CUMHURİYET 22 Mayıs 1940 Sorayoruz! Tarihi tefrika: 12 Yazan: ZİYA ŞAKİR Devletm malı böyle mi satılır? Bursada oturan adresi bizde saklı bir okuyucumuz yazıyor: •Bir kaç gün evvel Yalovada Mekteb Çiftliğindeki 31 modeli eski bir otomobilin satılacağını öğrendim. Satın almak üzere müracaat ettim. Muayene ve tetkikten sonra 250 lira verebileceğimi söyledim. Çiftlik müdürii arabanın müzayedesiz satılamıyacağını ve müzayede gününün gazetelerle ilân edileceğini bildirdi. Müzayede ilânmı bekleyip dudurken bu gün gayet mevsuk bir yerden otomobilin yanına bir takım yedek parçalar daha ilâve edilerek Yalovada bir şoföre 100 liraya satılmış olduğunu haber aldım. Ben. arabaya ilk pey şeklinde sürer gibi 250 lira vermiştim. Müzayedeye konnuış olsaydı, belki de 500 liraya kadar çıkardı. Devletin kanunlarına aşikâr surette aykırı bu satış işi hakkında alâkadarlann nazarı dikkarini celbetmenizi rica ederim.» Eğer okuyucumuzun iddiası doğru ise. .devlet hazinesini aşikâr surette zarara sokan böyle bir hareketin bu derece cesurane yapılmasına şasıyor ve Maliye Teftiş heyetine: Devletin malı böyle mi satılır? diye, Hangi maddelerde ihtikâr yapılıyor ? Yünlü kumaş fiatlarında % 50, ayakkabı fiatlarında ise % 70 yükseliş var Ihtikârla mücadele komisyonu yann bir toplanh daha yapacaktır. İhtikâr hâdiseleri iizerinde Ticaret müdürlüğü teşkilâtı tarafından tetkikler yapılmıştır. Bu tetkikler en fazla fiat yiiksekliği görülen manifatura eşyası, bilhasta erkek ve kaduı elbiselikleri, ayakkabı ve yiyecek maddeleri iizerinde yapılmaktadır. Sümer Bank Yerli Mallar Pazarlarının Iktısad Vekâleti tarafından kontrol ettirilerek takarrür etmif olan fiatlan esas tutuimaktadır. Ihtikârla yapılacak daha kat'î mücadelede devlet fabrikalan mamulât ve masnuatını satan Yerli Mallar Pazarlarının mühim rolü olacaktır. Satışlar, Pazarların fiatlarına göre tanzim olunacaktır. Devlet fabrikalannın mamulât ve masnuatı Pazarlarda piya»anın yükseliş hareketlerile alâkadar olmadan fabrikalann maliyet fiatnıa göre sahşa çıkarıldığından piyasa fiatlarına nazaran çok düşük bulunmaktadır. Bu sebeble Pazarlann sahş cirosu son üç ay zarfında geçen senenin ayni aylanna nazaran yüzde 66 fazla olmuştur. Bu, halkın ucuzluğa olan ihtiyacına bir delil telâkki olunmaktadır. Yapılan ilk tahminlere göre, piyasada harbden evveline nazaran yünlü kumaşlarda görülen fiat yiiksekliği yüzde 50, ipekli kumaşlarda yüzde 15, pamukluda yüzde 15 ve ayakkabılarda yüzde 70 tir. Bu metalardan devlet fabrikalan mamulâtına piyasaya uyarak zam yapılmamıştır. ProfesorFatin Siyasî icmal şarktan dondü Harb Manş sahilinde Yeni Erzincan için iki yer tespit edildi Yeni kurulacak şehirlerin yerini tayin için zelzele mıntakasında tetkikatta bulunan Kandilli Rasadhanesi müdürü profesör Fatin tetkikatını ikmal ederek şehrimize dönmüştür. Profesör Fatin, yaptığı seyahat etrafın da şu malumatı vermektedir: « Zelzelenin tahribat yaptığı Kelkit vadisinde uzun müddet dolaştık. Ve icab eden tetkiklerde bulunduk. Bildiğinız gibi, Erzincandan Erbaaya kadar olan saha dahilinde bir çok kasaba ve köyler tamamen veya kısmen harab olmuştur. Yer sarsıntıları hafif surette devam ediyor. Bu sarsuıtıların çöken topraklar tamamile yerleşinceye kadar. yani bir, bir buçuk sene kadar devam etnesi muhtemeldir. Tetkiklerimizin sonunda, yeni kurulacak Erzincan şehri için iki yer tespit ettık. Bunlardan biri, istasyondan C?paneliğe doğru giden yolun üzerindeki arazidir. Diğeri de, harab olan şehrin biraz ilerisinde Kemah boğazile Hakköyü arasındaki sahadır. Şehrin bu iki araziden biri azerinde emniyetle kurulabileceğini alâkadar makamlara raporla bildirdik. Zelzelede büyük tahribata uğrayan yerlerden biri de Koyulhisardtr Koyulhisarın eski yerinde inşasını muvafık gördük. Çünkü eivarda başka münasib bir yer bulamadık. Heyetimiz, yaln.z kasabalar üzerinde meşgul oldu. Köylerin yerlerini tespit için de ayrı bir heyct kurulacaktır.^ ransa Başvekili ve Harbiye Nazırt Reynaud, düa Âyan meclisinde harbin son vaziyeiini bütün ciddiyetile anlattı. Alman ordularının Manş nehrine akan Somrae nehrinin şimalindeki Arros ve Amienııes'i almış olduklarını haber vererek bu vahim neticenin bir takım hatalardan doğmuş olduğunu ve bunları irtikâb edenlerin cezasız kalmıyacağını da ihtar etmiştir. Bu hatalar dokuzuncu Fransız ordusu General Jiraud kumandası altında olduğu halde Almanların Manş denizine doğru hareketlerini önlemek üzere yaptığı harekette köprüleri tahrib etmeği ihmal etmiş olmalarıdır. Bu suretle Almanlar küprü yapmak üzere vakit kaybetmemişlerdir. Ahnan tebliği, bu suretle serbest kalan Alman ordusunun Amiennes'ten ilerliyerek Manş denizi sahilinde Somme nehri ağzındaki Abbeville limamnı işgal cttiklerini bildirmişse de Fransız tebliği bu haberi tekzib ederek Amiennes ilerisindeki Alman müfrezelerinin az miktarda indirilen paraşütçülerden ibaret olduğunu kaydetmektedir. Bir taraftan da Alman bomba tayyareleri Kale ile Duvr arasındaki Manşın ağzında İngiliz ve Fransız nakliye gemilcrine mütemadiyen hücum etmektedirler. Fransız Başvekili nutkuna Fransanın tehükede bulunduğunu ve ancak bir mucizenin Fransayı kurtarabileceğini ve bunun tecelli edeceğini beklediğini, çünkü Fransız milletine, Fransız ordusuna sonsuz imanı olduğunu söyleyerek barime vermiştir. Bu sözler Fransa için vaziyetin nekadar tehlikeli olduğuna şüphe bırakmıyor. Maahaza Fransa ile İngiltere denizlcre hâkim olduklarına güvenerek atiden emin görünüyorlar. İngiltere her ib> timalc karşı kendi adalarının müdafaası için tedbirler almaktadır. Harbiye Nazırı Eden tersanelerin, tophanelerin ve hava üslerinin Alman paraşütçülerinin muhtemel taarruzlarına karşı muhafazası için tertibat almıştır. Türklerin ebedî misafiri Edvard Barten'in mezarı Heybelinin larına ve Marmaranın füsunkâr çaml< güzelliklerine dalmış gibidir 3 Fakat, Ingiltere hükumeti için bunlardan daha kıymetli oian bir şey vardı ki o da (İspanya mese'esi) idi... Türkler, müteassıb ve müntakim İspanyol katoliklerinin oradaki müslümanlara ve musevilere güsterdikleri zıılüm ve hakaretten nefret ediyorlardı. Kraliçe Elizabet, Türklerin bu nefretini bir kat daha tezyid etti. Vakıâ 3 üncü Murad, Kraliçenin arzusunu yerine getirmek için, ispanya hükumetine bir harb açamadan vefat edip gitti. Fakat buna mukabil, şimalî Afrikada ve Akdemz kıyılarmdaki korsanlara gönderdiği (eınri şerif) lerle, İspanyol gemilerine göz açtırılmamasını.. buna mukabil, İngi'iz tiearet gemilerinin daima himaye olunmasını tavsiye etti. Artık o tarihten sonra, İngiliz ticaret gemileri Akdenizde daha serbest bir halde seyrü seferlerinc devam ettiler.. Bilhassa şark ticaretina büsbütün inkişaf verdiler. samur kürk hediye edilmesi ve hukumete de 100 balya samur ve lü<» kat sırma işlemeli müzeyyen libas vtrilmesı şartile ,iki tarafı sulh etti. İstanbul elçisinin siyasî faaliyeti bunlardan ibaret kalmadı... Lehistan hükumeti. Moldavya ve Transilvanya prenslerinin müsterek husumetlerinden korkuyordu. Türklerle bir ittifak akdetmek isteyprdu. Bunu temin etmek için İngiltere Kraliçesi Elizabet'e müracaat etmiş, Kraliçe de sefir Sör Barton'a bu hususta bir emir ve talimat göndermişti. İspanyollar ne yapıp yapmır.lar Sadrıazam İbrahim Paşayı elde ederek İspanya hiîkumetile yeni bir ahidname yapmak imkânını kazanmışlardı. Fakat, elçi Sör Barton'la Şeyhilifilâm S;ıHeddin Efendi ve kapı kethüdası Gazanfer Ağa araya girdi. Bu üç zatın şiddetli ısrarı üzerine, Sadrıazam böyle bir mürakereye girismeğe cesaret edemedi. Türkler, İngilizlerin dostluğuna o kadar büyük bir emniyet besleyorlardı ki, katoliklerin büyük bir düşmanı olan bu millet hakkında en saf düşüncelerle mütehassis oluyorlardı. Hatta, Sinan Paşa gibi, Sadaret mevkiine kadar yükselmiş olan vezirler bile; f Arkası var] 1] Sadeddin Efendi en meşhur tarihçilerimizdendir. Medreselerde, müderrislikten yetişmiştir. Padişaha, şehzadelik zamanında hocalık etmiş.. Saltanat devrinde de reisül'ulemalık mevkiini ihraz eylemiştir. Aynı zamanda 3 üncü Muradın oğlu 3 üncü Mehmedi de o yetiştirmiştir. Onun saltanat zamanında da, seyhülislâmhk makamına geçmiştir. Soruyoruz! Eski metresini yaraladı Tütün tacirleri Limited şirketin teklifini kabul etmiyorlar Sığmaklar Vali muavini pasif korunma işi için Ankaraya gitti Vali muavini Haluk dün Vilâyette Emniyet müdürü, İtfaiye müdürü, Jandarma kumandanı ve diğer bazı devair murahhaslarından mürekkeb yapılan bir toplanüya riyaset ettikten sonra dün akşamki trenle Ankaraya gitmiştir. Bu toplantıda pasif korunma isleri müza kere edilmiştir. İtfaiye müdürü İhsan da bu günlerde Ankaraya giderek Haluka iltihak edecek, bu temaslarda İstanbulun pasif korunma noktasından müdafaasına aid icab eden icraî kararlar ittihaz edile cektir. Bu arada birbirine sık bir halde bulunan ahşab binalarm aralarının açılarak genişletilmesi hakkında da icab eden kararların veribnesi muhtemeldir. Şehrimizdeki hastane ve saire gibi resmî mahallerin alt katlarında yapıl ması lâzım gelen sığınaklarm inşaatı sür'atle ilerlemektedir. Hususî binalar hakkında yapılan tebligat dairesinde •partımanlarda da sığınak inşaatı ya pılmaktadır. Bu günlerde bu inşaata daha fazla sür'at verilecektir. Diğer taraftan umumt sığmaklara aid projeler de hazırlanmıştır. Şehrin tarihî mahzenlerinden istifade suretile yapılacak bu sığınaklara aid inşaata başlanacaktır. Heybeliadadaki mezarın sahibi kimdir?.. Heybeliadada, yakın zamanlara kadar Rum ticaret mektebi denilen binanın karşısında, çamlann ve Marmaranın füRunkâr güzelliklerine dalmış gibi görünen sade bir mezar vardır.. Bilmem, dikkat ettiniz nıi?.. Bu mezar, İngiltere hükumetinin ikinci «lçisi (Edvard Barten) nindir... İngıliz ve Türk dostluğunu takviye etmek için gelen bu zat, o sakin ve münzevi köşedc. (Türklerin ebedi misafirliği) ni kabul etmiştir. (Sör, Edvard Barten) de, hükumetinin kendisine tevdi ettiği vazifeyi, Vilyam Harebone kadar büyük bir nezaket ve dirayetle ifa eylemiştir. Bu zat İstanbula gelirken, selefi Sör Vilyam, saray erkânı ve devlet ricaîile bunlann meslek ve temayülâtı hakkında kendisine uzun uzadıya talimat vermiştir. Sör Edvard bu talimatı büyük bir dikkat ve isabetle tatbik ederek, herkesten evvel padişahın hocası olan Sadeddin Efendi ile münasebet tesıs etmiştir. 1] İstitrad olarak şunu arzedellm ki, çok yüksek görüşlü bir zat olan Sadeddin Efendi, 3 üncü Sultan Muradı İngiliz dostluğunu kabul ve takviyeye teşvik edenlerin en başmda gelir. İ'.k sefir Sör Vilyam, bu zatla çok samimî bir muhabbet tesis etmiş.. Bütün arzularını onun vasıtasile padişaha bildirmiş.. İnçiltere hükumeti namına temin ettiği menfaatlerin en mühimlerine, bu büyük Türk Slim ve müverrihini tavsit eylemiştir. Sadeddin Efendi ciddî ve samimî bir İngiliz dostu idi. O derecede ki; 3 uncü Muradın en kıymetli zevcesi, 3 üncü Mehmedin validesi Safiye Sultan bile onun bu azimkârane taraftarbğım ihlâl edemedi... Safiye Sultan. vaktile (Bafa) admı taşıyan bir Venedik asilzadesi idi. Esir edilerek saraya getirilmiş, füsunkâr edası ve sehhar gözlerlie 3 üncü Muradın kalbini tamamile teshir etmiş, devletin haricî siyasetine büyük müdahaleler gösterecek kadar nüfuz e/lemlş. katolik millet ve hükumetlerine karşı \aıku bulacak taarruzlara karşı daima kanad germişti. Fakat, Venediklilerin ve Ispanyollann hesabma yapılan telkin ve propagandalara rağmen ne zevci 3 üncü Muradın ve ne de oğlu 3 üncü Mehmedin ingiliz dostluğuna verdiği kıymet ve ehemmiyetin öniine geçercîmişti. Dtinci İngiliz elcisi (Sör Edvard Borton), 3 üncü Mehmedin Şeyhülislâmı Sadeddin Efendi ile o derece müveddet ve samimiyet kesbetmişti ki, irtık Akdenizde Türk korsanlarından fena halde bunalan İspanyolların İstanbula müracaat ederek hiç olmazsa iki sen3 müddetle yapmak istedikleri mütareke teklifini derhal reddettirmişti. O sırada, İngilizler Hindistan ticarefine ehemmiyet vermeğe başlamışlardı. İtjgiliz tüccarları, Hindistana 3ik sık gemiler gönderiyorlardı. Fakat Hind denizlerine yayılmış olan İspanyol ve Portekiz korsanlan, İngiliz gemilerine rabat ve huzur vermiyorlardı. ingiliz sefiri, bu hususta da büyük bir muvaffakiynt gösterdi. Hind sularmda dolaşmak ve İngiliz ticaret gemilerini korumak için, Süveyçteki Türk donanmasının o tarafa gönderilmesini temin etti. Türk diplomatlan, kendisini p<4c cok sevdirmiş olan İngiliz sefirinin hiç bir sözünü ve arzusunu kırmıyorlardı. Hatta. bu zatın ricası üzerine, Portekiz hükumetinin dahilî işlerine de kansmaya nıecbur olmuşlar.. O esnada boş kalan Portekiz tahtına, İngilizlere dost olan Dük Aııtonyo'nun oturmasını temine nvıvaffak olmuşlardı. İngiliz elçisinin, Türk dipîomatları üzerindeki tesir ve nüfuzu Avrupa hüAümdarlarının saraylarına kadar aksetmişti... Navar Kralı, İngilizlere müracaat ederek, Türklerden himaye taleb edivordu. Yeni Fransa Krplı Pördüncü Hanri, tahta cülusunu. Ingiltere sefiri vasıtasile Osmanlı hükumptine bildiriyordu. Türklerin kanlı bir intikamından korkan Nemse Kralı, Ingiltere hükumetine müracaat ederpk. af ve merhamete nail olması için. Istanbul elçisinin tavassut etmesini rica ed'vordu. Babıâli, Lehistan hükumetiııi fcna halde sıkıştırıyor; 2 milyon akçe (yani yüz bin duka altını) miktarındaki vergiyi sür'atle isteyor; eğer bu verginin tediyesi geçikecek olursa, bütün Iıehistanın baştanbaşa tahrib edilecoğini bildiriyordu... Bunun için Lehistan hükumetine iki ay mühlet verilmişti. Fakat Lehliler, bu parayı verecek halde değillerdi. Buna binaen Lehistan Kralı da, İngiltere hükumetinin taıassııtunu rica etti. Londra hükumeti. bu meseleye bir hal çaresi bulması için İstanbul elc' ;~e emir verdi. Sör Barton araya girdi. Sadnazama 12 bin kuruş, 500 aded Gokten yağan ordular! PARAŞÜTÇÜLER Son harbin meydana çıkardığı yeni hücum şekillerinden biri de paraşütçülerle yapılan hava baskın? ları ve bu usulle düş man gerisine kıtaat indirme faaliyetidir. Almanlar, Polonj'a. Norveç muharebelerinde, Ruslar Finlandiya muharebelerinde, sene Almanlar son taarruzda bu yeni kuvvetlerden mümkün olduğu kadar istifadeye çahştılar. Ümid ettikleri derecede muvaffak oldular mı, bu hususta kat'î bir şey söylenemez. Çünkü henüz, ^ harbin tarihini yazacak ve teferruatını münakaşa edecek bir vaziyette değiliz. Yalnız şu var ki Fraıısızlar, İngilizler de Alman'.arın bu yeni muharebe usullerine ajnen mııkabele etmeğe karar vererek derhal teşkilât yaptılar ve paraşütçü kıt'aları meydana getirdiler. Şimdi pek çok Fransız ve ingiliz askerleri bu mesleğe girmiş bulunuyorlar ve kısa bir müddette derslerini ve tecrübelerini bitirip faaliyete geçiyorlar. Onları tecrübeler yaparlarken bizzat yerlerinde görmek istedik. Büvük bir harb tayyaresi içindeyiz. Şefleri kendilerine: Sıçrayınız! Emrini veriyor. İlk grup büyük bir şevk ve gayretle boşluğa atıhyor. Tayyare sür'atini birdenbire kestiği için içeridekileri epeyce sarstı. Yerden çok yüksek olmıyan bir irtifada ağır ağır iİ3rliy.r. Daha evvel paraşütçülerin ineceği yer tayin edilmiş olduğu cihetle o noktadan îyrılmamak için bir daire resmetmek üzere dönüyor. Paraşütçüler, kendilerine şefleri tarafından csıçraymız!» emri verilmezden evvel şu vaziyette idiler: Bashklarını başlarmda adamakılh tespit etmişler, gömleklerinin üstündeki kemerlerine kendilerine lâzım olan silâh ve aletleri takmışlar, sırtlarma yerden elli metre yükseklikte açılacak şemsiyelerini yerleştirmişlerdi. İki kol, göğsün üstüne yapışmış, sol elleri ihtiyacı kat'î haUnde derhal açılacak ön şemsiyenin düğmesinde, sağ elleri hafifçe dokunmakla açılacak olan sırt şemsiyenin düğmesinde.. Yüzlerinde korkudan ve vücudlerinde titremeden eser yok. İlk grupu, ikinci grup takib etti. Şefleri: Haydi, biraz çabuk olalım! Diyor. Atlayanlar, tayyareden küçücük görünüyorlar. Boş luğun azameti onlan birden yutuveriyor. Paraşütler aşağıdan yukarıya doğru açılıyor. Güneşin ziyaIarına karşı birden inkişaf etmiş, birer kubbeyi andıran büyükçe birer çiçek hissini veriyorlar. Onlar yere vâsıl oldular. Biz de tayyare meydanına indik. İçlerinden birine ne duyduğunu soruyorum: .Sıçraymız!» emri verildiği zaman diyor. basamağın kenarında duruyordum. Düşünmek, tereddüd etmek için zaman yoktu. Sonsuz mesafe ile benliğim arasında benden önce atlamış olan srkadaşm sırtmdan başka bir şey yoktu. Her taraftan hava cereyanlan geliyordu. acele etmek lâzım.. Zihnin darmadağınık bir hale gelmiş muhakemesüe hareket edecek yerde işi vücudiin oto Fransız ve ingiliz ordusunda faaliyete geçilerek paraşütçü kıt'alar meydana getirildi Üsküdarda Atikcami mahallesi Med rese sokağmda 3 numarada oturan Aziz isminde bir genc bir buçuk sene evvel Fatma isminde genc bir kadınla tanışmış fakat Aziz, başka bir yerde vazife aldığından eve seyrek gelmeğe başlamıştır. Fatma, bu fırsattan istifade edePariste yapılan müzakerler netice rek başka bir gencle yaşamağa başla sinde Türk Tütün Limited şirketi ta mıştır. rafından Fransaya tek elden verilmesi Bundan haberdar olan Aziz, dün Fat taahhüd edilen 3,5 milyon kilo Türk tüma ile sokakta karşılaşmış, Fatmanın tününün, yapılan protestolar üzerine üzerine saldırarak müteaddid yerlerin kısmen tütün ihracat tacirleri arasında den yaralamıştır. fc.ksimi yolunda bulunan şekil tütün ihFatmanın feryadma yetişenler A racat tacirleri tarafından kabul edilmezizi kanlı bıçağile yakalamışlar ve yedi mektedir. Çünkü ihracat tacirleri Franyerinden yara alan Fatmayı Nümune saya kilosu vasatî 88 kuruştan tütün sahastanesine kaldırmışlardır. Kadının va tılmasma imkân görmemekte ve böyle bir satışm tütün müstahsilini ezmekten ziyeti tehlikelidir. başka bir manası olamıyacağı mütaleasım ileri sürmektedirler. Fransaya 88 kuruştan tütün verebil mek için tütünün müstahsilden 35 kuruşa ahnmast ve üzerine zarurî masraflardan başka hiç bir ticaret kâri ilâve edilmemesi lâzım geldiği hesab edilmiştir. Halbuki bu sene tüccar tarafından asgarî tütün ahş fiatı 5 5 6 0 kuruş arasında olmuştur. Tütün Limited, inhisarın geniş stoklarına dayanacağı için zararına da olsa bu satışları yapabilmesi tabiî görülmektedir. Tütün Limitedin Fransız rejisine karşı giriştiği bu taahhüdden sonra reji geçen kânunusanide Türk tütün ihracat tacirerinden aldığı ve reji emrine Fransaya gönderilmiş olan tütünlerin fiatlarınds yüzde 510 derecesinde tenzilât yapılacağını, aksi takdirde mallarını geri almakta serbest bulunduklannı ihracat tacirlerimize bildirmiştir. Halbuki bu satışlar yapılırken ihracat tacirleri ilk yaptıklan tekliften yüzde 15 indirmişlerdi. Bu, biraz da Fransaya karşı bir oemile olarak yapılmıştı. Şimdi Limitedden çok ucuz tütün tedarik eden Franrejisi, tüccarın tütünlerinin fiatlarmı da kırmak istemektedir. MAARİFTE Mümeyyiz cetvelleri hazırlandı Lise ve ortamekteblerde bu gün oğleden sonra dersler kesilecektir. Maarif müdürlüğü imtihan hazırlıklarmı ikmal etmiş, mümeyyiz cetvellerini mekteblere tebliğ etmiştir. Hususî mekteb müdürleri dün Galatasaray lisesinde, resmî lise ve ortamekteb müdürleri de öğleden sonra Maarif müdürlüğiinde birer toplantı yapmışlardu, Hususî mektebler için dört komisyon teşekkül edecektir. Hazırlanan programa göre, hergün ancak otuz talebenin imtihanı yapılacaktır. Ecnebi ve ekalliyet mektebi talebeleri de hususi mekteb imti han komisyonları tarafından imtihan edilecektir. matik sevki tabiisine bırakmak lâzım. Boşluğa kendimi bıraktım. Arkadaşımm sırtı hâlâ önümde bana rehberiik ediyor. Vücudümde ve dimağımda müthiş bir aksüMbnel var ve ayaklarımın altında hiç bir şey yok. Aşağıya bakmamak lânm olduğunu biliyorum, kulaklarım müthiş uğulduyor, boğazımda tıkanıklık var. Acaba bu tıkanıkhğı yapan gırtlağım mı? diye düşünüyorum. Hayır.. Hayır, hiç bir şey değil.. Şimdi geçer. Fakat, mademki bu hisleri duyuyorum, dimağım çalışıyor demektir. Aşağıya doğru, saatte iki yüz kilometrelik bir sür'atle iniyorum. Gözlerimi açtığım zaman iki metre önümde beyaz bir şey var.. Hayret.. Benden evvel atlamış ol&n arkadaşım hareketsiz duruyor. Yanımdakilerin, ar kadakilerin birer birer paraşütlerini açtıklarını görüyoruTi. Ben de düğmeye bas tım. Hiçbir tehlike yok. Yirminci asrın makinelerine itimadım sonsuz! Artık havanın vücude getirdiği aksülâmelden eser kalmadı. Düşüş sür'ati de durdu. Memnuniyetimden gülüyorum. Çünkü paraşütüm beyaz bir gurura icab ettiği şekilde açılıp şişmiş.. Yere doğru inmekte devam ediyorum. Fakat deminki sür'atin yanmda bu iniş, adeta bir duruş gibi.. Üç dakikada nekadar mesafe katettim, şimdi bir dakikada ne derece az bir mesafe ahyorum. Art'k kulaklarımda hava ıslık çalmıyor. Bütün benliğimde sonsuz bir sükunet var. Arkadaşlarımla aramdaki mesafe hi? değişmedi. Aşağıda yer sakin ve hareketsiz.. Ufacık bir rüzgâr bile yok. Yere basmaya hazırlanıyorum. Fakat aman benim bu düşüncemden daha çahuk geciyor. Arkaya doğru düşmektene öne doğru düşmek lâzım geldiğini hatırhyorum. İşte beklediğim temas vukua geldi ve tahmin ettiğim kadar sert ve sarsıcı olmadı. Ellerimle yere abandım ve derhal orurdum! Ahmed Sedad, o gece köşke son trenls dönebildi. Bir taraftan dairedeki işleri, bir taraftan imtihanları onu bir hayli yormuştu. Bostancıya gitmemeyi ve amcasında kalmayı bile tasarladı. Fakat evdeki vaziyeti düşününce son trene yetişti. Zaten ertesi gün tatildi; biraz dinlenecek, belki Nazmi ile bir yelkenli gezintisi yapacaklardı. Evdeki vaziyet, yani annesile babasınm geçimsizlikleri, artık son dereceye varmıştı. Annesi yirmi beş senelik kocasmdan mutlaka ayrılmak kararında ;Ji. Onun bir takım ihanet vesikalarını nasılsa elde etmiş, bir metresi olduğunu öğrenmiş ve nihayet geçen hafta bu metresile buluştuğu evin adresini bile bulmuştu. Artık hiç bir itilâf ümidi vermiyor, kocasının sükutî ve zayıf redleri onu büsbütün köpürtüyordu. Sedad, babasınm nekadar nezih, vakur ve sakin olduğunu bildiği için onun: Hayır, hepsi yalandır. Bunlar doğru değil... Gibi sözlerle iktifa edişinin sebebini biraz anlayordu. Bu kadar durgun bir adam en ağır bir itham karşısmda bile daha şiddetli bir aksülâmel göstermekten âcizdir. Fakat deliller o kadar kuvvetli idi ki Sedad bile babasınm masumiyetinde ve bir iftiraya uğradığmda tereddüd ederken annesinin kat'î bir karar vermemesi kabil miydi? Ahnan ordusunun halen arasına girdiği iki müttefikin ordusile mi uğraşmağı, yoksa Paris üzerine yüriimeği mi tercih edeceği şimdilik belli değildir. ÖnümüzHoki bir kaç günlük zaman bunu ispat edecektir. Harekât harbi başlangıcından on beş ciin sonra böyle neticelerin meydana eelmesinin sebebleri her tarafta araştırılmaktadır. Fransız Basvekilinin söyleriiği hatalann hakikî saikleri merak edilGerek resmî ve gerek hususî mekteb •nektedlr. Çünkü ati için verilecek hüimtihan komisyonlarını teşkil eden mü kümleri tayin için bu sebebleri bümek ırıeyyizlere bu günden itibaren daveti icab ediyor. yeler gönderilecek, herhangi bir mazeŞimdi bütün dünya Fransanın yaratareti dolayısile icabet edemiyenler yirnj rağı mucizeye benzer fevkalâde hareket dört saat zarfında keyfiyeti aid olduk ve gayreti bekleyor. Çünkü yeni Avrupa ları mekteblere bildireceklerdir. Bun « harbiniri ve hatta dünyanın mukadderaların yerine başka muallim tayin edi 4ı buna bağhdır. lecektir. tKTlSAD Altın fiatı Muharrem Fevzi TOGAY ADL1YEDE Camîlerden halı çalanlar tevkif edildi Kutucularda bir camiden kilim, halı ve saire aşırdıklan iddiasile Müddei umumiliğe gönderilen Necdet. NuTet, Receb adlı üç genc, Sultar.ahmed bi rincj sulh ceza mahkemesinde sorguya çekildikten sonra tevkif ediln«işlerdir. Eroin müptelâları Eroin kullanmaktan İstanbul beşinci asliye ceza mahkemesinde muhakeme edilen Resadla Mehmedin, eroıne müptelâ oldukları muh^elif delil'.erle, bu arada müşahede altında tuhı'duklan müddetce eroin ihtivacını bariz surette izhar ettiklerine dair raporla sabit görülmüştür. Her ikisinin de, altışar ay hastanede tedavi görmek üzere. tovkiflerine karar verilmistir. Altın fiatlarında dün yeniden bir tereffü olmuş ve öğleye kadar devam edcn Beş bin liraya sigortalı bir bu yükselmeden sonra fiatlar düşmeğe başlamıştır. Altın dün öğleye kadar 1,5 atölye yandı lira tereffü göstererek 24,5 liraya kadar Evvelki akşam Marpuççularda bir çıkmıştı. Bundan sonra bu tereffü ü kayyanguı olmuştur. Ateş, Enıiroğlu çık hederek tekrar 23 liraya düsmüştür. mazında Salihefendi hanınm birinci katındaki Muize aid ayna atelyesinden Demir ihtiyacı tetkik ediliyor İktısad Vekâleti Sanayi tetkik heyeti çıkmış ve kısa bir zamanda bu atelyenin üstüne isabet eden çanta imalâtha azasından Bekir Sıtkı Karabük fabrikasının imalât programına girecek demir nesine sirayet etmiştir. Yangın, her iki atelye içinde bulunan ihtiyacı üzerinde tetkikler yapmak üzeeşyalar kâmilen yandıktan sonra itfaiye re şehrimize gelmiştir. Dün demir ithalât tacirleri, ve demir üzerinde iş yapantarafından söndürülmüştür. !ar Ticaret Odasında Bekir Sıtkınm da Çanta imalâthanesi 5 bin liraya sigor bulunduğu bir toplantı yapmışlardır. Bu talıdır. Yangının bir kasıd eseri olup ol toplantıda bugün için ve bundan sonraki madığı hakkında tahkikata devam edil demir ihtiyacı üzerinde görüşülmüş mikmektedir. tarlar tespit olunmuştur. Ecnebi vapurlarla seyahat Yarın Milll Sanayi Birliğinde demir sanayii erbabı da bir toplanb yaparak edecekler aynı mev7u üzerinde pörÜFPceklerdir. Ecnebi vapurlarla seyahat edecek oIhtiyat kahveler lanlsra şimdiye kadar primli döviz olaŞimdiye kadar tevzi edilmeyip birlik rak bilet ücreti verilmekteydi. Fakat emrinde tutulan 1200 çuval ihtiyat kahİtalya ve Sovyet Rusya ile aramızdaki venin piyasaya çıkarılması takarrür etanlaşmalarda bu memleketlere seyahat miştir. edeceklerin seyahat ücretleri klering dahilinde ödeneceği tasrih edilmiş ol Verileni akreditifler duğundan bu vapurlarla seyahat diğer Çuval yapılmak üzere yeniden kanavapurlara nazaran yüzde 40 daha ucuza viçe ithalâtı için İstanbul ithalât tacirkabil olmaktadır. lerine 30 bin, İzmire 50 bin sterlin akreYunan ve Yugoslav vapur acentalan ditif verilmistir. alâkadar makamlara müracaat ederek Belediye kooperatifi ıslah bu vaziyete bir çare bulunmasını istemişlerdir. Mesele tetkik olunmaktadır. edîliyor Belediye kooperalifinin ıslahma ve lstinye yolu kooperatife yeni bir veçhe vermek üzeİstinye yolunun sür'atle tamamlan re* toplanan heyeti umumiye dün de içması için burada istimlâk edilen bina timama devam etmiş ve bu içtimada lara aid tefviz işi hakkında Evkafla Be Ticaret Vekâleti namına Ticaret Vekâlediye arasında bir anlaşma hustıle gel leti müşavirlerinden Hayreddin Şükrü miştir. Yakında mezkur binalar yıkı bulunmuştur. Uzun devam eden mü lacak, bu suretle inşaatı teahhur et zakere neticesinde kooperatif serma mekte olan lstinye yolu tamamlanacak yesinin genişlemesine aid bazı karar tır. lar verilmistir. MÜTEFERRIK Takas primleri Fiatlarda mühim değişiklik yapıldı Harb vaziyeti dolayısile dünya iktısadt ahvalinin aldığı şeklin takas işleri üzfelinde yaptığı tesir büyük olduğundaa tir çok memleketlerle olan takas ithnlât ve ihracat primleri üzerinde dün esash değişiklikler olmuştur. Utnumiyelte primlerin sukutu şeklinde olaıı bu değişiklik Belçika, Holanda, İsveç ve İsviçre takas primlerindedir. Şimdiye kadar Belçikanın yüzde 70 olan ithalât primi 56, hazır 47, alivre 46 olan ihracat primleri yüzde 40 ve yüzde 39 Holandanın yüzde 66 olan ithalât primi yüzde 51 ve hazır yüzde 11, alivre yüzde 40 olan ihracat primi yüzde 40 ve 39, İsveçin yüzde 53 olan ithalât primi 51 ve hazır yüzde 50, alivre yüzde 48 olan ihracat primleri yüzde 47 ve 46 ya, Isviçrenin yüzde 70 olan ithaJât primi yüzde 51 e düsmüştür. Hazır fiat için ihracatm filen yapümış olduğunu tevsik eden vesaik ibrazı jart turulmuşrur. Hava raporu Yeşilköy Meteoroloji tstasyonundan ahnan malumata göre dün bava yur dun Karadeniz kıyılarile orta Anadolunun ve Ege bölgesinin çimal kısımla nnda çok bulutlu ve mevziî yağışlı, diğer yerlerde bulutlu geçmiş, rüzgârlar bütün bölgelerde cenubu fiarbî istika metlerden orta kuv/ette esmiştir. Dün İstanbulda hava bulutlu geçmiş, rüzgâr cenubu garbiden «aniyede 1 3 metre hızla esmiştir. Saat 14 te hava tazyikı 1016.3 milıbardı. Sühunet, en yüksek 20.8 ve en düşük 12.4 santigrad kaydolunmuştur. U.tiyacına güç mukavemet etti. Sabah, güneş doğarken köşkten içeriye girdi. Hizmetçi yeni kalkmıştı. Onu Börünce şaşırdı. Fakat Sedad bir tek söz söylemeden odasma çekildi; yatağına uzandı. Saatler geçmişti; hizmetçi kapıda duruyordu: Beyefendi, beyefendi... Nazmi Bey sizi bekleyor!.. Hemen doğruldu. Aynanın karşısında yüzünü, gözünü temizledi, saçlannı taradı. Yavaş yavaş aşağıya indi. Nazmlyi yalnız bulunca ilk «özü: İyi ki geldin, başım çok ağrıyor, havaya ihtiyacım var. Zaten kayığa binecektik, haydi çıkalım... Nazmi buna itiraz etmek istedi. Henüz erken olduğunu. annesini görmesini söyledi. Fakat Sedad dinlemiyor, onu kolundan çekiyordu. *** İki saat sonra merkezden İçeriye glren Sedad, perişan, sapsan, bitab ve baygın bir halde, muavine müthiş bir kaza haber verdi: Arkadaşım Nazmile, Adalar önüne doğru açılmıştık. O yelkende, ben dümende idim. Nasıl oldu bilmem; ayağı kaydı, denize düştü. Bir saat aradım, bulamadım. Bu kazanın nasıl cereyan ettiğinl hiç kimse öğrenemedi. ^ DENİZYOLLAR1 Göç postaları Devlet Denizyollan işletmesinin her sene Adalara yaptığı tenzilâtlı göç postalanna aym 25 inde başlanacaktır. Her gün saat 11.30 da bir vapur Köprüden hareketle bütün adalara uğrayarak Büyükadaya gidecek vk 14.45 te Büyükadadan dönecektir. Bu postalarla göç eşyası yüzde 50 tenzilâtla naklolunacak tır. KUçUk h kâye Denizde bir kaza BEHÇET RONA rak bu erkeği boğazlamamak için kendini zapta çalıştı ve bir heykel gibi kaskatı kesildi. Kendisine yabancı olmıyan bu ses annesine neler söyleyordu. Neşe ile istihza ve aşk nüvazişleri dalgalanan bu seste bir kadını iğfal için hazırlannuş her nota vardı: Ben sana söylemedim mi Fahireciğim? diyordu. Bu adam bütün varını o Rum karısına hasretmiştir. Bana inanmıyoıdun; fakat nihayet anladın. Anlar anlamaz bunağı kapıdışarı etmene de pek memnun oldum. Bu da senin ne kadar enerjik oluğuna bir delildir. Bravo... Yarın da eşyalarııu gönderirsin; olur biter. Avukat, iki ay içinde serbest kalacağım söyleyor... Fahireciğim, acaba bu karannda ve azminde bana olan teveccühünün de tesiri var mı? Inanayım mı buna?.. Ah, bu ses ve bu sözler... Babasmın koğulmuş olması... Anasının bir yabancı ile geceyansı başbasa bulunması... Fakat bu kimdi? Bu bir yabancıya benzemiyor; Sedadın pek iyi tanıdığı bir sesi hatırlatıyordu. Aynı ihtiyaüa aşağıya iudi; bahçeye çıktı. Bahçe kapısınm üstündeki yağmurluğa tırmandı. Oradan uzandı. Annesinin odasının bir köşesini görüyordu. Burada kimse yoktu. Bekledi; evvelâ annesi, gecelik entarisile geçti; sonra uzunboylu, dik bir gölge... Sedadın gözleri karardı. Demindenberi beynini kemiren şüphe tahakkuk etmişti: Bu Nazmi idi. Yani en yakın arkadaşı, ortamektebdenberi kendisinden aynlmıyan arkadaşı Nazmi... iki saat evvel beraberdiler. Yazihıanede çok meşgul olduğunu ve eve gidemiyeceğini ona haber vermişti; ertesi gün Bostancıda onunla bir yelkenli gezintisi yapacaklardı. Ahmed Sedad çıldırmamak için dişlerini sıktı. Bahçe kapısmı çekti, tozlu yolda, tekbaşma dolaştı, uzaklaştı, gene yakınlaştı. Köşkün etrafmda döndü, durdu. Lâmba hep yanıyor ve gölgeler hep dolaşıyordu. Hiç bir şey düşünmeden ve hiç bir şeye karar veremeden tozlar, ağac dallan, ve taşlar arasında gitti, geldi. Bu uzun saatler içinde bir iki kere sinir buhranile çırpındı, birşey kırmak, haykırmak veya alabildiğine koşarak gözü kapalı bir cehidle atılmak istasyondan koşke giden yolda, annesine bu mektubları ve adresleri toplayıp getirenin kim olduğunu düşündü. Fakat bunu kaç defa düşünmüş, aramış, sormuş, annesinden öğrenmek istemiş ve öğrenememişti. Bu, eğer bir iftiracı ise dünyarun en alçak mahluku idi. Değilse gene alçaktı; çünkü bu ihanet pekâlâ gizlenebilirken işte bir ailenin yıkılmasına sebeb oluyordu. Bahçeden köşke giderken annesinin odasında ışık görünce hayret etti. Çünkü bu saatte annesi çoktan uykuda olmak lâztm gelirdi. Nasıl ki ne babasının odasında, ne hizmetçinin. odasında ve salonda ışıktan eser yoktu. Anahtarile sokak kapısım açtı. Ayaklarının ucuna basarak merdivenleri çıkh. Annesinin oda kapısında durdu; içeri girecekti. Fakat bir ses işitti. Bir erkek sesi... Hemen babasınm içeride olduğunu sanarak sevindi, geri çekilecekti. Fakat bu pek neşeli, kalın ve yüksek ses babasının sesine benzemiyordu. Bilâ ihtiyar kulağını kapıya dayadı. Bir dakika. iki dakika nefes almayarak bekledi. İki dakika sonra bir baygınlık geçirdi; sonra bir bora gibi içeriye aüla BEHÇET RONA