CUMHUKIYET 11 Mayıs 1939 D UYDUNUZMU V Solduran ses Şimdiye kadar tetkik edilmemış bir mevzuu, bir âlim ele almış. Yaphğı ince lemelerın neticesi cidden şayanı dikkat. Gerçi henüz ilk adımlarını atan, hatta emikleyen bir yeni buluş karşısmdayız ama, yakında, nebatat ilmıne mühim bir fasıl ilâve edileceğine muhakkak nazarile bakabi liriz. Çiçekler, musiki sesinden müteessir oluyorlarmış. Bılhassa keman sesı, bazı çiçekler üzerinde şayanı hayret tesirler yapıyormuş. Radyo, gramofon gibi musiki aletleri yanında bir iki saat kalan menekşe, adeta musikiyi dinlemek istemediğini gösterir gibi, incecik dalı üzerinde başını öteye çeviriyor, hatta boynunu büküyormuş. £W£) Ressam karşısında: Model İngiltere millî takımı Finlandiyada yapılan hususî müsabâkalarda güreş Romada merasimle karşılandı çilerimizin yorgunluğu bütün hesabları altüsl etti Helsinki (Millî güreş takımımızla giden arkadasımızdan) Oslo'da yapılan müsabakalardan mümkün oldıığu kadar yorgun çıkan güreşçilerimiz, yirmi dört saat süren bir yolculuktan sonra Finlandiyada vapacakları üçüncü ve son Tür kiye Finlandiya güreş Millî maçı için Helsinki'ye geldiler. Milân 10 (a.a.) 13 mayısta Milânda İtalyayı temsil eden ekiple karşılaşacak olan İngiliz futbol ekipi buraya gelmiş ve istasyonda İtalyan futbol federasyonunun şefleri tarafından karşılanmıştır. İngüz oyunculannm şerefine vermut ikram edilmiştir. İtalyan federasyonunun şefile İngi liz ekipinin şefi teati ettikleri nutuklarda iki memleketin spor teşekkülleri arar smda mevcud samimİ3 eti tebarüz ettırmislerdir. Güreşçilerimiz son maçı nasıl yaptılar? İngiltere İtalya millî f utbol maçı Avrupa şampiyonasının üçüncü günü yaDtığı maçta dizinden sakatlanan Mustafa, dördüncü günü yaptığı son maça sakat olarak çıkmıştı. Mustafanın sakatlığı haklı bir endişe uyandırdığı bir sırada Kenanın da yollarda hastalanması. TürDevamlı musiki, hemen bütiin çiçekler kiye Finlandiya arasındaki maçı tamaüzerinde, soldurucu tesirler yapıyor. Bo mile aleyhimize tecelli ettirecek ciddî bir yunlarını büküyor, iliklerini kurutuyor sebeb teşkil etti. muş. Stokholmde Mustafayı hastaneye göBu umumî kaidenin tek müstesnası gi türdük. Röntken muayenesine tâbi tutubi görünen çiçek, güldür. Menekşeden lan Mustafa hakkmda, doktor on bes gün gelinciğe kadar bütün çiçekler, musiki se mutlak istirahat tavsiye etti. sini işitince sararıp soldukları halde, gül, 79 kilonun ihtiyatı olan Adnanın, üç bilâkis açıhp saçılıyormuş. O haspanın beş gün içinde kilo alarak bu siklette güzaten «nc çiçek oıduğunu biliriz.» reşmesi çaresi aranmış olmakla beraber, büvük bir fedakârlık neticesinde bu sikleti kazanma şansı mevzuubahs bile değilGeçmiş asırlarm di. esrarını sıkı sıkı muHelsinki'de Finlandiya federasyonile hafaza eden toprak, nsan arın yapılan konuşmada, Finlandiyalıların da i ^ didikleyici ellerile tırmalandık bu maça pek istekli olmadıklan anlaşılça gizli kapaklı nesi ması üzerine, iki taraf da Norveç müsavarsa ortaya dökü bakalarında çok yorucu oîduğunu ileri yor. Hele «tarihten sürdüğü için Türkiye Finlandiva araönce» nin bilinme sındaki kupa maçı baska bir tarihte yadik tarafı kalmadı. pılmak üzere tehir edilmiştir. Türk takımının Finlandiyaya gelmiş Mamut iskeletleri, çakıltaşı mebzuliyetile olması, ve müsabakaların yapılacağının elden ele geziyor. Taş devri adamlan nın, beşikten mezara kadar geçirdikleri evvelce ilân edilmis bulunması dolayısile hayatı, gönül maceralarına varıncıya iki takım arasmda Grekorumen ve serbest güreş maçları yapılmasına karar vekadar biliyoruz. rildi. Dünyanm emiklediği devirlerden kalFinlandiyah san'atkâr Bertel Nöström ma bir adamcağızın iskeleti de bu sefer tarafından Türkiye Finlandiva arasında İtalyada bulunmuş. Yeri kazanlar, bir takım acayib dehlizlerden, daracık yol dört sene yapılmak ve bu müddet zarfınlardan gidip büyük bir yeraltı meydanma da en az üç defa kazanacak taVıma vevarmışlar ve orada, sürü sürü muazzam rilmek üzere konan ayı postu da müsahayvan iskeletleri ortasında, hemen de o bakalan bir ?ene FinlandiyahlaT, bir sene hayvanların cüssesine yakın azamette bir de Türkler kazandıgı için üçüncü maç yaDilmcaya kadar Türkiyede muhafaza insan iskeleti bulmuşlar. Yaşını 80,000 le 120,000 arasmda edi'mek üzere bize verilmiştir. Müsabakalar Finlandiya Güres fedetahmin ediyorlar. Bu tahmine göre, iskerasyonu umumî kâtibi tarafından söyleletin, tufandan kalma olması icab ediyor. Alimlerin en kolay kestirdikleri nokta nen bir nutukla acıldı. Federasyon reisi zaten budur. Yalnız, bu defa bir cihette Vehbi, ikinci reis Tayyar seyircilere takdim edildi. Federasyon reisi Türk takışaşırıyorlarmış. Acaba bu adam o bir sümı namma, Finlandiya federasyonuna rü iri hayvanın ortasında ne arıyordu? güzel bir kupa hediye edildi. Kemikleri sapasağlaın durduğuna göre, Federasyon reisi Vehbinin nutkundan bir hücuma filân uğramtş değil. O halsonra Türk Finlandiya güreşcileri halka de? takdim edildi. Bizim ayni gecede iki maç Alimler beyhude düşünüyorlar. Meseyapacak takımımıza mukabil, Finlandile apaşikâr. Tufanda, bu kadar hayvayahlar grekorumene ve serbest çürese aynın ortasında oturan adam olsa olsa n ayrı iki takım çıkardılar. Bu vaziyet Nuhtur. Aksini ispat eden çıkıncıya ka Finlandiyalılar için büyük bir avantaj oldar, bu tezin nesi var? mustur. I ıııııımııı ı ııııııını ıı Müsabakalar on beş dakika olarak yatki yaralama vak'ası pılmı^tır. Kasımpaşada Kulaksızda oturan Zeki 56 kilo: Mustafa Kisselli. Yılmaz, aralarında çıkan bir kavga neHakem: Sahtinen ticesinde komşusu Raşidi bıçakla bacaFinlandiyah hemen Mustafayı yere ğından yaralamıştır. Suçlu Zekı, vak'ayı aldı. Mustafa, devrenin sonlarına doğru müteakib yakalanmıştır. ancak kalkabildi. Devreyi berabere ilân *** ettiler. Beyoğlunda Bekâr sokağmda 7 nu İkinci devre hemen hemen hep yerde tnaralı evin sahibi Emin, kiracısı 35 yaşannda Yeruhi ile kavga ederek başma devam etti. Kisselli ittifakla galib olarak :esti vurmak suretile yaralamıştır. maçı kazandı. Bu hafta yapılacak maçlar Çoban, Finlandiyahyı maçlub ettikten sonra İstanbul futbol ajanlığmdan: 14/5/939 pazar günü yapılacak maçlar Taksim stadı: îstanbulspor, Beyoğluspor Kasımpaşa, Galataspor saat 12,30 hakem Şazi Tezcan. Yan hakemleri: Bahaeddin Uluöz ve Necdet Gezen. Hilâl, Kurtuluş Beykoz, T. Y. Y. Kurtuluş saat 14,30 hakem Refik Os man Top. Yan hakemleri: Feridun Kılıç ve Rıfkı Aksay. Şeref stadı: Kadıköyspor Bozkurt saat 12,30 hakem Fikret Kayral. Yan hakemleri: Şevki Çanka ve Halid Uzer. Galata Gencler Demirspor saat 14,30 hakem Samı Açıköney. Yan hakemleri: Ziya Kuyumlu ve Selâmi. Beşiktaş Vefa saat 16,30 hakem Suphi Batur. Yan hakemleri: Ahmed Adem Göğdün ve Adnan Akın. Almanyada, resmin mevzuuna göre, modelliği hakikî san'at ve iş sahibleri yapıyorlar etmiş bulunuyor. Bu derste, san'at talebesi, meselâ muhtelif spor tarzlarında raslanılan esas hareketlerle karşılaştırılı yor. Yürüyüş, koşu, sıçrama, ezme, vurma, atma, çekme, tırmanış ve saire pozlarını hareket halinde tekrar tekrar seyreden talebe, bunları iyice belliyor. Ve bu hareketleri tam anlayışla ve gayetle tabiî olarak resmetmeği öğrenince, bu menşeden teferruatlanan müşterek hareketler, gündelik hayatta rasgelinen vaziyetler, san'atkârane bir surette kavranıyor, fırça bunları kusursuz tespit etmek üzere işliyor. Atölyede bu yolda yetiştirilen istidadlı gencler, atölyeden hayatın yoluna daha kolaylıkla ayak bası yorlar. Üstü kapalı ve açık atölyelerde mes lekten modellerin çektikleri güçlüğe gelince, bunlar, çok defa pek yorucu pozlarda hemen hiç kıpırdatnadan saatlerce durmak, oturmak, bakmak, resminî yapanların işi tamamlanıncıya kadar beklemek zoFundadırlar. Modellikte gevşe « mek yoktur, ressam veya ressam namzedi, bir yandan resim yaparken bir yan dan da tespit ettiği vaziyetin hakikî va ziyete uygunluğunu gözle mukayese ederek, bir inhiraf vaki olmuşsa, hatasmi , düzeltecektir. Bu itibarla, model, pozunu hiç mi hiç değiştirmiyecektir. Sonra, meselâ Berlin mektebindeki yeni usule uygun modellik etmek, daha güçtür. Eskiden cirid atan bir sporcu modeli, elinde süpürgeyle cirid atma pozu verirken, şimdi model, sahiden ciridi elinde tutu yor. Bununla beraber, açıkhavada poz veren ve icabında hareket haline de geçen yeni model, bir atlettir. Bir gencin ince uzun ve kısa enlice iki tahta parçasını keman çalar gibi tutması pozunun yerine, sahiden keman çalanın yay ve kemanla poz vermesi, dansöz olmıyanm dans pozunda durması yerine bir dansözün ayni vaziyeti göstermesi, marangoz delikanh t nın dükkân kıyafetile gelip dükkân dekoru içerisinde elinde testere sahiden çalışması, Berlindeki yukarıda adı geçen mektebin üstü kapalı ve açık atölyelerinde benimsenen yeni esastır. Hem hareket halinde, hem sakin halde ve yerine göre mesleği model olanın, yerine göre de ne iş görüyorsa ona göre poz verenin talebe karşısına getirilmesi esasmdan, san'at gayesine daha kestirme erişileceği fikri, şümullenmektedir. 61 kilo: Ahmed • Pihlamaki Hakem: Antilla Finlandiyah hemen hâkimiyeti temin etti ve Ahmedi kolaylıkla alta aldı. Ahmed bütün devre müdafaa halinde altta kaldı. Finlandiyah ittifakla galib sayıldı. Pihlamaki Avrupa şampiyonudur. 100,000 yasında 66 kilo: Yaşar . Koshella Hakem: Sahtinen Müsabaka çok sür'atli başladı. Yaşar, çapraza girdi, kaçırdı, fakat hâkimiyeti temin etti. Yaşar, rakibini altma aldı. Burgu ve kündeden Finlandiyalı zorlukla kurtuld'u. Finlandiyah yerde iken yandan bir bel sarması yaparak, hiç beklenmedik bir sırada maçı tuşla kazandı. 72 kilo: Celâl Virtanen Hakem: Antilla Finlandiyah sür'atli bir kafa kol kaparak Celâli yere aldı. Celâl büyük bir tehlike atlattı. Celâl yerde âdeta hasmına bile bile birçok oyunlar veriyordu. Pek sür'atli güreş yapan Finlandivalı cok hâkim bir güreşten sonra ittifakla galib ilân edildi. 79 kilo: Mersinli AhmedPikkusari Hakem: Sahtinen Mersinli sür'atli bir tarzda gürese başladı. Finlandiyah güzel bir kafa kol kaparak Mersinliyi çok tehlikeli bir vaziyete soktu. Mersinli ciddî bir teh';keyi ancak köprüye geWek atlattı. Mihabaka çok sür'atlendi. İki güreşçi de könrüden köprüye gelerek birbirlerinden güzel oyun lar yaptılar. Yavas vavaş hâkimivet temin eden Finlandiyah ekseriyetle galib sa yıldı. 87 kilo: Acln»n Mansik Hakem: Sahtinen Adnan kendi kilosu olmadığı halde müsabakava iştirak etti. On beş dakika devam eden macta Adnan şayan; hayret bir mukavemet göstermis, kendisinden kiloca cok fazla olan Finlandiyahya ancak ekserivet kararile ma™'ub olrr.uştur. A«ır siklet: ^oban Mehmed Nöströn. Hakem: Antilla Mehmed işe elenselerden basladı. sür'atli bir çaprazla hasmını yere aldı ise de dışarı çıktılar. Devre berabere bitti. Çoban bundan sonra derhal hâkimiyeti temin etti Mehmedin tuş yapmak için yaot'^n bü tün gayretler boşa gitti. M;i<abaka Mehmedin ittifakla galibiyetile bitti. Çok genc olan Finlandiyah, kiloca da Mehmedden aşağı olduğu halde büyük bir mukavemet gösterdi. Mehmed, maçı Baştan itibaren büyük bir hâkimiyet te ancak sayı hesabile kazandı. min eden Finlandiyah on üçüncü dakiömer Besim cu dükkânında baskına uğramıştık. Bunu herkes gibi, elbet, sen de duydun değil mi?.. Genc kız, birdenbire kıpkırmızı oldu. Sonra yenibaştan rengi uçtu. Büsbütün sarardı: t Bundan bize ne?.. Ağabeyimle ne ilişiği var?.. Söyliyeceğim şimdi: O baskını yapan, kuyumcuyu soyan adam, bugüne kadar tutulmadı. Tutulmadı, hiç kimse tanıyamadı, bir daha gören olmadı da ondan... Bir tanıyan çıksa, kim olduğu bilinse, artık yakasını kurtaramaz: çarçabuk yakalanır. Bugüne kadar onu hiç kimse tanımıyordu. Hiçbir iz bulunamadı. Onu baska bir yerde daha gören, kim oîduğunu bilen yalnız bir kişi var. O da ben!.. Bundan da bana ne, diyeceksin değil mi?.. Söylesene!.. Diyemiyorsun ama... Artık sen de anîadın, değil mi, o günkü hırsızın kim oîduğunu?. Uzun boylu, senin gibi koyu siyah saçlı, donuk yüzlü, gözleri de tıpkı senin gözlerine benzeyen bir genc... Adı da Haydar!.. Haydar mı?. Herkesin adı Haydar olabilir. Pek çok kimse, birbirine benzeyebilir. Koyu siyah saç, donuk yüz, hiç kimsede görülmemiş renkler değildir. Bunlardan ne çıkar, sanki?... Bu adam benim kardeşim miydi, bunu mu söylemek istiyorsunuz?. Olmıyacak bir şey!. Ağabeyim, uzun zamandanberi burada yoktu. Daha yeni geldi, şu son günlerde... Tam işte o bizim kuyumcu dükkânmda baskına uğradığımız günlerde... Hem bunu, o gün kendisi de anlatıyordu. Gözü pek, şeytan gibi, ateş gibi bir çocuk ama biraz ağzı gevşek... Güzel söz söylüyor. Anlaşılan, kendisi de bunu biliyor, buna güveniyor. Haniya, saçlarının güzelliğine kendi kendilerini inandırmış insanlarin elinden nasıl tarak düsmezse, o da düzgün söz söylediğini biliyor: en kanşık işlerin arasmda bile birkaç lâkırdının belini birden büküyor. Onun gibi adam'ar için bu, pek yanhş, pek korkulu... Kim, başınin dinc olmasım isterse ağzını sıkı tutmalı; hele onun gibi, sonu uçuruma varacak bir yolda yürüyenler, kendilerini boş boğazlıktan Dek sakmmalı. Birader bey de, o gün lâkırdı arasında Avrupadan yeni geldiğini, yakında gene gideceğini söylüyordu. Sonra kaşı, gözü, sana benziyor; onun da adı Haydarmış, diye senin kardeşine hırsız diyip geçecek Serbest güreşler 56 kilo: Mustafa Mijeni Hakem: Finlandiya Ressam karşısında model durmak, hayli güç bir iştir. Tanınmış bir Isvıçreli ressamın, «Tohum atan adam» isimli tablosunda, bu adamı yanhş olarak yaptığı, tohum atan bir adamın pozu tablosundaki gibi olamıyacağı şeklinde itiraz ileri sürülmüş. Buna karşı ressam, «Ben onu doğru olarak yaptım, ancak, tabloma modellik eden adam, ne yazık ki tohum atmasını doğru dürüst bilmiyordu.» mukabelesile, kendisini temize çı karmak istemiştir. Bu tabloya model olanın mesleği modellik olması, çiftçi bulunmaması ve sırf İsviçreli ressamın ar zusuna ve tarifine göre vaziyet alması, bu yanhşlığa başlıca sebeb sayılıyor. Resim san'atında çok defa basit vaziyetlerin bile yanhş veya noksan bir şekilde ortaya konulmasının sebebi bu olduğu kaydedilen bir Alman mecmuasındaki makalede, model mevzuu gözden geçiriliyor. Bu tetkike nazaran, son zamanlara kadar birçok san'atkâr, atölyelerıne çekilmiş, Güreş hakemleri etraflarındakilerden kendi kendilerini tecİstanbul güreş ajanlığmdan: 14/5/939 pazar günü Süleymaniye ku rid etmiş, inziva hayatı yaşarken mesleği lübü salonunda yapılacak olan Greko modellik olan tek modele türlü pozlar Romen güreş birinciliklerinde Ahmed verdirmekle resim yapıyorlardı. Bu moGürkan, Refik Hatiboğlu, Yusuf Yener, del kâh bir sporcuyu, kâh bir köylüyü Reşad hakem olarak seç'lmişlerdir. ve saireyi temsil ediyordu. Mesleği moMezkur gün ve saatte müsabaka ye dellik olanın bir vücud pozu vermesi esarinde hazır bıılunmalan rica olunur. sından, böyle bir model ressam için kâkada tuşla galib geldi. fidir, ancak insanları iş hayatında faal 61 kilo: Ahmed • Küçük Pihlamaki vaziyette göstermek lâzım gelince, san Hakem: Finlandiya atkârın modellerini gidip imalâthanelerAhmed hasmını yere bastırdı ise de tek de, fabrikalarda, sokakta veya spor sarar ayağa kalktılar. Finlandiyah hâkim halarında arayıp bulması lüzumu kendibir güreşten sonra müsabakayı ittifakla ka sini göstermiştir. Çünkü, yaplığı iş, insazandı. nın vücudünü ona göre şekillendirir, du66 kilo: Yaşar Hirvirambi ruş, yürüyüş ve jest ona göre husu Hakem: Finlandiya siyetlenir; hatta alelâde bir elbise bile, Müsabaka sür'atli başladı. Yaşar has giyen adamın gördüğü işin bir ifadesidir. mını hemen yere aldı. Finlandiyah yerde Her insan, yaptığı işten ald:ğı tesirle bir yapılan bir oyunda sakatlanarak dördün bütündür; san'atkâr, insanı, yaptığı sancü dakikada müsabakayı terketti. at eserinde bütün olarak canlandırmağı 72 kilo: Celâl . Pijotile gaye edinmelidir. Eline testere tutuşturuHakem: Finlandiya lan bir adam marangoz olamıyacağı gibi, Bu kiloda güreşen Finlandivalı takı omzuna bir keman dayatılan adamın kemın en kuvvetli müsabıkı idi. Celâli çok mancı olamıyacağı unutulmamalıdır. müşkül vaziyetlere sokan Finlandiyah ma Dolayısile, atölyede canlı modeller çı ittifakla ve çok hâkim bir güreşle kakarşısında verilen en iyi resim dersi bile, zandı. 79 kilo: Mersinli Ahmed Matti talebeyi hayata ve hayatın ifade tarzlarına yeter derecede yaklaştırmağa yetmeHakem: Finandiya Baştan sona kadar hâkim güreş yapan miştir. Meslek sahasında insanın nasıl çalıştığını bu suretle tam manasile göster Ahmed, maçı ittifakla kazandı. mek ve öğretmek mümkün olmadığından, 87 kilo maçı bizden kimse olmadığı son zamanlarda Avrupa ve Amerikanın için yapılmadı. muhtelif yerlerinde tersim için bilgi muAğır siklet: Çoban Perahorpi hitini genişletmek esası gözetilmektedir. Hakem: Finlandiya Berlinde profesör Maks Kuçman tara fından idare edilen Birleşik Devlet mekŞarköy civarında karaya oturan Aİ; teblerinde anatomi muallimi profesör man petrol gemisi kendi kendinı kurtarTank, ilk olarak «hareketin gösterilme mağa çalışmaktadır. Vapurda 9000 ton si» ni bir ihtısas dersi olmak üzere ihdas petrol vardır. kadar saygısız da değilim, düşüncesiz de... Dün, misafir odanızda, konsolun üstünde resimlerinizi gördüm. Valide hanımefendiye sordum. O söyledi: «Oğlum Haydann küçüklük resmi...» dedi. Baktım: Gene o gözler, hep o bakış... Muallânm gözleri yaşardı. En derin yerinde, dayanılmaz bir acı duymuş, gibi kıvrandı: Peki, şimdi ne olacak?. Ne yapacaksınız?... Diye inledi. Demin de söyledim, iki gözüm!. Kardeşini ilk gününden tanıdım. Sizin evde, resmini gördükten sonra hele, hiç süphem kalmadı. Fakat, görüyorsun ki, bugüne kadar gidip de polise haber vermedim. Hiç kimseye ağzımı açmadtm. Yoksa, çoktan yakalanırdı. Sonra kuyum cu ile, bekçi ile de yüzlestirirler; o zaman artık hepsi ortaya çıkardı. Hiçbirini yapmadım, işte... Muallâ, büsbütün sarsıldı. Başmı kaldırdı. Korkak bir bakışla. gözlerini Muhtara çevirdi. Artık iyiden iyiye anlıyordu: Şimdi bir pazarlıkbaşlayacak; Muhtar, onun kardeşini ele vermemek için, buna karşıhk, kimbilir, kendisinden neler isteyecekti?..a Genc kız, kendini toplamaya çalışb; Hepsine göğüs germeği, ne olursa olsurî çarpışmayı göze aldı. Ondaki bu fırtis nayı, Muhtar da anlamıştı. Bu kadarlâ da bırakmak istemedi. Her dediğini yap * tırabilmek için, hiç acımadı; onu biraz daha sarsmaktan, biraz daha ezmekten çekinmedi: Hepsi bu kadar da değil, diye ye« niden başladı. Muallâ, büsbütün bunalmış, baygınlı '" ğı andıran bir bitkinlik içinde: Daha ne var?.. Diyebildi. Bundan sonrası daha korkunc, daha acı!.. Daha mı korkunc?. Bundan daha acı ne olabilir?. Söylesenize, nedir?. Yüreğime inecek artık!. Evvelki gün size gelmiştim ya, annenle konuştum. Sonra kendi evime geldim. Misafirlerimiz vardı. Biraz onlarla oturdum. Sonra da kulübe gittim. Gece yarısına doğru idi; telefon ettiîer. Çabuk, eve dönmemi söylediler. Geîdim. Ben yokken ne olmuş, biliyor musun? Ne olmuş?. İArkast var) Şarköyde karaya oturan vapur Tefrîfa No. 49 DÜNYA BOYLEDİR İŞTE... ] •• • K EMA L RAGIB' • * • * " " * Muallâ belli belirsiz titredi: Ne için soruyorsunuz?.. Sizin bana bunu sorabilmeniz için, ortada ne var, ben de onu öğrenmek istiyorum. Muhtar, her kelimenin üstünde durdu. Herbirini ayrı ayrı çiğnedi. Bir yandan da acı acı gülüyordu: Benim, bunu sana sorabilmem için, öyle mi?.. Ben?.. Öyle ya, yabancı bir adam... Ne kanşıyorum, ne dıye soruyorum, onu demek istiyorsunuz, değıl rai?.. Mualiâ!.. Bir kere, be n kendimi sana yabancı tutmuyorum. Senm ıyılığıni isterim. Onun için, gösterdiğim bu saygısızlığı da çok görme; bunları sana soruyorum dive darılma!.. Sonra... Sonra?.. Sonra... Yalnız bu kadar da değil. Benim, bugün doğrudan doğruya Haydarla, senin kardeşinle görülecek bir hesabım var. Ağabeyimle görülecek bir hesabınız mı var?.. Anlamıyorum, doğrusu. Sizin bana bu sözleri söylediğinizi duymuş olsaydı, belki o size hesab sormaya kalkardı. Fakat sizin onunla ne ilişiğiniz olabilir?.. Üstelik, daha pek yakında tanıdığınızı da söylüyorsunuz. Sonra, haydi olsun diyelim. Bundan bana ne?.. Gidip ağabeyimi bulunuz, ne hesabınız varsa kendi aranızda görürsünüz. Öyleyse, dinle beni, Muallâ!.. Yalnız, sakın üzülme, hiç gücenme!.. Beni kendine yabancı gibi görme. Gene söylüyorum: Ben senin yalnız iyiliğini isterim. Benden sana hiçbir kötülük gelmez. Bunu iyi bil; böylece inan. Şimdi, sana söyliyeceklerimi de benden başka hiç kimse bilmiyor. Hiç kimsyee söylemedim. Gene bilmiyecektir; hiç kimseye söylemiyeceğim. Üstelik, sana elimden geldiği kadar yardım etmek istiyorum; sana da. kardeşine de... Rica ederim, beyefendi: Ne söyliyecekseniz söyleyiniz. Deli olacağım, artık... Dinle öyleyse: Haniya, geçenlerde başıma bir kaza gelmişti; bir kuyum