CUMHURİYET 2 Mart 1941 Yeni tip ekmek piyasaya çıktı Yazan: W. ChurchİU tngıltere Başvekili Başkalan için Fransız İhtilâli 3 5 Eelâket getiren bir Kebirini £uzden şekilde tatbik ogeçirecek olursak lunan komünist bütün dehşet, zuformülleri bir zalüm ve itisafa tnan geldi ki, rağmen, ihtilâl troçki'nin hareket rüesasının ba.şlan 5erbestisini takyid ucunda birer paretmeğe başlamistı. lak kandil yan Bu itibarla, babamaktadır. sını, ismini, karıR o b e s pierre, smı ve çocuklarıD a n t o n. hattâ nı nasıl kolay Marat aradan gcterkettiyse, onlan çen asır zarfında da öyle omzundan parlak birer ku silkip atmak isütub olarak zihînyordu. Orduyu ye lerde yer ahnış oiden kurmak, zalardır. Lâkin Rus feri kazanraak ve ibtilâli hiç şüp bütün bunlan hep hesiz ki daha büTroçki yapraak yük mikyasta hâicab ediyordu. dise ve mezalimle Ordunun tensik işinde Troçki şu doludur ve yuğrulmuştur. Hatta daha şekilde bir hatu hareket takib etgaribi bu zulüm ve itisafı vatandaşlarıti: Eski zabitleri, eski kumandanları na nahak yere reva görenlerin çoğn. toplamak, onlara Çarlık Rusyasında bile bir talih, yahud da suitalih eseri kendimazhar olmadıkları müsaade ve tavi leri de zindana atıhnışlar ve oradan bücatta asla tereddüd etmemek ve gözle tün cihanı hayrete düşüren itiraflarda rini her bakımdan doyurmak: Bu plâ bulunmuşlardır. na, eski davaya sadık beyaz Rusların Rusyada ise bir taraftan Lenin ve tnüttefikler tarafından adeta yakadan Bİlkme bir tarafa alılmalan da büyiik Karl Mant prensipleri, diğer taraftan ınikyasta yardım etmişti. 1922 de Troçki da Lehistandan, Çine, simal kutbundan ordu ve kumanda heyeti arasında o de Himalâya dağlanna kadar bütün memrece popüler olmuşlu ve o kadar sevil leket onun aleyhine dönmüş bulunuyor. mişti ki sırf askerlerin muzaheretine Fakat unutmamak lâzımdır ki Rusya, dayanarak dahi kendini bir diktatör komünizm illetini tevlid eden mikroblar tlân edebilirdi. Ancak buna tek bir mâni kanında kuvvetten düştükçe, gitgide vardı: Troçki'nin bir yahudi olması! yeni hayat ve kuvvet bulmaktadır. BiHakiki ve hakikatte bir yahudi obnası! naenaleyh Sovyet hükumetinin Troçki Bunu da hiçbir şey değiştiremiyordu. ile alışverişi kalmayışını hoş görmek Ailesini terkeden, ırkına hıyanet eden, gerektir. Bu itibarla da Troçki'nin bübabasının dinine küfür eden ve bütün tün feryadlan boşa gitmiştir. bunlan bir gaye uğrunda, yani komüKendi kendisine hazırladığı menfanizm prensipi uğrunda feda eden bir in sında, Troçki elbette ki bunlan uzun 6ana, nasıl olur da sırf yahudi olduğu uzun düşünmeğe vakit bulmuştur. Belki İçin, böyle bir dar görüş saikasile bu de bütün ömrünce düşünecek, yeis ve büyük makam ondan esirgenirdi? Bu ıstıraba giriftar olacaktır. Çünkü onun şekilde bir hoşgörmezlik, böyle bir kü durmak, dinlenmek bilmiyen ruhî varlıçüklük ve nihayet böyle bir küfran, ğı, ve keskin zekâsı için bu azab en hakikatcn haznu güç bir şeydi ve bu febüvük bir cezadır. lâket, diğer felâketlere yol açmak istidadından dolayı bir kat daha feci sayılahilirdi. ( Şehir ve Memleket Haberleri ) Bahçıvanın katili Sümbülefendi cinayetinin esrarı henüz Cemiyet yeniden birkaç yerde disçözülemedi panser açacak Kocamustafapaşada Sünbülefendi camii karşısmdaki bahçede balta ile öldürülen bahçivan Talâtm katili henüz bulunamamıştır. Zabıta dün de devam eden tahkikatı esnasmda Talâtm karısı, kocasının son zamanlarda bir samancı ile arasmın açık olduğunu ve bu samancı ile saman alma meselesinden münakaşa yaptığmı söylemiştir. Talâtm karısmın ifadesine göre, Talât, müteaddid defalar bu samancı ile başı derde gireceğini söylemiştir. Dün sabah yakalanan samancı, uzun bir sorguya tâbl tutulmuştur. Fakat henüz hiç bir şey söylememlş ve Talâtla aralarmda ufak bir mühazaa vukua geldiğini bildirmistir. Cinayet aleti olan balta da henüz bulunamamıştır. Balta bulunursa, sahibinin bu suçla alâkadar bulunması kuvvetli bir ihtimal dahiline girecektir. Bulunan bazı izler, Talâtın bostanda öldürülmüş olduğu etrafmdaki kanaati kuvvetlendir miştir. Katilin baltayı bostanda bir kenara saklıyarak ve yahud kuyuya atarak ortadan kaldırılmış bulunması zannedildiğinden bostanda her köşe sıkı bir surette aranmak tadır. İstanbul Veremle Mücadele cemiyetinin seneiik kongresi dün Etibba Odasmda toplanmıştır. İçtimada, cemiyetin geçen seneye aid çalışma ve hesab raporları okunarak tasvib edildikten sonra yeni idare heyeti seçimi yapılmıştır. Seçimde eski idare heyeti aynen ipka edilmiş, yaln:z işinin çokluğu dolayısile ayrılan bir aza yerine Fahir İpekçi getirilmiştir. Bundan sonra, Sanatoryoma ve cemıyete aid bütçe müzakerelerine geçilmiştir. Cemiyetin Erenköyündeki Sanatoryomu için 102,038 lira 75 kuruşluk bir bütçe kabul edilmiştir. Günden güne rağbet kazanan Sanatoryonıa yeni bir paviyon daha ilâvesi kararlaştırılmıştır. Sana toryomda hastaların bakımma ye gıdalarma büyük bir ehemmiyet verüdiğinden, taze yumurta temin etmek üzere 180 tavukluk hususî bir kümes vücude getirilmiştir. Halen 92 hasta tedavi edilmekte olan Sanatoryomda 15 20 hasta da sıra bekiemektedir. Cemiyetin umumî bütçesi 73,436 lira 82 kuruş olarak tespit edilmiştir. Bununla dispanserlerde fakir hastaların muayeneleri, tedavileri yapılmakta ve muhtac vaziyette olanlarm iaşeleri temin edilmektedir. Geçen sene cemiyet tarafından hayırseverler arasında yapılan teşebbüs çok iyi netice vermlş, 17 hastanın ba'kımı temin edilmiştir. Hlmayeyi kabul eden zevat, her hasta İçin ayda on lira vermektedir. Genel Kurmay Başkanımız Fevzi Çakmak da, bu teşebbüse büyük bir alâka göstererek iki hastayı himayelerine almışlardır. Geçen sene vefat eden dispanser hemsiresi Cemile Beşiktaştakl evini cemiyete teberru etmiştir. Bu evden alınan 25 lira aylık da bu yeni teşebbüse tahsis edilmiştlr. Fiatın biraz daha indirilmesi tetkik ediliyor Yüzde on beş çavdarlı yeni tip ekmek dünden itibaren imal edilnwğe başlanmıştır. Yeni tip ekmekler eskisine nazaran biraz esmerdirBelertiye dün müfettişler vasıtasile muhtelil mıntakalardan yeni ekmek nümur.esi alarak tetkik ve tahlil ettirmiş, ekmeklerin nümunesine uygun olarak imal edilmediği anlaşılmıştır. Bundan sonra değirmenlerde kontrol edilerek ekmetlik unların karısık olmamasma dikkat edilecek tir. Dün, Vilâyete vaki bir müracaatfre yeni çeşni un için çuval başına tespit edilen 972 kuruşu bir miktar daha indirmek imkânı orlduğu ve bu suretle ekmeğin yirmi para ile on para arasmda tekrar ucuzlaması kabil olacağı bildirilmiştir. Bu iddiaya göre bilhassa çuvallardaki rutubet paymın daha azaltüması kabildir. Fiat Murakabe komisyonu yarın bir toplantı yaparak bu müracaati tetkik ve bir karara bağlıyacaktır. Diğer taraftan birinci nevl ek meklik unun çuvalından 146 kuruş buğdayı koruma vergisi almmaktadır. İkmci nevi ekmeklik unun çuvalından ise bu vergl 100 kuruş olarak tahsil edilmektedir. Belediye, Defterdarlığa müracaatle yeni çeşninin ikinci nevi addedilerek verginın 100 kuruş olarak tahsilini istemiş, Defterdarhk henüz cevab vermemiştir. Eğer, Belediyenin müracaati kabul edilirse, bu da ekmek fiatları üzerinde tesir husule getirecek ve ekmeği şimdiki fiattan 30 40 para daha ucuz almak imkânı hasıl olacaktır. Veremle Mücadele cemiyeti kongresi İki cinayet davası Maznunlardan biri mahkemede cinnet alâimi gösterdi Eyübsultanla Defterdar arasındaki yolda, bir geceyarısından sonra, bıçakla yol arkadaşlarından Hamdiyi yaralamak, Osmanı öldürmekten maznun Tahsin Durmazgiderin muhakemesine, İstanbul birinci Ağırceza mahkemesinde dün sabah devam edilmiştir. Şahid olarak dinlenilen Tahsinin eniştesı tütün amelesinden Zeki Demir, o gece kayınbiraderinin hasta bulunduğu kızkardeşi Fethiyeyi yoklamak üzere eve geldiğini, evde fcendisi. misafirleri Hamdi ve Osmanla içki içtiğini, hatta Osmanı ikramcılıktan ötürü alnından öp tüğünü söyliyerek, «geceyarısından sonra her üçünü de kapıdan uğurladım. Henüz uzaklaşmışlardı ki, bir bağırtı işittim. Koştum, Hamdi yaralı olarak çarşıya doğru gidi yordu. Osman da kanlar içerisinde yere serilmlş, yatıyordu. Tahsin Durmazgideri orada görmedim. Tevkifanede ziyaretimde, Hamdi İle Osmanın yolda üzerindeki parayı zorla almak istediklerini, kendLslnin de artık ne yapacağmı bilmediğinl anlattı> demiştir. Baskomiserlikten mütekaid ve şimdi mahalle mümessili Emin de, Tahsinin Eyübsultan kara'kolunda Başkomiser Mahmuda, yaralama ve öldürmeyi açıkça itiraf ettiğine şahid olduğunu söylemiştlr. Mahke me, diğer bazı şahldleri de dlnliyecektir. Delilik alâimi gösteren bir maznun Yenicami arkasmdakl meydanda, 5 incl Sultan Murad türbesi önündekl ağaclar altmda yazm bir cinayet olmuştu. Orada arzuhal. Te saire yazmak suretile daktiloluk eden Seyfeddin, Emin adlı biri tarafından öldürülmüştü. Cinayetin sebebi, Emtnin, Seyfeddinin kızkardeşi Saadetle evlenmek istemesi, fakat Seyfeddinin bu evlenmeye razı olmamasıdır. Dün sabah İstanbul ikinci Ağırceza mahkemesinde bakılan bu davanm muhakeme safhasında, Emin, garib bazı sozler söyliyerefc acayib hareketlerde bulunmuştur. Mah keme, cezadan kurtulmak İçin deli rolü mü yaptığı, yoksa sahiden mi delirdiği anlaşılmak üzere, Emlnin Adlî tıb müessesesinde müşahedeye tâbl tutulmasmı kararlastırmıştır. IHEM D NALINA MIHINAİ Asfalt sevdası * Leon Troçki 0 bir gün Leninin yerine geçmeğe hazırlanmıştı Fakat birdenbire orduyu da, parti azalarınıda aleyhine buldu ve nihayet kovuldu Yoğurt fiatları tetkik ediliyor Çorlu ve civarmda sütün kilosu 11 kuruşa satılmakta iken son günlerde 16 kuruşa yükselmiştir. Buna rağmen yoğurt fiatlarınm şehrimizde 60 kuruşa satılmasının ihtikâr mahiyetinde olacağı Vilâyete bildirilmiştir. Trakyada da yoğurt fazKayıb balıkçılar bulundu la fiatla satılmakta iken alâkadar Evvelki gün Marmarada kaybolan memurlar keyfiyeti gözönünde buve akibetlerinden endise edilen İki lundurarak kanunî müdahale ile bu balıkçı Yassıadada bulunmuştur fiatları 25 kuruşa lndirmişlerdir. Fiat Murakabe koml&yonu bu l?i Bunların kayığmı fırtma bu adaya tetkik edecektir. atmıştır. Bütün bu müşevveş ve gayrivazıh cereyan'ardan diğer yoldaşlann istifade etmemeleri gayrikabildi. Onlar da zabitanla konuşuyorlar, onlar da ordunun tensiki için Troçki gibi hareket edebileceklerini imadan geri durnıuyorlardı. Fakat Lenin hayatta kaldıkça, tehlike daima uzaktı. Lenin ise, kendi mirasçısı olarak Troçki'yi tanıyor ve onu her ve,]«>, kuzular! sile ile himaye ediyordu. Fakat 1924 te jj»aır bu kuzu Lenin ölmüştü. Troçki ise hâlâ ordusile bolluğu efendim! Et, dediniz mi luf ve daıma yeni hulyalar peşinde olduğu bir zamanda anî olarak müthiş bir üç buçuk kilo gelmiyen kedi gibi kumuhalefetle karşılaşıvermişti. Gürcü asıldan gelme, Stalin'in nmufllî zuları çenemize dakâtib olarak ifayi vaizfe etmekte uldu yıyorlar. Bunların ğu sıralarda idi. Bir çok komiteler teş admı (süt kuzusu) Tcoymuşlar. Bskiden kil edilmez, bir çok işler başanlıyormuş bilmem ne kadar kilodan ağır olmaz hissi verilmekle beraber, ve Troçki tam sa kuzular kesilmezlerdi. Şimdi okkası •Lenin» in makamını işgal etmek üzere terazisi kalmadı. Çala satır gidiyoruz. olduğunu sandığı bir anda, Troçki Lenin Doktorlara göre genc hayvan eti yemek aleyhtarlığile itham olunarak büyük bir sıhhate muzır imiş. O haldc yumnık nıuhalefetle karşılaşmıştı. Sadece parti kadar hayvanları kesmekteki fayda ne? ve politika davalan mesailinde bile onu Diyeceksiniz ki; koyun kıtlığına meitham edenler meydana çıkmıştı. Bu a dar olsun diye kesiyorlar. Biz onun korada Troçki büyük bir gaf yapmıştı. Le yunu bol zamamnı da gördük! nin ölmeden evvel komünizm akideleri Bir kere kuzu olmaya görsün, piyaarasına «Allah» lâfzı ve mefhumunu sada koyun olsa da olmasa da onun tekrar sokrauş bulunuyordu. Bundan mukadderi kesilmektir.. Kesilmek ve gafil olan Troçkiyi bu yüzden de bir yenmek. Kimse onun vücude faydasını, hayli itham edenler ve hırpalayanlar rr.azarratım düşünmez, olmuştur. Hatta bu gafını tamir için Ebedî hikâye: yaptığı müteaddid beyanat onu büsbüKuzu dereden su içiyormuş. Kurt da tün bir çıkmaza sokmuş, asker ve rabit bir vakitler muhabbetini kazandığı bü gelmiş su içmeğe başlamış. Biraz sonyük bir kütle ona, birdenbire düşman ra kuzuya seslenmiş: Baksana çocuğum! Sen benim suohıvermişti. yumu bulandmyorsun! Usulü veçhile evvelâ. Troçki'ye bir isKuzu safiyetle cevab vermiş: tirahat ve gezinti teklif olundu. Avde Ben akmtının altındayım. Siz betinde bunu tekrarlaması rica ve bundan nim üstümden su içiyorsunuz. Ben siBonra da dönmemesi ihtar olundu. Stalin ise Lenin ve Troçki taraftarlan zin suyunuzu nasıl bulandırabilirim? Kurt ısrar etmiş: nm bakiyetiissüyufunu temizlemek işin Uzun etme! Bulandırıyorsun! Hem de gecikmedi. Hatta bizzat ihtilâli hazırlayan siyasiler dahi amansız bir tarz sen geçen sene de benim suyumu buda iş başından uzaklaştınhyorlardı. Ni landıımıştın! hayet bugünkü Rus hükumeti teşekkül Kuzu hâlâ farkında değil: ctti ve böylece Troçki en büyük partiyi Aman efendim! Yanhşınız var. Ben k?vbetmiş oldu. daha beş aylık kuzuyum. Geçen sene Acaba onun tarihte yeri ne olacaktır? doğmamıştım. Kurt başını sallıyarak: Talebe pasoları hakkında İyi ama ben seni yiyeceğim! Boşuna ker.dini müdafaaya çahşma! Yiyeyeni bir karar ceğiz! Karar vermişiz. Beyhude uğraşÜniversite talebelerinin, şehir dahilinde işliyen nakil vasıtelarından maya değmez. Bütün mesele kuzu olmamaktadır. tenzilâtlı olarak istifade etmeleri Çünkü bu günkü medenî insaular kuiçm, senebaşında ihdas edilen tek paso hakkmda yeni bir karar ve zulara ve kuzuların zulümlerine ta rilmiştir. Şimdiye kadar bu paso hammül edemiyorlar. Ayıblamayın! haricde i§i olan talebelere verilmemekte idi. Üniversite Rektörlüğü tarafında . yapılan tetkikat neticesiııde çahşan talebenin ancak kendi maişetini temin edebildiği ve ekserisinin de aile geçindirdiği anlaşıldığmdan Münakalât Vekâletine mü racaat edilerek pasonun umuma teşmili istenmiştir. Vekâlet, bu talebi yerinde bulmuş. pasonun çalışan talebe^re de tevziine karar vermiştir. Bu husustaki karar bir kaç güne kadar Üniversite Rektörlüğüne bildirüecektir. Kuzular, kuzular! Kâtib! Azalanlar ve çoğalanlar r Yazan: BURHAN FELEK Kâtib!.. Cezalandırılan esnaf Son yirmi dört saat içinde Beşiktaş ve Samatya semtlerindeki iki fınndan 287 kilo eksik tartılı ek nıek musadere edilmiş ve fırın sahibleri cezalandırılmıştır. Bundan başka 25 gıda maddesi şüphelt görülerek alman nümune ler tahülhareve gönderiimiş ve muh teiıf yerleıde tramvaya atlıyan 24 kişi ve taliıfratnameye aykın ha reset sucile de 11 şoför tecziye edil Kızı buakırsan ya dovulcuya varr.iştir. rır. ya zurnacıya! sözü mızıkacılara oYapılan kontrol esnasmda Beşik lan itibarımızı gösterdiği gibi, ka taşta Giüer sinemasmın çıkış kapı nuııu medenimiz olan mecelleye göre larını kilidli tuttugu görü'"Sİ1 hokkabaz ve şa'bedebaz gibi kimselenetna sahib: hakkmda cezaii zablt rin şahadetleri makbul olmaması dp tanzim edilmi§tir. Itemaşa san'atına mensub olanlara kar Arkadcşımız (Nadir Nadi) (Mekteb ve kâtib) başhklı bir yazısmda kâtibden bahsediyor. Şimdi artık olanca sürbüzlüğünü muhsfaza edemiyen b'kaiem neslini tam mayanlarınız var ımdır? Kâtib sözü vak + ile askerin karşj'"' idi. Çocuklara sorardılar. Asker mi olacaksın, kâtib mi? Osmanlı İmparatorluğu devrınde Türk cocueunun bu iki meslekten başka intısab edeceği iş yoktu. Tüccarhk, esnafiık, dülgerlik, doğramacıhk, terzi lik, kunduracıhk, hele lokanta. otel kazino, meyhanecilik hiç kimsenin hatır ve hayalinden geçmezdi. Bunlar aşagı meslekler sayılırdı. .\ şı beslenen istihkar hissini pekâlâ anlatırdı. Hoş ona bakarsanız o zaman iki kadının şahadeti ancak bir erkek yerini tutardı ya! Kâtib deyib kâüb işitirdik. Kâtib üzerine: •Üsküdara gider iken aldı da bir yağmurı •Kâtibimin paltosu uzun eteği çanıur» Gibi şarkılar düzerdik. (Ketebe) sınıfı diye azîm bir kalem ordusu vardı. Sonraları bu isim (huleiâ) şekline döküldü. Daha önceleri devletin idare mekanizmasma memur yetişsin diye (Menşei Küttab) diye bir mekteb de açılmıştı. Kâtibliğin vasfı hüsnü hat sahibi olmak yani güzel yazmakü. (Söz aramızda bu vasfı şimdi de arasalar pek iyi olacak. Çünkü öyle yazılar var ki; bir Hiyeroğlif nıütehassısı bile içinden çıkamaz.) Okur yazar adamın kıt bulunduğu devirde kâtiblik bir meziyet sayılabilirdi. Lâkin bugün için artık kâtiblik diye bir mesleğe vücud vermek abestir. Eski mekteblerde bir de kitabeti resmiye) dersi vardı ki, 25 satırlık bir tezkereyi bir cümlede bitirmek o mesleğin hünerlerinden sayılırdı. Ama okuyan için bu bir işkence imiş. O da bir keder sayılmazdı. Bu kâtib lâfından hatırıma geldi. Bizde vaktile hariciye işlerine bakan zata (Reisü 1 küttap efer.di) derlermiç. İşin garibi İngilterede hâiâ Hariciye Nazırına hariciye işleri reisülküttabı derler. Kâtib diyip geçmiyelim. Bu sınıfııı vaktile kendine mahsus kılığı, kıyaîeti, rütbesi, derecesi vardı. Arkası sustah rugan potin ve siyah redingot, köşeleri kırık yakalık, koyu kravat bu kılığın şartlarmdanda. Üsküdar Mülkiye idadisine talebe olduğuın zaman babam merhum bcna bir sihay redingot takımı yaptırmıştı. Beni o kadar enayileştirdi idi ki; hâlâ üze rimde asârı bakidir. Gerçi ilgası pek eski değildir ama şimdiki nesiı bilmez: Nasıl askerlikte mülâzım, yiizbaşı. binbaşı gibi rütbeler varsa yakın zamana kadar mülkiyede yani kâtib!erde de hamise, rabıa, salise, saniye, ulâ sanisi, ulâ evveli, bâlâ, vezir olmak üzere rütbeler vardı. Bu rütbelerin maaş ve maişetle hiç bir alâkası olmayıp yalnız teşrifatta tesiri olurdu. ı Cemiyet, diğer hayır cemlyetle rinde olduğu gibi, pul satışma da başlamıştır. İlk olarak 50 bin liralık pul çıkarılmıştır. İkinciteşrin den şimdiye kadar dört ayda 14 bin liralık pul satışı yapılmıştır. Bu işte, bilhassa shıemalarm büyük yardımı görülmektedir. Satışın 13 bin lirası sinemaJar tarafından yapıl mıştır. Sinema sahibleri sene sonuNe kundura giyerler, ne bir cümlede na kadar bu yekunu 40 50 bin yirmi beş satırlık takrir yazarlar, ne de liıaya çıkarmayı vadetmişlerdir. siyah redingotları vardır. Diğer taraftan Münakalât VekâAzalanlar ve çoğalanlar lotinA Ho müraoflat. 6<3İlmİ5, Posta, Harb tabiî hayaü Telgraf, Denizyolları ve Demiryolbozar. Sadece memları teşkiiatmda pulların sarfma leketlerin huzurunımüsaade istenmiştir. Vekâlet bu takaçırmakla kalmaz, lebl memnuniyetle kabul |derek abir çok lüzumlu lâkadarlara tebligat yapmıştır. maddelerin eksil Bu sene Kasımpaşa, Beykoz ve mesine de sebeb Üsküdarda da birer dispanser açıolur. Buna mukabil lacaktır. bir çok şeylerin artmasma da Beykozda Höseyin adında bir zat açar. on beş odalı evini, altındaki dük Ne artar, ne eksilir? kanlarını ve bahçesi ile birlikte ceAraştırmağa hacet yok! Az çok her miyete teberru ederefe bir dispanser yerde gıda maddeleri eksilir, hiç olmazsa açılmasmı istemiştir. 15 bin lirayı pahahlaşır. İkisi bir yola çıkar. Eksil mütecaviz olan bu teberruun muamese pahalılaşmaz; pahalılaşmasa ek melesi lkmal edilerek yakında dispanser ttşkilâtına başlanacaktır. Di silmez. Kıymetli şeylerin çoğu bu kanuna tâ ğer dispanserler de sırasile bu sene içmde açılacaktır. bidir. Altından tutun da telifata kadar. Kıymetli mamulât, güzel san'at eserleri, Kaşer peyniri buhranı mı? nefis mahsulâtı fikriye hep suyunu çeFiat Murakabe komisyonu kaşer ker. Buna mukabil hastalıklar, eııdişeler, peynirinin toptan kilosuna 67,5 kukarışıklıklar, elemler, kederler. hüzün ruş takdir etmişti. Bazı kimseler ler artar. Zaten bunun içindir ki; kim Vilâyete müracaatle toptancılarm peynirin kilosuna 80 kuruş lstedikse harbi istemez. lerini bildirmişlerdir. Fiat MurakaFakat garibdir, harb hâdiseleri bir şey be komisyonu, toptancılarda mevdsha arttınyor: Dikkat ettiniz n>i? cud peynir miktarmı tespit ettir Düşünmeyin, bulamazsmız: mektedir. Alıcılar, badema komis Gazete adedini.. Bir taraftan yap yona müracaat edecekler, komisyon rakları eksilirken, diğer taraftan eded da bunlan toptancılara göndererek leri artıyor. Allah eksik etmesin! tayin eriilen fiat üzerinden peynirlerini satmağa mecbur edecektir. B. FELEK Size çok gizli bir şey diyeceğim. Sakın kendi duymasın... Güven bize... Verem olmuş... İnanmayız... İnanın bana... Doktorundan duydum. Hem de ümidsizmiş. Hastalık dörtnal ilerliyormuş. Günleri sayılı imiş. Sonbahara yaşarsa bahtı varmış... İlkbaharın çiçekleri tomurcuklanırken ecel aman vermiyecek gibi imiş... Ya ihtiyar anası nolacak?. Bağrma taş basıp, ishak kuşları gibi ötecek... Yüreğine hançer sokup yeri göğü parçalayacak... Yazık, çok yazık anacığına... Dayanamaz bu acıya... Ya kız kardeşi nolacak... Karalar bağlayıp dağlara çıkacak... Gözüne mil çekip dünyasmı zindan görecek... Yazık... Çok yazık çocuğa... Daha pek küçük taşıyamaz bu yükü... Desene bir ocak sönecek, desene felek kahredecek gene... *** Onu bir dost evinde görmüştüm... Daha gecenin yarısı olmadan on iki yaşmdaki kız kardeşile ihtiyar anasmı bekletmemek için fazla duramıştı... Omuzları geniş, duruşu dik, saçları sarı, gür ve kıvırcık, alnı açıktı... Gözlerinin içi aynalaşmış deniz kadar parlaktı. Ertesi günü de evinde ziyaret ettik... Marmaranın sonsuz görünen ufuklarına dalmış, başını anacığınm göğsüne dayamış ona bir masal anlatıyordu. Bizi görünce yerinden fırladı. Anasına tanıttı. Sözünü kesmem«sini rica ettik.... Gene gözlerini lâciverd sulara daldırdı ve masalını yeni baştan anlattı: Çok eski zamanlarda dilber bir peri kızt varmış. Saçmın telini nasıl savabüecek kimse bulunmıyacağı gibi gözünün de rengini bilen öylece yokmus.» Gülerken yeşü, ağlarken mavi, İKTISAD Bir haftalık îhracat yekunu Dün de şehrinuzden yapılan ihracat yarım milyon liraya baliğ olmuştur. Son bir haftanm ihracat yekunu ise 3,600,000 liraya çıkmıştır. Bu, yalnız İstanbuldan yapılan ihracattır ve diğer ihrac merlrezlerinden yapılanlar bu yekuna dahil değildir. Son bir haftalık ihracatın kıymet ltibarile vâsü olduğu yüksek yekuna mukabil, kıymet itibarile nispeten az oluşu da ayrıca ihracat maddelerimizin ne kadar iyi fiatlarla ihrac olunduğunu ispat eden bir delil telâkki edilmektedir. Dün şehrimizden İngiltereye afyon, tiftik, Finlandiyaya tütün, Almanyaya rakı, likör, anason ve tütün, Holandaya da çekirdeksiz üzüm ihrac olunmuştur. MÜTEFERRIK Üç milyon liralık ilâc gelecek Tunamn donması üzerine memleketimize gelmekte olan bir çok ithalât eşyası yolda kalmıştı. Tunamn buzları çözülmeğe başladığın dan önümüzdeki haftadan itibaren bu eşyanm gelmesi beklenmektedir. Bu meyanda kıymeti üç milyon liraya yakm tıbbî müstahzarat ve ilâclar vardır. *> stanbul Belediyesinin şehir dahilindeki yollan asfalt yapmaktan vazgeçtiğini ve bundan sonra mozayik denilen küçük parke taşlarnıı asfaita tercih edeceğini okudum; buna memnun oldum. Çünkü bu çok faydalan var. 1 Biz, bir türlü iyi ve dayanıklı asfalt yol yapanayoruz. Asfalt yoUaıımızm çabuk bozulması, sade, yük arabalarındaki demir tekerleklerin asfaltı bıçak gibi kesmesinden ileri gelmiyor. Bunun asıl sebebi, müteahhidlerinüzin umumiyetle gayet kötü asfalt yol yapmalarıdır. En yeni misal. Taksim Harbiye caddesindeki asfaltın halidir. Geçen sonbaharda bir gün Ankaraya gıdiyordum. Bu yola asfalt döşeniyordu; on gün sonra Ankaradan döndüm; yeni asfaltın yer yer bozulduğunu hayret ve esefle gördüm. O vakittenberi, gazetelerde, herhangi bir yolun asfalt yapılacağını okusam, kendi kendime, Beyhude zahmet etmeseler, diyorum. Çünkü eski hayrafa da berbad eden bu zavalh asfaltlar, bize, parke kaldınmları aratıyor. Muhtelif memleketlerde binlerce kilometre asfalt gördüm; fakat şu Taksim Harbiye asfaltı kadar kötüsünü ve dayanıksızını hiç bir y « d e görmedim, Arnavud kaldırunı dediğimiz adi kaldırunın azmanı olan böyle bir asfalttan bizim eski parke kaldırunlantnız bin defa daha iyidir. 2 Parke kaldınm, iyi ve itinalı yapılmak şartile asfalttan biraz daha pahalıya çıkmakla beraber, çok daha fazla dayanmaktdır. Hürriyetiebediye tepesinden başlayarak Okmeydanından geçip mezbahaya giden parke yol, senelerdenberi tamire muhtac olmadan dayandığı halde, şehrin içinde ve dısuıdaki bütün asfaltlar. her yıl tamire ihtiyaa göstennekte, bir tarah yapılırken öte tarafı bozulmaktadır. Almanya, Avusturya, Macaristan, Çekoslovakyada şehirler arasında birçok yojly gördüm ki kilometrelerce mesafe.ie, *imdi mozayik dediğimiz küçük parkt taşlarile yapılmıştı. Bulgarların da Londra İstanbul ana yolunun kendi topraklaraıdan geçen kısmını asfalt yerine parke yapacaklannı duymustura. Parke yol, önce biraz pahalıya çıksa d* daha çok dayandığı için, hakikatte, asfalttan daha ucuz demektir. 3 Memlekeümizde asfalt denilen madde yoktur; dısandan getirtihnektedir. Parke taşı ise yerlidir ve bütün Türkiye yollarına döşenecek kadar boldur. follarunızm asfalt yerine parke tasından yapıhnası bizi asfalt için harice para vermekten kurtaracağı için milli iktısad bakımından da faydalıdır. 4 Bizim kanalizasyon ve lâğım terübatımız mükenunel değildir; bunlan ve su, havagazi, elektrik, telefon şebekelcrimizi tamir ve ıslah için ikide birde yollan açmak icab etmektedir. Böylece asfaltlar sık sık bozuluyor; çukurlar tekrar kapandıktan sonra da toprak çökerek asfalt yolda dalgalar ve kamburlar hasıl oluyor; tek demir tekerlek geçmese dahi, yol bozulup gidiyor. Halbuki parke kaldırunın tamiri çok daha kolaydır. 5 Memleketimizde, daha uzun müddet demir tekerlekli araba kullani tnağa mecburuz. Hele, bu harb senelerinde, motörlü vasıtalara lâstik tekerlek bulamazken yük arabalarına lâstik takamayız. Halimize göre, yük arabalarına lâstik tekerlek takmağa kalkışmak tam manasile «kel başa şimşir tarak» olur. Esasen, bir kaç mahdud asfalt yola mukabil, diğer bütün kaldırımlanmız, tekerleklerin lâstik olanlarını değil; demir çemberlilerini bile kısa bir zamanda tahrib edecek kadar bozuktur. Bu berbad yollar dururken nasıl olur da, arabacılardan tekerleklerine lâstik takmatt fedakârhğı istiyebiliriz. Bütün bu mülâhazalar gösteriyor kl asfalt sevdasuıdan vazgeçip yerine Avrupada olduğu gibi aralıklarını çimentolamak suretile senelerce dayanacak iö nalı parke yollar yapmak daha doğrudur. Onun içindir ki Belediye Fen heyetinin asfalt yerine parkeyi tercih etmesini memnuniyetle karşılamamak kabil değildir. Her memlekpt kendi işine gelen, ihtiyacına. kesesine ve kabiliyetine uygun olanı yapmalıdır. Bir gencin masah | Leman Ahıskal Bu kolsuz kahraman çok gencmiş. Yirmisini yeni tamamlamış. Bıyıkİarı henüz terlemişti. Çatık kaşları altmda parlayan bir çift siyah gözü, peri kızının yüreğine kadar işlemiş. Hafif biı baş dönmesi, tatlı bir göz kararması, baygın bir yürek acısı servet ve güzellik perisi olan bu kıza aşkın ne olduğunu anlatmış.. Bir zaman sonra sarayda bir cümbüş kurulmuş. Kolsuz genci peri kızı sağına almış. Ona bu ülkenin hepsini mi, yoksa lekesiz bir sevgi mi. istediğini sormuş. Kara gözlü, mahcub genc sağ elile kızın bileğinden tutmuş.» Buğu kadar ince parmaklarını kalın ve ateşli dudaklarına götürerek onlan bir tıefes kadar yavaş öpmüş... Bir canla ülkene, bir kol ile kalbine kıymet biçlmez efendimiz... Ülkene yüz bin can, sevgine bir o kadar kol feda olsun... Yarım varlığımla beni üzme... Azad et... demiş, Herkes şaşırmış... Carunı adayanlar bu sevgiye erişemezken, bu nimete kavuşanın azad istemesine şaşmışlar... Peri kızı büsbütün gence vurulmuş. Önce sevmişken, sonra çıldırmış... Eğilerek omuzbaşından kesik olan gence sokulmuş... Yarasınm. üst yanından öpmüş... Yann sabaha kadar burada misafirsin... Azad edileceksin, demiş. Kalkıp odasına çekilmiş... Cümbüş sabaha kadar uzamış. İçenlerde, oynayanlarda tanyeri ağarırken mahmurluk başgöstermiş... Genc kahraman bağdaş kurduğu köşeden göz kirpmadan etrafı seyredyormuş. KUÇUK niKaye ^, O zamanlar bir de ayrıca; kapı ketühdalığı, mirül'ümera, mirimiran gibi ayrı bir silsilei meratib daha vardı ki; ekseri saray mensublarına verilir rütbeîerdi. Kâtibin daniskası Babıâlide yetistiği için (Babıâlide kâtib) olmak zamanın gıpta edilir saadetlerindendi. Ve nihayet şâirin eski harflre göre imlâ yanhşlarından tertib ettiği şu cinash beyitlerle: Kalem olsun eli ol kâtibi bedtahririn ki sivadî rakamî surimizî şur eyler. Gâh bir harf sukutile eder nasın nâr! Gâh bir nokta kusurile ğözi kör eyler! «Kimi bir harf, kimi bir nokta eksiği ile kâh gözümüzü kör eden, kâh sevincimizi bozan kâtibin eli kalem ol sun> diye itab ettiği artık tarıhe karışmıştır. Bugün kendilerine kâfib d^ diklerimiz sadece büro memurlarıdır. dalarken lâciverd, güneşte menevişli. geceleri kara imiş. Yüzünü görenler bir anda vurulur, yıllar geçse unutamazmış. Sesini duyanlar bu ahenk arneğine ayran kahr, bir daha saadete erebilmek yolunda ömür harcarmış. Bu peri kızının ucsuz, bucaksız bir ülkesi ve bu ülkenin de hadsiz, hesabsız serveti varmış. Çağlayanların çarptığı sivri kayalar dibinde avuc dolusu altınlar toplanır, yüksekliğine erişilemiyen dağlarınm kara eteklerinden yumruk irisi elmaslar çıkarılırdı. Buralarda kartallarm en yırtıcılan uçar, ceylânların en ahu gözlüleri gezer, bülbüllerin en şakrakları yetmiş yedi bin çeşid güllere karşı gönül efsaneleri anlatırmış. Peri kızmın el uzattıgı kuru dallar yeşerir, nefesinin değdiği yapraklar ıtırlaşır, basıp geçtiği topraklar bereketleşirmş... Bütün bunlar içinde biricik noksanı aşkmış... Bu kudretli ülkenin sahibinden, yurdsuz ve abasız bedevinin kara meşin derili kalıbı içinde çırpınan kalbe kadar kudretini ve ilâhlığını değiştirmeden gezen ve br çeşid duygusu olan aşkı henüz tatmamış... Bir gün çok canlı, bol kanh bir savaş olmuş... Servet ülkesine saldıran çöl adamları refah ve saadet çalmak kaygusile baskm yapmışlar, herkesler dövüşmüş, herkesler kan adamış, fakat bunlardan biri o kadar çok çarpışmış ve öyle kahramanlıklar yapmış ki, başlı başına bir zafer kazanmış... Gelenlet bu periler ülkesinden tek çakıl alamadan, fakat ne yazık ki bir cennâverin kolunu omuzbaşından ayırarak dön] müşler». j Güneş yükselmiş... Arük herkes evine dönecek, genc azad edilecekmiş... Birdenbire salonun kapısı açılniış... Başlar bu tarafa dönerken kahkalar kesilivermiş. Peri kızı iki cariyesinin yardımile ve sendeliyerek yürüyormuş.M Gözleri açıkmış, fakat yürüyüşünün aksaklığma bakılırsa görmediği zannedilirmiş. İlerlemiş ve gencin önünda durdurmuşlar... Genc ayağa kalkmış. Peri kızı gencin kesik omzunu ellerilo arayarak bulmuş, hafifçe okşamış... Sen benim ülkem ve benim için kolunu verdin... Ben de senin ve senin sevgin için gözyaşı dökerek gözlerimi verdim... Artık ne seni ve ne de etrafımda yasayan öteki güzellikleri görmüyorum. Bir şeye seviniyorum... Artık senden güzel yüz görmiyeceğim va durmadan seni anacağım... Kan davamıza gelince, ödeştik zannederim... Genc çılgınca peri kızını kucakladı.» Gözlerinde yaşlar sel olmuştu. Sesi titriyordu: Beni azad etme, yalvarınm sana™. Yoluna canımı adayorum.% **» İhtiyar ana oğlunun başını okşuyordu. O da sözlerini tamamladı: Peri kızile genc karşılıklı ödeşmeden sonra anlaşmışlar... Ertesi günü büyük dernek kurmuşlar, haftalarca yeryerinden oynamış... Bir ülkeye tek kol, bir sevgiye çift nur bağlanmış.» İşte anam... Aşk budur... Bana!. Üzülme diyorsun... Imkânsız bu. O peri kızı kadar güzel değildi ama, benim için ondan cömerd davrandı. Peri kızı sevilmek için bir çift göz harcamış, benimki bütün bir ömrü yoluma adadı... Eeni derdli eden, için için yiyen kurd bu ana.. Halbuki ben ona bir kaç damlalık gözyaşını çok görür gibiyim... Gün eelir ve benim için ağlarsan, onu da unutma ana... O da sana benden bir parçadır.»