CUMHURÎYET 1 Nisan 1940 Küçük I tıikâye Doktor Ferid Raif muhakkak ki hazik bîr hekim değildi. Tecrübesi azdı. Avrupadaki tıbbî neşriyatı muntazam takib edemiyordu. Fazla müşterisi de yoktu. Fakat yakışıklı, esmer bir delikanlı idi. Paristen döniip de hastaya bakmıya başladığı andan itibaren Şişlideki babasından kalma apartımanm bir dairesini hem muayenehane, hem de ikametgâh olarak intihab etmişti. Ayni katta kapı karşı dairede senelerden beri temiz ve kibar bir aile oturuyordu. Kızları Perihan yirmi yaşına yeni girmişti. Şimdiye kadar derslerile ve sporla çok meşgul olduğu için aşka ve sevgiye dair işlerle amelî değli, nazarî tarzda bile meşgul olacak zaman bulamamıştı. Fakat Dr. Ferid Raifle komşuluk icabı sık sık göriişmeğe koyulmaları genc kızın kalbinde genc hekime karşı derin bir temayül uyandırmaya başlamıştı. Heyhat.. Ferid Raif Perihanın ruhunda kopan fırtınanın farkında değilmiş gibi görünüyor, bu hal genc kızı ümidsizliğe düşürüyor, zaman zaman şöyle bir endişenin iğneleri zihnine saplanıyordu: Muhakkak bir başkasını seviyor!. Bir gün en yakın ve samimî arkadaşlanndan Edibeye gönlüniin sırrını açmak mecburiyetinde kaldı: Onun, dedi, nazarlarını üzerime çekmek için ne yapayım?.. Hafif tertib yiiz vermelerime kat'iyen aldırmıyor.. Durup dururken kaldırıp kendimi onun kollan arasına da atamam ya!.. Edibe, Perihanı teselli etmek istedi: Hayır.. Hayır.. Böyle taşkınlıklara asla lüzum yok.. Hem onun hoşuna gideceğim diye sakın sahte tavırlar takınmaya da kalkışma... Olduğun gibi, tabiî halinde görünmeğe çahş!. Şayed o olmazsa muhakkak başka birini bulursun!. Ama yavrucuğum.. Ben mutlaka onun kansı olmak arzusundayım.. Senden istediğim nasihat de sırf bunun için.. Yoksa lâalettayin bir koca elde etmek için çahşıyorum sanma.. Herkes benim pekâlâ güzel bir kız olduğumu 8Öyleyip duruyor.. Halbuki o, sanki ben ortada yokmuşum gibi şöyle bir defacık bile olsun dikkatli yüzüme bakmıyor... Edibe birkaç dakika düşündükten sonra: Buldum, dedi, yalancıktan hastalan.. Onu çağırttır.. Tabiî seni inceden inceye muayene etmek mecburiyetinde kalacak.. Maddî ve ruhî meziyetlerini bir iki defada mutlaka anlayacak.. O vakit kendisine hiç lâkayd olmadığını, onunla evlenmek istediğini açıktan değilse de kinaye yolile ifade etmekte hiç de güçlük çekmezsin... Perihan sevincinden arkadaşının boynuna sarıldı. Fikir, çok güzeldi. Tatbikı da çok müşkül olmıyacaktı. Vakıâ uydurma rahatsızlığile annesini. babasını biraz üzecekti ama, ne yapalım? ,~ *** Genc kız hemen ertesî günden itibaren has f a tavrı takınmaya başladı ve yanakları kızarıncaya, nefesi tıkanıncaya kadar öksürüyor, ara sıra d a : Aman arkam, aman göğsiim! Diye inliyordu. Tabiî anne ile babanın aklına derhal Ferid Raifi davet etmek geldi. Genc doktor Perihanı klâsik şekilde muayene ettiği zaman onda ehemmiyetli bir rahatsızlık görmedi ama kendisine: Hiçbir şeyden anlamıyor! Dedirtmemek için: Boşuna telâş etmişsînîz! Cevabını da vermedi. Hoş, kızın nabZi da rîormalden biraz fazla atıyordu ya.. Doktor bunun heyecandan olduğunu ne bilsin? Onun için yataktan kalkmamasını tavsiye etti. Her gün mutazaman geliyor, bir hastalık!,. gidiyor, lâkin bir türlü hastalığm adını koyamıyordu. Bir akşam annesi kızına: Acaba, dedi, bir başka doktor daha mı çağırtsak.. Çünkü Ferid Raif, senin rahatsızlığını bir türlü teşhis edemedi. Perihan bir an hastalığı unutarak telâşla karyoladan fırladı ve cevab verdi: Hayır anneciğim.. Hayır.. Ben g; nun ilâclarından, tavsiyelerinden çok mem nunum!. Aradan bir» hafta geçti. Doktor, Perihana yavaş yavaş fazla şefkat ve iltifat göstermeğe başladı. Ne yazık ki genc kız, hislerini, düşüncelerini arkadaşının tavsiye ettiği tarzda bilmukabele ona anlatmağa imkân bulamıyordu. Zira, babası annesi onu hekimle bir dakika olsun yalnız bırakmıyorlardı. *** Dört duvar arasında ve yatak içerisinde geçen on gün Perihanı fena halde sıkmış ve sinirlendirmişti. Daha fazla dayanamadı, iyi olduğunu söyledi, ayağa kalktı. Her gün Edibe de doktor gibi onun ziyaretine geliyor ve vaziyeti sıcağı sıcağına takib ediyordu. Perihan arkadaşına: Çok şükür, dedi, biraz benimle alâkadar olmaya başladı. Hatta belki o da beni seviyor, fakat galiba bir türlü aşkıni itirafa cesaret bulamadığı için yanımda daima mahzun ve düşünceli duruyor... Yaptın bir hayır, bari şunu tamamlayıver, kuzum.. Bir fırsatını bulduğun zaman kendisine onu sevdiğimi ve böyle bir teklifi varsa hemen yapmasını söyle.. Kat'iyen red cevabına maruz kalnnıyacağını da ilâve etl Edibe önce biraz nazlandı. Sonra arkadaşı için bu fedakârlığı yapmayı da kabul etti. Geçende Taksim Kazinosunda verilen «Çocukları Esirgeme Kurumu» nun balosunda dansederlerken doktora uzun uzadiye Perihandan bahsetti. Sözünü de şöyle bitirmek istedi: Sizi müthiş seviyor!.. Ferid Raif birden zihni altüst olmuş gibi göründü. Cevab vermeden evvel epeyce düşündü. Kekeleyerek §u cümleleri mınldendı: Ben de onu seviyordum ve kendisile evlenmek de istiyordum. Fakat son vaziyet karşısında fikrimi değiştirmek mecburiyetinde kaldım. Hangi vaziyet doktor?.. Rahatsızlığı.. öksürükleri.. Nabzının fazla atışları.. Halbuki Perihanda benim en ziyade hayranı olduğum çey sıhhati, hayatiyeti ve fazla hareketli oluşuydu. Heyhat.. Kızcağız şimdi vereme müstaid gibi görünüyor... Tehlikeli bir hastalık! Edibe bir müddet gülmemek için kendini zor tuttu. Sonra muvaffak olamıyaraK KanKanayı Dasnraı: Fakat, dedi, Perihan hasta değil ki.. Bilâkis her zamankinden daha iyi ve daha sıhhatli... Yalnız sizinle samimiyetini arttırabilmesi için ona yalancıktan rahatsızlanmayı ben tavsiye ettim. Zavallının zoru göğsünden değil, kalbindenl. Doktor hazakatine ve zekâsına karşı savrulan bu darbeye dehşetli içerledi ve kızdı. Lâkin karşısındaki genc kızın neşesi biraz sonra ona da bulaştı. Mevcudiyetini saran saadet ve bahtiyarlık havası içinde yarı sarhoş bir kahkha da o kopardı: Dur, dedi, öyle ise şeytan kızı yeniden sıkı bir muayene edeyim, inşallah ilk fırsatta da babasının müsaadesile ona yalancıktan hasta olup beni aldatmanın cezsını çektireceğim! "~~~ Nakleden Izmir mektubları Türk mahsullerinin yeni müşterileri RADYO Madeleine Carroll Pariste Bngünkü program RADYODİFÜZYON POSTALAKI Dalga azaıuuğui Tiirkfye Radyosrn 1648 m. 182 Kc/s. 120 Kw. Ankara » T. A. P. 31.70 m. 8465 Kc/s. 20 Kw. TÜRKtTE rac mevsimi tam başlayacağı sırada Avrupada harb kopmuştu. Bu, ayni zamanda, en büyük müşterimiz Almanya ile ticarî münasebatımızın da kopuşu idi. En büyük müşterimiz, yani ihracatımızın yansından fazlasını alan ve gene ona yakın miktarda bize mal satan devlet. Bundan sonraki vaziyet malum: En hararetli olması lâzım gelen mevsimin ilk günlerinde, Izmir limanı vapursuzluktan hareketsiz bir manzara arzetmiş, Egeden inen yeni mahsullerin en canh satışları yapılması beklenen bir sırada, Borsada isteksiz ve mütereddid bir hava esmeğe başlamıştı. Bu, hem harb halinin tabiî bir neticesi ve hem de Almanyaya zarurî bağlanışımızın mukadder bir akıbeti idi. Bir akıbet ki, «bir gün Almanya bizden mal almayıverirse, mahmızı kime satarız» hulâsasında toplanan eski endişenin ve «tek büyük alıcı mı, bir çok küçük alıcı mı?» meselesinin ticarî idrakin karşısına bütün heybetile dikilivermesi halinde tezahür etmişti. Bizi bu endişeden ve büyük meseleden hükumetimizin yaptığı anlaşmalar neticesi Ingiliz ve Fransız talebleri kurtarmıştır. Bütün müşküllere, manilere rağmen mahsullerimizin büyük kısmı şimdiki halde memleketten çıkmış bulunuyor. Devam etmekte olan ihracat da elde ne varsa çıkacağı kanaatini veriyor. Demek ki, memlekete gayritabiî şartlar içinde dahi külliyetli döviz girmiştir ve girmektedri. Mallanmızın ihrac kıymeti de artmıştır. Fiatlarda geçen seneye nazaran bariz bir yükseklik vardır ve vaziyet daha da yükseleceğini göstermektedir. Bundan doğması gereken memnuniyet, memleket menfaatine aiddir. Yalnız esef edilecek bir nokta var ki, bu da müstahsile aid olmak lâzım gelir: Müstahsil, bu yıl mahsulünü geçen senekinden daha aşağı bir fiatla satmıştır. llerisinin vuzuhsuzluğunu görerek bir an evvel elinden çıkarmak telâşı, tüccarı da gene ayni vuzuhsuzluk içinde çekingen davranışı buna sebeb olmuş, Borsa fiatlarında geçen yıla nazaran mahsulüne göre bir kuruştan başlayarak 1 0 kurusa kadar düşüklük görülmüştür. Ege mıntakasında yetişen bütün gıda maddelerine İngiliz artisti, Amerika ile Avrupa arasındaki fazla tehalük gösteriliyor tehlikeli seyahati Paristen çıkarılan çocuklardan Izmir, (Hususî) Izmirin 939 yılı ihiki yüzünü şatosuna yerleştirmek için yapb Paristen yazılıyor: Harbin doğurduğu tehlikelere rağmen sarışın İngiliz artisti Madeleine Carroll Holivuddaki sakin hayatını terkederek kalkıp Avrupaya gelmekten çekinmedi. Bu seyahati sırf kendi zevki için de yapmadı. Henüz faal devresine girmemiş olmakla beraber sinirlendirici bir intizar halinde devam edip giden muharebeden zarar görmekte olan çocuklara yardım etmek, onları şefkat ve muhabbetinden istifade ettirmek gayesile o zahmete katlandı. Istasyonda kendisîni karşılayan gazetecilere her zamanki tatlı tebessümile: « Insan, dedi, dostlarını yalnız iyi ve rahat zamanlarında aramamah, bilâkis yardıma muhtac bulunduklan anlarda hatırlamlıdır. Onun için ben de Paristen çıkanlmış çocuklardan iki yüz tanesini Soudreville'deki şatomda yedirip içirmeğe ve yatırmaya karar verdim. Annem Fransız olduğu için Fransa benim ikinci vatanım sayılır.» Madeleine Carroll bir çoklannm yaptığı gibi Atlas Okyanusunu bir ltalyan vapurile geçmiş, Napoliye çıkmış ve orada hiç tevakkuf etmeden doğruca Parise gelmiştir. Bir kaç gün burada kaldıktan sonra Soudreville'deki şatosuna gidecektir. Sevimli artistin seyahatinin esasına aid bu sözler konuşulduktan sonra arkadaşlardan bazılan dedi kodu bahsini açtılar ve kendisinin kocası yüzbaşı Philippe Ashtley'den ayrılacağına dair ortada dönüp dolaşan şayiaların doğru olup olmadığını sordular. San'atkâr kadın manalı bir tebessümle şu cevabı verdi: « Ben mütemadiyen Holivudda oturuyorum, kocam Londrada çalışıyor, yalnız tatil aylarında birleşiyoruz.Buna rağmen saadetimiz devam ediyor, aramızda ihtilâfı mucib tek mesele yoktur. Çünkü saadet elde mevcud olmıyan şeyleri istemekten ziyade hayattaki küçük nimetlerden istifade ederek halinden memnun olmağa bağhdır. Bu, hakikatte yalnız bir nazariye gibi görünüyor ama, benimle bir Madeleine Carrol likte bir çok kimselerin de bahtiyarlığı bu şekilde anladıklarına kaniim.» Madeleine Carroll bu cevablan verirken samimî gibi görünüyordu. Cidden öyle midir? Kat'î bir şey söylemeyiz. Evlenmekle, serbest bulunduğu zamandan daha mes'ud mudur Bu da bir istifham işareti? Fakat şurası muhakkak ki o, her şeyden evvel mesleğine devamdan zevk alıyor. Şatosuna çocuklan yerleştirdikten sonra tekrar dönüp gideceği yer gene Holivuddur. Son filmi Cafe Societe büyük bir muvaffakiyet kazandığı için onun bazı artistler gibi modası geçmediği anlaşıhyor. Beyaz perdedeki muhtelif rollerinin yanında hayatta da kendisine pek yakışan müşfik ve hayırsever bir kadın rolünü oynaması san'atin yüksekliği, yüzünün güzelliği nispetinde kalbinin de iyiliğine delâlet etmektedir. 12,30 Program ve memleket saat ayarı, 12,35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12.50 Müzik: Muhtelif şarküar (Pl.) 13,30 14,00 Müzik: Karışık program (Pl.) 18,00 Program ve memleket saat ayarı, 18,05 Müzik: Radyo Caz orkestrası. 18,40 Konuşma (Umumî terbiye ve beden terbiyesi) 18,55 Serbest saatj 19,10 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 19,30 Müzik: Yeni şarkılar ve türküler. Çalanlar; Kemal N. Seyhun, Hasan Gür, Fahri Kopuz. Okuyan: Mustafa Çağlar. 20,00 Muzik: Halk turküleri. San Receb ve Azize Tozem. 20,15 Konuşma (Fen ve tabiat bı'gileri) 20,30 Müzik. Çalanlar: Vecihe, Ruşen Kam, Reşad Erer, İzzeddin Okte. I Okuyan: Sadi Hoşses. 1 Bayati araban peşrevi, 2 Lem'i Bayatî araban şarkı: (Bakasız hüsnün güvenme anma) 3 S. Kaynak Bayatiaraban şarkı: (Ömrümün ne^'esiz geçti baharı) 4 S. Kaynak Pınarbayati şarkı: (Her sinede bir gam) 5 Şevki Bey Hüseynî şarkı: (Hıcran oku) 6 Rifat Bey Hüseynl şarkı: (Vaslınla cana). II Okuyan: Semahat Özdenses. 1 Fah» ri Kopuz Kürdilihicazkâr şarkı: (Ruyine saçlar) 2 Blmrn Şen * Kürdilihicazkâr şarkı: (Ateşl aşkL^ dile etti eser) 3 Bimen Şen Kürdilihicazkâr şarkı: (Gün kavuştu ümid gülü soluyor) 4 Mustafa Çavuş Nikriz şarkı: (Elmas senln yüzün gören) 5 Osman Nihad Nihavend şarkı? (Gene bu yıl Ada sensiz) 6 Faiz KapancıNihavend şarkı: (Gel güzelim Çamlıcaya). 21,15 Konser takdiml: Halil Bedii Yönetken. Müzik: Radyo orkestrası (Şef: Dr. E. Praetorius) 22,15 Memleket saat ayarı, ajana haberlerl, ziraat, esham tahvllât; kambiyo nukud borsası (fiat). 22,30 Müzik:' Opera aryaları (Pl.) 23,00 Müzik: Cazband (Pl.) 23,25 23,30 YarınM program ve ka» panış. Hiç yoktan bir cinayet Evvelki gece Beşiktaş Iskelesinde Rizeli Mehmedin kahvesinde bir cinayet olmuş,, kahvecinin ölümile neticelenmiştir. Vak'a şöyle cereyan etmiştir: Sandalcı Rizeli Hakkı ile arkadaşı Rasim sar i hoş olarak kahvehaneden içeri girmiş, bağıra bağıra Mehmedden kahve iste mişlerdir. Mehmed giirültüye sinirlenerelc bunlara biraz çıkışmak istemiş, bu yüz den aralarında kavga başgöstermiştir. Bu sırada iki sarhoş bıçaklarını çekerek kahvecinin üzerine saldırmış ve omzundarı ağır surette yaralamışlardır. Bunlan ayırmak istiyen kahvecinin kardeşi Arif de elinden yaralanmıştır. Hâdiseden sonra Hakkı ile Rasim polisler gelmeden evvel kaçmışlarsa da her ikiside yakalanmışlarf dır. Bugün Adliyeye verileceklerdir. Kahv«ci Mehmed hastaneye götürülürken yoli da ölmüştür. NUR1 REFÎK ' SÜMER SİNEMASI " Samimî ihtilâf... ve Don Kazakları „ ... dan sonra Büyük Aşk, ihtiras ve maceralar filmi Taptığım Kadın Mevsimin 3 üncii Fransız Süper Filmi Olan Gönül isterdi ki, fiat yüksekliği müstahsili de kazandırsın ve yalnız ihracatçıyı faydalandırmış olmakla kalmasın. Fakat vaziyetin gayrimüsaid şartları düşünülürse, bunu bahta atfetmekten başka çare yoktur. Burada bir mühim meseleye temas zarureti var: Müstahsil için kazanı.U J ; , . . . . U l . ı.«* J u , u n n . . l . , J ^ ha doğrusu yarını kara görüp iyisini dügünmemek en büyük düşüncesizlik olur. Harbe giren Avrupa mal isteyor, gıda isteyor, yiyecek, içecek isteyor. Bunun için de ne bulursa alıyor ve nerede çok yetişiyorsa oraya saldırıyor. Alâkadar dairelere bu günlerde Avrupa alıcılarından yağan mektublar, hep mahsul talebi, gıda ihtiyacıdır. Şimdiden bilhassa kuru sebzelerin dahilî fiatlarında husule gelen yükseklik bundandır. Dış ticaret muvazenemize aid rakam lardan şimdiye kadar öğrendiğimiz tütün, üzüm, incir, pamuk, palamut, zeytinyağı gibi beş altı maddenin başta geldiği ve memlekete en çok bu maddelerden para girdiğidir. Bu günkü vaziyet şunu gösteriyor ki, Türk toprağında yetişen her mahsul, memlekete çok döviz temin eder. Husu sile gıda maddeleri. Radyoda, tütüncülere son hitabesinde, Ticaret Vekilimiz, mühim noktaya par mağını uzatmağı unutmamıştır. Tütünü iyi mahsul veren toprağa, diğer yerlerde yaz sebzesi yetiştirmek tavsiyesinde bulunan Nazmi Topçoğlu, bunu gelişigüzel söylemiş değildir. Bu günkü vaziyet ve şeraiti iyi bildiği, müstahsil ve memleket menfaatini düşüjıdüğü için buna işaret etmiştir. Önümüzdeki ay, yaz sebzesinin ekim mevsimidir. Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri şimdi, yaz sebzesi için açık ve boştur. Ekim beklemektedir. Cömerd, verimli Türk toprağı «hazi ne» kıymetini asıl şimdi gösterebilir. Is tihsali bir sahada artırmak, yalnız memlekete döviz temini için de değildir. Mem leket müdafaası bu artışla kuvvetlenir. Bunu temin için müstahsili teşvik ve tenvir etmekle kalmayıp, onlara bu im kânı verecek olan vasıtalara cömerdce müracaat, bu günkü ahval ve şerait içinde zaruridir. Deanna Durbin «Kaloha'da mes J U flirirı K miştir. Bu eserin mevzuu Nevyork ile Havai adalarında geçmekte idi. Artist şimdi yeni bir kordelâ yapmak için hazırlanmaktadır. Bu kordelânın adı «Her şeyden evvel: Aşk!» olacaktır. Genc kız «Her şeyden evvel: Aşk!» ta Schubert'ten, Puccini'den ve diğer meşhur bestekârların eserlerini teganni edecektir. Baş erkek rolünü Herbert Marshall deruhde edecektir. •^ Charles Boyer ile Bette Davis «İki kişilik cennet» ismindeki filmlerini çevirmeğe başlamışlardır. Sacha Guitry'nin «talihin açık ol•ttn^Ândclci filzminin il&tnot Ve İngfillZ ce bir version'u da Amerikada yapılacaktır. Kordelâda baş rolleri Ronald Colman ile Ginger Rogers oynayacaklardır. •^ Yeni karı koca Barbara Stanwyck ile Robert Taylor, birlikte bir film çevirmek niyetindedirler. jç Genc artist Bruce Cabot sırf gözlerinin mavi olması yüzünden güzel bir roIü deruhde etmekten mahrum kalmıştırRejisör Cecil B. De Mille onu «Kanadanın atlı polisleri» filminin başrolü için seçmişti. Fakat film, renkli olacaktı. Renkli filmde mavi gözler iyi görünmemektedir. Bursada «por faaliyeti Bursa (Hususî) Bu hafta AtatürK stadyomunda bölge kupa maçları yapıl * dı. Akınsporla Ziraat mektebi takımları arasındaki maçı bire karşı iki sayı ile A^ kınsporlular kazandı. Bu maç ilk defa Atatiirk stadyomunun yeni çimen sahasmda yapıldı. Akınlılar çok güzel bir oyun oynadılar. Ziraat mektebi takımı çok enerjik oynamasın^ ve sık sık Akın kalesine inmelerine rağmen bir netice elde edemediler. Çünkü Akınlılar birbirlerine güzel pas veriyor lardı. Hakem Refik maçı idare ederelc her iki tarafa da hiç bir suretle favul fır* satı vermedi. Maç baştan sona kadar het yecanlı oldu. Havanın güzelliği stadyo ma her zamankinden bir kaç misli fazla kalabalık toplamıştı. İkinci maç Çeliksporla Orman mek * tebi arasında yapılacaktı. Fakat Orman mektebi takımı sahaya çıkmadığındar» Çelikspor takımı seremoni yaptı. Önümüzdeki pazara kupa maçlarımn en mühimmi yapılacaktır. Şehrimizin ikî kuvvetli takımı olan Merinos ve Acar ldman takımları karşılaşacaklardır. Bu Çarşamba akşamı sineması nda Halkımızın pek çok sevdiği iki büyük yıldız Jy[ £^ LORETTA YUNG uo ve ŞEREF YOLU Fransızca sözlü şaheserinde Aşk ve ilmin, nasıl... ne vakit... ve niçin... şeref yolunu ibda etmek istediklerini bileceksiniz. p tarafından harikulâde bir tarzda yaratılan D O N AMECHE Sineması M hee li«r / kIVlYl/\I\./^ 1 Salonlarında u tşm Muhteşem V l \ I Y ! V l / \ I \ / \ B y zd a MJ A R M A R A e aı d c ÖLÜM' Nejad Böğürtlen 3 Nisan Çarşamba akşamı Büyük san'atkârımız Safıye ve arkadaşlan tarafından en son şarkı ları SAFİYE konseri Ayrıca : 10 kişilik Macar Orkestrası Türkiyenin en büyük san'atkârı tnönü zaferinin yıldönümü Eminönü Halkevinden: Türk istiklâline aid büyük zaferin ilk temel taşı olan İnönü muharebesinin yıldönümü, 1 nisan 940 pazartesi akşaını saat (20,30) da evimizin Cağaloğlundaki salonunda kutlulanacaktır. Bu törene gelmek isteyenlerin davetiyelerini ev bürosundan almaları rica olunur. **• Kadıköy Halkevinden: İnönü zaferinin yıldönümü münasebetile 1 nisan pazartesi saat 18 de yapılacak tojflantıya azanın ve Halkevi mensublarınm teşriflerL #** Fatih Halkevinden: İkinci İnönü zaferinin on dokuzuncu yıldönümü münasebetile 1/4 940 pazartesi günü saat 20 de Sarachanebaşındaki ev kurağımızda bir toplantı hazırlanmıştır. Davetiyeler ev dırektörlüğünden alınabilir. r VEGH Kıymetli bahriye ümerasından (mes • lektaşları arasında Hacı Eyüb Bey na * mile maruf) çocuk hekimi ve Polis mektebi sağhk bilgisi muallimi doktor Niyazi Alinin eniştesi, deniz emekli albayı H . Eyüb Yardım tahtı tedavide bulunduğu Teşvikiye Sağlık evinde dün vefat etmiştir. Cenazesi bu gün öğle namazmı müteakib Teşvikiye camiinden kaldırılıp metfeni mahsusu olan Edirnekapı şehidliğine defnedilecektir. MİSAFİRLERİNİZE ÇtKOLAT CEMÎL KARAMELÂ CEMÎL ı İkram ediniz.ı m Biletler şimdiden slnema glşeslnden tedarlk olunabllir. Hassatan Ankara için angaje edilen ve şehrimizden geçerken YalniZ bir k o n s e r Vermesi temin edilen meşhur Macar BU akşamdan İtİbaren göstermeğe başlayacaktır. Bu fllfm, SUmer slnemasının şeref programını teşkll edecektlr VİCTOR FRANCEN HARRY BAUR ve A N N İ E DUCAUX Telefon : 42851 Saş rollerde : En büyük 3 Fransız Yıldızı Vyolonisti A L E X . 3 Nisan Çarşamba akşamı saat 21 de S A R A Y sinemasında Bu akşam için biletler sabahdan itibaren satılmaktadır. İstanbul konservatuarı orkestrasile verecektir. 3 kısımdan ibaret zengin bir programla süslenen bu konser için biletler şimdiden sinema gişele rinde satılmaUtadır HALK OPERETİ Nisan başında kışhk temsilleri bit miş olduğundan Anadolu turnesine çıkıyor 4 Fiatiar: 75 100 150 200 kuruştur. m