S Şubat 1941 CUMHURİYET TÜRKOLOJİ BAHİSLERİ Mücadele azamî hızını buluyor îzmir ve Manisada nehirler gene taştı Yirmi dört saattenberi yağan yağmur ve karların erimesi suları yükseltti; yollar ve bir kısım ova sular altında kaldı lardaki karların erimesi yüzünden İzmir ve Manisa vilâyetlerinde yeni den bazı tahribat olmuş, sular yükselmiştir. Manisa ovasında yükseliş mühimdlr. Kula kazasmm Seyidall mahallesi sular altında kalmış, yrkılan bir evin altında bir çocuk ölmüştür. Alaşehirden Kulaya giden yardım ekipleri sularm iki metre irtifaı trulmasından dolayı geri dönmüş lerdir. Bakla köyü sellerin tehdidine maruzdur. Evler boşaltümıştır. Manisa Alaşehir şosesi muhtelif noktalardan harab olmuş, İzmirden giden Afyon trenl Manisada kalmış, Akhisar Manisa şosesi de ayni vaziyete düşmüş, otobüsler yoldan dönmüs, bir otobüs sulara saplan Manisa Valüiği her ihtimale karşı bu kısımda otobüs servlslerini durdurmuştur. Turgudlunun Akçapınar çayı sedleri yıkmış, yatağuu de|iştirmlş, Urganlı köyünü bas . mıştır. Akhisarda Kumçayı da Beyova, Sazova ve Selendi köylerini istilâ etmistir. Tehlikeli evlerden halk başka yerlere iskân edilmiştir. Tirenin Subası, Bayındınn Menderes köprüleri bozulmuş, yollar harab olmuş, ovanın bir kısmı sular altında kalmış, Torbahda üç evin duvarları yıkılmış, Ödemişin Birgi nahiyesi çayı nahiye çarşısmı basmıştır Nüfusça zayiat yoktur. Bir marşandlz trenl Ödemiş, Bayındır arasında bir koyun sürüsünü çiğnemiş yirmi kadar koyun ölmüş, yirmi kadan da yaralanmıştır. "ŞARKI,, TÜRKÇEDİR Eski Türk musikisi bu müddet ihmal edildikten sonra çok lâyık olduğu ehemmiyeti yeniden kazanmağa başladı: ™^™~"~~~~~~~~ Resmî ve hususî teşebbüslerle bu sahada bir canlanma ve canlandırma hareketi belirdi. Bir taraftan millî musikimizin en büyük ve en mütebahhir âlimi (Sadeddin Arel) <Türklük» mecmuasında Yunan, Bizans, Arab ve Acem musikilerini umumî bir Türk menşeine bağlayan emsalsiz bir tetebbü silsilesi neşrederken, bir taraftan da Maarif VekâleH Türk musiki tarihinin tedvinini bu en salâhiyettar mütehassısına havale etti. Millet Meclisinde millî musiki meselesinden bahsedildi. Nihayet büyük bir ansiklopedi fikri teşebbüs sahasma girer girmez musiki maddeleri için de mütehassıs âlimlerden mürekkeb bir heyet teşküine tevessül edildi. Peynir ekmek m taj ngiltereyi istilâ teşebbüsü, Fransayı tazyik meselesi, Libya harbi, şarkî U Afrika harbi. elhasıl dünyanın sürüklendiği bn defaki umumî harbe aid her mesele, tam manasile en ciddi saf haya ginniş sayılabilir. Bütün bn mese lelerin hep birden ciddileşmesi, bütün bu meselelerin en son durntnunu hulâsa İzmir 4 (Telefonla) Yirmi dört mış, yolculannı kurtarmak üzere eetmeyi icab ettiriyor. saattenberi yağan yağmur ve dağ klpler gönderilmiştir. r Yazan: İsmail Hami Danişmend dediğimiz ideogramlar sisteminde şöyle bir şekil var: İngiltereyi istilâ meselesi Mîster Çörçil gibi en salâhiyetli İngi lizlerhı kanaati, Her Hitler*in Ingiltereye karşı istilâ hareketini tatbik edeceği merkezindedir. Hitler'in 200 hrkasi. bu iş için hazırlannuştır ve şnbat ayı içinde Abnan ordusunun İngiltereye karsı harekete geçmesi kuvvetle muhtenaeldir. Bu ihtimal nasıl tahakkuk edebiiir? Ve Almanlar İngiltereyi nereden vurmak isterler? Bu bahse aid iiç ihtimal ileri sürülüyor: Birincisi: Almanlann Douvre üzerine yiiklenmeleri ve karaya kuvvet çıkarmalan, ayni zamanda daha başka limanlara karşı ajni şekilde hareket etmeleri. Fakat bu teşebbüsü göze alnıak Almanya için son derece tehlikefidir. Çünkü İngiiiz hava ve deniz kuvvetleri İngiltereye ihrac edilecek askerleri ve malzemeyi taşıyan vapurları ve vasıtalarile en müthiş mücadeleye girisecek ve bunlara en ağır darbeleri indirmek için bütün kuvvetile uğraşacaktır. Almanlar, bütün bu mukavemete rağmen ingiltereye asker çıkarabilirler. Fakat bu askerler de muazzam İngiiiz müdafaasile karşılaşacak ve hiçbir netice aiamıyacaklardır. Ikincisi: Almanlann İrlandaya asker ihrac ederek burada yerleştikten sonra İngiltereye taarruz etmeleridir. Fakat İngiltere bn ihtimale karşı da hazır olduğunu ve bir taraftan İrlandaıun şi mali olan Ulsterden hareket ederek, diğer taraftan deniz hakimiyetinden istifade ederek bu teşebbüsü de akamete cğratacak vaziyette olduğunu anlatıyor. Üçfincüsü: Doğrudan doğruya İngiltere ile uğraşmaktan vazgeçerek Akdcnizde İngiltereye taarruz etmektir. Fakat bn takdirde Almanya İngiltere ile doğrudan doğruya uğraşraak hususunda âciz kaldığuu itiraf etmiş olacaktır. »<">H»mımınmııniiniUllttnHIIII!ltll! Kızılordunun gazetesi Fransız bozgunundan mühim bir makale sonra müdafaa sistemi değiştirildi neşretti Moskova 4 (a.a.) Britanova ajansmdan: Kızılordunun naşiri olan Krasnaja Svcsda; askeri münekkidi albay Popofun Akdeniz vaziyeti hakkında bir makalesıni neşretmiştir: Makalede ezcümle şöyle denihnektedİr: «İtalyan Alman hava kuvvetlerüe gilir filosu arasında mücadelenin inJoşai etmekte olduğu Akdenizde, denizde yapılan ilk taarruzla İngiiiz deniz üslerine karşı yapılan hücumlar şimdiye kadar vaziyeti değiştinnemiştir. Bunun manası İtalyanların Libyadaki vaziyetlerinin fevkalâde vabim olmakta berdevam bıılundugudur. Cerbnb'daki beşinci İtalyan fırkasmın vaziyeti kurtulmaz bir hal almağa başlamıştır. Keza hür Fransız kuvvetleri tarafından Murzuk bölgesinde yapılan akını da aydetmek icab eder. Makineli kuvveter tarahndan çöl üzetinden yapılan bu cür'etli hüeum Libyadaki umumi vaziyetin dikkate lâyık bir vasfıru teşkii etmektedir.» lerhangi bir tehlike ile karşılaşmasına mkân bırakmaz. Fakat İngiiiz ktrrvetlerinin Bingaziye ilerlemesi, yalnız İtalyayı Ubyadan söküp atmak işini kolaylaştırmakia kalmıyacak, İngiltereyi Bizerte tusüne de bir hayli yaklaştırmış olacaktır. Bu da Almanlann istemediği bir jeydir. Belki de bn yiizden Fransayı daha fazla tazyik edecekler ve bu yançı kazanmağa ehemmiyet vereceklerdip. Bem 4 (a.a.) Havas: İ«viçre ordusunun başkumandanı General Guiaon İsviçrede silâhlı teyakkuzun manaa hakkında gazeteciler tarafından sorulan suale, ordunun başlıca vazifesinin Is viçre müdafaa sisteminin esaslı floktalarında daimi surette nöbet beklemek olduğu cevabuu vermiştir. General Guison tözlerine şöyle devam etmistir: « 1940 mayısındanberi beynelmilel hâdiseler müdafaa sistemimizin tatbikatını tamamile değiştirmiştir. Yeni plânlârımız adedce azlığurozı telâu etmek için icabında dağlardan azamî istiiadeyi istihdaf etmektedir.» MaamaSh Generalin fikrince İsviçre kuvvetlerinin yeni sistem mucibince tahşid edilmesi hududlatın müdafaasından vazgeçildiği demek değildir. G eneral Guison İsviçre ordusunun müdafaa hazırhğına en kafl bir itimadı bulunduğunu kaydeylemiştir. "Italyanın Libyada vaziyeti vahimdir,, • İsviçre ordusu daima uyanık! Akdenizde taarruz Akdcnizde muvaffakiyetli bir taarruza geçmek için Almanya, Frans&nın üsJıuinden ve zırhhlanndan istifade etmek istiyecek ve Fransayı tazyika devam edecektir. Almanlarla bir takun müzakereler yapmak için, Hariciye Nazın Flandin'in yerine Amiral Darlan'ın Parise gitmesi de, Almanlann Fransız uslerini ele gecirmekten ümidi kesme düüerini gösteriyor. Gerçi Amiral Darlan Fransız donanmasının hiçbir yabancı ele geçmcsine müsaade edilmiyeceğini ve her meydan okumaya mukabele edeceğini söylemiştir, fakat Hitler'in Fransız uslerini ele geçirmek için bütün Fransayı işgale karar vennesi de her lâhza muhtemeldir. Bu kararın Fransız imparatorluğunu İngiltere ile birlikte harekete sevket nıesinden endişe edildiği için Laval'in tekrar Vişi hükumetine işürak etmesi ve onun gayretile Fransız hükumetinin için için çürümesi, belki de Fransız donanraasımn Lavale taraftar ellere geçmesi nmuluyor ve onun için herşeyden evvel Laval'in tekrar Vlşi hükumeüne girmesi için çalışılıyor. Buna imkân bulunduğu takdirde Fransanın Tulon gibi anavatan üslerinden başka. Bizerte gibi nıüstemleke üsleri de Almanlann eline kolaylıkla geçer ve Almanlar bnnlardan istifade ederek Akdenizde İngiltere ile uğrasmağa genişçe bir imkân bulur. Fakat Fransanın bu şekilde boyun eğmesi ve Laval'in iktidar mevkiine geçmesi kolay değildir. Sonra Fransa, İtalyarnn mağlubiyetinden hoşnud olduğu için, bilhassa İtalyaya yardımı tazammun eden bir harekette bulunmaktan çckinecektir. Bu da bizi Libya harbine {ötürmektedir. Iş Bankası ikramiyesini kazananlar Ankara 4 (a.a.) Türldye İş Banka«ının en az 50 lirası bulunan kumbaralı ve kumbarasız küçük tasamıf hesablan için tertib eylemekte olduğu ikramiye plânuun 1941 yılı birinci keşidesi bugün banka umumi merkezinde ve Udnd Noter Veli Ulusunun huzurile yapılmıştır. Keşidede kazanan talihlilerin isimlerini, hesab numaralarmı ve bulunduklan merkezleri bildiriyoruz: Muhterem (Sadeddin Arel) in bir fikir mabedine benziyen evinde cumartesi akşamlan yaptığımız toplantıların birinde bir aralık işte bu musiki rönesansından bahsediliyordu; bu tatlı bahis nihayet <Şarkı» keUmesinin etimolojik mahiyetine intikal etti: Evvelce bazı musiki mütehassıslaruun bu meseleyle epeyce meşgul olduklarından, fakat lisaniyatla alâkadar olmadıkları için kat'î Muahhar Türk lehçelerinde semanbir neticeye varamadıklarından bahsetik bakımından hiçbir değişiklik gösterdildi. miyen bu kök, fonetik bakımından baş Ben şimdiye kadar bu kelune üzerinde ses itibarile «sşçcy» tahavvüllerini hiçbir etüde tesadüf etmedim. Rivayete pöstermekte ve orta vokal de sümercenazaran kelimcnin zahiri şekline bakandeki «uie» tahavvülüne mukabil lar, bunu arabcanm «doğu» manasma türkçede «aıi» tebadülünü arzetmekıŞark. kökünden gelen cşarkî» «ıfatile tedir. birleştirmekten başka çare bulamamışTürk dülerinden (Şor),. (Teleut) ve lar! Fakat bu arabca sıfatın «sarklı», •farka mahsus» ve cşarka mensub. gibi (Kırgız) lehçelerinde «Sar» kökile bunhep birbirine yakın manalarile musiki dan çıkan Saruı» kelimesi tıpkı Süolduğu deki manası arasında bir münasebet de mercedeki «SurSir» kökunde ğil, belki bir münasebetsizUk var! Zaten gibi «şarkı» ve «taganni» mefhumlannı bu kelime bu manasile ne arabcada kul ifade etmektedir. Gene bu kökün diğer lanıhyor, ne acemcede... Eski Osmanlı leheçlerdeki tahavvülleri de şunlardır: müelliflerinin o srfata itibarl olarak öyle (Karayün) lehçesi: «Sarnamak = şarbir mana verdikleri de biç bir vesika Ue kı söylemek», (Kazan) ve (Kırgız) lehsabit değil. Hatta bundan dolayı (Ah çeleri: «Cır, Cıru = şarkı, taganni»; med Vefik Paşa), (Muallim Naci) vesai (Uygur), (Koman), (Baraba), (Soyon), re gibi son kamuscular bu keümeyi ya (Koybal), (Çagatay), (Sagay) ve (Âzebiç kale almamışlar ve yahud (Şemsed rî) lehçeleri: Yır, ır, ir = şarkı, taganni, din Sami) nin «Kamus ı Türki» sinde terennüm»; (Anadolu): «Yır = Türkü; yaptığı gibi doğrudan doğruya türkçe Yulamak, ırlamak = Türkü söylemek». Bütün bu muhtelif lehçelerdeki kelidiye kaydedip geçmişlerdir. (Bedros Keresteciyan) m tDictionnaire etymolo melere hep ayni bir kökün «SarCırgkjue de la langue turque> ismile Lon Yır» ve baş konsonun erimesile «Irİr» drada basılan i^tirak lugatinin <Şarkı> tahavvülleri görülmektedir. Uygur lehmaddesinde kelimenin <Şark> kökünden çesinde bunlardan başka bir de «Çar» geldıği çok haklı olarak reddedilmekte tahavvülü vardır H «seslenmek» ve dir. (Hüseyin Kâzım Kadri) de cTürk çağırmak» manasına «Çarlamak» ve Dil Kururau» nun neşrettiği «Türk Lu şarkı söylemek» nanasına da «Çarkugati» nde bu kelimenin ashnı tayin e lamak» mastarlannda görülebilir (4). detnediği için önüne bir istifham işareti Bu son mastann «Çarku» maddesile koymakJa iktifa etmistir! Şu halde bu Türkiye lehçesinin «Şarkı» tabiri araŞarkı» kelimesi nedir ve nereden ge sında baş ses itibarile bir «çş> tebadülir? Türk musiki tarihine aid tetldkata lünden başka bir fark yoktur. Her iki karşı gösterilmeğe başlayan umumi alâ lehçede de bu tabirler «ÇarŞar» köküka devrinde bu gibi teknik tabirlerin ne bir «kukı» lâhikasınm iltihakile milliyetlerini tayin zamanı da artık teşekkül etmiştir. Umumiyetle fiil köklerine eklenerek ahenk icabma göre gelmiş demektir. tkı, ki, ku, kü, gı, gi, gu, gü» gibi şekilMuhtelif Türk lehçelerinin en eski ler alan bu lihika alet ve eşya iâmlerile devirlerden itibaren göstermekte olduk ban mücerred mefhum isimleri teşkii lan delillerin sarahatine isünaden be etmektedir: Meselâ «burgu», «sürgü», nim hasıl ettiğim kanaate göre, «Şarkı» askı», «yajrgı», «içki», vergi», «duygu», kelimesi türkçedir ve «Şar» kökile <kı> «uyku» ve «bilgi» gibi tabirler hep böyle biıer fiil köküne bu lâhikanm elkenmelâyihasından mürekkebdir. Türk lehçelerinde muhteiif fonetik sinden hasıl olmuş kelimeierdir. (Jean lahavvüllerine uğrayan «şar» kokü Deny) ye göre hep fiil köklerine ilhak taganni» mefhumunu ifade ettiği gibi, edüen bu edatın isimlere iltihakı aneak Ia> lâyihaa da ahenk kanununa göre «ayna» manasma «gözgü» re «şüphe» muhtelif tahavvüllere uğrayarak fiil manasına «kuşku» gibi istisnaî vaziyetlerde görülebillr (5). köklerinden isim teşkii eder. Şimdi bu vaziyeti herşeyden evvel Türk dilinin en eski şeklini temsil ettiğine kani olduğum sümerceden itibaren tespite çahşacağtm. (Oppert), (Lenormant), (Rawlmson), (Schrader) ve bir aralık (Deützsch) gibi Sümer dilinin ilk keşifleri vaziyetinde bulunan âlimler bu diün Turan dillerile olan menşe birliği hakkında bir çok eserler vücude getirdikten sonra, Almaıi SümeTologlanndan (Hommel), • Zwei hundert suraero • türkische Vortvergleichungen» ismile 1915 te neşrettiği kıymetli eserde Sümer ve Türk dillennin birliğini göstermiş ve nihayet geçen Umumi Harbden sonra İngilteredeki «Britich Museum» ile Amerikadaki namma • Pennsylvania» Üniversitesi Sümer'in «Ur» nehrindeki hafriyatile şöhret bulan (Sir Leonard Woorlley) de Sümercenin en eski türkçeyi temsil ettiğini ilân etmiştir (1). «Türk Dil Kuru mu» tarafından basurılmak üzere altı senede hazırladığım «Sümer Türk dil birliği. ne aid eserimde yaptığım Fonetik. Gramer ve Etimoloji mukayeselerile benim daha kat'î şekilde vardığım netice de budur. Türk dilinin en eskd şeklini eden bu be şaltı bin yıllık lehçenin bugün «Cuneifonne = Çivi yazısı» Bu şekil, Sümer dilinin muhtelif lehçelerinde «Sur» ve «Sir» telâfruzlarını verir ve «şarkı», «şarkı söylemek», «taganni etmek» manalanna geh> (2). Ayni kökün bir de «Şer» tahavvülü vardır. Fransız sümeroglarından (C. Autran» bu kökün sümercede hem teknik bir tabir, hem dinî bir ayin ıstılahı olduğundan bahseder (3). Sümer yazısı menşe itibarile resim esasuıdan doğmuş «piktografik» bir yandır: Onun için bundaki basit şekillerin ash bir resim esasına dayanır. Yukanda gördüğümüz şekil de bir «sinek. resmkıin tekâmülünden mütevelliddir. Burada «sinek», vızıltıa itibarile «şarkı» ve «taganni» mefhumlarını ifade etmektedir. Bu kökün Sümer leheçlerindeki muhtelif telâffuzlan baş ses itibarile bir «sş» ve ortadaki vokal itibarile de bir «uie» tebadülü göstermektedir. bir mahiyette değildir: Meselâ «kürek» manasma galen «sırkı» tabirinde olduğu gibi bir takıra istis ^ ^ aajarj vardır. 2 Eski OEmanlı münşilerinin bu kelimesi arabca «şark» kökünden çıkan «şarki» sıfatile birleştirroek için imlâda «g» yerine «k> harfini tercih etmiş olmalan da muhtemeldir. 3 «Türkü» tabirine kıyasen de «k» cesi ipka edilmiş olabiür: Dilimizde böyle kıyasî istisnalar pek çoktur. 4 Bir de bu kelime bizim lehçeye Uygur lehçesinden intikal etmiş olabilir: Bu takdirde uygurcada gördüğümüz «Çarku» temuıin Türkiyede «şarkı» şeklicde tekarrür etmiş olması pek tabiidir. Herhalde gerek uygurcada bir «Çarku» şeklinin mevcudiyeti, gerek «Sar, Şar Çar Cır» kökünün Sümer lehçesinde bir «Sur Sir» esasına dayanacak kadar eskiliği ve gerekse muahhar Türk lehçelerinin çoğunda bu kökün muhtelif tahavvüllerine tesadüf edilmesi, bu musiki tabirimizin Türklüğünde ve türkçeliğinde zerre kadar füphe bırakmamaktadu*. ] ismail Hami DANİŞMEND (1) Encyclopedia of modern knowledjçe», 12 mart 1936, fasikül 1: Mesopotamia: Cradle of dvilization» serlevhah etüd. Ayni müellifin, «Les Sumeriens» ismile fransızcaya tercüme edilen eserine de bakınız, 1930 Paris tab'ı, s, 1415. (2) Stephen Langdon, «A Sumerian Grammer», 1911 Paris tab'ı, s. 240,244 ve 293. Delitzsch, «Sumerische Sprach lehre», 1914 Leipzig tab'ı, s. 135, sütun 2 ve s. 136, sütun 1. (3) «Sumerien et îndo europeen», 1925 Paris tab'ı, s. 159. (4) Bakınız: Caferoğlu Ahmed, «Uygur Sözlüğü», 1934 İstanbul tab'ı, «Çarlamak» maddesi. . Hüseyin Kâzun Kadri, «Türk Lugati», Türk Dil Kurumu neşri, «Şarkı» maddesi. (5) «Crammaire de la langue turque», 1921 Paris tab'ı, paragraf 868, i. 573 576. (6) 1305 İstanbul tab'ı, C. I, S. 98. (7) 1921 Paris tab'ı S. 574. urakabe komisyonu nihayet peyniri yürüttü! Elli kuruş marka konduğu iv»n kuşsuıune dönen salamura peynirini artık elli bes kuruştan istediğimiz kadar bulacağız. Dostlarundan biri geçende bana diyordn ki: Yahu! Peynir bulamıyoruz. Sıkıntidayu. Zeytin ye be kardeş! dedim. Aş nu eriyorsun? Oknaz! dedi, sıkümayı peynir ekmekle yiyenler için aneak zeytin katık olamaz! Sen de mi sıkılmayı peynir ekmek? Çok ileri gitme! Sıkümanuı adına frenkçe limidite derler. Bir nevi haatahkOr. Tedavisi için bir sürii eserler ve usuller vardır. Bizdeki şekil operasycnia tedavisidir. Peynir ekmekle yersin, geeersin ötetaraia! Her yiğitin bir yoğurt yiyişi vardır. Ne diyebiüriz. Peynir işi böylece halledilirken ortaya bir de tek ekmek meselesi cıktı. Ekmek bahsi bizde ötedenberi sadece bir fiat ve bir nark davası olarak mütalea edihnektedir; halbuki: Injdlterede şimdi, harb zaruretlcrinin doğurduğu bir iase nezareti var. Buna İngilizler gıda nezareti diyorlar. Bu nezaretin işi sade bizim hatınmıza geldiği ve ötedenberi gördiiğümüz şekilde mevend gıda maddelerini teva ve yenUerini tedarikten ibaret değil. Hususi liboratuarlan ve mütehassıs» lan vasıtasile halkın neler yemesi ve ne gibi vitaminleri ne vasıtalarla ne miktar alması lâzım geleceğini de tayin ediyor. Güzel bir Babıali türkçesi konuşan ;alib« Sör VVinden Zey Umindeki bir JnCİliz Londra radyosonda Jngilteredeki gıda nezareti teşkilâtının mesaisinden bahsederken halkı daha ucuz ve daha iyi gıdalandırmak için tereyağı yerine içine bol miktarda D vitamini katılmış margarin verilebildiğini ve ekmeklerin bamuruna da kalsiyum ilâve edildiğini anlatü. Bugünlerde bizim matbuatı ve alâkadar makamlan meşgul eden tek ekmek haberlerini okurken bunun ham..runda çavdar nispeti biraz fazla olacağını öğ'enerek memnun oldum. Doğnısunu söylemek lâzun gelirse ekmek beyazlaştıkça gıdast azaur. Şu halde bu tipte yapılaeak tek ekmeğin gıda bakımından kuvvetli olacağına lüpbe yoktur. Bu ekmek tipi tespit edilirken iş sade iktısadl bakımdan değil de İngilizlerin yukanya yazdığım gıda kaygurile de ineelense ve gıda mutehassısı doktorlann da reyleri alınsa lüphesiz pek faydalı olur. (Belki de ahnmıştır.) Tek ekmek bahsinde söylenecek tek sözüm de budur. Bu münasebetle (tek) e olan muhabbetimi de burada izhar etmeme müsaıdenizi dilerim. Biz çoeukluğumuzdanberi büyükle rimizden daima: Oğlum! Tek dur! diye nasihat aldığınuz için (tek) Iiği bir meziyet olarak bellemişizdir. Onun için: Memlekette tek eepheye, Sofrada tek ekmeğe, Tramvayda tek bilete, Elmasta tek taşa, Politikada tek söze, İÜmad ve itibannuz vardır. Çift, yamn kundnrada, çorabda ve terükte aramr. (Tek) teki asaleti, bunırda bulabiür miyiz? Üsttarah dün» tektir onun! Konya Vilâyet Medisi Konya 4 (Hususi) Vilâyetimlz Umumi Meclisi Valimiz Nizaminin nutkile açıldL Atatürkün hatırasına bürmet vakfesinden sonra büyüklerimize tazim, bağlılık telgrafları çekilmesi kararlastırılıp rlyaset divanı ve encümenler seçimi yapıldı. İkinci reisliğe Şükrü Afacan, kâtibliklere Avnl ile İbrahim seçlldikten sonra vilâyetln bir senelik icraat izahnamesl okunup perşembeye toplanümak üzere celse tatil edildi. Albay Donavan Filistine gitti Ankara 4 (Telefonla) Şehrlmlzde bulunmakta olan, Amerika Cumhur Relsi M Ruzvelt'in şahsi niümesslli albay Donavan dün akçamki Toros ekspresile Fllistlne hareket etmistir. Uatta bo yüzden bir taknn çayialar 1000 lirahk ikramiye Adanada 6978 da intişar ctmiş ve Almanlann Cenevehesab numarah Yusufa isabet etmistir. de askerî tahşidat yaptıklan şayi ol 750 lirahk ikramiye İstanbulda 54856 ınnştıır. Fakat bu şayialann hakikı mahesab numarah Mustafa Zihniye. hiyeti henüz anlaşılmamış bulunuyor. 500 liralık ikramiye Ankarada 33623 Habeç harbi hesab numarah Çetin Aysele isabet etmis ve 250 şer liralık ikramiyeleri İzİtalyanın Eritre ve Habeşistanda karmirde 13592 hesab numarah Ömer ve şılaftığı harekât da büyük bir ehetnmiBursada 6091 hesab numaralı Zehra kayet kazanmaktadır. İngiiiz kuvvetlerinin zanmışür. Eritredeld yeni hedefı Asman ve MuYüzer lira kazananlar: Zeyneb Menesavvadır. Asmaranın işgali, Habeşistanmenci 2021 (Ankara Yenisehir), Mehdaki Italyanlann ricat hatlanm kesmemed Ali 2711 (İzmir), Şaziye 62355 (İsğe de yardun edeceği için ehemmiyeti tanbul), Kasım 14156 (Beyoğlu), Bedri haizdir. 6190 (Samsun). Habeş harekâtma gelinee İngiltere BunJardan başka muhtelü mahallerliaridye Nazın RDster Eden, yeni ve de 21 küçük tasamıf hesabı sahibi 50 şer müstakil bir Habeşistanm, İngiltere ta lira ve 85 küçük tasarruf hesabı sahibi rafından çok iyi karşılanacağını ve İn de 20 şer lira ikramiye kazanmışlardır. gilterenin Habeşistan arazisinde kat'iyyen göıü buhuunadığım ilân etmekle Libya harbi Habeş vatanperverleri tarahndan başlaLibyada İngiiiz kuvvetleri Bingaziye yaıı Iıarekâtın ciddî Umidler verecek bir doğru ilerliyorlar ve bundan sonra nis mahiyet aldığını göstermiştir. Belgrad 4 (aa.) Bulgar elçisi Stoilofun cenazesi bugün öğleden peten mümbit ve müdafaaya müsaid a Hulâsa mücadele her eephede eiddi sonra Bulgar elçiliğinden istasyona raziden geçiyorlar. leşmiş ve harb azamî hızını almağa baş götürülmus ve orada kısa bir âyin İngiiiz kuvvetleıinin Bingaziyi işg*' laraışüı. yapılmıştır. Cenaze hususi trenle etmeleri vaziyetlerini takviyeye çok ömer Rıza DOĞRUL Sofyaya gönderilecektiryardun eder ve Mısırın bundan böyle Bulgaristanın Belgrad «efiri öldü Zaten bizim burada Sümer ve Türk lehçeJerinde tespit ettiğimiz «Sur SarŞar . Çar» kökü esas itibarile «taganni» mefhumunu ifade eden bir fiil kökünden ibaret olduğu için Uygur lehçesinde bir «ku» edatı alarak «Çarku» ve Türkiye lehçesinde de ayni edatın «kı» tahavvülünü alarak «şarkı» sekUnde bir isim teşkii etmesinden tabiî bir şey olamaz. Şu halde «Şarkı» kelimesi, teşekkül itibarile «Çalgı» keUmesinin ayni demektir. Yabuz burada dikkat edilecek bir nokta vardır: «Kı» edatmdald «k» sesi Türkiye lehçesinde «r» sesinden sonra geUrse umumiyetle «g» sesine tahavvül eder. Meselâ «sargı», sergi», «vergi» ve saire gibi şekillerde hep böyledir. Bu kaideye göre «Şarkı» kelimesiı»Jn de «şargı» şeklini abnış olması lâzım gelirdi; halbuki burada öyle değildir. İşte bu nokta birdenbire şüpheyi davet edebilir. Fakat bizce bu kelimede «k» sesinin • g> ye tahavvül etmemesi şu dört ihtimalden birile alâkadar olmak lâzıın geUr: 1 (Asım Efendi nüı «Kamus ter rümesi» nde (6) ve ondan naklen (Jean Deny) nin gramerinde (7) mühim bir misali görüldüğü gibi, bu kaide mutlak Budapeşts 4 (a.a.) Havas: Macar meb'usan meclisi, Macarista nin tiçlü pakta İltihakı hakkmdaki kamın lâyihasile ebedî Macar Yugoslav dostluk paktını ittifakla kabul etmîştir. Bu babda hlç bir müzakere olmamıştır. Macar meclisi, üçler paktına iltihakı kabul etti B. FELEK DostYugoslavya Svetkoviç kabinesinin ikinci faaliyet yılını kutluluyor Sofya 4 (a.a.) D. N. B. Bulgar Ziraat Naan Bagrlanof istifa etmiştir. Başvekil Filof bugün parlamentoda bn Istifanm kabul edildiğini ve Ziraat Nezaretini bizzat kendislnln deruhde eylediğinl blldirmlstir. Bulgar Ziraat Nazırı çekildi Isveç ihracatının % 70 i Almanyaya yapılacak Stokholm 4 (a.a.) Stefani ajan•smdan: İsvtç ihracatının yüzde yetmisinln bundan böyle Almanyaya yapılmasma karar verllmesl yeni bir takım meselelerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu meseleleri halletmek için yakında mühim bir heyet Berllne gidecefctir. Tekrar o müthiş sıkmtı içimde koyulaşımya, etraf bulanmıya başladı. Kısa bir zaman vücudüm pelteleşmiş. yorgun, hrab koltuğa gömülmüş, hareketsiz kaldım. Sonra kâğıd hışırtısına benezr bir ses duyarak silkindim, kendime geldim. Hüseyinin mektubu parmpklarımdan kurtulup yere düşmüştü. Mektubu eğilip yerden alırken Doktor Rüştünün giderken söylediği sözleri duyar gibi oldum: «İnsanm böyle vaziyetlerde dpima teskin, teselli edecek bir dosta üıtiyacı vardır.» demişti. Zarfı acele yırttım. Hüseyin, uzun zarrandır benden mektub almadığını, merak ettiğini yazıyor. Baştan bir iki satır okuduktan sonra masanın üzerine bıraktım. Bu mektub bana neler hatırlatmadı.... Izmiri, babamı, sonra Hüseyinin dost, sakin yüzünü .. Meğerse her şeye rağmen orada ne kadar mes'ud günler geçirmişim! Hüseynin şu sözîerini hatırladım: Ker zaman için senin dostunvım Azize. Müşkül bir günün olur da beni yanında görmek istersen bir telgraf çek, kâfi... Anî bir kararla yerimden kalktnn. Gözleıimdeki sisli per de kalkmış, soğukkanlılığımı biraz elde etmiştim. Yazı masasının başına oturdum ve Hüseyne çu telgrafı yazdınu Sana ihtiyacım var, derhai gelebilir misin?» Saate baktım; on bire geliyordu. Bir an evvel Hüseyni karşımda görmeV isKyoraum; onunla konuşmak, derdleşmek, her şeyi ona anlatmak.^ Vaktin geç olmasına aldırmıyarak zile basum. Biraz sonra Gülsüm karşımda idi. Yusufa söyle, dedim, derhai haarîansın; postaneye gidip bu telgrafı çeksin. Sonra, büyük hanıma bir şey söylememesüü tenbih ettim. Kadın, benim bu garib hallerime, telâşıma, tenbihlerime alışmaya başlayordu. Şaşırmakla beraber sesini çıkarmadı: kâğıdı alıp gittt. Uykusuz geçirdiğim bu müthiş geceyi asla unutmama imkân yoktur. II Telgrafı çektiğimin ikinci günü Hüjeyin geldi. Büyükannem evia içinde dolaşmaya başlamıştı. Kendini yormamak şartile Rüştü Bey yataktan çıkmasına müsaade etmişti. Hüseynin habersiz gelişini hayret ve sevincle karşıladı. Geldiği gün bir aralık Hüseyinle yalnız kalmaya firsat bularak: Seni çağırdığımdan büyükannemin naberi yok, dedim. Ben vaziyeti idare ederim, merak etme dedi, yalnız seni bu telgrafı çekmeye mecbur eden.» « CUMHURİYET » İN EDEBÎ ROMANI: Telâşla sözünü kestim: Şimdi sırası değil, yalnız kahnara'z lâzım, belki bu gece Ninem rahatsızlığındanberi erken yatmaya alışmıştı. Yemekten sonra salonda biraz bizimle oturdu. izmirden, oradaki dostlardan bahsedildi. Hüseyin ninemi alâkadar eden bazı havadisl^ verdi. Daha evvel, seyahatinin maksadını izah etmek için olacak, İstanbula dinlenip, biraz hava ahnaya geldiğini, hareketini haber vermiyerek bize bir sJrpriz yapmak Istediğini söylemişti. Ninem, Nermini beraberine almadığı için citem ettiği zamansa, hiç telâş etmeden buna da cevab yetiştirdi. Nermin nişanlandığındanberi kız kardeşine bir doktorun talib olduğıınu, nişpnlandıklannı Hüseyin daha evvel mektublaıında hebar vermişti fazla meş Yazan: Peride Celâl gııldü Nikâha haznlamyordu. Gelmek istememişti. Kız kardeşinden bahsedtrken muhabbetle gözleri parlayordu. Deli kız, diyordu, beni terketmemek için az kalsın bu mükemmel adamı da kaçıracakü. Fakat artık isyan ettim, mâni oldum. Karşıma aldım, yaşının ilerlemekte olduğunu, her zaman insanın karşısına böyle iyi, dürüst bir insanm çıkamıyacağını anlaUım. Doktoru gdrseniz pek seversiniz. Güler yüzlü, sevimli bir adam. Vaziyeti de fena deJS1. Belediyenin doktoru; aynca muayenehanesi de var. Neyse, nihayet doktoru içgüveysi ahnak, yani beraber oturmak şartile Nermini razı edebildim. Yugoslav Başvekili M. Stevkoviç ve Başvekil muavini ve Hırvat lideri Maçek Yugoslav kabinesrnin, M. Svetkoviç tarafından teşkilindenberi bu gün, iki sene geçmis oluyor. İki sene, bir milletin hayatında uzun bir devre sayılmaz. Bununla beraber, geçen bu iki sene, dolu olarak geçtigi ve büyük neticeler verdiği için, Birbirimize bakıyor, susuyorduk. Sa Yugoslavyanm siyasi tarihlnde, salon ışık içinde idi. Oturduğum yerde yılı yıllardan olacaktır. garib bir rahatsızlık duyuyordtım. HüEn başta, Svetkoviç hükumetinin seyni uzakta olduğu müddetçe kendi tahakknk ettirdiği, cidden tarihî me yakın hissettiğim, her şeyi ona an bir eser olan Sırb Hırvat uzlaslataaya karar verdiğim halde şimdi ya nıasmı zikretmek lâzımdır. Sırblarbancılaşıyor, ondan adeta çekinerek sı Ja Hırvatlar arasında, senelerdenkılıyordum. Söze nereden başlayacağı beri bir ihtilâf mevcud olduğu ve ru şaşırmıştım. Onun doğrulduğunu, bunun da, Yugoslav devletini, tehkoltuğunda bana doğru eğildiğini gör likeli bir zâfa götürdügü malum dur. düm. Ağır bir sesle: Başvekil Svetkoviç, derhal bu me Seni çok değişmiş buldum, dedi büyükannenin yanında söylemek iste selenin hallile mesgul olmuş, Hır Derhai nişanı yaptık. Bir iki ay sonra vatların şiddetle arzu ettikleri ismedim ama, sayıflamışsın da. da düğün yapacağız. Oturduğum yerden kalkarak ona yak tiklâli, Hırvat reisi doktor Maçekle Nineme dikkat ettim; Hüseyni alâka, bir anlaşma yaparak onlara vermek laşüm. Elimi omzuna koydura: hatta biraz da gıpta ile dinleyordu. suretile, geniş görüşlü, tam bir Bırak bunlan, dedim, bahse girRıza ile aranuzdaki gizli münasebete devlet adamı olduğunu göstermigmek için mukaddeme yapmak isteyorbir nihayet vereceğimi, her şeyi istediği tir. sun; fakat lüzum yok. Zaten ben dı gibi yoluna koyacağımı ona vadetmiş Bu anlaşma, Yugoslav devletini sana anlatmak isteyorum; konusacağız değil miydim? Belki de o nrada bu hem dahilen, hem dolayısile haricen Yürüdüm, elektriğin düğmesini çevir kuvvetlendirmiştir. vâdi düşünüyor, benkn de Nennin gibi Çünkü, anlaşYalnız ortadaki ışık kahnca ods manın akdindenberi, Sırblarla Hırbir an evvel yuva kurmamı temenni ediyordu. Zavalh bilmiyordu ki artık birdenbire gölgelerle doldu. vatlar, her türlü haricî tehlikeye Hüseyin masanın kenanna doğru o karşı müttehid bir cephe teşkii etistediği olmuş, Rıza ile aramdaki n > nasebet bir neticeye varmışti. Fakat ne turmuştu. Koltuğumu çekerek ona yak mektedirler. laştım. şekilde!.. Son iki sene zarfmda, hükumeDudaklaruıda hafif bir tebessüm be tin elde ettiği mükemmel netice Saat dokuz buçukta ninem .eski bir lere bakarak, Yugoslav devlet gedostla buluşup, konuşmanın verdiği îirerek: Işıktan korkuyorsun, dedi. misinin iyi bir kantan ellnde bumemnuniyet içinde gülümseyerek kalk Samimî konuşmak lâzra. gelirse lunduSunu söyliyebiliriz. Dost ve tı. Odasına çıkmak üzere salonu terşimdi asü senden korkuyorum, dedim. müttefik Türkiye için, bu, sevindiketti. jici bir haldlr, (Arkası var) Hüseyinle karşı karşıya kaldık.