CUMHURİYET 28 lkinciteşrln 1940 HUKUK BÜYÜK SİYASÎ TEFRİKA: *» Yazan: GORDON WATERFİELD TETKİKLERİ H F M NALINAI Niçin yok? ulgaristanda son günlerde, gayet mühim bir siyasi faaliyet ve kaynaşma oluyor. Sobranyadaki heyecanlı müzakere ve munakaşalar, bunun en büyük delilidir. Bulgaristanı mihvere peyk yapmak, yeni nizam çerçevesine sokarak tâbi devlet menzilesine indirmek, altı başlı bir ejderha halini alan istilâ ve tahakküm paktının yedind başı haline getirmek ve nihavet harbe sürüklemek istiyenler var. Bunun aksine olarak Bulgaristanıo, bitaraf ve tam istiklâline sahıb kalması için çalışanlar var. Bulgar komşuınuzun Almanya ve İtalyaya meyyal bir macera sijaseti takib etmemesini «harbe karısmak istemiyen Sovyetler Birliğile bitaraflığı muhafaza etmek istiyen Bulgaristenın menfaatleri birbirine uygun olduğuna» Sobranyada bağıranlar var. Fakat, biz bütün bunları hep ecnebi ajansiarı vasıtasile öğreniyoru«. Ankara radyo gazetesi, geçen akşam Alman ve İtalyan ajanslarının Bulgar parlamentosundaki nutuklardan, yalnız kendi işlerine gelen ve menfaatlerine uygun olanları verdiklerini söyledikten sonra, Tass ajansının da, diğer hatiblerin bunlara aleyhtar sözlerini ve fikirlerini bildirdiğini ilâve ediyordu. Evet, Sobranyadaki haricî siyaset münakaşalannı ve diğer Bulgaristan haberlerini hep, Almanların D. N. B., İtalyanların Stefani, Sovyetlerin Tass, İngilİTİerin Reuter ajanslarile Amerika, Kumanya, Yugoslavya ajanslarından ve bazı tekzibleri de Bulgar ajansuıdan öğıeniyoruz. Anadoln Ajansı, arada sadece mutavassıt bir istasyon, bir muhavvils merkezi hizmetini görmektedir. Bu, böyle olmamak lâzım gelir. Bulgaıistan bizim komsumuzdur ve bugün, onun yaniış bir harekeüle harbe girmemiz ihtimali vardır. Siyasi ve coğrafi vaziyeti itibarile Türkiyeyi barı.ş içinde jaşatacak ve harbe sürükliyecek kadat hayatî bir ehemmiyeti haiz olan bir memlekette, Anadolu Ajansının bususi bir muhabiri neden bulunmasm? Sulh zamauında ve bugünkü vaziyete nazarnn lüzum ve ehemmiyeti pck az olan bir devirde, gazeteci arkadaşuıuz Ali Naci Karacanı Sofyaya göndermiş olaa Ajans, şimdi, bu son derece mühim günlerde, neden sadece ecnebi ajansların uaşiri olmakla iktifa ediyor. Komşumuz Bulgaristanuı vaziyerini, >ürüyüş veçhesini ve hedefini, bu memleketteki siyas! cereyanlan, bir kelimo ile Bulgraristanm ruhunn, ecnebi gözlüğile değil: fakat Türk gözile gormek kat'î bir zarurettir. Sofyaya bir ecnebi dilinden başka bulgarca da bilen, girgin, iyi görüşlü, kendini saydırmağı bilir. kıymetli bir rauhabir göndermesini muhterem Muvaflak Menemencioğlu arkadaşımızın yalnız vazifeperverliğinden değil; vatanseverliğinden de bekleriz. Düşmanın sür'ati Fransayı yıldırımla vurmuş gibiydi Bütün imkânlara ve hatta zaruretlere rağmen hiç kiıme Parisin müdafaasını düşünmedi Eğer btt fikir telkin edilseydi Fransız mületi birseyler yapabilirdi Miralay, bize söyleyceklerini yanyor ve bize okuyordu. Biz de onu dinledikten sonra telgrafhaneye koşarak öğrendıklerimizi bildiriyorduk. Fransa harbinin Geçen yazımızda dediğimiz veçhile bu şiddeti arttıkça miralay Thomas'la irtikanunun bazı maddelerinde tesadüf ebatımız kuvvet bulmakta idi. Miralay dilen tercume hatalarından bir kaçıru harbin ilk günü bize harbe iştirak eaşağ'da zikrediyoruz: denlerin sayısından bahsetmiş, tanklaİlk iptida kanunun 4 üncü maddesini ra işarete bile lüzum görmemişti. İkinele alalım: ci gün Almanların ellerinde bulunan her tankı ileri sürdüklerini ve bunla«Kanunun takdir hakkı verdiği ve rm iki bin kadar olduklarını söyledi. icabı hale yahud muhik sebeblere nazaÜçüncü gün vaziyet değişti ve miralay ran hüküm vermekle mükellef tutulduThomas Almanlar tarafmdan kullanığu hususlarda, hâkim hak ve nısfetle Vilâyetin yaptıği tamim lan tanklann (4000) e vardığını bildirhükmeder.» di ve harbin ilk gününde Almanların Vilâyet, maskeleme işi hakkında kaSonuncu cümle kuvvetle dikkatimizi 10 fırka asker kullandıklannı soyîedizalara şu tebliği göndermiştir: çeker; bir hâkimin hak ve nısfetle hükği halde bunlan birdenbire l'OO fırka1 12 940 akşamına kadar dahili ten metmesi, en esaslı ,bir kanun maddeya yani 2,000,000 askere çıkardı. vıratm, ışıkların söndürülme ve karartıl sinde zikrine lüzum görülmiyecek dereBu vaziyet karşısmda Fransızlar temasına dair olan nizamnameye tama cede bariz vazifesidir, ve bu vazıte yaldehhüş ettiler. Herkes: .4000 tank ve men uygun olarak yapılması ve husu nız takdir salâhiyetini istimal edeceği 100 fırka asker mi? Olamaz. İnanılasatı atiyeye dikkat edilmesi lâzınıdır: haUere münhasır değildir. Bu mülâhaza maz. Daha dün A'.manlann tanklan 1 Ticarethane, lokpnta, mağaza, ile mehazımıza müracaat ettiğimizde, 2000 den ibaretti» diyorlardı. kahvehane, sinema, bar ve bütün dük înesele tavazzuh eder: Fakat Fransanın başma bir darbe « Art. 4. Le juge applique les regles kân sahiblerinin \ntrin ve camekânladaha inmek üzere idi. Bu da İtalyarmın üsttaraflanru kapamak suretilb ve du droit et de l'e<îuite, lorsque la loi nın harb ilân etmesiydi. Sinyor Mussobezı esnafın ampullarını kırmızı, mavi, re«erve son pouvoir d'appreciation ou lini haziramn 10 uncu günü mukaddequ'elle le charge de prononcer en tenant Paris, kendini müdafaa edeceğini ilân siyah ve hatta gazete kâğıdı asmak suratın saaü çalmış olduğunu ilân etti compte soit des circoristances, soit de retile guya maskeleme yaptıkları, etmiş olsaydı 9 Fransız şehri de ayni şeve harb ilânının İngiltere ve Fransa ustes motifs.» 2 Birçok esnafın camekânlan açık sefirlerine bildirildiğini anlatarak: «Biz kilde hareket için hazırlanır; Lyon, Bu metnin birinci cümlesi müşkülüolduğu ve harice ışık verecek vaziyette İtalyan milletinin dahi ilerlemesini ge Dijon, Troyes, Le Mans Orleans, ve damüzü halleder. Filvaki apphque les ha yüzlerce şehir kahramanca bir mü mavi ampul kullandıkları, ciktiren, hatta mevcudiyetini tehdid e3 Kapılar açıldığı zaman dışarıya egles du droit demek, <hak ile hükmeden plütokratlar ve mürteci demokıa dafaa ile temayüz eder, her şehir, her kasaba ve her köy, dağılan askerî kuv aydınlığm tamamen vurduğu ve içeri der» demek değildir, thukuk kaidelerini silerle harbe giriyoruz» dedi. atbik eder» demektir. İsviçre vazıı kaFransanın karşılaştığı en acı darbe vetier için bir toplanma merkezi teşkil deki lâmbanuı bu vaziyete göre masunu hâkime verilen takdir salâhiyetinin eder ve Fransazlar bu isi mükemmei su kelenmediği, bu idi. Buna karşı Reyjıaud şu sözleri 4 Pazar yerlerlndeki esnafın kul mutlak olmayıp hukuk kaidelerinden rette başarırlardı. Reynaud, «Bu harb, söyledi: cFransanın yaralandığı, fakat artık sürekli cephe harbi değildir. De landığı kojij mavi ışık veren fenerlerin inhiraf etmemek kaydile mukayyid buistiklâiini ve dünyanın istikl.ilini Alrinlemesine gruplaşan kuvvetli mevkiler tamamen havaya karşı maskelenmediği, unduğunu göstermek için bu maddey' man tahakkümünden korumak için har5 Birçok kahvelerin camlarını kır koymuştur. Droit kelimesinin yanlış terbettiği bu sırada, Mussolini bize karşı harbidir» demişü. Fransız şehirleri bu mevkileri temin eder ve her şehrin ev mızı, beyaz veya açık renkli bezlerle cume edilmesi bizim metni adeta lüzumharb ilânına karar verdi... Tarihin en ;uz bir hale ifrağ etmiştir. Droit kelimeperdeledikleri görülmüştür. büyük harbinin altmcı günündeyiz. As bloklan da onun hesabma kuvvetli mevMaskelemekten maksad harice karşı inin manası yalnız hak olmadığı herkiler teşkil ederdi. Fransanın henüz kerlerimiz, tayyarelerimiz, ve İngiliz kat'ij'j'en ışık sızdırmamaktır. Kalın si kesçe malumdur. Bu kelimeyi türkçeye kuvvetleri, sayıca ve silâhça üstün. olan harb yüzü görmemiş müteaddid fırkaları vardı, ve bunlar ya Loire boyunca, yah veya kalın koyu mavi bez veya kâ ercume ettiğimiz zaman, yerine göre bir düşmanla karşılaşmaktadır. Artık hak, yerine göre hukuk diye tercume ğıd kullanmak daha elverişlidir. sürekli cepheler harbi olmaktan çıkan y&hud Clermant Ferrand mıntakasm6 Bilumum sinemalarm antrelerin ederiz. Meselâ droit Musulman, droit da tedafüî bir vaziyet alırîardı. İngilreve derinlemesine gruplaşan kuvvetli de bulunan lâmbalarm da camlan koyu Eomain, faculte de droit, point de droit, mevziler harbi olan bu muharebede or re de Somme üzerinde harbeden üç fırkasını geri alacağma Fransaya derbal renkli bezlerle dahi kapanmış olsa içe icencie en droit, tabirlerini islâm hakdularımız ric'at ederek manevralar yaplideki lâmbaların harice ziya vermiye kı değil, islâm hukuku, Roma hukuku, maktadır. Düşmana eğır zayiat verdir yeni kuvvetler yetiştirir, ve Alman tayhukuk fakültesi ilâh. diye tercume eyarelerine rağmen Fransanın gaıb sa cek şekilde maskelenmesi şarttır. meden hiç bir mevzii terketmedik. 7 Maskeleme işinde siyah. koyu deriz. Applique les regles du droit Düşmanm kazandığı kilometreler, tah hi'.lerine ihrac ameliyatı yapardı. İngilma\i kalın bez veya kâğıdın kullanıl cümlesinde du droit kelimesini hak dirib edilen tanklar ve düşürülen tayya tere yeni bir seferî kuvvet hazulayarak ye tercume etmek tam bir hatadır, sonyola çıkarmak üzere iken Parisin açık ması lâzımdır. relerle doludur.» 8 Apartımanların, hanların ara yer a cümleyi de «hak ve nısfelle hükmeşehir ilân edilmesi üzerine bundan vaz Alman askerleri Rouen'in cenubunda der» şeklinde tercume etmek yanlış ve tirkaç noktadan Siene nehrini geçmiş gr.mişti. Fransanın bu kuvvetli mevki lerinde bulunan hava ve aydınlık için leri roüdafaaya yetişecek silâhlan ve bırakılmış bulunan boşluğa karşı olan vazıı kanunun maksadma münafidir. lerdi. 9 haziran pazar günü akâamı, PaBizim kanunun 49 uncu maddesinde risteki bütün hükumet dairelerı, evrakı mühimmatı vardı. Renault fabrikaiarmın pencerelerin de maskelenmesi ve boşüzerine tayyare dafii bataryalar koymak, luklar üzerinde bulunan camların da ko «hükmî şahsrn ikametgâhı muamelelerinı topiayarak hareket etmişti. Reynaud, tedvir olunduğu mahaldir» denilmişVveygand'ın karargâhında idi. Gazeteci bunların silâh imalâtına devammı tem'n yu mavi veya siyah renge boyanması, 9 Seyyar satıcılann lâmbalarmın se de İsviçre kanununun bu maddeye lerin vaziyeti anlamak için uğroşmaları edebilirdi. Sonra Amerikadan da tayj'akat'i bir vazife mahiyetinde idi. Hazira reler gelmekte idi. Bunlann daha fazla ya tamamen men'i veya bu lâmbala mukabil olan 56 ncı maddesinde «Le mn 11 inci günü sabahı Fransız Hariei sür'atle gelmesini temin etmek de müm rın havaya karşı maskelendikten sonra domicile des personnes morales est au siege de leur administration» yesinde gene miralay Thomas'ı bekliyor kündü. Yalnız Fransanın müdafaa az kullandırılması, Nizamnameye tamamen muhalif olan duk. Dokuz buçuk aydır her toplantıya Denilmiştir. Siege de leur adminisdakikası dakikasına devam eden mira mini göstermesi ve kendini derleyip bu hareketin şiddetle önlenmesi ve bü tration kelimeleri ise idarelerinin mertoplamakta olduğunu ispat etmesi kâfi tün vesaiti nakliye lâmbalarmın havaya lay, o gün semtimize uğramadı. Çünkü kezi demektir. Muameleler merkezin karşı tamamen maskelenmesinin temin İstihbarat Nezaretinin bütün mensubla idi. ' gayri mahallerde de tedvir olunabile 1 edilmesi lâzımdır.» (Devam edecek ) rı Paristen hareket etmişlerdi. Halbuki ceğinden her tedvir mahallinin ikametbunlar da son dakikaya kadar yerleringâh addolunması ikametgâhın taaddüden ayrılmıyacaklannı söyleyip duru diinü mucib olur. yorlardı. Cephe ile ve askeri harekâtla Kanunumuzun 50 nci maddesinin bien son temas vasıtamız olan miralay rinci fıkrasında «zeval bulan hükmî Thomas da Paristen hareket edenler aş?hsm malları gayesinin taalluk ettiği rasında idi. O da, birdenbire bizi bırahukuku âmme müesseseîerine intikal ekıp gitmişti. Bize düşen, ya hükumetin der» denilmiştir. isviçre kanununun bu peşinden Tours'a gitmek, yahud Pariste maddeye mukabil olan 57 nci maddesinkaJmak ve ancak Almanların yaklaşmade ise: «La fortune des personnes mo H üzerine Paristen ayrılmaktj. Fakat rales dissoutes est devclue â la corpoAlmanlar neredeydiler? Ve nekadar ilerration publique (Confederation, canton lemişlerdi? Buna dair hiç birşey bılmicommune) dont elles relevent par leur Bu harbin yorduk. Bütün bilgimiz, Fransız müdamana açmış bir on but.» faa hattının yanlmış olmasından ibaret safında memleket, düştüğü yer alan Denilmiştir. Muterize dahilinde konti. O halde Almanlar sür'atle harekete bedbaht ve acayib o ruh perişanlığı devam ettikleri takdirde ayni gün Pa tiplerden biri de General de Gaulle içinde, artık vatan, millet mefhunıları federasyon, kanton ve nahiyeden ibaret dür. Bu zavallı adam, aylardan duyulabilir mi? Onda bu gibi hisleri rise gelebilirlerdi. beri durmadan konferans vererek, duyacak kulak ve kavrayacak idrak olEv değil, kervansaray. Taşradan baDüşmanın harikulâde sür'ati, Fransa boyuna beyanname neşrederek memle saydı, bu feci hale gelmezdi. vulunu alan, heybeüini omuzlıyan bi yı yıldırımla vurulmuşa döndürmüştü. ketini ayaklandırmağa, hasma karşı ona *** zim evde «mihmans. Askerler ve siviller ne yapacaklarmı bir mukavemet ruhu aşılamağa uğraŞair Rasih, söyliye dursun: «Olamaz Asırlar süren bir istilâ ve ikbal devbilmiyorlardı. Fakat elde mühim bir koz şıyor. Bazan vatanmı düşrcana teslime bir hanede mihman mihman üstüne». daha vardı. O da: Parisi müdafaa idi. mecbur kalan o biçare Petain'e hitab rinin sonunda, Fransa, tamamen çürüBu Tann misafirleri. üstelik misafir müş ve parçalan arasında kan cereFarisin müdafaasma hazırlam'dığı bil ederek: «Mareşal! Allahaşkına yapma] yanı duran kadavralar gibi atomlan da de davet ederlerdi. Fakat gediklileri Verdun'ü düşün! İsminden utan! Memvardı. Bir tarıesi: Fatma Molla. leketin ayaklanmasına mâni olmaît di ğılmağa yüz tutmuştu. Yüz elli seneŞişman, iriyarı bir kadm. Köylülük denberi muhtelif numarah Louis'lerin ye yalvarıyor, bazan tarihin en müthiş bıraktığı mirası yemekten başka bir saffeti içinde. uyanık bir şehiril zekâsı bozgununa uğramış bir ordunun enkavsr. Bolahenk kadm. Evin içinde ve zına dönerek: «Silâhlannın olsun bırak şey yapmıyan Fransanın tarihi, inhilâl devrine girdiği 1789danberi, o Napo diümdaki küçük alıklıkları kaçırmıyor, mayın! Sizde kan yok mu? Napoleelile ağzını kapayarak gülüyor: on'un şerefli hatırasından cesaret alın!» leon harblerine, yani bütün gayretleri Anacığım! ne rağmen hiç bir devamlı, sabit zafer diye haykırıyor; bunlara lâf anlatamaBu, onun hem hayret. hem de neş'e dığını görünce, bu sefer Şimal denizile kazanmamasından da aniaşilabilirdi. Bu Büyük iplikçi ve ipekçi mağazamüddet zarhnda Paris bir kere değil çığhğı idi. Dünyanın zevkini çıkarmaAkdeniz. arasında nereye gizlendiği malarma uğrıyanları hem hayrete ve lum olmıyan Ffansaya, yani karanlığa Almanlar tarafından dört kere zapte ğı bilijordu. hem de müşkül bir vaziyete düşüFatma Molla, kasabanın eşrafmdandı hitab ederek: «Korkma! Dayan! Kur dildi. Ve dördüncü defa zaptedileceği ren yeni ve acayib şekilde bir cins ihtikâr daha ortaya çıktı. Meselâ tulacaksın! İngiltere galib geîecek!» di onu geçen harbde meşhur Marn muci ve büyük annemiıı hemşerisi olduğu bir beyaz makara veya kuka istiye teminat vermeğe, hatta bazan Da zesile bu felâkete bir defa daha uğra için. bizim evde de, akrabalarımızm eyorsunuz.. Hemen tezgâhtar: kar önünde yaptığı gibi yalvanşlannı maktan kurtarmış olan Mareşallann vinde de. gözde idi. Kasabada. küçük zetop seslerile tak\iye etmeğe savaşıyor. Parisin calgıh meyhanelerinde alay mev yafta «hıfz» a çahştırarak zorla Efendim, diyor, maatteessüf tek beyaz makara ve kuka satmıyoruz, Fakat, heyhat! Ne Mareşal, ne ordu, zuu yapmasından, kahramanlarım halkı kâsını körlettıği oğlunu, İstanbulda one de o kaskatı kesilmiş Fransa, artık güldürmekten başka rolleri kalmamış kutuyordu. bir de siyah ahrsanız veririz. duymuyor, görmüyor, tınmıyor! varyete maskarası haline koymasından Hafız, izin günleri. bize geliyordu. Tabiî siyah kuka ve makara soranların da ayni cevaba maruz kalGeneral de Gaulle'ün bu halini gör belliydi. Her şeyini bir çukura atıp Fatma Molla, hem oğlunu görmpk, dıklarını tahmin için büyük bir zedükçe sevgilisinin cenazesi üzerine ka kaçan, ilk işarette ellerini yukarı kal fcatta kontrol etmek, hem de «yük alkâ ve feraset sahibi olmaya lüzum tında kalmamak için», tarhana. bulcuıpanarak gözlerini açması için ona yul dıran, esaret altında bu derece sessi yok. Eğer maksad ihtikâr değilse. varan, uyandınp kendisine getirmek için kalan, kendisini kurtarmağa gelen kar torbaları; yeşiî zeytin, pekmez küplehususile böyle büyük mağazalarda ölüyü tokatlayacak kadar aklını oyna deşlerini topla karşılayan, belki yann rile gelir. evimize mihman olurdu siyah ve beyaz makaralarm günde • tan felâketzedeleri hatırlamamak kabil dünkü müttefikine karşı siiâh çekmek Köylü asaleti. Minriet altında kalmar lik satışı muhakkak birbirini telâfi Çok şen kadındı. Genc yaşta dul mi? Yazık ki değil yalvarroak, değil namerdliğini de gösterecek olan ve harb eder. Binaenaleyh «ihtikârla uğratop atmak. artık kıyamet kopanlsa denince korkudan sarı bir cenaze halin kalmış, tekrar evlenmeği hatırına bile şan komisyon, sade mal saklama ve Fransa denilen cesedi kımıldatmağa im alan bir memleketi, değil zavallı Ge getirmemiş, oğlunu yetiştirmek kay fiat yükseltme işine ehemmiyet verkân yokrur. Milyonlarla askeri, topu. neral de Gaulle, Kadiri Mutlak kurta gusuna düşmüş. Kendilerine göre gemekle kalmamalı. bu çeşid kurnaztankı. tayyaresi, dünyanın en kuvvetli ramaz. Zira milletleri, başkalan değil lirleri de var. Hafız. okuyor; okuyor lıklara da mâni olmidıdır!» diyoruz. bahriyesi ve kıt'alar teşkil edecek ge daima, yalnız ve ancak kendileridir ki anıa. gene «hıfz» a çalışır gibi. Hâlâ hayret ederim. Bu bilgisiz köynişlikte müstemlekeleri varken har'oct batırır ve kurtarabilirler. lü kadın. geldiği zaman, evimize neş'e memek için hepsini bırakıp kaçmış ve saçılırdı. Bu kadın, gülmeği, hem içten A. N. K. ana baba ocağımn kapısını elile düş dıriliyor, fakat bu yolda söylenen sozlerden ne kasdolunduğu anlaşılmıyordu. Hükumet Parisi hakikaten müdafaaya karar vermiş ise, halka müracaat edere't yardım istemesi, her sokakta baıikadlar inşası için askerlere yardım temin eünesi icab ederdi. Sonra gönüllü kolları vücude getirmek, kuvvetli müdafaa rrevzileri seçmek, gıda maddeleıi depo etmek gerekti. Şehir, çevrilecek olsa dahi, ancak bu sayede müdafaaya devam ederdi. Halbuki bunların biri de yapılmamakta, halk koyun sürüsü gi'oi dolaşmakta ve yalnız şehirden nasıl ayrılacağını ve nereye gideceğini düşünmekte idi. Parisin ana müdafaa merkezı, dik bir tepe olan Montmartre olabilirdi. Tayyare dafii bataryalar buraya yerleştirilerek düşman tayyarelerinin alçaktan uçmasına mâni olunurdu. Sonra Arc de Triomphe, Chatean Vincennes, Montparnasse rasadhanesi civarında, ve diğer hâkim mevkilerde de tertibat elınabilirdi. Pariste gayet muntazam bir zabıta kuvveti vardı. Renault ve Citroen fabrikalarında çalışan yığın yığın ameIsden başka müdafaaya iştirake hazrr bir çok İngilizler, Amerikahlar, Çekler. Polonyalıiar ve sair milletlere mensub ins?nlar vardı. Seine ve Aisne üzerinde çaıpışan kuvvetlerin artıklan Pariste birleşir ve bir çok topçu kuvvetleri de toplarım buraya çekebilirlerdi. Madrid. bir şehrin nasıl müdafaa edilebüeceğini göstermiş, Ispanya cumhuriyetçüeri aylarca İtalyan tayyarelerine ve Alman tanklanna karşı Madridi korumuşlardı. Varşovada bir Polonya piyade kuvveti bir Alman motörize fırkasuıı durdurnıuştu. Tanklar; şehir içindeki barikadlar yüzünden hareket edemediği için, evlerden atılan Molotof koktelı adı verüen el bombalarile tahrib ediliyor, tankları sevkedenler bu yüzden bir kaç dakika içinde boğulacak hale geliyor, tanklardan kaçıyor ve bu yüzden tanklar da barikadlan takviyeye yardıın ediyordu. Fakat Fransa liderlere muhtacdı. Ve ancak bunlar sayesinds kendini deıleyip toplayabilirdi. Işık söndürme Haberleri Medenî Vilâyet, kazalara bir tamim gönderdi Tatbikatta görülen noksanlar aybaşma kadar tamamen ikmal edilecek Umumî caddelerdeki maskesiz iâmbalar dün akşam saat altıda söndürülmüştür. Meskenlerde ışıkların tamamile maskelenmiş bulunması hakkmdaki emir pazar günü akşamı tatbik edilecektir. Sokakta' maskelenerek bırakılan işaret lâmbalannın halka hiç bir faydası olmadığı görülerek bu lâmbaların asıh bulunduklan mahalden bir, iki metre aşağı indirilmesi suretile lâmbaların sokaklara daha yakmlaştırılmasına karar verilmiştir. Şehrin ışıklan tamamen Sjindürüldükten sonra etrafa ısık sızıp sızmadığı tayyarelerle kontrol edilecekür. İstanbul Vilâyeti vilâyet dahilindeki resmî binaların pencerelerinin maskelenmesini temin için İzmit kâğıd fabrikasına 20 ton kâğıd sipariş etmişti. Bu kâğıdlar gelmiştir. Bunlann 10 tonu resmî daireler için kullanılacak, 10 tonu da fabrikanın Yemişteki ambarında halka satılacaktır. kanunumuzda tashih zaruretleri (*) 2 bir tercüme hatası olduğuna zahib olduğu anlaşılıyor. Gerçi biz de bu zanda isek de, cession kelimesinin kanunumuzun 220 nci maddesinde devir diye tercüme edilmiş oimasını gözönüne alarak, balıis mevzuu olan fıkrada incessible kolimesinin yanlış tercüme edilmiş olrr.ası hususunda tereddüdden azade değiliz. Bizim kanunun 174 üncü maddesinde denilmiştir: «Kan koca mukavele ile başka bir usul kabul etmiş olsalar bile, birinin iflâsından müilisin veya diğer tarafın alacaklılan. zarar gördükleri surette mal ayrüığı usulü tatbik olunur.» Halbuki mehazımızla bu maddeye uygun olan 182 nci maddesinin metni şudur: «Les epoux sont soumis de plein droit au regime de la separation de bıens des que les creanciers de l'uu d'eux Subissent une perte dans sa faillite.» Türkçe meünde (İflâstan müflisin veya. diğer tarafın alacaklıları zarar gödükleri) denildiği halde, fransızca metinde Sa faillite'in Sa müfred zamiri (l'un d'eux) den l'un keümesine matuf olup onu tahsis ettiği cihetle ibareden (iflâs edenin alacaklılan zarar görürse) manasına çıkar ve. bu suretle türkçe metindeki (veya diğer tarafın) kelimeleri yanlış olarak konulduğu anlaşılır. Zaten bir iflâstan zarar görecek olan onun alaçaklılarıdır. Kanunumuzun 187 nci maddesinin 2 nci fıkrası: «Karı, borcunu ödemekten âciz kalan kocası veya kendisi tarafından aile masrafları için edilen borclardan mes'uldür.» şeklinde yazılmış iae de buna mukabil bulunan mehazımızm 243 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası: «Elle est tenue, en cas d' insoîvabilite du mari, des dettes contractees par lui ou par elle pour l'entretien du menage commun.» Diye yazıhdır. Fransızca metinden karının kocasmın veya kendisinin ailenin masrafları için yaptıkları borclardan, kocanın borc tediyesinden aczi halinde mes'ul olacağı manası vazvFıan çı kar. halbuki türkçe metnin tercüme şeklire göre, karı kendisinin ayni maksadla yaptığı masraflardan mes'ul olabiimes kocanın borc ödemekten azci haline münhasır olduğu manası çıkarıîamaz. Tercüme öyle yapılmayıp aynsn şu şekilde: «Karı kocanın veya kendisinin aile masrafları için yaptığı borclardart kocanın borc ödemekten azci halinde, mes'ul olur.» yapılsaydı, fransızca metnin manası aynen ifade olunurdu, fransızca metindeki en cas dinsolv&bilite du mari sözü iki virgül arasında buhınduğuna göre, kendisinden sonra stelen ibarenin iki kısmına da şamildir. Medenî kanunumuz 937 maddeyi ve mthazimız İsviçre kanunu 977 maddeyi havidir. Bizim kanunun, meriyet tarihini ve hükümlerini icraya İcra Vekilleri heyetınin memur olduğunu gösteren son iki maddesi tenzil edildikte mütebaki 935 maddenin cüz*î fark lar ve tadiller ile mehazıınızın mülekabil maddelerinden aynen alınmıs olduğu iki kanunun mukabele vc tetkikinde anlaşılır. Aradaki fark olan 42 maddenin 31 i İsviçre kantonlarına müteallik hükümleri ihtiva ettiğinden ve diğer 11 inin bizim kanunumuza ithali tensib edilmediğinden bizim kanunu ruuza alınmamıştır. Bu suretle Adliye Vekâletince hazırlanmış olan projenin Büyük Millet Meciisi Adliye encümeni tarafından aynen kabul edilmış olduğu encümen mazbatasında beyan edilmiştir. Bazı maddelerde cümleler i n tamamen, bazılarının kısmen yaniış tercume e d ı l d ı ğ ı anlaşılmaktadır gösterilen corporation publique'ın türkçede hukuku âmme müessesesi diye tercume edilmesi doğru mudur? Bu tabirden konfederasyon, kanton, nahiye manasma çıkar mı? Gene bu tabiri kanunumuzun 52 nci maddesinde de görüyoruz. «Hukuku âmme müesseseleri hukuku âmme kanunlarına iâbidir.» Halbuki bu maddenin mehazı olan İsviçre kanununun 59 uncu maddesinde: «Le droit public de Confederation et des cantons demeure reserve pour les corporations et les etablissements qui lui sont soumis.» Denilmiştir. Görülüyor ki bu 59 uncu maddede bulunan corporation ve etablissement kelimelerinin yanında pub lics sıfatı bulunmadığından, bunlar hususî teşekkül ve müesseselerdir. O halde bunların da hukuku âmme müesseseleri diye tercümesi caiz mi? Bbim kanunun iki maddesinde görülen (hukuku âmme müesseseleri) tabiri isviçre metninin iki maddesinde bulunan iki ayrı tabirlerin tercümesi oluyor. Bizim kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasındaki noksandan geçen yazımızda bahsetmiştik. 2 nci fıkranın başmdaki cümleye gelince: Bu hususta profesör Günensayın Hukuk Fakültesi mecmuasındaki yazısında izahat verilmişti. İsviçre kanununun 93 üncü maddesinin 2 nci fıkrasının birinci cümlesi <Cette pretention est incessible» olduğu halde bu maddeye mukabil olan bizim kanunun 85 inci maddesinin 2 nci fıkrasının başında «Bu dava mirasçıya intikal etmez» diye yazılıdır. Şimdi bu cümle bizim kanunda yanlış mı tercüme edilmiştir? Yoksa Türk vazu kanunu isviçre metninin bahis mevzuu olan manevî tazminat davasının başkasına devri caiz olmadığı hakkındaki hükmünü almak istememiş midir? Sayın profesörün yazısında, «85 inci maddenin 2 nci fıkrası ashna uygun bir surette tercüme edilmemiştir» denildikten ve «cette pretention est incessible» cümlesinin doğru bir tercümesi konulduktan sonra, biraz aşağıda, «bu yanlılşık manevl tazminat iddiasının hayatta devTolunup olunamıyacağı hususunda bir tereddüd husule petirebilecek mahiyettedir.» denilmiş olduğuna göre, muhterem profesörün işte ADUYEDE Bir kundakçı mahkum oldu İstanbulun ekmek ihtiyacını karşılıyan buğdayın nakline aid bazı güçlükler ve C) Birinci yazı 20 ikinciteşrin 940 masrafı müstelzim vaziyetler zuhur etnüsharnızda intişar etmiştir. mi$tir. Bunların izflesi kabil olmadığı takdirde ekmeğe on para zam yapıl MÜTEFERR1K ması muhtemeldir. N. A. Ekmek narkı Bir manifatura ticarethanes MITSAHABE De Gaulle Yazan: A. N. K. Üniversite Kimya Enstitüsündeki ihakkında yapılan tahkikat çinden çıkarılmasına muğber olarak Enstitü binasında yangın çıkarmaktan Maraştan şehrimize gelen bir heyete, suçlu Mehmed, Ağırcezada dört sene elinde bulunması lâzım gelen malları iki ay hapse mahkum edilmiştir. vermediğinden dolayı, büyük bir manifatura firması hakkında Mıntaka Tica30 seneye mahkum oldu ıet müdürlüğünce tahkikata başlan Angelos İstepanidis adında 45 yaşlamıstı. rmda bir sıvacı, Evgenya adlı sevdiği Bu firma, elindeki malların başka el bir kızm kendisine varmak istememe sine muğber olarak bu kızıöldürmüştü. lere intikal ettiğint Mıntaka Ticare Bu katil davası dün neticelenmiş, ve müdürlüğüne bildirmiş. fakat yapılan rilen kararla Angelosun 450 nci madde tahkikatta bunda bir muvazaa hissi uile ölüm cezasma çarptırılmasına, fakat yandığından firmanm defterlerine BaşEvgeniya ile evlenmek istemesi tahfü murakıb tarafından el konulmuş vı edici sebeb telâkki edilerek 30 sene adefterler Fiat Murakabe komisyonuna ğır hapse mahkum edilmesine karar getirilmiştir. Fakat komisyonda buna verilmiştir. şiddetle itiraz eden azalar ohnuş, bundan sonra ikinci bir müzakere yapıla Dr. Hafız Cemalin r&k defterlerin tetkikine karar veril konferansı miştir. Eminönü Halkevinden: Diğer taraftan bu firmanın elind^ Cumartesi günü saat 14.30 da Evi bulunan malların gene ayni firmanın miz salonunda Dr. Hafız Cemal Lok kurduğu tâli eller ve bu meyanda bir manhekim (Çok yaşamanın sırrı) mevzuunda bir konferans verecek ve tem Ermeni firmasına devredildiği haber üzerinde de sil şubemiz (Hissei şayia) piyesini tem verildiğinden bu cihet sil edecektir. tahkikat yapılmaktadır. Kısa Haberler I I •fc Limanlar umum müdürlüğii umumî kâtibi Fahreddin Münakale Vekâletince vazifesinden affolunmuşrur. ~k Profesör Peters dün öğleden sonra Eminönü Halkevinde ilk mekteb muallimlerine «Çocuklarda görülen noksanların pedagojiye göre telâkkisi» adiı bir konferans vermiştir. •k Maarif müdürü Tevfık Kut, dün Ankaradan şehrimize dönmüştür. •• Yeni Münakale Vekili Cevdet Ke* rim İncedayı bugünlerde, Vekâletin şehrimizdeki dairelerini tetkik etmek üzere şehrimize gelecektir. •• Yunan bayrağını taşıyna bir ba* hkçı gemisi Çanakkale boğazı dışmda karaya orurmııştur. •^ Fiat Murakabe komisyonu yeni gelen manifatura eşyasının perakendeciler için kâr hadlerini ta>in ve tcspit ederken lüks mağazalar için yüzde 50 ye kadar kâr vermişti. Mıntaka Ticaret müdürlüğü bu lüks mağazalarm hangi nevi mağazalar olabileceğini n a nifaturacılar birliğinden sormuştur. telerinden istifade ederdi; ne yazık ki o, «Molyers den istifade etmek fırsatını bulamamış. Etrafı kırık çürük padavra tahta larile çevrümiş yazlık tiyatronun yemlikleri andıran localarından biri tutuluyor. Bu, yemlik azmanı localara, Fatma Mollanın şisrnan vücudü güg sığar. Öyle sanıyorum ki. bizimkilar, an cemaatin gittikleri için iki, hatta, üç loca tutmuşlar. Fatma Molla, yeni bir hâdise karşısında hayraı. ve sergerdan.. Klarinet, bombard, davul, zurna, çalparaların cunbüşile perde açılıyor, ve sahneye şimdiki bar artistierinden, her halde daha kapalı dekolte bir kantocu kız çıkıyor. O tarihte, bu kantolarm arkası alınmazdı. Bir, bir daha; bir, bir daha... Nihayet «komedi dram» a nöbet gelirdi. Şantöz Şamrarn Hanım, hem şantözdü, hem de ibaş genc aktris» ti. Perde açılıyor. Tuluat sahnelerini anlatmıyayım. Aşık maşuka sahnesine sıra geliyor. Ve «Jon promye», Şamrama yakIjşıyor, kolları arasma alıyor. O vakte kadar sesini çıkarmıyan Fatma Molla. yüzünü çarşafile örtüyor, ayağa kaikıyor, kısık sesle sahneye bağırıyor: Gız, gir içeri, bak, bu kadar âlem bakıyor. Namussuz seni. Ayıb, gir içeri! Onu, zorlukla yerine oturtuyorlar ama, o, duramıyor. Oyunu, yarıda bırakm dönüyorlar. Ve yıllar geçti, Fatma Mollaya, «tiyatro» yu anlatamadılar. Hayattan hikâyeler Fadime Molla gülmeği biliyordu. Başkalannın alık lıkları gözünden kaçmaz, güler, demiştim. Fakat, o, kendi ahklıklarını da söyler, gülerdi. Onun cmedarı iftiharı», oğlu «Hafız> dı, ondan bahsederken gözleri partardı: Benim Hafız biliy, her seylerı büiy. Fatma Mollanın İstanbula geldiği eşdost arasında şayi olunca, davetler başlardı: Allah aşkına, bir gün de bize gelsiıı. Akrabalar, eş dost, onu paylaşamazlaıdı. Fatma Molla, bu davetlere «icabet» ederdi. Gittiği yerlerde, güler ve güldürürdü, Fakat, o, «kibar dalkavuğu» deŞildi. Hasis menfaatler düşünerek güldürmpzdi. Kimseden para, pul. hedKe beklediği yoktu ki... Onun, köyünde evi, fırını. dükkânı vardı. O nıü'îtağni ruhla doğmuş, müstağni ruhla ölecektL O, kendi adesesinden îarr'tneyi tenkid eder ve kahknhaları «tordı. Onun nes'esi, kafesli. ka?<etli konaVlarm, evlerin yasını dağıtırdı. Fatma Molla, «tiyatro» hiç görme mişti. Bir gün. bizim evdekiler, onu ^tiyatroya> götürmek istiyor. O zaman •tiyatro» namma dramcı *Mi"=kyan» ile «Abdi», «K. Hasan», «Şevki» gibi komiki şehirler var. IV.ahmud Yesari Doğru değil mi ? Ihtikârın bu da başka türlüsü Aman, ağlamağa mı gideceğiz? Diye cMinakyan» a fazla iltifat yok. »Abdürrezzakı udhuke ahlâk» ile «K. Hasan», yıldız halindedir. Teşbihte hata ohnaz, Lorel Hardi, ve o ayar zoraki komiklerden, daha çok sıcaktılar. Tiyatrolar, o zaman da şimdiki gibi, göçebe idi. Gazetelere bskınız: Raşid Rıza, Ertuğrul Sadi, Genc Nuri ve kıs aleyhülbevaki, bu gün Beşiktaşta, yarın Bevkozda. öbür gün Adalarda. daha öbür gün Bakırköyde ve ilâh, «icrayi Iubiyat» ediycrlar. Mevsim, yaz. Sehzadebaşı^ Direklerarası ölü. Kuşdili, Mama, Bağlarbaşı. Göksu, civcivli. Bizim evdekiler, bir yerden. hem de «rmevsukan» duymuş olacaklar, «K. Hasan i, perşembe, yahud cuma günü. Kuşdilinde oynuyormus. Sabahtan hazırlık. Gron çarşaflar »iyiliyor: sıkı çift peçeler örtülüyor, Fatma Molla yedekte, araba ile Köprüye iniliyor. Köpriiden «Tonton» lara erakiben> Kadıköyüne geçiliyor ve biı araba ile Kuşdilinde, dere kenarındaki yazlık salaş tivatroya giriliyor. Fatma Molla, akılh kadın, zeki kadın ama, hayat ve dünya hakkında. niha yet. bir dereeeye kadar fikirleri var. Belki, «Molyer» onun zekâsından, nük Do*ru mi? MAHMUD YESARÎ