CUMHURÎYET 22 Mayıs 1939 NOTLARI Yeni müdirenin ilk teftişini hahrlamamanm, hele benim için, imkânı yoktur. Bu hatırlı ziyaretçinin, «Madam» a mahsus bir iskemleyi hâmilen peşi sira gelen yardımcı öğretmen Püset'le birlikte smıftan içeri girmesile beraber, tarih öğretmeni Matmazel Murye'nin, heyecandan ayaklan dolaşarak kürsüsünden aşağı inişi hâlâ gözümün önündedir. Yeni müdireye, . öğretmenler de, talebe de, hep «Madam» derdik. Biz, aramızda bu işi konuşmuş, «kendisine Madam dedirtmesi, ihtiyar kız kalmasını teselli için» hükmünü vermiştik. «Biz» dedığim, ikinci sınıfm, kendimizden başka herşeyden şüphelendiğimiz o mes'ud çağmda, yirmi talebesi idik. En büyüğümüz on yedisinde kadar vardı; en küçüğümüz on beşinde idi. Müdire içeri girdikten sonra, Matmazel Murye, tabiatile smıfın en çalıskanlarını, hiçbir şaşırtmacadan yılmıyanlarını derse kaldırmağa başlamıştı. Fakat, bir smıfın içinde, Balkan harblerinin karmakarışık sebeblerini usturuplu şekilde izah edecek kaç talebe bulunabilir? Sıram gelıııce ben de kalktım, lâkin verdiğim cevablar birşeye benzemedi. Tekrar yerime oturduğum zaman, ne de olsa derin bir nefes almıştım. Hiç değilse, dersin sonuna kadar rahattım. *** Nasıl olmuştu da o beyaz kâğıd tabakas! defterimden dışan çıkmıştı ve Lüsyen Veber, sanki hesablamış gibi, ne diye tam o gün yerini değiştirip benim önüme gelmiş ve geniş sırtını bana siper etmişti? Henüz yontulmuş kurşun kalem mütereddid elimi sürüklüyordu. Dayanamadım. Bir ıki^izgi ile, müdirenin şişman vücudü iistüne oturtulmuş sarkık yanakh yüzündeki karikatür noktalarını tespit ediverdım. Bu, zor bir iş değildi. Alt dudağın kenarına, sırnaşık, mırdar bir sinek gibi konup yapışmış olan şu iri et beni, karikatürün sahibini tanıtmağa kâfiydi. Eserim hoşuma gitmişti. Bu hafif çekik gozler, solgun çehre üstündeki bu acaib . kısık burun, ebedî bir takallüsle kenarları j aşağı doğru çekik ince dudaklı ağız tama[men benzemişti. Bu muvaffakiyetin verdiği sevinçle her türlü ihtiyatı unutarak, bu şaheseri yanımdaki arkadaşa uzatmak istedim. Fakat bu hareketim yarıda kaldı. Müdirenin gözleri birdenbire bana takılmıştı. Bu bakış karşısır.da ürperdiğimi hissettim. Nasıl olmuştı> da benden şüphelenmişti. Sınıfa girdiğindenberi benimle meşgul olmadığına emindım. Fakat, yaphğım işi keşfettiğine derhal kanaat getirdim. Dersin sonuna kadar, önümdeki kâğıd' saklamağa, yırtıp atmağa çalıştım, nafiîe. Sanki, esrarlı bir seyyale, benim her hareketimi ona hissettiriyordu. Bir teviye devam eden bitmez, tükenmez ders, büyük bir dikkat ve sükunetle dinler gibi görünüyor, fakat ben, tarassud edilmediğimi tahmin ederek ufak bir hareket yapmağa kalkışınca, bakışlan, barid ve tehdidkâr gene bana dönüyordu. Korkunc bir şeydi bu. Nihayet, çan çaldı. O h ! Kurtulmuştum. Müdire, Matmazel Murye ile a lçak sesle bir iki kelime konuşarak vedalaşmis, kapıya doğru yürümüştü. Tam çıkacağı zaman, lâkayd bir eda ile başını a kaya çevirdi ve dondurucu, istihfaf dolu bir bakışla: Simon Vale, dedi, benimle beraber gelin. Defterinizi de yanınıza ılmağı unutmayın. dan sonra pasları giderilmeğe çalışılan seslerin uğultuau, ledr'cen uzaklaş'yor, azaIıyordu. Nihayet, Müdirenin odasına girdik ve şeref tablosuna yazılanlarla suç işleyenlerden başka hiç kimsenin, içme girmediğı bu korkunc Müdiriyet odasının kapıs., üstüme kapandı. Müdire, hiçbir şey söylemeden elini bana uzattı, defteri verdım. Yazı masasının başına geçti, oturdu; bir çekmeden çıkardığı gözlüklerini taktı ve ancak ondan sonra defteri açtı. Sonu gelmez bir sükut başladı. Ne kadar devam ettiğini bilmiyorum. Bana saatlerce sürmüş gibi geldi; belkı de bırkaç dakıka devam etmi«ti. Müdire, kcltuğuna dayanmış, kaşları çatık, ne düşündüğünü bellı etmıven, fakat hiçbir gülünc tarafı da bulunmıyan bir vaziyet almıştı. Benim mevcudiyetimi unutmuş gibiydi. Nihayet bir çekmeyi çekti, içinden müstatil bir mukavva çıkardı ve hiçbir şey söylemeden bunu bana uzatı. Mukavvayı, almış, şaşkın şaşkm elimde çeviriyor, Müdirenin maksadını anlamağa çalışıyordum. Mukavva, her aile albümünde bulunabilen neviden, eski bir fotoğraftı. Bir sürü eşya ortasında, kıyafetın ve tavrın bütün :eferrüatı önceden hesab edılerek çıkarılan, geçen asır sonuna aid fotoğraflardan bir nümune; bir küçük kız fotoğrafı. Fakat, bütün hazırlıklara rağmen, fotoğrafçı o devre aid resimlerin çoğunda görülen o kaskatı, o ruhsuz pozu vermeğe muvafak olamamıştı. Cevval, pürneş'e gözler, hafifçe yukan kalkık burun, dudağın kenarına kondurulmuş sevimli bir ben... Resmin bu noktasına bakınca bir hayret idasını zor zaptettim. Resimdeki küçük ;ız, Müdirenin ta kendisydi. Onun, bir zamanlar genc ve güzel bir kız olmuş buunması ihtimalini kat'ıyyen aklıma getirmemiştim. Fakat bu resmi bana ne diye gösteriordu? Bu suali, gözlerimden okumuş oacak ki verdiği sessiz cevab bana herşeyi anlattı. Gözleri, iri, kalın spor ayakkablanmın ucundan başlayıp, dızkapaklarımın altında armonikleşen düşük çorablarıma kadar dolaştı; oradan, yün robuma geçti, bermutad buruş buruş duran pıke yakamda bir lâhza taLldı ve nihayet, kendime bir üs vermek ıçın dağınık taradığım, gür saçlarımda karar kıldı. Bu saçlarım, o an, herhalde acınacak derecede tarlaca» dısı manzarası taşıyor olmalıydı. Müdire, ayrıca yüzüme bakmamak lutfunda buundu. *** R A D VO Nora Gregor yeniden artistlifle başladı Eski Avıisturya Başvekil muavininin karısı Pariste rejisör Jean Renoir'in çevirdiği «05nın kaideleri» filminde başrolü temsil etti akşamki program j Türkiye Badyodilüzyon Postaları DALGA ÜZUNLUÛÜ 1639 m. 183 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19,74 m. 15195 Kos. 20 Kw. T. A. P 31,70 m. 9465 Kcs. 20 Kw. 12,30 Program. 12,35 Türk müziği (Pl.) 13,00 Memleket saat âyan, ajans ve meteoroloji haberleri. 13,1514 Müzik (Operet seleksiyonları). 18,30 Program, 18,35 Müzik (Oda müziği Pl.) 19,00 Konuşma (Doktorun saati), 19,15 Türk müziği (Halk türküleri ve oyun havaları), 19,30 Türk müziği (Fasü heyeti). 20,00 Memleket saat âyarı, ajans ve meteoroloji haberleri. 20,00 Türk müziğoi (Klâsik program). Idare eden: Mesud Cemil Ankara Radyosu küme heyeti. 21,00 Konuşma. 21,15 Esham, tahvilât, kambiyo nulrud ve fciraat borsası (fiat) 21,25 Neş'eU plâklar R. 21,30 Folklor (Halil Bedi Yonetken tarafından) 21,45 Müzik (Kuçuk orkestra Şef: Necib Aşkın). 22,45 Muzik (Senfonik Pl.) 23,00 Son ajans haberleri ve yarınki program. 23,1524 Müzik (Cazband Pl.) Magnezyomun rolü Dışarıda parlak bir yaz güneşinin ölçüsüz ışıklan fıkırdıyordu. Şeffaf sema, bu parlaklığile, adeta erimiş gibiydi. Önümüzde, lâciverd bir ova gibi denız vardı. Bu parlak denizden, bu şeffaf sema dan, salona hücum eden bol aydmlık, huzme değil de, küme halinde geliyordu. Geniş kristal levhalarm yanyana dizilmesinden yapılmış balkon cephesı, salonu öyle aydınlatıyordu ki. geniş tavanın dört yerinden sarkan fânus şeklindeki beyaz yuvarlak ampullerin kuv vetli ziyası, birer beyaz boya gibi sönük kalıyordu. Salonun derinlığine doğru uzayıp giden büfenin zengin tabaklarını ve etrafma üşüşen kalabalık misafirlerin neş'e ile kaynaşan beyaz kahkahalarını toplamak için, köşedeki küçük taburenin üstünde makinenizin vizöründen bir tarassud edişiniz vardı; ovadaki kıtaatım mazgalmdaki periskopundan mütalea ve dare eden muzaffer bir kumandanın bahtiyar ve mağrur heyecanları gibi! Salon o kadar ferah ve aydınlıktı ki; bir aralık sümar objektifınızin 1:2 açıklığile bu sahnede size lâzım olan sekizde bir vitesin fılminize fazla geleceğini düşünerek yirmi sekiz milimetrelik geniş zaviyeli hektoru tercih ettiniz. Fakat beni dinlerseniz, şu madalyo nun bir de öteki cephesine bakalım: Büfenin içinden biraz ortalanna doğru yürüyünüz. Cephenizı de geldiğiniz tarafa döndürünüz. Gene küçük bir tabure ile kendinize yarım metrelik bir irtifa temin ediniz; hem bu sayede, garsonlann çalıştığı bu dar yerde, limonata ve bol kavanozlannın tehlikesinden kurtulmuş olursunuz. *** Felâket gelmiş çatmıştı. Yer yarılıp yere geçmeyi, Müdirenin oda kapısı önüne gelmeden ânî bir hastalıkla, bir füc'e ile ölmeği temenni ediyordum. Koridorlar, merdivenler bitmek tükenmek bilmiyordu. Hiçbir zaman, hatta son çan çalmırken deli gibi koşarak geçtiğim zamanlar bile, buralan bana bu kadar uzun görünmemişti. O önde, ben üç adım geride, o uğursuz defteri avucumda buruş turarak ileriledikçe bir saat süren sıkıntı f Bursa ilk mekteblerinde verilen musamere Paristen yazılıyor: Nora Gregor bizim memleketin sinema seyircilerine de yabancı bir sima değildir. Vaktile sessiz olarak o vaktin meşhur jönprömiyelerinden Olaf Fiyord la yaptığı «Güneş perisi» ve sonra da sesli olarak Gustave Fröhlich'le çevirdiği «Kadmlar ne isterler?» filmlerinde büyük muvaffakiyetler kazanmıştı. Fakat Nora'nın san'at hayatındaki mazisi tabiatile sırf bundan ibaret değildir. Doğma büyüme Viyanalı olan bu artist kadın büyük rejijör Max Reinhardt'ın yetiştirmelerindendir. Viyana ve Berlin sahnelerinde pek çok alkış topladıktan sonra Holivuda da gitmiş, orada «Rary Dugan davası» kordelâsının almanca versionunda oynamıştı. Tekrar memleketine dönen Nora, Viyana stüdyolarındaki faaliyetine Avusturyanın devlet tiyatrosu mahiyetinde olan Burgtheater'de de temsillerine devam etmeye başlamıştı. O sıralarda Avusturyanın mukadderatına hâkim olan şahsiyetlerden Başvekil muavini Prens von Stahremberg'le sevişti. Beyaz perde ile sahnede rol icabı birçok defalar prenses şahsiyetine girmiş olan Nora Gregor nihayet hakikî bir prenses olup çıktı, yani Başvekil muavinile evlendi. Neticede de san'at hayatından çekilmeye mecbur Şimdi gene birinci plânımızda, büfe oldu. nin iştahları gıdıklıyan cicibici dekoruAylar geçti. Eski Nora Gregor, yeni nu ve önünde yığınla cıvıldaşan güzel tuvaletlerin parlak kahkahalannı görü Prenses von Stahremberg çok mes'ud bir yoruz. Ancak, şimdi karşımıza tesadüf aile hayatı yaşıyordu. Fakat insan kısmıeden geniş pencereler; dışarının bir cen na ebedî saadet mevdu mudur? Şüphesiz net yangını gibi, nur ve ışık yüzen deko hayır... Avusturyanın hayatı tehlikeye rile kamaşıyor. Deminki çok aydınhk maruz görünmeye başlayınca kan koca salon, şimdi gözünüzün önünde, kuytu çocuklarını alıp İsviçreye geçtiler. Memve karanhk bir hal aldı. leketin mukadderatı kat'î surette takarİşte burada, tabibat kanunlarile, gene rür edince de aile Fransada yerleşti. onlardan mülhem olarak, mücadele edePrenses sade malî ve maddî vaziyeti ceğiz; havadan ağır olduğu halde havadolayısile değil, manevî ve ruhî ihtiyacı da uçan tayyare gibi: Kontrjur vaziyetine gelerek karanlık noktasından da tekrar çalışmaya muhgörünen birinci plânı, sun'î bir ışık tev tacdı. Fakat Fransız sahnesine çıkması cih edip aydınlatacağız. Birinci plâna kat'iyyen mevzuubahs olamazdı. Çünkü ver lecek bu ışıkla, karşıdan gelen tabiî ışık arasında tem.n edeceğimiz kemmiyet muvazenesi bütün muvaffakiveti mizi teskil edecektir. Nitrafot lâmbalan pratik değ ldir. Işıklan da az gelir. Bunun için mağnezyumdan istifade ede •^ Fransız muharrir ve filim âmilie ceğiz. Şöminenin üstündeki aynada kendi haMakinenizin üzerine vakubliç pilmi rinden Yves Mirandes şu önümüzdeki yalimi gördüm. Her zaman enteresan bul takınız. Obtüratürün hareketile tam iş dört beş ay içinde altı fılim birden yapduğum fazla açık bir alın; pasaportlarda tirakini iyice kontrol edhrz. Küçük mağa karar vermiştir. Bunlar şu isimieri tasımaktadırlar: «Bir türlü rahat edemialelâde diye yazılan nevıden, lâi'ettayın hektor» unuzun dıvaframını (1:9) a kayen ortahalli adam», «MoulinRouge», gözler ve lâalettayin bir burun ve ağız. dar daraltımz. Ve metrajınızı birinci «Paris Nevyork», «Beyaz bir elbise», Bütün bunlardan sonra, serpilmekte olan plândaki kahkahalann musikisi üzerine teksif ederek yirmide bir vitesle ampu «Mösyö Le Duc», «İki samimî dost» ve bir vücude hâs sıska, renksiz, yorgun bir lünüzü yakınız. «Imzasız mektublar». Bunlardan en oriyüz. Fotoğrafa, gözucile bir daha baktım. jinal mevzulusu «İki samimî arkadaş» İyi bir revelâtör kullandığınız takdirOn beş, on altı yaşmda iken alınmış bir de, bütün birinci plân kalabahğı, arka tır ki birlikte hastanede yatmalan dolaresimdi. Benim yaşımda. Resimle kendimi daki yüksek ışıkh dışarı manzarasile yısile dost olan biri Alman, diğeri Franmükayese edince, netice benim aleyhime ayni nisbette aydmlık çiicmış olur. Hat sız iki askerin hayatmı tasvir etmektedir. çıkıyordu. ta, o esnada sahilden geçen şirket vapu Bu eserin başrollerini Lucien Baroux ile Lâkin, on beş yaşındaki o genc kız, şim runun detaylannı bile vâzıhan görür Erich von Stroheim oynıyacaklardır. di, şu karşımda oturan şiş suratlı, sert ve sünüz; yirmide bir vitesle belki biraz •^ Bundan bir müddet evvel Fransamerhametsiz bakışlı, sarkık et yığını hali buje olsa da, hadekanm küçük kutru sada «Lafarge meselesi^> isminde bir filim ne gelmişti. Müthiş bir şeydi bu. Günlere yesinde oldukça netleşmiştir. yapılmıştı. Eserin mevzuu vaktile yaşa* eklenen günlerin, acılara eklenen acılann, N.G. mış meşhur bir kadının hayatmı tcsvir hayat üzerindeki ağırlığının dehşetini, hay ediyordu. Madam Lafarge':n yeğeninin retler içinde, ilk defa olarak görüyordum. kızı kordelânm teyzesinin hatırasını hürO zamana kadr insanlığına, el dokunulametsizlikle canlandırdığını iddia ederek bileceğine asla ihtimal vermediğim bu kumahkemeye müracaatle 150 bin frank zacağa atılmak, hıçkıra hıçkıra ağlamak israr ve ziyan istemişse de mahkeme heyeti tedim. filmi tetkik eylemiş ve böyle bir vaziyet Müdire, bir saniye, ellerimi avuçlan imevcud olmadığı kararını vermiştir. çinde tuttu. Sonra, sanki hiçbir şey olma•^ James Cagney şimdiye kadar hiç mış; sanki tasasız, genc kız hayatımın üstecrübe etmediğı bir rol deruhde edecek, tüne ilk devamlı gölgeyi o atmamış gibi, Nebatatçı Şarl Fober, Pariste çiçek yeni filminde şarkı söyliyecek va dans tekrar resmî şahsiyetini takındı, âhenksiz hekimliğme başlamıştır. Bütün Fran numaraları yapacaktır. Kendisine Vera bir sesle: sada, çiçek bakımını bir ihtisas şubesi Zorina isminde yeni bir kadın artist par Gidebilirsin, yavrum, dedi. Defte haline getiren ve çiçekleri kendi usu töner olacaktır. lüne göre tedavı eden bıricik nebatatçı, rini de al! şimdiki halde kendisidir. Onun hastaları, Nnkleden. bilhassa saksıda yetiştirilen çiçeklerdir. HAMDİ VAROĞLU Saksıda bir ç.çeğin tazeliği azalmağa başladı mı, zamanmda çiçek açamıyor mu, hemen kendisine gidiliyor. Şarl Fober, çiçekler üzerinde senelerdenberi inceden inceye tetkikat yapmış, onları iyıleştirmek hususunda başkalarınm bilmediği çareler bulmuştur. Tedavide kendi lâboratuarında hazırladığı bazı ilâclar kullanmaktadır. Her türlü çiçeğin tedavi çaresini bilmekte, hiçbir çı çeğin rahatsızlığmı gidermekte aciz göstermemektedir. Operalar ve operetler 21,35 Floransa: Operet temsili. Büyük konserler Königsberg: Mozart'ın eserlerl. Droitvich: Beethoven'in eserlerL Italyan bestekârlarının eserleriBruno: Orkestra ile Dvorak'm eserleri. 22,35 Kopenhag: Schumann'ın 4 numaralı senfonisi. Nora Gregor 23,05 Pressburg: Slovak bestekârlarının eserkri. Nora almancadan başka bir lisan bilmi1,05 Stuttgart: Strauss, Rich, Mozart, yordu. îyi ama, fiîm de dilsiz değildi ki... Brükner'in eserlerL 20,05 21,20 22,05 22,15 Onun için eski artist var kuvvetile fransızcaya çalışmaya başladı ve bir akşam... Evet bir akşam Nora, Gymmase tiyatrosunda bir temsile gitmişti. Temsilden sonra direktörün odasmda toplananlar onu da aralarına almayı ihmal etmemişlerdi. Bir zat bilhassa onurJa çok meşgul oluyordu. Bu adam, rejisör Jean Renoir'dı. Konuşulan mevzu tabiatile san'attı. Renoir, prensesten yeni filmi «Oyun kaideleri» nde bir rol almasını rica etti. Nora: ama, Oda musikileri 18,05 Beromünster: Schubert'in eserlerl. 22,05 Paris (P.T.T.): Ravel, Karveno v« sair bestekârların eserleri. 23,35 Breslav: Orohmann'ın eserleri. 23,35 Saarbrucken: Schumann, Schubert ve Şopen'ln eserlerL Solistlerin konaerleri Hamburg: Piyano konserl. Münih: Brahms'ın eserleri. Lille: Viyolonsel konseri. Oslo: Viyolonsel konseri. Münih: Strauss, Rich'in şarkıları. Roma: Piyano konseri. . Saarbrucken: Schubert, Brahms v Reger'in eserleri. 23,40 Hamburg: Keman konserL şivemi henüz düzeltemedim! Cevabını verdi. Rejisör de şu suretle mukabele etti: Koro konserleri Şivenizin düzelmemiş olmasının za 18,20 Prag: Muhtelif parçalar. rarı yok. Çünkü temsil edeceğiniz şahsi 21,20 Viyana: Tanınmış koro heyetlert yet Tyrol'lu bir genc kadın olacaktır. Nora'nın daha fazla çekingenlik göstermesine imkân kalmamıştı. San'at âlemine bu suretle yeniden giren prenses «Oyun kaideleri» nden sonra bakalım bize ne gibi surpriseler hazırlıyor. 16,30 17,05 20,20 20,40 22,35 22,50 Vakıâ fransızcayı biraz öğrendim 23,35 ( TEŞEKKÜR tesekkürleri ) Ağaoğlu ailesinin •^ Columbia şirketi tarafından angaje edılen rejisör Wesley Ruggles Avrupaya yaptığı tatil seyahatinden dönünce mezkur şirket hesabına ilk filmini çevirecektir. Bu kordelânın adı «Arizona» olacak ve eserde baş kadm rolünü Jean Arthur oynıyacaktır. Weseley Ruggles şimdiye kadar «Ben bir melek değilım!», «Ci marron», «Sokak kızı», «Mekteb eğlenceleri», «Nişanlı eve dönüyor!», «Ona Pariste tesadüf ettim!», «Hakikî itiraf» gibi rağbet kazanmış kordelâlar vücude getirmiştir. ^ «Mister Smith Vaşington'a gidi yor!» ismi altmda Holivud'da yeni yapılmakta olan filimde başroileri James Stewart ile Jean Arthur'un oynıyacaklarını yazmıştık. Bu kordelâda Benlah Bondi adında yeni bir kadm artist de rol alacaktır. •jf Ernest Lubitsch «Birleşik Artist ler» şirketile dört senelik kuntrat akdetmiştir. Rejisörün emrine 1 milyon doîar verilecek ve bununla büyük filimier vücude getinmesi temin olunacaktır. ^ Londrada «Birleşik Artistler» şir keti hesabına «Bağdad hırsızı» filmini vücude getirmekte olan rejisör Ludwig Berger yakında Parise dönecek ve Yvonne Printemps, Pierre Fresney'in başrollerini temsil edecekleri yeni bir filim çevirecekrir. Babamızı başımızdan ebediyen büyük felâketimizi paylaşmak ve onun son teşyiinde bulunmak suretile bizi minnettar etmi| olan başta pek muhterem İstanbul Valisı Lutfi Kırdar olmak üzere bütün dostlarma fikir ve kalem arkadaşlanna, talebelexine, Çapa Kız Muallim mektebine, çelenk gönderen resmî ve hususî teşekküllere, memleketin muhtelif yerlerinden telgrafla gös^ terilen alâkaya karşı duyduğumuz sonsuz minnet ve teşekkürlerimizin muh • terem gazeteniz vasıtasile iblâğını saygılarla dileriz. Doktorlarımıza... Babamızı bütün hastalanmalannda oluğu gibi kendisini başımızdan ayıran ıon hastalığmda da yalnız üimleri, mesekî kudretlerile değil, bütün kalblerile bir kardeş g.bi kendisini kurtarmaya çaşan çok muhterem profesör Akil Muhar ve Nihad Reşada ve babasma hiz met eden bir oğul muhabbetile son dakikasma kadar yanmda bulunan çok, kıymetli ve muhterem doktor Hasan Feride en derin minnettarlığımızı, sonsuz eşekkürlerimizi sunuyoruz. Ahmed Ağaoğlu çocuklan, hemşireleri, damadı ve amcazadeleri * * * 18/5/939 perşembe günü Turing Palas salonunda yapılan evlenme törenimize şeref veren arkadaşlanmıza ve büyük erimize ve bu törenimizden dolayı gerek telgraf, gerek yazile tebrikte bulunan büyüklere ve arkadaşlanmıza alenen teşekkür ederiz. Üsküdar orta okul riyaziye öğretmeni Naciye Aklay Osmanlı Bankası memurlarmdan Süreyya Aklay EĞE TİYATROfeU Nureddin Gencdur ve arkadaşları Pek yakında Yaz temsillerine başlıyor. ERTUĞRUL SADÎ TEK Şehzadebaşı TURAN tiyatrosunda bugün Halk gecesi Her yer 20, paradı 10, localar 100 (Karabatak) vodvil Okuyucu Aysel Macar varyetesi Bartmda A Z İ M K İ T A B E V İ Ahmed Kemal Aliş Çiçek hekimi Şarl Foyer, nebatlara bakım usulünü bir ihtısas haline getirdi Holivudda yeni çevrilmeğe başlanan filimier Bursa (Hususî) Şehrimizde ikinci ilk okul talebesi Necatibey Kız Enstitusünde muvaffakiyetli bir musamere vermiştir. Çocuklar bu müsamerede büyüklerden daha çok muvaffak olmuşlardır. Bilhassa dekor ve sahnelerin güzelliğini, yavrularm tabiî jestleri tamamlamış ve Enstitü salonunu dolduran sehrimizin güzide davetlıleri bu okul talebesini takdir etmislerdir. Vavrular avni müsamereyi Halkevi namına da tekrar edeceklerdir, Bu mütehassısın muvaffakiyetleri bütün Fransada dikkat ve alâka uyandırmış, yalnız evler nde çiçek yetiştirmeğe meraklı kadınlar, erkekler değil, bahçivan olan kimseler de onun müşterileri arasma katılmıştır. Çiçek hekimi, hasta çiçekleri iyileştirmekle kalmamakta, ayni zamanda onlann ömrünü normalden zıyade uzatmaktadır. Diğer taraf tan. henüz başka hiç kimsenin öğrene mediği aşılar yaparak, şu ve bu çiçeğin mevcud kıymet ve itibanm kat kat artınyormu§. Rosc Stradner, Chester Morris, Ralph Bellamy « Öldürmeliyim ! kordelâsının ilk vücude getirilen sahnelerinin birinde Cumhuriyet gazetesinin ve bütün mecmua, gazetelerin, kırtasiye, tuhafiye, Türk Hava Kurumu piyangosunun tevzi yeridir.