CUMHURIYET 1940 TARİH TETKIKLERI ŞÜYÜK SlYASl TEFRİKA: Yazan: GORDON WATERFİELD Acı bir kayıb Arkadaşımız Sabri Subaşı dün vefat etti Parisin müdafaa edileceği kanaati vardı Halbuki hükumet, koca şehri ve halkı sahibsiz bırakarak çekilip gitmişti Nihayet bizde ayrıl mağa karar vererek yola çıktık Pariste normal hayatın herşeye rağmen devanu, onun son günlerme son derece feci bir mahiyet vermişti. Daha önce, bir sürü köy ve kasabanın birkaç dakika içinde canlı faaliyetine veda ederek ortalıkta evvelâ karışıkhğın, sonra boşluğun hüküm sürduğünu gör müştüm. Alman bombardıman tayyarelerinin bir yerden geçmesi, yahud Al manların bir yere yaklaşmalan buna kâfi idi. Fakat bir kimse de sıranın Pariste olduğuna inanmıyordu, Hazirarun onuna musadif pazartesi günü, Fransız hukumeti Tours'a nakletmışti. Almanlar da Parisin şimalinde yirmi mil mesaiede i d i Parisin içinde müdafaa faaliyeü değil, fakat derin lâkaydî hüküm sür mekte idi. Paris, nazariye bakımından jnüdafaa halinde idi. Biz de neticenin ne olacağını anlamak için uğraşıyorduk. Parisin içinde rasgeldiğim askerler evralcıma bakarak gazeteci olduğumu anlaj'inca benden vaziyet hakkında haber eoruyorlardı. Fakat bütün bildığim, Fransız askerlerinin ricat etmekte olduklarından ibaretti. Bu kadarıru onlar da bilmekte, hiçbir kimse fazlasını biletncmekte ve anlamamakta idi. Çünkü bir kimsenin de fazlasını anlamasına müsaade edilmiyor ve mütemadiyen fena haberler yayılıyordu. Bu fena haberler üstüste birike birike günün birmde Parisin zaptını intac etti ve Paris halkı bir ay evvel Almanların pike uçulşarı karşısında yerleri ve yurdlarını bırakjp kaçan köy ve kasaba halkı gibi hareket etti. Fransız hukumeti halkı karanlık içinde bırakmakla ve halkı aydmlalmaktan çekinmekle Almanların sürprizi tnilletten istıfade etmelerine yardım etnııştir. Aacaba vatan sevgisi namına niçin bir kıyam vuku bulmadı? Bana kalırsa bunun sebebi burjuvamn müthis bir korkuya uğramakla beraber hukumete karşı hâlâ itimad beslemesi idi. Sola men6ub siyasi liderler komünist diye maholan sağlar, Alman zaferi sayesinde jnerama nail olmak emelindeydiler. Askerler arasınd.a bir ihtilâl yapmak fıkrinde olanlarsa bu işi başarmak için vakit bulamamışlardı. Langerau, zabıtanın başmda kalmıştı ve zabıta birkaç hafta önce silâhlanmıştı. Parisin merkezi tam 6ukunet içinde olduğu halde Parisin dışına giden yollar muhacirlerle dolmuştu ve bunlar saf saf hareket etmekte idiler. Fakat kalabalık yüzünden saatte 60 metre bile ilerlemek güçtü. İstasyonların dışındaki yollar hıncahınc dolu idi ve hiç bir tren görünmediği halde ahali mütemadiyen beklemekte ve yollan tıkamakta idi. Tren bekleyenler bazan bütün bir gün bekliyor, bazan bütün bir gece bekiiyor, ve tren gelmiyeceğine dair vuku bulan ihtarlarm birine de kulak asmıyarak mütemadiyen bekliyordu. İngiltere sefareti nakletmışti. İngiltere konsolosluğu da nakletmekte idi. Fakat İngiliz tebaasına ne yapacaklanna dair hiç bir şey söylenmemişti. Hükumet mer kezliğile beraber moda merkezliği ni de kaybeden Parisin bu medenî rr.irası Peşte, Viyana, Milâno, Atina gibi muhtelif şe hirler arasında pay laşılmaya başlandı. Bir zamanlar da bu merkeziyet imtiyazı Şarkî Tiırkistan şehirlerinin inhisarmday dı! Hattâ bu günkü medenî kıyafetin Evvelce müşterimiz bulunan ve şim teşekkülünde eski Türk kıyafeti en başlarından itibaren birdenbire bir kıdi işgal altında olan memleketlere sev mühim âmil vaziyetinde bulundu. yafet tenevvüü gösterir; bunun sebebikolunup orada kalmış tütünlerimizm Mütehassıslar, kıhk bakımından in ni (Montandon) un gene ayni eserinin bedelini alamıyan tütün tacirlerhnize sanlığı dort büyük grupa ayırırlar: ayni sahifelerinde bulabiliriz: Garbî Robu memleketlerin blokaj hesabları ve 1) En geri zümre, «T» biçiminde bir ma yıkıldıktan sonra Akdeniz havzasma sair vaziyetlerden istifade edilerek kuşaktan başka bir şey bilmiyen ıp şimalden hului eden unsurlarla beraber Cumhuriyet Merkez Bankası vasıtasile tidaî kabileler grupudur; Okyanusya pantalonun da girmesi Avrupa kıyafet tevziata başlanmıştır. Bu suretle Fran ve Asyada tespit edilen bu kıyafet, ba tarihinde büvük bir inkılâba yol açmışParisin mağazalanndan çoğu kapan sa, ÇekoSlovakya ve Polonyada kal caklarm arasından geçip beldeki ku tır; cenubdaki •Greko Romen» dairemış ve mağaza sahibleri kalkıp gitmiş olmış olan tütünlerin bedelleri verilmek şağa bağlanan bir bez parçasmdan iba sine şimalden hulul eden bu unsurlamakla beraber gene iş görmeğe devam rettir; 2) Bilhassa Malezyalıların tem rın getirdikleri moda, Atilâ Hunlannın eden mağazalar bulunuyordu ve benim tedir. 1940 senesi şubat ve mart ayında sil ettiği ikinci zümre, pestamal'.ılar yukarı Avrupaya boydan boya yaydık bakkalımla sütçüm açıkü. Bunlardan grupudur: Bu ilk iki zümrede göriilen ları OrtaAsya Türk modasıydı! O tayol için yiyecek içecek tedarik ettım. Fransaya sevkolunup da bedelleri alınamamış olan tütün paralan ihracat kusakla peştamal, bazı cıplak heykel rihten itibaren eski Roma ihramı en ziTerzim de açıkü. Bana otomobili ohnaîerdeki incir yaprağı rolündedir; 3) Es yade şimalî Afrikada mevcudiyetini nıudığı ve istasyonlarda beklemeğe taham çılara kısmen T.O.B. kıymetl*» üzerinden verilmiş ve kısmen de ve.ilmekte kiden «GrekoRomen» medeniyet dai hafaza edebildi. mül etmediği için hareket edemediğini resindeki Yunanlılarla Romalılann, bu Eski Türklerin Şarkta Çine, Garbda anlattı. Salı günü ancak Gare de Lyon dir. 600,000 lira kadar tutan bu para gün de bilhassa şimalî Afrika kabilele«Greko Romen» kültür dairesine soknın T.O.B. kıymetile S.İ.F. kıymeti adan harekete imkân vardı. Çünkü diğer rasındaki fark meselesi henüz hallo rinüı temsil ettiği «Toga İhram. gru tukları bu medenî Orta Aiya kıyabütün istasyonlar kapanmıstı. Parisin pu, vücude sarılan dikişsiz elbise gru fetini (Montandon) şöyle tarif eder: Udtişmek üzere olduğu anlaşılıyordu. Fa lunmamıştır. pudur; 4) En mütekâmil zümre, ceket zun pantalon ve yahud çizmeli külot, 939 senesi son aylarında ÇekoSlokat bir kimse de bunun farkında değildi. pantalon şeklindeki dikişli elbise züm bol ve uzun kaftan, serpuş olarak da Çünkü İtalyadan dönen İngilizler salı vakyaya gönderilip bir kısım bedeli a residir: İşte bu kıyafetin menşei, Orta börk yahud kalpak... İlk defa olarak günü Parise geldiler ve derhal hareket hnamamış malların bedeli de Holanda Asya Türklüğüdür. benim neşrettiğim dört Türk heykeline etmek istediler. Fakat ikamet lezkere Bankasmdaki sigorta bedeli üzerinden Parisin Antropoloji mektebi etnoloji aid resimlerde bu klâsik kıyafetten gönderilip leri bulunmadığı için seyahat edemiye verilmektedir. Polonyaya profesörü (Dr. George Montandon) un başka açık ve kapalı yakalar, uzun ve cekleri bildirildi. Fakat bunlar da tam bedeli bir milyon lirayı bulan tütün •Traite d'ethnologie culturelle» ismiııde kısa kollar, ince kemerler ve geniş 4 gün Fransamn içinde bilet almadan se bedellerinin bir kısmı da ihracatçılara ki eserine bakın: 336337 nci sahifelerin kuşaklar da dikkat edilecek noktalar yahat ettiler ve Bordeaux'ya kadar git verilmektedir. de Çine pantalonu ilk defa olarak Orta dır (1). (Montandon), bu teferriiattan tiler. Tütüncülüğümüz için bu günün en Asya Türklerinia ithal ettiklerini görür kalpağın İranlılara Türklerden geçtiğini (s. 349) ve çizmenin de gerek Çine, ge12 haziran çarşamba günü, yani Al nıühim meselesini Macaristana ağus rek Avrupa medeniyetine Orta Asya manların Boulogne ormanına varmala tosta satılmış olan tütünlerin bedelleri Avrupaya gelince, eski zamanların rından bir gün önce iki otomobille ha teşkil etmektedir. Bu mallar Macaris sonlarile orta zamanların başlarına ka Türklerinden geldiğini kaydetmekte dir (s. 342). (Robert Lowie) de pantatana vâsıl olur olmaz, yüzde 70 bedereket ettik ve bütün eşyamızı, yazı madar Romalılarla Yunanlıların sırtında kinelerimizi ve kâğıdlarımızı bu otomo lınin klering hesabına yatırılması ve 15 birer ihramdan başka bir şey bulamaz lon, ceket ve deriden ayakkabılariyla Or ta Asya kıyafetini temsil eden İskitbillere yükledik. Parisin Orleans kapı gür zarfında da diğer yüzde 30 bedelin sınız. Bu günkü Avrupa kıyafetinde sından cenuba doğru hareket ettik, fakat verilmesi mukavele iktizasmdan iken yalnız şapka kumaşı olarak kalan lerin bu günkü Avrupa kıyafetine Yuzabıta tarafından durdurulduk. Meğer şimdiye kadar yüzde 70 mal bedeli da «Feutre=Keçe. bile «Greko Romen» nanlılarla Romalılardan daha yakın olhi Fransız hukumeti genclerden bir kaç yatırılmamıştır. Macarlar, buna Ma dairesince meçhuldü: Kaliforniya Üıü duklarını tespit etmiştir. (s. 92). Bu vaziyete göre, eski Türklerin tepesınıfı daha silâh altına davet etmiş. Bi car millî bankasmm mâni olduğunu versitesi Antropoloji profesörü (Robert zim de onlara mensub olup olmadığımı ileri sürmektedirler. Bu vaziyete hü Lowie) nin cManuel d'Anthropologie den tuTiağa medenî kıyafeti bir taraftan zın anlaşılması için evrakımız tetkik e kumetimizin müdahalesi beklenmek culturelle» ismindeki kıymetli eserini Şarka, bir taraftan da Garba örnek oldildi. Fakat hükumet bu gencleri niçin tedir. açarsanız, 138 inci sahifesinde «keçe» muş demektir. Orta zamanların başlarından itibaren davet ediyordu? Herhalde bunlar Loire nin bir Türk icadı olduğunu ve bir çok üzerinde vuku bulacak olan harbe işti Ankaradaki Alman heyeti şeylerde kullanılan bu icadın Şark âle Avrupanın erkek ve kadın, sivil ve asrak etmiyeceklerdi. Fakat hükumet, bu minde Çin'le Hind'e, Garb âleminde de ker kıyafetlerinde görülen tenevvüün geldi Yunanistan'la Roma'ya Türklerden in bile bütün sırrı umumiyetle Türk ve hugenclerin Parisi müdafaaya kalkışmaıatikal ettiğini ve hattâ eski Yunanlılarla susile Türkistan modalannın tesirinde rından endişe ederek onları da kontrol Bir müddettenberi Ankarada bulu altma almak istiyordu. Paristen ayrıldık nan ve ticarî temaslar yapan beş kişi Romalılann hep Türk yamçısına bürü aranmalıdır. korunabildiklerini tan sonra beş milden ibaret olan ilk den mürekkeb Alman ticaret heyeti nerek yağmurdan Orta Asya Türk ticaretinin en müdenilen him maddesi ipekti: Garb kültür dairemerhaleyi tam üç saatte geçtik. Bazan dün şehrimize dönmüştür. Heyet aza görürsünüz! «Occidentaloide» bir saatte 100 metre, bazan da üç beş lannın beyan ettiğine göre, Almanlarla Garb kültür dairesine pantalonla ceket, si ipeğin nasıl istihsal edildiğini Milâkilometre yapıyorduk. Çünkü yollar tık son anlaşma çerçevesi dahilinde kuru keçeyle yamçıdan daha sonra girmiştir: dın altıncı asrma kadar öğrenmediğin lım tıkhm ddlu idi. meyva ve yeni tütün mübayaatı için Bütün eski zamanları ihrama bürünerek den dolayı hazır ipek ithal etmek meceeçiren bu daire halkı, orta zamanların buriyetindeydi; onun için Çinden Türmutabık kahnmıştır. (Devamı var) kistan Horasan Iran Azerbaycan tarikile Bizans'a gelen yol tarihte «Route Reuter'e aid bir sürü dosyalann henüz durduğunu gördük ve Almanların bunlardan istifade etmemelerini temin için bu evrakı yaktık. Daha sonra Alman işgaline uğramıyan Pariste son yemeği yemek iizere Maksime gittik. Times'in muIlabiri Bob Cooper, Daily Express'in muhabiri Sefton Delmer ve İngiliz radyosunun muhabirleri Eddieward ve Marrıot da ayni yerde idiler. Gerçi bu lokantada hiç bir kimse yok gibiydi. Fakat servis devam ediyordu. Lokantadan çıkarken Seine harbinden dönen iki yarah asker gördük ve Alman tanklarının her lâhza Parise girebileeek halde olduğu nu anladık. Almanların nereye kadar ilerilediklerini tahmine imkân yoktu. Onun için ertesi gün harekete karar verdik. Tiitün tacirlerinin hariçteki alacakları Haberleri Medenî kıyafetin teşekkülü Şurası muhakkaktır ki insanlığı peştemalla ihramdan kurtarmanın şerefi yalnız Türklere aiddir Yazan: Merkez Bankası bir kısım alacaklan vermiye başladı Ismaii Hami çıkarıldı. Bu muhte^em medeniyetin mevzuumuz itiba rile en mühim hutnısiyeti, manastır larile mabedlerin deki fresklerdi. Bir çokları Paris, Berlin ve Leningrad nıüzelerine nakledilen bu fresk lerde o devrin Türk kıyafetleri bütün renk ve şekil hususiyetlerini olduğu gibi muhafaza etmektedir. (Grün Wedel) ve (Von Le Coq) gibi Alman müsteşrikleri bunlara aid bir çok reııkli ve büyük resim atlasları neşretmişlerdir. Bilhassa (Von Le Coq) un «Bilderatlas zur Kunst und Kulturgeschichte Mittel Asiens = Orta Asya san'at ve medeniyet tarihine aid resimler atlası» (Berlin, 1925) ismindeki eserinde verdiği izahata göre, orta zamanlardan itibaren Avrupa kadın ve erkek kıyafetlerinde görülen tenevvüün bütün modelleri Şarkî Türkistan medeniyetindedir! Bir Alman heyetinin başında TürIcistana bizzat gidip bir çok eserlori meydana çıkaran (Von Le Coq) un kanaatine göre, Türkistandan Avrupaya model olarak bir çok hazır elbiseler bile getirmiştir! Tabiî bütün bunlann hep «İpek yolu»ndan sevkedilmiş olman lâzım gelir. Erkek kıyafetlerinde bir pantalon yahud külot, klâpları şimdikilere benziyen bir ceket, ayaklara çizme yahud getr, askerlerde düz kılıc, kemer ve toka ve sivillerde de bazan açık bir sivri yaka, bazan başta bir peruka ve bazan da yalnız sağda tek bir klâpa vardır. Kadın kıyafetinde uzun etekli dekolte tuvaletler, korseli ince beller, başlannda eşarplar, ellerde vual mendillerle inci tesbihler, balık ağzı kollar yahud klâsik ve fantezi tayyörler insana yirminci asrı hatırlatacak kadar «asrî» dir! Bupnların içinden Avrupaya en^ geç ve en güç gierbilen şey, en basit şey olan mendildir: Fransız (Montandon), Alman (Von Le Coq), Rus (Bartold) ve saire gibi âlimler burun mendilinin Avrupaya ancak XVI ncı asırda Venedik tarikile intikal edebildiğinde tnüttefiktirler. Orta Asya Türklerinin mendil kullandıkları Türkistan fresklerinden başka (Kaşgarlı Mahmud) un kaydile •e XI inci asırda Anadoluya yerleşip bu günkü Türkiye devletini kuran Oğuz Türklerinin de mendilsiz olmadıklan Selçuknamelerle sabit olduğu halde, bu kadar basit ve zarurî bir şeyin Anadoludan Avrupaya tam beş asırda, yani İstanbulun fethinden bir asır kadar sonra gecebilmiş olması pek şa şılmıvacak bir şey olmasa gerek'... Her halde şurası muhakkak ki, «Medenî kıyafet» denilen şey, ilmin tespit ettiği Türk kıyafetidir ve işte bundan dolayı insanlığı incir yaprağma benziyen peştamalla ihramdan kurtarmış olmak şeren yalnız Türklere aiddir. Merhum Sabri Subaşı Bu gün arkadaşlarımızdan birini dahc kaybetmiş obnakla pek elemliyız. Türk matbuatının emektar muharrir lerinden olup müessesemizin on yedi serîedenberi mutemedlik vazifesini ifa eden Sabri Subaşı, evvelki gece Tanrının rahmetine kavuşmuştur. Merhumun cenazesi' dün Halic Fe nerindeki evinden kaldırılmış, Eyübda cenaze namazı kılındıktan sonra Ba hariyedeki aile makberesine defnedil miştir. Merhum Sabri, gene yaşında gazeteciliğe intisab etmiş, senelerce muhtelif gazetelerde çalışmış ve ahlâkı, samimiyetile herkese kendini sevdirmiştir. Merhum, hoşsohbet, güleryüzlü ve nuktedan, bütün arkadaşlannuı işine koşan, kelimenin tam manasile iyi bir vatandaş, bir Türk gazetecisiydi. Ayni zamanda mahir bir avcı olan Sabri, son senelerde yaşının ilerilemiş oknasma rağmen pek sevdiği bu spordan uzak kalamıyordu. Aziz arkadaşımıza Tanrjdan rahmet düer, kederli ailesine derin taziyetlerimizi sunarız. Ekmek fiatları etrafında yapılan tetkikat Belediys İktısad müdürlüğü Istan bul efcmeklik buğdayının Derinceden verilmesi suretile nakliye ücretinin artmasından #ve eski buğday yerine ekstra buğdayı verilmesinden dolayı un ve binnetice ekmek fiatlarınm artırılması hakkında değirmencilerle ek mekçilerin müracaatlerini tetkik et mektedir. Yarın bu tetkikat nihayet bulacak, ağlebi ihtimal ekmek fiatları yirmi para kadar yükselecektir. Yaz saati başladı Dün gece saat yirmi dörtten sonra saatler bir saat ileri alınmak suretile tekrar yaz saatinin tatbikına başlanılmıştır. ce ıa soıe = ıp^tı. juıu> laıtıuıı jaiaı. D U Her koyun.. Benim numaram tek! Fransa, harbi nasıl kaybetti? ketin nasıl yenildiğini bilmek, yenil mek istemiyenler için hayli istifade lidir. Lâkin bana sorarsanız bu mağlubiyetin nasıl ve neden ileri geldiğiııi onlar da henüz farkedemediler. İş hefalan yere kadar yaya yürüdüğumden nüz pek sıcak. Zaman geçtikten sonra bahsettim. belki anlarlar. Hayret! dediler, bu kadar uzak meNasraddin Hoca bir gün merdiven safeleri yorulmadan nasıl alıyorsunuz? Ve bu sırada söz, yemek yediğim lo den düşmüş. Kapmm önünden geçen biri de patırtıyı işitmiş. Hoca evden kantaya intikal etti. çıkmca sormuş: Oradakilerden biri: Hoca Efendi! Ne o bir gürijltü Bilirim. Güzel lokantadır. Yalnız orada müşterilere at eti yerirler. De işittim? Merdivenden cübbem düştü de.. yince bende bir intikal ışığı parladı. O sene yorulmadan Parisi yaya gezme O. cevabını vermiş. min sebebini hemen keşfettim. Kimseve Aaman Hoca! Hiç cübbeden bu bir şey demedim ama anladım ki; ye kadar gürültü çıkar mı? diğim at etini temsil ede ede bende bir Be canım! Ne üstüme varıyorsun. yürüklük hasıl olmuş! cübbenin içinde ben de vardım işte! O gün bu gündür kendime dikkat Demiş. ederim. Eğer tabiatımda bir inadcdık Pek üstlerine varılırsa, Fransızların hissedersem: da buna benzer bir cevab vermeleri Ha'v kâfir kasab! Gene keçi eti mümkündür. verdi. diye hükmederim. Kalabalığa Düşenin dostu olmaz. Allah saklauymak hissi devam ettikçe koyun eti sm hele biryol düş de gör!. yediğimden şüphe etmem. B. FELEK Garib bir tesadüf eseri olarak da ne zaman hindi yesem beni bir diuünce Haıız Sukuü, bir çeyrek asu evvelkı ahr ve evde tavuk yemeği olur da erdevre aid şık ve çelebı sarıklı Upierintesi günü horozlanmaya başlarsim ta vuk yerine pazardan horoz aldığıma den bırı ıdı. Sırtta parlak sıyah çuhadan bir cubbe, onun içmde Hama kuıuaşınkani olurum. dan biı gomlek ,ayaklarda gıcır gıcır Bu müşahede ve istidlâl iyi hir tekaloş kunduralar, burnunun üstunde sellidir. Meziyetlerimizi olmasa bile kualtm çerçevelı gozlük butun ahpablarını surlarımızı etini yediğimiz hayvanın üyerden kandüli temennalarla seıâmhyan, zerine atar kendimize toz kondurmayız. çenesınin altındaki sivri sakalını oynaBenim numaram tek! tarak işitilmemiş fıkralar anlatan hoşsohbet, nuktedan, keyıfli bir addmdı. Aşinalarımdan bir muallim anlattı. Fakat bir gun ansızın guler yuzu asıl Smınmdaki tadı, kaşlan çatıldı, neşesi kaçtı, tatsızlaşlebelerden birini u, çekilırcz oldu. derse kaldırdım. Or Evlendi! ta halli bir çocukDediler. Sonra kulaktan kulağa deditı». Bütün gayret kodular yayılmağa başladı: lerime rağmen ağ O Serfiçeli Kadriye çok geçinsiz, zından bir malump' çaçaron bir kaaındır. Zavallıya bir cekoparmaya imkân hennem hayatı yaşatıyor.. Allah yardımbulamadım. cısı olsun!. Çocuğa sordum: *** . Oğlum! Yazık değil mi? ebcveyHafız Sükuti, en küçük vesileden isnin seni mektebe bunun için mi gön tifade ederek binbir kusurunu buian, en deriyor? Neden çalışmadm? makul hareketlerini bile tenkid için Bay öğretmen! Benim numaram durmadan söylenen Kadriyeye, ilk zamanlar sarsılmaz bir mukavemet gös333. termek istedi. Şikâyetlerine azarlar, fer Ne olmuş 333 se? yadlarına üst perdeden haykırmalar, Tek numara da onun için. hıçkırıklarına homurdanmalarla muka Anlamadım. Efendim, bir gün tek, bir gün çift bele etti. Heyhat.. Baktı ki çıkar yol numaralar çalışacak ya! Bugün çiftlerin değil!. Sinirleri harab, vücudü perişan, beyni altüst oluyor.. Derhal isminin degünü. dedi. Ceza verdim haylaza ama bir hayli lâlet ettiği manayı hatırladı. Müthiş fırtınalar, insafsız dalgalara, çarpılmadan, güldüm. eğilmeden ve hiç bir aksülâmel vermeFransa harbi nasıl kaybetti? den, göğüs geren kayalan örnek aldı. Şimdî de bu meraka düştük. «Cum Susmaya karar verdi. huriyet» bunu tefrika ederken diğer Oh!. Hafız Sükuti dünya saadetinin en cazeteler de ayni işi yapmaya başladıyüksek mertebesine erişmişti. Söz söylar. lemek ve dinlemek zahmetinden kurtuGerçi namağlub sanılan bir memle Her koyun.. Her koyun kendi bacağından asılır ema başkasının midesine gider. Onun için koyun olmamaya, olunca da başkasınuı midesine inmemeye gayret etmek gerektir. (ıBURHAN FDLEK Yazan: Acaba her koyun kendi bacağından asılmamek kabil midir? Nasreddin Hoca bir gün dere kePazartesi sabahı Champs Elyse» ile narından geçerken ayakları suda bir Grande Armees ve Foch caddesinde do takım çocukların birbirile kavga ettikiaştım. Her elli metre başında bir oto lerini görmüş: büs caddenin ortasında duruycrdu. Ne çekişiyorsunuz çocuklar? diye Bunları durdurmaktan maksad, Alman işe kansmış. Cevab vermişler: tayyarelerinin yere inmesine mâni ol Ayaklarımızı suya soktuk; birbirine makmış, Fransız gizli istihbarat dairesi karıştı; ayıramıyoruz. Almanların Parise karşı yığın yığın tay Durun, ben ayırd edeyim, demiş yare göndererek anî bir taarruz yapa ve elindeki değnekle vuru vuru vecaklarını haber almış ve buna karşı gel rince: mek için de bu tedbiri almış. Ay! diyen ayağmı çekmiş ve herkes Otobüsler gündüzün başka bir yere malım bulmuş. gönderilmekle beraber geceleyin bütün Belki koyunlarda sürü halinde iken çöpçü arabalarrna ayni vaizfenin verıldi ayakları birbirine karışır da bir dağlıç ği görüldü. Otobüslerin yerine ÇÖDCÜ a bir karaman bacağına "asılır. rabaları kullanıldığına göre sayıları her Hattâ hâdisat da bunun böyle olduğuhalde beş yüzü geçen o otobüslere acaba nu teyid ediyor. Bu sene Karaağaç salne oldu? Bu otobüslerin her biri de ih hanesinde 9000 den fazla keçi kesilmiş. tiyat benzin taşıdığı için Parisin tahliye Ijâkin hiç bir kasab dükkânında keçi si hususunda herhalde çok müfid olur eti satılmamış. du. Fakat bir daha bu otobüslerı göre E bu keçiler ne oldu? medim. Ertesi sabah uyandığımız zaman, İşte yavrum, keçiler ya kıvırcık, ya ortalığı dumanlar kaplamıştı. Ne oldu kuzu bacağma asılmış olacak ki; o niğunu anlamak için sokağa fırladım. Fa yete satıldı. Biz de afiyetle yedik. kat Seine üzerindeki koprulenn bırinYahu! Bu kasablarda da îüc insaf den karşı tarafı gormeğe imkân yoktu. vok! demeyin. İnsafı olsa hayvan bo Her tarafta sükut hüküm sürüycr ve ğazlar mı? Paris mahkum bir şehre benzıyordu. Bana bir kasab dedi Tri: Ortalığı bu kesif duman kapladığına gö Efendi efendi! İstanbulda et yere Parisin çayır çayır yandığını sanıyor mek miras yemekten zordur. dum. Beikı de birkaç gün içinde dünya Neden? nır en güzel şehirlerinden biri bir haraNeden olacak? Kızıl karaman, ak beye donecek ve yalnız bacalar, onun karaman, çaldır, dağlıç, kıvırcık, marLâşında mezartaşı gıbi kalacaktı! ya. kuzu, tiftık. kara keçi. sığır, manFakat bütün "bu düşüncelerım pek da, inek. malak... Hepsi et değil mi? boşmuş. Çünkü saat 11 e doğru rüzgâr Bunları birbirinden ayırd etmek bir esti Dumanları dağıttı ve ortalık eskısi hünerdir. E şunlan bir öğrensek! gj'bi parıl parıl goründü. Faka't bu dunıar neydi? Bir rivayete göre Fransız İyi ama bunları size öğretince bize hukumeti, müteaddid trenlenn bomba ne kahr? lanmadan hareket etmesini teınin için Avrupada kasabhk, bizdeki kadar inortalığı böyle dumana boğmuştu. Fakat ce değildir. Her kasab eti olduğu gibi hukumet sivillerin hareketile hiç alâ satar. Parçalara ayırır. Şu danadır, bu kadar olmadığı ve sivillerin hareketini koyundur der . istemediği için bu ihtimal varid değildi Orada üstelik bir de at eti satarlar. Daha kuvvetli bir ihtimal, rüzgârların Bundan on, on iki sene evvel Pariste ba dumanları Rouen'de yanmakta olan iken (Chartier) isminde bir lokantada tank yağlarından ve Almanların Seine yemek yedim. Beş, altı yüz kişiye birüzerinde yaptıkları duman barajlarından den yemek veren bu lokantanın bil ta^ıyıp getirmesi idi. hî'ssa biftek ve emsali etlerinden mem Sıra ^ a artık bizim hareket etmemize nun idim. gelmiş^Bpten kala kala üç kişi kalmışÜste de Pariste bana bir gezginlik âtı k Bi^^ben, biri Harold King, ve biri nz oldu idi. Şehri ekseri yaya dolaşır Courten^ Young'du. Bizim de Keuter ve hiç bir yorgunluk duymazdım. vc Havas dairelerinde bir sürü eşyamız Bir gün arkadaşlarla otururken Pavardı. Bunları almak istediğimiz zaman risi yaya gezdiğimden ve filan yerden yol Türk hâkimiyetindeydi ve (Leon Cahun) ün meşhur Türk tarihinde dediği gibi, işte bundan dolayı eski dünyanm ipek ticareti Türk inhisarında demekti. «Akhun» devletinin yıkılması vo onun yerine Milâdın altıncı asrında «Gök Türk» imparatorluğunun kurulması hep işte bu ipek yoluna hâkimiyet siyaaetinin neticeleriydi. (Henri Cor dier) nin «Turcs et Byzance» ismindeki risalesine göre bu meselede İramn ta kib ettiği siyaset de Çin ipeğini deniz yoluyla kendi limanlanna getirtip kara yolundaki Türk inhisarma nihayet vermekti. Bizans müverrihlerinin izahatma göre, altıncı asırda İstanbula bir takım Hind rahibleri bir sandık koza getirip Bizanslılara ipekçilik san'atmı öğretmişler ve hatta İran aleyhine Bizansla bir ittifak akdetmek için gelmiş olan «GökTurk» elçileri Bizansm ilk ipek mahsullerini görünce hayret içinde kalmıslardı. Fakat bütün bunlara rağmen Şarkî Roma âlemi Türk ipeklerile ipekli modalannın tesirinden birdenbire kurtulamadı: Çunkü o devir, Şarkî Türkistan modalannın Garb kıyafetine hâkim olduğu devirdi. "^ îsmaîl Hami DANÎŞMEND (1) «Türklerle Hind Avrupalıların menşe birliği». C. 1, 1935, şekil 1 4 . Sabıkalılar, nafıa işlerînde kullanılıyor Işıklann söndürülmesi dolayısile İstanbul Emniyet müdürlüğü sabıkalı lafın faaliyette bulunmamaları için sıkı tedbirler abnıştır. Şehrimizde 300 kadar sabıkalı var. Bunlardan bir kısmı sokaklarda dolaşan 13 le 18 yaşlarında çocuklardır. Çocuklar, Darülâcezeyo gönderilecek, diğer sabıkalılar ise gündüz polis nezaretinde inşaat işlerile temizlik hizmetlerinde çalıştırılacaktır. Bunlar geceleri de Liman idaresi ya nmdaki binada ikamete mecbur tutulacaklardır. Berlin elçimiz fehrimizde Geçenlerde mezunen Ankaraya dö nen Berlin büyük elçimiz Husrev Gerede dün sabahki ekspresle şehrimize gehniştir. Berlin büyük elçimiz, bazı hususî işlerini tesviye ettikten sonra, bnümüzdeki hafta zarfında tekrar Ankarava dönecektir. Nafıa Vekili şehrimizde Nafıa Vekili General Ali Fuad Cebesoy dün sabahki trenle şehrimize gelmiştir. Yarirı Ankaraya dönecektir. Sinema saatleri Sinema seansları gene değiştirümiştir. Yeni programa göre seanslar saat 11 1 2,30 4.30 6 30 ve 9 dadır. CUMHURIYET Nüshası 5 kuruştur. Ankara Borsası, 3011940 Londra Nevyorl^ Cenevre Atina Sofya Madrid Budapeş. Bükreş Belgrad Yokoha. Stokholm 1 Sterlin 100 Dolar 100 İsv. Frc. 100 Drahmi lOOLeva 100 Peçeta 100 Pengö 100 Ley 300 Dinar 100 Yen 100 İsveç K. 5,24 132,20 29,7725 0,9975 1.6225 13,90 26,5325 0,625 3,175 31,1375 31,0975 fltionp \m\\\} Senelik Alü aylık Üç ayhk Bir aylık Bugün «Çin Türkıstanı» denilen sa hanm «Turfan», «Kuça», «Kiriş», Kumtura», «Kızıl» ve saire gib şehirlerinde Milâdın dördüncü asrından dokuzuncu asrma kadar muhteşem bir Türk medeniyeti parlamıştı. IX uncu asırda Çinlilerin tahrib ettikleri bu medeniyet merkezleri geçen asrın sonlanndan itibaren Rus, İngiliz, Fransız ve Alman ilim heTahvilât üzerine muamele olmamıştır vetleri tarafından birer birer meydana Türkiye Haric için içüı 1400 Kr. 2700 Kr. 750 » 1450 > 400 » 800 > 150 » Yoktur. Dikkat Gazetemize gönderilen evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin iade edilmeı ve riyaından mes'nliyet kabul olunmaz. 5 = KUçük hikâye Hafız Sükuti Hidayet lup da kendisini yalnız camideki vazıfesme ve zaman zaman da nefsini murakabeye hasretmeğe başlayınca zıbnınde birdenbire büyük biı inkişaf peyda oldu. Ona artık düşünmekten başka hiç bir şey zevk vermiyor, her an tatlı hulyalariii, harıkulâde fikirlerin kucağmda ve koynunda yaşıyordu. O hulyaları ve fikirleri fırsat buldukça bir defteruj yaplaklan üzerine kaydetmeğe balşadı. Üç sene sonra ortaya osmanlıcanm en muhailed eserlerinden biri «Sükutun faziletleri» kitabı meydana çıktı. Hafız Sükutinin kendi hesabına bastırdığı «Sükutun faziletleri» kitabından, ne dersiniz, birkaç ay içinde ortada bir kaç nüsha bile kalmamıştı. Anlaşılan Üstadın tavsiye ettiği usul ve gösterdiği yol bir çoklarmm başına sade aile 'yuvasında değil, siyaset sahasında ve memuriyet hayatmda da saadet ve mu vaffakiyet tacları giydirmişti. Hafız Sükutinin şöhreti bütün memlekete yayılmıştı. El kadar vilâyet gazetelerinde bile ondan ve kitabından bahsediliyor, hiçbir mecliste ismile müsemma bu âlimin dehasında şüphe olunmuyordu. Altı ay içinde arabcaya ve farisiye tercüme edildi. Şark ufuklan Hafız Sükutinin Isminin ve kitabınm akislerile çınhyordu. Sade memleket ahalisi değil, bütün İran ve Arabistan halkı bu ayni zamanda bem orijınal, hem de pratik eserin yaratıcısını görmek, o inci pahasmdaki, altın kıyniitindeki sözleri, nasihatleri bizzat müellifinin ağzuıdan dinlemek istiyoriardı. iki günün birinde sade vilâyet, kaza merkezlerinden değil, yabancı şehir belediyelerinden de mektublar, daveüyeler Mevsim kıştı. Deniz seviyesinden 1900 geliyor, Hafız Sükutiye senelerce ge metre yükseklikteki Erzurumun soğuğu çinmesini temin edecek paralar muka Hafu Sükutiyi epey sarsmıştı. Kaç günbilinde tek bir konferans vermesi aca dür yataktan çıkacak halde değildi. Faolunuyordu. Üstad, hiç şüphesiz böyie kat perşembe akşamı için ilân ediien bır tekUÜ reddedemezdi. Hem memle konferansını mutlaka vermek mecburikelin menfaaü, hem de kendi istifadesi yetinde idi. Çünkü söylemek, mütemadibahis mevzuu idi. yen söylemek srtık onun için bir ihtiyac, Vatanı baştan aşağıya gezecek, Suri bir ihtiras haline gelmişti. yeyi, Irakı, İraıu dolaşacak, sade vatanBelediye dairesindeki salonun ye?il daşlarını değil, milyonlarca müslümanı örtülü kürsüsüne çıktığı vakit başı döda irşad edecekti. Hafız Sükuti, hemen sarığı biraz daha büyüttü, cübbeyi biraz nüyor, şakakları zonkluyor, karşısında daha genişletü ve sakalı biraz daha ka seyirciler tepeaşağı duruyorlardı. Buna barttı. Yakın vilâyetlerden başlayarak rağmen musahabesinin ilk kısımlarmı cenubî Anadolu şehirlerinde, kasabala hiçbir aksakhğa meydan bırakmadan, rmda nutuklar verdi. Suriyeden Iraka izah etti. Bir aralık kulağmdaki uğııltugeçti, oradan İrana uzandı, dönüşte şark lar ve çan gürültüleri kendi söylediklerini bile işitmesine mâni olmağa başlavilâyetlerimize uğradı. mıştı. O, gene ısrarla lâkırdısma devan Mevzu daima ayni idi: «Sükutun fa1 ziletleri!» Lâkin, Hafız Sükuti, kısa bir eimek istedi. Heyhat!. Üzerinde kuvve o zamanda kucakladığt servet ve muvaf durrnak istediği kelime hırıltı şekline fakiyet ilâhesini Uham perisi olarak kul girdi. Başı masanın üstüne düştü. Vülanmakta da müşkülât çekmiyordu. O cudü sandalyenin üstüne bir külçe pıbf' nun için ayni bahsi memleketine, hal vığıldı. Sükut propagandacısı Hafız Sükına, hatta içinde bulunduğu mevsime, kuti, çok söylemenin kurbanı olmuşta karşılaştığı haleti ruhiyeye göre değişAhmed Hidayet tirerek zarif nükteler, hoş fıkralarla suslemekten geri kalmıyordu. Konferanslarmı bitirdikten sonra ziyafetten ziyafete, davetten davete do!asıyordu. Seyahat onun durgun rulıunu yeniden kamçılamış, konferanslarmı verirken itiyad peyda ettiği talâkat çenesine tekrar kuvvet vermişti. Meclislerde gene eski gevezeliğini ele almış, durmadan, dinlenmeden söylemekten, anlat maktan sonsuz bir zevk duymaya başlamıştı.