30 Ağustos 1939 CTJMHURÎTET KÜLTÜR Diln akşamki cinayet Bir adam kumar yüzünden üç arkadaşım bıçakla yaraladı, bunlardan biri hastaneye kaldırdırken öliü tKTlBASLAR Tek kitab mı, çok kitab mı? Muazzam ve o nisbette ihtimama muhtac olar bu işin devlet meselesi haline getirilmesinde müteaddid sebeb ve zaruretler vardır Yazan: H1FZIRRAHMAN Kitabın geniş manada kültür kuvvetini münakaşa edecek değiliz. Mekteble kitabın münasebetini de tayine lüzum görmüyoruz. Doğrudan doğruya tek kitab davasını bizde tahrik eden amiller araştıracak ve son defa Maarif Şurasını da meşgul eden bu meseîeyi, devletin ana kıymetleri ve pedagojinin başlıca talebleri bakımından incelemeye çalışacağızEvvelâ kabul etmek lâzımdır ki, her ders yılına girerken bizi msibi bir kifab sıkıntısı geçiren bir memleket daha tasavvur olunamaz. Bunun şimdiye kadar böyle oluşunda bizi belki mazur gösterecek sebebler vardı. Evvelâ okuma ve yazma aleti olarak harflerimizde ve dilimizde esaslı değişmelerin oluşu, sonra da programlarımızın 10 yıldanberi daimî bir med ve cezir hali içinde çalkanması; kitab yazanlan, basan ve yayanlan, hatta okuyanlan ilerisi kestirilemiyen iuşkulu bir zaman için ve tamamen tebellür etmiyen plânlara göre harekete mecbur etmişti. Bu değişmelerle birlikte mekteb kitabcılığının, tatbikatta tedricî bir seyir takıb etmesine rağmen hususî ellerden almarak kanunî ve hukukî esaslarile birlikte bir devlet işi haline getirilmesi de bilhassa kitab yetiştirilmesi ve tedariki hususunda bir sarsıntı yapmaktan hâli kalmamıştır. Harf, dil, tarîh ve program inkılâbı bizim gibi yeni ve millî bir devlet kuran bir cemiyet için gayet tabiî ve zarurî idi. Bu değişmelerin mekteb kitablanmn hazırlığı üzerinde yapacagı anzalan evvelden kestirmek ve önlemek mümkün olmaz mıydı gibi bir suali bugün icin sormaktan bir fayda beklenemez. Fakat, münakaşa götürmez bir hakikat gibi muhakkak olan birşey varsa, mekteb kitablannın ruhu ve sekli üzerinde, gecirdiğimiz kültür inkılâblanndan daha çok müessir olacak bir kuvvetin düşünülemiyeceğidir. Bizim kavray^ımıza göre 'tek Tcitab meselesini herseyden evvel, millî manada bir tek mektebin esaslarını hazırlıyan bu kültür inkılâbları doğurmuştur. Ve Atatürk, aslında kitablan, tanhfen baslıyarak tek kitaba irca etmeyi değil, tek kitabîarla millî tek mektebi yapmak istemişti. Nitekim başlangıcda kitabların ayni zamanda program yerine geçmesi, ve programlann kitabdan çıkanlması da bu husustaki hassasiyeti ifada eder. Türlü kitabdan tek kitaba geçiste, ekonomik amil de yok değildi. Fakat tek kitab işini ideolojik bir mesele olarak almadıkca onun hakikî mahiyeti ve değişmez kıymeti anlasılmış olmıyacaktır. Filhakika mekteb kitablan, millî karakterden ve öz yurd tabiatinden mahrum kaldığı kadar, Maarif Vekilinin Surada izah ettiği gibi, kotü baskılarda çıkıyor ve üzerlerine yüksek fiatlar konuluyordu. Bu fiatlardan çok karışık hesablarla bazan ^c 60 a kadar iskontolar da yanılıyor, talebe ve öğretmenlerle adeta Yahudi pazarlığına girişiliyordu. Nihayet aralarındaki bu rekabetin, kendilerine de zarar verecek bir kerteye vardığını sören mekteb kitabcılan bir şirket kurarak menfaat muvazenelerini temine cahşmışlardır. Çok temenni olunur ki, bizim şirketlerimiz de; garbda emsaline rasgeldiğimiz gibi, mekteb kitablanmn daha iyi basılmasını ve hazırlanmasını temine yanyacak tedbirler ve teknik yerilikler için öğretmenlere ve alâkalılara anketler açsın, en favdalı fikri ve mütaleayı bildirenlere mükâfatlar versin. Kazanılanı biraz da işin değerini artırmak yolunda sarf federek mekteb kitabcılığının teralckisine ve inkişafına cidden hizmet eden bir faaliyet göstersin. Yazık ki, bu te=ekkül ne kitabların baskı nefasetini, ne de iyi kitab hazırlanmasım temine yarayan bir cihaz olamamış, bi^kis tek kitab fıknni çok iptidaî bir seküde ve inhi^arcı bir Z'rmiyetle bem'm'emek istemis ve nibavet devletin bastısı kitabların sayısı artt'ka dağılmak mecburiyetinde kalmıstır. M^kteb kitablanmn tabında ve satısındaki bozukluklarm mekteb ve aile mnhitlernde bıraktığı fena tesirler; halkın i«tediği temiz kitab ve ucuz kitab me=;lesini uzakt^n kontrol etmekle deSil, bu isi bizzat devletin dpnıhte etmekle ba=an'>Mleceğıni kâfi derecede avdınlatmıstı. A«hnda tek millî mekteb ihtiyacından doîduğunu tebarüz ettirdı^ımiz tek kitab fıkri ve bu kıtabların devîet elile hazırlanması lüzumu, bu vazıyetin husule getirdıği reaksiyonlann da tesirile nihayet bir zaru Taarruz mu, müdafaa mı? İLİMKÖSESİ İHTİRALAR.KESİFLER Fotoğraf makinesi RAŞID ret haline gelmiştir. Unutmamak lâzımdır ki Cumhurıyet yılları içinde 350 binden 750 bine yükselen ilk okul talebesile, 9 binden 90 ve 100 bine yükselen orta ve lise talebesinin kitablarım hazırlamak ve yetiştirmek mevzuubahsti. Bu kadar muazzam ve o nispette ihtimama muhtac olan bir isin illî bir devlet sermayesi haline getirilmemesi için elbetteki sebeb yoktu. Umumî ve meccani tahsil veren okullarda kitablan, askere verilen silâh gibi parasız dağıtmaya özenen ve bunu yer yer kanunlarına da geciren memleketlerde bu kadar şahsî intifa mevzuu haricinde kalan ve ders yılı baslar başlamaz ekmek gibi kapışılan mekteb kitablan yüzünden şunu bunu akar sahib! yaomanın manası olamazdı. Bilâkis her bakımdan b'rnek olmasını sağlıyacak bir müsabaka ile kitabların en yararlısım ve güzelini seçip, çocuklanmıza vermemiz ve bu mühim işi, devletin umumî hizmetlerl ve vazifesi cümlesinden saymamız lâzımdı. Işte, tek kitab fikrini bizim tahlillerimize göre doğuran amiller ve değerler bunlardı. Acaba tek kitab fikrinin bizdeki tatbikatı, hakikî maksadına ne dereceye kadar hizmet etmistir? Bu savede örnek olacak en iyi kitablar elde edilmis midir? Bu suale cevab vermenin zamanı gelmiştir. Bize öyle geliyor ki, tatbikat safhasi, fikrin esasındaki büyüklüğe ve güzelliğe yakışan bir hassasiyetle ve tam bir başan ile yürütülememiştir. Ve itiraf edelim ki, Atatürke, üzerine bu kadar titrediği millî tarih davasını mekteb gecliğinde yaşatacak tek bir mekteb kitabmı hediye edememiş bulunuyoruz. Alfabe'den başlıyarak birçok kitablan müsabakaya koyduğumuz halde millî benliğimizin özünü ve inkılâbm temel bilgisini teskil edecek olan bir dersin kitablarım, tarih kitablarım, yurd bilgisi kkablannı, bu dersleri hiç okutmamış olan veya ne diereceye kadar okuttuğu belli olmıyan insanlara yazdırmakta beis görülmemiştir. Ve zannettık kı, Tarih Kurumunun neşrettiği kitabları biraz küçülten fotograf adeselerinden geçirmekle orta derecedeki mektebin kitablanndan birer nüsha meydana gelir. Bu tarzda yazdırılan kitabların meydanda olan türlü ölçüsüzlüklerinden başka birçok hatalarla dolu olduğunu söyliyenlerle karşılaşırsak hayjet etmemeliyiz! Ote yandan müsabaka ile yazdırılan bir takım kitablar da gördük ki, tetkik heyetlerinden geçirildiği halde bunlar en kaba hatalarile serbes serbes talebenin dershanesine ve çantasına kadar girebilmiştir. Nihayet bu ders yılında da ilk okullar için iyi bir tarih kitabı bulunamadığı için ve aritmetik kitablanmn tetkikinden beklenen netice ahnamadığı icin her iki manasile eski olan kitablan okutulması şıkkı ihtiyar olunmuştur. Tatbikatta apacık görülen bu uygunsuz hallerden sarfınazar, tek kitab fikri ortaya atıldığı zaman, bunun bütün katılığile alınmasmdan doğan ve bilhassa öğretim metodlan bakımından kendini gösteren mazurlarmı önlemek irin, bütçeye, basılacak yardımcı kitablar adile 50 bin lira para konduğunu ve bir yandan bu yardımcı kitabların yetiştiriîerek, pedagojinm taleblerıne göre bu meselenin halledileceğini, sünün Maarif VekiIi * ] gazetelere verdiği beyanatile temin etmişti. Çok temenni olunurdu ki, bu sözün bugüne kadar şercek olan bir kısmı, mekteb ve genclik kütübhanelenmİ7in rafları arasmda icimize ferahhk veren bir dolgunlukla görünsün. Bu teminata dayanarak, o zaman tek kitab fikrini hararetle müdafaa edenlerden biri de bizdik. İlâve edelim ki, bugüne kadar süre gelen tatbikat şekOlerine rağmen fikrimizden bugün de vazgecmis deSiüz. Çünkü yanlış, fikrin kendi^inde değil, tatbikat vollannda olmu'tur. Bus;iin prosram birlisini tarih sibi derslerde artık kitabdan çıkarmava lüzum yoktur. Bunlar yapılmıstır. Devletin teki'âtmda ve esa?larında istikrar bulmus bir vaziyet vardır. Dil ve terim meseleleri iyice belH olmadan kitab desistirmeye mahal yoktur. Hele müspet ilimlere aid kitabların birkaç senede bir sık sık müsabakakre konıılmasından doğacak neticenin, bircok lüzumsuz mes^uliyetlerinden b^ska, zarar hanesine'yazılacağı tabiidir. Müsabakada beğenilen kitab'ar, en az bes yıl icin kabul edilmelidir. Mü=abaka mevzui!e müsabakaya girenin işi ve meşguliyeti arasmda ahenkli bir münasebet aran Katil Emin, kendisini yakalıyan polis Mehmed Taşkınla beraber... Dün akşam Tophanede bir kışinin ölümü ve iki kişinin yaralanmasile neticelenen bir vak'a olmuştur, Eski itfaiye efradından ve Tophanede oturan 29 yaslarında Emin, Ziraat Bankasındaki 300 lirastnı alarak akşamüstü Tophanede Sebzeciler sokağınddki Osman Pehlivanın kahvesine gelmist'.r. Etninin bankadan para aldığını bilen Kel Mehmed vc Abbas adındaki iki arkadaşı, kâğıdla kumar oynamak tekiifmde bulunmuşlardır. Emin bu teklifi reddetmiş, Mehmedle Abbas da kızıraşlar, küfür etmişlerdir. Emin de küfürlere rr.ukabelede bulun mustur. Küfürle başlayan ağız kavgası, Eminle Mehmedin bıçaklaıını çekmesile kanlı bir şekil almıştır. Mehmedle Abbasın hücumlarına mukabele eden Emm, b:çağmı şıddetle sallayarak ervelâ Mehmedi ağır surette yaralamıştır. Bu vaziyeti gören Abbas kaçmak istemiş, fakat gözü kararan Emin onu da sol böğıünden ağır surette yaralamıştır. Kavgacılan ayırmak istiyen Enıinin kardeşi Kemal de kavganın ilk anında Mehmedle Eminin salladığı bıçaklarla burnundan ve sırtından hafif surette yaralanmıştır. Katil fırar elmek istemişse de sür'atle Boğazkesenden yukarı çıkarken polis memuru Mehmed Taşkın tarafından yakalanmıstır. Uzerı ar?nan katılın cebinde kanh bıçak bulunmuştur. Yarası çok ağır olan Kel Mehmsd, tedavi edilmek üzere hastaneye kaldir.hrken ölmüştür. Diğer ağır yaralı Abbas tedavı altına ahnmıştır. Hâdiseye nöhetçi Müddeiumumî mııavini el koymuştur. Tahkıkat dün aksam nihayet buldu ğundan katilin bugün mahkemeye verilmesi kuvvetli bir ihtimal dahilindedir. Nevyork sergisinde birinciliği kazanan halı Beynclmıell Nevyork sergisinde teşhir edilen Türk İslâm eserleri müzesindekı beş asırlık Selçuk halısı birinciliği kgzanmıştır. Maarif Vekâleti bundan dolayı müze idaresine bir takd rname göndermiştir. mah, müsabakaya dahil olacak kitablar, en salâhiyetli ve en itinalı bir şekılde çalışan heyetlerin tetkikinden geçmeli, kitabı kazananla tetkik edenleıin isimleri herkesçe bilinmelidir. Müsabakada birinci gelenlerden başka her on kitab hesabile ikinci ve üçüncü gelenlerin de kitablan basılmalı ve öğretmene bunlann herhangi birini seçme hürriyeti verilme'idir. Bu suretle, aslında aynı esasiar dahilinde yazılan kitabların müsabaka ve tetkik usullerinde lâyıkile gözetilemiyen inceliklerin sakladığı kıymetler de meydana konulmuş ve kitab, kendini asd taşıyacak ve okuyacakların önüne açılmış ve öğretmenler için güzel bir teşvik yolu tutulmuş olacaktır. Bu tek ana kitablardan ba^ka, derslerle ilgili ayrı mevzular ve sahalar için küçük ve dersine göre türlü karakter ve üslubda yazılmış yardımcı Kitabların da fiiî bir neşriyat ünitesi olarak alınmasını, tek kitab davası kadar, hattc yeni öğretim metodlan bakımından daha ehemmiyetli sayılmalıdır. Bu mütalealardan sonra, kanaatimizi kısaca şö>le ifade edebiliriz: Ana ders kitablarmda tek kitablara, yardımcı kitablarda çok kitaba taraftarız. Ayrıca sayd'.ğımız noktalar ve şartlar üzerinde tam bir hassasiyetie, mesleğe ve memlekete hizmet aşküe durulacak olursa, devletçi Türkiye Cumhuriyetinin mekteb kitabı davası, en muvaffak bir şekilde halledilmiş olur. Htfzırrahman Raşid (*) Merhum Doktor Reşid Galib karar verince, aylarca hatta senelerce Evvelki yazılarımdan birinde fotograf mevcudiyet idame eder. makinelerinin esası olan iğne delikli fotogBilhassa, abluka, Alm?nya gibi bir raf makinesinden bahsetmiştim. Bunun millletın stratejik serbestısıni bozamamak gibi fotograf makinesi de bir kutudan ibaşöyle dursun, bilâkis, düşmanlarmı arka rettir. Yeryüzünde objektif denilen mütearkaya imha maksadile çare aramasmı in karib bir adese buna mukabil yüzünün tac edecektir. Hatta, bu silâh, Almanya içinde ziyaya karşı hassas olan bir perde nın sarka, yani buğdaya ve petrola doğru vardır. Adese ile hassas filim veya cam saldırmasını tesri dahi edebilir. Ve bu te arasmdaki mesafe, makinenin önündeki s^bbüsünde muvaffak oîduğu takdirde ise, bir cisimden veya cisimlerden gelen ziyaIngıliz Fransız merkez kuvveti ne olursa nın *>erde üzerinde bir hayal teşkil edebilolsun, A'T'Prika nekadar hüsnüniyet aös rnesine göre ayar edılir. Bu ayarı yapabilterirse göstersin, abluka artık tesirsiz kala mek için bazı makinelerde buzlu cam kulcaktır. larulır. Makine mihraka getirildiği, yani Demek oluyor ki abluka tam bir usul adese ile buzlu cam arasmdaki mesafe bu değilc' r. Tekbaşına hal çaresi teşkil etmez. cam üzerinde keskin hayal teşkil edebileOlsa olsa, oturaklı bir askerî kuvvetin, çok cek surette, ayar edildiği zaman adese kapanıp buzlu cam yerine hassas filim veya şayanı dikkat bir mütemmimi olabılir. Psikolojik taarruz hareketi bundan cam sürülür. Adeseyi (yani objektifi) müfarklı değildir. Propaganda, harbden ev nasİD müddet açık tutmakla adeseden zivel sünhe uvandırabilir. Fakat tesiri, kuv yanın girmesine ve hassas cama tesir et vetli bir millet üzerinde, ne de olsa zayıf mesine müsaade edılir. Bundan sonra fikahr. Harb esnasında i=e. zayiatın ve lim veya cam, muayyen kimyevî mahlulmahrumiyetlerin bez?inlik uyandırdığı lerle banyo edilerek hayal tespit edilir. devre de ancak hissedılebılır bir tesır yapaMuzi cisimlerden çoğu muhtelif uzuncaktır. Hükumet, millete zafer ve ekmek lukta ziya dalgası neşrederler. Sarı denitemin ettiği müddetçe propaganda mües len ihtisas hasıl eden dalga uzunluğu rü sir olamaz. Su halde, bu usul dahi, aske yet hissine en çok tesir yaptığı halde merî hareketin bir mütemmiminden başka bir nekşe veya mavi rhtisasını hasıl eden ziya şey desildir. dalga'arı fotograf camma çok tesir yapar. N? iktısadî, ne de manevî tazvikm bir Yani bu şuaların kimyevî tesirleri büyükr.etice istihsali husu^una k'favet e*mediği tür. ne <?öre, ackerliğin bizza^ i=e e1 koyrr?M Kırmızı ihtisasını hasıl eden dalgalar sart oİ!". Bu ise iki şeki'de mütalea edi daha ziyade harurî tesir hasıl ederler. Halebilir. Once A'manlarla îtalyanların, ha yal g'Jzümüzde sarı dalgalar için mihraka sım tarafı mağlub etmes'ne mâni olmak. getirildiği zaman menekşe dalgalar için de sonra, bizzat onlan maslubiyete düşür mihraka getirilmiş olmalıdır. Binaenaleyh mek. bir fotograf makinesi objektifinin mihrak Gerçi, askerî hareketin böyle ikiye ay noktalan sarı ve menekşe için ayni olmalırılması da sadece suridir. Hakıkatte, bu dır. Böyle olmayıp her renkteki ziya için iki hedef bir arada istihsal edilecektir. ayrı ayrı mihrak noktası teşekkül edarse Maamafih, bir.nci şıkkın ehemmiyetini adese hatalıdır. Bu hataya renk (kroma ayrıca müta^a etmek gene lüzumîudur. tık) hata denir. İlmî tabirle bir fotograf Almanya ve "talya, uzun sürecek bir objektifinin kromatik hatası olmamalıdır. Manzara fotoğrafları için (kron) ve harbden hiçbır fayda bekliyemezler. Ne (flınt) camlarından yapılmış bir tek müsiyasî ne iktısacî bünyeleri, hatta ne de manevî durumlan süıüncemede kalacak rekkeb adese (yani duble) kâfidir. Bu bir harbe tahan:mül edemez. Kaldı ki, dublenın (kürevî) hatası varsa da objede uzun sürecek bir harbde, ablukanın ve uzun müstakimler bulunmadıkça bu hatapropagandanın tesiri azamî nispette ken nın resımde o kadar büyük rolü yoktur. Fakat askerî tez daha tehlikelidir. Te dini gösterecektir. Hepiniz bılirsiniz ki bir komveks adesenin ortası kalın, kenarları incedır. Binaenaleyh dafüî tabiyeyi istilzam eden bu tezi tetkik Almanya ve Italya, hududlarında ismuhtelif noktalarına gelen şualar bir mihedelim. tihkâmlar vücude getirmek suretile, ha Büyük Harbin müteaddid tecrübeleri, reketlerindeki serbestıyi muhafaza etmek rakta toplanmazlar. Işte bu hataya (küretaarruzun nekadar güç olduğunu şüphesiz istemişlerdir. Bu surelle, kendilerine ta vî aberasyon) deriz. Bu hatayı azaltmak ki ispat etmiştir. 191519161917 sene arruz etmek hususunda duyacağmıız ıs için diyaframı küçültmeliyiz. Maamafih, lerinde, doktrinlerimizi değiştirmeğe, va teksizliğe güveniyorlar ve umuyorlar ki, ığne delikli fotograf makmesi yazısmda ziyete uygun malzeme tedarikine mecbur bizim taarruza karar vermekliğimiz icin bildirdiğim gibi, diyaframı küçültürsek olmuş ve iyi hazırlanmamış taarruzlann ne geçecek zaman zarfında, yani birkaç haf poz müddetini artırmalıyız. kadar pahalıya mal olduğunu görmüştük. ta sürecek olan bir teıeddüd devresinde, Diyafram kutru büyürse, objektifin Lâkin, Büyük Harbde, meselâ Verdunde, garb cephelerini rahat rahat boşaîtabile Lürevî aberasyon hatası düzelmedikçe, üç Fransız askerine mukabil iki Alman ceklerdır. Bu mühlet, gene onların um resmın muhtelif kısımlarının netlikleri mü askeri öldüğünü düsünürsek, taarruz hare duğuna göre, bütün ağırlıklarile basarak, savi olmaz. Aralarında küçük bir fasıla ketinin bazan tedafüî vaziyetten daha aza biz daha harekete geçmeğe vakit bulma bulunmak üzere konulan iki duble ile bu mal olduğunu görürüz. Gene Büyük dan Lehistanı vs Rumanyayı ezmeğe kâ kürevî aberasyon kaldınlabiîir. Bu dubleHarbde, zaptını imkânsız gördüğümüz ni fi gelecektir. lerden her biri (kromatik aberasyon) ha ce müstahkem mevkilerin, top ateşi altmAlmanyaya ve Italyaya karşı doğru tasından salim ise bu adese sistemi hem da yıkıld;ğına şahid olduk. Her biri b€to dan doğruya yapılacak taarruz hareketi, kromatik ve hem de kürevî aberasyonlarnun birer şaheseri olan Verdun kaleleri birçok cephelerden yürütülebilir. Şarkia, dan kurtulmus olur. toza inkılâb etti. Müstahkem dahi olsa, Fransızlar, îngilizler ve Türkler On İki Fotograf objektiflerine, gördükleri işceph«!erin taarruzdan ve harabiden masu Ada üzerine bir taarruz hareketi yapa lere göre, muhtelif isimler verilir. Meselâ niyeti, demek oluyor ki, mutlak bir keyfi bılirler. Afrikada, Sudandan ve Cibuti iki renk için renk hatası olmıyan adeseye yet değildir. den, Habesistana taarruz edilebilir. Mı (akromatik), üç renk için hatası olmıyan Bugünkü vaziyeti, harb haline göre bir sırdan ve Tunu;tan, Fransız ve IngÜiz adese sistemine (apekromatik) ade^se degözden geçirelim. kuvvetleri, Italya için çok hassas bir nok nir. Haya'in muhtelif kısımları ayni nisAlman İtalyan birliğinin teskil eUiâi ta olan Libyava saldııabileceklerdir. B:z p?tte büyümemiş olursa adesenin bu hatamerkez etrafında, garbda Fransızlarla İn zat anavatan topraklarında Alp cephe •iina (bozukluk) denir. Bu hatadan salim gilizlerin, cirkta Polonya ile Rumanyanın sinde taarruza geçilerek Po vadisî teh olan obiektiflere (rektilineor) veya (or toskopik), aşifitizm hatasmdan salim otemsil ettikleri kollar var. did edilmek imkân dahilindedir. Almanya, eğer kuvvetlerini serbestçe Fakat asıl mühim olan taarruz rıare lanlara stigmat veya amastigmat veya orkullanabilirse, seferî hale koyabileceği keti Almanyaya kar«ı yapılacak olandır. to sigmat ve yahud verastigmat denir. Kürevî aberasyondan kurtarılmış olan 1 20 fırkasile ve îtalyamn da bir dereceye Almanya, harekâtında serbest kalmamakadar yardımını görerek, muhasımlarının lı, hududlarımız arasında alelâde bir adese sistemine anlamatik, hem kürevî ve her birine karşı avn ayrı harekete geçebi p«rde germekle iktıfa edememeli, nıuka hem de kromatik hataları olmıyan objeklir. Sırasile, önce Rumanyayı, sonra, biraz bele mecburiye'ini hİ55edeceği bir tehdid tife aDokromatik denir ki objektiflerin en iyiîerinden biridir. Fotograf camını büyük daha güc olmakla beraber Polonyayı de karsısında bırak.lmahdır. vırır, ?onra gırb kııvvetlerını durdurur. Bu hale gör*> bizim tarafımızdan bir /avive irine alan adeseye (geniş zaviyeli) Fakat, serbest kalmayıp da, bu hare taarruz hareketi mecburiyeti kendini objektif denir. Prof. Sallh MURAD kâtı arkaarkaya yapamazsa? Eğer gerek gösteriyor. *** kendisi. ^erek müttefiki ayni zamanda her taraftan tazyik edilirlerse, o zaman Al Bütün bunlardan ç:kan netice =udur Beyazıd talebe yurdunun manya, askerî imkânlarımn hepsini değilse kı, Mütarekeden yırmi bir yıl sonra, harb kızlar kısmı lâğvedildi >''e ekseriyetinı kaybeder. heyulâsının bütün dünyanm gözleri ö Halk Pattisi tarafından görülen lüzum Bi :nalevh simdiki halde mesele, te nünde tekrar dirilmesi bizi nekadar dehüzerine bundan yedi sene kadar evvel irleri henüz kat'î bir hükme bağlanamıya şete sürüklerse "ürüklesin, Fransa, tendi| tesis edilen Beyazıd talebe yurdunun :ak olan muharebe sekillerini münakaşa di karşısında bulunduğumuz harbden ha } Rızlar kibmı lâğvedilm;ştir. Yurdun elli etmekte desil, Almanyayı, merkezî vazi ric kalamaz. kadar kız talebesı vardı. Bunlar şimdi etinin kendi<:ine verdığı imtiyazlardan ve Siyaseten müstenkif vaziyette kalmak, tam ikmal imtihanlarınm başladığı bir ^areket imkânlarından mahrum etmekte pesinen mağlublar sırasına girmek, serefi sırada kendilerine yeni bir yurd aramak dir. bile kurtarmadan vatanın ölüm kararmı mecburiyetinde kalmışlardır. Yurdia kalan kız talebe. her ay ödediklen yırGerri, abluka müe^sir bir harb silâhıdır imzalamak olur. ~ni liraya mukabil burada yivecek ve ve 1918 zaferhv'n istihsal' Vıususunda belA^kerî bakımdan müstenkif vaziyet "atacak ihtiyaçlanm temin ediyorlar a^lı bir amil olmuştur. Fakat şurasını da almak, yani betcn b:r çember arlcısına dı. Yurdun lâğvı, kız talebeyi, cok müştasdik etmek lâzımdır ki abluka, tatbikı gizlenip ablukava ve propagandaya gü kül bir vazivete bırakmıştır. Talebeler mü«kül ve tesiri yavas bir silâhtır. Tatbivenerek düşmanı mağ^b etmeği bu çare l:lç olmazsa ımtihan bitincye kadar vakınd?ki zorluk, bu s'lâhın, muhariblerden lerden ummak, ondan farksız bir hare zıyetlerini muhafaza etmelerine müsaayade bitaraflann elinde bulunmasmdankettir. Bu takdirde. Almanyanın, biribi de ediİTıîsim istemekteiirler. dır. Satıcı ve mutavassıt rolü oynıvan bu rının peşısıra dostlanmızı ezmesine imkân îtaraflarn ba7ilan kuvvetli devMlerdir. «Akdenizde siyaset oyunları» adlı vermiş, ondan sonra da, bu kudretii ve siyasî makale serisine aid yazıyı bugün. Demek oluyor ki abluka çok nazik müzamuzaffer düşmanın sulh şartlarmı kabule münde'":catın cokluğu yüzünden ko« keratı icab ettirdiği gibi, tatbikı ıi7un sümecbur kalmış oluruz. vamatUk, ^n, hatta tatbikat esnasında ihHlâflara veCermen ileri hareketini durdurmak Yarın üe vermesi mümkün bulıınan bir usuldür. kat'î bir zarurettir. Asıl felâket, simdıye Sonra tesiri yavastır. Zira, bir millet kadar kaybedikn zamanda ve kaçırılan ^ekadar yokluk r ' i d e olursa oisnn elindeYükselen devlet fırsatlardadır. k: stnHar sayesinde en az, haftalarca ya(Europe Nouvelle) şıyabilir ve mahrumiyete göğüs germeğe, 1938 eylulünün karanlık günleri geri geldi, sinir harbi şiddetini artırıyor. Bu yazıyı yazdığımız saatte, henüz maddî sahaya intikal etmemiş olan bu taarruz hareketini takviye etmek için, Hitler iki milyon, Mussolini bir milyon beş yüz bin asker topluyorlar. Fırtına, Rumanyaya doğru muhtemel bir tehdid taşıyarak Polonya istikametinde ileriler görünüyor. Fransa ve İngiltere, verdikleri söze sadık kalarak, Türk kuvvetlerinin yardımile, şarktaki müttefiklerine muzaherete hazır bulunuyorlar. Garb devletleri, hükumetlerile ve milletlerile, bu sefer Alman oyununu iyiden iyiye anlamış görünüyorlar. Hitler'm cihana hâkim olmak yolunda kurduğu hulyanın hududsuz azametini tamamen anladılar. Milletler ve hükumetler. mukavemete azmetmişlerdir. Bununla beraber, Fransada olduğu gibi İngilterede de, Almanyayı, bir takım müsaadekârlıklarla, kredilerle, müstemleke bahşayişlerile, iptidaî maddelerle yola getirmek mümkün olduğunu ümid edenler var. Danzıgın bir bahaneden ıbaret olduğunu düşünme 'en. Danzig için ölmek islemivenler de mevcuddur. Facia Danzigde deS;il, baska taraftadır ve daha büyüktür. Mevzuu bahsolan şey ne bir şehirdir, hatta ne de bir milletin mukadderatıdır. Halli icab eden mesele şudur: Avrupa, îtalyamn vaziyetine benziyen bir tâbi vaziyetini, hatta Bohemyanın yahud Avusturyanın vaziyetine müşabih bir köleliği kabul edecek mi? Bu arada, salâhiyetli kalem sahibleri, askerî münekkidler ve tanınmış kuman danlar, efkân umumiyer'e teredüdler ve dostlarımızda itimadsızlık uyandıracak lezler nyorlar. Çoğu tedafüî bir vaziyeti müdafaa eden bu tezlere siyasî ve askerî bir istinkâf fikri hâkim görünüyor. Siyasî tezin münakaşa edılecek tarafı kalmamıştır. Artık, herhangi bir müsaa dekârlığm Führer'i teskin edemiyeceği, tecrübelerle sabit olmuştur. Tatmin edilen her istek, netice itibarile, yeni bir emelin noktai hareketi oluyor, Türkiye;