CUMHURIYET Haziran 1939 D UYDUNUZMU Reklâm ve zekâ Kalabalık gün lerde, caddeler. göz lerimizi kâfi derecede mesgul edecek manzaralarla dolu. Fakat pazar gün leri, dükkân tabelâları okumak, tenha caddelerde meşgul olacak mevzu bulamıyan gözlerimizin baş eğlen cesi. Tavsiye ede rim, pek zevkli şey. Şimdı hatınma birdenbire gelme diği için İstanbuldaki garib tabelâlardan bahsedemiyeceğim. Size, Parisli bir meslektaşın gözüne çarpan birkaç nümuneden bahsedeyim. Bir manav dükkânının önünden ge çerken, bir çilek işportasının üstünde şöyle bir ilân görmüş: Ağacdan bugün kopanlmış halis çilek Kilosu 5 frank Bir buzcu da. dükkânma şöyle bir levha asmış: Taze ve suğuk buz Kilosu 75 santim Bir de şu tabelâ var: Tamır edilmiş yeni arabalar satılır Ağacdan kopmuş çilek, taze ve soğuk buz, tamir edilmiş yeni araba... Reklâm olsun diye zekâya bile bile çelme atıl mış diyeceğim geliyor. Guatemala da hayat )rada sıcak membalar önünde herkesin birbi 9 rini yıkaması, tabiî bir nezaket icabıdır Bursada yapılan atletizm maçı Federasyonun, tertib ettiği maçlarla alâkadar olması lâzımdır Atletizm federasyonunun şehirler arasında tertib ettiği müsabakalardan Bursa grupuna dahil mıntaka müsabakaları dört şehır arasında yapılmıştır. Bursa, Balıkesir, İzmit, Edirne atletleri arasında yapılan müsabakalar, Bursadaki yeni stadyomda icra edilmiştir. Mmtakalar arasında bazı karışıkhklara sebebiyet veren bu müsabakalarda federasyon mümessillerinin noksanlığı hissedümiştir. Şehirler arasında yapılacak musabakaların atletizm federasyonunun kontrolu altında yapılması, bu kabil karışıklıklan önliyecek iyi bir tedbir olacaktır. Atletizmi yaymak için en güzel ted bir olan bu nevi müsabakaları organize ve o nisbette muntazam bir surette kontrol etmek, atletizm kadromuzun yeni uzuvlarla takviyesi demektir. Muhtelif şehirler arasında yapılacak müsabaka programının idaresini yerinde takib etmemek, bu faydalı hareketi yanm bırakmaktan başka bir şey değıldir. Muayyen bir tarihte yapılan bu nevi müsabakalara ileri gelen atletlerden bir grupu yollamak suretile elde edilecek fayda, elbette daha büyüktür. Müsabakaları idare etmek, yapılan hataları yerinde tashih etmek gibi hareketlerden gelecek büyük faydaları esaslı bir fırsat addetmek, müsabakalar için toplanan bu atletlere teknik konferanslar vermek, bizi neticeye daha çabuk ulaştırmış olacaktır. Dört şehir arasında yapılan bu müsabakalarda şu dereceler alınmıştır: 100 Bursa 11.8 200 Bursa 24.3 400 Kemal (İzmit) 55,8 800 Receb (İzmit) 2.07 1500 Receb (İzmit) 4.22 5000 İbrahım (İzmit) 17,10 110 mania Kadri (Bursa) 18 Yüksek atlama Ramazan » 1,68 Uzun atlama Bursa 6,28 3 adım Sabahaddin İzmit 12,51 Gülle atma Niyazi (Erine) 11 Disk Niyazi (Edirne) 34 Cirid Şevket (Balıkesir) 43 4x100 İzmit takımı 47 Balkan bayrağı İzmit takımı 3.39 İki gün devam eden müsabakalar neticesinde îzmit takımı 91 puvanla birinci, Bursa takımı 78 puvanla ikinci ol muştur. 9 Yerliler, sıcak / sularda yiyecek pişirmekle kal mazlar, çamaşırlarını kızgın kayalar zerinde UtUlerler Orta Amerikanın kara kısmındaki yedi müstakil küçük hükumetten biri olan ve kahve ihracatında Brezilya'dan sonra anılan Guatemala; bir seyran yerinin hususiyetile de meşhurdur. Orada Mo mestenangos yakınında kükürt membalarının fıkır fıkır kaynadığı yer, Guatemala ahalisinin seyran yeridir. Muayyen günlerde oraya giden ahali yan çıplak olduğu gibi anadan doğma çıplak olarak da, bir yandan sıcak suya girer çıkanrlar, bir yandan da bu sudan yiyecek, içecek şeyler pışırmek suretile faydalanırlar. Yu murta pişirenler, kahve pişirenler, bu işlerini çarçabuk görürler. Guatemala arazisinin geniş bir kısmı volkanik arazidir. Hem sönmüş, hem de faal yanardağlar vardır, Guatemala manzarasında bunla rın ağızları göze çarpar. Memleketin muhtelif kısımlarında lâv akıntıları ve sıcak membaların fışkırdığı görülür. Lâkin ahalinin banyo ettiği yer, Momestenangos yakınındakidır; bir nehir yatağının yanısıra bulunan sıcak su birikintilerinden hasıl olma gölcükler, oranın insan elile şekillenmenıiş kaplıcalandır. Gölcükler, arazinin yanlarda yüksek dağlık olma sına göre hayli derin bir uçurum altında, bir vadidedir. Kaynar suya kadın erkek, genc ihtiyar, çoluk çocuk hep bir arada girilir ve görünüş, garbdaki çıplaklar cemiyeti mensublarının kendilerine aid sa hada görünüşlerini andırır. Orada her kesin birbirini yıkaması âdettir, ayrıca bu maksadla tutulmuş kimseler yoktur. Guatemala'da herkesin birbirinin yıkanma sına yardım etmesi, gayet tabiidir, bir nezaket icabıdır. Kadın erkek, genc ihtiyar birbirlerini kırmızı derili Hindliler usu lünce keseliyenler, çoluk çocuğu elbirliğile ve bağırta çağırta suya sokup çıkartırlar, onların da derüerinin kendüerininki gibi istakoz kırmızısı haline gelmesini isterler. Guatemala yerlileri, yerden fışkıran kaynar suda yıkanmakla ve yiyecek, içecek şeyler pişirmekle kalmazlar; kendileri yıkandıktan ve yiyip içtikten sonra, sıra çamaşır yıkamağa gelir. Yıkadıkları çatnaşırları kayahklar üzerine sererler, kızgın güneşte kuruturlar. Sonra da kaya parçalarma bastıra bastıra buruşukları giderirler, kuruyan çamaşırları elle, ayakla ütülerler. Alaca bulaca örtüler, mendiller ve saire, çamaşırlar, ütülenince sepetlere istif edılerek omuzda ve başta evlere götürülür. Arkalarından çıkarıp v.kadıkları, kuruttukları, ütüledikleri elbiseleri, fistanları oracıkta tekrar giyerler; Guatemala'da yan veya anadan doğma çıplak olmak üzere açıkta yıkanmak ayıb değilse de, giyinmeden sokakta dolaşacak kadar ileriye de gidilmez. Dehşetli sıcağa rağmen az, çok giyimli dolaşmak gözetıhr. Ve Momestenangos yakınındaki bu fıkır fıkır kaynar sulu seyran yerine giden Guatemala'lılar, yıkanmak, yumurta, kahve ve saire pişirmek, camasır yıkamak suretile o yerden bol bol istifade ettikleri, üstelik sabahtan akşama kadar eğiendıklerı halde, oradaki bu faydalanmalarından dolayı hiç para harcamamış olarak evlerine dönerler. Çünkü o yer, hiç bir tarifeye tâbi olmamak üzere herkese açıktır. Bir çift Karasinek Bir Ayda 1,500,000 olur. Malarya, trahotn, sıtma, çiçek, dîzanteri, kara humma, veretn, şarbon, kolera gibi bir çok salğın hastalıkları taşıyan sinek, tahta kurusu, pire, güve ve bütün haşaratı Pişman olmıış Londrada, <târiki dünya nine» diye lâkab takılan Ma dam Sarah, tam otuz senedir evinden dışan adım atma mış. Yaşı şimdi 55 i bulan bu kadınca ğız, birkaç gün ev vel nasılsa, bütün cesaretini toplayıp sokağa çıkacak ol muş. Vay efendim, sen misin çıkan? Ma hallenin ne kadar haşarisi, Londranın nekadar gazetecisi varsa, peşme takıl mış ve «Târiki dünya nine» yi, çıktığına çıkacağına pişman etmişler. Hoş, zaten o da sokağa çıktığmdan dolayı pek memrıun kalmamış. Bakm gazetecilere ne demiş: Kadmların şapkaları çok acayib. Bi nalar. sardalya balığı gibi birbirme yapışmış. Otobüsler hem çirkin, hem piş. Yeraltı simendiferleri pek gayriinsanî... Eğer biitün Londra böyle ise, yerinde dursun. Ben evimde otururum daha iyi. «Târıki dünya nine» acaba haklı mı? olabilir Belki de bugünün insanları, derya içinde olup deryayı bilmiyen mâhiler gibi. ne kadın şapkalarının acaıbliğmi, ne de bınalann sıkışıklığım gö rüvorlar FAYDA ile imha ediniz. FAYDA bütün haşaratı öldürücü mayilerin en iyisi ve müessiridir. Kat'iyyen leke yapmaz. Kokusu lâtif ve sıhhidir. Adi gazı boya ile karıştırarak ve süslü Avrupa ve Amerika etiketi ve markası koyarak FAYDA yerine satmak istiyenler vardır. Sakınımz. Deposu : Hasan deposu : Sirkeci Liman han altında Gümrük 1 Muhafaza Genel Istanbul Satınalma Komutanhğı Komisyonundan: Satm ahnacnk 16 ton birinci benzin ve 10 ton motorinin 10/7/939 pazartesi günü saat 11 d e açık eksiltmesi yapılacaktır. < 2 Tasınlanmıç tutarı (4990 ) lira ve ilk teminatı ( 375) liradır. Evsaf ye şartnamesi Komisyondadır. Görülebilir. 3 İsteklilerin kanunî vesikaları ve ilk teminat makbuzlarile birlikte Galata eski Ithalât Gümrü&ündeki Komisvona gelmeleri. (4545 ) VENÜS kadar güzel olmak isterseniz... Meşhur Alman güzellik miitehassısı Profesör Doktor E. WINTER tar&fından formülü yapılan ve dünyada mevcud müstahzaraün en mükemmeli olan VENÜS güzellik müstahzaratını kullanınız 1 Balkan uzun atlama rekoru Yunan şampiyonlanndan uzun atlayıParis 27 (a.a.) Almanya ile ttalyacı Lambraki 7,37 metre atlamak suretile nın hazırlığa başladıklan büyük askerî Balkan uzun atlama rekorunu kırmıştır. manevralar münasebetile Figaro gaze Amerikada yeni atletizm tesi diyor ki: dereceleri <Sonbahardan evvel kiyasetimiz yeni Nevyorkta yapılan Amerika Univer bir imtihana tâbi tutulacağa benziyor. siteleri arasındaki atletizm müsabakala Eski Fransız köylüsünün dediğini biz de rında fevkalâde dereceler elde edilmiştir. mütemadıyen tekrar edelım: «Ne zaman Şayanı dikkat olan bu dereceler şunlar çok konuşmuş veya icabmdan fazla dinlemiş isem. aldatılmışımdır.î İmkânı evdır: velden hesab edelim. Ne istenildiğini 100 yarda 9.8 Jeffrey. düşünelim ve azimle hareket edelim.> 220 yarda 21.1 Jeffrey. 440 yarda 47.5 Miller. Bulgar Başvekili Berline 880 y a r d a 1.51.3 Woodruff. gidiyor Bir mil 4.13.6 Zamperini. Beriin 27 (a.a.) Berlindeki salâhi120 yarda mânia 14.2 Welcott. yettar Bulgar mahfilleri Başvekil Köse Uzun atlama 7.52 Atchinson. İvanof'un, Alman hükumetinin daveti Sırıkla atlama 4.42 Ganslen. üzerme. üç günlük resmî bir ziyaret için Gülle atma 17.05 Hachney. Berline geleceğini teyid etmektedirler. Disk 4.99 Zagar. Alman ttalyan askerî manevraları Junusta yeni müdafaa tertibatı Viyana genclik olimpiyadı Viyana 26 (a.a.) Italya, Japonya, cenubî Afrika, Yunanistan, Arnavudluk, Finlândiya, Macaristan ve Almanyadan gelecek 1000 kadar gencin iştirakile 20 den 27 ağustosa kadar Viyana stadyo munda bir «genclik olimpiyadı» tertib edilecektir. Tunus 27 (a a.) Umumî vali La bonne'un riyasetinde toplanan Tunus yüksek meclisi, Tunusta müdfaaa tertibatı vücude getirilmesi için mahallî sembolik bir yardım olmak üzere 50 milyon franklık istikraz tahvılleri çıkarılmasma Bundan maada ayni hafta zarfında 18 karar vermiştir. memleketin genclik teşekküllerine mensub 40,000 kişi Viyanava gelecektir. Veni/s % Güzellik î; mu/tahzara+ı Umumî deposu: NUREDDİN EVLİYAZADE, Ecza, alât ve ıtriyat deposu Istanbul Aydında yapılan atletizm müsabakaları Feneryılmaz kulübünün yeni idare heyeti Feneryılmaz kulübünün yıllık kongresinde aşağıda isimleri yazılı zatlar yeni idare heyetine seçilmişlerdir. Başkan: Cavid Aktel, Asbaşkan: Hasan Güner, Başkaptan: Cemal Akçin, Sekreter: Mehmed Özsos, Muhasib: Kemal Erdem, Yurd Müdürü: Bay Kiryako Dimitriyadis, Elçi: Halid Özbaykal. azalıklara: Aziz, Fahri, Abdurrahman, İlvas. bu caket? Türkân kollanna ve caketin eteğine bakıyordu. Türkân caddeye çıkınca hemen karşı kaldırıma geçti ve Osmanh Bankasınm önündeki saate baktı. Afifin bahçeye gelmesine daha çok vakit vardı. Hava güzel olduğu için tünele, oradan da Taksime kadar yürümeye karar verdi. İçinde aynası olan vitrinlerin önünde durarak ve eşyayı seyreder gibi yaparken, üstündeki yeni cekete bakarak tünele kadar gitti, döndü, kaldırımı değiştirerek, dükkânların önünde dura dura yürüdü. Bu ceket ona çok yaraşıyordu. Yeni kumaşm üstünde başı daha renkli ve taze görünüyordu. Afife böyle görüneceğini düşündükçe içine dolan sevince bazı tereddüdler ve korkular da karışh. Ona ne söyliyecekti? Terzideki macerasmı anlatmak istemiyordu. Hayır! Kahve falına baktırmak için gittiği yerden iş istemeye mecbur olduğunu itiraf etmeye cesareti yoktu. Fakat îclâl, ertesi gün mektebde ceketi görünce ne diyecekti? Allahtan konuşmuyorlardı. Bugün birbirlerine selâm bile vermediler. Dargınlık bir müddet sürerse, Türkân yeni ceketi hakkında ona izahat vermek mecburiyetinden kurtulacaktı. Ferihaya bir yalan söylemek daha kolaydı. Bergama Belediyesinden: 1 Eergama içme suyu tesisatı için « 250 » aded 13/15 mm. lik ve on aded 20 mm.lik su saati fennî ve hususî şartnamelerine tevfikan satm alınacağından açık eksiltmiye konmuştur. 2 Saatlerin muhammen bedeli « 3720» lira, muvakkat teminat miktan « 279 » liradır. 3 Şartnameler Belediye Fen dairesinden bedelsiz olarak verilir. 4 İhale 12 temmuz 1939 çarşmaba günü saat 15 te Belediye dairesinde yapılacaktır. Taliblerin 2490 sayılı kanunun 2, 3 üncü maddelerinde yazılı vesikaları hamilen mezkur gün ve saatte Belediye Encümenine müracaatleri ilân olunur. ( 4429 ) Fakat yolda herkes Türkânın ceketine değil, eskisi gibi hep saçlarına ve gözlerine bakıyordu. Genc kız için bu ceket, saçlanndan ve gözlerinden çok daha güzeldi. Vitrinlerin içindeki aynalann öAÜnde dururken hep onun koyu yeşil kumaşına, sade ve bir bebek yüzü gibi gülümsiyen düğmelerine bakıyordu. «Ah, dedi, esvab insanı nekadar değiştiriyor. Bu ceketin içinde başka bir Türkân var.» Fakat etekliği ve iskarpinleri çok eskiydi. Afifle buluştuğu günlerin sabahı yıkadığı ve şimdiye kadar belki yüz defa tamir görmüş, bir tek ipek çorabı da parıltısını, düzgünlüğünü kaybetmişti. Nekadar gerilse biraz buruşuk, tirfilli ve pörsük duruyordu. Fakat bacaklan üstündeki çorabı unutturacak kadar güzeldi ve erkeklerin gözleri onlara da çok takılıyordu. Bahçeye geldiği zaman, Afif orada idi. Türkânı biraz neş'esiz karşıladı. Fakat cekete bir göz atarak: Ooo... Güle güle giy, çok yaraşmış! demekten kendini alamamıştı. Her buluştukları zaman aralanna giren resmiyet anında susarlardı. Afif sordu: îclâli gördün mü? Sen gördün mü? Hayır. O andanberi görmedim. Türkân omuzlarını hafifçe kaldınp iadirerek: Ben gördüm, tabîî... dedi, fakat selâmlaşmadık. Beni görünce başını çevirdi. Ferihaya anlattın mı? Anlattım. Ne diyor? İclâli çok ayıbladı. O da bizim gibi düşünüyor. «Kıskanıyor!» diyor. Türkân bunu söylerken gülümsedi ve önüne bakarak ilâve etti: Bir de ne diyor, biliyor musun? Ama şaka değil, ciddî söylüyor: «Yavrum, diyor, sende bu saçlar, bu gözler var mı? Ölünciye kadar kadmların elinden de, dilinden de kurtulamazsın.» Afif de gülerek tasdik etti: Doğru. Fakat neden onun halinde, sesinde kederli bir eziklik vardı? Türkân sordu: Sen ne yaptın? Afifin gözleri masanın üstünde durart bir pakete gittikten sonra Türkânın yüzüne utancla çevrildi: Hiç. Sonra, zahmetle ilâve etti: [Arkası var] Beden Terbiyesi Genel direktörlüğü tarafmdan Aydm, Muğla, Denizli ve İsparta bölgeleri arasında tertib edilen atletizm müsabakaları Aydında yapıldı. 800 ve 1500 metrelik koşuları Muğla ve diğer bütün müsabakaları Aydın kazandı. Bu müsabakalarda Aydın 109, Muğla 74 puvan aldı. Denizli ile İsparta müsabakalara iştirak etmedi. Türkân, mahiyetini tayin edemediği endişelerle bulanmış, donuk bir sevinc duydu. Teşekkür ederim, dedi, yarın geleyim mi? Ben mektebe gidiyorum, her gün saat beşten sonra gelsem olur mu? Kaça kadar çalışmalıyım? Üç saat yeter mi? Evde de çahşsam olur mu? Ben dikiş de çok iyi dikerim. Peki kuzum, gel yarin, istersen b'bür gün gel, olur, bakalim, konuşuruz daha. İş var, yok belli olmaz. Ama buluruz bir çare, sen gel ne vakit istersen... Türkânı merdivenbaşına kadar teşyi etti ve ayrılırken sırtını okşadı. Genc kız sokağa çıktığı zaman bu ziyaretten çok şaşırmış bir halde idi. Kadının delidolu, birbirini tutmıyan sözlerine hiçbir mana verememişti. Bu mahluk derlitoplu hiç birşey söylemiyordu. Geçen defa falda da öyle. Şimdi onun bu sözlerine ne mana vermeli? Var diyor, yok diyor, olur diyor, belli olmaz diyor. «Buluruz bir çare...» ne demek? Sonra, meselâ Türkâna broderi bilip bilmediğini sordu da cevabını almak istemedi. O ne biçim soruştu? Sonra o Kâmıle bahsi ne idi? Ne idi oda hikâyesi, ıomatizmalar birşeyler?.. Bu kadın ağzına geleni söyliyen bir zevzek miydi? Peki ya trÇÜRUMDA Roman: 12 Tiirkân, ismini tekrarlad: ve arkasından gene maksadını anlatmak için söze başlamak istiyordu. Kadın birdenbire oda kapısına koştu ve bağırarak içeriki odaya rumca birşeyler söyledi. Türkâna doğru gelirken, genc kız ona meram anlatmak azmile iki adım attı: Madam, dedi, ben çalışmak istiyorum. Var mı sizde evde yapılacak iş? Kadın masaya doğru gıtti ve Türkâna arkasını dönerek cevab vsrdı: Kolay kuzum... Belli olmaz iş... Bazan çok, bazan az. Istemez ben şimdi senden £ara. Biliyorum, madam, ama bana şimdı ış lâzım. Kalyopi elınde bir kumaş parçasıle Türkâna yaklaştı, kumaşı Türkânın kolu üstüne koydu ve çekti, sonra kapıya doğru gitti, kollarını kavuşturarak durdu. Yazan : Server Bedi Türkâna bakıyor ve bir kelime sb'ylemiyordu. Genc kız gitmek lâzım geldiğini anladı. Fakat çok müphem, rahatsız edici birçok hisler içinde idi: Ne yapacak? Bu caketi kabul etmeli mi? Onu ödemek için ne vakit çalışacak, ne alacak? Bu parayı giyime değil eve harcamak lâzım gelmiyor muydu? Bu kararsızlık Türkânı odanın ortasında mıhladı. Kadın hâlâ kımıldamıyor ve sesini çıkarmıyordu. Tiirkân kanapeye dönerek kendi caketini aldı ve terziye doğru yürüyerek dedi ki: Ben gene bunu giyeyim, çünkü bu yeni caketi ödemek için alacağım para bana lâzım... Anhyorsunuz değil mi? Kadın hiç kımıldamadan cevab verdi: Peki kuzum, ben para da verir sana... Sen çalişacak burada.