UUMHUKIYKT 21 Ağustos 1399 Tekirdağlı ile Bankofun güreşi çok çetin oldu Hüseyin, 64 dakikada galib geldi, fakat Bulgar pehlivanı bu karara itiraz etti Istanbul Kürek yarışını Güneş kulubü kazandı Dün yapılan mıntaka şampiyonasmda Beykoz ikinciliği, Galatasaray da üçüncülüğü aldılâr At yarışlarını alâka ile takib eden seyirciler Dünkü At Tekirdağlı Hüseyin, Bulgar pehlivanını yenmeğe uğraşırken Profesyonel pehüvanlar arasında ter reş tam bir saat dört dakika devam etmişedilen serbest güreş müsabakaları dün tir. Bulgar pehlivanı, 1 10 kilo sıkletinde, Taksim stadında beş bine yakın bir se teknik ve çevik bir güreşçidir. Serbest güyirci önünde yapılmıstır. Avrupa güreş reşin binbir hile ve hud'asını öğrenmiştir. salonlarında Mehmed Ali ismini lakına Fakat bu bilgisine ve kilo fazlalığına rağrak uzun seneler güreşler yapan Bulgar rr>en, müsabaka Hüseynin hakimiyeti alpehlivanı Todor Bankof ile Türkiye tında cereyan etmiştir. Müsabakanin ortabaşpehlivanı Tekirdağlı Hüseyinin yapa larına doğru, orta hakemi, tuş işareti vercağı müsabaka, büyük bır alâka uyandırmiş, düdüğü çalmıştır. Fakat jüri, tuş olmıştı. İki pehlivanın yenişinceye kadar madığı kararında bulunduğundan müsagüreşmeği kabui etmiş oimaları da müsabakaya devam edilmesini bildirmiş ,fakat bakaya ayrı bır hususıyet verıyordu. Hüseyin evvelâ buna yanaşcnak istememış Müsabakalara. iki küçük pehlnanm tir. Kendısıne yapılan ıhtarlar üzerine müyaptığı gösterişcen sonra Malkaralı Mustafa ile SomaL Fethinin karşılaşmasile sabakaya devam etmiş ve sonuna kadar başlandı. İki pehüvan da güzel bir müsa hâkim güreşmiştLr. bakadan sonra berabcre kaldılar. Arabacı Arab İsmaıl ile İzmirlı Yamalı Hüseyinin müsabakası on bir dakikada bıtti, İsmail mağlub oldu. Mülâyimle Rumanyalı Ahmed arasm' daki müsabaka ise hayli gUrültülü oldu ve neticede Mülâyim'n diskalifiye editmesile sona erdi. Mü'âvim, kendinden otuz kilo kadar zayıf olan Ahmedie evvelâ danışıklı döğüş yapmağa başladı. jüri heyeti, bu vaziyeti halka ilân ederek, müsabaka bu tarzda devam ettiği takdirde tatil edeceğini bildirdi. Bundan sonra Mülâyim, sert hamlelerle Ahmedi yenmeğe uğraşıyor, bunda da muvaffak olamaymca asabileşiyordu. Orta hakeminin müteaddid ihtarlannı dinîemiyen ve nihayet hakeme karşı gelen Mülâyim hakkında diskalifiye karan verildi. Bu karara da sinirlenen pehlivanın daha büyük bir hâdiseye meydan vermemesi için zabıta kuvyetıle sahadan çjkarıldı. Bundan sonra Karadağlı İskoviç ile Türkiye ikincisi Manisalı Halil karşılaştılar. I İskoviç, çok terbıyeli, nazik ve o nispette de teknık bir pehüvan olduğunu bu müsabakada ispat etti ve halkin umumî takdirini kazandı. Halil, İskoviçe nazaran daha kuvvetli olduğundan müsabaka, ekseriyetle Halilin hakimiyeti altında geçti ve 34 üncü dakikada İskoviç mağlub oldu. İskoviç, mağlubiyet kararını büyük bir terbiye ve nezaketle karşılamış ve halkı selâmladıktan sonra alkışlar arasında minderden ayrılmıştır. Tekirdağlı ile Bankof arasındaki güTodor Bankof, tekniği sayesinde çok defa Hüseynin kuvvetıne karşı gelmiş, düştüğü birçok müşkül vaziyetlerden kendisini kurtarmıştır. Diyebiliriz ki, Hüseyin,' bugüne kadar bu kâdar kuvve'tfi ve bilgili bir güreşçile müsabaka yapmamış, bu kadar çetin bir ralcible karşılaşmamıştır. Bulgar pehlivanı, dünkü müsabakada hakikaten kıymetli bir güreşçi olduğunu herkese kabui ettirmiştir. Hüseyin, 64 üncü dakikada, belki onuncu defa Bulgara ayni oyunu tatbik etmiş ve bu suretle galib gelmiştir. Fakat Todor Bankof bu mağlubiyet kararına itiraz etmiştir. Hakem kararını değiştirmeğe imkân olmadığından bu itiraz varid görülmemistir. İsta.ıbul at yarışlarının beşincisinde, dün her seferkinden fazla kalabahk vardL Halkin bu müstesna rağbetinin sebebi at yarışlarının her sefer biraz daha inkişaf etmesi, saniyen bu hafta ilk defa üçlü bahsin ihdasıdır. Üçlü bahsin, 15 lira gibi, tahminlerden daha az bir para vermesi, halkımızın yanşlarla nekadar yakmdan alâkadar olup atların kudretlerini nekadar iyi tasnif ettiklerinin en kuvvetli delilidir. Bahsi müşterekler, bizde halkin atı sevıp bu asil spora alâka göstermesıne çok yardım edıyor. Diyebiliriz ki, her pazar Velıefendıde toplanan bınlerce kışının yüzde dok:anı bahse iştirak ediyor. Haber aldığımıza göre, Yarış \e Tclah encümenının Istanbula aıd 6 hafıa=ına Vılâyet 2 hafta daha ilâve etmek tasavvurundadır. Istanbul yarışları için bu çok lüzumlu bir noktadır. Yarıs ve Islah encümeni bu ıkı haftayı kendı programına dahil ederek bundan sonra İstanbul yarışîarını her sene 8 hafta olarak tertib etEKinkü yanslann neticeleri şunlardır: Birinci koşu: Uç yaşındakı halis kan Arab erkek ve dişi taylara mahsustu. İkramiyesi 255 lira idi. Birinciye 180, ıkinciye 55, üçüncüye 20 lira idi. Sıklet 56 kilo, mesafe 1600 metre idi. Birinci: Önel (Muzaffer Batur), ikinci: Dıker (Hıkmet Tüzün) ; vakit: 2,3. Ganyan 3,25. (İki at koştu). Satış koşusu: Uç ve daha yukarı yastaki halis kan yarışları İngiliz at ve kısraklarına mhsuastu. Ikramiyesi 255 lira; birinciye 180, ikinciye 55, üçüncüye 20 lira idi. Sıklet, üç yaşındakiler 55, dört ve daha yukarı yaştakiler 60 kilo; 1939 senesi zarfında kazancları yekunu 800 lirayı dolduranlara beş kilo, 100 lira ve daha fazlasını kazananlara sekiz kilo ilâve ve satış fiatı 600 lira olanlardan dörder kilo, 400 lira olanlardan altışar kilo tenzil edılecekti. Mesafe 1400 metre idi. Birinci: Sonander (Prens Halim), ikinci: Yatağan (Kara Osman), üçüncü: Oya (Fahri Atlı) ; vakit 1,27. Atlar arasında mesafe 2 boy, uzun. Ganyan 140, plaseler 120, 160. Handikap: Dört ve daha yukarı yastaki yerli yanm kan İngiliz at ve kısraklara mahsustu. İkramiye 255 lira; birinciye 180, ikinciye 55, üçüncüye 20 lıra; mesafe 2600 metre idi. .Birinci: Ceylân (Salih Temel), ikinci: Olga (M. Çelebi), üçüncü: Mahmure (Salih Temel); vakit 2,57. Atlar arasında mesafe: Uzun, bır boy. Ganvan 265, plaseler 300, 300. Beykoz koşusu: Uc ve daha yukarı yastaki yerli halis kan İngiliz at ve kısraklarına mahsustu. İkramıyesi 470 lira; birinciye 370, ikinciye 75. üçüncdye 25 lıra ıdı. Sıklet, üç yaşındakiler 55, dört yaşındakiler 60, beş ve daha yukarı yaştakiler 62 kilo taşıyacaklardı. Mesafesi 2000 metre idi. Birinci: Romans (Prens Halim), ikinci: Kaya (Atıf Esenbel), üçüncü: Şıpka (Tevhide Çirpan); vakit 2,10. Atlar arasındaki mesafe: Uzun, 2 boy. Ganyan 120, plaseler 110, 115. Beşinci koşu: Dört ve daha yukan yastaki halis kan Arab at ve kısraklarına mahsustu. İkramiyesi 320 lıra; birinciye 245, ıkinciye 55, üçüncüve 20 lira idi. Sıklet: Dört yaşındakiler 56, beş ve daha yukarı yastakıler 58 kilo taşıyacaklardı. Mesafesi 3500 metre idi. Birinci: Bahtiyar (Şemsi Tanok), ikinci: Karakus (Hasan Mutlu), üçüncü: Aldervis (İhsan Atlı) ; vakit 4,9. Atlar ara<qndaki mesafe: Uzun, bir bas. Ganyan 340, plaseler 160, 205. Çifte bahi'ler 2 ve 3 üncü kosu 335, 4 ve 5 inci kosu 400. İkili bahis 1~0; üçlü bahis 3. 4 ve 5 inci kosu 15.00. di, o da sabahtanberi sizi arıyormuş. Afif şaşırdı ve elini üç parmağını göğsüne kuvvetle vurarak sordu: Beni mi? Evet. Sizin isminiz Afif değil mi? Afif. Fakat... Çok mühim bir şey ıçinmiş, çok... Öyle dedi kendisi, şimdi. Sizi evde bekliyor. Hangi evde? Kendi evinde mi? Evet. Hemen, çabuk, derhal gelsinler, dıyor. O kadar acele mi? Fakat ne var? Beni meraka düşürdünüz. Uzun boylu kız, bir tereddüdden sonra: Evet, dedi, ben bu sabah da duymuştum. Demin size söylemek istemedim. Belki hanım bana kızar, diye. O sarı saçlı kız değil mi? Adını söyler misiniz? Benim hep aklımdan çıkıyor. Türkân. İşte o. Dün gece kendini denize atmış. Feriha bir çığlık kopardı. Başı birdenbire dönen Afif sandalyeye kendini bırakıvermi'ti. Feriha bağırdı: Olmüş mü? Kayık yarışlarmda derece alan bir kıza birincilik forsu veriliyor Yenikapı sahillerinde yapılan İstanbul kürek şampiyonası Güneş ekipinin galibiyetile nihayetlenmiştir. İstanbul su sprolan ajanlığı tarafından hazırlanan kürek müsabakaları iki teşvik ve bir de şampiyona olarak yapılmış ve bütün müsabakalarda olduğu gibi, şampiyona da büyük bır muvaffakiyetle idare edılmıştır. Müsabakalar başlamadan evvel mıntaka lıman reislığı kontrol motörü yarışları takibe gelen kulüb motörlerinin ehliyetnamelerini almış ve bu yüzden yarışçılar arasında hayli karışıklık vukua gelmiş ve mesele güçlükle halledilmiştir. Her yarışta sahayı kontrola davet edlien resmî polıs memurlarının yarış mahallinde bulunmaması da cıvardan gelen seyırci kayıklarının yarış mahallinde müşkülât çıkarmalanna sebeb olmussa da kulüblerin sureti mhsusada kontrola çıkan idarecileri bu karışıklığı da önlemıştır. Musabakaların «h dikkate şayan tarafı Izmıtli kürekçilerin gösterdiği muvaffakiyettir. Müptedi ve kıdemsizlerde birincilik ve ikincılik elde eden İzmitli kürekçilerin göstermiş olduğu devamlı muvaffakiyet de dikkate şayan ve tebrike lâyıktır. Günün en heyecanlı yarışı kıdemli dört teklerde olmuştur. S'ra vaziyetinde Güneş, Galatasaray, Beykoz, Fenerbahçe yanyana düşmüşlerdi. Tekneler beraber hareket etti. Birkaç yüz metre sonra Güneş ileri fırladı. Bu anda Galatasaray dümencisınin vazifesi hemen biraz açıp yan yan gitmek tabiyesi olması lâzım gelırken müteaddid defalar tekneyi Güneşin kürek sularına kaptırmıştı. Anu dane bir şekilde Güneş teknesinin arkasına takılmak suretile mağlubiyetini de kabui etti. Eğer makul rotayı tutmuş olsalardı muhakkak ki netice başka türlü olurdu. Kızlar Tek: Güneş' (Nimet) 6,35, Galatasaray (Naciye). İzmit müsabaka harıci ıkinci olmuştur. İki çifte: Güneş (Nevin, Nimet, Hikmet), Fenerbahçe (Melek, Fıtnat, Nezihe), Galatasaray (Azize, Nazlı, Güzel). Galatasaray elli metre sonra küreği çıktiğından tek kürekle müsabakayı pek ufak bir farkla kavbetmistir. Jüri heyeti bu mü Bilmiyorum. Bana da hanımın apartımanınm kapıcısı söyledi. Müşteriler vardı burada, fazla soramadım. Hanımın sabahtanberi dördüncü telefonu bu. Sesi çok telâşlı. Kendisine de soramadım. Provaların hepsini yarına attı. Demek sizi arayormuş. Afif yerinden fırladı: Fakat biz Kâmile Hanımın cvini bilmiyoruz. Kolay. Taksimde. Ben size tarif ederim. Kız apartımanı tarif etti. Feriha ile Afif hemen çıktılar ve Tünelbasından bir otomobile atladılar. Afif titriyor, boğuk bir sesle: Bir felâket mi var? diyordu. Rengi o kadar sararmıştı ki Feriha korktu: Kendine gel, dedi, dur bakalım... Kurtulmuştur inşallah. Afifin bütün vücudü zangır zangır titriyordu. Feriha telâş etmeye başladı: Sen çok sarardın, dedi, bu halde oraya nası! gideceğiz? Ya fena bir şey duyarsak... Afifin disleri de birbirine vuruyor, ses çıkarıyordu. Feriha yumruklarını sıkarak: nasebetle madalya ile taltiflerine karar vermiştir. Dört tek: Galatasaray (Behiye, Naz!> Azize, Güzel) 5,2, Fenerbahçe (Fıtnat, Nezihe, Melek, Kriti, Leman). Puvanları: Güneş 10, Galatasaray 9, Fenerbahçe 6 puvan almışlardır. Müptediler Tek: Galatasaray (Satıa) 12,5 (2000) M., Güneş (Anastas). Beykoz (Mehmed)). Müsabaka harici İzmit ikinci gelmiştir. İki çifte: Beylerbeyi (Masum, Hüsameddin, Lâtif) 10,42,2, Galatasaray (Reşad, Baha, Ertuğrul), Beykoz (Sadeddin, Hüseyin, Cevdet). Müsabaka harici İzmit ikinci. Dört tek: Güneş (Ferid, Abdürrahim, Kenan, Hasan, Sabahaddin) 9,29,2, Fenerbahçe (Nedim, Necdet, Fikri, Semih, Ahmed), Galatasaray (Abdullah, Bedii, Alber, Yorgi, Hüsnü). Müsabaka harici lzmit ikinci olmuştur. Puvanlar: Galatasaray 9, Güneş 8, Beylerbeyi 5. Kıdemsizler: Tek: Galatasaray (Stıa) 11,9, 2000 metre, Beykoz (Mehmed), Güneş (Halid). İki çifte: Galatasaray (Resad, Fethi, Ertu&rul) 10,25 (2000), Güneş (Ferid, Anastas, Yorgi), Beykoz (Sadeddin, Cevdet, Nihad). İzmit müsabaka harici birinci gelmiştir. Derecesi 10,12 dakikadır. Dört tek: Günes (Ferid, Kenan, Sabahaddin, Emin, Murad), Fenerbahçe (Manuel, Hüseyin, Abdullah, Bedii, Hüsnü), İzmit müsabaka harici birinci olmuştur. Kıdemliler: Tek: Güneş (Ahelya) 10,56, (Beykoz (Mehmed), Galatasaray (Ali). İki çifte: Galatasaray (Turgud, Reha, Reşad) 10,2, Beykoz (Cihad, Mehmed, Ağani), Beylerbeyi (Masum, İbrahim, Ömer). Dört tek: Güneş (Ferid, Aheîya, Nejad, Dursun, Yaşar) 8,48, Bevkoz (Cihad, Memduh, Bürhaneddin, İb îahmi), Galatasaray (Azmi, Ali, Turgud, Alber, Fethi). Puvanlar: Güneş 10, Beykoz 9, Galatasaray 7. Ah yarabbi... dedi, ne yapsak... Bir eczaneye mi uğrasak?.. Afif de yumruklarını sıkıp açıyor, kendini toplamaya çahşıyordu: Hayır hayır... Hemen gitmeliyiz... dedi. Sonra kesik nefesler alarak, yutkunarak ilâve etti: Ne garib... Biraz evvel kendi kendıme söylüyordum. Içime doğmuş. Türkânın... böyle bir hayata girmesi... imkânsız olacağını düşünüyordum: «Benim bildiğim Türkân kendini denize atar, fakat, göre göre bu uçuruma yuvarlanmaz» diyordum. Felâket... öldü mü acaba... Beni bitirir bu... Müthiş bir darbe olur. Gece... dün gece atmış kendini denize... Gece... geceleyin, tabiî, kurtarılmak ^ timali daha az... İki elini birden başına götürdü: Ah, dedi, başım! Başım çathyor! Birdenbire müthiş bir ağrı yapıştı. Şoföre yolu Feriha tarif ediyordu. Apartımanın önünde durdular. Afif kapıcıyı aradı. İçeriye girmeden meseleyi öğrenmek istiyordu. Fakat kapıcıyı bulamayınca hızla birinci kat merdivenlerini çıktılar. lArtcası vari Gelecek hafta bitecek olan yarışlar iki hafta daha temdid edilecek Manisalı Halil ile Karadağlı İskoviç arasındaki güreş kendine, hem de Ferihaya karşı Türkânı müdafaa ihtiyacını duydu: Bilmiyoruz ki... dedi, saikleri nedir? Sen Türkândan fena bir şey ümid eder misin? Hayır! Ümid etmediğim için hayret ediyorum ya! Salondaki müşterilerin hepsi gitti. Feriha ile Afiften başka hiç kimse kalmamıştı. Feriha etrafına ve Afifin yüzüne baktı. Halinde sabırsızlık vardı. Uzun boylu kız onlara yaklaştı ve kol saatine bakarak: Zannetmem ki hanım bundan sonra gelsin... dedi. Saat dörde geliyor. İsterseniz bekleyiniz. Biz yediye, yedi buçuğa kadar açığız. Feriha Afifin yüzüne bir daha baktı: Yarın gelsek olmaz mı? dedi. Ayağa kalktılar. Bitişik odadan bir telefon zili sesi geliyordu. Terzihanenin kızı koştu. Feriha ile Afif onu beklediler. Biraz sonra kız koşa koşa geldi ve Afife sordu: İsminiz nedir? Afif. Kız tekrar telefona gitti ve biraz sonra geldi; Afife bakarak: Kâmile Hanım telefon ediyor, de UÇURUMDA Homan: 61 Salondaki müşterilerin yarıdan fazlası çıkıp gitmşiti. Afif etrafına bakıyor ve düşünüyordu: «Türkân bu terzihanenin sahibini o basılan evde tanımış. Demek buraya da gidip geliyor. Benim bildiğim Türkânın böyle şüpheli yerlerde ne işi var? Basılan terzihaneye gittiğinı de benden saklamıştı. İnsanın İclâle hak vsreceği geliyor. Türkân!.. Çok garib şey! Aleyhine nekadar delil toplansa gene onu itham edemıyorum. Aptalca bır ihtirasm tuzağma mı düşüyorum? Benim bildiğim Türkân, ölür, uçuruma yuvarlanmaz. Dara gelirse kendini denize atar. Onu yanlış mı tanıyorum? Hasta yatarken İclâlin söylediği şeylerin çoğuna inanmıyordum, Türkânın seciyesine körü körüne itimad ediyordum. Şimdi. şu terzihane, şu vaziyet, İclâlin söyledikle Yazan : Server Bedi rini biraz teyid ediyor: «O ahlâksız kadınla gene düşüp kalkmaya başlamış» diyordu. Fakat Türkâna itimadım bir türlü sarsılmıyor. Ben bu kadar saf mıyım? Onu şimdi, şu kapının önünde görsem nekadar se\ineceğim ve herşeyi nasıl unutacağım!» Feriha Afifin yüzüne bakıyordu. Ayni şeyleri düşünüyormuş gibi dedi ki: Türkânm başına o kadar felâket geldi. Akıllanmadı mı kuzum? Buralarda işi ne? Çalışıyor d " ' değil, Bir cildcide çalışıyormuş. Niçin geliyor buraya? O kadınla niçin konuşuyor? Iclâl pek fena söylüyor o kadın için. Afif içini çekti. Türkân hakkında duyduğu şüphelerin başka bırının ağzında bu kadar sarahatle tekrarlanması kalbinin ıçinde sanki bir yarayı tırnaklamıştı. Hem