17 Nisan 1941 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

17 Nisan 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Nisan 1941 CUMHURİYET Yugoslavyanm mukadderatı J* ngiliz kaynaklannm YugoslavyadaII ki v^ziyet hakkında edindiği kanaII at, Yugoslavya ordusunun artık şirazesi bozuhnuş ve dağümış olduğu merkezindedir. Bu ordu artık bir kubmandaya tâbi olmadığı için ötedeberide münferid ve mahallî harekeılerde bulunmakta, bilhassa istilâ kuvvetlerinin muvasala hatlanna karşı çete harbleri yaparak düşmanı mümkün mertebe zarara uğratmağa çalışmaktadır İngiliz kaynaklarından gelen haberlerin hakikate ne derece mutnbık oldugunu bilmiyoruz. Fakat Yugoslav ordusunun harekâtı hakkında malumat gelmemesi, bu ordunun muntazam ve birleşik bir varlık olmaktan çıktığını teyid ediyor. Yugoslavlar, daha doğrusu Sırblar ötedenberi çete muharebelerinde gösterdikleri hünerle tanınmış, ve bu çeşid muharebelerle hasımlannı iyiden iyiye İz'aca muktedir olduklannı tebarüz ettirmiş olduklan için Sırb ordusunun birliğini ve topluluğunu muhafaza edememiş olması, Sırb çetelerinin askeri bir variık göstermiyeceklerini ifade etmezse de bu varhğin hasmı ne derece izaca muvâffak olacağuu kestirmek, şimdiük kimseni nelinde değildir. Yugoslavyanm şahid olduğu diğer bir hâidse, Mihver devletleri tarafından teşkil olunan ve istiklâlini haiz olduğu iddi'ik kimsenin elinde değildir. Bu devletin başına, Yugoslav Kralı Aleksandr'ın katline iştirak eden ve bu yüzden idama mahkum olan, fakat İtalyaya sığmarak kurtulan Hırvat lideri doktor Pavliç getirilmistir. İtalyanm himaye ettiği bu terorbt Hırvatm, yeni Hırvat devlelinin başına geçirilmiş olması, Mihver mehafilinin Yugoslavyayı parçalamayı esasen düşündüklerini ve bu düşüncelerini tatbik nrası gelince kullanacaklan unsurlan, evvelden hazırladıklarmı ve himayclerine de aldıklannı apaçık gösteriyor . Ayni hâdisenin delâlet etitği ikinci mana, teşekkül eden yeni Hırvat devletinin Mihvere tâbi bir kukla devlet olduğu ve bilhassa Almanya he^abına Adriyatik denizine doğru bir mahrec teşkil edeceğidir. Buna mukabil Yugoslavyanm bir parçası olan Karadağın İtalyaya verilmesi ve bu suretle İtalyanm hoşnud edilmesi kuvvetle muhtelmeldir. Fakat bu hareketin İtalyayı ho>nud etmekten çok uzak kalacağı şüphe götürmez. İtalya, işlediği siyasî hatalarla, bilhassa Yunanistana tecavüz etmekle AJmanyanm Adriyatik sahiline inmesınj kolaylaştırmış ve AJmanyanm İtalya ile bu denizi paylaşmasına sebeb olmuştur. Bunun vereceği netice ise, İtalyanın Almanya karşısında daima tâli bir mevki alması ve daima Almanyanın emrinde bir madun vaziyetinde kalması olacaktır. Fakat Mihverin bütün bn tedbirleri, bütün harbin neticesine bağlıdır Almanya, geçen Büyük Harbde de Srrbistanı çiğnemiş ve Sırb hükumeti yabanci topraklara dahi sığınmış, fakat harbin neticesinde Almanya bütün bu havaliden çekihniş ve daha büyük bir Sırbistan, bir Yugoslavya doğmuştu. Tarihin tekerrür edip etmiyeceğini, hep birlikte göreceğiz. Ergani tahvillerinin ikramiye keşidesi 97412 numara 30 bin ve 37282 numara 15 bin lira kazandılar 3,000 Ankara 16 (a.a.) Maliye Vekâleti 49914 3,000 ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Ban112549 3,000 kasından: 197417 21402 909 İkramiyeli, yüzde.5 faizli 1933 Erga909 53704 ni istikrazı tahvillerinin bu gün (16/4/ 909 1941 çarşamba) Merkez Bankası bina138923 smda Maliye Vekâleti, Merkez Bankası 909 148226 ve diğer bankalar mümessillerile noter 909 183865 huzurunda yapılan 16ncı ikramiye ve 909 195906 8 İnci amorti keşidesinde: Ve ayrıca 289 numaraya 40 ar lira ik ramiye, 7,200 numaraya da amorti isa 97412 numaraya 30,000 lira, 37282 » 15,000 > bet etmiştir. TÜRKOLOJI BAHİSLERİ Vanî Efendi kitabeleri Büyük Türk müfessiri (Vani Mehmed Efendi) nin asırlarca milliyet hislerimizi uyuşturan medrese zihniyetine isyan ederek tefsir sahasında nasü bir Türkçülük nazariyesi kurduğundan evvelce bahsetmiş ve hattâ bu nazariyenin mühim kısımları nı aynen tercume ve iktibas etmis tim (1). Avrupa kültür dairesinde ancak Ondokuzuncu asırdan İtibaren belirmeye başlıyan milliyet fikrinin Türkiye kültür dairesinde daha Onyedinci asırdan itibaren alemdarlığını yapan bu eşsiz müfcssir o devrin taassub karanlığını şimşek gibi fikdrlerle sarsıyor, tefsirinde ve vaızlannda hep ayni esaslan müdafaa ediyordu: 1 Kur'anın muhtelif âyetlerinde Arab kavminin yerine geçeceğinden bahsedilen kavim, Türk kavmidir; 2 Oğuz Türklerinin fütuhatı dil ve kültür itibarile bir çok milletleri Türkleştirmiştir; 3 Şiîliğin taammümü islâmiyeti büyük bir tehlikeye soktuğu zaman sünniliği Türkler kurtarnuştır; 4 İslâm küitürünün bir çok büyük simalan Türktür; 5 Osmanh imparatorluğumm teşekkülü, Anadolu Türklerinin Mongol istilâsı üzerine garbf Anadoluda tekâsüf ederk Rumeli ve İstanbuhı zaptetmelerinden mütevellid tarihî bir netice demektir; . 6 Bütün milletlerden fistün olan Türk kavmi yeryüzünde Kur'anla mübesşer ilâhi bir rol oynamaya memurdur. Bilmek de lâzım! ir eksik hkrayı lâtifelerimiz arasında tekrarlar dururuz. Guya: Bir fakir adam bakkal dükkânına gitmis, sormuş: Bakkalbaşı! Sende un var mı? Var. Yağ var mı? Var. Şeker var mı? ( Var. Ayol, ne duruyorsun? Helva yapıp yesene! Ve fıkranm alttarafı yoktur. Ben nice bakkallar gördüm ki; hepsinde bu maddeler vardı ve hiç birisi helva yapıp yemiyordu. Çünkü efendim; insanda un, yağ, şeker olması helva yapıp yemeye kâfi değildir. Bakalım o bakkal helva yapmasını biliyor mu? İşte hkranın eksik tarab bu! Helva yapmasmı bilmedikten sonra istediği kadar un, istediği kadar yağ ve istediği kadar şeker!. Ne işe yarar? Gene derler kl: Ya at var, meydan yok! Ya meydan var, at yok! O da boştur erenler! At da olur, meydan da olur. Eğer binici olnıazsa gene ne işe yarar?.. Diyecegim şu ki; diinya ahvaline hab p da şaştıgımu manzaralar karşısında bulununca: Acaba neden helva yapmaz? diye düşündüğümüz oluyor. Cevabı budur: Helva yapmasmı bilmez U yapsm! Halbuki beride ne yağı, ne unu, ne şekeri vardır; fakat helva yapmasmı bilir ve eline geçen her şeyle helva yapmaya çalışır. Fransada sığır Işkembesinden kadm çantası, balık derlsinden kravat yapıyorlarmış. İşte helva yapmasmı bilenler böyle helva yapümıyacak şeylerle bile şanslarmı denerler. Amma diyeceksinlz ki: Geç kaldılar! Doğru raülâhaıa! Lâkin hayatta kaçırılan bin brsat önünde, yakalanan bir fırsat çok defa zaran telâfiye kâfi gelebilir. Frenkler: Mleux vaut tard que jamais! derler. (Hiç yoktan geç olmak evlâdır) diye tercume edebiüriz. Biı de bu vadide: Geç olsun da güç olmasuı! deriz. Hep bir kapıya çıkar. Unutmamalı ki; en küçüğünden, en büyüğüne kadar işler bu helva davasına benzer. İyi helva yemek, hatta sadece helva yemek için un, yağ ve şekere malik olmak kâfi değildir. H»U;a. kavurmasını bihnek gerektir. Onun için: Gencler! Hayatınız ve sizin ömürlerinizden örülmüş olan milli hayatın tatlı geçmesi için öğrenin! Daima öğrenin vc hep öğrenin! Tâ ki ağu tadile helva yiyebilesiniz! İsmait Hami zum kitabe var: eser bile kalmamış: Şimdi yalnız tür Eddâî İlâUâh besile câmii kalmış. Köyün münevver Elmülteci ilâ eivarill&h leri bizi doğru oraya götürdüler. MuhammedülVani revvahAllâhu ntCâmi kubbesiz bir köy mesçidinden, hehu türbe de ona bitişik bir odacıktan İbaDiğer taştaki şu ikinci kitabe de veret. Mesçid kapısının üstünde şu manfat tarihine aid: Fi yevmilcum'a Essâlise aşer Min Zilka'det İlmünseHki fi Şühuri (ittet Danişmend Rumanyada şiddetli ^Dövîzlerin tethiş kararları vasatî fiatı İdam hükümleri genişliyerek derhal tatbik ediliyor Biikreş 16 (a.a.) Stefani. Umumî nizama vatandaşların ve devletin emniyetine karşı işlenecek cürümler İçin idam hükümlerinin infanna başlanmışbr. Evvelki gün Bükreşte bir kitabcıyı öldüren iki kişinin muhakemesi dün akşam bitmiş ve her İki katil derhal İdam edilmiştir. T a b a n c a saklayan iki g e n c d e idam e d i l e c e k Bükreş 16 (a.a.) «D. N. B.» Dün Başvekil General Antonesko'nun riyasetinde toplanan nazırlar heyeti 10 tabanca sakladıklan için Galatz'da idama mahkum edilen iki gencin cezalarının infaz edilmesine karar vermiştir. General Antonesko, vazifelerini bir taraf bırakarak siyasî faaüyette bulunan Vaşinğton 16 (a.a.) Ruzvelt dün kooperatif teşkilâtı şeflerlnin değiştirilgazetecüere beyanatta bulunarak ödünc melerini emretmiştir. verme ve kiralama kanunu mucibmce Çin tarafından tevdi edilen ihtiyac listesinin tetkik edilmekte oldugunu söylemiş, fakat tafsilât vermemistır. Vaşingtondaki Çin büyük elçisi Hu Şih ile yaptıgı mülâkattan bahseden Vlchy 16 (a.a.) Ofi Fransız a Reisicumhur, bu mülâkatta feferruata jansı bildiriyor: aid muhtelif meselelerin görüşülduğünü Ekserisi Grenoble ve Toulouse ü bildirmiş ve Amerikan hukuraetinin taniversitelerlne ald olmak üzere 20 klb ettiği demokrasilere yardım »yasekadar Türk talebe bugünlerde Pa tini değiştirebilecek son günlerde hiç ris Berlin yolu Ue İstanbiıla jtfde birşey olmadağını ve bu siyasetin Çin ceklerdir. Bundan evvel bir kac ka için de tatbik edildiğini lâve etaıştr. file daha hareket etrilişti. Bu taleÇin çeteleri geniş hareketlere beler son kafileyi teşkil etmektedir. Ankara 16 (Telefonla) Borsada kote olan veya olmıyan dövizlerin önümüzdeki mayıs ayındaki vasati fiatlan tespit edildi. Buna göre: Bir sterlin 523 kuruş, 100 dolar 131 lira 15 kuruş 25 santim; 100 İsviçre ffangı 30 lira 11 kuruş 25 santim, 100 drahmi 99,50 kuruş, 100 leva 162.25 kuruş, 100 peçeta 12 lira 91 kuruş 25 santim, 100 dinar 3 lira 17 kurus, 100 yen 31 lira 7 kuruş 75 santim. Amerika Çine yardım edecek J Halkçılığını mezar taşına kadar geçirten bu milliyet pîrinin toz içindeki lâhdiyle çatılan yıkılacak hale gelen türbesi bugünkü bakımsızlığından kur(Vanî Efendi) Hicretin 1096 ve Milâ rulacak olursa, yarınki nesillere Türkdın 1684 tarihinde vefat ettiğine göre, çülük tarihinin en kıymetli âbidelerinbu kitabedeki 1084 tarihinin vefatından den biri devredilmiş olur. sonra ve belki de türbesi yapılırken ilk tsmafl Hami DANİŞMEND inşa tarihi olarak konulmuş olduğu dördüncü mısrâdaki sarahatten anlaşılı(1) Bk.: «Cumhuriyet», 11 tr.art yor. Bunu istinsah ettikten sonra Müze 1941 nüshası, s. 3, «Vanî Efendi nazamüdirile beraber türoeye girdik. İçe riyesi». ride tek bir mezar var: Beyaz mermer(2) Naimâ tarihi, 1280 İstanbul tab'ı, den yapılan bu mezarın iki taşı arasına c. 5, s. 55 ve İbnülEmin Mahmud Kesonradan tahtaJar konularak bir gan raal, «Divanı Yahyâ» mukaddemesi, duka şekli verilmiş ve üstüne de devir 1334 İstanbul tab'ı, «. 46. devir yeşil çuhalar örtülmüş: fakat mer(3) «Güldestei riyâzı irfan ve Vemer kısımlar tamamile açıkta bırakıl fiyâtı dânişverânı nâdiredin», 1302 raış; baş tarafındaki taşta şu kitabe o Hudâvendigâr Vilâyet Matbaaaa tab'ı, s. kunuyor: 210. Kudvetu ulemâ'ilâmilin (4) S. 211, not 7. Zübdetü fudalâ'ilkâmilm (5) Bu satırdaki «tis'un» kelimesi Ennıîttfcu btlhaJc i'rab kaidesine göre «tis'in» olmak icab Elvâızu Ülhalk ederdi. seyyid MehemmedülVani Etti bu câmi'i şeriji bina Faztlv. kâmilü hasibü nesib Nevver Allâhu kabrehu ebedâ Sene 1084 Ve tis'un ve etf (5) Sentt 1096 3 Şanghay mıntakasında büyük çeteler faaliyete geçti Fransadan 20 talebemiz geliyor bafladılar yolunda çok geniş adımlar atmalarmdan sonra büyük devletlerin Balkanh milletfer arasında yeniden adavet ve kfaı hislerini uyandırmak için yaptıklan bu müdahaleler, milletler arasındaki münasebetleri ancak tereddiye uğratacakür. Yugoslavya ve Bulgaristan: Bulgaristan hükumeti, Yugoshulann Bulgar hudud muhafızlanna taarruz ettiklerini, Yugoslavya Sofya sefareti erkânuun Bulgaristan dahilinde ihtilâl tertibile meşgul olduğunu ve bir takım ihtilâlciler ve suikasdcüerle temas ederek bunlan faaliyeet sevkcttiğini iddia ederek Yugoslavya ile siyasî münasebetlerini kesmiştir. Bulgar hükuiıetinin bu hareketi, Yugoslavyaya karşı mubasamat ilânı için bir mukaddemc midir? Yoksa bu hareket bu kadarla mı kalacaktır? Buna dair yeni malumat yoktur. Fakat bugün Bulgaristan, Alman işgali altında olduğu için, onun her hareketi, Alman işgal kuvvetlerinin emir ve iradesine bağlıdır. Alman işgal makamatı, Bulgaristanı, en miişkül vazlyete düşen komsusuna ve ırkdaşına kar(i faaliyete geçirmek isterlers«\ Bulgarlar da onlara güvenerek bn arkadan hançerleme hareketini ihtiyar etmekte, belki tereddüd etmezler ve bu suretle Yugoslavyayı yıkmağa yardım etmeyi belki de bir «kahramanlık» sayarlar. Fakat vaziyetin bu mahiyeti almak istidadında oldugunu gösteren hâdiseler henüz vuku bulmamıştır. Bu hâdiselerin vtıkuu Balkanlarda, kolay kolay önü alınamıyacak, somı getirilemiyecek yeni buhranlar ve yeni tezebzübler devri açar. Balkanlann anlaşmak ve birlcşmek Halim ağabey, sigarasırun dumanlarını savurarak yanaklarını şışire şişire; memnun gülüyordu: Trikotaj fabrikası... Bizimkinden, daha büyük fabrika. Yevmiyeler, daha dolgun. Benimle beraber gelirsen, hakkında hayırlı olur. Fikri, ustabaşı Halim ağabeyi, namuslu, doğru sözlü, erkek adam olarak tanımıştı;. ona inanıyordu: Peki ağabey! Yok, birden, peki! diyiverme. Ben. oranm yabancısıyım. Sen de gelirsen, birbirimize destek oluruz. Ben, çok bırakmam, seni, usta yaptırırım. Sağ kolum olursun. Sen, daha, fabrika hayatı nedir, bilmiyorsun. Sana inanıyorum ağabey! Ustabaşı, onun omzuna vurdu: Arslan çocuksun Fikri! Bugün, öğle yemeğine bendesin. Kahve paralarını verdi, kahveden çıktılar, civardaki piyazcılardan birine girdiler. Halim ağabey. memnundu: Göreceksin Fikri; orada yaşayacağız. Bir hafta sonra, Fikri, Halim ağabeyle birlikte, kravat fabrikasmdan çıkmış, trikotaj fabrikasma kaDilanmı§tı* Şanghay 16 (a.a.) Çin gazetelerinin verdiği haberlere göre, büyük bir Çin çete kuvveti, Japon münakatâtuu tahrib ettikten sonra, Hangçov Şanghay yolu ile Şanghaya doğru ilerlemektedır. Bu büyük Çin çetesi, 64 kllometre cenubu garbide kâin Kinşan ve Pingu mıntakaYunanistanda: larından hareket etmiştir. Bu Çin kuvYunanistanda müttefik ordulann, dağ vetinin öncü kıta'larında baa motörlü lık bir sahada teşkil ettikleri müdafaa cüzütamları da vardır, hattı, Alman taarnızuna mukavemet etBu haberlere göre, binlerce Japon mektedir ve Almanyanın bu hattı yar askeri, bu Çin hareketini karşılamak mak İçin vuku bulan teşebbüsleri şim için Şanghaydan Ueriye gönderilmiştir. diye kadar bosa gitmiştir. Bu müdafaa hattı, motörize kuvvetlerin iterileyemi Portekizin harbden gördüğü yeceği arazide vukua getirilmiş ve bu zararlar hattm geçidlerinl müdafaaya büyük biı Bordeaux 16 (a.a.) Ofi Fransu ehemmiyet verihniştir. ajansı bildiriyor: Şimdilik vaziyet bu merkezdedir ve bu Harb, Portekiz ticaretine büyük vaziyetin inkişaflan merakla takib olun zararlar vermektedir. maktadır. Commereio dö Porto gazetesine Afrikada: Şimalî Afrikada Almanlar, Sollum'dan 1leri gidemediler ve iki taraf burada birbirlerile temasa devam etmektedirler. Şarkî Afrikada yalnız üç mevkide İtalyan kuvvetleri kahnıştır ve bunlaı Dessi, Gondar ve Çimma vilâyetlerindedir. İtalyan kuvvetleri 40.000 İtalyan ve 36 bin Afrikalıdan mütesekkildir. Bu kuvvet mütemadiyen esir vererek ve mütemadiyen firarlara nğrayarak erimektedir. Bu mevkilerin işgal edihnesi ve bu kuvvetlerin teslim olmasile şarkî Afrika harekâtı son bulacak ve o zaman İngiltere yalnız şimalî Afrika harekâtiVaşinğton 16 (a.a.) Ruzvelt, le meşgul olmak imkâmpı elde ede Macaristanla Yugoslavya arasında harb hali mevcud oldugunu ilân etcektir. göre, yabanci vapurlar Mozambik ve Angolaya uğramıyorlar. Porte kiz müstemlekelerinde tlcaret mübadelelerinin dunnası üzerine normal iktısadi hayat sarsılmıştır. Gazete seyriaefain meseleslrün halli, müstemlekelerden Pçrtekize yapılan ihracatın artırüması lüzumunda ısrar etmektedir. Ofi ajansı bu malumat a, Portekiz müstemlekelerinin geçen seneden beri Portekizle filen münakaleden mahrum olduklannı Uâve etmektedir. Amerika Macaristanı mütecaviz ilân etti Bugün muhakkak olan nokta gcrek Balkanlarda, gerek şimalî Afrikada vaziyetin karanhk ve buhranlı olduğudur. Fakat bu buhranlann netice üzerinde müessir olacağuu zaannetmeğe henüz yer yoktur. ömer Rıza DOĞRUL Daha kapıdan girerken, Fikri, Halim ağabeyin, doğru söylediğini anhyordu. Fabrika, daha büyük, daha muntazamdı. Makineler, ayarlan şaşmayan saatler gibi işliyor; işçiler, an gibi çalışıyorlardı. Fikri, buraya, çabuk ısındı. İstekle çalışıyordu. Halim ağabey, sözünde durmuştu. Umulmıyacak kadar az zamanda, Fikriyi usta, yaptırtmıştı. Günün birinde, Halim ağabey, onu, gene bir kenara çekmişti: Öğle tatilinde beni gör. O, gene: Peki"ağabey! Demişti ama, şüphelenmişti: Galiba, beni başka bir fabrikaya götürecek. Öğle tatilinde beraber çıktılar; Halim ağabey, bu sefer, Fikriyi bir lokantaya götürmüstü: Hem yemeğimizi yeriz, hem de konuşnruz. Ustabaşı, bir taraftan yemeŞini yiyor, bir taraftan da anlatıyordu: Şimdi beni, bir dokuma fabrikasından istiyorlar. Yevmiye, daha doleun. Altı ay sonra, ayhğa bağlayacaklar. Seni, orada ustabaşı yaphrtırım. Ama. ne fabrika, bir görmeli*in Fikri! Fikri. dayanamadı, gülerek sordu: miştir. Macaristanın Yugoslavvaya hiç bir sebeb olmadan taarruz ettiğini ilâve eylemiştir. Bu beyanname, Birleşik Amerika bitaraflık kaidelerinin bundan böyle bu iki memleket hakkında da tatbik edileceğini bildirmek için neşredilmiştlr. I (Vanl Mehmed Efendi) nin Onyedinci asır medresesine karşı bu alevli füdrlerle ortaya atılmasındaki medenî kahramanlığın azametini takdir İçin, muâsırlarından birinin başına gelen bil CBaşmakaleden devam) vak'ayı hatırlamak kafidir: Okyannslan harb sahası haricindedir. Nitekim Afrika kıt'asının garbında uzaMesddde riyâplşeler etsütı Jco riyây\ nan Atlantik Okyanusu geniş sahası da Meyhaneyt gel kitn ne riyâ var ne harb haricinde sayümak lâzım geleD TnürâyS yerlerdendir. HatU o kadar da degil. Adma AtlanMatlaiı gazelinden dolayı (Şeyhülislim Yahya)nın bile Fatih camiinde tik meydan muharebesi denümiş bir vâız (Çavuşoğlu) tarafından alenen mücadeleye sahne olmasına rağmen At|tekfir edildiğini düsünülürse (2), resml lantik Okyanusunun Avrupa garbından makamı onunki kadar mühim olnuyaü tâ Amerikaya kadar azanan kısmını (Vanî Efendi) nin medenî cesareti da dahi baştanbaşa harb sahası saymak tabil mümkün değildir. Bunu anlamak ha iyi anlaşıhr. için Atlantiğin bu kısmına Avrupadan ikinci Viyana muhasarasında ordu değU, Amerikadan bakmak kafidir. vâızlığını yapan (Vanî Mehmed EfenAmerika Avrupa garbındaki Atlantidi) nin tMüsâvâtı islâmiyye» siyasetine uymıyan ve bilhassa o asrın skolâstik ğin Amerikan karasulanna varmraya zihniyetine sığmıyan vaızları cViyana kadar bütün uzunluğunu hiç bir zabozgunu» ndan ona da bir mes'uliyet man harb sahası saymanuştır, ve böyle payı ayrılmasma sebeb oldu; Efendi bir düşünce manbğa olduğu kadar hatnerhum Boğaziçinde hâlâ kendi Ismini kikate ve filiyata da uymazdı. Avrupa garbında Atlantiğin ne kataşıyan mâlikânesinden Bursa vllâyetinde her nedense onun ismlni taşımıyan darı harb sahası sayılmalıdır? Bu olsa malikânesine nef>*edildi: Bursa şehrinin olsa tayyare ve denizalb Mihver silâh14 kilometre şarkındaki Kestel köyüne lannın varabilecekleri makul bir sahasürüldü. (Bursalı Ismail Beüğ Efen ya kadar, yani şimdiki halde üç dört di) nin HicrJ 1135 te telif ettiği yüz mlllik bir mesafe dahilinde hesab «Vefiyât ı Dânişverâm a göre (3) olunabilir. Üsttarafı Amerikanm bitaevvelce (Dördüncü Mehmed) <Bursa raflık kanunile dahi serbest gezeceği müzâfâtmdan kal'ai KesteU ile diğer yerler olacakbr. İşte Amerika İngiltebir takım köyleri mâlikâne şeklinde reye yardım hamulesile yükiü kendi (Vani Efendi) ye ihsan etmişti: Türk gemilerini icab ederse bütün bu sahamilliyetçiliğinin o büyük pîri işte bu larda kendi harb gemilerile himaye raya sürülerek Kestel'in safasını sür edecek görünüyor. Bittabi bitarafhğa asla halel vermiş olraaksızın. AmeriUan meden cefasını çekmiş oldu. Harbiye N a n n da Reis Roosevelti te*** yiden: Geçen hafta Bursa Halkevinin lutuf Nerede orarsa olsun Araerîkan orkâr davetine medyun olduğum küçük du ve donanması taarruza ufradığı takbir seyahat bana Kestel'de «Vanî Efendirde mukabeleye hazudır. di türbesi» ni ziyaret imkânmı da verDemiştir. di: Bursarun münevver Valisi Refik Amerikanın kendi bitaraflık kanunuKoraltan ve Halkevi reisi muhterem Tevfik Aycan'ın gösterdikleri teshilâtla na aid bn telâkkilerinden çıkacak amelj Müze müdürü Rıza Yalgm'ın refakat neticeye gelince bu İngiltere ile mütve delâleti sayesinde (Vanî Efendi)ye tefiklerine aid sevkiyatın himayesine aid türbe ve câmi kitabelerini istinsa Yenidünya Cumhuriyetinin dahi iştirako karar vermiş olmasmdan ibarettir. Ameha muvâffak oldum. rikan harb gemileri Amerikan ticarel Bursadan Kestel'e «Bağdad caddesU gemilerini Avrupa ile Amerika arasındenilen eski bir şoseden gidiüyor. Yodaki sulann büyük kısmında himaye lun eskiliği bize bu on dört kilometreedecek, üsttarafında onlan İngiliz bahUk mesafeyi otomobille yarım saatte riyesine tevdi eyleyecektir. Böylelikle aldırdı. Kestel'de kasabalığım kaybedip İngiliz bahriyesinin yükü çok hafifleköyleşmiş bir hal var: Fakat büyük mis olacağı gibi yardım nakUyatı dahi bir köy... tUludağ» la «Katırh dağları» daha büyük bir emniyet alhna alınmıs arasında «Kestel sırtları» denilen tepebulunacaknr. lerin ortasmdaki «Kestel boğan> nda Amerikanm müdahaleyi bu kadar arve «Yenişehir caddesi» nin başında biraz dağınık bir manzara gösteren bu brması nihayet kendismin de harbe işgeniş köyün bir kenarmdaki sırtın üs tirakini zarurî kılacak hâdiselere sebeb tünde yepyeni bir mekteb görünüyor: olamaz mı? Muhtar (Kâzım Tezel) le imam ve haDoğrusu bu hususta Amerika karantib (Hasan Hüsnü Kestelli) nin ifade nı her gün daha ziyade kat'ileşen bir lerine göre bu mekteb 1927 de yıkılan cereyanla ilerletiyor, yani icab ederse «Vanî Efendi Medrese ve Kütübhane harbe filen de istirakten çekinmiyecesi» nin enkazile yapılmış. «Veflyâtı dâ gini gösteriyor. ve hatta belki için için nişverân» nâşir ve şârihi (Bursalı Eş bunu zarurî bile görmekte bulunuyor. ref ibni Ali Bey) in kaydına göre vak Bu itibarla meselenm o tarafı Mihvetile (Vanî Efendi) nin bu medreseden rin vereceği karara tâbi sayılabilir. başka «bir mekteb, bir Imaret ve civa Amerikayı filen harbe iştirake kadar nnda cesim bir kârbansaray» ı da var ileri götürmekte Mihverin menfaati var ımş (4); fakat bütün bunlardan bugün I mıdır? Mihverin eli Amerikaya eriy Amerikan müdahalesi Bulgaristan da Yugoslavya ile münasebatını kesti (Baa tarab 1 iad •aHfede) bu kararm aluımasını icab etiren se bebler funl&rdır: 1 Bulgaristan tarafından sebebiyet verilmeksizin ve tahrik edilmeksizin Yugoslav askeri müfrezelerinin aybaşında Bulgar hudud karakollarına akrşı yaptıklan hücumlar 2 Bulgaristanın harb barici olmasına rağmen Yugoslav tayyareierinin açık Bulgar şehirlerine karsı hava hücumları yaparak sivillerin ve bilhassa kadın ve çocukların ölümüne sebeb olmaları . 3 Başlıca sebeb de Yugoslavyanm Sofyadaki elçiliğinin Bulgaristanda kargaşalık ve bir hükumet darbesi hazırlayan tahrikçi unsurlarla münasebetler idame etmesidir. Yugoslavyada tabedilen ve Yugoslav elçiliği memurlan tarafından Bulgaristana getirilerek Yugoslav elçiliğile münasebette bulunan tahrikçi unsurlar tarafından Bulgaristanda dağıtılan bir beyanname bunlan teyiâ etmiştir. B. FELEK Dunkü Mecliste Ankara 16 (a.a.) B. M. Meclisl bugün Refet Canitezln başkanhgında toplanarak Arzuhal Encümeni nin haftalık karar cetvelindeki kararın umumi heyette müzakeresine dair Nazım Poroy «Tokad> m takriri hakkındaki Arzuhal Encümeni mazbatasını müzakere ve kabul etmlştir. Mecli» bundan sonra ruznamesinde bulunan ve Erzlncan yer sarsmtısında zarar görenlere yapılacak yardım hakkındaki kanunun döj düncü maddesine bir fıkra ilâvesiBulgaristanda otomobillerin ne aid kanun layihasının lkind müzakeresini yaparak kabul etmis ve musaderesi Devlet Demiryollan ve Limanlan Sofya 16 (a.a.) Stefani a1an umuml idaresinin teskilât ve vazasından: ifine aid kanunun 32 nci maddesiBulgar m a k a m l a n bütün hususl nln tadili hakkındaki kanunun da otomobilleri musadere etmektedir birinci müzakeresini bitirmlştir. Meclls cuma günü toplanacaktır. ler. Rumanya da Yugoslavyaya yürümek isteyor Bükreş 16 (a.a.) «Stefani» Yugoslav hakimiyetindeki Banat eyaletinin Rumen kıt'alan tarafın^rn işgali hususunda ısrarla yapılan talebler üzerine Rumanyanın tnezkur mmtakadaki Rumen lerin hayatlannı ve mallanru muhafaza etmek üzere bu eyalete girmesl ihtünali kuvvetienmiştir. miyeceği için sacayağın Avrupah ayaklan bunu isteyemezler. Meğer H Japonyayı bn işe koşabilslnler. O da şimdiki halde bunu göze almamaktadır. Üçlü Pakt haricden bir devlet (yani Amerika) harbe kanşırsa ona karşı Madras 16 (a.a.) Hind müslümüsterek hareketi mecburi gösteriyor. man kongresi, müslümanlarm ek Japonyanm elinde şu silâh var: seriyet teşkil ettikleri yerlerde t a Amerika harbe kanşmadı ki, ka mamile müstakil devletler kurmalarını kabul etmiş ve bu tadili ananşmıyor k i yasaya koymuştur. Diyor. Filhakika bu şekilde Japonya Kongre kabul e t t ^ i dlger bir kaiçin Amerikaya karşı harbe girişmekte rar suretinde de şöyle demiştir: hiç bir mecburiyet yoktur. O girmeyin«Gandinin talebleri hükümranlılc ce ise diğerleri ne yapsmlar? haklarının tamamile Mecusilere İşte Amerikan müdahalesi bu şartlar devrinl tazammun eder. B u ise 100 altında daima müterakki bir inkişaf milyonluk müslüman halkını Me göstermekte ievam ediyor. cusi hükumetinin tebaası haline YUNUS NADİ gtirecektir.> sonra, onu aradı. Servis şefliğile Izmirde bir fabrikadan çağırdılar. Halim ağabey, cıva gibi, bir yerde durmaz, becerikli, işgüzar adamdı. Onu, bulamamak, Fikrinin kalbini sız* latrnıştı ama, gene, gülmekten kendini alamamıştı: Gene çağırmışlar! Gene, kendini çağırtmış! Fikri, bunu düşünürken, gözlerini» önüne bir ayna tutulmuş gibi Halim ağabeyin hayalini gördü: Anlıyorum. Şu kısa boylu, ağzj büyüeek esmer kız mı? Bu sefer, is değiştL Haydi oğlum... Halim ağabey durmuş, yutkunduktan sonra: Allah mes'ud etsin! demişti. Fikri, o zaman, pek farkına varmamıştı. Yattığı kalktığı yer rahat; işi, yorucu değil, rahat; içi rahattı. Hayaller, hulyalar içinde yaşıyordu. Aç bir köpek gibi kaldırımlarda kıvrana kıvrana gebermek tehlikesi karşısında kalrnamıştı. Geçirdiği son acı günler. onun gözünü açmıştı. Kendi kendine soruyordu: Halim ağabey, ne demek istemişt p Remziyeyi mi gözü tutmamıştı? Bu noktaya gelince Fikri, Halim ağabeye olan bütün inanışına rağmen» isyan ediyordu. Hayır! Remziye, fena kız değildi. Fikri, onu, öğreneceği kadar öğrenmiştL Bu, olsa olsa, Halim ağabeyin, kadınlardan her nasüsa bir yılgınlığı olacaktı. Halim ağabey, hiç evlenmemişti, Fakat, kadınlardan başı yanmıştı. Kadınlar hakkındaki inanışı, her ne olursa olsun, Fikri, onu, her zamandan daha çok hasretle anyordu. O, fabrikadan çıkınca Fikri, tdesteksiz» kalmış ve iki seneden fazla emeği gecmiş bir usta îşçi olmasına rağmen, daha «yeni» sayılması icab eden ustabaşı Hasan ağabey için, kolundan tutulup atılıvermişti. Çünkü Hasan ağabeyin idare servisinde «desteği» vardı. Kahve kapanıyor, bayım. Fikri, dalgınlıktan uyandı, masanın önünde duran garsona, sonra, etrafına bakındı. Ocak tarafmdaki ışıklar söndüriilmüş, bir garson, iskemleleri masaların üzerine koyuyordu. Fikri, dalgınhğını gideremiyordu: Çok mu geç oldu? Garson, onun uyur haline sıntıyordu: (Arkası var> Hind MüslUmanları, Mecusılerden ayrı hükumet istiyorlar AŞK Edebî roman • Peki ağabey, nasıl oluyor da, seni çağırıyorlar? Halim ağabey. elindeki çatalı, tabağın kenarına bıraktı; çocuksun, bu işlere aklın ermez! diyen, öğünen bir bakış ve göğüs kabartışla: Ben, kendimi çağırtınm. dedi. Yamansın ağabey. Bu lâfları bırakalım. Bana inanıyorsun, biliyorum. Zaten, bunu bil' mesem, seninle meşgul olmam. Erkek çocuksun; bana lâzımsın. Orada, seni de ayhğa geçirtirim. Başm dara gelince, avans alırsın. İkramiyesi de var. Geliyorsun, değil mi? Fflcri, düşünüyordu. Halim ağabey, sabırsızlandı: Bir UÇURUMU 18 Ne düşünüyorsun? Fikri, suçlu suçlu: Ben, gelemiyeceğim ağabey, dedi. Ustabaşı, onun gözlerinin içine baktı, başını salladı: Anlıyorum. Şu kısa boylu, agzı büyücek, esmer kız mı? Fikri, kulaklarına kadar kızarmıştı. Halim ağabeyin gözünden bir gey kaçmıyordu. Nasıl hissetmişti? Halbuki Fikri, Remziyeye daha açılamamıştı. Ustabaşı, ısrar etmedi: Bu sefer, iş değişti. Haydi oğlum.. Dedi, durdu: Allah, encamını hayır ets ; Diyemedi, yutkundu: Inşallah mes'ud olursun. Mahmud Yesari Fikri, önüne bakıyordu: Teşekkür ederim ağabey. Ustabaşı, onun omzunu okşadı: Bvtnda, utanacak, kızaracak bir şey yok. Bu, senin, genclik hakkın. İhtiyariıkta mı sevda çekeceksin? Halim ağabey fabrikasmdan çıkmıştı. Yerine, ustabaşı Hasan ağabeyi aldılar. Fikri, fabrikada «desteksiz» kalmıştı. Fakat, bunu hiç umur etmiyordu. Remziye, ona kuvvet veriyordu. Fikri, Halim ağabeyin teklifini, bir gün bile, yatıılıp da Remziyeye açmadı. Yaptığı, bir fedakârhktı. Lâkin bunu, söylemek, küçüklük olurdu. Fikri, arasıra, Halim ağabeye gidiyor, elini öpüyordu. İşten çıkarıldıktan

Bu sayıdan diğer sayfalar: