17 Bifincİkânun 194Ö CUMHURÎYET Yabancı dil kitabları ı ASKERI BAHISLER Kar oğuğu bu kadar seviınli şekle sokabilmek için tabiat kadar artist olmak lâzımdır. Bız, ne soğukluklar yapaıız; adına tuhafhk deriz, espri ya nukte deriz. Tuyleri ürperten eserler yaratabilmek için olanca marifetimizi kaleuıimi/in ucuna toplarız. Gerçi soğuk olur ama alacaklı nefesi gibi soğuk olur. îserede kar, nerede onlar! Kara bakınız: Donmuş güzelliğin ne sıcak ifadesidir. Tabiat bujuk bir artisttir! fakat onun bu lekesiz, bu gü/el eseri bizira Istanbul sokaklarına duşunce bir sefil oluyor, bir perişan ve ığrenc oluyor ki, dünyanın kavuşmak için dağ tepelerıne tırmandığı kardan sakınmak için biz paçalarımızı sıvnyor, ayaklarımıza lâstik kaloşlar geçiriyoruz. Herkes, her nesne yerinde, mühitinde gerek! Ne güç şeydir, doğru dürüst bir şehirli olmak. Kar gibi asil bir dağlı bile şehre inince rezil oluyor. Şehirliler dağa çıktıkları zaman kepaze bir dağlı oldukları gibi. Adı lâzım değil, rahmetli: Karla ekmek yemesini ben icad et« tim ama, ben de beğenmedim! denıiş! Ben denemedim. Merhumun zevkine itimadım vardır. Herhalde hoş bir şey olmasa gerek. Karın ekmekle yenmesinden daha na« hoş bir şekli vardır: Olduğumuz dağlara yağmasıdır. Bunun nekadar tatsız bir şey oldnğunu şimdi Arnavudlukta çabalayao italyan ordularına sormalı! Kar, kışı edebiyat âlemine sokan şefa», atçidir. Karsız kış saçsız kıza benzer. Gerçi: Kış geldi firâk açmadadır sîneye yâre» Diye bir mısra vardır ama yavan kaldığı için olmalı ki; ikinci mısrada: başka balıare» Diye kısın tezkânnı bahara tezad mazeretine bağlamış ve bu soğuk beyti hicazdan bir makama oturtmuştur ki; ısınabilsin! Kar kış ve kış soğuk ifade eder . Soğuk nekadar olabilir? Eskiden, bugunkü gibi sıcaklık ölçe» cek aletler yoktu. Hatırundadır. Bir gün rahmetli Ka\uklu Hamdi Efendilc peşekâr Kuçük Ismall Efcndinin bir muhaveresine şahid ohnuştum. Galiba kim daha baskın yalan söyüjecek diye çekişiyorlardı Lâkırdı kı^a, soğuğa dairdi... Hangisi hangi lâfı ettiğini hatırlamıyorum: Bu iki enısalsiz artıstten birisi: Hava o kadar soğuktu ki; canıide inıamın sesi kubbeye aksedip geri gelir» ken donuyordu. Dedi. Karşıdaki de galiba Hamdi Efcudi idi: O bir şey mi kardeşim. Gece öyle ajaz oldu ki; damdan dama atlayan bir kedi, soğuktan dondu. iki damın arasında, ortayerde kalakaldı... demişti. Şimdi kediler sirke içiyor ve onların yerine bir yerde tutunamayıp sütundan sütuna atlayan mazmunlar, nukleler donııvor. Soğuk ayni soğuk; donania^ değişiyor! «Vuslat yine mi kaldı güzel Son zaferlerden doğacak siyasî meseleler Maarif Vekâleti tedrisata ve bazı neşriyata dair izahat veriyor Ankara 16 (a.a.) Maarif Vekilliğinden tebliğ edilmiştir: Son günlerde bazı gazeteler, Maaıif Vekilliğince hazırlatılıp orta okullarla liselerde okutulan yabancı dil kitablerınm, sınıf seviyelerine uygun düsmediği ve bunların okutulmasmdan iyi netice alınmadığı için değiştirilecek'eri hakkuıda yazılar neşretmektedirler. Vekillik evvelce muhtelif yabancı dil kitablarından yapılan tedrisatın dağınıkhğını görerek hem her sınıfın müfredatına uygun duşecck, hem de yabancı dil tedrisatını gerek metod. gerek^e meHn Lakımından tevhid edecek 1ıUblar yazdırmayı lüzumlu bulmuş, senelerdenberi ingihzce dersleri icin kabul edilmir olan kitab serisine ilâveten 93940 ders yılı başında da fransızca VP slınanca dersleri için birer seri kitab hazırlatmaya başlamıştır Bunlardan fransızca kitablan Galatasarav li«esi müdürü Behcet Güçerin reisliğ'n^e öğrr*^en Coudert. Robin. Bergeaut, İ. Hamid ÜnDr. Steuenvald'den mürekkeb birer heyet tarafmdan meydana getirilmiştr. Geçen yıl serilerin ya'nız birinci kitablnrı yetiştirildiğinden bunlar orta tahsil müesseselerinin ilk sınıf.arında okutulmuş. bu ders yılı başından itibaren de ikinci. üçüncü ve dördüncü kitablan aid oldukları smıflarda okutulmasına başlanmıştır. üttefiklerin bir taraflan Arnavudluk cephesindc, diğer taraftan garb çolünde kacandıkları askerî zafrerlerin çok mühim siyasî meseleler doğurmak üzere olduğu, artık göze çarpıyor. Bu siyasî meselelerin birincUi doğrudan doğruya Italyaya aiddir. italyan efkârı umumiyesi, Italyanın son harbe girışine kadar kazanılmış olan muvaffakijeıleri, faşizmin ve faşizm mumebsilinin eserleri saymakta ve bu eserlerle oğunmekte idi. italya efkârı umumıyesinin kanaati faşizmle mumessiluıin yeni bıij ü k harbe tam sırasında girmiş olduğu ve Italyanın bu harbden de asgari fedakarlıklar mukabilinde en buyuk kazanclarla çıkacağı merkezinde idi. Çok gcçmeden hâdiseler bu kanaati sarsmağa başladı. Fransanın kat'î bir he/imete uğramasına rağmen Italyanın otedenberi | I'raıısadan istemekte olduğu topvaklar dan bir karışuıuı dahi Italyaya verilme den. almanca kitablan da Kabataş lisesi Diiş olması Itaha efkârı umumivesinin almanca öğretmeni Besim Gürmanm rekaışılaştığı ilk sadme idi. Galiba b islieinde öğretmen Cemsl Köpriılii Dr sadmenin de tesirini hafifletnıek için gi Kopf, Dr. Müller, Dr. Stren ve Prof. lişilen Yunan harbinin makus neticeleı " ıllllılılllHIII vermesi, ikinci bir sadme teşkil ettikter başka faşizmin Italyaya temin etmiş ol duğunu iddia ettiği müstesna mcvkii dı sarsmış ve Italyanın prestijinı düşür mıiştur. İtalyan efkârı umumiyesi bu iadmelerin tesirinden daha ayıhnadan cvvcl garb çolünde yapılan İnçıliz ta arruzunun büyük bir muvaffakiyetl peticelenerek Itahan kuvvetlerinin he Ankara 16 (Telefonla) Meclisin ziınete uğraması, daha ağır bir sadme teşkil etti. Halbuki İtalyan efkârı umu alâkalı encumenlerinde tetkiki bitmiş ruiyesine neler vadolunmamıştı! İtalya olan bir lâyıha ile jandarma erat ka klısıra girecek, Süveyşe varacak, Mısır nununun bazı maddeleri değıştuılmekda vc Arab âleminde hâkim olaoik. ital te ve kanuna bazı yeni hükümier ılâvı yan imparatorluğu arasında tam irtıba olunmaktadır. Buna göre «evve'.ce orteessüs edecek, İtalya Akdenize hâkim duda hizmet etmiş ve fakat ayrıldıklar olacak, ve nihayet her sıkıntıdan kur müddet iki seneyi geçmemiş olan getulacaktı! İngiliz darbesi ise bu ucsuz dikli erbaşlarla orduda taahhüd ettiği bucaksız rüyayı zirüzeber etti ve İtaljan muddeti bitirip jandarmaya naklen kaymilleti tâ Sidi Barranilere kadar uzanan dini isteyen gedikli erbaşlar istenilen yollar yapmakla ve büyük bir taarruzu şartları haiz oldukları ve jandarmada 8 sene hizmeti taahhüd ettikleri takdırba«armağa yardım edecek bütün tesisatı de, eski rütbe, kıdem ve maaşlarile jankurmakla dünyanın gözlerini kandıradarma gedikli erbaş okulunun son sıcak bir zafer beklediği halde bütün bu nıfına kabul olunurlar. Bu sınıfı muyollan ve bu tesisatı düşmanm istifadevaffakiyetle takib ve ikmal ederlerse ı>ine bırakmış ve bu suretle düşınamn jandarma gedikli erbaşlığile jandarmataferlerine de yardım etmiştir! ya kabul oulnurlar.» Lâyihadaki diğer bir hükme nazaran, Eskiden kazanılan bütün muvaffakijetin şercfi faşizme ve onun mümessiline jandarma eratı kendisinin veya aileaid sayıldığı gibi bugunkü müskül ve sinin mensub oldukları kaza mmtakafeci vaziyetin, birbirini takib eden he larında istihdam edllemezler.» zimetler serisinin de ayni makaınlara ve çahıslara yüklenileceği şüphe götürmez Zaferlerin doğurduğu ilk siyasî mesele Ankara 16 (Telefonla) İsveçe sibudur ve bu mesele İtalya dahilinde pariş edilmiş olan müteharrik şimendidoğmuştur. fer levazımının Turkiyeye ithali için kullanılan müddet geçmiş ve hali haAlmanya ve İtalya zır vaziyet dolayısile bu levazımın zamanında teslimi mumkün olamıyacağı Fakat bu zaierler yalnız İtaljayı de anlaşıldığından İsveç hükumetile yeni ğii, Almanjayı da alâkadar eder ve Al bir anlaşma yapılmışür. Bu müddet manya hem Italjada faşizmin bir buhran Munakalât Vekâletince yeniden kabul la karşılaşmasını, hem İtalyan nıağlubi edilecek mühletin nihayetine kadar ujetlerinin temadisini istemez. Delki zatılmışür. bunlara mâni olmak için tedbir abnak ister. Acaba bu tedbir İtalyayı da Ankara 16 (Telefonla) Hicret eskcri işgal altına almak mıdır? Faknt Almanya bu teübiri aldığı ve iltica suretile yurdumuza gelmiş gün italyayı ebediyen kaybeder ve ital bulunan 9892 mületdaşımız vatanyan halkını İngiltere ile beraber olraağa, daşhğa kabu! edildiler. menfi veya müspet suretlerle İngilterenin zaferine hizmet etmeğe sevkcder. O halde Almanyanm İtalyayı kendi hali üzere bırakarak vaziyeti kurtarmak İçin daha başka tedbirler peşindekoşMamil 16 (a.a.) Amerika Birleşik ması beklenir. Meselâ Fransayı İngiltere aleyhinde vaziyet almağa sevkederck, devietlerinin Filipin adalarındaki hava edecek olan 12 sonra İspanyayı da tekrar tahrik ederek. kuvvetlerini takviye İngiltereyi yeni meselelerle karşılastır deniz bombardıman tayyaresi, Honolumak ihtimali mevcuddur. Fakat bu te u'den Manil'e gelmiştir. Bu suretle şebbüslerin muvaffak olması ihtimali çok Manil'de bulunan büyük deniz bombardıman tayyarelerinin adedi 26 ya çıkzayıftır. mıştır. Yabancı dile bu kitablardan başlayan taleb seriyi takib ederken güçiük çekmiyeceği gibi, başka kıtebla başlamış olan talebeler de bulunr'ukWı smıfr larda serinin kitabmı. de ? yılı sonuna kadar bitirmeseler bile, t^kib edebilecek sevivededirler. Yabancı dil dprsleri için az Eaat tahsis edebilen meslek okul'arına bu serilerin kendi ihti'/iclaı ına nvgun gflenlerini takib etmek müsaadesi veri'mekle beraber henüz ki'ab'arı hazır bulunmıyan lise besinci ve altıncı nnıflarda da öğretmenlerin ne si'r»tle kitsb seçecekleri dah^ ders vılı basında 1 okul id^reierine bi'dir' *nistir Bu itibarla yabancı dil kitablnı hakkmda yanlış malumata istinad rH'Ş' anlaşılan neşriyatm yerinde olmad'ğı ve I haVîVate uvm=H'eı tavzih olunur. Jandarma Eratı r Kanununa, terfilere dair yeni hükümler ilâve ediliyor Fındık fiatı tesbît edildi Ticaret Vekâleti bir tebliğ neşretti tsveçle yeni bir anlaşma Yeni vatandaşlarımız Filipin denizinde Amerikan hava kuvvetleri Fransa ve tspanya Frar.sada Mareşal Peten gerçi Laval'i kabineden atmıstır. Fakat kabinede geue İngiliz düşmanı ve Alman taraftan Londra 16 (a.a.) RooseveU'in müelemanlar vardır ve Almanyanın bu ele him işlerle tavzif ettiği Miraky Donomanlardan istifadeye uğraşması mııhte an bu gün hava yolile Lizbon'dan Inmeldir. Almanyaya karşı teslhniyct si giltereye dönmüştür. yasetirj tutan bu Fransız elemanlannın Bu sefer miralayın Amreikan Peisinıevrudiyetine rağmen Fransu etkârı u :umhuru tarafından ne ile tavzif edilmumi>esinin, bilhassa Italvaya indirilen liği malum değildir. darbelerden sonra, İngiltereye karşı itimadının arttığı muhakkaktır. harbden daha fazla çekineceğine hükMifcverin bu sırada İspanyayı tahrik netTiek icab eder. Elhasıl mihverin Akdeniz sahasıııı kaederek İtalyan mağlubiyetleriııin acısını unuUurmak için uğraşması da kuvvetle ıştrrmak ve burada yeni meseleler çınıuhtemeldir. İspanyolların arttk sara ;armak yolunda teşebbüslere girisınesi hatle anlaşılan vaziyetleri harbe sjirmek :eklenirse de bu teşebbüslerin bir netiistemedikleridir. Bilhassa İtaKanın uğra e vermesi beklenmz. dığı mağlubiyetlerden sonra İspanyanın Ruzvelt'in Londraya gönderdiği askerî mümessil Ankara 16 (a.a.) Ticaret Vekâletinden tebliğ olunmjutur: Koordinasyon heyetinin 62 ve 63 sayılı kararları mucibince fındık asgarî ihtacat fiatları ve 1940 mahsulü iç fındıklaruı ihracında alınacak fon miktarları ve diğer fındıklar ncvilerınin ihracır.a müteallik kayıdlar aşağıda yazılı oîduğu gibi tespit edilmiştir : 1940 mahsulü Levend cinsi fındık'arın asgari fon ihracaat fiatlan kılosu kuruş olarak iç tombul standard 51, sira 50, naturel 50, ince 45 bucuk. sivri 49dur. Bu fiatlardan 3780 sayıh kanunun 27 nci maddesi mucibince seyyanen 11 kunışu Zerbank nczdindeki fındık fonuna alınacaktır. Bu malların fon tenzil edildikten sonra ihracatı fiatı 40, 39. 39, 35 buçuk ve 38 kuruş. olacaktır. Ayni nevilerin kabuklusunun as^arî ihracat fiatları tombul ekstra 30. krible 27, naturel 25, sivri krible 26 ve ııature! 24 kuruştur. Kabııklu fındıklardan fon alınmıyacaktır. 1940 mahsulü Giresun cins'eri nin asgari ihracat fiatlan içhı fındıklarda yukanda yazılı olanlardan 2 kuruş ve kabuklusunda 1 kuruş fazla olacak tır. 1939 mahsulünün asgarî ihracat fiatları iç tombul standard 31, sıra 31. naturel 29, ince 29. sivri 29. kabukiu eksra 20, krible 20, naturel 18, sivri krible 13, naturel 18 kuruştur. Bun'ardan da Ankara 16 (Telefonla) Fransız fon alınmıyacakiır. Bilumum vurgun, kırık, boruk ve çü kleringinde bloke kalmış paralarımızın her hangi bir şekilde mahsubu imkânrük neviler için fiat serbesttir. larını aramak üzere alâkadar Fransız makamlarile temaslarda bulunulmaktadır. Famsa ile aramızdaki tioaret. montenjan ve tediye anlaşmalarının müddeti 31 ağustosta bitmişü. Bu anlaşmaların bu ayın sonuna kadar temdidi hakkmdaki lâyiha Meclis encümenlerinden geçti. Anlaşmaların temdidinde tıcarî bakımdan yüksek bir amelî favda mülâhaza edilmemekle beraber, Meclis encümenleri de hükumetin temdide müteallik mütalealarını menfaate uygun Uzun nıesafelerdcki hedefleri bonıbardımana giden ağır bir İngiliz Bombardıman tayyarecilıği taarruz maksadile harekete geçen bir sınıftır Taarruzun bütun harb usullerinde muvaffak oluşudur ki, bombardıman tayyarecıliğine son günlerin en ehemmiyetli silâhı olarak nazarları çevırmiş bulunuyor. Gündüz gözıle muvaffak olunamıyacak mudafaalı hedefler üzerinde gece baskınlarile netice almak düşüncesini kabul ettiğimiz gibi, üslerden çok uzak mesafelerdeki hedefler üzerine baskın yapmakla da muvaffakiyet elde edilebilir.. Fakat bu uzak mesafelerden bombardıman uçuşları, gece taarruzlarımn nispeten kolay o'.an seferleri yanında çok büyuk güçlükler arzeder. Gündüzleri atılan bombaların isabet ihtimali fazla olduğu halde, kuvvetli bir mukabele neticesinde fazla zayiattan korunmak çaresini gece akınlarında temin etmek kaygusile daha az müessir bombardımanlar yapmağa razı olunmuştur... Bu şekil bombardıman halkın maneviyatı üzerinde müessir olmaktadır... Çünkü fazla karanlık tehlike sezildiği zamanlarda bile sinirleri yorar.. Bu ara taarruz şöyle dursun, üstünde keşif da bir de düşmanın taarruzu vâki olur maksadile bile hasım tayyaresinin uçsa yorulan sinirler kolayhkla bozuîur. tuğunu görmeyen bir sanayi mıntakaGece akmlarının biraz da bu cihetten sına yapılacak baskın büyük bir şaştercih edilmiş bulunmalaruıı düşünebi kmlık ve panik uyandırabilir.. Beklenen bir tehlike panik beklenmeyen bir liriz. Uzak mesafelerden bombardıman ise kazanın meydana getireceği heyecanları çok daha farklı olur.. Burada hem ta mukayese edebilirsiniz. arruz eden ve hem de taarruza uğraBurada bir kaç misal ile alınan netiyan taraflar için tehlike ve korku daha celeri gözden geçirmemiz kâfi gelecekfazla olur.. Kısa mesafelerden kalkarak tir. Harbin başladığı günden bu güne tek veya en fazla iki müdafaa hattını kadar İngiliz hava kuvvetleri ilk olarak aşarak her zaman için düşman taarruz Danzıg'i bombardıman etmişlerdi.. Buralarını bekliyen bir mıntakayı bombar sı Londradan 3200 kilometre mesafe dımanla, uzaklardan yorgun gelen ve dedir. Danzig böyle bir taarruz beklehedefine kadar bir çok müdafaa vası miyordu. Şehirde büyük bir panik utalarile çarpışarak kendine yol açmağa yandı. Yapılan büyük tahribat karşı çalısan ve bin müşkülâtla hedefine va smda İngilizler hiç zayiat vermediler ran bir taarruz arasında fark olacağı Çünkü yer müdafaasınm kudreti buna tabiîdir. kâfi değildi ve diyebiliriz ki hazırlıkDüşman üslerinden üç, dört bin kilo sızdılar.. Gene İngilizler uzak mesafemetre mesafede bulunan ve uzun zaman den Dresden civarına akm yaptılar.. mesafelerden bombardıman UZÂK Britanya tayyarecileri bu usulle, hava haki miyetlerini düşmanlarının bütün mntakalarında hissettirmiş oluyorlar Yazan: A. Ahtshal bombardıman tayyaresi Buradaki sun'î petrol imalâthanelerinin tam bir emniyet altında çalışacağı ümid edilirken büyük yangınlar çıkarıldı ve tahribat çok fazla oldu. Gen İngilizlerin ÇekoSlovakyadaki top fabrikalarını bombardımam bu havacılann uzak mesafelere gıderek düşman sanayiini tahrib edebileceklerini göstermesi bakımından ehemmiyetlidir . Taranto baskmı Britanya havacılığının üslerine uzak ve fakat Yunan üslerinden yaptığı ve muvaffak olduğu bir akındır. İtalyanlar İngiliz tayyarelerinin Taranto'ya kadar geleceklerini tasarlar, fakat ihtimal vermezlerdi. Bu baskının muvaffak neticesi muhakkak.ki Büyük Britanya İmparatorluk tayyarecilerinin programlı ve çok bilgili sevk ve idaresi ile umulmıyan bir halde ve zamanda taarruz etmiş olmasındadır. Almanların çok daha şiddetli yaptıkları akınlar bu derece müessir netice vermiyor. Çünkü bütün üsleri İngiltere hedeflerine yakm ve buralarda her an için bir taarruz vukuu gözlenmektedir. İngiliz havacıları ise lüzumu halinde çok uzaklara kadar giderek tesir edecek hedefler bulabilirler. Bilhassa uçan kalelerle işe başlayacak olurlarsa, şimdiye kadar korkusuz oturan uzak mesafelerdeki hedefler de tehdid altına girecektir. O zaman müdafaaları kaygusile bir çok malzeme buralara gbnderilecektir ki, bu takdirde halen müdafaaları kuvvetli olan ve belki de malzemesinin bir kısmını dağıtacak olan mıntakalann taarruzdan korkuları artacakür. Uzaklara ve memleketin en ücra köşelerine kadar uçmak ve mesafesi ne olursa olsun her hanği ehemmiyetli bir hedefi daima tehdid altında bukındur mak imkânına malik olacak Britanya tayyarecileri hava hâkimiyetlerini bütün düşman mıntakalarına hissettirmiş olacaklardır. Bu da maneviyat noktasından çok kıymetlidir. A. AHISKAL Fransız kleringi bir ay daha uzatılıyor I Kısa Haberler İr İzmir 16 (Telefonla) Karaburunda yüksek fiatla un satan tüccardan Ahmed Koçoğlu Adliyeye verildi. •k İzmir 16 (Telefonla) Memleket hastanesinde, eroin ve kokainleri haricde satan eczacı kalfası İbrahim bir seneye mahkum edildi. •k Ankara 16 (Telefonla) Maliye başmüfettişliğine Eti Bank idare heyeti azasmdan Nureddin Erklet tayuı edilmiştir. İt Budapeşte 16 (a.a.) ajansı bildiriyor: Stefani Pariste tevkif edilen talebeler Almanlar, aleyhlerine nümayiş yapan 50 genci askerî mahkemeye verdiler Omer Rıza DOĞRUL Londra 16 (a.a.) Paris radyosuna ;öre, işgal altuıdaki Fransız arazisindeki Alman makamları, Alman aleyh, dan tezahürler neticesinde tevkif edilen 50 üniversite talebesinin Alman askerî mahkemesi tarafmdan muhakeme edieceğini bildirmiştir, 11 Teşrinisanide Champselysees'de ukua gelen hâdiselerden sonra, Alman askerî kumandanlığı, Paris Üniversiteinin kapatılmasını emretmiştir. Alman makamları, Fransız hükumetinin talebi üzerine, Üniversitenin 20 Kânunuev. /elde yeniden açılmasma müsaade vermiş ve 11 Teşrinisani hâdiselerine müşabih hâdiselerin tekerrür etmiyeceği ümidini ızhar eylemiştir. Macar vatanî ve millî teşekkülleri dün Budapeştede büyük bir toplantı yapmış!ardır. Macar rönesansı fikrüıe olan İzmir 16 (Telefonla) İngiltereye imanı izhar maksadile tertib edümiş yapılan üzüm satışınm son rakamı bu olan bu nümayişe yüz bin kişiden fazla gün kat'î olarak 15 bin ton üzerinde kimse iştirak etmiştir. tah?kkuk etmiştir. Başvekil, Vekâlet binasının balkonunMüruru zamana uğrayan da büyük bir nutuk söylemiştir. îngiîtereye satılan üzümler ş emanet paralar Ankara 16 (Telefonla) Gümrük ve İnhisarlar Vekâleti muhte'if tarih ve zamanlarda gümrük veznelerine emaneten yatırılarak şimdiye kadar a'ınmamış clan paralann müruru zamanlan hakkında bir kanun projesi hazırlamaktadır. ^r Madrid 16 (a.a.) Stefani ajansından: Nazırlar Meclisi, Franko'nun riyaselinde toplanarak Antonio Trovar'ın mat«Dört senenin hitamında icab ederse dclgun münderecatı, derli toplu terbuat ve propaganda müsteşarhğına tayive kendileri de muvafakat ettikieri tak tibine rağmen fiatı da iki kuruştur. nine aid olan kararnmeyi tasdik etmiş dırde izin müddeti iki sene daha uza Arkadaşlarımızı tebrik eder, «Yeni tir. Gazete» ye muvaffakiyetler dilerız. tılabilir.» İstanbula, kendisinden uzağa yollamıştı? Bütün bunlar muamma.. Babama bir kaç kere bunu merakla sormuştum: cSızi gürmeden öldü? diyordum. Hem sizden. karısu.dan o kadar zaman ayn yaşaması ne demek?» Babam cevab vermez, sıkıhr, nihayet bahsi değiştirmeğe kalkar, yahud bir vesile bularak yanımdan kaçardı. Hatta babamm, annesinin bana memleketinden bahsedişine bile içerledığini söyliyebilirim. Bir gün bu yüzden nioe» me çatmıştı. « Sen Azize bana Azize demez. kısaca Aziz derdi eski hikâyelerden bahsedıyorsun. Şimdi orası çok değişti. Medcnî, mamur bir yer oldu. Kıza bu saçma, geçmiş şeyleri anlatmak manasız' O benım gibi İstanbulda büyüdü, yetiştı. Boyle bir muhit içinde yetişen, terbiye gören bir çocuğa eski derebeylerden, onların âdetlerinden, daha doğrusu vah setlerinden, nihayet o zamanki kapah. mutaassıb bir memleketten bahsetmekte ne fayda var?» Ninemin derhal susup içini çekerek önüne baktığmı görünce ynmuşamış, çenesini okşayarak sakin bir sesle şöyle devam etmişti. « Annecığim, hakkım yok mu? Sen çocuğa memleketimizi hâlâ bıraktığın gibi sanarak bu eski hikâyeleri anlattikça farkında olmadan onu da şaşırtıyorsun. Acaba ninemin anlattıkları mı doğru, yoksa kitablarda okuduklarım mı, bana öğrettikleri mi diye, bocahyor. Nihayet daha küçuk olduğu içm ınkılâbın tremleketin her parçasında olduğu gibi orada da eski, küflü kafaları değişürdiği kadar, memleketi de yepyenı bir h'iie petırdiğini düşünemiyecek, fena tesır altında kalacak.» Karın en çok ısıttığı yer kömürcü dükkânıdır. Otedenberi her düşen kar kömürcüye kar olur. Maamafih simdi zerİzmir 6 (Telefonla) Bayındırm Ka zevatçıdan kunduracıya kadar, her smıl rapınar köyünden Durmuş, 60 kuruş satıcıya fırsat veren bir bereket membaı yüzünden, akrabası Tahiri bıçaklayarak oldu. öldürdü. Hiç şüphe etmiyorum. Bu kardan sonra pazarda ıspanak yirmi be»e, pırasa on beşe, havuc yirmiye ve et sekseno çıkar. Yağcılar derhal etiket'eri değiştirir, beşer onar kuruş zammedler, Adoıa 16 (a.a.) Adana Merkez ka hulâsa et fırlar, sezbe fırlar, yemiş fırr zası halkı bugüne kadar kahraman er lar, kaymak fırlar ve bu yüksek fiatlan lerimıze kışlık hediye olmak üzere 40 gorünce müşterinin gozleri evınden fırbin pamuklu, 1944 çift yün çorah. 216 lar. fani'â, 142 eldiven ve 148 parça dî muhBizde kar sade soğuk, sade beyaz bir teiif eşya teberru ve teslim eylemiş nıahsuiü semavî olmakla kalmaz, norlçrdir. Pamuklu teberruatının elli bini mal iktısad kanunlannı donduran ve bulacjğı ku\rvetle tahmin edılnıektedir. durduğu yerde mallarımızı pahahlaştıran bir •mâide. olur ki; eskiden kudret helvası denilen ve Tih sahrasında aç kalan benî İsraile gökten yağan sevin yerini tutar. ŞH farkla ki; o zaman kudret helvası açları doyururmııs, simdiki kar toklan yani muhtekirleri doAnkara 16 (Telefonla) Yabancı yuruyor. B. FELEK memleketlerde muallimlik etmek üzere kendi'erine dört seneye kadar izin verilen subay ve askerî memurların bu hizmetin hitamında Turkiyeye dönmeDündenberi şair Yusuf Ziya Ortaç leri icab etmektedir. Meclise verilen ye ve Orhan Seyfi Orhon tarafmdaa ni bir lâyiha ile bu husustaki kanuna bu Lsimde bir sabah gazetesi neşreşu fıkra eklenyor: dilmeğe başlanmıştır. Hacmine göre, 60 kuruş için adam öldürdü Kahrahıan askerlerimize kışlık Harice hocalık için giden subaylarımıza dair kanun Yeni Gazete Çıkan kısımların hulâsası (A7İzenin babası kanlar içinde çırpınarak ve «Beni öldürdüler kızuıı. kondini koru. diyerek ölüyor. Genc kızın babası Ofludur. oranın bir derebeyi ailesine mensubdur. Genc yasında annesile beraber İstanbula geleıek yerleşmiş. evlenmis. A^izenin annesi onu doçuri'nca ölüyor. Adam bir daha memleVetinc ddnmediçi gibi bir yerde de temelli oturmuyor. şehir sehir dolasıyor. Çok sevdiği kızını Lozanda tahsil ettirmistir. Onu hiç bir zaman yalnız bırakmamakt?''ır. Nihayet Azİ7enin ısrarı üzerine İzmride jerîeşiyorlar.) Hayatımız hep böyle göçetmskle geçti Temeüı oturduğumuz yerler İstanbul ve Izmırdi. Ninemin hiç bir gün bu şehirlerden şehirlere gidip gelmelerden şikâyet ettiğini hatırlamıyorum. Yalnız ben Lozan'a giderken ağladı, sıziadı, fakat babama itiraz yollu en küçük bir lakırdı söylemedi. Zaten ninem babama daima azami bir dikkat ve ihtımam gostermiştir. Hatta oğluna karşı hürmetkâr davraııdığım bile söyliyebilirim. Babamın en küçük bir arzusunu yerine getirmek için çırpınır, onun her hareketinin doğru, her sözünün bir hikmet olduğuna inanırdı. Ninemde babama karşı hayranhkla karışık garib bir çekinme de vardı. Ben daha pek çocukken babamın boynuna sarılarak, yaramazlıklar, oyunlar yaptığım zaman hayretle bize bakar, sonra da kendini tutamıyarak mavı gozieri, ricakâr bir mana ile doiu: Ama1: kızım, aman kızım, ne yapıyorsun öyle!» diye, beni ikazdan kendini alamazdı. Ve babam: «Anne baksana, ne deli şey! Seni dinler mı hiç? Ne yapahm, ateş gibi, yerinde duramıyor, tahammülden başka çare yok!» diye gülümserdi. Ne mes'ud günlerdi. Sonra büyüdüm, ninem hiç bir zaman benim babamla bir arkadaş gibi konuşuşumu, sırasında münakaşa, hatta onun fi'iirlerine, arzularına siddetle ıtıraz edışımi hoş görmedi. Belki de hakkı vardı. Onun memleketınde kadın, yaşça nekadar büyük olursa olsun erkeğine saygı göstermeğe, ona kul köle olmağa mecburdu. Hele babamın babasmın, aşiret beyi olması bu saygıya çok daha büyük bir hak kazandırıyordu. Ve ninem evvelce çıftliğinde nasıl kocası Sönmezoğlunun yüzüne korku ve saygı ile bakıyorsa, şimdi de o derece olmamakla beraber, yalnız korkusu, çekintisi epey hafiflemiş, büyıik bir saygı ile oğluna da ayni dikkat ve ıtiban gösteriyordu. Ninemin bazan bana güzel bireı masal CUMHURİYET » İN EDEBÎ ROMANI: 3 gibi (Of) ta geçmiş maceralardan parçalar naklettiği olurdu. Düğünlerı anlatırken yüzünü tatlı bir ışık sarar, mavi gözlerine çocukça bir tebessüm gelirdi. Kendi düğününde onun başına sıra sıra altınlarla dolu olan tepelık dedikleri şeyi taktıkları zaman boynu bükülmüş ve düğünden sonra bir zaman başı ağrıyıp durmuştu. Düğün günlerce sürmüştü. Çiftliğin avlusunda siyah zipkalı, başı kukuleteli, genc Lâz oğlaniarı halka dlup ıslık gibi sesler çıkararak, naralar atıp hora tepmişlerdi. Yemekler için yüzlerce koyun kesilmişti. Sonra ninem bana Sönmezoğlunun çfitlikte ve hüküm sürdüğü arazideki nüfuzundan bahsetmişti, bunu anlatırken gözlerinm iftiharla parladığına, iyi yüzünde hatlarm keskinleşerek sivrildiğine Yazan: Peride Celâl dikkat etmiştim. Sönmezoğlu nınemden evvel bir iki kere daha evlenmişti. Ninem kısır bir ortağın üzerine gıtmiş ve bu kadından epey çekmişti. Dedemi adamları aliah gibi sayarlardı. Ona sorulmadan hiç bir şey yapılmazdı. Ninem bu bahsi çabuk kapar. Sonra kız kaçırmalardan, birkaç cana mal olan gönül maceralarından bahsederdi ve bu eski hikâyelerle farkuıda olmadan memleketini, bilhassa dedemi bana oldukça tamtmış olurdu. Sönmezoğlu mütmiş bir adamdı. Bir dap, gibi heybetli ve kuvvetli, gür, siyah bir sakalı, koyu yeşil gozleri vardı. Onun öfkeli zamanlarmda bütün adam ları hangi köşeye sığınacaklarını şaşırıriardı. Yüzü pek az gülerdi. Merd ve pervasızdı. Düşmanları bile silâh kullanmakta. ata binmekte eşi olmadığını itiraf ederlerdi. Ninemin verdiği ona aid ufaktefek tafsilâtı toplayarak ben kafamda bu portreyi çizmekte güçluk çekmemişüm. Hatta bir zaman Sönmezoğlu rüyama o sirr.siyah sakalı, ateşli yeşil gözlerile girerek beni korkutmuştu. Ninemin Sönmezoğlunu içli, derin bir eşkla sevdiğini, kocasmdan baiısederken gözlerindeki parlayıştan, dudaklarının titreyişinden anlamak kolaydı. Pekı, bu kadar sevdiği bir insanı nasıl oLmuş da tcrkedebilmiş, senelerce babamla beraber İstanbulda oturmuştu? Sonıa blricik oğlu olduğu halde dedem babamı Babam susmuştu ve ben o zaman öfkeli bir tavırla şöyle demiştim: « Ninemi bana bu eski •jey'eri anlatmaktan niçin menediyorsun? Hem ben dediğin kadar da çocuk muyunı? Aşiret bey'erinin, ağaların elinde bir oyuncak olan, kasıp kavrulan yerlerin simdi bambaşka birer memleket olduğunu çoktan medenî ve mükemmel bir hale geld ğini anlayacak kadar aklım da var başımda!..» Kvet, öfke ile böyle demiştim ve o b e nim büyük bir adam gibi hid.letle konuşmama. boyuma bakmadan soze karışmama gülmüstü. Eski şeyleri bir peri masalı aibi dınlemekten zevk alıyordum Ve fcpbama duyduğum hiddet. en cok. bu zevkten beni mahrum ettiği içindı: (Devam edecek)