18 Birîncikânun 1940 CUMHURfYET tJÛutasİİAHal Italyan topraklarında harb unanistana karşı ilân olunan Italjan harbi kısa bir muddet için Yunan topraklarında devanı ettikten sonra İtaljaja aid Arnavudtuk arazisine geçmiştir ve orada Yunan silâhlarına parlak zaferler kaydederck devam etmektedir. Garb çollerinde de vaziyet birdenbire ajni şekli aldı. Italyan kaynakları daha birkaç gün önce harbin halâ Ingiliz topraklarında (yani Mısır topraklarında) vuku bulduğuııu sojlijerek İngiliz taarruzunun kı.Mncüni düşurmeğe açlışıyordu. Toprak meselesi bir kıymet ifade cdiyorsa onun da İngiilere lehine döndüğü goıülüvor. Çünku Mısır topraklarını işgal eden Italyan kuvvetlerini feci hezimete uğratan ingiliz kuvvetleri Sidi Barrani ile Sellum'u da zaptettikten sonra Italyan topraklarına girmiş ve İtaljan kuvvetlerile Italyan toprağında harbetmcğe başlamıştır. İngiliz kuvvetlerinin bu İtalyan topraklarında daha fazla ilerlemtk ni\etinde olup olmadığı henüz belli değildir. Fakat Ingilizlerin, Mısır topraklarını Italyan îşgalinden temizlemekle, hcdefleri tahakkıık etmiş ve bu hedefin tahakkuku gcrek Mısırda, gerek bütün Arab âleminde tam manasile emniyet ve itimadı tesis etmiştir. Parti Grupunda İktısad Vekili, deri ithali meselesine dair izahat verdi Ankara 17 (a.a.) C.H.P. Meclis Grupu 17 12'1940 saat 15 te Trabzon meb'usu Hasan Sakanın reıslığmde toplandı. Ruznamede deri ithal işinin hükumetce ele alınması hakkında Denjzii meb'ufu Tahir Berkay tarafından verilmiş bir takrir mevcuddu. Takririn okunmasmı müteakıb kürsüye gelen Ticaret Vekili Mümtaz Ökmenin millî korunma kanunu tadil projesi mevkii tatbika konduğu zatr.an bu ve buna mümasil ihtivacların temininm hükumetçe derpiş edileceği beyanatı umumiyetie tasvib olunmuş ve ruznamede müzakere edilecek brşka madde olmadığmdan riyasetçe celseye nihpvet verilmiştir. GÜNÜN MEVZUU Yalnız Japonyanın değil, adeta bütun Uzakşarkın mukadderatını elmc alarak idare eden Japon Başvekili Prens Fumimaro Konoye yakışıklı, tath dılb, bir devlet adamı olduktan başka ilâhların neslinden gelme olduğunu iddia eden ve milletinin hayat ve istikbaline Avrupadnki diktatörler vâri hâkim olmak isteyen bir şahsiyettir. Prens Konoye totaliter rejim taraftarıdır ve orıun iktidar mevkiinde bulunması şahsı içm bir zafer teşkil ettiği gibi Japon emperyali/mi hesabına da bir muvaffakiyet sayılm£.ktadır. Kcnoye ailesi, kendini, imparator hanedanından sonra Japonyanın en eski ve en serefli ailesi sayar. O da imparator gibi kendini. çok eski bir zamanda Nippon'a inen ve Japon ırkını köklcşüren ilâhların neslinden çelmıs tanımaktadır. Japon İmparatorknmn bırçokîarı Fujiwara hanedanmdm kız almışlardır. Konoye ailesi ise bu haneanın en bellibo?lı şubesidir. Prens Konoye gencliğınde radıkrl düçünceliydi ve devlet sosyalizmine deıinlen inananlar arasında idi. Gayet paıInk bir tahsil görmüş ve hukuk, si\as* ilimler ve felsefeden mezun olmuştu Avrupaya ilk seyahatini geçenlerde vefat : eden büyük Japon devlet ada'm Sa onji ile birlikte yapmış ve onunla bir'.ıkte Versay sulh konferansına ıştir=.k etmisli. Fransanın genc Konoye uzeunde japUğı tesir onu biraz daha ol^uı.îa mek ve biraz da muhafazakârlastırmaktı. Konoye daha sonra Japon aysnı arasına girdi. Ve 1931 de henüz kırk yaşında olduğu halde Âyan Meclı^inin reis vekılliğıne seçildikten iki sene smıra bu meclisin başına geçti ve Pıens Saionjı'nin yetiştirdiği en parlak ric1 araS'nda mevki aldı. Konoye genchğinde gerçi radıkaldi, hatta Marksizme mütemayildi. Fakat amelî siyasetle ve büyük iş âlemile tcmas ettikten sonra kapitalızme derm saygı göstermeğe başladı. Japonvan:n muharib kuvvetlerile bunların elindeki matbuat ise prensin totaliter düşüncelerie karşılaşmasma ve bu düşünce'.erin tesiri altında kalmasına hizmet adiyordu. Prens Konoye'nin bu sırada işgal ettiği mevkilerden biri «Şarkî Asya müşterek dil kültür cemiyeti. reisliği Hi. Japon emperyalizmine kültür yolu ile hizmeti istihdaf eden bu cemivet, f;enc Japon profesörlerinden, siyasilerinden. subaylarından, gazetecilerinden müteşekkildi. Ve bunlar Japon emperyalizmini ileri götürmenin en hararetli taraftarlarıydı. Prens Konove bunlarla düsüp kalkmaktan zevk ahyor sözleıini dinleyor, fakat çok söz sövlemiyordu. Japon empervalizmınin ideoloplsile mesbu olan bu muhit de Konoye'nin empervalizme ve orduya karşı saygısını tekemmül ettirdi. Prens Konoye 1937 de Başvekil oMu. Çünkü birçok gruplar onun hukumet başına geçmesine taraftar olduktan başka ordu ile büyük iş âlemi de onun lehinde idi. Konoye'nin hiç bir ktmseyi rahatsız etmeden yolun ortasından vurümeyi bilmesi bu netice ile karşılaşmasını temin etmişti. 1936 da Japonyada kopan askeri isvan gerci bir sene önce bastırılmıştı. 1 /se/er/?râs/nd< Uç âşina ! JAPONYA NEREYE CİDİYOR? Prens Konoye Mihverin ilk muvaffakiyetlerinden İstifade etmek istedi, fakat... Yazan: \ organize edilmesini isteyor. ve büyük iş âlemi bu vaziyet karşısında tekrar Prens Konoye'ye donmekten başka bir çare bu'amıyordu. Çünkü yalnız onun bir askeri diktatörluğe mâni olabıleceği tahmin ediüyordu. Esas itibarile Japon ordusu rüesası tarafından hazırlnr.an ve Japonyada tek parti usulünün tatbikını istihdaf eden proje de bu sırada ileri sürüJmüş olduğu için Japony&nın askeri diktatörluğe doğru gittiği şüphe götürmez bir mahiyet alıyordu. Ordunun bu hareketine mukabil büyük kapitalist muhit, iş âlemlne dcst bir diktatörlüğün teessüsü için ça'ışıyor ve bu diktatörün vücud bu'.acak tek partiye hâkim oimasını temin etmek isteyordu. Bu işin ehli ise ancak Prens Konoye olabilirdi. Fransanın uğradığı mağlubiyetin Japonyada yarattığı tesir, Hongkong, Hindiçinî. Holandanın Hind ad^ları. Malav gibi ülkelerin Japonya tarafından ıstilâsı lüzumu idi. Ve Japonyada itidal taraftrrı olanlar, bu cerevanlara karşı eclerrivecek halde idiler. Bilâkis, herkes ordu ile birlikte bu muhtesem fırsatın kacırılmaması lehinde idi. Tş âleminin buna mukabil bütün istediği kendi=ine d^ha fazla dokunmamak, ordu diktatörlüğü kurmamaktı. Neticede Konoye tekrar BaşvekilHğe geldi ve vüctıde getirilen tek partiyi idareve bas'.adı. Onun baş vazifesi iktidar mevkiine daima göz dikmekte olan iki kuvvetin, (ordu ile iş âleminin) birbirine tecavüz etmesine meydan ve<memektir. Konoye gerçi askerî diktatörlük taraftan değildir. Ve iş âleminin kazanmak ve açılmak hürriyetini haiz olmasını ister. Fakat onu ordu ve fütuhatm hasmı tanımak yanlış olur. ]937 de Eİmali Cinin istilâsı emrini o vermişti. Şayed Japonya, Amerika ile harbe girmeden Büyük Okyanusta arazi kazanabilecek olursa bu yeni fütuhatı da tssvib etmekte eecikmez. Nitekim Prens Konove gecen ilkteşrinde rrihverle askeri ittifak akdermekten çekinmiverek, bütün eski muhalefetine rağmen, ordunun arzusunu yerine getirmiş'ir Çünkü Prens Konoye ordunun kendisini düsman tanımasını istemez. Lâkin Ortaşarkta başlayan İtalyan hezimetinin doğuracağı yepyeni vaziyet, Amerikanın yıldırım gibi ilerleven büyük hazırlığı ve Çin milletinin gittikçe artan mukavemeti karşısında acaba varın ne vapacaktır? Bu mühim «ua'e belki yakında tebellur edecek hâdiselerin cevab vermesini bekleye1;rn Millî korunma kanununda yapılacak tadilât Ankara 17 (Telefonla) Mi'iî Korunma kanununda yapılacak değişi'.d'klere dair kanun lâyihası Meclise v c i l miş ve muhtelit bir encümene havale edilmisti. Muhtelit encümen bu eün dc u toplanarak lâvihadaki tadilleri t?t ik etti Ve Ticaret Vekâletinin alâkadar müHurlerinden izahat aldı. IIIHIIMIIIinniMi • Süha Sahtb Fakat ısyanın kopardığı tırtına hâlâ yatışmamıştı. İsyana önayak zabi.ler kursuna dizildikleri halde bunları harekete geçiren generaller perde qıkasında ovun oynamağa devam edivor, ve bu vaziyet mutedilleri ürkutuyordu. Fakat bu sırada ordunun şimali Çir.cle buyük bir darbe hazırlamakta olması mı'lî birliöin muhafazssını icab ett>riyordu Bundön başka ordu, bütün mılİPti organİ7e edecek plânlar hazır'ayarak Konoye'nin bu plânları tatbik edeceğine. buvuk is âlemi yalnız Konoyc'n'n orduyu zaptü rapt altına alacağma inanıvordu. Halbuki bunların ikisi de az çok yanılmakta idi Prens Konoye ordunun Çin macerasını tasvib etmiş, büyük teslihat programını kabul etmiş, millî seferberlik kanun lâyihasım Meclisten çıkarr.ıış, fakat bütün bu işleri başarmakla beraber paılamanter rejimi de az çok korumaktan hâli kalmamıştı. Parlamento karsısmdaki ilk nutkundan şiarının «avnlıkları kaldırmak ve gerginlikleri hafıfletmek. olduğunu söylemiş, fakat bu şiara sadakpti çok geç anlaşılmıştı. 1938 de Japon ordusu yeni taleblerde bulundu. Ordu Çinde zaptedilen yerlerde idareye hâkim olmak, Berlin P.oma mihverine daha sıkı bağlar tesis e*mek. hisse senedlerinin temettülerini tahdid etmek istevordu. Konoye ordunun Asyayı inkişaf «ttirmek isine hâkim olmasına razı olmuşsa da büyük tröstlerin kazancına müdahaleyi kabul edememişti. Çok geçmeden Prens Konove istifaya mecbur oldu ve 1939 sonkânunununda Başvekılliği Hiranuma'ya teslim etti. İngiltereyeiObin ton Maarif Vekâletinin zeytinyağı satıldı hayırlı kararı Bu satış üzerine fiatTalebe, lüzumsuz kırlar 8 kuruş birden tasiye tedarikine mecyükseldi bur tutulmıyacak stanbulda üç âşina vardır ki; ne birbırierüıden vazgeçerler; ne birbirile çekişmekten! Bu uç âşina sırasile n<,iK, Beledije ve tramv aylardır. Haikın tramvaylardan bu\uk bir isteği voktur. Arzu eder ki; aradığı zaman araba bulabilsin; arabalar pek kalabaıık olmasın ve tramva>cılar kendisıne durüşt nıuamele etmesinler. Ahval maluın. Tramvay malzemesi gelemiyor. Bu yuzden biı çok araba servistcn oıkarıimış. Ne dijebiliriz? Fevkalâde haller, fevkaIâde tedbirleri icab ettirir. Halk da buııu lıildigi için bu fevkalâdeliklerin tcablarına «eyvallah!» diyor. Sırasuıa goıe yağmur, kar ve ayazda bir çeyrek, yirmi dakika araba bekliyor. Üşüyor, belki oe bastaianıyor. «Mevsimdir, ne yapahm! geçer» diyerek ses cıkarmıyor. Arabalar sej rekleşince yolcular sıklaşıjor. Eski dcn otuz kişi alan arabalara, hele ortasından altı oturak kalktı di\e rinıdi 6Ü* 70 kişi koyuyorlar. Yolcular bazan o kadar sıkışıyorlar ki; hüvi>etleri birbirine karışıvor. Aralarında adeta biıbirinin fıkrine iştirak edecek kadar tedahül olnyor. Sabah ve akşam karşı taraf arabalaruıın sahanlıkları, bir balçık hurnıası sandığındaki hurmaların lıalini andırarak manzara alı>or. Bir volcu ne kendi arzusile girebiliyor, ne keadi hunerile çıkabiliyor; emece ile içeri alıp, gene ayni tarzda elbirliğile dışarı çıkarıjorlar. 0 Izmir 17 (Telefonla) İngil*ereye on Ankara 17 (Telefonla) Maarif bin ton zeytinyağı satılacaktır. Ihıacat Vekâleti mekteblerde kırtasiye taçılar bırüğı umumi kâtıbi, Istanbuldaki Mısırda ve Arab âleminde Ingıbx ticaret mumessılıle son bir lemas sarrufuna riayet edilmesi lüzumr.nu teşkilâüna bildirdi. Tamim şpyledır: ta bulunarak bu satış mukavelesım imhissolunan emniyet: • Bazı muallımlerin talebeyi faz'a zaiamak uzere Istanbula hareket ıdecekkırtasiye tedarikine mecbur ettıkleri Italyan kuvvetlerinin, hiçbir kıymeü tir. görülmektedir. Bir ders için mütehaiz olmasa da Mısır toprakları dahi Bu satış üzerine zeytinyağı fiatları addid defterler tutturulmaktan vazlinde bulunması, Mısırda çok derin bir kiloda 8 kuruş fırlamıştır; fiatların dageçilmeli, defterleri kaplamak için buzursuzluk ujandırıyor ve bir takım ha fazla artması da muhtemel gonumeken ucuz kâğıdlardan veya gazete kâ(üpheler, bir takım karanlık ihtimaller tedir. Hındistan ve Isviçreden de bazı ğıdlarından faydalanılmalıdır. Tedabu lıuzursuzluğu adeta beslemcğe yar firnıalar zeytinyağı istemişlerdir. riki müşkül veya pahalı boyalar, perdun cdiyordu. Ticaret Odasına gelen malumata göre gel takamları, kumaşlar, örgü malMısırda vaziyetin tarnamile drğiştiği, Hındıstandan kuru yemiş de taleb edilzemesi gibi eşvanın satın alınması biitun şüphelerin ve karanlık ihümalle nıektedir. İtalyaya incir satılmışıır. Lehususunda talebeyi tazyik etmek asrin yerini tam ve kat'î emniyet ve iti tonyaya 100 bin kilo uzüm satılmakla doğru değildir. Bugünkü dünya mada terkettiği göze çarpmaktadır. tad:r. Almanyaya da bir miktar üzümle şartları altında her sahada tasarruf İnıriltere boylece Mısırı müdafaa için 600 bin liralık palamut gönderılecektir. yapılması zarurî olduğu gibi, buna verdiği sozü jerine geürmeğe muktedir j tasarruf terbiyesi bakımından da iholduğunu ispat etmiş, bu da onun bu ' tiyac vardır.» harbden nasıl çıkacağı hakkındaki kanaati adamakıllı takviye etmiştir. Fakat bu emniyet hissi yalnız Mısıra Londra 17 (a a.) Almanya nıünhasır değildir. Çünkii İtalya tarafından japılması beklenen taarruzun hizmetinde bulunan bir ecnebi anıuvaffakijcti takdirinde yalnız Mısır janı bu sabah Londrada Penton değil, butun Arablık âlemi biiyük bir ville hapısanesinde idam edilmışttr. tehlike ile karşılaşacak; Filistin, Irak, Bu haberi veren Dahiliye NezareSuudî Arabistan gibi memleketler İtal tinin tebliğinde bu casusun ismi jan tazyikı, belki de işgal tesebbüsle Kieboow olduğu ilâve edilmektedir 26 yaşında olan bu casus Holandalı rile karşı karşıya geleceklerdi. Italyanın uğradıği hezimet bütün bu idi. Kieboow serîkleri olan diğer iki memleketlere emniyet vermiş ve buyük bir tehlikeyi savusturmuş olmanın ferah ecnebi ajanile birlikte mahkum eBenr 17 (a.a.) Röyter ajan dümişti Bur.larm idam edildiği gelığını hissettirmiştir. Bu yüzdcn İngiltere ile Arablık âlemi cen hafta bildirilmiştir. Arkadasları smdan: İsviçre orüusu umumî karargâhı arasındaki münasebetler bundan boyle gibi Kieboow da gizii haberler gondaha fazla kuvvetlenecek ve aradaki oermek uzere portatif bir telsiz la tarafından neşredilen bir tebliğde nıütekabil itimd büsbütün sağlamlaşa sımakta idi İdam hükmünün in söyle denilmektedir: faza davayı istinaf ettiği için tehir caktır. 16 '17 ilkkânun gecesi Bâle üze Londrada bir Alman casusu idam edildi İsviçrede Bâl şehri bombalandı Meçhul tayyarelerin yaptığı akm teessür uyandırdı Mihverin teşebbüsleri: ltalyanın uğradığı hezimet yuzünden orlaja çıkan si\asi raeseleler, düa de anlattığımız şekilde kendini gustermekte ve italya dahilinde rejim buhraruna bcnzijen bir vaziyete sebeb olduğu gibi Almanyanın da Fransa ile işbirliği meselesini yeniden kurcalamasına \e Fransayı ingiltere aleyhinde kullanmak imkânlarını hazırlamasına sebeb olmuştur. Alınan haberlere göre Almanyanın Paris sefiri Otto Odet bu işle meşgul olnıak iizere Vişi'ye gelmiş ve Mareşal i*etain'le görüşmüştür. Anlaşılan, Almanyanın istediği şey. İtalyanın Akdenizde başaramadığı işi Fransanın yardımile yapmak, Fıansanın üslerini kullanarak, hatta mümkun olursa Fransanm donanmasından istifade ederek Ingilterenin Akdenizdekı vazijetiııi müşkulleştirmek, Fransayı bu yolda kazanmak sayesinde İspanyayı da ko laylıkla harbe sürükliyerek İn,ilterenin Akdenizde uğrayacağı guçlükleri artırmakıır. Almanyanın bu yoldaki tazyikı karşısında Fransanın mukavemet gösterdiği, iki taraf arasuıda yapılan müzakerelerin merkezi şimdiye kadar Paris, yani Alman işgali altında bir yer olan eski Fransa hukumet merkezi olduğu halde müzakerelerin Paristen kalkıp Vişi'de Fransanın ayağına gelmesidir. Fransada Almanyaya büsbütün teslimişet taraftarı olanlar vardır. Fakat bir taraflan Fransa halkı. diğer taraftan Fransa imparatorluğu bilhassa İtalyanın uğradığı sedid darbelerden sonra, daha fazla mukavemet lehinde vaziyet almaktadır. Bu yüzden Mareşal Petain'in boynunu bükerek teslim olması ve Alman nıetaî'bini kabul etmesi, hersevden evvcl. belki de Fransız imparatorluğunun O günden sonra bir daha nır.em, ne Oftan, ne de dedemden bana bahsetmez oldu. 19 yaşında Lozandan İstanbula döndüm. Babam Izmiri tercih ediyor, «İstanbula arada sırada uğrarız» diyordu. İzmire yerleştik Benim için kolay, rahat bir hayat başladı. Arkadaşlarım, yuruvuşlcr, nihayet otomobilim... Babam bu siyah dort kişilik foıdu elden düsme almış, tahsilc'en avdetimde bana hedı\e etm=ti iki avda kullanmayı öğren^im Insanlar hayattan tam bir şekilde ne zaman memnun olmuşlardır ki'.. Her seye rağmen tam manasile mesud değildim. Kendimi rahatsız hissediyorcium. Hayatımızda garib bir gö'ge vardı Neydi bilmivorum. Fakat babamın arada sırada düşünce ile kaş'arının çatıldığmı ninemin endişe ile oradan burava gidip geldiğini hissediyordum. Bir şey vardı ve bu «şcy» benden gizîeniyordu. Tahsilden döndükten sonra artık o çocukca ihtimamlardan. dıkkstlerden kurtulacaeımı sanmıştım. Fafet pek cabuk aldandığımı an'adım. Babamın hakimiyeti eskisi gibi devam ediyorau Her hareketime karışıyordu. demek haksız'ık olur. İstediğimi yapmakta serbesttim. Babam bütün tesis ettiğün dost edilmisti. Fakat Kieboow büâhare rine ve bilhassa demiryolu malze talebini geri almıştır. mesi depolarının bulunduğu mıntakaya bir kaç bomba düşmüştürDört ölü ve bir kaç yaralı vardır. Hasarat pek mühimdir Bombaların kimler tarafından atıldığınm tayini ioın tahkikata başlanmıştır. Bombardıman tafsilâtı ve halkta heyecan Ankara 17 (Telefonla) Hukumet Berne 17 (a.a.) Dün gece Bâle Meclise gönderdiği bir tezkere ile şark şehrinin rnaruz kaldığı bombardı mmtekalanndaki askerlerin günlük is man İsviçrenin hudud üzerinde butihkaklarınm artınlmasına dair olan ka lanan şehirlerinde derin bir heyenunun birinci maddesinin tefsirini iste can uyandırmış ve halk tarafından mişti. Millî müdafaa encümeni yaptığı takbih edilmiştirmüzakerelerin sonunda ayn bir kanun Karartma tehlikelerinden bah teklifini muvafık bulmuş, malivs encü seden «Basler Nachrichten» gaze meni buna hacet görmemiş, bü*çe en tesi, neşrettiği kısa bir makalede cümeni de bir tefsir fıkrası hazıriarruş hududun iyice tayin edilebilmesi itır. Bu fıkraya göre 1495 sav'lı kanu cin evvelden İsviçrenin normal olanun birinci maddesinde vazıh mahal rak aydınlıkta bulundurulduğunu lerdeki askerlerin gündelik tavinlerine \e bu suretle İsviere topraklarmın yapılsn ilâveler mer'i tayinat ve yem bombardımandan korımmak iste . kanununun birinci ve ikinci maddele nildiğini yazmaktadır Pazartesi ge. rinde gösterilen günlük istihkak'.ara şa c s i rüyet şartları çok güzel oldu mildir. ğundan yabancı tayyarecilerin nasıl aldandıklarına hayret edilmektedir. Federal meclisin çok şMdetü protestoda bulunması ve felâkete Ankara 17 (Telefonla) Maarif Ve u6rıvan aileler icln zarar ve ziyan c kâleti bütün kütübhanelerin önümüz : °mesi muhtemeldir. Konoye bu sırada imparatorluğun meclisi meb'usan azalığına tayin olunduğu için ordunun Roma Berlin mihverile askerî bir ittifak yapılmaü talebile en büyük mücadeleyi vapıyor ve demokrasilerle arayı büsbütün bözacak veni ihtilâfların çıkmaması kin uğraşıyordu. Onun bu rolle daha uzun bir zaman mrçgul olması rr.uhtemeldi. Fakat Hitler'iu Avrupada kazandığı zaferler, Japonyada çok derin t'esirler vaptı ve Japon ordusunu da yeni fütuhat peşinde kosmağa teşvik etti. Ordu. gene bütün millî hayatın askerî esaslar dairesinde Süha SAKIB Bir İngiliz filosu Elcezire 17 (a.a.) D. N. B. a.iansının hususi muhabiri bildıri yor: Muhtelif sınıflara mensub 14 harb gemisinden mürekkeb bir İnöz fiiosu Cebeluttanktan ayrıla rak ^MJaS tfeniztne açılmıştü. ,Müteadtfid tavvareler havalanarak bir müddet harb gemilerine refakat etmislerdir. Şark mıtıtakasındaki askerlerimizin günltik istihkakları Münakalât Vekilinin tetkikleri Cevdet Kerim İncedayı dün limanda ve Telefon idaresinde meşgul oldu Kütüphanelerin kapanış saatleri deki şubata kadar saat 17.30 da, bu tarihten sonra saat 18 de kapanmasına karar verdi Meclis ruznamesine alınan lâyihalar Ankara 17 (Telefonla) Yerli kuyeniden muharibliğe geçmesine sebeb maştan elbise givilmesine dair olan kanuna ek lâyiha ile gözlükçülük hakkınolataktır. Almanya, İtalyanm uğradığı nıağlubi daki kanun lâvihası ve merkez Hıfzısyetler üzerine bu mağlubiyetin tesirini sıhha enstitüsile Hıf7i<=5ihha mektpbi unutturacak yeni yardımcılar bulmağa teşkiline dair lâyiha Meclisin alâkalı fncümenlerinden çıktı, ruznameye ahnçahşıjor. ömer Rıza DOĞRUL dı. lukları hoş gördü. Hiç bir eğîenceme, | isteğime mâni olmadı. Yalnız bir şey vardı; nereye gidersem bana rsfakat ediycrdu. Onsuz bir yere adım attığımı hatırlamıyorum. Birkaç kere arkadaşlarımla yalnız çıkmak istediğimi ona ihsas edecek oldum. Kaşlarım çatarak öyle bir tavula yüzüme baktı ki bu bakışlar birdenbire bana dedemi, o korkunc adamı hatırlattı. Bir gun de gayet ağır bir sesle: Her şeye peki, Azize, dedi, öfkelendiği zaman Azize diye hitab ettiğini görür, gayriihtiyarî gülümserdim yalmz benden bunu isteme... Senden haricde bir an ayrılmak imkânı olmadığını iyire aklına koy kızım. Bir daha bu bahse dönmedik. Onun itiraz kabul etmiyeceğini anlamıstım. Fazla pervasızdım Kokru nadir bilmediğım gibi. oldukca inadcı olduğumu da itiraf etmeliyim Babamla ekseri münakaşalanmızda çok zaman sert. hatta serkeş hareket etmiş, onun bazı arzularını da geri çevirmeyi bibııişimdir İzmirde yerleşmeve razı olması da benim yüzümden oldu. Tahsilden dör.dükten sonra artık o eski göcebe hayatına devam etmek istemediğimi, bir yerde verleşmek, kendime bir muhit yapmak istedğimi ona kat'î şekilde anlattım Bunun üzerine babam itirez edememis Münakalât Vekilimiz Cevdet Kerimin havuzlarda ve telefon santralında tetkiklerinden intıbalar Şehrimizde bulunan Münakalât Ve dar, Liman İşletmesi umum müdürü lar yaparak kendilerile konuşmuş, kili Cevdet Kerim İncedayı, dün de tet. Raufî Manyas, Ticaret Odası reisi ve yemekhanelerini gezmiştir. Buradan kiklerine devam etmiştir. Vekil. saat ikinci reisi ve Denizyolları umum mü gene motörle Balat otölyesine geçen 2 de Liman işletmesi umum müdür . dürile birlikte Karadeniz vapurunda Vekil orada da yarım saat kadar ka. üğüne gelerek saat 12 ye kadar muh. yemiştir. larak, atölyedeki tamirat etrafında tet. telif mevzular üzerinde etüdler yap. Münakalât Vekili öğleden sonra be kiklerde bulunmuştur. mıştır. Bundan sonra Sirkeciye geçen raberinde Liman İsletme umum mü . Münakalât Vekili akşam üzeri de Oevdet Kerim İncedayı, bir saat ka. dürü Raufi Manyas ve fen müdürü ol Telefon idaresine giderek orada da dar Devlet Demiryolları dokuzuncu duğu halde motorle Halice geçerek geç vakte k^dar meşgul olmuştur. Ve. işletmede meşgul olmuş ve öğle yeme. Liman İşletmesinin modern atölyesini kil, bugün de Devlet Denizyollarında ğini Vali ve Belediye reisi Lutü Kır gezmiş, amelelerle yakından temas . tetkiklerine devam edecektir. halde bulmak her zaman için kabıldir. Bab£mdan gizlice şikâyet ettiğım tek insan Huseyin olmuştu. Huseym de babamm beni bir an yalnız bırakmayışına zaten hayret ederdi. tEvet, diyordu, oldukça sıkıcı bir şey. Bütün sözlerirü onun onunde soylemeğe, butün hartketlerini onun önünde yapmağa mecbursun. Senin peşinde daımi bir gozcü gibi dolaşıyor.» Ben: « Peki ama. diyordum, bununla beifşa edecek bir harekette bulunnıadı. ıaber görüyorsun ki arkadaşlarımla Hüseyni kızkardeşi Nermin vasitasile serbest görüşmeme, gonlümün ıstediği tanıdım. Evvelâ Nerminle dost olmjştuk. yere kalkıp gitmeme, arkadaşlarımı kenNermin kardeşinin aksine şişman, kalender, neşeli bir kızdır. Bana öyle ge'ir ki dım seçmeme hiç bir zaman itiraz etmiNermır dünyaya iştiha ile yemek yemek, yor. Onun istediği bir tek şey vardır: güzel yün bluzlar örüp beyaz iş işle Büıün bunları yaparken benim yanımda mek, bir de Hüseyne müfid olmak bulunmak. için gelmiştır. Zannediyorum ki hayatta Ben bir zamanlar «ne de olsa taşralı tek sevdiği insan kardeşidir. Bu yuzden kafasile muhakeme ediyor, kızım daimî dır ki otuzunu geçtiği halde evlenmedi, bir nezaret altında bulundurmaya çalıHüseynin yamnda kaldı. şıyor.» diye duşunmüştüm. Fakat bu da Hüseynin İzmirin işlek bir yerinde ec değil. zanesi var. Bilmem niçin eczacı olmuş? Peki niçin böyle yapıyor? Yalnız şunu biliyorum ki dostum eczaHüseyin düşünmüştü. cılıktan nefret etmektedir. Zaten bütun Onun şöyle dediğini şimdi gayet iyi İF'.er ihtiyar kalfasında gibi bir şey. KenI haüriayorum: disini eczaneye girince yazıhanesinin başında o ezelî tahayyülâtına dalnus bir 1 Seni bir tebükeden muhaiaza eder Bu kıvama gelmiş bir yerde sıhhat, selâmet, emniyet, temıziık gibi nıuıalıaiaların artık yeri olmıyacagı da cumlece ınalum. Lâkin dediğim gibi ofavaie hakarak herkes tevekulle bu muvakkat Mkınııya tahammul edijor. Bıietçıier, vatmanlar ise meydanda. Bir jumuşak ise on sert muamele ile hem kendilermi, henı jolcuları sinirlendiriyorlar. lstas jonlarda inip binmeye vakit kaimadan arabaya yol veriyorlar. Ses edeai azarlıjor, para bozma, bilet alma yu/ünden >olculara çıkışıyorlar. Birisi mukabole etse yirmisi ses etmiyor. «Onlar da insan! Bu sıkışıklıkta yorulmuslardır» oiye hoş goruyorlar. £minonu, Taksim, Beyazıd gibi yaylavari verlerde gokten başka sığınak olmadığı halde yagmur, çanıur, kar, tipi demeden araba beklijenler «bunun burasuıa neden bir sığınak yapmadı» diye Tramvay idaresine çıkışmıyor. «Ahvai icabı birkaç zaman böjle gidecek. Inşallah ferahhk gelince yapıhr» diye muteselli oluyor. Hiç kimse: Bu tramvaj ların sıkışıklığına, servise ve semtlere tevzi tarzına, müstahdemlerin muamclclcrine belediye nedcn baknııyor? dije belediyeyi de nıuateb tutnıuyor Biliyor ki: Belediye de bizdendir. Varsa nakisalarımıza da nıczijet leriınize de müşterektir. «Kendi kendi. ınizden şikâyet etmiyelim. Elbette o da bizim kadar düşünur. İşi başından aşmıştır. Şimdi bir de tramvaya çok adanı ını koymalı az adam mı? davasile mi uğraşsın? Vatmanlara teenni, büetçilere nezaket kursterı mı açsın? Zamanla duzelir.» diyip üç gunlük omrünu zehir etnıiyor. Buna mukabil belediye de tramvaylaıın belediye nizamatına aykırı olarak tıkıım tıküm yoku >uklemesine «Araba az. Hava soğuk. Halk vaktile evıue gıtmek istiyor. Gerçi iyi birşey de«ıl anıa ue çare! Normal adedde yolcu alsa bu arabaiar halkı geceyarısına kadar bile jtrlerine gotüremez. Hoş goreiim. Goz yumalım. Fevkalâde ahvalde musamaha gerektir.» diyor ve işi tatlıya bağiayor. Bııraja kadar herşey yolunda. Uç âşina birbirile iyi geçiniyorlar değU mi? Lâkin bugünkü gazetelerde okuyorsunuz. Yüz İstanbullu tramvay jürürken atladığı için cezaja çarpılmış. Ben bunu gazetede gormeden evve! gozümle gordüm. Eminonü durak yeri civarında bekleyen Belediye ınemurları, Iıenüz durağa gelmeden inen ve bincn yolcuları çalyaka edip oracıktakı nokta yerine gotüyorlar. Zannedi.ıorum ki; ceza vereceklere sühulet olsun diye oraya resmi ceza makbuzu falan ıla vermişler. Hemen cezayı tahsil ediyorlar. Buna bir diyecek yok. Nizam nizamdır. Tatbikı gerektir. Lâkin yukarıdanberi sayıp doktüğüm karşılıkh tramvay ve Beledîje vazifeleri nizamın dediği şekilde yapılmaz da iş tramvaydan atlannya yani ballcuı vazifesine gelince mi şiddet peyda edtr? Bu cezadan raaksad hep biliriz halkı ızrar değil, onu kazadan ve inüzamı haleldcn vikayedir. Bunun için de evvelâ bu yasağı halka intizam itiyadı verinceye kadar ayni ıttıradla, ayni ısrarla ve bütün diğer belediye nizamatile birükte Jatbik efmek gerektir. Bö>le olmayınca tatbik edilen cezanın, zaman zaman bir kısım vatandaşı ızrar etmek ve belediyeye de beş on lira irad temin eylenıekten fazla tesiri olmaz. Yani nizamı (Sonu 4 üncü sahifede) gibi bir hali var Azize... Belki de zengin adam olduğu için bir takım endişelerın, korkuların esiridır. O zaman bu soze gulmüştüm. Hslbuki şimdi babamm bütün o peşimde dolaşmalaıını, beni sıkı bir nezaıet altında bulundurmasını, nihayet o sık ve garib seyahatlerimizi düşünüyorum. sonıa onun ölürken mırıldandığı sozleri hatırlıyorum ve Hüseyne hak veriyorum. Artık herşey gözümde aydmlandı Babam beni bir tehlikeden korumava calısıyordu. Zavallı babacığım. beni tehlikeden korurken kendisidni ihmal etti. Onu öldürdüler.. Niçin öldürdüle*, ondan ne istiyorlardı? Daha doğrusu bızder ne istiyorlardı? Nihayet bu meçhul düşrnanlar kimlerdir? Daha bilmivorum. fakat yemin ediyorum ki öğreneceğım ve babamın intikamını alacağım. CUMHURİYET » İN EDEBI ROMANI ve memleketten memlekete dolaşmalarımıza bir nihavet vermiştik. Arada sırada, bilhassa yazın gitmek uzere İstanbuldaki eve bekçi koymuş, tzmirdeki evimize yerleşmiştik Evet, babam bütün hayatınca beni haricdeki gezmelerimde. ziyaretlerimde yalnız bırakmadı. Bu vüzdendır ki hiç bir zaman samimî. candan dostlarım, ahpablarım olmadı. Yalnız Hüseyin ve kızkardeşi Nermin müstesna. Ne garibdir! Daha birkaç gün evvel her yerde babamı omzumun basında görmekten adeta hafif bir sıkıntı. ofke duyuyordum. Şimdi ise artık o yok ve bana dünva yıkılmış gibi gelivor. Yukarıda iki dostumdan, Nermin ve Huseyinden bahsettim. Hüseyni şöyle tarif edebüirim: İnce, sarısın, ortaboylu, Yazan: Peride Celâl çocuk yuzlu genc bir adam. Soiuk mavi gozleri vardır. Bu gozler bana baklıkları zaman şefkat ve dostlukla adeta dolup taşarlar. Huseyin o tiplerdendir ki ha ricde ona sılik, manasız bir adam dıyebilirler, bununla beraber ben onun gayet iyi, derin, hassas, sadık, mükemmel bir insan olduğunu biliyorum. Kendisine çok zaman «Sen baştanbaşa meziyetsin Hüsej'in!» diye, takılmışımdır. Derhal yuzü kızarır, saf bir genc kız gibi heyecanlanır, utanır. Huseyin bana âşıktır. Ben ise onu yalnız iyi bir dost, arkadaş diye severim. Hüseyin bunu anlayacak kadar zekı olduğundan biç bir zaman bana bissiyatuu n Babamın ölümündenberi bugün ilk defa sokağa çıktım. Adliyeye kadar pidip müddeiumumî ile görüştum. Müddeıutnumî çelimsiz, solgun yuzlü bir adam. Ona bütün endişelerimi, şüpheierirni anlaıtım Beni, dudaklarında müstehzı bir tebessüm belirerek dinledi: (Devam edecek)