ırtHURÎYET 21 Ağustos 1399 TARİHi ROMAN 6 Buhara Güneşî Yazan: ORHAN RAHMİ Hayretle ona doğru koştu ve tam göğsüne bir ok saplanmış olduğunu gördü. Oku çekti ve uc tarafına bakınca büsbütün şaşırdı: Benim oklardan; benim, benim! Tam bu sırada ormanın içinden koşarak gelen bir insanın ayak sesleri duyuldu. Başını çevirince, demindenberi aradığı genc kızı gördü. Birbirine bakıyorlardı; konuşmuyorlardı. Bir dakika her ikisi gözğöze durdular. Bu sükutu nihayet genc kız bozdu: Vuruldu mu, düştü mü? Kartah mı soruyorsunuz? Evet! Ay Bey parmağile kartahn leşîni gösterdi: îşte! Fakat onu kim düşürdü? Genc kız, manalı bir gülümseme ile ormanın içini gösterdi: Demin orada bir genc kız vardı. O vurdu... Ay Bey işi anlamıştı. Hayret dolu bakışlarında derin, samimî bir takdir parlamıştı: Fakat bu ok benim savağımdan çıkarılmış... Genc kız ayni gülüşle boynunu büktü. uzun kirpikli gözlerini yere dikti: Belki... Belki değil, evet... Fakat o kız sizden af dilerse... Ay Bey, edım adı m ona doğru yürüdü. Gülerek cevab verdi: F*;men affederim. Böyle ustaca atılacak her ok. çalınmış bile olsa, helâldır. Gene susuyorlardı. Arlık aralarında birkaç metre mesafe kalmıştı. Demin başucumda duran sizdiniz, değil mi? Genc kız, birşey hatırlamış gibi, bu suale cevab vermeden ormana daldı: Ayyy, az kalsın unuluyordum... Ya kavrulup gitmişse sonra ne yapanz? Nedir o kavrulup yanacak şey? Ne mi?.. Şey!.. Ve bu sözleri müteakıb sür'atle koşmaya başradı. Ay Bey de'aynî süf'âtle onu takib edecek oldu. Fakat kız derhal durTJU! Uzun ipekli elbisesmîn eteklerini düzelterek: f Şehir ve Memleket Haberleri ) Siyasî icmal Hayat pahalılığı Ticaret Vekâleti, Vilâyete yeni tebligatta bulundu Hükumet, hayat pahalılığı işile ehemmiyetli surette alâkadar olmağa başla mıştır. Ticaret Vekâleti, Vilâyete su tebliği göndermiştir: Hayat pahalılığı iktısadî kuruluşumuzla zuuna hükumetçe gösterilen alâkanın, Büyük Millet Meclisinde muhtelif vesilelerle yapılan beyanat dolayısile, malumunuz bulunacağı şüphesirdir. ayat pahalılığı iktısadî kuruluşumuzla alâkadar ve geniş bir nazarla mütaleası muktazi bir mesele olduğundan, bütün devlet teşkilâtı ve mahallî idareler bu hususta vazifeli bulunmaktadırlar. Devlet teşkilâtına dahil Vekâletler ve idare ler uhdelerine düşen vazifeleri yapmak hususunda nasıl gayret göstermekte iseler, mahallî idareler teşkilâtı ve bilhassa Belediyelerin de hayat pahalılığile mü cadele işinde ifa edecekleri ehemmiyetli hizmetler bulunmaktadır. Ezcümle, havayici zaruriye madde leri üzerinde Belediyelerin sıkı bir fiat kontrolunun çok hayırlı neticeler vereceği tecrübe ile sabittir. Bu maksadla yapılacak ilk iş, tetkik mevzuunu teşkil eden maddelerin istihsalinden istihlâkine kadar geçirdiği bütün safhalannı gözden geçi rerek fiatların ne suretle vücud bulduğunu tayin eylemektir. Faraza başlıca şehirlerimizde efkân umumiyeyi ve matbuatı meşgul eyliyen sebze ve meyva fiatlarında, bir tetkik yapilmak istenilse, müstahsilin fiatı, nakliye ücretleri ve fireler, kabzımalın fiatı, ve nihayet manav ve bakkalların fiatı esaslıca tetkik edildiği takdirde, pahalılık unsurlannın nerede olduğunu bulmak ve ona göre tedbir almak lâzım gelir. Bu ticaret şubesinde umumiyetle fiat yüksekliğine tesadüf edileceği muhakkak olmakla beraber, bir karar ve tedbire geçilmezden evvel, nak liyatta ve umumiyetle ticarî cihazımızda aksaklık olup olmadığını araştırmak ve tahsisen yaş meyva ve sebze fiatlarında mühim bir unsur olan ve manavlann daima mucib sebeb olarak ileri sürdükleri görülen fire ve çürüme hâdiseîerinin hakikatine vâsıl olmak da icab eder. Aybey genc kızın güzel ve ince bir sesle söylediği şarklyı zevkle dinlemeğe başladı Bu arahk ayni sesi duydu: Rüya değil, dedim ya, rüya değil! Sen yaralandın, ben de seni bekledim. Gözlerini açmadan sordu: Fakat sen kimsin? Benim kim olduğumu sonra anlarsın. Salak nerede? Karaboğa nereye gitti? Karaboğayı bilmem. Bizimle çarpışan atlılar batıya doğru uzaklaşıp gittiler Salak, uzak bir yere gitti, belki yarın akşama döner... Ay Bey, hâlâ birşey anlamıyordu. Bunlar ne demekti? Salak kendisini nasıl bırakır ve nerelere gidebilirdi? Karaboğa ve arkadaşlan batıya doğru gitmişler. îyi ama, bu kız nereden çıkıp gelmişti? Hüviyetini açıkça neden söylemiyordu? Demek ki bunlar gene rüya idi, hep rüya, hep saçma... Sağ elini uzattı, başmda duran hayalin elini aradı. O, sanıyordu ki, arayacak, arayacak, fakat kendisine bir insan bir insan eli, bir insan vücudü değmiyecekti. Fakat hiç de öyle olmamıştı. Avuclarının içine yumuşak, küçük bir el düşmüştü. O kadar yumuşaktı ki, heyecan ve hayretten, bütün vücudünün titrediğini duydu. Ne yapacağmı şaşırmış gibiydi. Belediye memurları Bir doktora açık mektub Hükumet, bir tekaüd Vazifesi insanî yardım olan bir devlet memurundan insaf ve merhamet dilenmiyorum. Fakat sönüp gitmek üzere olan bir hayatı kime ödeteyim ? Haseki hastanesinin 19/8/ 1939 nöbetçi hekimi Hilmiye: Saym doktor, Cunıartesi günü, Haseki hastanesinde nöbetçisiniz. Şehirde büyük hava taarruzu tecrübesi yapılıyor. Aksarayın mütevazi bir köşesinde, günleıdenberi (baskın, tayyare, bomba, zehirli gaz...) sözlerini işiterek bitkin bir hale gelen ihtiyar ve hasta bir kadıncağız, tehlike düdükleıi çalarken, taarruzu yapan tayyareleri de görünce heyecandan kendini kaybediyor. Kalb durmak üzeredir. Polise haber veriyorlar. Kendini bilmiyen kadm, Ahmediys karakolu tarafından Belediye doktoruna muayene ettiriliyor, derhal Hasekiye sevki için rapor tanzim olunuyor ve zavallı kadm, ölümle pençeleşirken imdadı sihhî otomobilile hastanenize getiriliyor. Saat 11 dir. Gelip hastayı lutfen görüyorsunuz. Elinizi dahi sürme den ömrünü tamamlamak üzere olan biçareyi sedyede bırakıp: (Hastanede yer yoktur!) diyerek odanıza çekiliyorsunuz. Tıbbî ihtimama muhtac olan bu zavallı kadınm haline acıyanlarla ev halkmden iki kişiyi huzurunuza kabul etmek istemiyorsunuz. Saat on beşe doğru lâkaydinize isyan edenlerden birkaçı, vazife halinde bulunacağınız için, tekrar müracaat edıyorlar. Siz, odanızda karyolanıza uzanmış, gazete okuyorsunuz. Gayet haklı olarak vazifesini yapmayan memurla karşılaştıkları için sizi vazifeye, imdad feryadına yardıma davet ediyorlar. Asabileşiyor, bağınyor, haykırıyor, rahatmızın kaçınlmış olmasına sinirleniyorsunuz. Bir hayatın sönmek üzere bulunduğunu hatırlatı yorlar: Beni alâkadar etmez, boş yer yoİc.'bakamam diyorsuriuz." ' Sedyeden indiriniz. Kapı aralığında, bir köşede,'biryeryatağınrf da ilk tedaviyi yapmız, diyorlar. Boş ve manasız taannüdünüzde devam ediyor, alâkadar makamlara bu vaziyetin şikâyet edileceği hakkındaki ihtarlara da: Vız gelir, şeklinde mukabele buyuruyorsunuz. Nihayet idarede çalışan memurlar dar biri, hastanm tehlikeli vaziyetini size açıkça söylüyor. Mes'ul olacağımzı anlıyarak, dört saatlik taannüdünüzü bırakıyor, zavalhyı içeriye aldınyor ve iş işten geçtikten sonra onu bir yer yatağına terk ediyor sunuz. Ben ve biçare hastanm bütün ailesi efradı, sizi iki gün, bir gece aradık. Santrala telefon ettik. Haddi zatmda sinirli olduğunuz ve kapıya kadar zahmet etmiyeceğiniz için korktular, çağıramadılar. Diğer bir numara verdiler. Onu da bir hayli çevirdik. Nöbetçi olduğunuz halde telefona gelmediniz. Bizi işten anlamaz hademelerle uğraştırıp durdunuz! Neden gizleniyorsunuz, ne oluyor? Belki sinirli, belki rahatsız ve belki de imkânsızlıklar içinde bulunabilirsiniz. Fakat vazifeniz, cemiyete yardım elinizi uzatmaktır. Bütün bir şehir halkımn seferber bulunduğu esnada, mensubu olduğunuz hastanenin şefkatine tevdi edilen ve imdad bekleyen bir zavalhyı kasdî, manasız ve boş taannüdünüze ve bir kaç dakikalık istirahatinize nasıl feda edebilirsiniz? Kapınızda can çekişen hasta çırpınırken karyolanıza uzanıp gazete ukuyamazsınız. Hareketiniz, evvelâ doktor olduğunuz için bir meslek suçu, her halde kalb sahibi olduğunuz için de bir insanlık cürmüdür. Günahınızı Allah ta, kanun da af fetmîyecektir. Hakkınızda Cumhuriyet müddeiumumiliğile Vekâlet ve Vilâyet makamlanmn takibata başlayacakla • rından emin bulunuyorum. Acı sözlerimi en yakınını kaybetmek üzere bulunan bir adamm ıstırablarınra ifadesi olarak telâkki etmenizi rica ederim doktor. Askerî müzakereler oskovada siyasî müzakereler yerine askerî görüşmeler devam ediyor. Siyasî müzakereleri idare eden Ingiltere Hariciye Nezareti şube müdürlerinden Strang Londraya dönmüş ve bu müzakerelerin nerede kaldığım Hariciye Nazın Lord Halifaks'a bildirmiştir. Askerî müzakerelerin siyasî görüşmelere nazaran bir iyiliği var: Daima gizli yapılır ve neticesi de mektum tutuIur. Halbuki siyasî müzakereler az çok herkesin malumu olmakta ve neticesi ve tarzı cereyanı da mutlaka bir gün, çok defa bütün tafsilâtile neşredilmektedir. Şu kadar var ki, Moskovadaki askerî görüşmeler gizli olmakla beraber mahiyetinin ahiren değişmeye yüz tuttuğu belli olmuştur. Çünkü şimdiye kadar askerî görüşmeler umumî vaziyet ve alâkadar devletlerin deniz, kara ve hava kuvvetlerinin miktarları üzerinde cereyan etmişti. Son dakikada Sovyet hükumeti umumî müzakereleri; sevkulceyşî meseîelerin ve pratik tedbirîerin tayin edilmesi maksadile müspet esaslara taalluk eden teknik tetkiklere tahvil edilmesini taleb etmiştir. îngiliz ve Fransız askerî heyetleri bu gibi müspet esasları kararlaştırmak salâhiyetini haiz olmadıklarından Londra ve Paristen yeni talimat istemişlerdir. Gelecek talimata göre müzakerelerin ehemmiyeti tebarüz edecektir. Sovyet hükumetinin askerî müzakerelerin müspet ve amelî olarak kabili istifade bir hale getirilmesini taleb eylemesine lüzum görmüş olmasına bais olan sebeblerden biri üçler ittifakımn Avrupaya münhasır kalmayıp Asyaya ve îngiliz Fransız askerî ittifakı gibi bütün dünyaya şamil olması müsavat esasma daha uygun olacağını düşünmüş olmasıdır. Mademki Sovyetler Avrupada Ingiltereye yardım edecektir. O halde Asyada dahi Japonya Rusya arasında bir harb çıktığı zaman îngiltere ve Fransanm kendisine Uzakşarkta yardım etmelerini zarurî görmüştür. îhtimal böyle bir meselenin çıkmasından dolayı îngiltere, Tokyodaki müzakerelerde evvelâ Japonyanın Çindeki askerî işgal harekâtının emniyetini ve diğer icablannı kabul edip daha sonra Tiençindeki îngiliz mıntakasmın muhasarasına sebeb olan Çinli katil maznunlarını teslime raz: olduğu ve en sonra da îngiliz mmtakalannda Japonlarm zabıta kontroluna muvafakat ettiği halde ÇanKayŞek'in pa rası meselesi üzerinde bir karara gelememiştir. Anlaşılan îngiltere hem Moskovadaki müzakerelerin alacağı şekli, herr de son derece hâd bir hal alan Danziş meselesinin neye varacağım beklemek is^ tiyor. kanun lâyihası hazırlıyor Hükumet, Belediye memurları için bir tekaüd kanun lâyihası hazırlamaktadır. Bu lâyihanın hazırlanması bütün Belediye memurları arasında büyük bir alâka uyandırmıştır. Dahiliye Vekâleti, Vilâyete §u tez kereyi göndermiştir: «Belediye memurları için bir tekaüd kanun lâyihası hazırlanmaktadır. Amele, tanzifat amelesi, hademe gibi müs tahdemin haric İtfaiye efradı dahil ol mak üzere Belediye memur ve müstahdemlerinden 1940 1949 seneleri içinde bilfiil 25 sene hizmet dolduranların unvan memuriyeti aldıkları maaş ve ücret miktarını hangi sene tekaüd olacaklannı ve yaşlanm gösterir bir cetvelle her Belediye tarafından 940 senesinde 25 seneyi ikm?' etmiş veya edecek memur ve müstahdemier için bir cetvel, 941 senesinde 25 seneyi ikmal etmiş veya edecekler için ayrı bir cetvel ve 949 senesinde 25 seneyi ikmal etmiş veya edecek memur ve müstahdemin için de diğer bir cetvelin tanzim edilmesi, Belediye büt çesinin 939 varidat yekunundan memurlara verilen maaş ve ücret yekunile mu vakkat müstahdemin ücret yekununun da bildirilmesi rica olunur.» MÜTEFERRÎK Dünkü yağmurlar Dün öğleden evvel oldukça şiddetli yağmurlar yağmıştır. Bilhassa Beyoğlu cihetinde bir sağanak halinde yağan yağ mur, seyrü sefere kısmen mâni olmuştur. Şişhane yokuşundan Bankalar caddesine doğru akan sular, tramvay rayla nnı hemen hemen tamamen kapamışür. Faaliyete geçirilen temizlik amelesi suların getirdiği çamur yığmlarını sür'atle kaldırmak suretile seyrü seferi temin edebilmişlerdir. Yağmur. yanm saat kadar 4»»vam etmiştir. Sen kimsin, söyle, sen kimsin? Diye mmldandı. Gözlerini aç da bir bak; kaç gündür burada seni bekliyorum... Şimdi hayreti büsbütün artmıştı: Kaç gündür mii? Bu nasıl olabilir? O çarpışma daha demin olmamış mıydı? Hindli pehlivanla daha biraz evvel gırtlak gırtlağa gelmemişler miydi? Zihni gene kanşmıştı. Fakat nihayet kararını vermişti. Gözlerini açtı: Gene o çehre, gene o gözler! Etrafını tetkik etti. Burası çarpıştıkları yere yakın, kuytu, rüzgâr tutmıyan bir yerdi. On metre ileride iri bir kaya vardı; arkasında da bir mağara ağzı gözüküyorBu nevi tetkikler neticesinde Beledidu. Meçhul kızın gözlerine baktı: yeler, kendi sahalarında muktazi tedbir Demek ki gerçek? leri almakla beraber, umumî mahiyeti haiz olması doîayısüe diğer devlet feş' Kjzm dudaklarında tatlı, derin bir gükilâtı tarafından yapılması lâzım geldiğilüş toplandı: Gerçek ya, gerçek ya!.. Fakat Yoook, dedi, size koşmak yasak! ni görecekleri işler bulunur ve bu hususta iyice tetkik edilmiş teklifler yaparlarsa, haydi bakahm, rahat et; çünkü ağır ya Neden? Vekâlet bunları hususî bir alâka ile karralısın. Yaralı olduğunuzu unutuyor muşılıyacaktır. Ağır yaralı mıyım? Ne dedin, sunuz? Size kosmak yasaktır, diyorum. çok mu ağır? Belediyelerimizin her halde bu mev Bu yasağı kim verdi? Gözleri sol koluna ilişti. Yeni ve ipek Genc kız, âmirane bir tavır takındı, zuu lâyık olduğu ehemmiyetle ele ala Çin kumaşlarile sanh idi. Eli başına doğ kaşlarmı çattı; elile kendisini gösterdi: cakları ve kendilerine terettüb eden va ru gitti; o da sarılı idi. Hem de derin zifeleri takdir edecekleri şüphesizdir. Bu Ben!.. derin, keskin keskin ağrıyordu. mesaiyi takib edebilmek ve icabında iş Ay Bey bir kahkaha savurdu. Hoşuna birliği yapilmak üzere, bütün Belediye Demek ben ölmedim ha? gitmişti. Kızın samimî şefkat dolu öyle bir lerden, hayat pahalılığile mücadele uğ Diye kekeledi ve sonra dudaklannın tavrı vard; ki, Ay Bey, bu vaziyete bayılrunda yapmakta oldukları ve yapacak arasından mırıldandı: mıştı. ları işler hakkmda malumat vermelerini Olmemişim, ölmemişim! Siz ha!.. Siz mi? ve badema her ayın birinci günü iltihaz Genc kız, Ay Beyin başını yavaşça Evet, ben! Duyuyor musunuz, ga olunan tedbirlerin seyri hakkında muh tuttu, gene dizlerine götürdü ve sonra parmaklarmın ucile göz kapaklarını kapadı yet ağır yürüyeceksiniz. Beni işimden a tasar ve müfid bir tertible muntazaman Ay Bey bir çocuk gibi itaat etti ve u lıkoymaymız, çünkü ikimiz de kaybede rapor gönderilmesini rica ederim.» riz. Başka yol olmadığı için, korkmayıyumaya çalıştı. ŞEHİR ÎSLERİ Biraz sonra hakikaten derin bir uyku nız, ağır ağır, benim olduğum yere gelirsiniz!.. ya dajmıştı. Beyoğlunda tramvay Ay Bey ona doğru yürüdü: Aradan nekadar geçti bilmiyordu. Yükaldırılmıyacak Fakat, birşey soracağım. Patlıyazünde tatlı, hafif bir güneş sıcakhğı ducağım; siz kimsiniz, nereden çıkıp geldiBelediyenin alacağı otübüsler, elek yar gibi oldu ve gözlerini açtı. trik ve Tramvay idarelerinden elde eBu defa kendine daha iyi gelmşiti. Ba niz? şı yumuşak bir paketin üstünde idi. Dedi ve bileğinden tutmak îstedi. Fa dilecek varidatla mubayaa olunacaktır. Bir komis3'on, satm almacak otübüs Garib! kat kız, genc, çevik bir ceylân gibi iri lerin benzinle mi, yoksa mazutla mı müDiye mırıldandı. Genc kız, o meçhul gözlerini süzerek sıyrıldı, fırladı ve kaçtı. teharrik olması lâzım geleceğini tetkik kız ortada yoktu. Nereye gitmiş olabiAy Bey de ağır ağır ilerledi. etmiş bunlann mazutla müteharrik ollirdi? Acaba bütün gördüğü şeyler, ilk Ormanda temiz, ince bir rüzgâr es masını tasvib eylemiştir., tahmin ettiği gibi rüya mıydı?.. mekte idi. Ağacların tepelerinde kuşlar Beyoğlu cihetinde tramvaylarm kaldıYavaş yavaş doğruldu, etrafını dinle kanad çırpıyordu. Güneş görünmez ol rılarak bu tarafta yalnız otübüs işletildi. mesi mevzuubahs oluyordu. Komisyon. muştu. Yok... Yok! Kimseler yok! bu şekildeki tatbikatm bir fayda temin Akşam basıyor, ben hâlâ vaziyeti Kuvvetini, dayanıklığını biraz daha aretmiyereğine karar vermiştir. anlıyamadım. Tannnın dağlarında, tanıtırdı ve ayağa kalktı. Usküdar tramvayı ve Halic madığım bir kızla yapayalnız kaldım. Ne güzel bir gündü! Diye mırıldandı. işletmelerinin vaziyeti Cüneş, bu geçidin batıya açılan ağzınBeş dakika yürüdü. Ağaclann seyrekDahiliye Vekili Faik Öztrakın şehri da duruyordu. Demek ki artık akşam oluleştiği bir noktada durdu, etrafına bakın mizde Vilâyet ve Belediye işlerinin tetyordu. Arkada orman içinde çağlayan sukiki ile meşgul olduğunu yazmı *MÎ. ların sesi geliyordu. Kuslar, yaban kuşları dı. Bu aralık derinden bir ses, bir kız sesi Vekil, refakatinde bulunan Vekâlet ötüşüyordu. İri bir kartal, partal kanadla duyar gibi oldu. Tatlı bir ürperme, ruhunu Mahallî idareler umum müdürü Rük rını sallaya sallaya bu geçidin üstünde do gıcıkladı. Genc kız bir şarkı söylüyordu. neddine Üsküdar tramvay idraesile HaBu güzel, ince sesi, tatlı bir masal zevlaşıyordu. iic işletmesinin vaziyetini tetkik ettirYavaş yavaş yürüdü; dizlerî titriyordu. kile dinlemeye başladı. Şarkı, Çin dilile mektedir. söyleniyordu. Ay Bey vaktile çince öğBirdenbire durdu: Üsküdar tramvay idaresi şimdiki hal Açım!.. Midemde bir boşluk var. renmişti. Babası, Tukyolarm Çine bir hü de ziyan etmemektedir. Fakat, idare Sanki günlerce yemek yememişim de ba cumunda on tane tutsak (esir) getirmiş 50,000 lirayı mütecaviz olan borcunu öi. Bunlardan ikisi (oğluna Çin dilile o deyecek vaziyette değildir. İdare, ayni yılmak üzereyim. kuyup yazma öğretebildiği takdirde) ser zamanda bu gibi müesseselerin ayırmak Diye söylendi. Epeyce yürüdüğü halmecburiyetinde bulunduklan ihtiyat de kimseyi görmedi, ses de işitmedi. Şimdi best bırakılacaklardı. Babası öyle söz vermiş, nitekim dediğini yapmıştı. Çinli kçeyi de ayıramamaktadır. kendi kendine düşünüyordu: Vekâlet, şu vaziyetleri tetkik ettirdik Aklımı mı bozdum yoksa? Salak erden biri, Çin Hakanının yakınlarındandi ve onu Çinde «âlim» diye tanımışlardı. ten sonra bu müesseselere yeni bir veçbeni bu Tannnın yabanlarında yaralı ve Bir buçuk sene, Aybeyin çince öğren he verecpktir. yapayalnız bırakır da gider mi? Bana gömesine yetmiş, artmıştı. Hatta bir aralık, rünen o kız ne oldu? Nereye gitti? Eli bıçaklı çocuk bu âlim, Aybeye Çinlilerin dinini bile aşıBir aralık gökten yere doğru gittikçe Diküitaşta Emirhan sokağında oturan vaklasan bir ses, bir gürültü duyarak ba amak istemişti; ona bazı ilâhiler öğret 16 yaşmda Ali ile ayni sokakta oturan sını kaldırdı. îri bir kuş, daha doğrusu de misti. Fakat babası bunu sezmiş ve âlimi 30 yaşjnds Sabri arasında kavga çıkmış, tırnasa haslamıştı. m'r.ki kartal, on adım öteye sırtüstü düsi, Sabrinin kalçasma ve beline bıçak saplamıştır. ' mü§, uzaup kalmıştı, , İArkast var) Bir duvar çöktü Sağanakta Kabataşta inhisarlar idaresi levazım müdürlüğü binasmın karşı tarafına rast gelen duvarlardan biri çökmüş, cadde taşve toprak yığınile kısmen kapanmıştır. Bu suretle münakalât bir tnüddet anzayauğraönş, bir müdde sonra engel kaldırılarak. yol açılmıştır. Lâhey elçimiz Lâhey elçimiz Cevad Hüsnü, dün sa bahki semplon elcspresile şehrimize gelmiştir. Cevad Hüsnü, İstanbulda bir iki g'jn kaldıktan sonra Ankaraya gidecek ve bir haftaya kadar tekrar Lâheye ddnecektir. Sovyetleri pratik sevkulceyşî meseleleTrakya manevralarında bulunan eski rin hallini taleb etmeye sevkeden diğeı Millî Müdafaa Vekili Kâzım Özalp, dün bir sebeb de îngiltere ile Rusya arasm sabahki konvansiyonelle İstanbula gel daki Sund boğazlanndan ve Baltık denimiştir. zinden geçen en kısa muvasala yolunun Dahiliye Vekili Yalovaya emniyeti bulunuyor. Çünkü bir köşesindç Sovyet sahili bulunan Baltık denizini garb gidecek sahilinde Büyük Britanya adasının bulunŞehrimizde te+kıkler yapan Dahiliye duğu şimal denizinebağlıyan boğazlar çok Vekili Faik Öztrak bir iki güne kadar sığ olup seyrisefaine müsaid yolu bile anYalovaya gıderek bir müddet istirahat cak yedi metre derinliğindedir. Almanya edecektir. büyük harb gemilerini emniyetle bir deTahsin Uzer geliyor nizden ötekine geçirebilmek için malum Üçüncü Umum Müfettiş Tahsin Uzer Kiel kanalım yaptırmıştır. Bundan on bugün Karadeniz postasile Trabzondan yedi sene evvel Danimarka, İsveç ve Norşehrimize gelecektir. veç devletleri bu seyrisefain yolunu derinleştirmek ve genişletmek istemişlerdi. O taGazocağını sokağa attığı iyi, rihte Sovyet devleti itiraz etmediğinden bı fakat... iş geri kalmıştı. Şrnıdi j s e b u yolun emniKüçükpazarda Yenihayat sokağında veti Moskovadaki müzakerelerin en müAlinin apartımanında oturan Huriye, him mevzuunu teşkil ediyor. İngiliz askeyemek pişiriken gazocağı parlamış, ka rî heyetine meşhur bir amiralın riyaset etdm ocağı derhal sokağa fırlatmıştır. mesi de herşevden ziyade bahrî sevkulYangın, bu suretle başlangıcmda sön dürülmüştür. Lâkin Huriye telâşla ceys i«l"'« ehemmiyet verildiğini gös<yangm var» diye bağırınca konu kom termektedir. şu itfaiyeye telefon ettiğinden, hâdise Muharrem Feyzi TOGATt yerine itfaiye gelmiş ve ortada bir şey kalmadığmı görüp dönmüştür. Kâzım özalp Başından taşla... General Avninin cenazesi kaldırıldı Lâtif Erenel ECNEBİ MEHAFÎLDE Macar askerî ataşesi Macaristanm yeni askerî ataşesi Yarbay Aday, dün sabahki semplon ekspresile şehrimize gelmiştir. Ataşe, Edirnede yapılacak olan büyük geçid resminde bulunduktan sonra Ankaraya gıdecektir Gülhane hastanesinde vefat eden Dr. Fenerde İncebel sokağında oturan Şükrü, bir kavga esnasında, Hüseyin is Tümgeneral Avni Sanalın cenazesi dün rninde birini başmdan taşla yaralamış merasimle hastaneden kaldmlmış ve na tır. mazı Beyazıd camiinde kılmdıktan sonra Edirnekapı şehidliğine defnedilmiştir. Fabrikada bir kaza Merhumun cenazesinde tanmmış dokDefterdarda Feshane fabrikası fia torlar, yüksek rütbeli zabitan, tabib ve tör kısmı işçilerinden Ahmed oğlu Mes eczacı stajiyerleri, dostlan ve kalabahk tan, sağ elini makineye kaptırmıştır. Yaralı, hastaneye yatınlmış, tahkikatla bir halk kütlesi hazır bulunmuştur. Kıymetli ilim adamımn ailesine beyahâdisenin kaza mahiyetinde olduğu annı taziyet ederiz. laşılmıştır. Bir kavga Yeniköyde cami sokağında Nuri Karagözoğlu ile ayni semtte oturan Anastas ve Yorgi, üzüm alırken kavgaya tutuşmuşlar, Nuri, Anastasa kafa ile vurmuş, Anastasm dudağı kanamıştır. Nuri, Yorgiyi de iterek yere düşürmüş, Yorginin de sol kaşınm üstü çizilmiştir. Cumhuri NOshası 5 kurustur r Aboneşeraiti| T ü .icini v e ^ yet I a r!e Senelik Altı avlU Üc avlık Biı aylık 1400 750 400 150 Kr. 2700 Kr. • 1450 > > 800 > • Yoktur îicin .