Kolu nmeli adam, bu yeni gelene. aşlkâr bır nefretle baktı; ihtıyar kadın, onun geldığini gormemiş gıbı davrandı, sabıt nazarlarla, alevlere bakmakta devam et Şehnmızde bulunan İase musteşan Sefık Soyer yann Ankarava hareket eAgobun başına gelenler decektir Müsteşar perşembe gunü muh Halıcoglunda Bademlık sokağı 123 Izmitte tütün «atışları telif VekSletler mümessıllennden mü numarada oturan 12 yaslannda Agoİzmıt (Hususl) Şehnmız tnhısarrekkeb iaşe işbırligi heyetinin ilk top bun, boynundaki ipınden tutarak ot lar Başmüduru Reşad Koprulu tütun lantısına nyaset edecektir. latmakta olduğu dana, bırdsnb'ıe urkesatışları hakkında şu izahatı vermiştır: rek süratle koşmağa başlamış ve Ago« Mıntakamızda bu sene 6.5 milYalova kaplıcaları yon kilo tütün vardır. Bu tutünler bılBu sene 1 mayısta açılacak olan Ya bu da surüklemlşUr. Suruklenme netıcesi muhtelıf verle hassa İzmıt Hendek, Geyve, Pamuk lova kaphcalan ıçm hazırlıklar yapılova, Karamursel, Adapazan, Dü?^ede makUdır Yalova plâjı ise 1 ha^randa nnden agırca yaralanan Aeob Ş'şlı Çocuk hastanesınde tedavi altına alınıstıhsal olunmaktadır. Şimdiye kadar açılacak tır. mıştır. yarısı satılmıştır İdare tarafından saAvcıların kongresi tın alınan tutunlere değer fıatı verilmektedir. Son günlerde yen azlığı doAvcılar ve Atıcılar Bırligi seneUk Gemlik köylerinde feci Iayısile tüccarlanmız mubayaaiannı kongrelennı dun saat 14 te Alaykoşkünbir kaza biraz gevşettılerse de venıden isteklı o de cemiyet saîonunda yapmışlardır. larak almağa başladılar Esasen idareilk iş olarak yapılan idare heyetı 8eGemlık (Hususl) Burava bağlı miz, koyduğu fiatı hıç bir sebeble de çimüıde rıyasete doktor Atıf, aza'.ıklara Engorıcık koyundekı un fabnkasında giştınnemiş ve değiştırmıyerek muoa Remzi Kanadlı. Ruhi Kıroğlu, Niyaei rencberhk yapan Ahmed oglu Ahmed yaasına devam edecektir Kızıltepe ve Şakır, >edek azalıklara akşam uzerı elektrik lâmbalannı yakİdare, mıntakamız dahılinde basma Bahrive Kılıç, Husameddın Gdkengın mak hevesıne duşerek donmekte olan tutününe çok ehemmıyet vermektedır. Turgud Orhan seçılmişlerdlr. transmisyona elektrik dinamosanun Esasen burada istihsal olunan basma İdare heyeti intıhabını müteakıb bır kayışım raptederken buna kolunu kaptutünler İskeçe basma tutunlerinin ay senelik faalıyet ve hesab raporlan o tırmış ve dakıkada bın devir yapan dinidlr. Basma tutunun kilosunu 150 ku kunarak tasvıb ve idare hejetı ibra e namoda elektrik kablolanna da san ruşa kadar satın almmaktadır. larak çok acıklı bır surette olmuştur dılerek kongreve mhayet verılrr'ştir. kadmile, çocuğile, ihtiyarile bötoa Türk milletmin .Amentusü» budur. Zabıta vak'alan Batarfcöyunde Kartaltepe caddesinde 53 numarada Bayan Meleğe aid ahşab köskte uşağın dalgınhkla bıraktığı yanar sigara bir yangın başlangıcma sebebiyet vennişse de süratle yetlsen İtfaiye tarafından genişlemesine meydan verümeden söndurülmüştür. £ Şişli Halâskâr Gazi caddesinde 156 numaraU Artlnln fınnında ocagın dıs tarafındanki tahtalann tutuşması netıcesi yangın çıkmışsa da süratle söndürülmustür. £ Şoför Hasanın idaresindeki 3630 numaralaı otomobil, Bahçekapı cad desmden geçerken Beyoglunda cturan 12 yaslannda Jako Bahar adında blr Musevi çocuğuna çarparak yaralanmasma sebebiyet vermıştir. jf Galatada Rıhtım caddesinde Şevketın 23 numaralı Tapa fabnkasında işçi Kadri, kazaen ellni makineye kaptırarak iki parmagınm kesılmesine sebebiyet vermiş. Beyoglu hastanesınde tedavi altına alınmıştır. Ktrmıxı oda NAKLEDEN.HAMDPVAROGLU Ben Syle istıyorum, diye cevab verdim. O zaman, güneşhkli adam, benim mevcudıyetımı farketti, yüzümu gbrmek ıçın başmı, genye ve yana devırdı. Ufacık, parlak ve ateşli gozlerini bir an için gordüm Sonra oksurmeğe ve tukurmeğe başladı. Kolu inmeli adam, blra surahisini yenı gelenin onune surerek: Niçın içmiyorsunuz? dedi. Güneşlıklı adam, tıtrek elıle bir bardak bira doldurdu, bir o kadar da, tahta masanın üstüne doktu. Bırayı kadehıne doldururken ve ıçerken, duvarda, devâsâ bir golge, onun hareketini taklid edıyordu. Doğrusunu sdylemek lâzımgelirse, bu gulünc bekçılerle karşılaşacağımı hiç tahmın etmiyordum. Bencet ihtıyarlıkta, gayrıbeşerî bir lıal vardır; ınsana mahsus hususıyetler, ıhtiyarlardan, hergün bir parça daha uzaklnşır gibidir. Bu üç kişi, ölü sukutlan, ikibüklüm yürüyüşleri, yahıız bana değil, biribırlerine karşı da gösterdıkltri, apaçık soğuklukla, benim üzerimde, birer hasta tesıri yapıyorlardı. Beni lutfen o perili odaya götürseniz de, rahat rahat yerleşsem, dedim. Oksürüklu ihtiyar, başmı, öyle şiddetle geriye doğru attı ki ürperdim; ayni zamanda, kırmızı gozlerıle, güneşıiğınin alhndan, tekrar bir nazar fırlattı; fakat hıç birisl, sözüme cevab vermedi. Bu üç kisiye, sıra ile bakarak, bir dakika bekmızı odaya gıdersenız... Ihtıyar kadın, onun sözümi kesti: Her geceden fazla, asıl bu gece... Yalnız gıdeceksıniz. Pekâlâ, dedim, hangi yoldan gideceğım7 Geçıdı takib edip, donemeçli bir merdivene açılan kapının onune kadar gıdersıniz. Bu merdıvenden çıkıp, bır sahanlığa varırsmız. Orada, perdeli bir kapı vardır. O kapıdan gırer, uzun bir korıdorun nıhayetine kadar yurursunuz. Kırmızı oda, basamaklann en sonunda, sol koldadır. Acaba iyi anladım mı? Dedim ve onun tarifini tekrarladım. Yanhş anladığım bir noktayı tashıh etti. Güneşlikli adam, başını hep o acayib şekilde sallayarak, üçuncu defa bana bakn: Sahi, oraya... gidiyor musunuz? diye sordu. İhtiyar kadın: Her geceden fazla, asıl bu gece, dedi. Kapıya doğru yürüdüm. Buraya bunun içın geldim, dedim. O esnada, güneşlikli ihtiyar, yennden kalktı, sarsak adımlarla masanın etrafmdan dolaştı, otekilerin ve ateşin yamna geldi. Kapuıın önüne gelince dondum, her üçünun de, birbirıne iyice sokulmuş, ateşin aydınlığı önünde birer gölge gibi siyah; ihtiyar yüzlerinde bir korku ıfadesıle, bana baktıklarını gordum. Kapıyı açtım. Geceniz hayırlı olsun, dedim. Kolu inmeli adam: Kendi düşen ağlamaz, dedi. Mum, alev alev yanıncıya kadar kapıyı açık tuttum, sonra kapattım, buz gibi soğuk ve akislı dehllzde ileriledim. Doğrusu, Kontesın, şato>u ve İçınde toplanıp oturdukları kapıcı ku'.ubesındeki, kararmış eskı zaman eşyasını muhafazalarına tevdi ettiğı bu uç emektann acayib halleri, zıhnimi sakuı ve muspet bu halde tutmak içın sarfettığim gayrete rağmen üzerimde şiddetü bir tesır yapıyordu. Bu ihtıyarlar, kehanetlere ve buyucü karılara uıanılan bir devrın, cin ve perinın ınkâr edılemedıgi daha uzak bir devrin insanlarına benzıyorlardı Hayatları bile hayal gıbiydi. Esvablarının bıçlrru, olmuş dımağlarm bırınden doğmuş bir modaya uygundu Odalarının suslerı ve eşyası heyulâî bir manzara arzedıyordu; bugunkü dünyada vucudlerinden ziyade hayallerile mevcud, yok olmuş insanlardan kalma şeylerdi. Sonra, kendımi zorlayıp bu fikirlerı uzaklaştırdım. Yeraltındaki uzun dehlizde bir hava cereyanı esiyor, mumun alevı çırpmıyor, golgeleri zıplatıyor, titretiyordu. Donemeçli merdivende akisler ötüyordu. Bır golge, sürünerek peşimden gehyordu, bir başka golge, önümden, karanlıklara doğru kaçtı. Sahanlığa geldim, orada, işltir gibi olduğum hafıf bır gurültüyü dınlemek içın, bir lâhza durdum; sonra, mutlak sessizhğin verdiği emniyetle, perdeli kapıyı ittim, koridorun methalinde, kımıldamadan durdum. Hiç beklemediğim bir manzara karşısında idim. Ay, buyük merdıvenin koskoca peneeresmden giriyor, eşyayı ya koyu bır karanlığa, ya fazla bir ışığa boğuyordu. Hersey yerli yerındeydi. Ev, on sekiz aydanberi boş olduğu halde, henüz dün boşalmış zannedilebilirdı Kollu şamdanlarda \âlâ mumlar vardı; hahlann ve cılâlı doşeme tahtasının üstüne biriken toz öyle yeknesak dökulmüştü ki, ay ıçığında gözle gdrulemlyordu. İleriye doğru bir adım attım, ve İslâm Turkleri İstanbula girer ve Vlyanaları muhasara ederken İspanyadaki islâmlar da 800 senelık bir haklmıyetten ve 3700 kanlı seferden sonra Tarık'ın fetheyledığı dlyarlardan çıkıyorlardı. İslâmlık ve hıristiyanhk cereyanları zıd ve musavi ıkı paralel kuvvetın yerınde donen manzarasıru arzediyordu O zaman deniz gibi büyülü bir hayat çanağı olan Türkluğun lçınden Barbaros kardeşler çıkülar ve tıpkı Ataturk gibi tek askersiz ve tek parasız emiri olduklan denizin üzerıne atıldılar. Üçuncu sefennde İlyas ?ehid duştü. Oruc islâmıyeün ve Türkluğun sinesine bir hançer gibi saplanmış olan Rodos şovalyelerinm eline esır düştü; azmıle esaretten kurtuldu. Denizler emirlerinm şehamet hayatları da iki «İnonü» zaferile başlar Çok ufak iki galyotla hıristiyanlığ'n merkezi olan Romayı vurmak isteyen Oruc, Papa Ikincı Jul'ün rastladığı ve blrbırınden 30 mıl açıkta seyreden iki büyuk sennesinı birbiri ardından ele s»eçirmiş, boylece Birinci ve İkıncl Inonlerıni vucude getirmiştir. Teşbihim burada bitmez. Oruc, mukadderatında taşıdığı Türkluğun mukadderaüm bu zaferlle teraın etmis ve bu zaferile idbarlarını ebedıyyen yenmiştır. Düşunmelı ki Orucun maıyetı bıle, 18 sıralı kurekle ışleyen kuçuk gemllerıle 50 çift kureğın sur'at verdığı kendi gemılerınden kıya» edilemiyecek kadar büyük Bekâr odalarından eşya çalan hırsız Huseyin adında boşta gezer Diri Bakırkoyunde bekârlann yattıgı kahveye dadanmış ve bir fırsatını bularak dort bekârın vattığı odaya gırmiştir. Husevın burada dort bekârın Lirblrlenne hak geçirmıyecek bir intızam dahılınde muhtelıf gıyecek eşyalannı çalarak kaçmıştır. Gece odalanna gelen bekarlar, eşyalanmn çalınmış oldugunu anlayınca polıse muracaat etmişlerdir Kısa blr tahkikatı muteakıb Hüseyin, çaldıgı eşyadan bir caketı Yasef isminde bir skicıye satarken suç üstunde yakalanarak Adlıyeye teslim edılmiştir. Dün. curmu meşhud nöbetçısl asliye dordüncu cezada yapılan muhakemede Hüseynın suçu sabıt görulerek öort ay yirmı gün hapse mahkum edılmıştır. Yeni gelenin öksürüğü bir lâhza diMesruk eşyayı bılmıyerek satm al nınce kolu inmelı adam, tekrar: mak istedigi anlasılan Yasef beraet et Soyluyoruzn... Kendi dusen ağlami?ür. ı maz!.. dedi. j Biraz daha yüksek sesle: Beni lutfen o perili odaya götürürseniz, sizi huzurumun verdiği sıkıntıdan kurtarırım, dedim. Kolu ınmeli adam, ayaklarıma bakarak: Kapının yanındakı etajerin üstunde bir mum var, dedi; fakat, bu gece kır bırdenbıre gerıledım. Methalde, çıkıntt teşkd eden duvarın arkasında kaldığl için goremedığun bronz bu grup vardı. Gölgesi, beyaz duvara, şayanı hayret bir keskinlikle aksedıyor, bana, pusuda bekleyen bır adam zehabı veriyordu. Belkı yarım dakika taş kesılıp kaldım. Sonra, elım cebımdeki rovolverimde, İlenledım, ay ışığında parıldıyan bir ganimed ve bır kartal heykehle karsılaşüm. Bu hâdıse, sinurlerimi bir an yatıştırdı ve bır masanın üstunde duran porselenden bur Çınli, ben önünden geçerken sessizce başını salladığı vakit, hiç korkmadım. Kırmızı odanın kapısı ve oraya çıkan basamaklar karanlık bır koşedeydı. Kapıyı, açmadan evvel bulunduğum mevklm mahıyetini iyıce anlayabilmek uzere, eumdeki mumu her tarafa gezdirdım. Benden evvel şatoda geceleyen adaml orada bulduklarını hatırladım ve bu hikâyenin tahatturu ıçıme anî bir korku verdı. Başmu çevınp ganimed heykebne bir goz attım ve tarmızı odanın kapısını oldukça telâşla açtım. Glrdım, kapıyı derhal orttüm, iç tarafta kılld üzerinde bulduğum anahtan çevirdım, şamdarumı kolum yettığı kadar yukseğe kaldurarak, geceyi geçireceğım mevkım dekorunu muayene ettim. Burası, gene dükün, içınde olduğu kırmızı oda İdi. Daha doğrusu o burada can çeklşmeğe başlamıştı, çünku, kapıyı açmağa muvaffak olmuş, kapı önundeki beş ayak merdivene boyluboyunca uzanıp kalmıştı. Şatoyu hayaletlerle dolduran masallan boşa çıkarmak ıçın yaptığı cesurane teşebbus boyle neücelenmişti. Kalb sektesinm, hurafeye hiç bir zaman bu kadar hızmet ettığıni hatırlamıyordum. Bu oda hakkında, daha eski masallar da vardı. Meselâ, kocasmm, korkutmak için şaka yaptığı «enc ge'mın i akıbeti, pencerelennın karanlık camlarile, kuytu koşeleri ve yataklıklarıle, bu koca odayı gorunce, İnsan, bu karanlık köşelerden, dehşet dolu bu zulmetlerden efsaneler çıkmış olmasuu hakh buluyordu. Elimdeki mumun ufacık alevi, aydınlığı odanın bbür ucuna kadar gonderemiyor, etrafında bir esrar umrnanı burakıyordu. Yaıin bitecek