26 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

26 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CÜMHlTRtYET 26 Ağustos 1939 Macar hlkfiyesi Şefkat Sırnasık âsık Cagliostro Desirö Szomory' den Fakat korkuyorum Madam Antal, çok korkuyorum. Kuyudaki kadm gürültülü bir sesle: Korkma kızıın, dedi. Bunda korkacak ne var? Öiülerin kimseye zararı dokunmaz. Biliyorum Madam Antal. Ne fenalık yapacak, yavrucak o kadar sakin uyuyor ki! Keşki uyansaydı da tekrar saçlarımı çekseydi. Ah bir yaşasaydı! Kimbilir kızırr;. belki ölütnü kendi hakkında havırlıdır. öteki dünyadaki güzel bahçeleri düşündüğü zaman insan... Belki de, orada, yemyeşil otlar arasında oynamağa gittıgine sevinmelisin. Allahım! Mümkün mü sevineyim! Kim böyle anda sevinebilir ki! Belki onun için böylesi daha iyidir, fakat benim için... Düşünün, Madam Antal, o benim çocuğumdu, etimin bir parçasıyd' "humun ruhuydu. Bu kelimeleri, feryadsız, alçak bir ses ve soğuk bir tonla sÖylüyor ve kalkık başile gayriihtiyarî olarak, gökleri arıyordu. Madam Antal etrafa su sıçratarak cevab verdi: Dövünmek beyhude kızım. Şüphesiz büyük bir felâket... Fakat dünyan n sonu degil ya... Genc bir kadm istene gene çocuk sahibi olabilir. Allah belâsmı versin bu suyun... Buz gibi soğuk... Fakat korkuyorum Madam Antal.. Herhalde gene sarhoj dönecek olan kccamdan korkuyorum. Madam Antal acıyarak: Doğru, dedi. Sabahleyin evden çıktığı zaman küçük Piyer sağdı, degil mi? Ve simdi eve geldiğir.de onu ölmüş bulacak. Ne felâket yarabbi! Ne yapmalı? Doktor bile bir şey söylemeksizin gitti. O ümid kalmadığın biliyordu. Genc kadın sustu. r ' 'edi, dinledi. Sf> kakta sert ve mütereddıd ayak sesleri duyuldu. Madam Anta! birdenbire sordu: Ağlıyor musun ruhum? Hayır aŞlamıyorum, aglayamıyorum. Yalnız korkuyoıum ve bekliyorum. öyle sanıyorum ki kocam beni öldürünceyedek db'vecek. Dövmesi ve beni öldürmesi bir şey değil... Fakat ölmeden evvel insan çok ıstırab çekiyor. Korktuğum ölüm degil, kocamm dayağıdır. Ve sonra beni öldürdüğüne pişman olacağını da biliyorum. '••• " •*" * Elbette.. Kocan seni deli gibi sevear kızım. ~ • • Artık sevmiyor. Nasıl? Seni hâlâ dövmüyor mu? , Fakat ihtirasla dövüyor... Ve sonra beni yalnız bırakıyor, gönlümü almıyor. Bu sırada kapı çalındı. Genc kadm litreyerek: İşte geldi, dedi. Madam Antal de bir korku geçirerek: Evet, o oiacak, dedi. Gidip kapıyı açmalıytm. Belki de yukarı çıkcnası için yardım etmek lâzim. Evet Madem Antal, kocama bir az yardım ebmelisiniz. Hatta bir müddet sizde alıkoysanız... Bizdc mi? Fakat ben pazara gilmek istiyordum. Yalnız bir saat için, ortalık aydınlanıncaya kadar, küçük Piyer'imi gotürecek adamlar gelinceye kadar. Herhalde gelecek olanlar güçlü kuv^etli adamlardır... Kocamm beni dövmesine mâni olurlar, beni müdafaa ederler. Kocam o kadar da fena adam değildir Madam Antal. Eğer bir saal için siz onu alıkorsanız herşey yolunda gidecek. Madam Antal mütereddid: Bizde mi? dedi ve pazara gitmek üzere çıktı. Öteki devam ediyordu: Beni minnettar 'oırakacaksınız Madam Antal... Sonra bekledi, sükunet bulmuş, ferahlamış gibi bir inilti bıraktı. Pencereyi kapadı, gülümseyerek besiğe doğru gitti. Safağın yan aydınhğ'.nda küçük Piyer'ine uzun uzun baktı. Çeviren: Ufacık bir odanın chp tarafında, saçları darmadağınık, küçümencik bir kadın oturınuş, yavaş yavaş ağlıyor, ve halta bazan çığlıklur koparıyor, ve duvar.n öbür tarafında, geceye tırrnanan tozlu merdivenlcrden bir giirültü işitildiği zaman, dehjet içinde dınliyordu. Sahiden geceydi ve r>encerede ay parlıyordu. Ve zavalh, küçümencik kadın, siyah saçlan perişan bir halde, ekserıya merdıVenlerde gürültü yapan kocasının sert tabiatli bir adaftıdı dönüşünü bekliyordu. Ay, gergin ve tannan, gumüşlen bir hârp gıbi ışildıyordiı. Pencere önünde, döşemenin üzerinde, geniş çızgiler halinde, gümüşten teller, ı?ıklar içinde ihtizaz ediyordu. Bununla beraber, yalnız ağlayan, bazan çıglıklar koparan ve büyük ümidsizliği içinde ellerini sıkarak saçlanm daha fazla dağıtan kadınm inkrtaa ugrattığı bir sükut hüküm sürüyordu. Bu oda sonsuz bir hüzün içindeydi. Kadının karşısında bir beşik vardı ve besikte, kırılmış bir oyuncagm yaninda bir çocuk cansız yatıyordu. Yavmcak henüz ölmüştü. Fakat ölümile, odanın ıçınde büyük bir değisikiik hasıl oltnuştu; renklerde ve şekillerde değişjklik, semavî bir hareketsizlik, çocuğun Ölümünd« şefkat, sempati, fedakârlık ve sadakat var gibi görünüyordu. Bu talihsiz asn«Ie çocuğu, bu sefalet parçası, b'Üimle kürtulmuş, manevılesmiş, huzura kavuşmuştu. Solgun bir kumrallıkta olan yumuşak saçlı başının etrafında bir hale vardı. Gözleri yumulmuştu. fakat bu gözlenn derinliği, ziyanm ebediyen terkettiği o tath ve korkunc uçurumu sezdiriyordu. Burnunun münhaniîi yumuşamış ve dudaklan, kokusu uçmuş bir leylâk rengini alfnıştı. Sakin ve agır bir hava içinde uvuyordu. Küçümencik kadın ayağa kalkt; ve beşige dogru gitti. Daha evvel, dı^arı bakmak için, pencereye yaklaştı. Ay :şığı saçlarmdan süzülüyor ve solgun yüzünd« yalnız endişeli ve çekingen gözleri yaŞiyordu. Karşıda avluya ve karanlıklar içinde yükselen duvarlara baktı. Hâlâ" geceydi, fakat civarda kımıldanmalar bas,lamıştı. Giden bir arabanın gürültüsü ve uzakta bir ses duyuluyordu. Bütün etrafta İıazin bir gevseklik hissediyor ve uyuyan mahlukların hareketsizliğinde safak kendıni sezdiriyordu. Avlunun dip tarafmda, eski bir kuyuda, îu kıpırdamağa baslamıştı. Süphesiz, $üphesiz değil muhakkak, bu saatte hâlâ sövişenler vardı. Bu belki son rüyaydı: Bu kasvetli hay»tta kısa süren bir hâz ânı. Zira, sonr&, tekrar günlük işe ve sefalete başlamak; icab edecekti. Birkaç dakika geçti ve avluda birinin knnıldadıgı duyuldu. Bir kapı hızla açddı ve kuyunun yanmda bakır bir kovanın gürültüsü. Bu, hareketli gölgelerle müphem ve gizli bir uyaniştı. Şafak soğuk ve kapahydı. Bu sırada kadın bütün gSzyaşlannı akıtmrç ve ruhu bitmi«ti. Zavallı kadıncağız! Bundan fazlasın: yapamazdı. Harab öîmuş., mahvolmuş gibiydi. Ölen çocugu, kalbinden, bir ağacm son yemişi gibi düşüyordu. Pencereyi açtı ve sessizlik içinde konuştu. Siz ınisiniz Madam Antal? diye sordu. Benim ruhum! Bonjur. Biraz çamaşırım var. Sonra pazara gideceğim. Pazardan bana bir şeyler gelirebiIirsiniz, değil mi Madam Antal? Elbette. Ne istediğinizi söyleyin de.. Lâhana mı? Hayır. Pencerenin altına gelir raisiniz? Yaklaşın Madam Antal, rica ederim yaklaştn. Geliyorum. Duvar boyunca yürüyerek tam pencerenin altına geldi. Öteki, fısıldar gibi dediki: Bana çiçek getirin, bir de tabut. Madam Antal, solgun yüzünü şıddetle yukarı kaldırdı. Ve öteki kadın ona bakt., ve karanlıklara yaveş yavaş alıstığı için, merhametin büsbütün uzattığı etli burnu ve solgun yüzü sarahatle gördü. Bir an ;kısı de sustu. Aralarında, havada, karanlıklar da, sabah da, çiçek de, tabut da vardı. Ve eski kuyuda su şıpırtısı artıyor ve dışarıda giden arabaların gürültülü sj:cırtısı duyuluyordu. Ah ruhum! dedi Madam Antal. Başm sag olsun kmm. Niçin bana daha evvel haber vermedin? Küçük Piyer'in sahiden öldüğüne emin misin? Öyle Madam Antal. Yavrucuğum öldü. îyi muayene ettin mi? Soğudu bile. Ne yapabm kızm, kaderi ilâhi... Çicek getirırim, merak etme. Fakat tabuta lüzum yok sanınm kucakta da ta?mır, nasılsa kus gibi hafifti. Zavallı yavrucak! Nur içinde yatsın.. Allah size başka keder vermesin. Sonra tekrar duvara sürtünerek kuyuya döndü. Su daha şiddetle şıpırJâTiaFa basladı. Fakat öteki, pencereden, hâlâ söylüyordu: Sevdiği kızı öldüren Mısırlı büyücülerin esrarını hâmil olan bu adam, adam, mahkemede hebir devirde, Parisin bütün kibar muhitini sab vermeğe basladı etrafında toplamağa muvaffak olmuştu Yüksekkaldırımda bir akşam üstü on sekiz yaşında Evyeniyayı tabanca kur şunile ve tasarhyarak öldürmekten suçlu 55 yaşında Angelosun muhakemesine, ikinci ceza mahkemesinde dün sabah başlandı. Yaz tatili dolayısile Ağırcezaya vekâleten nöbetçi ikinci cezada başlıyan bu muhakemede davacı yerine geçen kızın anası kırk beş yaşında Harikliya ile babası 60 yaşında Yorgi, verdikleri arzu halle, bin lira ölüm tazminatı ve idam kararı, arzuhalıi»ki tabirle «kana kan» istiyorlardı. Angelos, sorguya çekildi. Dördüncü sorgu hâkimliginin kararna mesinde, bu adamın Tarabyada Taravet tokağmda otururken, orada bahçivanhk eden Yorginin genc kızına gönül verdiği, kızı bu yüzden taciz ettiği, red cevabı almasm» " " m e n kızdan bir tüîlü vazgeçmedmı ve bu sebeble kızın ailesinin T a rabyadan Tarlabasına tasındığı halbuki Angelosun orada da kızın pesini bırak madıgı yazılmıştı. Ve bir akşam üzeri \ngelos, Yüksekkaldırımda yol üstünde kızın karsisma geçiyor, bir türlü yüz bulamamasmın tesirile tabanca ateslemek istiyor. îlk el hareketinde kur«'in çıkmıyor, ikinci el hareketüe nk^n kursun Evr yeniyanm iki küre^i fl "'m rçiıiyor, üçüncü defa kursun sıkihrken de etreftan yetifenler bileğine yapı=ıyorlar. Sen Jorj hastanesine kaldırılan kız, yirmi altı gün sonra ölüyor. RADVO akşamki program J Türkiye Radyodıîiızyon Postalan DALGA ÜZÜNLUGU 1639 m. 183 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19,74 m. 15195 Kes. 20 Kw. T. A. P. 31,70 m. 9465 Kcs. 20 Kw. 13,30 Program, 13,35 Turk müziği: (Okuyan: Radife Neydik, Çalanlar: Vecihe Daryal, Fahıre Fersan, Refık Fersan). 1 Kürdili Hlcazkâr peşrevl, 2 Rahml Bey Kurdilıhıcazkâr şarkı (Söyle ey mıdrıbı nazende eda), 3 Şemseddin Ziya Kurd. hıcazkâr şarkı (Glivenme hOsnüne), 4 Şemseddin Ziya Kürd. hicazkâr çarkı (Bıktım elinden) 5 Sadeddin Kaynak Kürd. hicazkâr şarkı (Bir gün yaşadık), 6 Kürdillhicazkâr saz semalsi. 14,00 Memle» ket saat ayarı, ajans ve meteorolojl haberleri, 14,10 Muzik ıDans muziği Pl.), 15,00 15,30 Müzik (Şen oda müziği İbrahim Özgtir ve Ateşboceklerl). 18,30 Program, 18,35 Müzik (Kuçuk orkestra Şeî: Necib Aşkm), 19,10 Turk muzığı: Fasü heyeti, 20,00 M«mleket saat ayarı, Temsii, 20,40 Ajans ve r&eteorolojl haberleri, 21,00 Turk müziği: (Okuyanlar: Semahat Ozdenses Mustafa Çağlar, Çalanlar: Vecihe Daryal, Fahire Fersan, Reşad Erer, Refık Fersan). l Selâhaddin Pınar Eviç şarkı (Oöz yaşlarınız), 2 Refik Fersan Huseynl şarkı (Bırkaçı birleşerek), 3 Şevki Bey Hicaz şarkı (Affeyle suçum) 4 Şevti Bey Hıcaz şarkı (Demem cana beni yadet), 5 Hicazkâr peşrevi. 6 Bol ahenk Nuri Bey ^ Hicazkâr ağır semai (Benim servi hırama< nım), 7 Udi Cemil Hicazkâr şarkı (Lâyık mı sana), 8 Udi Cemil Hicazkâr şarkı (Manl oluyor halımi takrire hicabım), 9 MuhlLs Sabahaddm Hıcazkâr şarkı (Bahar geldi), 10 Hicazkâr turkü (.İzmirin içinde vurdular beni), 21,40 Konuşma (Dış politlka haberleri), 21,55 Neşeli plâklar R. 22.00 Haftalık posta kutusu (Ecnebi dillerde), 22,30 Müzik (Daas müzığı), 23,00 Son ajans haberleri, zlraat, eaham ve tahvllât, kambiyo nukut borsası (Flat), 23,20 Müzik (Cazband P l ) , 23,55 24,00 Yarınkı program. Büyük Fransız ihtilâline i&mi karışan ve tarihte yer bırakan esrarlı simalardan birisi de, Kont de Cagliostro'dur. Asıl ismi Joseph Balsamo olan bu adam, 1 743 senesinde, Palermo'da, alelâde bir aileden dünyaya gelmişti. Rivayet edildiğine göre, bir dolandırıcıhk vak'asından dolayı takibata uğradığı için, genc yaşznda memleketinden kaçmaya mecbur olmuj; takma isimlerle, Yunanistanı, Mısırı, Arabistanı, İranı dolaşmış; Napolide, Maltada ve Avrupanın ehemmiyetli şehirlerinde oturmuştur. Bu seyahatleri esnasmda Balsamo, simyagerlik esrarile beraber hekimlik de öğrenmiştir. ] 780 senesinde Strazburg şehrine geldigi zaman, Mısırda öğrendiği ulumu hafivyeye dair birçok esrarı hâmil bulunduğu için, ismi etrafında derhal büyük bir Cagliostrc şöhret dalgası yayılmıştı. Gerek orada, gerek Pariste yaşadığı müddetçe, kendi hasıran kadınlara mahsus olmak üzere, sine, eski Mısırlı rahiblerin ahfadından evvelâ Lyon şehrinde, sonra Pariste mabiri süsünü vermiş ve bu sıfatla, her so son locaları tesis etmişti. Onun bu teşebkulduğu muhitte kendisine ehemmiyetli büsü, localara kabul ettiği kadınları Öyle bir rnevki edinmeye muvaffak olrnuştu. minnettar bırakmış ve hiç bilmedikleri esMuasırlarından bazılarınm hatıratında, rarlı merasime iştirak, bu kadınlar üzeCagliostro, kırk yaşlarında, kısa boylu, rinde öyle derin tesir icra etmişti ki, hepsi lıknaz, esmer tenli, açık alınlı; patlak, göğüslerinde, Cagliostro'nun minyatürünü şaşı gbzlerine rağmen keskin ve zeki ba tasımaya başladılar. kışlı bir adam olarak tasvir edilmiştir. Cagliostro'nun daha başka hünerleri 780 senesinde, kendi«ile Strazburg'da de vardı. Hem de bunlar, pratik, işe yatanışan Madam Oberkirch, onun bakışlarar şeylerdi. Piyangoda kazanacak biletrını tarif ederken: «Bugün mana verelerın numarasını evvelden haber verir; mediğim, fakat inkâr da edemiyeceğim mermeri çamur gibi yumuşatıp. sonra gene bu cazıbeden kendimi kurtarmakta güçSuçlu, dün sorgusunda şöyle dedi: sertlestirerek heykeltrajları çamurdan bir , Öldürmek istemiyordum. Bunu lük çekiyordum» diyor. model yapmak külfetinden kurtanr, daha aklıma koyduğum, doğru değildir. Ben Cagliostro, Strazburg'da, dikişleri sır buna benzer çeşid çeşid hokkabazhklar bu kızı nikâhlamak üzere anasına, baba ma s«ridli mavi taftadan bir esvab, parbilirdi. sma lâf açmiştım. Bana gülmüşlerdi, kı maklarında ve ayakkablarınin' üstünde pıKardinal Prens Louîs de Ronan, sanzı vermemişlerdi. Ben de işi artık yüzüs rıl pırıl yanan, göğsünü ve çiçekli yeleatındaki fevkalâdelik ve ilmindeki yüktüne bırakmıştım. Halbuki onlar hem ğini süsliyen kıymettar taslarla ve başınseklikle dıllere destan olan üstadı görmek vermediler, hem de benimle boyuna aîay da beyaz tüylerle müzeyyen geniş bir üzere, muhteşem sarayindan bilhassa kalşapka ile dolaşırdı. ettiler.» kıp onun ayağma kadar gelmişti. Fakat Karısı Seraphino Felichiani'nin güzelli Cagliostro Kardinalı huzuruna kabul etSuçlu vekili Etem Ruhi Balkan, müekkilinin melânkoliye müptelâ olduğu gı, her gÖrenin akhnı alacak derecede medi; su haberi gönderdi: Eğer Kardinal kaydile, 1934 sene^indenberi tedavi gör harikulâde idi. Öyle ki, gerdanlık mesecenabları rahatsızsa, gelsin, kendisini tedüğünü, elde bulunan reçeleleıde delile lesinde tevkif edilerek hapse atıldıktan davi edeyim. Değilse, ne onun bana ihre mahsus ilâclar yazılı bulunduğunu, sonra, mahkemeden bu sayede beraet katiyacı vardı*. ne de benim ona. Balıklı Rum hastanesi akliyecisi Zile rarı almış ve tahliyesini müteakıb, peşinRohan, ilme ve fenne meraklı, yeni nakisin verdiği yeni bir raporun da, bu de koşanlar kocasını kuşkulandırması üAngelosta «inhitatı ruhî ve tam bir de zerine, onun müracaatile bir kere daha yeni seyler Öğrenmeye çok heveskâr, eshapse atılmak tehdidine maruz kalmıştı. rarlı işleri kurcalamaktan zevk ahr, çok lilık» te^pit ettiğini söyledi. ^.* , .* Vekil, Angelosun Adlî Tıbda müCagliostro, hararet ve heyecanla konu zeki olmasına rağmen saf bir adamdı. « altma alınmasını istedikten son şur; jestJerinde ve sesindeki otorite ile, Birhayli uğraştıktan sonra, nihayet bir ra, şahid olarak Viktorya, Anastas ve muhatabiarı üzerinde tesir yapardı. Ai randevu koparmaya muvaffak oldu. Bu Mehmed dinlenilmişler, «kız kaçh, suç esi. hünerleri ve kendi şahsiyeti hakkın mülâkatın ilk intıbaını, kâtiblerinden birilu arkası sıra koştu, elindeki silâh patla daki suallere sadece: «Ben ne isem oyum» ne, Kardinal su cümle ile anlatmıştır: mayınca, bu adam kovan değiştirerek bir cevabını vermekle iktifa ederdi. «Bu adamm simasında öyle hürmet telkurşunla kızı iki küreği arasmdan yaraDebdebe içinde yasamasına rağmen, kin edici bir vakar gördüm ki, lâhutî bir ladı» diye anlatmışlardır. ne hekimlik ücreti, ne de ilâc parası alır hayret içinde kaldım.» Heyet, başka şahidlerin çağınlması ve dı. Zenginlerden para almak şöyle durCagliostro, Strazburg'dan Parîse gîttiAdlî Tıbda müşahede altına alınmak is sun, fakirlere karşı daima cömerd davra gi, ve faaliyetini oraya naklettiği zaman, teği hakkında sonra karar verilmesi kay nır, para verirdi. bütün kadınlar, arkasından ağlaşmışlar, dile, muhakemenin devamını başka bir Cagliostra'nun iki türlü ilâcı vardı. giden adamın Allahın ta kendisi olduğunu güne bıraktı. Ucret almamasına rağmen pek hesablı söylemişlerdi. miktarda verdiği bu ilâclardan birisi, içeTütüncü dükkânına çarpan nin, o anda bulunduğu yaşı guya muha Cagliostro'nun Paristeki muvaffakiyeti, mesleğinin bir şaheseri olmuştur. Fe\katotomobil faza eder; öteki ilâc yirmi beş yaş benctabia hâdiselere karşı büyük bir alâkanın Dün sabah saat 9 da Samatyadaki i leştirirdi. 2 ağustos 1787 tarihli Utrecht pek mensucat fabrikası sah.bi Nureddi gazetesinde, pek ciddî bir ifade ile yazıl uyanmış bulunduğu o devirde, bu hezarr:in idaresindeki otomobil, Şehzadeba mış şöyle bir havadis okunur: Hoppa fen adam, Parisin bütün kibar muhitini şından geçerken vanhş bir manevra na mesreb ihtiyar bir kadın, birçok istirham kendi etrafında toplamaya muvaffak oltıcesinde Mes'uda aid tütüncü dükkânı lardan sonra Cagliostro'dan genclik ik muştu. na çarpmıştır. siri almaya muvaffak olnıuş, Üstadın Eğer meşhur «Kraliçenin gerdanlığı Dükkân ve otomobil hasara uğramış. 1500 yaşmdaki hizmetkârı, üzeri etiketli meselesi» patlak vermemiş ve Kardinal Nureddin yüzünden varalanmıştır. küçük bir şişe getirmiş. Şişedeki ilâc 25 de Rohan bu hâdıse yüzünden mevkiini yaş genclestiren ilâcmiş. İhtiyar kadm o kaybetmemiş olsaydı, belki Cagliostro, OSMANU^BANKASI Zafer Bayramı münasebetıle Osman sırada evde bulunmadığından, ilâcı 30 daha uzun müddet bütün Paris halkınm lı Banasının Galata merkeziyle, Yenica yajındaki oda hizmetçisi kadın almış. tanıdığı harikulâde bir mahluk mahiyetini mi ve Beyoğlu şubeleri 30 ağustos 939 Mütecessis ve cahil bir kadm olduğu için, muhafaza edecekti. çarşamba günü kapalı bulunacaktır. sişenin muhteviyatını sonuna kadar içip Hakikatte hiç dahli olmadığı halde, bitirmiş. Derhal boyu kısalmaya, azası Beynelmilel mikrobiyoloji ufalmaya baslamış ve vasat boyda bir gerdanlık meselesi yüzünden, Kardinalle birlikte onu da tevkif ettiler ve hapse atkongresine giriyoruz kadının etekleri altında kaybolacak kaEylul bidayetinde Nevyorkta toplana dar kücük, beş yaşında bir kız çocuğu tılar. Bir müddet sonra, Kardinal, icra edilen muhakemesi neticesinde beraet etcak olan beynelmilel mikrobiyoloji oluvermîs.» kongresine resmen iştirakimiz takarrür Lâkin Cagliostro sürgün cezasına uğUtrecht ga?etesinin bu masalıni, yahud radı. etmiştir. Kongrede hükumetim zi temsil edecek olan Gülhane profesörlerinden istihzasmı bir tarafa bırakalım. Pek çok Par'^ten ayrıldığı 13 haziran tarihinKemal Hüseyin Plevnelioğlu Amerika hastalar. Cagliostro'nun kendilerini iyi etden it'baren, hayatını kısmen îngilterede, ya hareket etmiştir. tigini söylerlerdi. Fılhakika bu meşhur sonra Isviçrede ve İtalyada geçiren Cagşarlatan, birçok hazımsizlık vak'alarınm, liostro, franmasonluktan maznunen 1791 Avcılara en muannid romatizmaların, damla has senesinde müebbed hapse mahkum edildi. İstanbul Avcılar Atıcılar cemiyetinCEVAD SADtK talıklarının ve göğüs darlıklarının hakkm Dört sene sonra da, Roma civarındaki den: Avcılaı ve Anbarîı köylerî arazi ve dan gelmiştir. Kendisine başvuran hiçbir Saint I «on satOMinda öldü. Medenî Hukuk Asistanı meraları her sene olduğu gibi kıralan hasta şifasiz kalmazdı. Üç türlü tedavi Avukat ŞEFtKA GÖK ile in mıştır. Bıldırcm avlamak istiyen avcı tarzi tatbik ediyordu: Ajetatlı banyo, esCELÂLEDDİN EZÎNE lann mera kartlannı almak üzere cemi rarını hiç kimseye vermediği tnenkular ve şaat mlihendisi ALİ RİZA yetin Alemdar caddesi Alayköşkünde damlalar... ÖZBEK evlenmişlerdir. merkez yszıhanesine müracaatleri ilân Cagliostro, hekimlik yapmakla ve uzun 20' 8939 olunur. ömür ihsan etmekle kalmıyor, o zaman moda hükmüne girmiş olan haceri fel Piy*$ 3 ptrde efî, yahud iksiri âzam işile de uğraşıvordu. İnsana, çalışmadan yaşamak, raHer akşam saat 9 dan 10 a kadar Mısır Yıldızı |\. | | \ hat, pürdebdebe ve pürihtişam bir hayat Değerli muharrir geçen jürmek imkânını veren bu haceri felsefiyi ve arkadaşları. Saat 10 dan sonra sinemada mUntehab mevsim Şehir Tiyatrosunkesfettiği iddiasında idi. Esrarengiz pofilimler. Piallar 10 15 20 kurustur. talarda altın yapar, pırlantaların ve diğer Pazar glinü saat 4 te, 6 çlft tarafından Boks mlisabakalari da büyük muvaffakiyet kıymetli taşlann hacmini büyütmenin sımkazanan eserini kitab hanı bilirdi. linde ne§retmi§tir. Mısırlı büvücülerin esrarını hâmil olan 8 a a d e t i m S e n s i n büyük şaheser Benjamino Gigli I bu yaman adam, aynî zamanda ruh dokAyrıca : S . ATILLA revüsü Millî sazlarla oyunlar ve meşhur I toru idi. Bilhassa kadınlar üzerinde komuganniye ( S^BRIYE I O K S £ S ) Fiatlarda zam yoktur. j | lavca nüfu7 ve tesir yapacaSmı bildiâi i^^^m^^mm^^ Duhully* 10 kuruş mma^^^m^mmmmmt çin, mason locaları an'anesi hilâfına, mün Operalar ve operetler 21,05 21,20 21,35 22,05 15,30 Parıs Eyfel tulesi; Valkür. Hamburg: Çarcvıç. Bordo: Opera. Milâno: Turandot. Münih: Juliyus Patzak ve Haynrihş Reekemper, Volfgang Amadoys, Mozart'ın operalaruıdan parçalar söylüyorlar! 20,05 Berlın: Opera melodileri. Büyük konserler Londra Regional: Veber, Verdi, Debüssl, Glazunov. 24,20 Bruksel I I : Beriiyoz; LiS2t; Piyerne. 21,05 Oda muMİküeri 18,40 19,50 19,35 19,35 Strasburg: Saint Saens, Şuman. Londra Regional: Şuman'ın kuvarteti. Zaarbrükken: O Fougner; keman. Soli$tlerin konterleri Beromünster: Saksafon vc plyano konaerl. 22,05 Lüksemburg: Benjamino Gigli. 22,10 Beromünster: Lutsern şenlik haftaları başüyor; Benjamino Gigli, tegannı ediyorl Nefesli gazlar orkestran 9,35 Danzlg: Hoşa gldın havJar serlalnden parçalar. 13,05 Frankfurt: Tayyare llmanından konser. Dans musikileri 17,05 Eğlenceli konserler 17,05 21,20 Frankfurt: Ren nehri kıyılarında dansedtyonız. 23,45 Kolonya: Herkes ve herşey birlikte dansedıyoı! Hamburg: Turlu havalar. Doyçlandzerider: Dinlemesi herkesln hoşuna giden şeylerden.... ( TEŞEKKÜR ) Takıb etmekte olduğum bir işimi çok kısa bir zamanda intacını temin suretıle herkese karşı olduğu gibi bana da gösterdiği kolaylık ve nezaketten dolayı Beykoz Beledıye başkâtibi Bay Muhiddin Himmetoğluna alenen teşekkür ederim. K'reçburnunda Çeşme sokağında 5 No. da Muhsin Bavsan Sümer Sineması ( ASKERLİK tŞLERl Tamirat ve tezyinat hasebiyle iki aydanberi kapalı bulunan Sayırı ve samimî müşterilerine sürprizler hazırlamaktadır ) Cağaloğlu Çifte Saraylar Bahçesinde Bir misafir geldi Sanyer askerlik şubesinden: 1 Şubemizde kayıdlı 335 doğumlu ve bunlarla muameleye tâbi olanların muayeneleri eylul 939 tarihinden itibaren I. teşrin 939 gayesine kadar cumartesi ve pczardan maada çift günlerde sabah saat 9 dan akşam beşe kadar yapılacağmdan yukarıda yazılı olanların mezkur günlerde Yeniköyde Serıyer askerlik şube merkezine gelmeleri; gelmeyenler cezaya çarpılacaklardır. Beşiktaş askerlik şubesinden: Yedek Subay yetişecek kadar tahsil görmüş ve tam askerî ehliyetname almış lise ve muadili mekteblerden meziın veya daha yüksek mektebleri terk etmiş bulunan kısa hizmetliler 1 eylul 939 günü Yedek Subay okulunda bulunacak veçhile 29 ağustos 939 günü sevkedileeeklerdir Bu sartları haiz olanlann tavin edilen günde subeye gelmeleri ve gelmeyenler hakında kanunî muamele yapılacağı ilân olunur. Bu akşam: B e ş i k t a ş Bahçesinde p^ Fiatı 25 kuruştur

Bu sayıdan diğer sayfalar: